tag:blogger.com,1999:blog-46289391493207710552023-11-16T03:54:33.128-08:00DEMOKRATLAR KULÜBÜ & MASTER VE DOKTORA TEZ'LERİ DEMOKRATLAR KULÜBÜ DERNEĞİDEMOKRATLAR KULÜBÜ DERNEĞİhttp://www.blogger.com/profile/14236241905500351712noreply@blogger.comBlogger16125tag:blogger.com,1999:blog-4628939149320771055.post-10178371764318210422017-05-06T04:23:00.000-07:002017-05-06T04:23:40.170-07:00ÜÇÜNCÜ DÖNEM DEMOKRAT PARTİ İKTİDARI (1957-1960): SİYASİ BASKILAR VE TAHKİKAT KOMİSYONU Akademik Bakış, Doç. Dr. Sedef Bulut <div class="MsoNormal" style="text-align: center;">
<b><span style="color: maroon;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">ÜÇÜNCÜ DÖNEM DEMOKRAT PARTİ İKTİDARI (1957-1960): <o:p></o:p></span></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: center;">
<b><span style="color: maroon;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">SİYASİ BASKILAR VE TAHKİKAT KOMİSYONU<o:p></o:p></span></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: center;">
<b><span style="color: red;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Akademik Bakış, 125 Cilt 2, Sayı 4 Yaz 2009</span><o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg3_x_XX6ghsmPaknVSwpLQ7CBRGLDVF0oTU65IAVoDbVE4piBfckazLdf5gFRNEDFKLERJj9PmGnah_TCFLlJqcqEV76leiBByDmxiS9BN6NPXTLciwrRhbAaHlJ-ld9lPi4enUdkYkmzi/s1600/DP_TAHK%25C4%25B0KAT+KOM%25C4%25B0SYONU_SEDEF+BULUT.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg3_x_XX6ghsmPaknVSwpLQ7CBRGLDVF0oTU65IAVoDbVE4piBfckazLdf5gFRNEDFKLERJj9PmGnah_TCFLlJqcqEV76leiBByDmxiS9BN6NPXTLciwrRhbAaHlJ-ld9lPi4enUdkYkmzi/s1600/DP_TAHK%25C4%25B0KAT+KOM%25C4%25B0SYONU_SEDEF+BULUT.jpg" /></a><a href="https://www.blogger.com/null" name="bookmark2"></a></div>
<div style="text-align: right;">
<span style="color: maroon;"><span style="font-size: large;"><b><a href="https://www.blogger.com/null" name="bookmark2">Doç. Dr. Sedef Bulut </a></b></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Özet:<o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
Demokrat Partinin özellikle 1957 seçimleri sonrasında
uyguladığı politikalar günümüze kadar çok tartışılmıştır. Bu dönemde muhalefet
iktidar ilişkileri oldukça gerginleşmiştir. CHP lideri İnönü, DP'ye karşı sert
bir muhalefet yürütmüş ve diğer partiler ile güç birliği yapmıştır. DP iktidarı
basını ve muhalefeti engellemek amacıyla bir biri ardı sıra antidemokratik
yasalar çıkarmıştır. Ekonomik sıkıntılar ve huzursuzluklar arttıkça iktidar
daha da sertleşmiştir. Siyasi krizler, toplumsal kutuplaşmalar ve öğrenci
olayları neticesinde 27Mayıs 1960'da ordu yönetime el koymuştur.</div>
<div class="MsoNormal">
Bu makalede V. Menderes Hükümetinin siyasi faaliyetleri ve
Türk siyasi hayatı içindeki yeri analiz edilecektir.</div>
<div class="MsoNormal">
<a href="https://www.blogger.com/null" name="bookmark3"><b>Giriş:</b></a><b><o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
Türk siyasi hayatının önemli kilometre taşlarından birisi
olan Demokrat Parti (DP), 1950-1960 yılları arasında üst üste kazandığı
seçimler ile üç dönem boyunca iktidara hakim olmuştur DP, 1950 seçimlerinin
ardından Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) yirmi yedi yıllık iktidarına son
vererek "beyaz ihtilal" olarak da adlandırılan başarısıyla birlikte
yeni bir döneme imza atmıştır. DP'yi iktidara taşıyan sebepler günümüze kadar
birçok yönüyle tartışılmış ve çeşitli araştırmalara konu olmuştur. DP iktidarı
sırasında Türk siyasi hayatına yeni bir dinamizm gelmiş, üretim artmış, hızlı
büyüme ve gelir artışı sağlanmış, aktif bir dış politika uygulanmıştır. Ancak
DP'nin özellikle 1954 seçimleri sonrasında, iktidara yerleşerek özgürlükleri
kısıtlayıcı bir takım politikalar uyguladığı da bilinen bir gerçektir.</div>
<div class="MsoNormal">
DP kurulduğu tarihten itibaren iktidardaki CHP'ye devlet
imkanlarını kendi çıkarına kullanmak ve muhalefete karşı haksız avantaj sağlamak
gibi suçlamalar yöneltmiştir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn1" name="_ftnref1" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[1]<!--[endif]--></a>. Bu yönde yoğun bir propaganda yürüten
DP'yi özgürlükçü, yenilikçi ve demokrat söylemleri iktidara taşımıştır. Ancak
iktidara geldikten sonra bu yönde büyük değişikliklerin yapıldığını söylemek
mümkün değildir. 1946 yılında meclis içinde doğan DP 'nin lider kadrosu CHP'nin
içinden çıkmıştır. Uzun yıllar tek partili siyasi ortam içerisinde siyaset
yapmış olan DP'li yöneticilerin ülke genelinde aldıkları destek çoğunlukla ilk
kez siyasete katılmış kişilerden oluşmuştur. Tek parti döneminde sıkıntı
çekmiş ve CHP'ye büyük bir öfke duyan bu kitle, DP'nin yerel örgütlerini
oluştururken DP iktidarını da intikam almak için bir fırsat olarak
görmüşlerdir. Bu konuda zaman zaman eleştirilere maruz kalan Adnan Menderes
aynı zamanda parti içi muhalefetle uğraşmak zorunda kalmış ve CHP'ye karşı sert
önlemler almaya başlamıştır<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn2" name="_ftnref2" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[2]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
DP, 1953 sonunda "CHP'nin Haksız İktisaplarının
Hazineye Devri" ni öngören bir yasa çıkartıp uygulamaya koymuştur. 1950
öncesinde en çok eleştirilen konu radyonun hükümet tekelinde kullanılması
iken, 1950-1954 döneminde devlet radyosunu DP tekeline almıştır. Yasalardaki
anti-demokratik öğeleri ayıklamayı vaat ederek iktidara gelen DP bu konuda
özellikle basına karşı hoşgörülü davranmayı başaramamış, eleştirilere tahammül
gösterememiştir. 1953 ceza kanunu değişikliği ile bakanların basında küçük
düşürülmesine karşı yaptırımlar uygulanmıştır<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn3" name="_ftnref3" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[3]<!--[endif]--></a>. Basına ve üniversitelere yönelik
baskıcı politikalar, ceza yasasının ağırlaştırılması vb. uygulamalar DP'nin
daha demokratik ve daha özgür Türkiye idealinden giderek uzaklaştığını ortaya
koymaktadır. Bu anti-demokratik uygulamalar başlangıçta bu vaatlerinden dolayı
DP'yi desteklemiş olan aydınların da kısa sürede uzaklaşmasına neden olmuştur<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn4" name="_ftnref4" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[4]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
DP yalnızca CHP'ye karşı değil aynı zamanda Millet Partisi
(MP)'ne de sert bir tavır göstermiştir. CHP ile olduğu kadar DP'li
yöneticilerle de mücadele eden MP 'nde 1950 seçimleri sonrasında bölünmeler
görülmüştü. MP'den ayrılan Saffet Olgaç'ın açıklamaları üzerine parti hakkında
dava açılmış parti 27 Ocak 1954 tarihinde Ankara Asliye Ceza Mahkemesi<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn5" name="_ftnref5" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[5]<!--[endif]--></a>, tarafından kapatılmıştır. MP'nin
kapatılmasından sonra 10 Şubat 1954'te Osman Bölükbaşı ve arkadaşları
Cumhuriyetçi Millet Partisi (CMP)'ni kurdular. Kurulmasının ardından kısa süre
içerisinde kısıtlı şartlarla seçim çalışmalarını yürütmek zorunda kalan
CMP'nin, CHP ile işbirliği yapma ihtimali gündeme gelmişti. Bu durum bir çok
eleştirilere yol açarken DP'nin de tepkisini çekmiştir. 1954 seçimleri
neticesinde Meclis'teki sandalyelerin %93'ünü (508 milletvekili) DP parti
kazanmıştır. Seçimlerin hemen ardından ise DP'ye oy vermeyen illerle ilgili
yeni düzenlemeler yapıldı. Önce, CHP'ye oy veren Malatya ikiye (Malatya ve
Adıyaman) bölündü. Mevcut beş milletvekilliğinin hepsini CMP'nin aldığı
Kırşehir, 30 Haziran 1954'te -DP'li milletvekillerinin oylarıyla- özel bir
kanun ile ilçe haline getirildi<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn6" name="_ftnref6" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[6]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
1954 seçimlerinin ardından DP'nin iktidardaki tavrı giderek
sertleşirken arka arkaya birçok baskıcı uygulama birbirini takip etti. Memurların
siyasi haklarının kısıtlanmasının ardından, yargıçların ve profesörlerin erken
emekli edilmesini ve memurların görev sürelerine bakılmaksızın işten
çıkarılmasını sağlayan yasalar çıkartıldı. En ağır tedbirler ise bu
uygulamaları eleştiren basına yönelik alındı<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn7" name="_ftnref7" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[7]<!--[endif]--></a>. 1954 yılının sonlarına doğru dönemin
ünlü gazetecilerinden Hüseyin Cahit Yalçın, Bedii Faik, Cemal Sağlam, Fuat
Arna gibi isimler tutuklanırken Nihat Erim ise para cezasına çarptırıldı. Bütün
bu gelişmeler yaşanırken parti içinde de huzursuzluklar su yüzüne çıkmıştı.
"İspat hakkı" meselesi tartışılırken DP'den istifa ve ihraçlar yoğun
bir şekilde gündeme gelmişti. "19"lar olarak bilinen bu muhalifler
Aralık 1955'te Hürriyet Partisi'ni kurdular <a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn8" name="_ftnref8" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[8]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
Bu makalede ağırlıklı olarak DP'nin 1957 seçimleri
sonrasındaki iktidar tavrı incelenecek, basın, muhalefet ve sivil toplum
üzerindeki kısıtlayıcı politikaları değerlendirilmeye çalışılacak, dış
politika gelişmelerine ise değinilmeyecektir. DP iktidarını oldukça yıpratan
ve çok tartışılmış bu uygulamaların 27 Mayıs 1960 müdahalesine giden süreçteki
etkileri üzerinde durulacaktır.</div>
<div class="MsoNormal">
<a href="https://www.blogger.com/null" name="bookmark4">1957 Genel Seçimleri sürecinde DP -
Muhalefet-Basın İlişkileri:</a></div>
<div class="MsoNormal">
1956 Nisan'ında Gaziantep mitingi ile yeni bir strateji
ortaya koyan Menderes'in muhalefet ve basına yönelttiği eleştiriler,
gelecekteki uygulamaların adeta habercisi olmuştur. Kısa bir süre sonra belli
aralıklarla toplam yirmi üç yargıç emekliye sevk edildi Yargıtay Başkanı,
Yargıtay üyeleri ve Cumhuriyet Başsavcısı'nın da aralarında bulunduğu bu
uygulama muhalefetin ve basının tepkilerine yol açtı. 1950 öncesinde DP'ye
büyük destek veren gazetelerin büyük çoğunluğu, bir süre sonra muhalefetin
sesi haline geldi<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn9" name="_ftnref9" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[9]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
1956 yılı Haziran ayında basın kanunun değiştirilmesi ile
birlikte basın özgürlüğü daha da kısıtlanmıştı. Bu kanuna göre, gazete sahibi
ve sorumlu müdür olmak yeni şartlara bağlanırken, altı aylık mahkumiyet
mesleğin icrasına engel sayılıyordu. Muhabirler için de aynı şartlar aranmış,
sorumlu müdürlere, imzasız olarak yayınlanan her yazıyı sorulduğu takdirde 24
saat içinde savcıya bildirmek zorunluluğu getirilmişti. Yeni yayın yasakları
ile birlikte ağır para ve hapis cezaları getirilmiş, cevap ve düzeltme hakkı
ise oldukça genişletilmişti<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn10" name="_ftnref10" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[10]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
27 Haziran 1956'da kabul edilen "Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Hakkında Kanun" ile birlikte ise siyasi partilerin seçim
propagandası dönemi dışında açık hava toplantısı yapması yasaklanmış, kapalı
toplantılar mülki amirin iznine bağlanmıştır. Suç sayılan toplantıların
dağıtılması için hedef göstermeksizin ateş açılabilmesi de kabul edilmiştir. Bu
uygulamalarla ifade özgürlüğü büyük ölçüde ortadan kalkarken, DP'ye muhalefet
etmekte giderek tehlikeli bir hal almıştır<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn11" name="_ftnref11" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[11]<!--[endif]--></a>.
Sokakların muhalefete kapandığı bu dönemde CHP genel sekreteri Kasım Gülek,
Karadeniz gezisi sırasında tutuklanmıştır. CHP'nin bütün toplantıları
engellenirken Rize'de mahkemeye verilen Gülek, "Bazı dükkan sahiplerinin
sıra ile ellerini sıkma sureti ile bir gösteri yürüyüşü yaratmak" suçu
ile altı ay hapis cezası aldı. Muhalefet tam anlamıyla kuşatma altına
alınmıştı. CHP'nin İnönü şerefine vereceği ziyafet yasaklandığı gibi, CMP'nin
Giresun Kongresi'nde Bölükbaşı'yı alkışladıkları için delegeler karakola
getirilmiş, Hürriyet Partisi il başkanlarının Ankara toplantısı ise yasaklanmıştı.
SBF fakültesi dekanı Turan Feyzioğlu'nun açılış konuşmasındaki sözleri siyaset
yapmakla suçlanıp bakanlık emrine alınmasına neden oldu. Bu uygulamayı protesto
için öğretim üyeleri istifa ederken, mülkiyeli öğrenciler dersleri boykot
ettiler<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn12" name="_ftnref12" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[12]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
Basına ve muhalefete yönelik baskılar arasında en dikkat
çekici uygulamalardan birisi de Akis dergisi yazarı ve aynı zamanda İnönü'nün
damadı olan Metin Toker'in tutuklanmasıdır. Toker, Devlet Bakanı Mükerrem Sarol
hakkında Akis dergisinde çıkan yazıdan dolayı tutuklanarak Ankara cezaevine
gönderilmiştir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn13" name="_ftnref13" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[13]<!--[endif]--></a>. Meclis dışında muhalefetin neredeyse
imkansızlaştığı bir dönemde en şiddetli tartışmalar parlamento çatısında
gerçekleşmiştir. 'Siyaset sahnesi sırat köprüsü oldu"diyen Bölükbaşı,
DP'ye karşı sert bir muhalefet yürütmüştür. Kırşehir'in ilçe yapılmasından
itibaren DP'yi her mitingde eleştiren CMP, bu konuyu sürekli gündemde tutmaya
çalışmıştır<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn14" name="_ftnref14" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[14]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
DP, seçimlerin öne alınması ile birlikte Kırşehir'in yeniden
il haline getirilmesini gündeme almıştır. Mecliste, Kırşehir Kanunu'nun kabul
edilmesinden sonra söz isteyen Bölükbaşı, Meclise hakaret ettiği gerekçesi ile
üç oturum Meclisten çıkarılma cezası almıştır. Kısa bir süre sonrada Meclise
hakaret ettiği gerekçesi ile dokunulmazlığının kaldırılması için Başbakanlık
tezkeresi ile Meclise sevk edilmiştir. Dokunulmazlığın kaldırılması hakkındaki
önerge 24 Haziran 1957'de Meclis'te 49 red oyuna karşılık 247 oy ile kabul
edilmiş, Bölükbaşı 2 Temmuzda tutuklanarak Ankara cezaevine konulmuştur<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn15" name="_ftnref15" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[15]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
DP'nin giderek artan hoşgörüsüzlüğü ve baskılar muhalefeti
birbirine yaklaştırmıştır. DP'nin seçim tarihini 27 Ekim olarak ilan etmesi ile
birlikte Menderes'e karşı güç birliği yapmak üzere CHP, HP ve CMP liderleri
İnönü'nün Heybeliada'daki evinde toplanmışlardı. On gün içinde yedi toplantı
yaparak strateji belirleyen muhalefet partileri<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn16" name="_ftnref16" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[16]<!--[endif]--></a>,
ortak bildiri yayınlayarak programlarını kamuoyuna açıkladılar. Bu bildiride;
Parlamento'nun bir kurucular meclisi olarak çalışması, altı ay içinde izlenecek
rejimin temellerini kurması, nispi temsil sisteminin kurulması, işçiye grev
hakkının verilmesi, bütün özgürlüklerin kanunla garanti altına alınması gibi
talepler yer almıştı.<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn17" name="_ftnref17" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[17]<!--[endif]--></a>. Daha sonra partiler aralarında
seçimlere ortak liste ile girilmesi konusunu tartışılmış üç partinin
kongrelerinde işbirliği çalışmaları onaylanmıştır<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn18" name="_ftnref18" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[18]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
Ortamın oldukça gerginleştiği bu dönemde partinin
kurucularından Fuat Köprülü'nün istifası oldukça önemli bir gelişmedir. DP'nin
programından ayrıldığını ve eski kimliğini yitirdiğini öne süren Köprülü,
demokrasiye inanmış herkesin Menderes'i devirmek uğrunda işbirliği yapmalarını
"bir vatan borcu" olarak değerlendirmiştir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn19" name="_ftnref19" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[19]<!--[endif]--></a>.
Ortaya çıkan gelişmeler ve muhalefetin güç birliği yapması DP cephesinde hoş
karşılanmamıştır. DP'liler, erken genel seçimler öncesinde seçim kanununu
değiştirerek muhalefetin önünü kesmeyi hedeflemişlerdi. Yeni seçim kanunu
muhalefetin güç birliğine son vermiş, seçimlere tek başına girmeyi isteyen
İnönü, 19 Eylül'de resmen işbirliği yapmasına imkan kalmadığını ancak
muhaliflerin fiilen birbirlerine yardım edebileceklerini bildirmiştir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn20" name="_ftnref20" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[20]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
Genel seçimleri bir yıl önceye alan DP ise, bütün
olumsuzluklara rağmen halen avantajlı konumdaydı. DP, enflasyona karşı
ürünlere yüksek fiyat vermiş, çiftçi borçlarını ödemiş böylece seçmen
kitlesinin büyük bölümünü oluşturan kırsal kesimdeki seçmene yatırım yapmıştı.
Okul ve cami yapımlarına fonlar ayırması ve devlet radyosundan icraatlarını
duyurulabilmesi diğer partilerin karşısında onu daha ayrıcalıklı kılmıştı<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn21" name="_ftnref21" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[21]<!--[endif]--></a>. Ancak DP muhalefet partilerinin yanı
sıra kendi partisi içindeki huzursuzluklarla da boğuşmak zorunda kalmıştı.
Özellikle aday listelerinin açıklanması büyük tartışmaları ortaya çıkardı. Bazı
milletvekillerinin kendi seçim bölgelerinde aday yoklamasını kazandıkları halde
Menderes tarafından liste dışında bırakılmaları partiden istifalara neden oldu<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn22" name="_ftnref22" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[22]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
DP seçim kampanyasında öncelikli olarak köylerin refahı ve
jandarma baskısının ortadan kalkması konusunu işlemiş ve sanayideki kalkınmaya
dikkat çekmiştir. Seçim kampanyası sırasında Afyon ve Çorum'da çimento fabrikaları
gösterişli törenlerle açılmıştır. Seçim kampanyasında iktidar olmanın
avantajlarını sonuna kadar kullanan DP'liler özellikle İnönü'ye yüklenerek nispi
temsil sisteminin ülke için zararlı sonuçlar yaratacağı yolunda propaganda
yapmışlardır<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn23" name="_ftnref23" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[23]<!--[endif]--></a>. Seçim kampanyasını "gelişme
teması" üzerine şekillendiren DP'nin sloganı ise "Nurlu ufuklara
doğru" idi. Bu ideali Bayar'ın Taksim mitinginde söylediği Türkiye'nin
otuz yıl sonra "küçük bir Amerika" olacağı şeklindeki sözleri açıkça
ortaya koymaktadır<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn24" name="_ftnref24" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[24]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
Görkemli açık hava toplantılarıyla büyük kitlelere hitap
eden DP'ye karşı en büyük muhalefeti yürütenlerden birisi de Ulus gazetesi
başyazarı Hüseyin Cahit Yalçın olmuştur. İlerlemiş yaşına ve hastalığına
rağmen oldukça sert yazılar kaleme alan Yalçın ,DP'yi diktatörlük ile itham
etmiştir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn25" name="_ftnref25" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[25]<!--[endif]--></a>. Cumhuriyet tarihinin en zorlu seçim
kampanyalarından birisine konu olan 27 Ekim seçimlerinde iktidar ve muhalefet
arasında oldukça sert polemikler yaşanmıştır. CMP'nin seçim propagandasında ise
en çok Bölükbaşı'nın dokunulmazlığının kaldırılması ve hapse atılması ön planda
tutulmuştur. CMP'liler konuşmalarında " reylerimiz Osman Bölükbaşı'nın
tahliye emri olacaktır"diyerek bu seçimleri adeta liderlerinin kurtuluşu
için fırsat olarak lanse etmişlerdir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn26" name="_ftnref26" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[26]<!--[endif]--></a>.
Hapiste bulunduğu sırada aday gösterilen Bölükbaşı, Kırşehir'den milletvekili
seçilmiş ancak adli tatil gerekçesiyle hemen tahliye edilmemiştir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn27" name="_ftnref27" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[27]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
Radyodan muhalefetin de yararlanması 1950 öncesi dönemde
DP'liler tarafından sık sık gündeme getirilen bir konu olmuştu. Ancak DP iktidarı
döneminde radyo partinin yayın organı haline gelmiştir. 1957 seçimlerinde ise
bu durum doruk noktasına çıkmıştır. Oy verme gününden üç gün öncesine kadar
seçim propagandası yasaklanmış olmasına rağmen seçim günü oy verme sürerken
radyodan DP'nin önde olduğu sandık sonuçları verilmeye baş- lanmıştır<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn28" name="_ftnref28" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[28]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
1957 seçimleri öncesinde Türkiye'de hala en güçlü parti
DP'dir. Muhalefet ekonomik sıkıntılar ve özgürlükler meselesi üzerinde
dururken yine de somut çözümler üretmekten uzak bir görünüm sergilemektedir. En
güçlü muhalefet partisi CHP olmakla birlikte tek parti döneminin hatıraları
henüz hafızalardan silinmemiştir. CMP partisi geniş bir vizyona sahip değildir.
Diğer muhalefet partisi HP ise henüz yeterince örgütlenememiş ve DP'ye
alternatif olabilecek bir söylem getirememiştir. CHP'nin en büyük başarısı ise
aydınların desteğini tekrar kazanmak olmuştur<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn29" name="_ftnref29" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[29]<!--[endif]--></a>.
Dolayısıyla bu seçimlerde DP'nin kazanacağı açık olmakla birlikte önemli bir oy
kaybına uğramış olması ise sürpriz olmuştur.</div>
<div class="MsoNormal">
Katılım oranının önceki yıllara göre daha düşük olduğu
seçimler neticesinde DP'nin oyu % 47'ye gerilemiş ancak mevcut seçim sistemi
dolayısıyla 424 sandalye'ye sahip olmuştur. CHP: 178, CMP: 4 ve HP:4
milletvekili ile meclise girmiştir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn30" name="_ftnref30" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[30]<!--[endif]--></a>.
19 5 7 seçimleri sonrasında ortaya çıkan en önemli gelişme oyların artmasından
güç alan CHP'nin daha sert ve aktif bir muhalefet yürütmeye başlaması
olmuştur.</div>
<div class="MsoNormal">
Seçim sonuçlarının belli olmasından sonra TBMM'nin 2 Kasım
tarihli toplantısında; Cumhurbaşkanlığına Celal Bayar, TBMM başkanlığına Refik
Koraltan, başkan vekilliklerine İbrahim Kirazoğlu, ve Fikri Apaydın seçilmişti.
Bayar hükümet kurma görevini beşinci defa Adnan Menderes'e vermiştir. Önceki
dönemlerle karşılaştırıldığında hükümetin kurulma aşaması oldukça uzun
sürmüştü. Seçim sonuçlarının ortaya çıkardığı tablo partinin grup toplantısında
uzun uzun tartışılmış, burada alınan kararlar hükümetin gelecekteki icraatları
üzerinde etkili olmuştur. Hayat pahalılığı, üniversitelerin iktidara karşı olan
tutumları ve muhalefetin sayısının artması gibi konularda görüşler beyan
edilmiştir. Tartışılan meseleler arasında memurlar, basın ve üniversiteler ile
ilgili yeni kanunlar çerçevesinde düzenlemelere gidilmesi gibi konular vardır.
Bu konular üzerinde görüş birliğine varılmıştır ki, bu uygulamalar hükümetin
1957-1960 arasındaki icraatlarına da damgasını vurmuştur<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn31" name="_ftnref31" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[31]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
Yeni kabinenin kurulmasında oldukça titiz davranan Menderes,
kabinesini 25 Kasım'da ilan etmiştir. 4 Aralık 1957'de, Hükümet Programı Başbakan
Adnan Menderes tarafından açıklanmış, 536 kişinin oy kullandığı güven
oylamasında Hükümet 133 red, 403 kabul oyu ile güvenoyu almıştır<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn32" name="_ftnref32" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[32]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
<a href="https://www.blogger.com/null" name="bookmark5"><b>1957
Seçimleri Sonrası Gelişmeler: Siyasi Huzursuzluklar ve Vatan Cephesi</b></a><b><o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
CHP, 1957 seçimleri sonrasında muhalefette kalmış olmasına
rağmen önceki dönemlere göre Meclis içinde daha güçlü bir konuma gelmişti. Bu
dönemde iki partinin birbirlerine olan bakışları keskin bir çizgiye oturmuş ve
giderek sertleşmişti. DP, CHP'yi iktidarı seçim yoluyla teslim etmekten
hoşlanmayan ve bu yüzden kargaşa çıkarmaya çalışan bir zihniyet olarak
görürken, CHP'nin algılaması ise cahil halkın DP tarafından kandırıldığı
yönündeydi. Bu bakış açısı iki tarafın birbirlerine karşı son derece hoşgörüsüz
tavırlar içerisine girmelerine neden olmuştur. CHP'nin ordu, basın ve
üniversiteler gibi güçleri arkasında bulundurması, hala geniş bir halk
kitlesinin desteğine sahip olan DP'yi daha da öfkelendirmiştir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn33" name="_ftnref33" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[33]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
Bu dönemde yürütülen ekonomik politikalar bütçenin açık
vermesine, zamlara ve enflasyonun körüklenmesine neden oluyordu. Halkın yaşam standardının
düşmesi ve DP'nin uluslararası alanda da prestij kaybına uğramaya başlaması
toplumda hoşnutsuzluğu arttırmıştı. Diğer yandan antidemokratik uygulamalar ve
siyasi baskılar muhalefete haklılık kazandırıyordu. Hükümetin seçim sonrası ilk
icraatı ise muhalefeti etkisizleştirecek sert tedbirleri uygulamaya koymak
olmuştu<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn34" name="_ftnref34" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[34]<!--[endif]--></a>. Bu amaçla 27 Aralık'ta Meclis
denetiminin zorlaştı- rılmasını sağlayan tüzük değişikliğine gidildi. O zamana
kadar muhalif fikirlerin açıkça söylenebileceği tek yer Meclis kürsüsü iken bu
uygulama ile birlikte bu özgürlükte kısıtlandı ve başta hukukçular olmak üzere
büyük tepkilere yol açtı. Anayasa Profesörü Hüseyin Nail Kubalı'nın
değişikliklerin Anayasa'ya aykırı olduğu yönündeki açıklamaları nedeniyle Mili
Eğitim Bakanlığı emrine alınması<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn35" name="_ftnref35" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[35]<!--[endif]--></a>. öğrenci olaylarına yol açmıştır
Kubalı'nın yürüttüğü muhalefet kamuoyunu uzun süre meşgul etmiştir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn36" name="_ftnref36" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[36]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
CHP'nin Meclise çok sayıda soru ve gensoru önergesi vermiş
olması da iktidar-muhalefet ilişkilerinde gerginliğe yol açmıştır. CHP, seçimlerde
yolsuzluk yapıldığı iddiasından, devlet radyosunun propaganda aracı olarak
kullanılmasına, hatta devletin araçlarından seçimlerde yararlanılmasına kadar
birçok konuda soru önergesi vermiş ve bu çalışmalarına büyük bir hızla devam
etmiştir. DP-CHP arasındaki gerginliği tırmandıran gelişmelerden birisi de
CHP'nin yayın organı Ulus gazetesinde yayınlanan Atatürk'ün Bursa Nutku
olmuştur. DP, Ulus'un yayınları yüzünden muhalefetin memlekette bir isyan
havası yarattığını öne sürmüştür<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn37" name="_ftnref37" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[37]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
İktisadi sorunların ağırlaşması, karaborsa, kuyruklar ve
ardı arkası kesilmeyen zamlar büyük bunalım yaratmaya başlamıştı. Batı dünyası
ile olan ilişkilerin zayıflaması Kıbrıs meselesinde İngiltere'nin Yunanistan'a
yaklaşması dış yardımların kesilmesi DP hükümetini zor durumda bırakmıştı. Bu
durumdan kurtulmak için hükümet 4 Ağustos Kararları adı ile bilinen bir dizi
uygulamayı yürürlüğe koymuştur. Türk parasının değeri düşürülmüş ve başta
Amerika olmak üzere Batı devletlerinden kredi talebinde bulunulmuştu. Bu
yardımlar karşılığında hükümet, Avrupa İktisadi İşbirliği teşkilatına bir
istikrar programı sunarak buna bağlı kalmayı taahhüt etmişti<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn38" name="_ftnref38" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[38]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
1958 yılı başlarında yalnız iktisadi alanda değil, dış
politikada da oldukça zor bir dönemece girilmiş, bu durum iç siyasete de yansımıştır.
Basın ve muhalefet kıyasıya eleştirdikleri hükümete karşı Irak'ta meydana gelen
kanlı hükümet darbesini örnek gösteriyorlardı. Basın ve muhalefetin hücumlarına
karşı katılaşan DP muhalif yayınları denetim altına alabilmek için yasakların
dozunu oldukça arttırmıştı<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn39" name="_ftnref39" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[39]<!--[endif]--></a>. 11 Ağustos'ta DP Meclis grubunun kabul
ettiği tebliğ ile CHP baskı altına alınıyordu. Bu tebliğde "CHP Irak
olaylarını ele alarak TBMM'nin ve hükümetin meşruiyetini ve istikrarını şiddet
yoluyla tahrip etmenin mümkün hatta gerekli olduğu kanaatini uyandırmaya sevk
edebilecek çok tehlikeli bir yola gir- mişlerdir".CHP'nin TBMM'nin kudret,
kuvvet ve salahiyeti önünde hürmetkar ve itaatkar olması kanuni bir
mecburiyettir. Aksi halde gereken tedbirler alınacaktır..." sözleriyle
muhalefet partisine gözdağı veriliyordu. İhtilal söylentilerinin eksik olmadığı
bu süreçte iktidarın tedirginliği arttığı gibi baskılar da şiddetleniyordu<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn40" name="_ftnref40" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[40]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
Muhalefetin tavrını 6 Eylül'de Balıkesir'de yaptığı bir
konuşmada eleştiren Menderes, muhalefetin halkı, -Irak'tan örnek alarak-
hükümeti devirmeye karşı kışkırttığını öne sürüyordu " Onların niyeti TBMM
denilen aziz kabeyi itibardan düşürmek ve memlekete işte mecliste kalmamıştır
diyerek, seçimlerin semtine dahi uğramadan iktidara gelmektir.."diyordu<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn41" name="_ftnref41" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[41]<!--[endif]--></a>. Menderes'in ortaya koyduğu bu
tehditkar demokrasi anlayışına İnönü'den sert bir cevap gelmiştir. Muhalefette
ciddi bir toparlanma yoluna gidilirken Köylü Partisi, CMP ile birleşmiş, HP ise
CHP'ye katılmıştır. CHP'nin 14. Kurultayında yayınladığı ilk hedefler beyannamesinde
muhalefet güç birliğinin varmak istediği amaçları on madde ile sıralamış,
Menderes ise bu güç birliğini " Haçlı İttifakı" olarak
nitelendirmiştir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn42" name="_ftnref42" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[42]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
İlk hedefler beyannamesinin kabulünden hemen sonra Menderes
ilk defa Manisa kongresinde yaptığı konuşma ile güç birliği hareketinin karşısına
Vatan Cephesi ile çıkılmasını istemişti. DP örgütü içinde bu görüşe karşı
olanlar bu durumun partiyi zayıflatabileceğini öne sürdü iseler de Menderes bu
konuda ısrarcı olmuştur. Celal Bayar'da muhalefetin yükselen eleştirilerine
karşı DP'nin yanında yer almıştır. 28 Kasım 1958'de Çorum'da yaptığı konuşma'da
milletin maneviyatının her zaman yüksek olduğunu söyleyen cumhurbaşkanı
"milletin refah ve emniyetine engel olabilecek herhangi bir durum ortaya
çıktığında milletin azim ve iradesinin o engeli bir karınca gibi ayağının
altında ezmeye muktedir olduğunu" söylemiştir. Bayar'ın bu sözleri
muhalefete verilen gözdağı olarak yorumlanmış ve şiddetle eleştirilmiştir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn43" name="_ftnref43" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[43]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
DP'nin Vatan Cephesi örgütü ocaklar kurarak ülke genelinde
kısa sürede örgütlenmiştir. Bu ocakların yalnız DP'lilere değil bütün
vatandaşlara açık olduğu bildirilmiş ve radyodan yapılan yayınlarda her haber
saati öncesinde bu cepheye katılan vatandaşların isimleri okunmaya başlamıştır.
Bu uygulamanın yanı sıra birçok yerde yayınlanan ve iktidar lehine haberler
yapan Vatan Cephesi adında propaganda gazeteleri yayınlanmaya başlamıştır<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn44" name="_ftnref44" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[44]<!--[endif]--></a>. Birçok kişinin adı kendisinin bile
haberi olmadan cepheye katılanlar arasında açıklanmıştır. DP'nin bu uygulaması
muhalefetin muhtemel bir eylemine karşı kitlesel bir savunma imkanı vermektedir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn45" name="_ftnref45" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[45]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
1957 seçimleri sonrasında ortaya çıkan bu gelişmelerle
birlikte siyasi gerginliğin dozu gün geçtikçe daha da artmıştır. Bir yandan
muhalefetin güç birliği hareketi diğer yanda Vatan Cephesi ocakları adeta iki
düşman kutup yaratmış ve ülke kısa süre içerisinde bir kaosun içine
sürüklenmiştir. 1959'un Şubat ayında Menderes'in Londra'da geçirdiği uçak
kazasından kurtulması ülkedeki gerginliği geçici olarak durdurmuştur.
Aralarında bakan milletvekili ve dışişleri görevlilerinin de bulunduğu birçok
kişinin hayatını kaybettiği bu kaza ülke genelinde duygusal bir hava
yaratmıştır<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn46" name="_ftnref46" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[46]<!--[endif]--></a>. Menderes ülkeye dönüşünde görkemli
törenler ve büyük sevgi tezahüratları ile karşılanmıştır. İnönü'nün tren
garında Menderes'i karşılaması ve geçmiş olsun dileklerini iletmesi iktidar
muhalefet arasındaki çatışmayı bir süreliğine yumuşatmıştır<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn47" name="_ftnref47" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[47]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
Menderes'e DP'nin ileri gelenleri tarafından İnönü'ye
nezaket ziyaretinde bulunması yönünde telkinler yapılmıştır. Ancak bu girişim
Cumhurbaşkanı Bayar tarafından "CHP'ye güven olmaz" gerekçesi ile
engellenmiştir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn48" name="_ftnref48" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[48]<!--[endif]--></a>. Bayar İnönü'nün bu hareketini
"siyasi bir taktik" olarak algılamıştır. Menderes'in oğlu Aydın
Menderes'te verdiği bir röportajda babasının "bu ziyareti iade etmeye ve
bir adım atmaya" müsait bir kişilik yapısında olduğunu ve gitmemesinin
engelinin kendisinin olamayacağını ifade etmiştir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn49" name="_ftnref49" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[49]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
DP'liler Menderes'in uçak kazasından kurtulmasına mucizevi
ve ilahi anlamlar yükleyerek, başbakanın daha da yüceltilmesini gündeme
getirmiş ve yer yer dozu aşmış propagandalar yapmışlardır<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn50" name="_ftnref50" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[50]<!--[endif]--></a>.
Uçak kazasının ardından ortaya çıkan diyalog fırsatı iyi değerlendirilememişti.
Nisan ayında 46 milletvekili ile birlikte Ege bölgesinde geziye çıkan İnönü
ise 29 Nisan'da "Büyük Taaruzu" başlattı. İnönü Eskişehir'den
geçerken halkın gösteri yapması engellendi. Uşakta'da polis halkı dağıtmak
için güç kulandı<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn51" name="_ftnref51" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[51]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
İlk konuşmayı Uşak'ta yapan İnönü burada yaptığı konuşmada
Kurtuluş Savaşına gönderme yaparak Uşak'ın Yunan orduları Başkumandanı
Trikopis'i esir aldığı yer olduğunu hatırlatıyordu. İnönü'nün Uşak gezisi büyük
olaylara neden oldu. CHP ve DP'liler birbirleriyle çatışırken İnönü'ye taş
atılması gerginliği iyice tırmandırdı. 1 Mayıs'ta Manisa'ya geçen İnönü'nün
sonraki durağı İzmir olmuştur. Bu yolculuk sırasında'da taraflar arasında
çatışmalar yaşanmıştır. DP'liler İnönü'yü Mili Mücadelenin hatırasını kendi
çıkarları için kullandığını söyleyerek ağır bir şekilde eleştiriler de
bulunmuşlardır<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn52" name="_ftnref52" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[52]<!--[endif]--></a>. İzmir'de de gerginlik devam ederken
Demokrat İzmir gazetesinin basılıp tahrip edilmesi olayları daha da
tırmandırmıştır. Bu olaylar üzerine İstanbul'a dönen İnönü'nün Topkapı surları
yakında saldırıya uğraması tehlikeli gelişmelere yol açmış bu olaylar DP
cephesinde de tedirginlik yaratmıştır. 6 Mayıs'ta olağanüstü toplanan DP
meclis grubunda İnönü bazı milletvekilleri tarafından memleketi " ihtilale
sürüklemek" ile suçlanmış ve muhakkak surette politika dışına atılması
gerektiği yolunda görüşler savunulmuştur<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn53" name="_ftnref53" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[53]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
Uşak olaylarının ardından CHP meclis'e bir önerge vermiş
Uşak, Turgutlu, Akhisar, İzmir, İstanbul olaylarından dolayı Menderes ve
İçişleri Bakanı Namık Gedik hakkında soruşturma açılmasını istemiştir. Bu
önerge gündeme alınmayınca muhalefet meclisi topluca terk etmiş ve Meclis
dışındaki faaliyetlerini hızlandırmıştır. Eylül'de CHP Genel Sekreteri Kasım
Gülek ve beraberindeki milletvekillerinin Çanakkale-Geyikli de karşılaştıkları
protestolar ve çıkan olaylar neticesinde bazı partililer ve muhalefete mensup
milletvekilleri gözaltına alınmışlardır. CHP kurulunun bu bölgeye gitmesi
engellenmiş, olaylar hakkında yayın yasağı getirilmiştir. Geyikli olayları
iktidar-muhalefet çatışmasında önemli bir dönüm noktası olmuştur.</div>
<div class="MsoNormal">
İktidar ve muhalefet liderlerinin uzlaşmaz tavırları dozu
aşan suçlamalar, basının tahrikleri, DP'nin muhalefeti dışlayan tavırları,
iktidar ve muhalefet yandaşlarının partizanca hareketleri, TBMM'de
milletvekili kavgaları siyasi kutuplaşmayı ve sokak çatışmalarını
körüklemiştir. İki kutba ayrılmış olan kamuoyunda ilginç bir şekilde her iki
cephede vatanı korumak ve demokrasiyi yaşatmak iddiasıyla hareket ettiklerini
söylemektedir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn54" name="_ftnref54" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[54]<!--[endif]--></a>. Tahkikat Komisyonu'nun Kurulması ve
Demokrat Parti İktidarının Sonu: DP ve muhalefet arasındaki gerginliği doruk
noktasına çıkaran hadise Kayseri'nin Yeşilhisar ilçesinde meydana gelmiştir.
Tarım Kredi Kooperatifleri seçimlerini CHP'nin kazanması DP ve CHP'liler
arasında çatışmaya neden olmuş, bazı CHP mensuplarının yaralanması muhalefeti
alevlendirmiştir. Kayseri'ye gitmek isteyen İnönü'ye engel olunması, muhalefete
karşı devlet gücüyle hareket edilmesi gibi hadiseler kamuoyunda ibrenin CHP'ye
doğru dönmesine yol açmıştır<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn55" name="_ftnref55" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[55]<!--[endif]--></a>. Yeşilhisar olayları karşısında CHP
lideri, DP'li yöneticiler tarafından Balkan komitacılığı yapmak ve ortalığı
karıştırmakla suçlan- mıştır^. Arkasına aldığı desteği iyi kullanan İnönü ise
"Seçimleri şimdi erteleseler bile 27 Ekim 961 akşam gün battığında seçimi
yenilememişlerse gayrı meşru olacaklar ve bunu millete ben ilan edeceğim<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn56" name="_ftnref56" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[56]<!--[endif]--></a>" diyordu. DP'ye karşı adeta savaş
açan CHP, Meclise DP idarecileri ve hükümetin çeşitli alanlardaki bütün kanun
ve nizam dışı hareketlerini içine alan tahkikat önergesi veriyordu<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn57" name="_ftnref57" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[57]<!--[endif]--></a>. Ulus gazetesi yazarlarından Bülent
Ecevit'te DP'yi ağır bir dille suçlamıştır. Ecevit, DP yöneticilerini, Franco İspanyası'nın
NATO'ya alınmasına engel olan dikta rejiminin bir benzerini daha ağır olarak
Türkiye'de kurmaya çalışmakla itham etmiş ve bu durumu NATO'ya karşı, NATO
üyesinden gelebilecek en büyük ihanet olarak nitelendirmiştir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn58" name="_ftnref58" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[58]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
Gelişen olaylar karşısında muhalefeti kısıtlayıcı bir dizi
yeni önlemler alma gereğini duyan DP'liler, Tahkikat Komisyonu kurulması
önerisini 18 Nisan tarihli Meclis toplantısına getirdiler. Bursa Milletvekili
Mazlum Kayalar ve Denizli Milletvekili Baha Akşit'in CHP'nin siyasi faaliyetlerinin
denetlenmesi amacıyla sundukları önerge Meclis gündemine alınmış ve sert
tartışmalara neden olmuştur. Bu önergeye göre; CHP meşru bir seçimle iktidara
gelmekten umudunu kesmiş ve her türlü baskı usullerini ve kardeş kavgalarını
da mubah görerek bütün devlet müesseselerini tahrik etmektedir. Basın da CHP
ile işbirliği yapmakta ordu siyasete çekilmektedir. Gaziantep, Zile, Uşak, İstanbul
ve Yenişehir gibi devlet emniyet ve asayişini tehdit eden olaylar bir demokrasi
mücadelesi gibi gösterilmeye çalışılmaktadır" <a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn59" name="_ftnref59" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[59]<!--[endif]--></a>.
TBMM'nin Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ile kendisine verilmiş hakları eline alarak
bu meseleye müdahale etmesi artık zorunlu hale gelmiştir. Bütün bunların yanı
sıra CHP kendi partililerini silahlandırmak ve iktidara karşı kışkırtmak, bizim
radyo adındaki komünist radyosunu kendine ait bir radyo olarak göstermek, hücre
teşkilatı ile işleyen gizli kollar kurmaya çalışmak, aynı maksatlarla neşir
yolunda faaliyetlerde bulunarak demokrasinin fikri ve manevi temellerini
tahrip etmek ve yalan neşriyatta bulunmak suretiyle memleketin siyasi, sosyal
ve iktisadi hayatını tehlikeye maruz bırakmak gibi ağır suçlarla itham
edilmiştir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn60" name="_ftnref60" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[60]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
Bu durumdan doğacak sonuçların önlenmesi için ise Dahili
Nizamnamenin 177'inci maddesi hükümlerine göre 15 kişilik bir "Tahkikat
Encümeni" Kurulması talep edilmiştir. Bu encümenin son derece geniş
yetkilere sahip olması öngörülürken, Türkiye'deki her türlü siyasi hareket ve
faaliyeti durdurma yetkisine sahip olması ve gereğinde Meclis dışında da
faaliyette bulunabilme yetkisi isteniyordu<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn61" name="_ftnref61" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[61]<!--[endif]--></a>.
Önerge karşısında söz isteyen İnönü, bu talepleri ve istenen salahiyeti
"her türlü hukuk telakkilerinin dışında, Anayasa'nın üstünde gayrımeşru
bir talep" olarak nitelendirmiştir. İsmet Paşa'ya göre bu encümen ile TBMM
üzerinde bir baskı idaresi kurulmak istenmektedir. Bu durum Anayasa'ya ve
insan haklarına karşı bir teşebbüstür<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn62" name="_ftnref62" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[62]<!--[endif]--></a>.
15 kişilik Tahkikat Komisyonu<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn63" name="_ftnref63" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[63]<!--[endif]--></a> için yapılan seçime 354 kişi
katılmıştır<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn64" name="_ftnref64" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[64]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
Tahkikat Komisyonu kararıyla bütün siyasi partilerin siyasi
toplantıları muvakkaten durdurulmuş ve encümen ilk kararlarını almıştır
Yayınlanan 1No'lu tebliğ ile görev dağılımı yapılmış, 2 no'lu tebliğ ile siyasi
toplantılar durdurulmuştur. 3 no'lu tebliğ ise, encümenin görev ve yetkileri
ile ilgili her türlü haber, beyan, tebliğ, mütalaa, vesika, resim ve yazıların
(TBMM Zabıt Cerideleri hariç) bu takrir ile alakalı TBMM müzakerelerinin her ne
şekilde olursa olsun yayınlanmasını yasaklamıştır<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn65" name="_ftnref65" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[65]<!--[endif]--></a>.
Komisyonun kararları ve bu tebliğler muhalefetin ve basının büyük tepkisini
çekmiştir. Özellikle CHP lideri İnönü'nün eleştirileri üzerine yayınlanan 4.
tebliğ bir uyarı niteliğindedir. Bu tebliğde İnönü'nün "şartlar tam
olduğunda milletler için ihtilal meşru bir haktır" sözleri eleştirilmiş ve
CHP liderinin bu beyan ile gayrı meşruluğun hudutlarını fazlasıyla aştığı
vurgulanarak bu tür tahriklerin milletinin vicdanında onay bulamayacağı ve
encümenin görevine ciddiyetle başladığı belirtilmiştir. Dünya ve Ulus
gazetelerinin 19 Nisan tarihli sayıları söz konusu yasaklar yüzünden
toplatılmıştır<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn66" name="_ftnref66" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[66]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
CHP meclis grubu 19 Nisan günü toplanarak iç politika
olaylarını incelemiş ve en acil görevin Anayasa'yı ve hürriyetleri korumak
olduğuna karar vermiştir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn67" name="_ftnref67" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[67]<!--[endif]--></a>. Ulus gazetesi de DP'ye karşı sert bir
muhalefet yürütmüştür. Gazetenin önemli yazarlarından Yakup Kadri
Karaosmanoğlu, DP idarecilerinin bütün davranış ve söylemlerinin şüpheye yer
vermeyecek şekilde tek parti özlemini ortaya koyduğunu söyleyerek, ancak
milletin güveninden şüphesi olanların rakipsiz tek başına kalmak isteyeceğini
vurgulamıştır. Yazar, bu güvensizlik yüzünden DP idarecilerinin de muhalefetin
elini kolunu bağlayarak seçimlere bir takım dolambaçlı yollardan gitmeye
kararlı olduklarını<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn68" name="_ftnref68" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[68]<!--[endif]--></a> öne sürmektedir. İnönü'yü ziyaret eden
Bölükbaşı da "vatanseverlerin basiretleri, uyanıklık ve tesanütleri
nöbettedir"diyerek desteğini ortaya koymuştur. Meclis Tahkikat
Komisyonu'nun yetkilerini tayin eden kanun çok tartışılacak ve tepkilere yol
açacak maddeler içeriyordu. Komisyona son derece geniş yetkiler veren kanun,
alınacak kararlara muhalefet edenlere, kararların uygulanmasında ihmali
görülenlere ve gizliliğe riayet etmeyenlere karşı çeşitli hapis cezaları ön
görüyordu<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn69" name="_ftnref69" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[69]<!--[endif]--></a>. Komisyonlara ön görülen bu yetkiler
anayasa profesörleri tarafından tepki ile karşılanmıştır. Prof. Tunaya bu
durumu anayasa ihlali olarak nitelendirmiş, demokrasi zedelenerek Türk
İnkılabının eserlerinin devam ettirilemeyeceğini söylemiştir. Prof. Nail
Kubalı ise komisyonlara geniş yetki verenlerin ağır mesuliyetten
kurtulamayacağını ifade etmiştir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn70" name="_ftnref70" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[70]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
TBMM'nin 27 Nisan tarihli oturumu da çok tartışmalı geçmiş,
İnönü, CHP'yi hedef alan Tahkikat Encümeni'nin kurulmasının asıl amacının seçim
havasını hazırlamak olduğunu ileri sürmüştür. İnönü'ye göre DP, 1960 seçimlerine
hazırlanmak için yeni fevkalade tedbirler alınmasına lüzum hissetmiştir. İnönü
aynı konuşmasında "bizden başka dünyanın hangi memleketinde olursa olsun
Türkiye'de demokrat iktidar rakibi hakkında böyle bir ithamname ile böyle bir
tahkikat açtı ne dersiniz? deyiniz alacağınız cevaba razıyım. Alacağınız cevap
yalnız sizin için değil endişe ederim ki memleketimiz için hicap verici
olacaktır "<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn71" name="_ftnref71" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[71]<!--[endif]--></a> diyordu.</div>
<div class="MsoNormal">
İsmet İnönü'nün Tahkikat Kanunu ile ilgili şu sözleri, 27
Mayıs'a giden süreçte önemli bir dönüm noktası olmuştur: "şartlar tamam
olduğu zaman milletler için ihtilal meşru bir haktır. Bu yolda devam ederseniz
ben de sizi kurtaramam<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn72" name="_ftnref72" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[72]<!--[endif]--></a>" Metin Toker'e göre; İsmet Paşa bu
sözleriyle ülkeyi başka türlü kurtarmak isteyip tekrar demokrasiye dönmeyi
amaç edinen kuvvetlere yeşil ışık yakmasa bile sarı ışık yakmıştır. "Ben
de sizi kurtaramam sözü" gündemi altüst etmiştir. Komisyon çalışmalarına
başlar başlamaz belli başlı kamuoyunda ön plana çıkmış kişileri ifade vermeye
çağırmış, siyasi gösteriler tamamen yasaklanmıştır. Basın ve muhalefet ise
Tahkikat Komisyonu'nun baskılarına karşı değişik taktikler geliştirmişti. Her
yazdıkları haberle sansüre uğrayan gazeteler ilgisiz konularla attıkları
başlıklar ya da yemek tarifleriyle iktidarı protesto ederken bazıları da Kore
de halkın diktatörlere karşı nasıl ayaklandığı ile ilgili fotoğraflar
yayınlamışlardı. Bu konuyu Meclis kürsüsüne taşıyan İnönü'nün "Türk
Milleti Kore milletinden daha az haysiyetli değildir" şeklindeki sözleri<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn73" name="_ftnref73" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[73]<!--[endif]--></a> yüzünden TBMM dahili nizamnamesinin
188. maddesi 3 no'lu bendine göre ise on iki celse meclisten çıkarma cezası
vermiştir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn74" name="_ftnref74" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[74]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
Tahkikat Komisyonu'nun kurulmasının ardından ilk gösteri
polisin müdahale ettiği Kızılay'da olmuştur. 28 Nisan'da İstanbul'a da
sıçrayan gösteriler İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde şiddetlenmiştir.
2 öğrencinin hayatını kaybetmesi çok sayıda öğrencinin yaralanması üzerine
gösteriler diğer fakültelere de sıçramış, İstanbul Üniversitesi tatil
edilirken, Ankara ve İstanbul'da sıkıyönetim ilan edilmiştir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn75" name="_ftnref75" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[75]<!--[endif]--></a>. Bu şehirlerdeki bütün toplantılar yasaklanmış
İstanbul Örfi İdare Kumandanlığı'na Org. Fahri Özdilek, Ankara'ya ise Org.
Namık Argüç atanmıştır. Tahkikat Komisyonu yayınladığı tebliğ ile İstanbul'da
meydana gelen olaylar hakkında komisyonun, hükümetin ve kumandanlıkların
yapacakları resmi tebliğler haricinde her türlü haber, görüş, fıkra, resim,
yazı vb. yayınları yasaklamıştır<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn76" name="_ftnref76" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[76]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
Meydana gelen olaylar hakkında Menderes ise "memleketin
selamet ve asayişi ile oynanamaz. Devlete karşı gelmenin ne demek olduğu
bilinmelidir. Yalan haberlere mani olmak için hükümet tebliğler yayınlamaya
devam edecektir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn77" name="_ftnref77" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[77]<!--[endif]--></a>" diyordu.</div>
<div class="MsoNormal">
TBMM'nin 29 Nisan tarihli oturumunda İstanbul ve Ankara
vilayetlerinde ilan edilen sıkıyönetimin tasdikine dair başbakanlık tezkeresi
okunmuş bu karara muhalefet şiddetle karşı çıkmıştır. Sıkıyönetim kararını
eleştiren CHP, İstanbul'da ve Ankara'da çıkan olaylarda polisin ve zabıtanın
haksız yere öğrencilerin üzerine salındığını söyleyerek durumdan Demokrat
Parti'yi sorumlu tutmuştur<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn78" name="_ftnref78" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[78]<!--[endif]--></a> Olayların ardından yasaklar
genişletilmiştir. Ankara'da üniversiteler 29 Nisandan itibaren bir ay tatil
edilmiş, yurtlarda toplantı yasaklanmış, taşradan gelen öğrencilerin evlerine
dönmesi istenmiştir. Ayrıca umuma açık yerlerdeki spor faaliyetleri ve
müsabakaları da yasaklar kapsamına alınmıştır. İstanbul'da da benzeri yasaklar
mevcut olmakla birlikte özellikle basına yönelik kısıtlamalar<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn79" name="_ftnref79" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[79]<!--[endif]--></a> dikkat çekicidir. Basına getirilen
yasaklar iktidar aleyhine sonuç vermiştir. Önemli olaylar hakkında normal
yoldan bilgi edinmek mümkün olmayınca haberler dedikodu yolu ile yayılmıştır.
Fazlasıyla abartılı olan bu bilgilerin yayılması halkın gözünde iktidarı daha
da korkunç hale getirmiştir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn80" name="_ftnref80" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[80]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
"Hadiseler tahrik ve tertip eseridir, ayaklanma için
bir sebep yoktur. Memleket yalan seline boğulmak isteniyor" sözleri ile
olayları yorumlayan Menderes, bütün gelişmeleri siyasi bir suikast ve seçimsiz
iktidara gelme çabası olarak yorumlamaktadır. Hadiselerin yatışmaması üzerine
sıkıyönetim idaresi emri dinlemeyenlere silahla karşılık verileceği yönünde
bir tebliğ yayınlamıştır<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn81" name="_ftnref81" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[81]<!--[endif]--></a>. Şiddet tedbirlerine başvurulması ve
baskılar olayları durdurmamış aksine daha da alevlenmesine neden olmuştur.
Ankara da yapılan eylemler içerisinde en dikkat çekici olanı 5 Mayıs'ta
555K(5.ayın 5'inde saat 5'te Kızılay'da) parolasıyla yapılan gösteridir.
Menderes'in arabadan inerek göstericilere tepkide bulunduğu bu eylemde
İçişleri Bakanı'nın dağılmayan göstericilerin üzerine ateş açılması emri
verdiği iddia edilmiştir. Olaylar akşam saatlerine kadar sürmüş hadisenin haber
ve fotoğraflarını yayınlayan iktidarın yayın organı Zafer<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn82" name="_ftnref82" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[82]<!--[endif]--></a>
gazetesi bile 14 Mayıs'a kadar kapatılmıştır<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn83" name="_ftnref83" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[83]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
Gerek Mecliste gerekse de radyo konuşmalarında olaylar
hakkındaki görüşlerini açıklayan Menderes, DP'ye yönelik "Anayasa'yı
ihlal" suçlamalarının demokrasiyi anlamayan bir avuç zümrenin seçimleri ve
milli iradeyi yok etmek için hazırladıkları tertip olduğunu söylemektedir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn84" name="_ftnref84" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[84]<!--[endif]--></a>. Menderes son mitingi olan Eskişehir
mitinginde ise hedeflerinin "<b>seçim
yolu</b>" olduğunu söyleyerek "<b>iktidara
gelme ve gitmenin seçimden başka yolu olmadığını kabul etmek lazımdır</b>"
diyordu. Anadolu Ajansına verdiği demecinde Tahkikat Komisyonu'nun çalışmalarını
değerlendiren Menderes, komisyonun görevini üç ay yerine bir ayda tamamladığına
dikkat çekerek kopartılan gürültünün boşuna olduğunu söylemiştir. Menderes,
Anayasa'yı ihlal etmek, kanunsuz baskı yapmak, mahkeme vazifesi görmek gibi bir
amaçlarının olmadığını ve bunların hepsinin asılsız söylentiler olduğunu
vurgulamıştır<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn85" name="_ftnref85" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[85]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
DP iktidarı karşısında muhalefetin basın ve üniversiteler
tarafından açık bir şekilde desteklendiği malumdur. Ancak DP iktidarından en
çok rahatsızlık duyan kurum ordu olmuştur. 1950 seçimleri ile 27 yıllık CHP
iktidarına son veren DP için en başından beri bir askeri müdahale tehdidi söz
konusu olmuştur. Atatürk'ün silah arkadaşı, Milli Mücadele kahramanı İnönü'nün
seçim sandığı ile iktidarı kaybetmesi orduda tedirginlik yaratmıştır. Daha,
seçim sonuçları açıklanır açıklanmaz İnönü'ye gerekirse duruma müdahale
edilebileceği yolunda haber gelmiş, ancak İsmet Paşa "milli iradeye bütün
devlet birimlerinin saygı göstermesi gerektiğini"söyleyerek bu fikre karşı
çıkmıştır<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn86" name="_ftnref86" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[86]<!--[endif]--></a>. Ancak DP'nin on yıllık iktidarı
boyunca darbe söylentileri hiç eksik olmamıştır.</div>
<div class="MsoNormal">
DP büyük bir halk desteği ile iktidara gelmesine rağmen
izlediği liberal politikaların herkes tarafından benimsendiğini söylemek mümkün
değildir. Devletçi ekonomik modelin taraftarları, Menderes'in girişimlerinin
Atatürk'ün bu yöndeki başarılarına zarar verdiğini düşünürlerken aynı zamanda
İslamcı muhafazakarlara taviz verilerek laiklik ilkesinin de zedelendiğini
düşünüyorlardı. Ekonomik sıkıntıların baş göstermesi ile birlikte muhalefet
güçlenmeye başlamış, DP iktidarının özellikle CHP'ye yönelik sert politikaları
demokratik rejimin zedelenmesine yol açarken ordudaki huzursuzluğu da su yüzüne
çıkarmıştır<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn87" name="_ftnref87" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[87]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
1950 yılının sonlarına doğru ekonomik politikaların sonucu
subay maaşları da enflasyonun oldukça gerisinde kalmıştır. Ancak ordu
tarafından DP'ye karşı duyulan hoşnutsuzluğu yalnızca ekonomik gerekçelerle
değerlendirmek eksik bir yaklaşım olacaktır. Ordu içinde cuntacı hareketler
1955 yılında oluşmaya başlamıştır. 1959 yılına doğru bu girişimler daha
organize bir hale gelmiştir. Genç subaylar Menderes'i iktidardan indirmek
konusunda hem fikir olmakla birlikte sonrasında ne olacağı konusunda fikir
ayrılığına düşmüşlerdi. Daha radikal olan grup Menderes devrildikten sonra uzun
süre bir askeri rejime ihtiyaç duyulduğunu savunuyordu. Onlara göre Atatürk
devrimi henüz tamamlanmamıştı. Ilımlıların bir kısmı iktidarın CHP'ye devredilmesinden,
bir kısmı ise yeni bir anayasa hazırlanıp, seçimlerin yapılmasına olanak veren
bir askeri ara rejimden yana idiler<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn88" name="_ftnref88" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[88]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
Siyasi krizin 1960 baharında son noktaya gelmesi ordu
içindeki grupları da hareketlendirmişti. Özelikle İnönü'nün Ege gezisi
sırasında yaşanan olaylar, İnönü'yü hedef alan açık saldırılar bütün
endişeleri su yüzüne çıkarmıştı. 27 Mayıs'tan önce Menderes birkaç kez istifa
etmeye teşebbüs etmiş ancak Celal Bayar tarafından bu girişime engel
olunmuştur. Menderes ve hükümet üyeleri bir darbe tehdidinin farkında olmakla
birlikte bu ihtimali fazla ciddiye almamışlardır. İnönü'nün 27 Mayıs
müdahalesini önceden bilip bilmediği sorusu ise çok tartışılmıştır. Darbeci
grup içerisinde iktidarı CHP'ye teslim etmek isteyenler olduğu bilinmekle
birlikte bunların çoğunlukta olduğunu söylemekte mümkün değildir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn89" name="_ftnref89" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[89]<!--[endif]--></a>. Alparslan Türkeş'e göre "İnönü bu
hazırlıklardan haberdardır. İhtilalde etkili rol oynamış bir kısım askerler
gerek İsmet Paşayla, gerekse de yanındakilerle yakın irtibatlıdır". Metin
Toker'de İsmet Paşa'nın "bu tertiplerin içinde olmadığına emin olmakla
birlikte, bunlardan haberdar olduğunu" söylemektedir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn90" name="_ftnref90" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[90]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
Cumhurbaşkanı Bayar ise toplumsal muhalefetin arttığı
dönemde daha sert tedbirler alınmasından yana bir tavır sergilemiştir. Menderes
ve hükümetin atıl kaldığı durumlarda inisiyatifi ele almış ve gösterilere sert
bir şekilde müdahale edilmesini sağlamıştır. 1958 yılında ortaya çıkan "9
Subay olayı" esnasında da hükümeti eleştirmiş, cunta örgütlenmesi yapan bu
subayların beraatının yeni örgütlenmelere neden olacağını söylemiştir. Ancak
bütün tecrübelerine rağmen Bayar'da ordudan gelebilecek bir harekete ihtimal
vermemiştir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn91" name="_ftnref91" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[91]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
Tahkikat Komisyonu'nun faaliyetleri ile birlikte ortaya
çıkan gelişmeler 27 Mayıs'a giden süreçte önemli bir rol oynamıştır. Milli
Birlik Komitesi üyelerinden Cemal Madanoğlu'nun bir röportaj sırasında sarf
ettiği şu sözler bu durumu açıkça gözler önüne sermektedir. " ... Karşı
devrimcilik iyice tırmanmış durumda. Eh partizanlık almış yürümüş. Parti
diktatörlüğü öyle. Ekonomik durum, bu şartları tamamlıyor. Bu sırada milleti en
çok gayrete getiren, bardağı taşıran son damla DP'nin bir tahkikat komisyonu
kurması oldu. Çok körlemesine gittiler. Yani ihtilali aslında biz yapmadık.
Onlar yaptı...<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn92" name="_ftnref92" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[92]<!--[endif]--></a>".</div>
<div class="MsoNormal">
On yıl on üç gün iktidarda kalan DP'nin faaliyetleri 27
Mayıs 1960 Müdahalesi ile birlikte durdurulmuştur. 29 Eylül 1960 tarihinde
bütün yöneticilerinin Yassıada'da olduğu bir süreçte partiye kayıtlı bir
üyenin açtığı dava sonucunda "kongresini zamanında yapmadığı ve böylece
dağılmış olduğu" gerekçesi ile hukuki varlığı sona erdirilmiş ve malları
hazineye devredilmiştir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn93" name="_ftnref93" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[93]<!--[endif]--></a>. Yassıada duruşmaları 14 Ekim 1960 günü
"Anayasa'yı ihlal<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn94" name="_ftnref94" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[94]<!--[endif]--></a>"davası ile başlamıştır. Başsavcı,
Bayar ve Menderes ile Bakanların, Tahkikat Komisyonu kuruluş önergesi veren üç
milletvekili ile komisyon üyelerinin TCK'nın 146/1 maddesine göre idamlarına,
diğer sanıkların ise 146/3 gereğince 5-15 yıl arasında hapis cezasına
çarptırılmasını istemiştir. Bu dava 11 Ağustos 1961'de sona ermiştir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn95" name="_ftnref95" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[95]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
Yassıada mahkemelerinde en uzun süren dava Anayasa'yı ihlal
davasıdır. Bunun yanı sıra günümüze kadar çok eleştirilen ve mahkemeye gölge
düşüren Bayar'ın yargılandığı "Köpek Davası", Menderes'in
yargılandığı "Bebek Davası" açılan ilk davalar olmuştur. 6-7 Eylül
olayları davası, Vinileks Şirketi Davası, Dolandırıcılık Davası, Değirmen
Davası, Ali İpar Davası, Örtülü Ödenek Davası, Radyo Davası, Arsa Davası,
Topkapı Olayları Davası, Çanakkale Olayı Davası, Kayseri Olayı Davası, Demokrat
İzmir Davası, İstimlak Davası, Üniversite Olayları Davası, Vatan Cephesi Davası
gibi davalar birbirini izlemiştir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn96" name="_ftnref96" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[96]<!--[endif]--></a>.</div>
<div class="MsoNormal">
DP'li 592 sanığın yargılandığı Yassıada Mahkemelerinde 15
kişi idam, 31 kişi müebbet hapse, 418 kişi çeşitli cezalara çarptırılmış, 128
kişi ise beraat etmiştir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftn97" name="_ftnref97" title=""><!--[if !supportFootnotes]-->[97]<!--[endif]--></a>. 15 idam cezasından yalnızca Menderes,
Zorlu ve Polatkan'ın cezaları onaylanmıştır.</div>
<div class="MsoNormal">
<a href="https://www.blogger.com/null" name="bookmark6"><b>Genel
Değerlendirme:</b></a><b><o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
1946 yılında Türk Siyasi hayatına giren DP, kurulduğu andan
itibaren büyük ilgi görmüş ve 1950 seçimlerine giden süreçte demokrasinin
simgesi haline gelmiştir. Uyguladığı liberal politikalar ile iktisadi hayat
canlanmış iç ve dış siyasette ülke bir dinamizm kazanmıştır. Ancak, demokrasiyi
kurumsallaştırmak ve hürriyetleri yerleştirmek ideali ile yola çıkan ve bu
inanç ile tek parti iktidarına son veren DP'nin uzun vaade de bunları
gerçekleştirebildiğini söylemek mümkün değildir.</div>
<div class="MsoNormal">
Özellikle oy oranını % 50'lerin üzerine çıkardığı 1954
seçimlerinden sonra iktidara yerleşen DP, yola çıkarken verdiği vaatlerden
oldukça uzak bir görüntü sergilemektedir. DP hükümeti'nin, 1957 seçimleri
sonrasında ki icraatları nerede ise tek parti dönemini aratır hale
getirmiştir. İktisadi sıkıntılar, 6-7 Eylül olayları, Kıbrıs bunalımı gibi
sorunlar ortaya çıktıkça iktidarın muhalefete olan tavrı giderek sertleşmiş ve
DP iktidarı daha da otoriterleşmiştir</div>
<div class="MsoNormal">
DP'ye yöneltilen en büyük eleştiriler özgürlüklerin
kısıtlanması ve antidemokratik yasaların çıkartılması hususunda olmuştur.
Ancak muhalefetin zaman zaman dozu aşan eleştirileri, basının ağır tahrikleri,
iktidar ve muhalefet yandaşlarının partizanca tavırları da ortamın
gerginleşmesinde etkili olmuştur. Ekonomik ve siyasi sorunların ağırlığı
altında ezilen hükümet çareyi muhalefeti ve basını susturmakta bulmuş ancak bu
durum kısa süre içerisinde kutuplaşmalara ve sokak çatışmalarına dönüşmüştür.</div>
<div class="MsoNormal">
İktidara geldiği ilk günden itibaren sürekli bir darbe
söylentisi ile karşı karşıya kalan hükümet CHP'nin basın, ordu ve
üniversiteleri de arkasına alarak yaptığı tehditkar muhalefet karşısında
hırçınlaşmış ve ard arda pek çok hatalı karara imza atmıştır. Bu kararlar
içerisinde Tahkikat Komisyonu'nun kurulması ise adeta sonun başlangıcı
olmuştur. Toplumsal patlamalar ve siyasi gerginlik ordu içindeki cuntaları
harekete geçirmiş ve 27 Mayıs müdahalesini getirmiştir. Geniş halk desteğini
arkasına alan bir siyasi partinin darbe yoluyla iktidardan indirilmesi Türk
siyasi hayatında yeni bir dönem başlatmıştır. DP yöneticilerinin trajik
sonları ise Türk milletinin hafızasından hiç silinmemiş idam edilen Adnan
Menderes siyasi bir sembol haline gelmiştir.</div>
<div class="MsoNormal">
Demokrasi ideali ile yola çıkan ve geniş halk kitlelerini
siyasete katan DP'nin bu fikre inancı tam olmakla birlikte uygulamada bu hedefi
devam etti- rememiştir. Bu durumun ortaya çıkmasında, ülkenin içinde bulunduğu
şartlar kadar demokrasi kültürünün gerek iktidar gerekse muhalefet tarafından
yeterince özümsenememiş olmasının da etkili olduğunu düşünmek mümkündür. Bu
mesele günümüze kadar gelen süreçte Türk siyasetinde en çok tartışılan temel
dinamik olmuştur.</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="color: #990000; font-size: large;"><b>Kaynaklar</b></span><b><o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>AHMAD Feroz, Demokrasi Sürecinde Türkiye, Hil Yayınları,
İstanbul 1994. </b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>AHMAD Feroz, ve Bedia Tugay, Türkiye'de Çok Partili
Politika'nın Açıklamalı Kronolojisi (1945-1971),Bilgi Yayınevi, Ankara 1976. </b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>ALBAYRAK Mustafa, Türk Siyasi Tarihinde DP (1946-1960),
Phoenix Yayınevi, Ankara 2004.</b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>ALPHAN Recep Şükrü, 27 Mayıs'tan Yassıada Mah. Menderes,
Timaş Yayınları, İstanbul 2007. </b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>ARTVİNLİ Fatih, Osman Bölükbaşı, Kitap Yayınevi, İstanbul
2007. </b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>BOZDAĞ İsmet, Darağacında Bir Başbakan, Truva Yayınları,
İstanbul 2007,s. 183. </b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>BÖLÜKBAŞI Deniz, Türk Siyasetinde Anadolu Fırtınası O.Bölükbaşı,
Doğan Kitap, İstanbul2005.</b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>BİRAND Mehmet Ali, vd, Demirkırat, Doğan Kitap, İstanbul
1991.</b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>Cumhuriyet, 8-9, 21. 10. 1957.</b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>Cumhuriyet, 18.2.1959.</b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>Cumhuriyet, 9. 3. 1959.</b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>Cumhuriyet, 1.5.1959.</b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>Cumhuriyet, 3.4.5.1959</b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>ÇAVDAR Tevfik, Türkiye'nin Demokrasi Tarihi, İmge Kitabevi,
Ankara 2004. s. 66-68. Çizmeli, Şevket Menderes Demokrasi Yıldızı?, Arkadaş
Yayınları, Ankara 2007. </b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>ECEVİT Bülent, "Yabancı Gölgesinde Rejim
Değiştirme", Ulus,18.4.1960 </b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>EROĞUL Cem, Demokrat Parti Tarihi ve İdeolojisi, İmge
Yayınevi, Ankara 2003. </b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>ER-TUNÇ Ahmet Cemil, Cumhuriyetin Tarihi, Pınar Yayınları,
İstanbul 2004. </b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>HALE William, Türkiye'de Ordu ve Siyaset (çev. Ahmet
Fethi),Hil Yayınları, İstan- bul1996. s.90.</b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>KARAOSMANOĞLU Yakup Kadri, " Tek Parti Rejimine
Doğru", Ulus, 21.4.1960. KARPAT Kemal, Türk Demokrasi Tarihi, Afa
yayıncılık, İstanbul 1996,s.337. </b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>ÖNGÖR Seyfi, Çankaya'nın Bütün Adamları, Aykırı Yayıncılık,
İstanbul2006. </b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>ÖZDEMİR Hikmet, "Siyasal Tarih", Çağdaş Türkiye- 4
(1960-1980), İstanbul 1997. </b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>TOKER Metin, DP Yokuş Aşağı, 1954-1957, Bilgi Yayınevi,
Ankara 1991. </b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>TBMM Zabıt Ceridesi, Devre:XI, c.1, 4.12.1957, </b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>TBMM Matbaası, Ankara. </b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>TBMM Zabıt Ceridesi, Devre :XI , c.13, 18. IV.1960, </b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>TBMM Matbaası, Ankara1960. </b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>TBMMZC,...29.IV.1960.</b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>TURGUT Hulisi, Yassıada'da Yaptırılmayan Savunmalar, Doğan
Kitap, İstanbul 2007. </b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>ŞEN Erdal, Belgelerin Dilinden Yassıada'nın Karakutusu,
Zaman Kitap, İstanbul200, s.23.</b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>YAZICI Serap, Türkiye'de Askeri Müdahalelerin Anayasal
Etkileri, Yetkin Yayınları,</b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>Ankara. Ulus, 11.4.1960. Ulus, 14.4.1960. Ulus, 20.4.1960.
Ulus, 27.4.1960. Zafer, 4.4.1960. Zafer,19.4.1960. Zafer, 20.4.1960. Zafer,
27.4.1960. Zafer, 28.4.1960. Zafer, 29.4.1960. Zafer,30.4.1960.
Zafer,1,2.5.1960. Zafer, 6.5.1960 Zafer,16.5.1960. Zafer, 26.5.1960.</b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b>Zafer, 4.4.1960.</b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><b><br /></b></span></div>
<br />
<div>
<!--[if !supportFootnotes]--><b><span style="color: #990000; font-size: large;">DİP NOTLAR:</span></b><br />
<hr align="left" size="1" width="33%" />
<!--[endif]-->
<br />
<div id="ftn1">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref1" name="_ftn1" title=""><span class="Footnote19"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote19">[1]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote19"> Hikmet Özdemir, "Siyasal Tarih",</span><span class="Footnote75pt"> Çağdaş Türkiye- 4
(1960-1980),</span><span class="Footnote19"> İstanbul 1997, s.179.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn2">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref2" name="_ftn2" title=""><span class="Footnote19"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote19">[2]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote19"> Ahmet Cemil Ertunç,</span><span class="Footnote75pt"> Cumhuriyetin Tarihi,</span><span class="Footnote19"> Pınar Yayınları, İstanbul 2004, s. 378.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn3">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref3" name="_ftn3" title=""><span class="Footnote19"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote19">[3]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote19"> Özdemir,</span><span class="Footnote75pt"> a.g.e,</span><span class="Footnote19"> s. 179.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn4">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref4" name="_ftn4" title=""><span class="Footnote19"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote19">[4]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote19"> Ertunç,</span><span class="Footnote75pt"> a.g.e,s.</span><span class="Footnote19"> 378.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn5">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 9.6pt; margin: 0in 1pt 0.0001pt 12pt; text-align: justify; text-indent: -11pt;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref5" name="_ftn5" title=""><span class="Footnote18"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote18">[5]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote18"> Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi, "Millet
Partisinin dini esasa dayanan ve amacını saklayan bir cemiyet olduğu kararını
açıkladı. Feroz ve Bedia Tugay Ahmad,</span><span class="Footnote75pt17"> Türkiye'de Çok Partili Mitika'nın Açıklamalı
Kronolojisi (1945-1971),</span><span class="Footnote18"> Bilgi Yayınevi,
Ankara 1976, s. 118.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn6">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 9.6pt; margin: 0in 1pt 0.0001pt 6pt; text-align: justify; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref6" name="_ftn6" title=""><span class="Footnote18"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote18">[6]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote18"> Deniz Bölükbaşı,</span><span class="Footnote75pt17"> Türk Siyasetinde Anadolu
Fırtınası Osman Bölükbaşı,</span><span class="Footnote18"> Doğan Kitap,
İstanbul 2005, s. 177-185.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn7">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 7.5pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref7" name="_ftn7" title=""><span class="Footnote18"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote18">[7]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote18"> Mehmet Ali Birand vd,</span><span class="Footnote75pt17"> Demirkırat,</span><span class="Footnote18"> Doğan Kitap, İstanbul 1991, s. 75.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn8">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 7.5pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref8" name="_ftn8" title=""><span class="Footnote18"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote18">[8]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote18"> Cem Eroğul,</span><span class="Footnote75pt17"> Demokrat Parti Tarihi ve
İdeolojisi,</span><span class="Footnote18"> İmge Yayınevi, Ankara 2003, s.
167.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn9">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref9" name="_ftn9" title=""><span class="Footnote17"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote17">[9]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote17"> Birand</span><span class="Footnote75pt16">,a.g.e.,</span><span class="Footnote17"> s. 91.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn10">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref10" name="_ftn10" title=""><span class="Footnote17"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote17">[10]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote17"> Eroğul,</span><span class="Footnote75pt16"> a.g.e</span><span class="Footnote17">., s. 192.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn11">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref11" name="_ftn11" title=""><span class="Footnote17"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote17">[11]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote17"> Fatih Artvinli,</span><span class="Footnote75pt16"> Osman Bölükbaşı,</span><span class="Footnote17"> Kitap Yayınevi,İstanbul 2007, s. 75,78.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn12">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref12" name="_ftn12" title=""><span class="Footnote17"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote17">[12]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote17"> Eroğul,</span><span class="Footnote75pt16"> a.g.e.,</span><span class="Footnote17"> 193, 196.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn13">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 9.6pt; margin: 0in 1pt 0.0001pt 7pt; text-align: justify; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref13" name="_ftn13" title=""><span class="Footnote16"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote16">[13]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote16"> 11 Şubat 1957'de tutuklanan Metin Toker 7 ay
23 gün ceza almıştır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Metin Toker,</span><span class="Footnote75pt15"> DP Yokuş Aşağı, 1954-1957,</span><span class="Footnote16"> Bilgi Yayınevi, Ankara, 1991. s. 226.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn14">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref14" name="_ftn14" title=""><span class="Footnote16"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote16">[14]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote16"> Artvinli,</span><span class="Footnote75pt15"> a.g.e,</span><span class="Footnote16"> s.78.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn15">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref15" name="_ftn15" title=""><span class="Footnote16"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote16">[15]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote16"> Artvinli,</span><span class="Footnote75pt15"> a.g.e.,</span><span class="Footnote16"> s.82-84.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn16">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref16" name="_ftn16" title=""><span class="Footnote16"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote16">[16]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote16"> Eroğul,</span><span class="Footnote75pt15"> a.g.e.,</span><span class="Footnote16"> s.198.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn17">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref17" name="_ftn17" title=""><span class="Footnote16"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote16">[17]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote16"> Tugay- Ahmad,</span><span class="Footnote75pt15"> a.g.e,</span><span class="Footnote16"> s.166.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn18">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref18" name="_ftn18" title=""><span class="Footnote16"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote16">[18]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote16"> Artvinli,</span><span class="Footnote75pt15"> a.g.e,</span><span class="Footnote16"> s.89.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn19">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref19" name="_ftn19" title=""><span class="Footnote16"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote16">[19]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote16"> Tugay- Ahmad,</span><span class="Footnote75pt15"> a.g.e,</span><span class="Footnote16"> s.166.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn20">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref20" name="_ftn20" title=""><span class="Footnote15"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote15">[20]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote15"> Eroğul,</span><span class="Footnote75pt14"> a.g.e,</span><span class="Footnote15"> s. 200.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn21">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref21" name="_ftn21" title=""><span class="Footnote15"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote15">[21]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote15"> Feroz Ahmad,</span><span class="Footnote75pt14"> Demokrasi Sürecinde
Türkiye,</span><span class="Footnote15"> Hil Yayınları, İstanbul 1994, s.
77.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn22">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref22" name="_ftn22" title=""><span class="Footnote15"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote15">[22]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote15"> </span><span class="Footnote75pt14">Cumhuriyet,</span><span class="Footnote15"> 8-9
Ekim 1957.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn23">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref23" name="_ftn23" title=""><span class="Footnote15"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote15">[23]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote15"> Kemal Karpat,</span><span class="Footnote75pt14"> Türk Demokrasi Tarihi,</span><span class="Footnote15"> Afa yayıncılık, İstanbul 1996, s. 337.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn24">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref24" name="_ftn24" title=""><span class="Footnote15"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote15">[24]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote15"> </span><span class="Footnote75pt14">Cumhuriyet,</span><span class="Footnote15"> 21
Ekim 1957.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn25">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref25" name="_ftn25" title=""><span class="Footnote15"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote15">[25]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote15"> Tevfik Çavdar,</span><span class="Footnote75pt14">Türkiye'nin Demokrasi
Tarihi,</span><span class="Footnote15"> İmge Kitabevi, Ankara 2004, s.
66-68.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn26">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 7.5pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref26" name="_ftn26" title=""><span class="Footnote14"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote14">[26]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote14"> Artvinli,</span><span class="Footnote75pt13"> a.g.e,</span><span class="Footnote14"> s. 90.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn27">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 9.85pt; margin: 0in 1pt 0.0001pt 6pt; text-align: justify; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref27" name="_ftn27" title=""><span class="Footnote14"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote14">[27]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote14"> Osman Bölükbaşı hapiste iken kazandığı
seçimlerde milletvekili yeminini Ankara Merkez Cezaevi 10. koğuşunda
mahkumların önünde yapmıştır. Bölükbaşı, a.g.e.,s. 192.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn28">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref28" name="_ftn28" title=""><span class="Footnote14"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote14">[28]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote14"> Şevket Çizmeli,</span><span class="Footnote75pt13"> Menderes Demokrasi
Yıldızı?,</span><span class="Footnote14"> Arkadaş Yayınları, Ankara 2007,
s. 644.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn29">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref29" name="_ftn29" title=""><span class="Footnote14"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote14">[29]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote14"> Ahmad,</span><span class="Footnote75pt13"> a.g.e.,</span><span class="Footnote14"> s. 78.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn30">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref30" name="_ftn30" title=""><span class="Footnote14"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote14">[30]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote14"> Tugay-Ahmad,</span><span class="Footnote75pt13"> a.g.e,</span><span class="Footnote14"> s. 171.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn31">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 9.6pt; margin: 0in 1pt 0.0001pt 6pt; text-align: justify; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref31" name="_ftn31" title=""><span class="Footnote13"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote13">[31]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote13"> Mustafa Albayrak,</span><span class="Footnote75pt12"> Türk Siyasi Tarihinde
Demokrat Farti (1946-1960),</span><span class="Footnote13"> </span><span class="Footnote13"><span lang="DE">Phoenix </span>Yayınevi, Ankara 2004, s. 511-514.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn32">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 9.6pt; margin: 0in 1pt 0.0001pt 6pt; text-align: justify; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref32" name="_ftn32" title=""><span class="Footnote13"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote13">[32]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote13"> Ayrıntılı bilgi için bkz.</span><span class="Footnote75pt12"> TBMM Zabıt Ceridesi,</span><span class="Footnote13"> Devre:Xl, c.1, 4.12.1957, TBMM Matbaası, Ankara, s.121-122.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn33">
<div class="Footnote21" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; margin: 0in 1pt 0.0001pt 6pt;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref33" name="_ftn33" title=""><span class="Footnote27pt"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote27pt">[33]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote27pt"> Serap Yazıcı,</span><span class="Footnote20"> Türkiye'de
Askeri Müdahalelerin Anayasal Etkileri,Yetkin</span><span class="Footnote27pt"> Yayınları, Ankara 1997, s. 62.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn34">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 9.6pt; margin: 0in 1pt 0.0001pt 6pt; text-align: justify; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref34" name="_ftn34" title=""><span class="Footnote13"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote13">[34]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote13"> Recep Şükrü Alphan,</span><span class="Footnote75pt12"> 27 Mayıstan Yassıada
Mahkemelerine Menderes,</span><span class="Footnote13"> Timaş Yayınları,
İstanbul 2007.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn35">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref35" name="_ftn35" title=""><span class="Footnote12"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote12">[35]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote12"> Eroğul,</span><span class="Footnote75pt11"> a.g.e.</span><span class="Footnote12"> ,s. 219.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn36">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref36" name="_ftn36" title=""><span class="Footnote12"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote12">[36]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote12"> Çavdar,</span><span class="Footnote75pt11"> a.g.e,s.</span><span class="Footnote12"> 71.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn37">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref37" name="_ftn37" title=""><span class="Footnote12"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote12">[37]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote12"> Albayrak,</span><span class="Footnote75pt11"> a.g.e.,</span><span class="Footnote12"> s. 518.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn38">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref38" name="_ftn38" title=""><span class="Footnote12"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote12">[38]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote12"> Eroğul,</span><span class="Footnote75pt11"> a.g.e.,</span><span class="Footnote12"> s.
221-222.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn39">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref39" name="_ftn39" title=""><span class="Footnote12"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote12">[39]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote12"> İsmet Bozdağ,</span><span class="Footnote75pt11"> Darağacında Bir Başbakan,</span><span class="Footnote12"> Truva Yayınları, İstanbul 2007,s. 183.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn40">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref40" name="_ftn40" title=""><span class="Footnote12"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote12">[40]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote12"> Eroğul,</span><span class="Footnote75pt11"> a.g.e.,</span><span class="Footnote12"> s. 222-s.
224.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn41">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref41" name="_ftn41" title=""><span class="Footnote11"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote11">[41]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote11"> Eroğul,</span><span class="Footnote75pt10"> a.g.e,</span><span class="Footnote11"> s. 226</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn42">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref42" name="_ftn42" title=""><span class="Footnote11"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote11">[42]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote11"> Eroğul,</span><span class="Footnote75pt10"> a.g.e.,</span><span class="Footnote11"> s.
227-228.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn43">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref43" name="_ftn43" title=""><span class="Footnote11"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote11">[43]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote11"> Albayrak,</span><span class="Footnote75pt10"> a.g.e.,</span><span class="Footnote11"> s.522.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn44">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref44" name="_ftn44" title=""><span class="Footnote11"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote11">[44]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote11"> Albayrak,</span><span class="Footnote75pt10"> a.g.e.,</span><span class="Footnote11"> s. 523.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn45">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref45" name="_ftn45" title=""><span class="Footnote11"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote11">[45]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote11"> Çavdar,</span><span class="Footnote75pt10"> a.g.e.,</span><span class="Footnote11"> s. 74.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn46">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref46" name="_ftn46" title=""><span class="Footnote10"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote10">[46]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote10"> Ayrıntılı bilgi için bkz</span><span class="Footnote75pt9">.Cumhuriyet,</span><span class="Footnote10"> 18.2.1959</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn47">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref47" name="_ftn47" title=""><span class="Footnote10"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote10">[47]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote10"> Birand,</span><span class="Footnote75pt9"> a.g.e.,</span><span class="Footnote10"> s. 105.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn48">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref48" name="_ftn48" title=""><span class="Footnote10"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote10">[48]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote10"> Alpuhan,</span><span class="Footnote75pt9"> a.g.e.,</span><span class="Footnote10"> s. 138.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn49">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref49" name="_ftn49" title=""><span class="Footnote10"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote10">[49]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote10"> Birand,</span><span class="Footnote75pt9"> a.g.e.,</span><span class="Footnote10"> s. 107.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn50">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref50" name="_ftn50" title=""><span class="Footnote10"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote10">[50]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote10"> </span><span class="Footnote75pt9">Cumhuriyet,</span><span class="Footnote10"> 9. 3.
1959.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn51">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref51" name="_ftn51" title=""><span class="Footnote10"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote10">[51]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote10"> </span><span class="Footnote75pt9">Cumhuriye</span><span class="Footnote10">t,
1.5.1959.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn52">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref52" name="_ftn52" title=""><span class="Footnote10"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote10">[52]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote10"> </span><span class="Footnote75pt9">Cumhuriyet,</span><span class="Footnote10">
3,4.5.1959</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn53">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref53" name="_ftn53" title=""><span class="Footnote10"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote10">[53]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote10"> Albayrak,</span><span class="Footnote75pt9"> a.g.e.,</span><span class="Footnote10"> s. 526.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn54">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref54" name="_ftn54" title=""><span class="Footnote9"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote9">[54]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote9"> Albayrak,</span><span class="Footnote75pt8"> a.g.e,</span><span class="Footnote9"> s. 526-527.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn55">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref55" name="_ftn55" title=""><span class="Footnote9"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote9">[55]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote9"> Albayrak,</span><span class="Footnote75pt8"> a.g.e,</span><span class="Footnote9"> s. 530.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn56">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref56" name="_ftn56" title=""><span class="Footnote9"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote9">[56]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote9"> </span><span class="Footnote75pt8">Ulus,</span><span class="Footnote9"> 11.4.1960.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn57">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref57" name="_ftn57" title=""><span class="Footnote9"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote9">[57]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote9"> </span><span class="Footnote75pt8">Ulus,</span><span class="Footnote9"> 14.4.1960.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn58">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref58" name="_ftn58" title=""><span class="Footnote9"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote9">[58]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote9"> Bülent Ecevit, "Yabancı Gölgesinde
Rejim Değiştirme", Ulus,18.4.1960.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn59">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref59" name="_ftn59" title=""><span class="Footnote8"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote8">[59]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote8"> </span><span class="Footnote75pt7">TBMM Zabıt Ceridesi,</span><span class="Footnote8"> Devre :XI , c.13, 18. IV.1960, TBMM Matbaası, Ankara 1960, s.
190.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn60">
<div align="left" class="Footnote21" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref60" name="_ftn60" title=""><span class="Footnote27pt2"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote27pt2">[60]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote27pt2"> </span><span class="Footnote23">TBMMZC,.,.,s.</span><span class="Footnote27pt2"> 191.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn61">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref61" name="_ftn61" title=""><span class="Footnote8"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote8">[61]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote8"> </span><span class="Footnote75pt7">TBMMZC,</span><span class="Footnote8"> ...,s. 192.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn62">
<div align="left" class="Footnote21" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref62" name="_ftn62" title=""><span class="Footnote27pt2"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote27pt2">[62]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote27pt2"> </span><span class="Footnote23">TBMMZC,.,.,s.</span><span class="Footnote27pt2"> 196.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn63">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 9.6pt; margin: 0in 1pt 0.0001pt 12pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref63" name="_ftn63" title=""><span class="Footnote8"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote8">[63]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote8"> Tahkikat Komisyonu Üyeleri: Ekrem Anıt
(Samsun), Vacit Asena(Balıkesir), Turan Bahadır (Denizli), Kemal Biberoğlu
(Çorum), Sait Bilgiç (İsparta), Hilmi Dura (Kastamonu), Bahadır Dülger
(Gaziantep), Osman Kavuncu (Kayseri), Nusret Kirişçioğlu (Sakarya), Himmet
Ölçmen (Konya), Necmeddin Önder (Nevşehir), Kemal Özer (Kütahya), Ahmet Hamdi
Sancar (Denizli) Nüzhet Ulusoy (Samsun), (basın, 19.4.1960)</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn64">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 7.5pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref64" name="_ftn64" title=""><span class="Footnote8"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote8">[64]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote8"> Ayrıntılı bilgi için bkz.</span><span class="Footnote75pt7"> TBMMZC</span><span class="Footnote8">...................... s.
212-213.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn65">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref65" name="_ftn65" title=""><span class="Footnote7"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote7">[65]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote7"> </span><span class="Footnote75pt6">Zafer,</span><span class="Footnote7"> 19.4.1960.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn66">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref66" name="_ftn66" title=""><span class="Footnote7"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote7">[66]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote7"> </span><span class="Footnote75pt6">Zafer,</span><span class="Footnote7"> 20.4.1960</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn67">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref67" name="_ftn67" title=""><span class="Footnote7"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote7">[67]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote7"> </span><span class="Footnote75pt6">Ulus,</span><span class="Footnote7"> 20.4.1960.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn68">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref68" name="_ftn68" title=""><span class="Footnote7"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote7">[68]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote7"> Yakup Kadri Karaosmanoğlu, " Tek Parti
Rejimine Doğru",</span><span class="Footnote75pt6"> Ulus,</span><span class="Footnote7"> 21.4.1960.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn69">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref69" name="_ftn69" title=""><span class="Footnote7"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote7">[69]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote7"> </span><span class="Footnote75pt6">Zafer,</span><span class="Footnote7"> 27.4.1960.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn70">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref70" name="_ftn70" title=""><span class="Footnote7"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote7">[70]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote7"> </span><span class="Footnote75pt6">Ulus,</span><span class="Footnote7"> 27.4.1960.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn71">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref71" name="_ftn71" title=""><span class="Footnote6"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote6">[71]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote6"> </span><span class="Footnote75pt5">TBMMZC,...,27.W,</span><span class="Footnote6">
1960, s. 299.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn72">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref72" name="_ftn72" title=""><span class="Footnote6"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote6">[72]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote6"> Birand,</span><span class="Footnote75pt5"> a.g.e.,</span><span class="Footnote6"> s. 114.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn73">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref73" name="_ftn73" title=""><span class="Footnote6"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote6">[73]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote6"> Birand,</span><span class="Footnote75pt5"> a.g.e.,</span><span class="Footnote6"> s. 115.,
Eroğul, s. 245.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn74">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref74" name="_ftn74" title=""><span class="Footnote6"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote6">[74]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote6"> </span><span class="Footnote75pt5">Zafer,</span><span class="Footnote6"> 28.4.1960.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn75">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref75" name="_ftn75" title=""><span class="Footnote6"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote6">[75]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote6"> Eroğul,</span><span class="Footnote75pt5"> a.g.e.,</span><span class="Footnote6"> s. 246.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn76">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref76" name="_ftn76" title=""><span class="Footnote6"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote6">[76]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote6"> </span><span class="Footnote75pt5">Zafer,</span><span class="Footnote6"> 29.4.1960.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn77">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref77" name="_ftn77" title=""><span class="Footnote6"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote6">[77]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote6"> </span><span class="Footnote75pt5">Zafer,</span><span class="Footnote6"> 30.4.1960.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn78">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 7pt; margin-left: 1pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref78" name="_ftn78" title=""><span class="Footnote5"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote5">[78]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote5"> TBMMZC,...29.IV.1960, s. 316-317.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn79">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 9.6pt; margin: 0in 1pt 0.0001pt 12pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref79" name="_ftn79" title=""><span class="Footnote5"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote5">[79]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote5"> 8 numaralı tebliğe göre, gazete başlıklarında
72 punto'dan büyük harf kullanmak, sur- manşet, dişi klişe, espaslı manşet,
dört sütundan büyük resim kullanmak yasaklanmıştır. </span><span class="Footnote75pt4">(Zafer ,30.4.1960)</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn80">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 7.5pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref80" name="_ftn80" title=""><span class="Footnote5"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote5">[80]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote5"> Eroğul,</span><span class="Footnote75pt4"> a.g.e,</span><span class="Footnote5"> s. 246.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn81">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 7pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref81" name="_ftn81" title=""><span class="Footnote5"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote5">[81]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote5"> Zafer,1,2.5.1960.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn82">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 9.6pt; margin: 0in 1pt 0.0001pt 12pt; text-align: justify; text-indent: -11pt;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref82" name="_ftn82" title=""><span class="Footnote5"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote5">[82]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote5"> Ancak Zafer gazetesinde olayla ilgili
fotoğraf ve haber yayınlamasına rağmen söz konusu haber gerçeğinden tamamen
farklı olarak,</span><span class="Footnote75pt4">
"Başvekile sevgi tezahüratı"</span><span class="Footnote5">şeklinde
verilmiştir.(Zafer, 6.5.1960.)</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn83">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 7.5pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref83" name="_ftn83" title=""><span class="Footnote5"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote5">[83]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote5"> Albayrak,</span><span class="Footnote75pt4"> a.g.e,</span><span class="Footnote5"> s. 538.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn84">
<div align="left" class="Footnote21" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref84" name="_ftn84" title=""><span class="Footnote27pt1"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote27pt1">[84]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote27pt1"> </span><span class="Footnote22">Zafer,16.5.1960.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn85">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref85" name="_ftn85" title=""><span class="Footnote4"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote4">[85]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote4"> </span><span class="Footnote75pt3">Zafer,</span><span class="Footnote4"> 26.5.1960.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn86">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref86" name="_ftn86" title=""><span class="Footnote4"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote4">[86]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote4"> Birand,</span><span class="Footnote75pt3"> a.g.e,</span><span class="Footnote4"> s. 47.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn87">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref87" name="_ftn87" title=""><span class="Footnote4"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote4">[87]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote4"> </span><span class="Footnote4"><span lang="FR">William </span>Hale,</span><span class="Footnote75pt3"> Türkiye'de Ordu ve Siyaset
(çev. Ahmet Fethi),</span><span class="Footnote4"> Hil Yayınları, İstanbul
1996. s. 90.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn88">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref88" name="_ftn88" title=""><span class="Footnote3"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote3">[88]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote3"> Hale,</span><span class="Footnote75pt2"> a.g.e,</span><span class="Footnote3"> s. 95-99.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn89">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref89" name="_ftn89" title=""><span class="Footnote3"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote3">[89]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote3"> Hale,</span><span class="Footnote75pt2"> a.g.e.,</span><span class="Footnote3"> s. 106.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn90">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref90" name="_ftn90" title=""><span class="Footnote3"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote3">[90]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote3"> Birand,</span><span class="Footnote75pt2"> a.g.e,</span><span class="Footnote3"> s. 110-111.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn91">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref91" name="_ftn91" title=""><span class="Footnote3"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote3">[91]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote3"> Seyfi Öngider,</span><span class="Footnote75pt2"> Çankaya'nın Bütün Adamları,</span><span class="Footnote3"> Aykırı Yayıncılık, İstanbul 2006. s. 74.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn92">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref92" name="_ftn92" title=""><span class="Footnote3"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote3">[92]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote3"> Birand,</span><span class="Footnote75pt2"> a.g.e.,</span><span class="Footnote3"> s.113.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn93">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 7.5pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref93" name="_ftn93" title=""><span class="Footnote24"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote24">[93]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote24"> Hulisi Turgut,</span><span class="Footnote75pt1"> Yassıada'da Yaptırılmayan
Savunmalar,</span><span class="Footnote24"> Doğan Kitap, İstanbul 2007. s.
23-24.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn94">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 9.6pt; margin: 0in 1pt 0.0001pt 12pt; text-align: justify; text-indent: -11pt;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref94" name="_ftn94" title=""><span class="Footnote24"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote24">[94]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote24"> Anayasa'yı ihlal davasının Celal Bayar ve
Adnan Menderes başta olmak üzere 405 sanığı bulunuyordu. Bu dava kapsamındaki
suçlar; 1- 6194 sayılı kanunla CHP'nin mallarına el konulması, 2-Kırşehir'in
siyasi sebeplerle ilçe haline getirilmesi, 3- Hakim teminatı ve mahkeme
bağımsızlığının ihlali, 4- Seçim kanununda yapılan antidemokratik değişiklik,
5- Tahkikat Komisyonu'nun kurulması, 6- 6761 sayılı Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Kanunu'nun çıkarılması, 7- Tahkikat Komisyonu'nun 7468 sayılı
kanun çıkmadan aldığı kararlar, 8- 7468 sayılı kanunla, Tahkikat Komisyonu
kurulması için Meclis'e yetki verilmesi, olarak tanzim edilmiştir. Turgut,</span><span class="Footnote75pt1"> a.g.e.,</span><span class="Footnote24"> s. 56.57.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn95">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref95" name="_ftn95" title=""><span class="Footnote24"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote24">[95]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote24"> Turgut,</span><span class="Footnote75pt1"> a.g.e.,</span><span class="Footnote24"> s. 56-58.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn96">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref96" name="_ftn96" title=""><span class="Footnote24"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote24">[96]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote24"> Erdal Şen,</span><span class="Footnote75pt1"> Belgelerin Dilinden Yassıada'nın Karakutusu,</span><span class="Footnote24"> Zaman Kitap, İstanbul 2000,s.23.</span></b></span></div>
</div>
<div id="ftn97">
<div class="Footnote1" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; line-height: 11.3pt; text-indent: 0in;">
<span style="font-size: x-small;"><b><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/pc/Belgelerim/Downloads/Zz..%20Yeni%20Microsoft%20Word%20Belgesi.doc#_ftnref97" name="_ftn97" title=""><span class="Footnote24"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="Footnote24">[97]</span><!--[endif]--></span></a><span class="Footnote24"> Öngider,</span><span class="Footnote75pt1"> a.g.e,</span><span class="Footnote24"> s. 75.</span></b></span></div>
</div>
</div>
DEMOKRATLAR KULÜBÜ DERNEĞİhttp://www.blogger.com/profile/14236241905500351712noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4628939149320771055.post-56170895841501676822017-01-27T05:22:00.000-08:002017-01-27T05:29:01.469-08:00DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE İKTİDAR-MUHALEFET İLİŞKİLERİ (1950 - 1960) Dr. Mustafa ALBAYRAK (Milli Muhalefet Cephesine Karşı Vatan Cephesi)<div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">
<span style="color: maroon;"><b><span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">DEMOKRAT
PARTİ DÖNEMİNDE İKTİDAR-MUHALEFET İLİŞKİLERİ (1950 - 1960)</span><o:p></o:p></b></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNIrXlltcKELLVbrxltmShvVeuSoGVGFIP62BSS4gR7juiynJVlyd7A9W60a6Y1NO5frMHtPAsIfNQ64Tas3yjpW4YG1t6EqZ_C73xS6k8in3aOxkGsBvlUTkcJVvZoB5m3Ho2QsTlwzIw/s1600/DP_DR.+MUSTAFA+ALBAYRAK-.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="104" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNIrXlltcKELLVbrxltmShvVeuSoGVGFIP62BSS4gR7juiynJVlyd7A9W60a6Y1NO5frMHtPAsIfNQ64Tas3yjpW4YG1t6EqZ_C73xS6k8in3aOxkGsBvlUTkcJVvZoB5m3Ho2QsTlwzIw/s320/DP_DR.+MUSTAFA+ALBAYRAK-.png" width="320" /></a></div>
<div align="right" class="MsoNormal" style="text-align: right;">
<b><span style="color: blue;">Dr. Mustafa ALBAYRAK<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="color: red;">ÖZET<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
Demokrat
Parti, İkinci Dünya Savaşı sonrasında, liberal ve demokratik bir söylemle
kurulmuştur. Dört yıllık muhalefet döneminde, yirmi yedi yıl süren Cumhuriyet Halk
Partisi iktidarından özellikle bu savaş sırasındaki politikalardan rahatsızlık
duyanlarla, Türkiye’de daha çok özgürlük isteyen liberaller, basın mensupları,
aydınların bir bölümü, işçiler, kırsal kesimde yaşayanlar tarafından büyük bir
destek görmüştür.<br />
1950 yılında yapılan genel seçimlerle iktidara gelen ve dört yıllık başarılı
bir dönemden sonra, 1954 yılında büyük çoğunlukla iktidar olan DP, bazı iç ve
dış sorunlar nedeniyle siyasi güç kaybına uğramış, 1957 yılında yapılan genel
seçimlerden sonra ise özellikle muhalefetin baskıları, kurumlar arasındaki
sorunları çözememesi nedeniyle, toplumsal çatışmalara engel olamamıştır...
Demokrat Parti’nin her üç döneminde de iktidar muhalefet ilişkileri, kısa süren
bahar havaları bir yana bırakılırsa, çok sert bir hava içinde geçmiştir.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="color: maroon;">GOVERNMENT-OPPOSITION
RELATIONS<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="color: maroon;">DURING
THE DEMOCRAT PARTY YEARS (1950 -1960)<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="color: maroon;">ABSTRACT</span></b><span style="color: maroon;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
The
Democrat Party was established with a liberal and democratic rhetoric after the
Second World War. During the period of 4 – years opposition, the part enjoyed a
considerable support from the circles, which were not happy about the war-time
policies, freedom-requesting liberals of the country, the media, a large part
of intellectuals, workers and the rural people, against the 27 years –old government
of the Republican People’s Party (CHP).<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
The
Democrat Party came to power in 1950 elections, and after 4 years of successful
governance of the country, it further increased its votes in 1954. After facing
several domestic and external problems, the party lost some support due to
oppositional pressures, and was not able to prevent social conflicts because of
its inability to solve the inter-institutional problems. In all three periods
of incumbency, the government-oppositional relations have been rough, except
short periods blossoming optimism.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Key
Words : Adnan Menderes, Celâl Bayar, İsmet İnönü, Osman
Bölükbaşı, Republican People’s Party, Democrat Party, Freedom Party,
Party of the Nation, National Opposition Front, Motherland Front.</div>
<div class="MsoNormal">
<b>DEMOKRAT PARTİ
DÖNEMİNDE İKTİDAR-MUHALEFET İLİŞKİLERİ (1950-1960)<o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
Türkiye’de
yeniden çok partili siyasal düzene geçildikten sonra, 7 Ocak 1946 tarihinde
resmen kurulan Demokrat Parti, dört yıllık başarılı bir muhalefet döneminden
sonra, 14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan ilk serbest seçimler sonrasında iktidarı
devralmıştır. Ancak bu olay öncesindeki Türkiye’nin beş yıllık gelişme
çizgisini kısaca bilmekte yarar vardır. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Giriş<o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
Türkiye’de,
yaklaşık olarak yirmi beş yıl boyunca iktidarda bulunan Cumhuriyet Halk
Partisi, Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren büyük yenilikleri gerçekleştirmiş,
Türk devriminin her aşamasında yer almış, otoriter ve asker- sivil –bürokrat
işbirliğine dayanan bir yapısal görünüm sergilemişti. Bu parti 1945 yılında
yeniden çok partili düzene geçildiği zaman, bu yapısal görünümünü korumakta ve
adeta kendini devletle özdeş saymakta idi. Millî Şef İsmet İnönü döneminde
(1938-1946), özellikle İkinci Dünya savaşı’nın koşulları gereği toplumsal,
siyasal ve ekonomik anlamda uygulanan aşırı otoriter politikalar, toplumun
büyük çoğunluğunda bu partiye karşı olumsuz bir bakış açısının oluşmasına neden
olmuştu. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarının, bu dönemde çıkardığı Millî
Korunma ve Varlık Vergisi Kanunlarının getirdiği müdahale ve sınırlamalar,
ekonomik yaşama egemen olan gayri millî burjuvazi ile yeni gelişmekte olan Millî
burjuvazinin rahatsızlığına neden olmuştur. Ayrıca bu dönem içinde yürürlüğe
konulan Toprak Mahsulleri Vergisi, Türkiye nüfusunun en büyük bölümünü
oluşturan ve zaten kendi geçimini sağlamaktan çok uzak olan köylü kesimine
büyük sıkıntılar yaşatmış ve bu kesimin tepkilerine neden olmuştu <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn1">[1]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Bütün
bunların yanı sıra, polis yetki yasaları, basın üzerindeki sınırlamalar,
üniversite yasası, bürokratik baskılar, Cumhurbaşkanlığı ile Parti Başkanlığı
görevlerinin tek bir kişide toplanmasının yarattığı sorunlar, Toprak Reformu
Kanunu’nun büyük toprak sahiplerine yönelik olduğu yolundaki yanlış
algılamalar, 1950 öncesindeki seçim yasası ve 1946 genel seçimlerindeki
yolsuzluklar ve benzeri uygulamalar varolan olumsuzlukları arttırmıştı<a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn2">[2]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
İktidar
partisi olan CHP, 1950 yılına kadar bu olumsuzlukları düzeltmek doğrultusunda
önemli bir çaba içine girmiş, başta basın yasaları olmak üzere anti-demokratik
olduğundan şikayet edilen, polis yetki yasası gibi bir çok yasaları ve bu arada
seçim yasasını değiştirmiş, Varlık Vergisi, Toprak Mahsulleri ve Millî
Korunma Kanunlarının uygulamalarına son vermişti. Ayrıca bazı kesimlerin
şikayet konusu ettikleri Köy Enstitüleri hakkında yeni bir düzenlemeye
gidilmiş, Ankara’da bir İlahiyat Fakültesi ve İmam-Hatip kursları açılmış,
ilkokullarda isteğe bağlı olarak din derslerinin okutulmasına karar verilmiş,
tarihi değeri olduğu gerekçesiyle bir çok türbe devlet törenleriyle ziyarete
açılmış, hatta ünlü ozan Nazım Hikmet Ran’ı kapsamı dışında bırakan bir genel
af yasasını çıkarmıştı. Bütün bunlara ek olarak Toprak Reformu yasasında-aradan
daha beş yıl bile geçmeden- büyük toprak sahipleri lehine önemli düzenlemeler
yapılmıştı. Dış politikada ise, Amerika Birleşik Devletleri merkezli bir
politika anlayışına yönelen iktidar, İsrail Devleti’ni tanımış, Uluslar arası
Para Fonu ve Dünya Bankası’na üye olmuştu <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn3">[3]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Demokrat
Parti, İkinci Dünya Savaşı’nın getirdiği zorlukları hâlâ yaşamakta olan
otoriter bir tek parti yönetiminin yarattığı koşullar içinde kurulmuştur.
Demokrat Parti muhalefet yıllarında, dikkate değer bir mücadele vermiş, bu
mücadele kimi zaman iktidar partisi ile çok keskin virajların dönülmesi, kimi
zaman da uzlaşma yoluyla daha sakin bir ortamda yürütülmüştür. Demokrat Parti,
o yıllara kadar tek parti iktidarının görmezden geldiği, ya da zamansız olarak
algıladığı yukarıda sözü edilen bir çok soruna çözüm öngören önerilerini önce
programına koymuş, daha sonra da bu doğrultuda iktidar ile mücadele etmeye
başlamıştır. Örneğin; o zamana kadar üzerinde fazla durulmayan bireysel
özgürlükler, basın özgürlüğü, grev hakkı, bürokrasinin azaltılması,
anti-demokratik yasaların kaldırılması, ekonomik liberalizm, üniversite
özerkliği, özel girişime öncelik verilmesi, yabancı sermayeye önem verilmesi,
üretim hayatına devlet müdahalesinin azaltılması, devlete ait kurumların uygun
koşullarla özel kesime devredilmesi, gibi pek çok konu ön plana çıkarılmıştır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Demokrat
Parti, beş yıl boyunca yaptığı muhalefet döneminde, Atatürk’ün son Başbakanı
olan Celâl Bayar ve bu partiyi tercih eden Millî Mücadele’nin tanınmış
simalarından, Örneğin; Mareşal M. Fevzi Çakmak, General Ali Fuad Cebesoy, Fahri
Belen, Ali İhsan Sabis gibi kişilerin yanı sıra; Atatürk’ün özel doktoru olan
Prof. Dr. Nihat Reşat Belger, ünlü yazar Halide Edib Adıvar, Cumhuriyet Gazetesi
sahibi ve baş yazarı Nadir Nadi Abalıoğlu, gibi bir çok sivil aydını da yanına
alarak partisini güçlendirmiştir.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Demokrat
Parti, muhalefet döneminde kendi içindeki iç çekişmeleri ve radikal kişileri
de, büyük siyasi kayıplar pahasına partiden uzaklaştırmakta sakınca görmeyerek,
halka güven duygusu vermeye özen göstermiştir. Özellikle muhalefet
yıllarında “Hürriyet Misakı” ve “Millî Teminat Misakı” (*) ile gösterilen
direniş ve iktidar ile muhalefet arasında Cumhurbaşkanı İnönü’nün yayınladığı
12 Temmuz Beyannamesi bu güvenin oluşmasında etkili olmuştur.<a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn4">[4]</a><o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Bütün
bu önlemler 14 Mayıs 1950 genel seçimlerinde ürününü vermiş ve Demokrat Parti,
kurucularının bile beklemediği, % 53.59 oranında oy oranı ile 408 milletvekili
kazanarak iktidara gelmiştir. Bu genel seçimler sonrasında Türkiye Büyük
Millet Meclisi’ne, 69’u C.H.P.’den, 1’i Millet Partisi’nden ve 9’u da
bağımsızlardan olmak üzere toplam 79 muhalif milletvekili girebilmiştir <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn5">[5]</a> .
Başka bir deyişle, ilk serbest seçimler sonucunda TBMM’de, sözde çok partili
ancak siyasal güç anlamında tek partili bir yapı ortaya çıkmıştır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Türk
siyasi tarihinde yaklaşık olarak on yıl boyunca devam eden bu süreçteki iktidar
muhalefet ilişkileri üç ana başlık altında incelenebilir.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
I
– (1950- 1954) Döneminde İktidar-Muhalefet İlişkileri<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Genel
seçimlerde büyük bir hayal kırıklığına uğrayan Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ,
seçimlerden hemen sonra, 16 Mayıs 1950 Salı günü, Demokrat Parti Genel Başkanı
Celâl Bayar’ı Köşke davet ederek, kendisinden bir an önce hükümeti kurmasını
istemiştir. Zira genel seçimlerde Başbakan Prof. Dr. M. Şemsettin Günaltay
dışındaki kabine üyelerinin hiç birisi milletvekili seçilememiş, bu durum İnönü
ve arkadaşlarını çok üzmüştü. İnönü, belki de seçim sonuçlarından duyduğu hayal
kırıklığı nedeniyle, bir an önce iktidarı devretmek istemişti. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Demokrat
Parti Genel Başkanı Bayar, Cumhurbaşkanı İnönü’nün bu acelesi karşısında,
kendisine kısa bir süre izin verilmesini istemiş ve ardından da çalışmaya
başlamıştır. Cumhurbaşkanı adaylığı için basında çıkan haberlerin aksine, D.P.
Meclis Gurubu, 20 Mayıs 1950 tarihinde, oylamaya katılan 379 milletvekilinden
345’ini oyu ile Celâl Bayar’ın Cumhurbaşkanlığına seçmiştir <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn6">[6]</a>.
22 Mayısta açılan Türkiye Büyük Millet Meclisinde ise 453 milletvekilinin
katıldığı oylamada, D.P. adayı Celal Bayar, 387 oy ile Cumhurbaşkanlığına, İçel
milletvekili Refik Koraltan da, 385 oyla TBMM Başkanlığına seçilmişlerdir <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn7">[7]</a> .<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Cumhurbaşkanı
Celâl Bayar, Adnan Menderes’in, D.P.’nin kurucularından ve en önemli ideologu
olan Prof. Dr. Mehmet Fuat Köprülü’nün Başbakan adayı yapılması yolundaki
ricası karşısında, basında beklenenin aksine, Başbakanlık makamına Köprülü’yü
değil de, Adnan Menderes’i tercih etmesiyle, önemli bir sürpriz yaşanmış
oldu <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn8">[8]</a>.
Cumhurbaşkanı Bayar’ın bu tercihinin, Prof. Köprülü’de de büyük bir hayal
kırıklığı yarattığını anlamak çok zor değildir. Zira daha sonraki yıllarda
Cumhurbaşkanı Bayar, sürekli olarak hep “Başvekili Adnan Menderes”in
yanında yer alacak ve özellikle de 1955’ten sonra D.P. içinde başlayan düşünce
ayrılıklarını bahane eden Prof. Köprülü ise, bir süre sonra partisinden ayrılacaktı.
Zira bu ikili arasındaki ayrışma, beş yıllık süre içinde, bir zamanlar Bayar
ile İnönü arasındaki rekabet ile karşılaştırılabilecek kadar derinleşecekti.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Başbakanlığa
atanan Adnan Menderes, 51 yaşında, son derece hırslı, uzun yıllar Cumhuriyet
Halk Partisi içinde istediği yere gelemediğinden ötürü, İnönü’ye karşı bir
sempati duymayan, ancak oldukça önemli siyasi deneyim ve birikime sahip bulunan
bir kişilikti. Bu nitelikleri onun on yıllık iktidarı döneminde eski Genel
Başkanı İnönü ile olan ilişkilerinde belirleyici olacaktı.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Kendisine
görev verildiği gün, 22 Mayısta kabinesini açıklayan Başbakan Menderes’in
kabinesinde daha önceki dönemde aradığını bulamayan ve İnönü ile uzlaşamadığı
bilinen bazı isimlere de yer vermesi dikkati çekmekte idi. Örneğin; Mustafa
Kemal Atatürk’ün özel doktoru Prof. Dr. Nihat Reşat Belger Sağlık Bakanı, Refik
Şevket İnce Millî Savunma Bakanı, Emekli General Fahri Belen Bayındırlık Bakanı
olarak görev almışlardı <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn9">[9]</a>.
Bu durum, iktidar-muhalefet ilişkilerinin ilerideki günlerde oldukça gergin
geçeceğinin ilk işaretleri olmuştur.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Türkiye
Büyük Millet Meclisi’nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçları alınır
alınmaz, C.H.P. lideri İnönü, Cumhurbaşkanı Bayar’ı kutlamış ve C.H.P. Grubu
da, D.P.’lilerin 1946’daki Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında yaptıklarının
aksine olarak, Bayar TBMM’ne geldiği zaman ayağa kalkarak kendisini
selamlamışlardı <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn10">[10]</a>.
Artık yalnızca partisinin Genel Başkanlığını değil, Gurup Başkanlığını da
üstlenen İnönü, Bayar’a gösterdiği sıcak ilgiyi, o günlerde yayınladığı
bildiride; “Vatanımızda
birlik ve düzenliğin kurulması bizim parti mülahazalarımızın
üstündedir” diyerek, genel seçimlerin sonuçlarına saygı duyulmasını
isteyecekti <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn11">[11]</a> .</div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Ana
muhalefet partisinde bu gelişmeler olurken, D.P.’de de, parti programına uygun
olarak *, Cumhurbaşkanlığı makamına getirilen Genel Başkan Bayar’ın yerine, 9
Haziran’da Başbakan Menderes seçilmiştir <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn12">[12]</a> .
Bu gelişme, Başbakanlık görevine atanan Adnan Menderes açısından ikinci önemli
adım olarak kabul edilebilir ki, onun parti içindeki konumunun giderek
güçlenmesinde sanılandan daha etkili olmuştur.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Demokrat
Parti Genel Başkanı ve Başbakan Adnan Menderes’in iktidarının ilk
günlerinde “devr-i sabık yaratmayacakları” yolundaki açıklamalarına
karşılık, ana muhalefet partisi C.H.P. lideri İsmet İnönü,“İktidardan tek
istediğimiz şey, bizim iktidarda iken verdiğimiz emniyetin bize
verilmesidir “ <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn13">[13]</a>,
diyerek birbirlerine ılımlı mesajlar vermişlerdi.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Başbakan
Menderes, 28 Mayıs 1950 tarihinde, önce D.P. meclis Grubuna sunduğu hükümet
programında; tek partili dönemin politikalarını ağır bir dille suçlamış ve kendilerinin,
özellikle ekonomik anlamda serbest ve özel sektör ağırlıklı bir ekonomik
politika izleyeceklerini, üretimi arttırarak ülkenin refah düzeyini
yükselteceklerini, “üretim hayatını devletin zararlı müdahalelerden ve her
çeşit bürokratik engellerden kurtaracaklarını” , ana sanayiye yönelik
olanlar dışındaki devlet işletmelerinin, belli bir plan dahilinde özel sektöre
devredileceğini, devlet tekelciliğinin en aza indirileceğini, üretim artışını
engelleyen vergilerin yeniden düzenleneceğini, ziraî kredilerin arttırılarak
teknik tarıma geçileceğini, karayolu ve sulama işlerine önem verileceğini
belirtmiştir <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn14">[14]</a>.
Başbakan aynı konuşmasında;<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
“İşçilere
içtimai nizam ve iktisadi ahengi bozmamak şartıyla grev hakkının verileceğini
“ , “Millete mal olmuş inkılâpların korunacağını”, “Tek parti
devrinden kalma anti-demokratik kanunların kaldırılacağını”, bürokrasi
üzerindeki baskıların yokedilerek, bu kesimin haklarının korunacağını, “ırkçılık,
irtica ve komünizm gibi aşırı akımlarla mücadele edileceğini” , dış
politikada ise Amerika Birleşik Devletleri, Fransa ve İngiltere gibi büyük
devletlerle olan ittifaklara bağlı kalınacağını ve barışçı bir dış politika
izleneceğini açıklamıştır <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn15">[15]</a> .<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Başbakan
Menderes’in hükümet programı daha parti meclis grubunda kendi
milletvekillerinin çok sert eleştirilerine uğramış, program üzerinde elliden
fazla milletvekili söz almıştır. D.P.’nin muhafazakar kanadına mensup olan bazı
milletvekilleri bu programın din, dil, irtica, ırkçılık, ezanın Arapça
okunması, Halkevlerinin yeniden düzenlenmesi, Müslüman devletlerle daha sıkı
işbirliğine gidilmesi gibi konulardaki yetersizlikler nedeniyle, programa
eleştirilerde bulunmuşlardır. Partinin daha liberal kanadına mensup olanlar
ise, bir an önce anti-demokratik yasaların kaldırılması, özel girişime daha
fazla yer verilmesi, daha önceki dönemde işkence yapan ve partizanca davranan
bürokratlardan hesap sorulması, ırkçılık, komünizm, irtica ve hayat pahalılığı
ile mücadele edilmesi, işçi haklarına öncelik verilmesi gibi konular üzerinde
programda eksiklikler olduğunu öne sürmüşlerdir <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn16">[16]</a> .<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Başbakan
Menderes bütün bu eleştirilere verdiği yanıtta, bu konuşmaları yapan
milletvekillerinin sözünü ettikleri ayrıntılara girmemesinin nedenini, bu
konuları önemsemediğinden kaynaklanmadığını, hepsinin önemli olduğunu ancak bu
ayrıntıların yer alması durumunda hükümet programının, 300-500 sayfalık bir
kitap tutacağını, kendisinin bu şekilde uzun bir program yapmak yerine, daha
kısa bir programı tercih ettiğini söylemiştir. Başbakan aynı konuşmasında; “devr-i
sabık yaratmamak” cümlesine de açıklık getirerek, eski iktidar döneminde
“Kanunen sui(kötü) işlemi olan insanları ellerini kollarını sallayarak bu
memlekette dolaşmağa terk etmek…” gibi bir tutum içinde
olmayacaklarını, bu şekildeki bürokratların cezalandırılacağını, daha önceki
iktidar döneminde bir İlahiyat Fakültesi ile bir İmam-Hatip Okulu açıldığını
ancak bunların sayılarının arttırılacağını, ilkokullarda üçüncü sınıfa kadar
isteğe bağlı olarak okutulan din derslerinin, İlk ve Ortaokullarda zorunlu hale
getirileceğini, “dinin Komünizme karşı bir engel
olduğuna”inandıklarını ve Anayasanın değiştirilmesi konusunu ele
alacaklarını, Arapça’ya gereken önemin verileceğini
belirtmiştir. <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn17">[17]</a> .<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Başbakan
Menderes, hükümet programını 31 Mayıs 1950 tarihinde TBMM’ne sunmuştur. Hükümet
programı üzerinde söz alan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Samet Ağaoğlu,
C.H.P. iktidarını sert bir dille eleştirdikten sonra, eski dönemden
kalma “Vatandaş ve insan haysiyet ve şerefine muhalif hak ve
hürriyetine muhalif bütün “ sınırlamaları kaldıracaklarını ifade ederek,
Menderes’in bu programını “Büyük bir inkılâp olduğunu gösteren tarihi bir
vesika” olarak nitelendirmiştir <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn18">[18]</a> .
Meclise D.P. listesinden giren İzmir milletvekili ünlü yazar Halide Edib Adıvar
ise konuşmasında, 14 Mayıs 1950 tarihinde alınan seçim başarısından övgüyle söz
ettikten sonra, ”14 Mayıs’ın Millî bayram Günü” ilan edilmesini
önermiştir <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn19">[19]</a> .<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Hükümet
programı konusundaki görüşmeler 2 Haziranda giderek sertleşmiş, iktidar ile
muhalefet arasında karşılıklı ağır suçlamalar yapılmış, C.H.P. Grup Başkan
Vekili Faik Ahmet Barutçu’ya oturumu yöneten başkanın söz vermemesi, aynı
partiden Feridun Fikri Düşünsel’in tepki göstermesine neden olmuş, gerginliğin
daha da artması üzerine, C.H.P.’li milletvekilleri iktidarı protesto ederek,
meclis toplantı salonunu terk etmişlerdi <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn20">[20]</a> .
Daha ilk günlerde yaşanan bu protesto olayı, iktidar ile ana muhalefet partisi
arasında gelecekte çetin bir mücadelenin yaşanacağına işaret etmekte idi.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Millet
Partisi’nin tek temsilcisi olarak meclise giren Kırşehir milletvekili Osman
Bölükbaşı ise, C.H.P. iktidarını, belki de Demokratlardan daha ağır bir dille
suçlamış ;<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
“Uzun
seneler devam eden diktatörlük idaresini yıkmak için, Türk Milletinin beş
seneden beri yaptığı mücadele 14 Mayıs tarihinde tetviç edilmiştir… Milletin,
bu naçiz hizmetkârlarını milletin karşısında şahin durumuna sokan bu mevzuat
ortadan kaldırılmadıkça, demokrasi inkılâbı tamamlanmış olamaz..” <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn21">[21]</a> ,
diyerek yeni iktidara olan desteğini belirtmişti. Ancak Bölükbaşı’nın
beklentilerine uygun gelişmeler olmayınca, bu defa Bölükbaşı, iktidarın en sert
muhaliflerinden biri olacaktı.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Başbakan
Menderes’in ilk hükümeti TBMM’den 282 olumlu oyla güven almış, ancak bu
oylamaya muhalefetle birlikte katılmayanların sayısı 192’yi bulmuştur ki,
bunlardan 126’sı D.P. milletvekili idi <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn22">[22]</a>.
Bu sonuç, Başbakan Menderes’i de kendi partisi içinde oldukça zor günlerin
beklediğini göstermekteydi. Kısacası; iktidar ile muhalefet arasında yaşanan bu
gerginlik, daha sonraki günlerde de sertleşerek devam edecekti.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Bu
gerginliğin yaşandığı günlerde eski C.H.P.’nin son Başbakanı Prof. Dr.
Şemsettin Günaltay, daha ilk günlerinde D.P. iktidarını “Diktatörlüğe
gitmekle” suçlamış, bu iktidarla “ölünceye kadar çarpışacağını” söyleyerek,
“aydın gençliği” hükümeti kınamaya davet etmişti. C.H.P. lideri İsmet İnönü
de, “iktidarı şiddet yolunda” olmakla suçlamıştı <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn23">[23]</a>.
Bu gerginlik giderek tırmanırken, genel seçimlerin yapıldığı gün,
C.H.P.’nin kaybettiği yolundaki söylentileri üzerine, bazı generallerin Çankaya
Köşkü’ne giderek Cumhurbaşkanı İnönü’ye, “Bir emirlerinin olup, olmadığı’nı
sordukları yolunda basında haberler çıkmıştı<a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn24">[24]</a>.
İnönü tarafından yalanlanan <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn25">[25]</a>,
haberin kaynağı olarak gösterilen Hürriyet Gazetesi Ankara Muhabiri Emin
Karakuş’un da anılarında doğrulamadığı <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn26">[26]</a> bu
haber, zaten ağır olan siyasi havayı daha da gergin bir hale getirecekti. O
günlerde subayların İnönü’ye gördükleri yerde sevgi gösterilerinde bulunmaları
ve selam vermeleri, bu şekilde bir söylentinin çıkmasında etkili olmuştu <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn27">[27]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Bu
kuşkuların yaşandığı günlerde ortaya atılan başka bir iddia ise, durumun daha
da karmaşık bir hal almasına neden olmuştur. Bu olay, 5 Haziran 1950 tarihinde,
D.P. Ankara milletvekili Seyfi Kurtbek’in, büyük bir telaş içinde Başbakan
Menderes’e giderek, 8-9 Haziran gecesi askerlerin bir “hükümet darbesi” yapacaklarını
haber vermesi üzerine başlamıştır. Haberi alan Başbakan Menderes, hemen Çankaya
Köşkü’ne koşmuş ve durumu Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a iletmiştir <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn28">[28]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Cumhurbaşkanı
ve Başbakan arasında geçen özel görüşmeden sonra, 6 Haziran’da, adeta orduda
bir “tasfiye” hareketi başlatılmış ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Abdurrahman
Nafiz Gürman, Askeri Şura’dan Orgeneral Salih Omurtak, Orgeneral Kâzım Orbay,
Orgeneral Hakkı Akoğuz başta olmak üzere, ordu üst kademesinden on beş
General ve Amiral ile 150 kadar Albay emekliye ayrılmışlardır <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn29">[29]</a> .
Bu darbe söylentilerinin gerçekliği bugüne kadar belgelendirilebilmiş değildir.
Ancak o günlerdeki bu söylentiler DP iktidarına, Türk Silahlı Kuvvetlerinde
Cumhurbaşkanı İnönü’ye aşırı bağlı bir kadronun tasfiye edilmesi fırsatını
yaratmış olması bakımından önemlidir. Bu değişiklik ile Genelkurmay
Başkanlığı’na Orgeneral Nuri Yamut, İkinci Başkanlığa Korgeneral Şahap Gürler,
Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na Vekaleten Muzaffer Göksenin atanmışlardır <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn30">[30]</a>.
Bu değişiklikler sırasında Birinci, İkinci ve Üçüncü Ordu Komutanları da Yüksek
Askeri Şura’ya alınarak, yerlerine yenileri atanmıştır. Bu
değişiklikleri Millî Savunma Bakanı Refik Şevket İnce, “kanunların hükümete
verdiği yetkinin kullanılmasından başka bir şey olmadığı “ şeklinde
yorumlamıştır <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn31">[31]</a> .<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Hükümetin
bürokratik kadroda da hızlı bir atama ve sürgün faaliyetine girişmesi,
muhalefet çevrelerinde tepkiye neden olurken, memurlar arasında da
tedirginliğin artmasına yol açmıştır. D.P.’nin muhalefet yıllarında
bürokratlardan zarar gördüğünü iddia eden pek çok kişinin bu konuda hükümete
şikayette bulundukları, o günlerin gazetelerinden anlaşılmaktadır . Başbakan
Menderes’in bu değişikliklerle ilgili olarak yapılan eleştirileri yanıtlarken,
C.H.P. ile işbirliği eden Valiler başta olmak üzere, öteki bürokratlar hakkında
gerekli cezaî işlemleri yapacaklarını açıklamasının hemen ardından <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn32">[32]</a>,
11 Haziranda dokuz Valinin yerine yenileri atanmışlardır. Askeri ve bürokratik
kadrolarda yapılan bu değişiklikleri haklı bulan Cumhuriyet Gazetesi Sahibi,
Başyazarı ve D.P. listesinden Muğla bağımsız milletvekili seçilen Nadir Nadi
Bey, kendi köşesinde şöyle değerlendiriyordu;<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
“Bir
orkestrada bile Şef, tanımadığı ve güvenmediği sazları yenilemek imkânını daima
elinde tutar. Millete karşı büyük bir sorumluluğu olan parti ise, böyle bir
kaygıdan kendini nasıl âzade sayabilir?” <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn33">[33]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Başbakan
Menderes’in, parti grubunda yaptığı konuşmasında, C.H.P. lideri İnönü’nün “teminat
isteriz” yolundaki sözlerine karşılık olarak;<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
“Bugüne
kadar memleketin hürriyetini elinden alan onlardır ve hürriyeti getiren
Demokrat Parti’dir…” <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn34">[34]</a>şeklindeki
suçlamaları, iktidar- muhalefet arasındaki gerginliğin giderek artacağının bir
başka işareti olacaktı.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Demokrat
Parti Meclis Grubu, hükümet programına uygun olarak, 1950 Haziranında Türk Ceza
Kanunu’nun Arapça ezan ve kamet okumayı suç sayan 526. maddesinin
değiştirilmesini ve bu eylemin suç olmaktan çıkarılmasını öngören değişikliği,
önce parti grubunda kabul etti. Bu değişikliği savunan milletvekillerine göre
bu kısıtlama; “bugün için faydasız” ve “laikliğe de münafi (aykırı)” <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn35">[35]</a> idi
. Demokrat Parti Grubunda bu değişiklik oy birliğiyle benimsendikten
sonra, 16 Haziranda TBMM’nde görüşüldü ve C.H.P.’nin de desteğini alarak
kabul edildi <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn36">[36]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Günümüzde
hâlâ tartışma konusu yapılan bu yasağın kaldırılmasından hemen sonra, daha
karar resmen valiliklere bildirilmeden, imam ve müezzinlerin çoğu Arapça ezan
okumaya başlamışlardı <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn37">[37]</a>.
Türk Ceza Kanunu’nda yapılan bu değişiklik, iktidar- muhalefet ilişkilerinde
sanıldığı kadar önemli bir gerginliğe neden olmamış, daha da ötesi, C.H.P.
Grubunun çoğunluğu; “Türkçe ezan okumanın bir hata olduğunu itirafa giderek,
demokratların önerisini özlemle onamaya” karar vermiş ve değişikliğe
olumlu oy kullanmıştı <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn38">[38]</a> .<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
1950-54
döneminde iktidar-muhalefet arasındaki ilişkileri etkileyen önemli gelişmelerden
biri de, ara seçimlerin bir yıl sonraya ertelenmesi ve yerel seçimlerde yaşanan
gerginlikler olacaktı. 13 Ağustos 1950 tarihinde Türkiye genelinde yapılan
muhtar seçimlerinde, D.P.’nin 19.052 muhtarlık, C.H.P.’nin 13.152 muhtarlık,
M.P.’nin ise 130 muhtarlık kazanmasının yarattığı tepkilerdir. D.P.’nin bu
seçimlerde büyük farkla kazanmasına karşın, iktidar yanlısı basın bu sonucu
yeterli bulmamış, örneğin; Son Posta’dan Selim Rağıp Emeç, 16 Ağustos 1950
tarihli “Müessif Bir Hadise” başlıklı yazısında D.P.’nin bu seçimleri
“ezici bir çoğunlukla kazanamamış olmasını “ eleştirmişti <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn39">[39]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
3
Eylül 1950 tarihinde yapılan Belediye seçimleri öncesinde ise, İnönü’nün “
siyasi emniyetlerinin tehlikede olduğunu ve memleketin baştan başa huzursuzluk
içinde yaşadığını “ açıklaması ve iktidarın TBMM’den izin almadan Kore’ye
asker göndermesini eleştirmesiyle yine siyasi ortam gerginleşmeye
başlamıştır <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn40">[40]</a>.
Bu eleştirilere yanıt veren Başbakan Menderes, “Millî Şef hakkında halkın peşin
bir hükmü olduğunu” savunarak, İnönü’nün partisinin başarısızlığını olağan
bir sonuç olduğunu söylemiştir <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn41">[41]</a> .
Belediye seçimlerinde işi sıkı tutan Demokratlar, bu seçimlerde Türkiye
genelinde 600 belediyeden, 560’ını kazanarak, “ezici bir çoğunlukla”, yerel
yönetimleri ele geçirmeyi başarınca, Başbakan Menderes, seçim sonuçlarından
sonra basına verdiği demeçte ;<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
“Türk
Milleti, Halk Partisi’ni 14 Mayıs’ta iktidardan tasfiye etmişti; 3 Eylülde de
muhalefetten tasfiye etti… “diyerek, sonuçlardan duyduğu mutluluğunu dile
getirmişti <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn42">[42]</a> .<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Aynı
yıl 15 Ekim 1950 tarihinde yapılması planlanan İl Genel Meclisi seçimlerinden
bir gün önce, Malatya Belediye Başkanı’nın, İnönü’nün resmini duvardan
indirmediği gerekçesiyle *, İçişleri Bakanı tarafından görevinden alınması,
iktidar ile muhalefet arasında zaten varolan gerginliğin daha da
tırmandırılmasında etkili olacaktı <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn43">[43]</a>.
Bu gerginliğin tırmanmasında iktidar ve muhalefet yanlısı basın organlarının da
büyük payı olmuştur. Örneğin; bu olaydan önce Vatan Gazetesi Sahibi ve
Başyazarı Ahmet Emin Yalman, 12 Eylül 1950 tarihli yazısında İnönü’yü
“Moskova’ya ümit verecek” bir dil kullanmakla suçlayarak, şöyle yazmıştı; “Politika
ihtirasının uçurumuna sükûtu ani ve korkunç olabilir ve millete ihanet hududuna
bile varabilir. Bu istidat şimdiden belirmiştir…” <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn44">[44]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Malatya
olayının ardından gazetesi Zafer Gazetesi Sahibi ve Başyazarı DP Ankara
milletvekili Mümtaz Faik Fenik ise bu olayı değerlendirdiği “Kazan mı
Kaldıracaklar?” başlıklı yazısında, C.H.P.’lilerin davranışlarını Yeniçeri
isyanlarına benzetmişti <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn45">[45]</a> .<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
İl
Genel Meclisi seçimleri öncesinde 9 Ekimde Ankara Radyosu’nda bir konuşma yapan
İnönü ise, muhalefetin çalışmalarının engellendiğini, yargıçların D.P. örgütünün
isteğine göre değiştirildiğini, muhalefetin hainlikle suçlandığını, devlet
radyosunun tarafsız davranmadığını ve seçim yasasının yargı güvencesinden
yoksun bırakıldığını iddia ederek, iktidarı suçlamıştır <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn46">[46]</a> .<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
İl
Genel Meclisi seçimlerinde D.P. yeni bir başarı kazanarak, 51 ilde tam
çoğunluğu sağlamış, bu illere bağlı 341 ilçede toplam 956 üyelik kazanmıştır.
C.H.P. ise 22 ilçede, 286 , M.P. de 6 ilçede 15 üyelik alabilmişlerdir <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn47">[47]</a> .
Bu seçimlerle D.P., genel seçimlerdeki başarısını daha da pekiştirmiştir.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Kazanılan
bu başarılara rağmen D.P., kendi içinde bazı sorular yaşamaya başlamıştır. Bu
sorunlar bazı kabinedeki Bakanların, Başbakan Menderes ile aralarındaki
anlaşmazlıktan kaynaklandığı anlaşılmakta idi. Başbakan ile Bakanları
arasındaki sorunlar çözülemeyince de, önce Millî Eğitim Bakanı Avni Başman
istifa etmiş, daha sonra da bu istifayı Sağlık Bakanı Prof. Nihat Reşat Belger,
Bayındırlık Bakanı Fahri Belen’in istifaları izlemişti <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn48">[48]</a>.
Hükümet içinde yaşanan bu sıkıntılar, Başbakan Menderes’in, ilk kabinesini
kurmasının üzerinden daha bir yıl bile geçmeden, istifa etmesine neden
olacaktı.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
İktidar
ile C.H.P. arasında yaşanan önemli sorunlardan birisi de dil konusunda
yaşanmıştır. D.P. daha önceki iktidar döneminde yaşanan dildeki özleştirme ve
Anayasa dilinin Türkçeleştirilmesinden rahatsızlık duyduğunu ortaya koymuştu.
TBMM’de 16 Kasım 1950 tarihinde dil konusu görüşülürken, bu rahatsızlığı dile
getiren D.P. Afyon milletvekili Gazi Yiğitbaş, C.H.P.’yi suçlayan şu sözlerle
suçlamıştı;<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
“Cumhuriyetçiliği
istibdatçılık, Halkçılığı kölecilik, Millîyetçiliği Millîyetsizlik,
devletçiliği inhisarcılık, lâyikliği dinsizlik olarak tatbik ve icra ettikleri
gibi, dilimizi de ıslah değil, ifsat ettiler…Bu şekilde bir fenalığı düşman
dahi yapmaz ve yapamazdı, bu adamlar birer dost birer mürşit gibi göründüler,
fakat birer müfsit gibi hareket ettiler. Adeta insanın, bu adamların kanından
ve Millîyetinden şüphe edeceği geliyor” <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn49">[49]</a> .<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
TBMM’de,
o güne kadar söylenen belki de en hakaret dolu bu sözler karşısında, C.H.P.’li
milletvekilleri Yiğitbaş’ı protesto etmek amacıyla bir defa daha meclis
toplantı salonunu terk etmişlerdi. Gerçi Yiğitbaş sözlerini geri almak zorunda
kalacak ve konuşmasının bu bölümü, meclis tutanaklarından çıkarılacaktı <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn50">[50]</a> ,
ancak C.H.P.’liler bu olay nedeniyle bir süre meclise gelememekte ısrar
edeceklerdi .<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Demokrat
Parti iktidarının 1950 yılı yazında muhalefet ile arasının açan önemli
gelişmelerden biri de, TBMM’den onay almaksızın hükümetin Kore’ye asker
göndermesi olmuştur. Türkiye’nin, Kuzey Atlantik Paktı (NATO)’na girme
umuduyla, TBMM’den onay almadan alelacele Kore’ye asker gönderme kararına,
muhalefetten çok sert tepkiler gelmiştir. Oysa C.H.P. hükümeti de, Türkiye’nin
NATO’ya katılmasını şiddetle desteklemiş, hatta bu amaçla son döneminde bir
başvuru da yapmış, ancak kabul edilmemişti <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn51">[51]</a>.
Kore’ye askeri güç gönderme olayı, muhalefet partileri açısından siyasi malzeme
olarak kullanılmıştır. Zira konu TBMM gündemine gelseydi, iktidar partisinin
mecliste çok büyük bir çoğunluğa sahip olduğu düşünülürse, bu kararın geçmemesi
gibi bir durum söz konusu değildi. Öte yandan muhalefet de Kore’ye asker
gönderilmesine değil de, böyle bir formalitenin yerine getirilmemesinden
şikayetçi olmuştur. Zira Türkiye, daha İkinci Dünya Savaşı yıllarından itibaren
zaten ABD ve Batı merkezli bir politika izlemeye başlamış ve bunun gereklerinin
de yapmaktaydı. Sorun, bir yöntem sorunundan ileri gelmiştir.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Demokrat
Parti ile özellikle CHP arasındaki ilişkilerde 1952 yılında en çok tartışma
konusu olan sorunlardan biri de Radyonun tarafsızlığı, Halkevlerinin
kapatılması ve CHP’nin mallarına el konulmasını kabul eden 5830 sayılı
yasanın kabul edilmesi olmuştur. Radyo konusunda CHP lideri İnönü, Trabzon’da
yaptığı konuşmada, “Partizan bir hükümet demokrasinin zehridir
!” diyerek, muhalefete karşı haksızlık yapıldığını öne sürmüş <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn52">[52]</a> ,
Başbakan Menderes ise, bu iddialara Manisa’dan verdiği yanıtta, eski meclisle
yeni meclisi kıyaslayarak, yeni meclisi, eski meclise göre adeta bir “Kâbe”ye
benzetmişti <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn53">[53]</a> .
Bu yıl içinde giderek artan siyasi gerginlik, özellikle Ulus ile Zafer gazeteleri
arasındaki sert yazılarla giderek tırmandırılacaktı. Zafer’in 6 Ekim 1952
tarihli “Millî Münafık Neler Söyledi?” başlıklı yazısında, İnönü’yü
İzmir’de yaptığı konuşması nedeniyle, “halkı ihtilâle teşvik ettiğini”
iddia etmesi, İnönü’nün 7 Ekim’de Manisa’daki konuşmasına bir grup D.P.’linin
müdahale ederek CHP binasının taşlaması ve bu olay sırasında polisin yavaş
davrandığı yolundaki iddialar taraflar arasındaki gerilimi artırmıştır <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn54">[54]</a>.
Ayrıca İnönü’nün, yine Ege gezisinde, Balıkesir’e girmemesi konusunda Vali
tarafından uyarılması ve ana muhalefet liderinin bu kenti ziyaretinin
engellenmesi; Bursa’ya gitmek zorunda kalan İnönü’nün Bursa’da,
konuşacağı kürsünün DP’lilerce “gasp edilmesi” ve sonrasında çıkan olaylar,
muhalefet ile iktidar arasındaki ilişkileri gergin bir boyuta taşımıştır.
İnönü’nün, bu gerginliği daha da tırmandırmamak için, yurt gezisini yarıda
kesmek zorunda kalması, iktidar- muhalefet ilişkilerinde bir defa daha önemli
rahatsızlıklar yaratmıştır<a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn55">[55]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Aynı
yıl yasama dönemi başladığında ise, İnönü’nün TBMM’ne verdiği gensoru
önergesiyle iktidarı suçlaması; “ iktidarın vatandaşa zulüm yaptığını,
partizanca hareket ettiğini ve siyasi emniyetin sağlanamadığını “ <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn56">[56]</a> öne
sürmesi, Demokratlar tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Demokratlar tarafından
reddedilen gensoru önergesinden bir süre sonra Başbakan Menderes’in gerginliği
yatıştırmak için, Ankara İl Kongresinde “Muhterem Muhalefete el uzatıyorum
“ şeklindeki sıcak sözleri, her ne kadar partinin radikal kesimleri tarafından
olumlu karşılanmamışsa da, Başbakan bu tavrını 1953 yılı başlarında da
sürdürmeye, iktidar-muhalefet ilişkilerini germemeye büyük özen
göstermiştir <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn57">[57]</a> .
Menderes, 4 Ocak 1953 tarihinde yaptığı konuşmada da siyasi ortamı yatıştırmak
adına şunları söylemişti ;<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
“
Boğuşmalar devri sona ermelidir. Tahkir, tezlil ve her türlü tahrikleri sövüp
saymayı dahi mubah gören böyle mücadelenin devam edip gitmesi, ancak ve ancak
şuursuzluğu, basiretsizliği ve kötü niyeti memnun edebilir “ <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn58">[58]</a> .<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Muhalefet
lideri İnönü’nün de bu çağrıya olumlu yanıt vermesi üzerine, kısa bir
süreliğine de olsa, iktidar- muhalefet ilişkilerinde bir “ Bahar
Havası “esmeye başlamıştır. Bu gelişmede, Vatan Gazetesi sahibi ve
başyazarı Ahmet Emin Yalman’ın, Malatya’da aşırı İslamcı bir militan olan
Hüseyin Üzmez tarafından silahlı suikasta uğraması da etkili olacaktı. Bu kısa
dönemde bir süre için, gazeteler arasındaki restleşmelere de ara verilmiş,
Zafer Gazetesi bu dönemi “Demokrasimizde yeni bir devir açıldı” diyerek,
memnuniyetini belirtirken <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn59">[59]</a>,
Ulus Gazetesi de Başbakan Menderes’in; Gaziantep’te CHP binasını ziyaret
ederek, partililerle sohbet ettiği haberine yer vermişti <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn60">[60]</a> .
Bütün bunlara ek olarak İnönü’nün, 21 Ocakta yaptığı konuşmasında, “her türlü
irtica” karşısında hükümete destek vereceklerini belirterek;<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
“Hükümet
aleyhine hareket etmek istidadında olan her teşebbüs Hükümet kadar Cumhuriyet
Halk Partisi’ni de yanında bulacaktır…“ şeklindeki sözleri, ortamın iyice
yatışmasını sağlamıştı. Ancak CHP lideri İnönü, bu ılımlı havanın
sürdürülebilmesi için, iktidardan Anayasanın eksik yanlarının tamamlanmasını,
seçim yasasının iyileştirilmesini, mecliste “murakabe cihazının
çalıştırılmasını”, anti-demokratik yasaların değiştirilmesini ve partizan
uygulamalara son verilmesini istemişti <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn61">[61]</a>.
Ulus Gazetesi de iktidar ile muhalefetin “irticai
hareketler” karşısında işbirliğinden duyduğu mutluluğu dile
getirmişti <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn62">[62]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Bu
olumlu gelişmelerin bir sonucu olarak, 1953 yılı bütçe yasasının kabulü
sırasında önemli bir gerginlik yaşanmamış, karşılıklı iyi niyet açıklamaları
yapılmış, DP’, CHP Grup Başkan Vekili Faik Ahmet Barutçu’nun Meclis İç Tüzüğü
ile ilgili değişik önergesini desteklemiş ve kabulünü sağlamış, daha da ötesi
Başbakan Menderes, Barutçu’nun, “radyonun muhalefet aleyhine yayın yapmaması”
yolundaki önerisine bile olumlu yanıt vermişti <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn63">[63]</a>.
Bu olumlu ve ılımlı gelişmeler, o günlerin deyimiyle “Bahar Havası”, 11
Haziran 1953 tarihinde yapılan CHP Onuncu Büyük Kurultayı’nda da sürdürülmüş,
İnönü, D.P. iktidarının daha ılımlı bir dille eleştirmeye büyük bir özen
göstermişti <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn64">[64]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Demokrat
Parti iktidarı ile Cumhuriyet Halk Partisi’ni 1953 yılında karşı karşıya
getiren, hatta 1950-54 dönemine damgasını vuran en önemli gelişme ise,
C.H.P.’nin mallarına el konulmasını öngören 6195 sayılı yasanın iktidar
tarafından TBMM’de gündemine getirilmesidir. Bu yasanın 1954 seçimlerinden önce
çıkarılması ise bir rastlantı sonucu değildi. Bu konudaki yasa tasarısı, ilk
olarak 9 Haziran 1953 tarihinde D.P. meclis gurubunda görüşülmeye başlanmış,
önergenin, D.P. meclis grubunda görüşülmesi sırasında söz alan Başbakan
Menderes, ana muhalefet lideri İnönü’yü, “memlekette bir kıyam
“ hazırlamakla suçlayarak, Halk Partisi’nin elindeki malların “ böyle
bir kıyamın silah ve cephanesi olarak kullanılacak kuvvetleri” olarak
gördüğünü açıklamıştı <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn65">[65]</a> .
CHP’nin, 15 Temmuz’da yayınladığı bir bildiriyle, Millet Partisi’nin
kapatılması konusunda iktidara karşı yönelttiği eleştiriler, Demokratları
kızdırmış ve 14 Kasım 1953 tarihinde Uşak’ta yapılan ara seçimlerin de CHP
tarafından kazanılmasına duyulan tepkiler ise, bu yasanın hızla gündeme
getirilmesine neden olmuştu. Söz konusu yasa önerisinin D.P. meclis
grubunda 17 Kasım’da ele alındığı gün yeniden söz alan Başbakan Menderes,
“CHP’nin parasal kaynaklarının çok, kendilerinin ise az olduğundan
yakınarak”, ana muhalefet partisinin en basit harcamalar için parti
örgütüne yüz binlerce lira gönderdiğini, parasal anlamda onlarla eşit şartlarda
mücadele edemediklerini, bu partinin“memleketi yutmuş, yed’i gasıplarına geçirmiş
olduğunu”, üstelik kendilerinden hesap sormaya kalktığını öne sürerek;<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
“Bizden
hesap soranlardan biz de ellerinde ne varsa toptan onların hesabını sormak
mevkiindeyiz…” <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn66">[66]</a>demişti
.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Bu
yasa ile ilgili olarak 8 Aralık 1953 tarihinde D.P. meclis gurubunda bir
konuşma yapan Başbakan Yardımcısı Samet Ağaoğlu ise, Başbakan’dan daha açık bir
dille konuşarak, amaçlarını şu sözlerle ifade etmekten çekinmemiş ;<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
“
Teklif ettiğimiz kanun tasarısı, C.H.P.’nin mevcut emlâkine top yekûn el
koymak, haksız iktisap olduğu için elinden almaktır, bu hal partiyi meflûç,
parasız hale getirmek siyaseten öldürmektir…Bu mallar gayri meşrûdur, haksız
iktisaptır. O halde, hatta haksız iktisabı üzerine almış, haksız tasarruflarla
mal elde etmiş olan bir siyasi teşekkülün felcine dahi müncer olsa, hakkın
yerine getirilmesi icabeder…” <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn67">[67]</a> demişti
.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Kısaca
söylemek gerekirse, Demokrat Parti iktidarının bu yasa ile muhalefeti siyaseten
felç etmek gibi bir amaçları olduğu konuşmalarından açıkça anlaşılmakta idi.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Bu
yasa tasarısının 9 Aralıktan itibaren mecliste görüşülmesi sırasında, iki
partinin Genel Başkanları ve milletvekilleri arasında karşılıklı olarak çok
sert tartışmalar yaşanacak, İnönü yasa tasarısının, “ruhiyle, metniyle,
her türlü usulüyle Anayasa’ya aykırı olduğunu” ve memlekette “hukuk dışı
bir rejimin kurulmakta olduğunu” <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn68">[68]</a> öne
sürecekti . D.P. Anakara milletvekili Abdullah Gedikoğlu’nun İnönü’ye
dönerek,“Sahtekâr, sahtekâr…! 1946’yı unuttun mu? “ şeklinde bağırması
üzerine ise, CHP milletvekilleri meclis salonunu terk etmişlerdi <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn69">[69]</a> .<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
İktidarın
hazırladığı bu yasaya, D.P.’li 341 milletvekili olumlu oy kullanırken, 120
milletvekilinin oylamaya katılmaması, aralarında Osman Bölükbaşı, Remzi Oğuz
Arık, Cezmi Türk, Tezer Taşkıran ve Hıdır Aslan‘ın bulunduğu
5 milletvekilinin ise olumsuz oy kullandıkları meclis tutanaklarından
anlaşılmaktadır <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn70">[70]</a> .<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
6195
sayılı yasa olarak kabul edilen bu yasaya göre; on gün içinde mallara ilişkin
bilgiler toplanacak ve “ kimin elinde olursa olsun”, CHP’nin bütün
mallarına el konularak, bu mallar hazineye gelir kaydedilecekti. Yasaya
aykırı davrananlar hakkında, Türk Ceza Kanunu’nun 276. maddesinin 1.
fıkrasındaki hüküm uygulanacaktı <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn71">[71]</a>.
Ertesi günü Cumhurbaşkanı Bayar tarafından onaylanan yasa, 15 Aralık 1953
tarihinde yürürlüğe konularak, CHP’nin mal varlıkları hazineye devredilmeye
başlandı.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Ana
muhalefet partisi yöneticilerinden Prof. Dr. Nihat Erim
tarafından “Müsadere Kanunu” olarak adlandırılan bu yasa ile CHP’nin yayın
organı olan Ulus Gazetesi de kapatılarak, binasına el konulmuştur. Bu gazete
Ankara Denizciler Caddesindeki bir binaya taşınarak, adı “Yeni Ulus” olarak
değiştirildi ve sloganı da, CHP’nin “altı ok”u olarak kabul
edilmiştir <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn72">[72]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Demokrat
Parti iktidarının 1953 yılında çıkardığı ve adına “Millî Selamet Kanunları”
denilen bir dizi yasa ile üniversite öğretim üyelerinin siyasetle uğraşmaları
yasaklandı. Vicdan ve Toplanma Hürriyeti Kanunu’nda yapılan değişikliklerle,
“idari makamlara ve polise toplantılarda bulunma hakkı” tanındı <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn73">[73]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Bu
gelişmeler iktidar ile muhalefet arasındaki siyasi gerginliğin artmasında
olduğu kadar, 1954 seçimlerinde muhalefetin seçim başarısını da etkileyen en
önemli etken olmuş, iktidar ile muhalefet arasındaki siyasi mücadeledeki dört
yıllık dönem, bu yasaların kabulü ile yeni bir aşmaya girmiştir.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<b>II- (1954-1957)
Döneminde İktidar-Muhalefet İlişkileri :<o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
İktidar
ile muhalefet arasında 1953 başlarında esen “Bahar Havası” kısa
sürmüş,<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
1954
yılına sert ve soğuk rüzgarların estiği bir ortamda girilmiştir. Ayrıca bu yıl
içinde genel seçimlerin yapılması söz konusu olduğundan muhalefet, iktidara
karşı daha sert bir tutum almıştı. Gerek ana muhalefet Partisi CHP, gerekse
Millet Partisi’nin yerine kurulan Cumhuriyetçi Millet Partisi, siyasî ve malî
anlamda önemli bir güç kaybına uğradıkları için, bir yandan bu kayıplarını
gidermek, öte yandan da sarsılan yapılarını güçlendirmek için çaba büyük bir
harcamaya başlamışlardı.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Demokrat
Parti, 27 Ocak 1954 tarihinde Köy Enstitüleri’ni, “ehliyetli öğretmen
yetiştirmeğe elverişli olmadığı “ gerekçesiyle, Köy Öğretmen Okulları adı
altında yeniden düzenleyerek, bu enstitüleri kapatmak yoluna gidecekti <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn74">[74]</a>.
CHP’nin son yıllarında zaten önemli bir darbe yiyen bu Enstitüler, bazı
çevreleri ve iktidarı fazlasıyla rahatsız etmişti.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Başbakan
Menderes’in önerisi üzerine DP grubu, 1954 seçimlerinin 2 Mayıs 1954 Pazar günü
yapılmasına karar vermiş sonra da, uygulamadaki seçim yasasının bazı maddeleri
değiştirilerek, 9 Martta 1954 tarihinde “yayın yolu ile ve radyo ile işlenecek
olan suçlara” daha ağır cezalar getirilmiş, basın davalarının Ağır Ceza
Mahkemeleri’nde görülmesini öngören 5680 sayılı yasada da önemli değişikliler
yapılması kabul edilmiştir<a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn75">[75]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Muhalefet
partileri de iktidarın aldığı önlemlere karşı bir seçim ittifakı yapmak
istemişlerse de, bu ittifak girişimi uzun süren pazarlıklardan sonra,
CMP’nin “her vilayette adayların iki partiden yarı yarıya gösterilmesi
konusundaki ısrarı yüzünden” , gerçekleşememiştir. 1954 seçim kampanyası
sırasında, Cumhurbaşkanı Celâl Bayar da, üzerinde D.P. sembolü bulunan
bastonuyla yurt gezilerine çıkarak, D.P.’ye destek vermeyi ihmal
etmeyecekti <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn76">[76]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Bu
seçimler öncesinde muhalefetin, iktidarı en çok eleştirdiği konular arasında;
yeni çıkarılan Yabancı Sermaye Yasası, radyonun taraflı yayınları, basın
yasasında yapılan kısıtlamalar, hayat pahalılığı, grev hakkının kabul edilmesi,
üniversitelerin özerkliği, TBMM’ne danışılmadan Kore’ye asker gönderilmesi ve
Petrol Yasası gibi konular ve uygulamalar yer almıştır <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn77">[77]</a>.
Seçim gezileri devam ederken, İnönü’nün Mersin’deki konuşması sırasında,
konuştuğu mikrofonun telleri kesilmiş ve başka bir olayda da bindiği Jeepin
İskenderun plakalı bir otomobil tarafından parçalandığı yolunda basında
haberler çıkmıştır <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn78">[78]</a>.
Bu gelişmeler, seçimler öncesinde iktidar- muhalefet ilişkilerinin giderek
gerginleşmesinde önemli rol oynamıştır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
İktidar
ile muhalefet arasında büyük bir gerginliğe neden olan 1954 genel seçimleri, 2
Mayıs 1954 Pazar günü yapılmıştır. Bu seçimlere katılım oranı, % 88.63
gibi çok yüksek bir orana ulaşmış, seçimlerde, DP oyların % 58.42’sini alarak
503 milletvekili çıkarmayı başarmıştır. Seçimlerde CHP % 35 oyla 31
milletvekili; CMP % 5.28 oy alarak 5 milletvekili, Bağımsızlar ise % 0.62. oy
alarak yalnızca 2 milletvekili çıkabilmişlerdir<a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn79">[79]</a>.
Bu sonuçlar ile mecliste adeta bir tek partili yapı ortaya çıkmıştı. Bu
sonuçların yarattığı siyasi yapı, iktidar partisini bazı demokratik olmayan
uygulamalar yapmasında etkili olacaktı.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
1954
seçim sonuçları, nedenleri ne olursa olsun, DP iktidarı açısından çok büyük
başarı idi. Türk siyasi tarihinde, hiçbir siyasi partinin ulaşılamadığı bir oy
oranı ile iktidara gelen Başbakan Adnan Menderes, bu seçimlerden aldığı güçle,
1954-57 döneminde daha rahat hareket etmeye başlayacak, hatta tek parti
döneminden kalma bazı uygulamaları gündeme getirmekten çekinmeyecekti. Zira
1950-54 yılları arasında zaten çok bozuk olan iktidar- muhalefet arasındaki
siyasi dengeler, 1954-57 döneminde TBMM’de adeta bir tek parti egemenliğinin
oluşmasına neden olacaktı. Bu siyasi tablonun yarattığı, koşullar, Türk
demokrasisi açısından alınması gereken önemli derslerle doludur.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
1954
seçimleri sonrasında TBMM, Cumhurbaşkanlığına 486 oy ile Celâl Bayar’ı, TBMM
Başkanlığı’na 489 oy ile Refik Koraltan yeniden seçmiş ve Cumhurbaşkanı Bayar,
üçüncü defa DP Genel Başkanı Menderes’i hükümeti kurmakla
görevlendirmiştir <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn80">[80]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Başbakan
Menderes, 24 Mayıs 1954 tarihinde hükümet programını TBMM’ne sunarken yaptığı
konuşmada, muhalefetin demokratik olmayan mücadele yöntemlerinden şikayet etmiş
ve eski dönemin “şuursuz, yıpratıcı ve haysiyetsiz kavgalarıyla, yalan ve
iftiraya dayanan sözde siyasi mücadele usulleriyle devamına müsaade
etmeyeceğiz…” <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn81">[81]</a> diyerek,
kendilerine muhalefet tarafından yöneltilen bütün suçlamaları reddetmiştir.
Hükümet programında daha önce başlanan uygulamalara devam edileceğini
vurgulayan Menderes, 1954 seçimlerindeki büyük başarıyı, milletin daha önceki
hükümetin uygulamalarını “kayıtsız şartsız desteklediği” anlamında algıladığını
açıkça ortaya koymakta idi. Üçüncü Menderes Kabinesi, 26 Mayısta TBMM’den 491
olumlu oy alarak göreve başlamıştır <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn82">[82]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Demokrat
Parti, hükümetin göreve başlamasından bir süre sonra, seçim yasasında bazı
değişiklikler öngören bir yasa tasarısını meclis gündemine getirmiştir.
Muhalefetin birleşme yollarını tıkayan ve bu tür girişimleri etkisiz kılmaya
yönelik bu yasa değişikliğini, 20 Haziran 1954 tarihinde bir bildiri
yayınlayarak eleştiren CHP, seçim yasasının “siyasi mücadelede muhalefet
aleyhine eşitliği bozacak “ koşullar taşıdığını iddia etmiştir <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn83">[83]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
İktidarın
yaptığı ilk işlerden biri de, kendisine bu seçimlerde oy vermeyen ve CMP lideri
Osman Bölükbaşı’nı milletvekili seçen Kırşehir ilini, milletvekillerinin
mazbatalarını almalarının üzerinden daha 48 saat bile geçmeden, ilçe haline
getirerek, Nevşehir iline bağlaması olmuştur. Türk siyasi tarihinde bezeri
görülmeyen bu değişiklik, özellikle Kırşehir milletvekili Osman Bölükbaşı’nın
çok sert tepki göstermesine neden olmuş, yine Kırşehir’den milletvekili seçilen
Osman Alişiroğlu ise tepkisini şu sözlerle ortaya koymuştu ;<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
“Bu
gidiş nereye? Elbette cevabını ben vereceğim. Dikta rejimine (soldan halt
etmişsin sesleri…) Dikta rejimine…” İktidar milletvekilleri tarafından
çok sert tepki gören bu sözler, Alişiroğlu’nun toplantı salonundan dışarı
atılmasına neden olacaktı <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn84">[84]</a>.
Bu yasa değişikliğine, 549 milletvekilinden, yalnızca 259 olumlu oy
vermesi, 237 üyenin oylamaya katılmaması, 38 muhalefet milletvekilinin de red
oyu vermesi <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn85">[85]</a>,
yasanın DP tarafından bile kabul görmediğini açıkça ortaya koymuştu.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Kırşehir
Yasası olarak bilinen bu yasa, daha 1954 yılından itibaren iktidar ile
muhalefet ilişkilerinin sertleşmesinde etkili olmuş ve daha sonraki yıllarda bu
yanlışlığın düzeltilmesine karşın, yasanın yaratığı tepkiler hiçbir zaman
tümüyle silinemeyecek, özellikle CMP lideri Osman Bölükbaşı, bundan sonraki
yıllarda, Menderes ile asla uzlaşamayacak ve DP iktidarına karşı en sert
muhalefet yapan parti lideri olacaktı.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Demokrat
Parti iktidarı, muhalefetin “Tasfiye Kanunu” adını verdiği bir başka yasayı da
1954 Haziran ayı içinde meclis gündemine taşımıştır. Bu yasaya göre; meslek
yaşamında yirmi beş yılını dolduran ve altmış yaşına gelmiş olan Danıştay,
Sayıştay, Yargıtay Üyeleri ile, Üniversite Öğretim Üyeleri, gerekli
görüldükleri takdirde, “res’en emekliye sevk edilebileceklerdi” <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn86">[86]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Cumhuriyet
Halk Partisi Kars milletvekili Turgut Göle’nin; “İktidarın tek partiye
doğru gitmesi “ şeklinde değerlendirdiği bu yasa ile “İşten el
çektirilen kimselere, haklarında ittihaz olunan karara karşı hiçbir adlî, idarî
kaza merciine müracaat imkanı tanınmamakta” idi. Muhalefetin partilerine göre,
bu yasa Anayasaya ve demokrasi ilkelerine aykırı idi <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn87">[87]</a>.
Bu yasa konusunda iktidarı destekleyen liberal eğilimli Vatan Başyazarı Ahmet
Emin Yalman bile, gazetesindeki “Yanlış Yoldasınız” başlıklı yazısı ile,
Başbakan Menderes’i uyarmak durumunda kalacaktı <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn88">[88]</a> .
Bütün eleştirilere karşın “Tasfiye Kanunu”, TBMM’de 33 olumsuza karşın, 344
olumlu oy ile kabul edilecekti <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn89">[89]</a>.
Bu yasa ile iktidarın yüksek yargı organları ve üniversitelerdeki muhalif
görüşleri susturmak istediği, anlaşılmakta idi.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Bu
dönem içinde 1954 yılında yapılan ve katılım oranının % 67.15’e kadar düştüğü
muhtar seçimlerinde; DP 26.191 muhtarlık ve 53.968 köy ihtiyar meclisi üyeliği
kazanarak, başarısını sürdürmüştür <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn90">[90]</a>.
Demokratlar, CHP’nin boykot ettiği 1955 yılında yapılan belediye ve il genel
meclisi seçimlerinde ise, 8.784 asil, 9.897 yedek üyelik ile asil üyeliklerin %
74.64’ünü, yedek üyeliklerin de 87.04’ünü kazanmışlardır. CHP’nin, seçimlere
katılmadığı halde, 17 asil ve 17 yedek üyelik kazandığı bu seçimlerde; Köylü
Partisi 262 asil, 257 yedek üyelik; Bağımsızlar ise 2.705 asil, 1.200 yedek
üyelik kazanabilmişlerdir <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn91">[91]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Yerel
yönetimlerdeki bu olumlu sonuçlar, iktidarın giderek daha fazla güçlenmesinde
etkili olacak ve bu gücü arkasına alan Başbakan Menderes’in, “Basına İspat
Hakkı” nedeniyle , kendi partisi içinde belirmeye başlayan muhaliflere karşı
bile, çok sert önlemler almakta duraksama göstermeyecekti.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Başbakan
Menderes, partisinin bir zamanlar basın özgürlüğüne ne denli önem verdiğini
adeta unutarak, hükümetine karşı basının yönelttiği eleştirilere kısıtlamalar
getirmek amacıyla 1954 Martında Basın yasasında bazı düzenlemelere gitmiştir.
İktidar bu yasanın 36. maddesini değiştirerek, basın suçlarının Ağır Ceza
Mahkemelerinde görülmesini öngören bir yasayı kabul etmişti. Bu yasadan rahatsızlık
duyan ve aralarında üç eski Bakanın da yer aldığı on DP’li milletvekili, 2
Mayıs 1955 tarihinde “basına ispat hakkı tanınmasını öngören “ bir
yasa önerisini TBMM’ne sunmuşlardı. Bu milletvekilleri, basına ispat hakkının
verilmesini demokratikleşme doğrultusunda önemli bir adım olarak görüyorlardı.
DP’nin Üçüncü Büyük Kongresi öncesinde parti içinde patlak veren bu
muhalefetin öncülerinden olan Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu, Menderes’e
gönderdiği bir mektupta;<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
“Rejimin
hâlâ teminatsız olduğunu”, “bunun için de bir diktatorya olduğunu”, parti
içinde “Murakabe ve Meşveret olmadığını” ileri sürmüş ve Başbakanı ağır
bir dille suçlamıştı <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn92">[92]</a> .
Başta Başbakan Menderes olmak üzere, DP içinde önemli görüş ayrılıklarına neden
olan ve sonunda DP içinden yeni bir parti kurulmasına kadar giden bu muhalefet
hareketi, iktidar partisinde adeta siyasi bir depreme yol açmakla kalmayacak,
Üçüncü Menderes Hükümeti’nin istifa etmesinde etkili olacaktı. Ağırlıklı olarak
Demokrat Parti’nin basın ve akademisyen kökenli milletvekillerinin başlattığı
bu muhalefet hareketi, 20 Kasım 1955 tarihinde,<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
“ Hürriyet
Partisi” adı ile yeni bir partinin kurulmasında temel gerekçe oluşturacaktı.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Hürriyet
Partisi’nin kuruluşu ile bir zamanlar CHP’den ayrılan dört
milletvekilinin, “Dörtlü Takrir” ile DP’yi kurmaları örneğinde olduğu
gibi, bu defa da DP’den ayrılan ve bu parti içinde önemli konumlara sahip olan
isimlerin yer aldığı yeni bir parti daha muhalefete katılmış oluyordu. <b><span style="color: maroon;">Hürriyet
Partisi, 1955-57 yılları arasında ana muhalefet partisi konumuna yükselerek,
içinden çıktığı DP’ye karşı çok sert muhalefette bulunacak, öteki muhalif
partilerle işbirliği konusundaki çalışmalara öncülük edecek, bu dönemde </span>“Millî Muhalefet Cephesi”<span style="color: maroon;">
kurulması yolundaki çabalara büyük destek verecekti.<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
Hürriyet
Partisi, ekonomik anlamda özel girişime öncelik ve ağırlık veren, karma ekonomi
anlayışını benimsediğini, ayrıca programında öteki partilere göre; “daha
çok sosyal adalet ve sosyal devlet kavramlarına yer veren ve bunları savunan
bir parti olduğunu” söylenebilir <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn93">[93]</a>.
Bu dönemdeki kimi yazarlar bu yeni partinin, 1945 yılında CHP’den ayrılanların
kurdukları DP’nin yerini alacağını savunmuş <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn94">[94]</a>,
kimi yazarlar ise bu partiyi bir “akademi manzarası” gösterdiği
gerekçesiyle eleştirmişlerdi <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn95">[95]</a> .
Her ne olursa olsun, Hürriyet Partililer uygun koşullarda, güçlü bir kadro ve
programla ortaya çıkmışlar ve eski partilerine karşı muhalefete başlamışlardı.
Ayrıca Hür. P., çok az sayıda bir milletvekili ile muhalefet yapmakta olan
muhalefet partilerine güç ve moral kaynağı olacaktı.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Hürriyet
Partisi’nin kuruluşu öncesinde DP’de yaşanan iç sorunlar, Hür.P.’nin
kurulmasından sonra bir süre daha devam etmiş ve Üçüncü Menderes
Kabinesi’nin, Başbakan Menderes dışındaki üyeleri, istifa etmek zorunda
kalmışlardır. Bu kabinenin istifa ettiği toplantıda Menderes, Grup
arkadaşlarının gücün belirtmek amacıyla ona seslenirken;<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
“(Siz)
isterseniz hilafeti bile getirebilirsiniz!…” demek zorunda kalmıştı <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn96">[96]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Demokrat
Parti 1955 yılının sonunda yaşadığı bu iç krizi atlattıktan sonra kısa sürede
kendini toparlamış, 1954 öncesine göre daha katı bir muhalefet yapmaya
başlamıştır. Bu dönemde Hürriyet Partisi’nin de katılımıyla daha da güçlenen
muhalefet de eleştirilerini giderek arttırmıştır. Bu gelişmeleri denetim altına
almak isteyen iktidar ise, 1956 yılında basın yasasında önemli değişiklikler
yaparak, basına yeni sınırlamalar getirmiş ve basın yoluyla işlenen suçların
cezalarını ağırlaştırmıştır <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn97">[97]</a> .
DP iktidarı bu yasa ile, adeta basınla arasındaki tüm köprüleri atmış, bu
gelişmeler iktidara gelirken büyük desteğini gördüğü basın ile iktidarı karşı
karşıya getirmiştir.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
DP
iktidarı 1955 yılından itibaren başlayan ve 1956 yılında giderek ağırlaşan
ekonomik sorunların basında yer almasından da büyük bir rahatsızlık duymaya
başlamış ve İkinci Dünya Savaşı yıllarında, uygulanan Millî Korunma Yasasını,
cezaî koşullarını daha da ağırlaştırarak, 26 Haziran 1956 tarihinde yürürlüğe
koymuştur. Parti politika ve programlarıyla taban tabana zıt olan bu yasa ile
iktidarın amacı; piyasadaki mal darlıklarını ve karaborsayı önlemek, ekonomiyi
denetim altına almaktı <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn98">[98]</a>.
Özel girişimde <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_msocom_1">[U1]</a> önemli
tepkilere neden olan bu yasanın uygulandığı dönemde Türkiye’de pek çok mal ve
hizmet karneye bağlanacak, çok sayıda tüccar ve küçük ticaret erbabı Millî
Korunma Mahkemelerinde yargılanacaklardı <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn99">[99]</a> .
1955 yılından itibaren başlayan ekonomik kriz, 6-7 Eylül Olaylarının yarattığı
gerginlikler, Üniversiteler ve Yüksek Yargı Kurumları konusunda iktidarın
izlediği politikalar ve basın üzerindeki denetimin arttırılması, iktidar-
muhalefet ilişkilerini yeniden gerginleştiren önemli etkenlerin başında yer
almıştır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
İktidarın
1956 yılında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası ile topluma getirdiği yeni
sınırlamalarla ilgili yasa tasarısı TBMM’de görüşülürken, karşılıklı sert
tartışmalar yaşanmış, CHP, CMP ve Hür. P. liderleri; İnönü, Bölükbaşı ve
Karaosmanoğlu iktidarı gösteri ve toplantı özgürlüklerini yok etmekle
suçlamışlardır. Karaosmanoğlu’nun, iktidara yönelik hakarete varan
sözlerini geri almaması ve toplantı salonundan çıkarılması üzerine, bu üç
partinin milletvekilleri ve basın mensupları meclis toplantı salonunu terk
etmişlerdir <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn100">[100]</a>.
Bu yasa ile muhalefete getirilen sınırlamaları anılarında eleştiren DP’li
Emrullah Nutku, bu yasayı “tek parti usullerinin bir kopyası” olarak
yorumlamaktadır <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn101">[101]</a>.
Bu yasanın kabulü üzerine üç muhalefet partisi, CHP,CMP ve Hür. P., 8 Temmuzda
yayınladıkları bir bildiri ile “iktidarın kapalı bir rejim kurmak” ve demokratik
rejimi ortadan kaldırmak niyetinde olduğunu belirtmişler <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn102">[102]</a>,
ancak bu bildiri Zafer Gazetesi tarafından “ehemmiyetsiz bir vesika”<a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn103">[103]</a> olarak
hafife alınacaktı.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
İktidarın
giderek muhalefet üzerindeki baskılarını arttırması, muhalefetin işbirliği
etmesi konusunu gündeme getirmiştir. Zira bu yasanın kabulünden sonra CHP Genel
Sekreteri Kâsım Gülek, Karadeniz gezisinde Rize’de, CMP lideri Osman Bölükbaşı
da bir yurt gezisi sırasında gözaltına alınmışlar ve her iki partili de polis
baskısına uğradıklarını iddia etmişlerdi <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn104">[104]</a>.
Bu gelişmeler üzerine Hür. P., hükümet hakkında bir gensoru önergesi vermiş ve
konuyu meclis gündemine taşımış, ardından da parti lideri Karaosmanoğlu, 14
Eylülde yayınladığı bir bildiriyle, muhalefet partilerine işbirliği çağrısında
bulunmuştu <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn105">[105]</a>.
Bu çağrıya uyan muhalefet partileri önce Ankara’da bir araya gelerek bir durum
değerlendirmesi yapmışlar, daha sonraki görüşmeler de CHP lideri İnönü’nün
İstanbul, Heybeliada’da Taşlık’taki yazlığında devam etmiştir <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn106">[106]</a>.
Ancak muhalefet partilerinin işbirliği konusundaki bu girişimlerinden olumlu
bir sonuç alınamayacaktı. İktidar – muhalefet ilişkilerinde 1957 yılının ilk
aylarında kısa süren bir “Bahar Havası“ yaşanmışsa da, bu
“Yalancı Bahar” çok kısa sürmüş, Kırşehir ilçesinin il haline
getirilmesini öngören yasanın mecliste görüşülmesi sırasında söz alan CMP
lideri Osman Bölükbaşı, konuşmasında iktidara hakaret ettiği gerekçesiyle
tutuklanarak, Ankara Cezaevine konulunca, iktidar ile muhalefet arasındaki
ilişkiler daha da gergin bir durum almıştır <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn107">[107]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="color: maroon;">“Millî
Muhalefet Cephesi”</span></b><o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Demokrat
Parti iktidarı, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik, siyasi ve toplumsal
sorunların giderek artması üzerine, 1958 yılında yapılması gereken genel
seçimleri bir yıl öne alarak, 1957 yılında yapılmasına karar verince, muhalefet
partileri aralarında işbirliği yapmak için yeni bir girişimde bulunmak için
yeniden harekete geçmişlerdir. CHP lideri İnönü’nün girişimiyle başlayan bu
hareket önce uzlaşma ile başlamış ve her üç parti de, 21 Ağustos 1957 tarihinde
kamuoyuna yayınladıkları ortak bir bildiride, işbirliği konusunda
anlaştıklarını açıklamışlardır <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn108">[108]</a>.
<b><span style="color: maroon;">Bu gelişmenin
bir sonucu olarak “Millî Muhalefet Cephesi” nin kurulması yolunda
önemli bir adım atılmıştır.<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="color: red;">Millî Muhalefet Cephesi üyeleri 4 Eylül 1957 tarihinde
yayınladıkları ortak bir bildiride; iktidara geldikleri takdirde, yargı
bağımsızlığı ve yargıç güvencesi, söz, basın, sendika ve toplanma özgürlüğü,
üniversite özerkliği, grev ve mesleki örgütlenme hakkı, idari konularda yargı
denetimi, tarafsız bir yönetim kurulması, anti-demokratik yasaların
kaldırılması, seçim sisteminin iyileştirilmesi, basına ispat hakkının tanınması
ve Anayasa değişikliğinin gerçekleştirilmesi, iki yıl içinde genel seçimlere
gidilmesi gibi konularda uzlaşmaya varıldığı açıklandı</span> <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn109">[109]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Yaklaşan
seçimler öncesinde, DP’nin en önemli ideologlarından ve kurucularından olan
Prof. Dr. M. Fuat Köprülü, partisinden ayrılarak oğlu Orhan Köprülü’nün de
içinde yer aldığı Hür. P. Geçmiş ve bu geçişi sırasında yaptığı açıklamada ;<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
“Demokrat
Parti’nin eski hüviyetini tamamen değiştirdiğini” belirterek, “demokrasi
nizamına iman etmiş bütün vatandaşların, aralarındaki her türlü ihtilafları bir
tarafa atarak, bu gaye uğrunda işbirliği yapması bir vatan
borcudur…” <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn110">[110]</a> diyerek
halktan DP’ye oy verilmemesini istemişti .<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Prof.
Köprülü, 27 Ekim’de Balıkesir’de yaptığı konuşmasında ise, Başbakan Menderes’i
ağır bir dille suçlayarak şunları söylemişti ;<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
“
Bu seçim mücadelesi; kanaatime göre, tek parti, tek şef sistemini yeniden
canlandırmak isteyen bir adam ve insana karşı koca bir milletin maddi ve manevi
işbirliğinin mücadelesidir ve bu şûur memleketin her tarafına
yerleşmiştir… “ <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn111">[111]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Demokrat
Parti iktidarı bu gelişmelerden duyduğu rahatsızlık nedeniyle, 1957 genel
seçimlerinden önce seçim yasasını değiştirerek;<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
“Her
seçim çevresi için tespit edilecek milletvekili sayısının,1954 seçimlerinde bu
çevreler için tespit edilmiş bulunan milletvekili sayısından aşağı
olamayacağı…” <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn112">[112]</a> zorunluluğunu
getirdi . Bu değişiklik ile Köprülü’nün seçimlere katılması engellenmekle
kalınmıyor, muhalefet partilerinin işbirliği yolunda attıkları adım da sonuçsuz
bırakılmış oluyordu. Bu yasa değişikliği sırasında da mecliste iktidar ile
muhalefet milletvekilleri arasında kavgalar yaşanacak ve 1957 seçimlerine bu
gerginlik içinde gidilecekti.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<b>III-
( 1957- 1960 ) Döneminde İktidar-Muhalefet İlişkileri<o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
1957
genel seçimleri, iktidar ve muhalefet arasında yaşanan çok sert tartışmalarla
geçmiş ve seçimler 24 Ekim 1957 Pazar günü yapılmıştır. Bu seçimlerde, Türkiye
genelinde yaşanan olaylarda ölen ve yararlananlar olmuştur. Özellikle
Gaziantep’te çıkan olaylarda DP’liler ile CHP’liler arasında çatışmalar
yaşanmış, olaylarda biri komiser, birisi de çocuk olmak üzere, iki kişi
yaşamını yitirmiş ve çok sayıda yaralananlar olmuştur. Kentte yaşanan olayların
artması ve CHP’nin bir miting düzenlemesi üzerine Başbakan Menderes,
muhalefeti “ihtilâlci metotlarla çalışmakla” suçlamıştır <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn113">[113]</a>.
Bu seçimler sonrasında, iktidar ile muhalefet arasında yaşanan kavga ve
tartışmalarda “ihtilâl” sözcüğü sık sık kullanılmaya başlamıştır. 1957
genel seçimlerinde DP’nin, 1954 seçimlerine göre, % 10.72 dolayında oy kaybına
uğradığı, oy oranının % 47.70’e düştüğü ve milletvekili sayısındaki azalmanın
da 79’u bulduğu, bütün bunlara karşın 408 milletvekili çıkarmayı başardığı
görülmekte idi. Bu seçimlerde % 40.82 oy alan CHP’nin milletvekili sayısının
31’den 178’e yükselmiş, CMP , Hür. P. ve Bağımsız adaylar da 4’er
milletvekilliği kazanabilmişlerdi <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn114">[114]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Genel
seçimler sonrasında TBMM, 2 Kasım 1957 tarihinde Cumhurbaşkanlığına 413 oyla
üçüncü defa Celâl Bayar’ı, Meclis Başkanlığına da 404 oyla Refik Koraltan’ı
seçmiştir <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn115">[115]</a>.
Bu seçimlerdeki oylamada DP’nin fire vermemesi- bir kaç oy dışında- dikkati
çekmektedir. Başbakan Menderes’in yeni kabineyi kurması çok uzun bir zaman
almış, DP grubunda konuşan milletvekilleri, özellikle ülkedeki hayat
pahalılığının seçimler üzerindeki olumsuz yansımalarından söz etmişler,
siyasetle uğraşan memurlar ve üniversiteler için gerekli önlemlerin alınması,
Millî Korunma Kanununun yeniden elden geçirilmesi, basınla ilgili yeni
düzenlemelere gidilmesi, TBMM iç tüzüğünün değiştirilmesi, gibi konular
üzerinde durmuşlardır <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn116">[116]</a>.
Bunlar, DP’nin 1957-60 döneminde üzerine ısrarla eğildiği ve muhalefet ile
aralarında önemli sorunlar yaratan konuların başında yer alacaktı.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Başbakan
Adnan Menderes uzun bir bekleyişin ardından, 24 Kasımda hükümet programını
radyodan açıklamış, ancak 4 Aralıkta meclise sunabilmiştir. Hükümet
Programının görüşmeleri sırasında, muhalefetin hükümet programını incelemek
amacıyla süre istemesi, bir defa daha DP’lilerin oylarıyla reddedilmiştir.
Programla ilgili olarak söz alan CHP lideri İsmet İnönü, iktidarı devlet
radyosunu ve devlet olanaklarını seçimlerde kendisi için kullanmakla, dini
siyasete alet etmekle ve muhalefete karşı acımasız davranmakla
suçlamıştır <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn117">[117]</a>.
Beşinci Menderes Hükümeti TBMM’den 403 milletvekilinin olumlu oyu ile 4
Aralıkta güven almış, ancak 6 Aralıkta yapılan meclis toplantısında, oturum
çıkan olaylar yüzünden, yalnızca“otuz saniye” devam edebilmiş, TBMM Başkan
Vekili Fikri Apaydın toplantıyı, 9 Aralık 1957 tarihine ertelemek zorunda
kalmıştır <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn118">[118]</a>.
Bu başlangıç, gelecekteki günlerin iktidar ve muhalefet açısından daha zor
koşullarda geçeceğinin açık bir belirtisi olacaktı. Zira TBMM’deki muhalefet
partilerinin milletvekillerinin sayısı toplam olarak 186’yı bulmuş ve
muhalefetin sesi daha güçlü çıkmaya başlamıştı.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Beklendiği
gibi bu dönemde muhalefet iktidara karşı daha sert bir tavır alacak, DP
iktidarı da muhalefeti etkisizleştirmek amacıyla, yeni önlemler alma yoluna
gidecekti. Bu düzenlemelerden ilki 12 Aralık 1957 tarihinde TBMM’nin iç
tüzüğünün değiştirilmesi olmuştur. Bu tüzük değişikliğine göre; Mecliste toplam
milletvekili sayısının % 1’i oranında üyesi olmayan partiler, mecliste grup
kuramayacaklardı ki, buna göre; Hür.P. ve CMP’nin grupları ortadan kalkmakta
idi. Komisyon toplantılarında sükuneti bozan milletvekilleri önce uyarılacak,
daha sonra oturumu terk etmeleri istenecek, görüşmelerde grup adına grup
başkanı veya sözcülerinden biri bir defa söz alabilecek, görüşmelere
başlanabilmesi için çoğunluk koşulu aranmayacaktı. Ayrıca Bakanlar gerekli
gördükleri takdirde açıklama yapmamak hakkına sahip olacak, sözlü sorular
yalnızca Cuma günleri yanıtlanacak ve her soruyu yanıtlama süresi beş dakikayı
geçemeyecekti. Aynı değişikliğe göre, milletvekillerinin dokunulmazlıklarının
daha kolay kaldırılabilmesi ve iç tüzüğe aykırı hareket edenlere uygulanan para
ve meclis oturumlarına katılamama cezaları arttırılmakta idi <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn119">[119]</a>.
Bu sınırlamalara, özellikle CHP’den sert eleştiriler yapılmıştır. Başbakan
Menderes ise, yeni düzenlemelerin ,“Meclisi her türlü saldırılardan korumak
adına olduğunu” söyleyerek, değişiklikleri savunmuştur <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn120">[120]</a>.
Bu arada üniversitelerden de Tüzük değişikliğine bazı eleştiriler olmuş,
örneğin; bu değişikliği eleştiren Anayasa Profesörü Hüseyin Naili Kubalı Millî
Eğitim Bakanlığı emrine alınmıştı <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn121">[121]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
1957
yılı sonuna doğru bir önemli gelişme de, ordu içinde iktidardan rahatsızlık
duyan bir bölüm genç subayın kurduğu gizli örgüt üyelerinden Binbaşı Samet
Kuşçu’nun örgüt arkadaşlarını, Tümgeneral Kâzım Demirkan aracılığıyla, Millî
Savunma Bakanı Namık Gedik’e, hükümet darbesi yapılacağı yolunda bir ihbarda
bulunması olmuştur. Bakan Gedik’in bu ihbarı, Başbakana iletmesi üzerine, örgüt
hakkında derhal bir soruşturma başlatılmış ve Binbaşı Kuşçu’nun ifadesi
doğrultusunda dokuz subay göz altına alınmışsa da, Kuşçu’nun iddialarını
kanıtlayamaması nedeniyle, ihbar edilen bu subaylar serbest bırakılmıştır.
Tarihimizde “Dokuz Subay Olayı” diye anılan bu olayda, Binbaşı Kuşçu ihbarı
belgelendiremediğinden, iktidar 1950 ihbarında yaptığı gibi, orduda bir tasfiye
hareketine girişmemiştir. İktidarın bu tutumu, böyle bir tasfiye hareketinin
askeri çevrelerde bir huzursuzluğa neden olabileceği kaygısından çok, Başbakan
Menderes’in yüksek rütbeli subaylara olan güveninden kaynaklandığı
söylenebilir. Bu yündendir ki, Başbakan Menderes, ihbarın üzerine gitmemiştir.
Ancak, daha sonra bu olayda göz altına alınan subayların, 1960 darbesinde
önemli roller aldıkları düşünülürse, iktidarın bu defa yanıldığı ve olayın
üzerine gitmemekle ne denli büyük bir yanlışlık yaptığı anlaşılacaktı.
Soruşturma sonucunda gözaltına alınan dokuz subay serbest bırakılmış, ABD
Büyükelçiliğine sığınan Binbaşı Kuşçu da “gerçek dışı ihbar”dan dolayı
tutuklanarak, iki yıl ceza almış ve cezaevine konulmuştur <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn122">[122]</a>.
Başbakan Menderes bu olaydan sonra, Millî Savunma Bakanlığına en çok
güvendiği adamlarından Ethem Menderes’i getirmiş;<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
“Ordunun
kendisine karşı bir darbe yapacağına inanmamış” ve tam tersine “ordunun
kendisiyle beraber olduğunu” ve “ karşısına çıkabilecek her türlü engele
karşı koyacağını” açıklamıştır <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn123">[123]</a>.
Başbakanın bu açıklaması, o günlerdeki ordu üst komuta kademelerine duyduğu
güveni yansıtmakta idi. Ancak ordu içindeki gizli komite, sonraki günlerde de
çalışmalarına ara vermeyecek, daha temkinli ve daha etkin bir şekilde bu
çalışmalarını sürdürecekti.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
1958
yılında siyasi ortamı gerginleştiren önemli gelişmelerden biri de, CHP’nin 5
Martta TBMM’ne bir gensoru önergesi vererek, 1957 genel seçimlerinde
yolsuzluklar yapıldığı, radyonun yasalara aykırı olarak DP’nin propaganda aracı
olarak kullanıldığı, devlete ait araçlardan seçimlerde yararlanıldığı, seçmen
kütük ve listelerinde tahrifat yapıldığı, oy verme gününden önce Adalet
Bakanlığı’nın yayınladığı bir bildiriyle mahkemelere karıştığı, seçim güvenliğini
bozduğu gibi gerekçelerle, Başbakan Menderes hakkında meclis soruşturması
açılmasını istemesi olmuştur <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn124">[124]</a> .
Daha sonraki günlerde CHP’nin verdiği soru ve gensoru önergelerinin sayısı 60’ı
bulacak, ancak bunların hepsi de, iktidar partisi milletvekillerinin oylarıyla
mecliste reddedilecekti <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn125">[125]</a>.
Bu arada Ulus Gazetesi’nin Mustafa Kemal Atatürk’ün Bursa Nutku’nu yayınlaması
da iktidarın tepkilerine neden olacaktı. Zira iktidar bu yayınlar
karşısında, “muhalefetin memlekette bir isyan havası yarattığını” iddia
edecek, bu durum iktidar- muhalefet ilişkilerini daha da gerginleştirecekti <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn126">[126]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
1958
yılında iktidar- muhalefet arasındaki gerginlikleri tırmandıran bir başka
gelişme ise, 14 Temmuzda komşumuz Irak’ta bir ihtilâl ile krallık yönetiminin
yıkılarak, Sovyet Rusya yanlısı yeni bir yönetimin kurulması olmuştur. Bu
gelişmeyi iktidarı eleştirirken değerlendiren CHP Genel Sekreteri Kâsım Gülek,
aşağıdaki sözleriyle iktidara adeta gözdağı vermeye çalışmıştı ;<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
“Irak’ta
son hadiseler neticesinde ölenler bizimkilerin akıl hocası idi. Onlar Irak’ta
yaptıklarını bizimkilere tavsiye ederlerdi. Partilerden mi şikayetiniz var?
Kapatın gitsin, basından mı şikayetiniz var? Susturun gazeteleri olup bitsin,
derlerdi. Onların büyük akıbeti (bizimkilere) ders olmalıdır…” <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn127">[127]</a> .
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Bu
gelişmeden sonraki günlerde iktidar- muhalefet arasındaki
ilişkilerde “ihtilâl”, sözcüğü neredeyse hemen her gün sıklıkla kullanılır
hale gelecekti.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
1958
yılında DP iktidarı gerek iç, gerekse dış sorunların yarattığı ağır baskıların
altında ezilmişti. Bir yandan iki yıldan beri artarak devam eden ekonomik
sıkıntılar, karaborsa, döviz darlığı, mal sıkıntıları, hayat pahalılığı, basın,
Yüksek Yargı ve Üniversite ile olan anlaşmazlıklar, muhalefetin baskıları ; öte
yandan Kıbrıs sorunu, 6-7 Eylül Olaylarının etkileri, Irak İhtilâli nedeniyle
Bağdat Paktı’nın ortadan kalkması gibi gelişmeler ve ordu içinde genç
subayların iktidardan rahatsız oldukları yolundaki haberler, iktidarı iyice
bunaltmış ve siyasi gerginliği doruk noktasına çıkarmıştı. Gerçi ekonomik
sorunların bir bölümü, 4 Ağustosta Uluslar arası Para Fonu ile yapılan ve adına
“İstikrar Programı” denilen uzlaşma ile belli bir çözüme bağlanmıştı. Bu
anlaşma sonrasında, başta ABD olmak üzere, Avrupa ülkelerinden önemli ölçüde
kredi desteği ve yardım sağlanabilmişti. Ancak Türkiye’ye önemli kısıtlamaların
getiren bu program, o günlerde hükümete rahat bir nefes aldırmışsa da, iktidar-
muhalefet arasındaki gerginliğin artarak devam etmesine engel olamamıştı. Gerek
iktidar ve muhalefet liderleri arasında, gerekse her iki tarafın basın
organlarında “ihtilâl” kavramı daha da sık kullanılmaya devam etmiş, her
iki yan birbirlerini ihtilâlcilikle suçlamışlardır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Başbakan
Menderes, bu dönemdeki hemen her konuşmasında, CHP lideri
İnönü’yü “ihtilâlcilikle ya da ihtilâlci metotlar kullanmakla” suçlarken,
İnönü de iktidarı muhalefete baskı yapmakla ve demokratik olmayan yöntemlerle
hareket etmekle suçlayarak karşılık verecekti <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn128">[128]</a>.
Bu yıllarda bir defa daha yeni bir “Bahar Havası”nın yaşanamaması, toplumdaki
siyasal ayrışmayı giderek arttırmış ve toplumdaki uzlaşmazlıklar giderek
derinleşmiştir.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<b>MİLLİ MUHALEFET
CEPHESİ’NE KARŞI <o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b>VATAN CEPHESİ
KURULUYOR<o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="color: maroon;">1958
yılında iktidarın muhalefete karşı katı uygulamaları karşısında muhalefet, güç
birliği etme yolunda yeniden harekete geçmiştir. Bu adımlardan ilki, CMP ile Köylü
Partisi’nin birleşerek Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) adını alması
olmuştur. İkinci olarak, Hür.P. de, CHP ile birleşerek, siyasi varlığını
bu partide sürdürme kararı almıştır. CHP’nin girişimleriyle yeniden
canlandırılan “Millî Muhalefet Cephesi”ni kurma çabalar ise, iktidarda önemli
bir rahatsızlık yaratmış, bu rahatsızlık Başbakan Menderes’in, “Vatan
Cephesi”nin kurulmasını gündeme getirmesinde etkili olmuştur. Menderes,
12 Ekimde Manisa’da yaptığı konuşmada;<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="color: maroon;">“
Politika ve ihtirastan vareste vatandaşların kin ve husumet cephesine karşı
Vatan Cephesi”</span></b> <b><span style="color: maroon;">nde birleşmelerini istemiştir <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn129"><span style="color: maroon;">[129]</span></a>. Bu istek kısa süre sonra yerine
getirilerek, “Vatan Cephesi” kurulmuştur.</span></b><o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Demokrat
Parti iktidarının son iki yılı adeta, “Millî Muhalefet Cephesi” ile “Vatan
Cephesi“ arasında bir siyasi savaşa dönüşecekti. Başta devlet radyosu olmak
üzere, iktidar yanlısı basın da bu gelişmelerde önemli rol oynamıştır.
Karşılıklı bu tahrikler, yalnızca siyasi parti ve gruplar ile sınırlı kalmamış,
toplumun bütün kesimlerine de yansımıştır. Toplum adeta “iktidar
yanlısı”, “iktidar karşıtı” olmak üzere, iki cepheye ayrılmıştır. Bu
dönemde iktidarın siyasi gücüne dayanarak, TBMM’ni yeterli düzeyde
çalıştıramaması, ya da bunun muhalefet tarafından engellenmesi, siyasi
gerginliğin artarak devam etmesine neden olacaktı.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Ana
muhalefet partisi CHP’nin, 12 Ocak 1959 tarihinde toplanan On Dördüncü Büyük
Kongresi’nin yayınladığı “İlk Hedefler Bildirisi” de iktidarın tepkilerine
neden olacaktı. Zira bu bildiriyle CHP ; anti-demokratik yasa, yöntem, düşünce
ve uygulamaların kaldırılmasını; yeni bir anayasa yapılarak bu anayasa ile halk
egemenliği, hukuk devleti anlayışı ve sosyal adalet ilkelerine önem
verilmesini; hiçbir ayrım gözetmeden herkese bireysel ve toplumsal
özgürlüklerin sağlanmasını, Devlet Başkanlığı makamının tarafsız hale
getirilmesini, yasama organının güçlendirilmesini, ikinci bir meclisin
kurulmasının, mahkeme bağımsızlığı yargıç güvenliğinin garanti altına
alınmasını, yönetimin tarafsızlığının sağlanmasını, sosyal devlet anlayışının
uygulanmasını; seçimlerin serbest, eşit ve dürüst şartlar altında yapılmasını
ve nispi temsil yönteminin benimsenmesini, ispat hakkı ve mal beyanının zorunlu
hale getirilmesini istemekte idi. Ayrıca bu bildiride; meclis içtüzüğünün
değiştirilerek, meclis başkanlığı makamının yansızlığının sağlanması,
milletvekillerinin söz özgürlüğü ve dokunulmazlığı, soru, gensoru, meclis
soruşturması gibi kurumlara gerçek kimliklerinin kazandırılması
öngörülmekteydi <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn130">[130]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Bu
bildiri, Demokrat Parti’nin muhalefette iken, CHP’den isteklerini içeren “Millî
Teminat Misakı”nı hatırlatmakla beraber, çok daha kapsamlı idi. Bu bildiride
sözü edilen konuların önemli bir bölümü, 1950-59 yılları arasında muhalefet
partileri tarafından benimsenmiş ve sık sık dile getirilmiş ve getirilmekte
idi. Bu nedenle , “İlk Hedefler Bildirisi”nin, bütün muhalefet partilerinin
temel hedeflerini yansıttığı söylenebilir. Ancak iktidar, bu bildiride
istekleri dikkate almamış, bu gelişmeler de iktidar- muhalefet ilişkilerini
olumsuz yönde etkilemiştir.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Mecliste
muhalefetin görevini yeterince yapamamasının bir sonucu olarak, muhalefet
partilerinin ileri gelenleri yurt gezilerine çıkarak, bu gezilerde iktidarı
eleştirmeye devam etmişlerdir. Özellikle CHP lideri İnönü’nün bu amaçla
çıktığı yurt gezilerinden, Uşak’ta (30 Nisan 1959), Çanakkale- Geyikli’de
(11Eylül 1959), Kayseri -Yeşilhisar’da (3 Nisan 1960) olaylar çıkmış ve bu
olaylarda, gerek DP’lilerin, gerekse yerel yöneticilerin de tahrikleriyle
istenmeyen durumlar yaşanmıştır <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn131">[131]</a>.
Bu olayların giderek artması üzerine DP iktidarı, olayları araştırmak üzere,
tamamı iktidar milletvekillerinden oluşan bir Meclis Tahkikat Komisyonu
kurulmasına karar vermiştir. Bu komisyonun kuruluşu sırasında, iktidar ile
muhalefet milletvekilleri arasında mecliste çok sert tartışmalar yaşanmış, 17
Nisan 1960 tarihinde, Komisyonun görev ve yetkilerini belirleyen yasanın
oylandığı gün ise, meclisteki kavgalar artmış ve CHP lideri İnönü’ye meclisteki
on iki oturuma katılmama cezası verilmiştir <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn132">[132]</a>.
Bu yasa ile Tahkikat Komisyonuna çok geniş yetkiler verilmiştir. Bu yasaya
göre; komisyon ve görevlendireceği alt komisyonlar ;<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
“
Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu; Askeri Muhakeme Usul Kanunu, Basın Kanunu ile
diğer kanunlarda Cumhuriyet Müdde-i Umumisi’ne, sulh hâkimine ve askeri, adlî
âmirlere tanınmış olan bilcümle hak ve salâhiyetleri haiz olacaklardı…” ;<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
“Her
türlü yayın yasağı kayabilme, bunlara uymayanların dağıtımını yasaklama,
toplatma, yayınlar ve matbaalarını kapatma, soruşturma için gerekli görülen her
türlü eşya, evrak ve belgelere el koyabilme; siyasi nitelikli toplantı,
gösteri, hareket ve benzeri hareketler hakkında önlem ve karara alma hakkına
sahip olacaklar” dı. Bütün bunlara ek olarak, bu komisyonun aldığı
kararlara uymayan kişi ve kamu görevlilerine ağır cezalar verilmesi de
öngörülmüştü <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn133">[133]</a>.
Bu yasanın kabulünün ardından iktidar- muhalefet arasındaki ilişkiler,
karşılıklı açıklama ve suçlamalarla daha da gerginleşmiştir.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Tahkikat
Komisyonunun kurulması, Anayasa çerçevesi içinde olmakla birlikte, bu Komisyona
tanınan yetkilerin Anayasaya aykırı, demokratik düzenin öngördüğü güçler
ayrılığı ilkesine ters düştüğü, yürütmenin yargının yetki alanına girdiği iddia
edilmiştir. İktidarın adeta tek partili yönetimlerde olduğu gibi, böyle bir
uygulamaya gitmesi, muhalefetle aralarında zaten varolan uçurumun, daha da
artmasında önemli rol oynayacaktı. Zira bu yasa ile Demokrat Parti iktidarı,
yasal bir muhalefet partisi olan CHP’yi;<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
“Yıkıcı,
gayri meşru ve kanun dışı… “ ilan ederek;<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
“Kendi
partilerine mensup bazı şahısları silahlandırmak suretiyle, iktidar mensup ve
taraftarları aleyhine münferit veya toplu halde baskı yapmaya ve suç işlemeye
teşvik suretiyle memlekette kanlı kardeş kavgalarına müncer olan tertiplere baş
vurmak”, “orduyu siyasete karıştırmaya çalışmak”, “gayri meşru ve kanun dışı
yollarla halkı kanunları ihlale, kanunî tedbirlere karşı galeyan ve fiilî
tecavüzlere teşvik ve tahrik etmek…”, gibi çok ağır suçlarla suçlamakta
idi <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn134">[134]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Bu
yasanın görüşülmesi sırasında iktidar milletvekilleri, muhalefeti
”ihtilâlcilikle” suçlamaya devam etmiş, buna karşılık CHP lideri İnönü de,
mecliste yaptığı uzun konuşmasının sonunda iktidarı şu sözlerle uyarmıştı ;<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
“Eğer
insan hakları yürütülmez, vatandaş hakları zorlanırsa, baskı rejimi kurulursa
ihtilâl behemahal olur…Biz böyle bir ihtilâlin içinde bulunmayız. Böyle bir
ihtilâl ( bizim) dışımızda, bizimle münasebeti olmayanlar tarafından
yapılacaktır…Biz demokratik rejim dedik, demokratik rejim kurulmuştur. Bu
demokratik rejim istikametinden ayrılıp, baskı rejimi haline dönüştürmek
tehlikeli bir şeydir. Bu yolda devam ederseniz, sizi ben bile
kurtaramam… İhtilâl niçin yapılır? Eğer ihtilâl vatandaş için başka çıkar
yol yoktur, kanaati zihinlere ve bütün müesseselere yerleşirse, meşru bir hak
olarak kullanılacaktır. Bundan içtinap kâbil değildir…”<a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn135">[135]</a> .<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
İnönü’nün
bu sözleri, meclisteki iktidar yanlısı milletvekillerinin büyük tepkiler
göstermelerine neden olacak ve daha sonra İnönü’nün 27 Mayıs 1960 darbesinden
önceden haberi olduğu şeklinde yorumlanacaktı.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Başbakan
Menderes’in hukuk danışmanı Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil’in bile bu yasanın
Anayasaya aykırı hükümler taşıdığını açıkça ifade ederek Başbakan Menderes’i
uyarmıştı <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn136">[136]</a>.
Bu yasa ile CHP’nin, kapatılabileceği konusu gündeme getirilmiş ve bu durum
muhalefetin de sert tepkilerine neden olmuştur<a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn137">[137]</a>.
Bu gelişmelerin ardından, İstanbul ve Ankara’daki üniversitelerde öğrenci
olayları başlamıştır. Polis ile öğrenciler arasında meydana gelen çatışmalarda,
bazı öğretim üyeleriyle çok sayıda öğrenci yaralanmış ve çok sayıda öğrenci de
gözaltına alınmış, ayrıca iki öğrenci yaşamını yitirmiştir <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn138">[138]</a>.
Başbakan bu gerginliği yatıştırmak bir yana, açıklamalarıyla varolan gerginliği
tırmandırmış, olaylarla ilgili olarak yaptığı konuşmasında ;<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
“Üniversiteye
gireceğiz, temeline gireceğiz…Bize vatan lâzımdır…Bugün fiilen bir ihtilâlin
içindeyiz. İhtilâlin kendine göre mantıklı icapları vardır. ..Belki bu akşam,
belki yarın akşam bir hususi mahkeme derhal kuracağız…” diyerek, bu
hareketleri “Halk Partisi’nin ihtilâli ve isyanı “ <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn139">[139]</a> olarak
nitelendirmişti.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Öğrenci
olayları 28-29 Nisanda Ankara’da Siyasal Bilgiler ve Hukuk Fakültelerinde devam
etmiş, bu olaylar üzerine hükümet, Ankara ve İstanbul’da sıkıyönetim ilan
ederek, kapalı ve açık yerlerdeki her türlü gösteri ve yürüyüşleri yasaklamış
ve gece sokağa çıkma yasağı koymuştur <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn140">[140]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Başbakan
Menderes, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’ne yaptığı bir ziyaret sırasında da
öğrenciler tarafından protesto edilmiş, Başbakan Enstitü’yü kızgınlık içinde terk
etmek durumunda kalmıştı <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn141">[141]</a>.
Ankara’daki asıl büyük olay, 5 Mayıs 1960 tarihinde, saat beşte Kızılay
Meydanında meydana gelmiştir. Tarihimizde “555K Olayı” diye bilinen bu olay
sonrasında ise, iktidar- muhalefet ilişkilerinde hiçbir yumuşama yaşanmamış,
tam tersine gerginlik doruk noktasına ulaşmıştır. Aynı gün partisi tarafından
İzmir’de düzenlenen büyük bir mitinge katılan Başbakan Menderes, bu mitingde
bir yandan muhalefete meydan okurken, öte yandan da bütün bu gerginliklerden
bir genel seçimle kurtulmayı düşündüklerini açıklamıştır <a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn142">[142]</a>.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Kısacası;
Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi gerginlik ortamından ancak bir erken
seçimle çıkılabileceği yolundaki anlayışa, hem iktidar, hem de muhalefet
tarafından sıcak bakılmaya başlanmıştı. Zira siyasi tansiyonu biraz olsun
düşürebilmek amacıyla DP içinden, “Yaylacılar” adı verilen bir grup
milletvekilinin Menderes’i yumuşatma çabaları da olumlu sonuç vermemişti. Parti
grubunun, 25 Mayıstaki son toplantısında kendisinin eleştirilmesine çok üzülen
Başbakan Menderes, “teessüf” ederek, arkadaşlarına kızarak grup
toplantısını terk etmişti. Bu grup toplantısı Başbakan Menderes’in son grup
toplantısı olacaktı<a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftn143">[143]</a>.
Aynı gün Eskişehir’de giden Başbakanın konuşması, hoparlörün telleri kesilerek
engellenmiş ve Başbakan bu defa da subaylar tarafından ilginç bir yöntemle
protesto edilmişti. Bu olaydan bir gün sonra ise, 27 Mayıs 1960 tarihinde,
Demokrat Parti iktidarı askeri bir darbe ile son bulacaktı.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<b>SONUÇ<o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
Türkiye,
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, büyük demokratik beklentilerle çok partili
siteme yeniden bir başlangıç yapmış ve çok sayıda siyasi partinin kurulmasıyla
başlayan süreç içinde, iktidar partisinden ayrılan bir gurubun 1945 yılından
itibaren başlattığı muhalefet hareketinin sonucu olarak liberal bir söylemle
kurulan Demokrat Parti, yaklaşık dört yıllık başarılı muhalefet dönemi
sonrasında, 14 Mayıs 1950 tarihinde, yirmi yedi yıllık tek parti yönetimine son
vererek, serbest seçimlerle iktidara gelmiştir.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Demokrat
Parti’nin ilk dört yıllık iktidar döneminde Türkiye’de, gerek ekonomik ve
gerekse siyasal anlamda önemli gelişmeler sağlanmış, 1950-54 yılları DP’nin
“Altın Yılları” olarak adlandırılmıştır . Bu dönemde özellikle aydınların,
kırsal kesimde yaşayan insanların ve özel girişimden yana olan sermayenin,
basının ve daha önceki dönemlerde iktidara karşıt olan kesimlerin desteğini
almayı başarmıştır. DP’nin yarattığı bu parlak dönem içinde, özellikle
muhalefete karşı uygulanan sert tavırları fazla dikkati çekmemiştir. Bu olumlu
gelişmelerin bir sonucu olarak, 2 Mayıs 1954 yapılan tarihinde yapılan genel
seçimlerde DP, Türkiye tarihinde ulaşılamayan bir oy oranıyla, yeniden iktidara
gelmiştir.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Demokrat
Parti iktidarı 1955 yılından itibaren gerek parti içinde ve yurt genelinde,
özellikle de ekonomik anlamda, gerekse Kıbrıs sorunu nedeniyle yaşanan olaylar
yüzünden önemli sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Bu sorunlar Başbakan
Menderes’in başta basın, üniversite, yüksek yargı kurumları, ordu ve muhalefet
olmak üzere, pek çok kurumlarla olan ilişkilerini olumsuz yönde etkilemiştir.
Genel ve yerel seçimlerde aldığı yüksek oy oranlarından da güç alan Başbakan,
giderek artan sorunları ılımlı bir anlayışla çözmek yerine, daha sert
yöntemlerle çözmeye çalışarak, partisinin kuruluş amaçlarından bir ölçüde
uzaklaşmıştır. Bu rahatsızlık ve olumsuz gelişmeler DP’nin, 24 Ekim 1957’de
yapılan erken seçimlerdeki oy kaybına neden olmuştur. Bu seçimlerden önemli bir
başarıyla çıkan muhalefet ile DP arasında, 1958’den itibaren giderek artan
siyasi gerilim, topluma yansımış ve bu durum önemli bir toplumsal ayrışmaya yol
açmıştır. Bu gelişmelerde iktidar ve muhalefetin uzlaşmaz tutumlarının ve
basının önemli payı vardır. Bu dönem içinde yasama görevini gergince yapamamış,
kurumlar arasında yeterli uzlaşma sağlanamamıştır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Demokrat
Parti iktidarı, 1960 yılından itibaren ekonomik sorunların bir bölümünü, dış
yardım ve kredilerle çözmeyi başarmışsa da, içerideki siyasal çatışmaları ve
toplumsal ayrışmayı gidermeyi başaramamıştır. Bu olumsuzluk, toplumun bazı
kesimlerinde, sorunların demokratik olmayan güçler tarafından çözümlenebileceği
gibi bir anlayışın doğmasına neden olmuştur. Demokrat Parti iktidarı ve
muhalefet, bu sorunların bir erken seçimle çözülebileceği konusunda bir
uzlaşmaya vardığı günlerde, 27 Mayıs 1960 darbesi ile DP iktidarı son
bulmuştur.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="color: maroon; font-size: 14pt;">BİBLİYOGRAFYA,
REFERANS VE KAYNAKLAR<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 10pt;">
</span><br />
<hr color="#333333" noshade="" size="1" width="100%" />
<span style="font-size: 10pt;">
</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;">(*)
Yrd. Doç. Dr. Mustafa Albayrak, Kırıkkale Üniversitesi Öğretim Üyesi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;">[1]
Bu konuda ayrıntılı bilgi için : Mustafa Albayrak , Türk Siyasi Tarihinde
Demokrat Parti (1946-1960), Ankara, 2004.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref2">[2]</a> A.
g.e.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref3">[3]</a> A.g.e.
(*) CHP iktidar bu belgeye “Milli Husumet Misakı” adını vermişti. M.A.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;">[4]
A.g.e.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref5">[5]</a> Ayın
Tarihi, Sayı:198, Mayıs 1950.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref6">[6]</a> Cumhuriyet,
Vatan, Zafer, 21 Mayıs 1950).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref7">[7]</a> Türkiye
Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi (TBMMTD), Dönem: IX, Cilt:1, 22 Mayıs
1950.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref8">[8]</a> Celâl
Bayar, Başvekilim Adnan Menderes, (Derleyen: İsmet Bozdağ), İstanbul, 1969,s.
103.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref9">[9]</a> Albayrak,
Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti…,ss. 182-183.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref10">[10]</a> A.g.e.,s.
182.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref11">[11]</a> Cumhuriyet,
24 Mayıs 1950. (*) D.P. Tüzüğünün 18. maddesine göre; Cumhurbaşkanlığına
seçilen kişi, parti genel başkanlığından çekilmiş sayılıyordu. Demokrat Parti
Tüzük ve Programı, Ankara, 1949, s.13.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;">[12]
Albayrak, a.g.e.,s. 183.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref13">[13]</a> Ulus
28 Mayıs 1950 .<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref14">[14]</a> DP
Meclis Grubu Gizli Müzakere Zabıtları (DPMGGMZ), Dönem:IX, Cilt:1 Mayıs
1950, s.1-8.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref15">[15]</a> A.,g,z.,
s.9 .<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref16">[16]</a> A.g.z.,
ss. 22-161.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref17">[17]</a> A.g..z,
ss. 217-234.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref18">[18]</a> TBMMTD,
Dönem: IX, Cilt: I, 29 Mayıs 1950, ss. 95-97.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref19">[19]</a> A.g.z.,
s. 97.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref20">[20]</a> A.g..z,s.
143. (*) Benzeri bir olay, CHP iktidarı öneminde 22 Kasım 1946 tarihli TBMM
toplantısında, C.H.P.’li Feridun Fikri Düşünsel ile D.P.’li Ahmet Veziroğlu
arasında yaşanmıştı. Ahmet Veziroğlu, kendisine söz vermeyen
C.H.P.’li Başkana; “-Reis Bey iç tüzüğe aykırı hareket ediyorsunuz ! “
diye tepki göstermiş, ancak Düşünsel bu uyarıyı dikkate almamış, D.P.’liler
durumu protesto ederek, meclis salonunu terk etmişlerdi. Şimdi ise durum
tersine dönmüştü. Meclise çok büyük bir çoğunlukla giren D.P., adeta bu olayın
karşılığını alırcasına, o günkü oturumu yöneten Meclis Başkanı Düşünsel’in,
CHP’li Barutçu’ya söz verilmemesine tepki göstererek, aynı sözlerle; “-Reis Bey
iç tüzüğe aykırı hareket ediyorsunuz ! “ şeklinde uyarıda bulunmuştu.
TBMMTD, Dönem:IX,Cilt: 1, 29 Mayıs 1950, s. 143. Faik Ahmet Barutçu, Siyasi
Anılar (1939-1954), İstanbul, 1977,s.439.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;">[21]
TBMMTD,Dönem: IX, Cilt: 1, ss.54-58.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref22">[22]</a> A.g..z,ss.
144-147.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref23">[23]</a> Barutçu
,a.g..e,s. 440.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref24">[24]</a> Tekin
Erer, On Yılın Mücadelesi, İstanbul, 1963, s. 34.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref25">[25]</a> Metin
Toker, Tek Partiden Çok Partiye, İstanbul, 1970,ss . 347-348.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref26">[26]</a> Emin
Karakuş, 40 Yıllık Bir Gazeteci Gözüyle İşte Ankara, İstanbul, 1977,ss.
168-169.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref27">[27]</a> Barutçu
,a.g..e,s. 67.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref28">[28]</a> Cem
Eroğul, Demokrat Parti, Tarihi ve İdeolojisi, Ankara, 1970, s. 67.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref29">[29]</a> Cumhuriyet,
7, 8 , 13Haziran 1950; Erer, On Yılın Mücadelesi…,s. 33.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref30">[30]</a> Cumhuriyet,
13 Haziran 1950.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref31">[31]</a> Karakuş,
a.g..e,s. 169.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref32">[32]</a> DPMGGMZ,
Dönem: IX, Cilt:2, Haziran 1950,ss. 38-40.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref33">[33]</a> Cumhuriyet,
11 Haziran 1950.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref34">[34]</a> DPMGGMZ,
Dönem:IX, Cilt:2, 13 Haziran 1950, ss.54-55.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref35">[35]</a> A.g.z.,
s. 4-30..<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref36">[36]</a> TBMMTD,Dönem:
IX,Cilt: 1, 16 Haziran 1950,ss. 186-187.
(*) Bu oylamaya; C.H.P.’den İsmet İnönü, Cemal Reşit Eyüboğlu, Cedet
Kerim İncedayı, Yusuf Ziya Ortaç, Hasan Reşit Tankut’un katılmadıkları
anlaşılmaktadır. M.A.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref37">[37]</a> Metin
Toker, Demokrat Partinin Altın Yılları, (1950-1954), Ankara, 1990, s.51.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref38">[38]</a> Barutçu,
a.g.e.,s. 443.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref39">[39]</a> Rağıp
Selim Emeç, “Müessif Bir Hadise”, Son Posta, 16 Ağustos 1950,<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref40">[40]</a> Muhalefette
İsmet İnönü, Derleyen: Sabahat Erdemir, Cilt:I, (1950-1956), İstanbul
,1956, ss. 19-20.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref41">[41]</a> Ayın
Tarihi, Sayı:201, Ağustos 1950, s. 15-16.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref42">[42]</a> Zafer,
4 Eylül 1950. (*) D.P. İktidara geldikten sonra Devlet dairelerinde yalnızca
Atatürk’ün resmini asılabileceği yolunda bir uygulamaya gitmişti. Millî Şef
İnönü döneminde Atatürk’ün yanı sıra, İnönü’nün resimleri de duvarlara
asılmakta idi. (M.A).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref43">[43]</a> Zafer
,15 Ekim 1950.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref44">[44]</a> Vatan,
12 Eylül 1950.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref45">[45]</a> Zafer,
16 Ekim 1950.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref46">[46]</a> Erdemir,
a.g..e, Cilt:1, ss. 21-23.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref47">[47]</a> Albayrak,
Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti…,s. 201.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref48">[48]</a> A.g..e,
ss. 202-203.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref49">[49]</a> TBMMTD,Dönem:IX,Cilt:2,
16 Kasım 1950, ss. 28-29.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref50">[50]</a> A.g.t.,
s. 116.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref51">[51]</a> Feridun
Cemal Erkin, Dışişlerinde 34 Yıl, Cilt:II, Kısım:1, Ankara, 1986, ss.93-101.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref52">[52]</a> Ulus,
18 Mayıs 1952.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref53">[53]</a> Ulus,
4 Haziran 1952.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref54">[54]</a> Ulus,
8 Ekim 1952.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref55">[55]</a> Albayrak,
Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti.., ss. 246-47.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref56">[56]</a> A.g..e,s.
247.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref57">[57]</a> DPMGGMZ,
Dönem:IX , Cilt: 78, 11 Kasım 1952, s. 23.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref58">[58]</a> Zafer,
5 Ocak 1953.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref59">[59]</a> Zafer,
5 Ocak 1953.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref60">[60]</a> Ulus,
19 Ocak 1953.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref61">[61]</a> Albayrak,
Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti…,s. 248.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref62">[62]</a> Ulus,
1 Şubat 1953.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref63">[63]</a> Ulus,
29 Ocak, 4 Şubat 1953.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref64">[64]</a> Albayrak,
Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti…, s. 249.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref65">[65]</a> DPMGGMZ,
Dönem: IX, Cilt. 101, 30 Haziran 1953, ss. 75-78.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref66">[66]</a> A.g.z.,
Cilt: 107, 17 Kasım 1953, ss. 31-39.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref67">[67]</a> A.g..z,
Cil:110, 8 Aralık 1953, s.5-6.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref68">[68]</a> TBMMTD,
Dönem: IX, Cilt. 26, 14 Aralık 1953, ss. 169-70.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref69">[69]</a> A.g.t.
, s. 170.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref70">[70]</a> A.g.t.,
ss. 234-36.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref71">[71]</a> TBMM
Kavanin Mecmuası, Dönem: IX, Cilt: 36, ss.16-17.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref72">[72]</a> Yeni
Ulus, 16 Aralık 1953.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref73">[73]</a> Fahir
Giritlioğlu, Türk Siyasi Tarihinde CHP’nin Mevkii, Cilt:I, Ankara, 1965, ss.
14-15.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref74">[74]</a> Albayrak,
Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti…,s. 253.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref75">[75]</a> A.g..e,s.
253.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref76">[76]</a> A.g..e,s.
256.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref77">[77]</a> A.g..e,ss.
257-258.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref78">[78]</a> Yeni
Ulus ,19 Nisan 1954.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref79">[79]</a> Ayın
Tarihi, Mayıs 1954, Sayı: 246, s. 30.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref80">[80]</a> TBMM
Zabıt Ceridesi, Dönem:X, Cilt: 14, 24 Mayıs 1954, ss. 6-8. (*) TBMM
Tutanak Dergisinin adı, TBMM Zabıt ceridesi olarak değiştirilmişti. Anayasanın
1945 yılında sadeleştirilen dili ise eski haline geri döndürülmüştü. (M.A).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref81">[81]</a> A.g..z,
s. 21-34.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref82">[82]</a> A.g.z.,s.
86.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref83">[83]</a> Halkçı,
21 Haziran 1954.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref84">[84]</a> TBMMZC,
Dönem:X, Cilt: 1, 30 Haziran 1954,s. 344-345.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref85">[85]</a> A.g..z,s.
378.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref86">[86]</a> Albayrak,
Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti..,s.267.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref87">[87]</a> Forum,
Cilt:I, Sayı: 9, 1 Ağustos 1954.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref88">[88]</a> Vatan,
3 Temmuz 1954.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref89">[89]</a> TBMMZC,
Dönem:X, Cilt: 1, s.255.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref90">[90]</a> Albayrak,
Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti…,s. 269.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref91">[91]</a> A.g.e.,s.
273.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref92">[92]</a> Mustafa
Albayrak, “Hürriyet Partisi’nin Türk Siyasi Tarihindeki Yeri ve Önemi”, Atatürk
Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt:XXIV,Temmuz 2008, Sayı: 71, ss. 350-351..<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref93">[93]</a> Albayrak,
“Hürriyet Partisi’nin Türk Siyasi Tarihindeki …”, s. 365.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref94">[94]</a> Metin
Toker, Akis, Cilt: XI, Sayı: 175, (14 Eylül 1957).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref95">[95]</a> Cihad
Baban, Politika Galerisi, Büstler, Portreler, İstanbul, 1970,s. 369.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref96">[96]</a> Emrullah
Nutku, DP Neden Çöktü ve Politikada Yitirdiğim Yıllar (1946-1958), İstanbul,
1979,s. 295.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref97">[97]</a> Albayrak,
Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti…,ss. 285-286.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref98">[98]</a> Mustafa
Albayrak, “Demokrat Parti Döneminde Millî Korunma Kanunu Uygulamaları
(1955-1960)”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt: XXIII, Mart-Temmuz-Kasım
2007, Sayı: 67-68-69, s. 238.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref99">[99]</a> A.g.m.,
ss. 240-243.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref100">[100]</a> TBMMZC,Dönem:X,
Cilt: 12, Kısım:1, 28 Haziran 1956, s. 555.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref101">[101]</a> Nutku,
a.g.e.,s. 319.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref102">[102]</a> Ayın
Tarihi, Sayı: 272, ss.76-77.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref103">[103]</a> Zafer,
10 Temmuz 1956.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref104">[104]</a> Ulus,
31 Temmuz, 10 Ağustos 1956.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref105">[105]</a> Hürriyet
Partisi’nin Rejim Mevzuunda Muhalefet Partilerine Verdiği Muhtıra, Ankara,
1956.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref106">[106]</a> Albayrak,
Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti…,s.290.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref107">[107]</a> A.g..e,s.
290-201.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref108">[108]</a> Ulus,
19,20,21,22 Ağustos 1957.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref109">[109]</a> Albayrak,
Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti…,s. 291.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref110">[110]</a> Cumhuriyet,
8 Eylül 1857.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref111">[111]</a> Cumhuriyet,
23 Ekim 1957.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref112">[112]</a> TBMMZC,
Dönem: X, Cilt: 39, ss.1225-1226.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref113">[113]</a> Albayrak,
Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti…, ss. 288-289.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref114">[114]</a> A.g..e,
ss. 299-300.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref115">[115]</a> TBMMZC,
Dönem:XI, Cilt: 1, s.15.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref116">[116]</a> DPMGGMZ,
Dönem:XI, Cilt: 201, ss.83-84.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref117">[117]</a> TBMMZC,
Dönem:XI, Cilt. 1, ss. 68-72.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref118">[118]</a> Cumhuriyet,
7 Aralık 1957.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref119">[119]</a> Resmi
Gazete, 6 Ocak 1958, Sayı: 9800.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref120">[120]</a> DPMGGMZ,
Dönem: XI, Cilt: 218, s. 28-30.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref121">[121]</a> A.g.z.,
s. Dönem:XI, Cilt: 211, s.60.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref122">[122]</a> Albayrak,
Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti…, s. 543.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref123">[123]</a> A.g..e,s.
546.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref124">[124]</a> Ulus,
6 Mart 1958.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref125">[125]</a> Albayrak,
Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti…,s. 517.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref126">[126]</a> A.g.e.,
s.518.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref127">[127]</a> Ulus,
4 Ağustos 1958.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref128">[128]</a> Albayrak,
Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti….,s. 519-520.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref129">[129]</a> DPMGGMZ,
Dönem:XI, Cilt: 243, s. 185.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref130">[130]</a> Giritlioğlu,
a.g.e., I, ss. 453-455.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref131">[131]</a> Ayrıntılı
bilgi için bakınız: Albayrak, Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti…,ss.
523-530.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref132">[132]</a> TBMMZC,
Dönem: XI, Cilt: 13, s. 305.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref133">[133]</a> A.g..z,s.
306.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref134">[134]</a> Resmi
Gazete, 19 Nisan 1960, Sayı: 10484.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref135">[135]</a> TBMMZC,
Dönem:XI, Cilt. 13, s. 207.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref136">[136]</a> Ali
Fuad Başgil, 27 Mayıs İhtilâli ve Sebepleri, Çevirenler: Mehmet Ali Sebük-
İ.Hakkı Akın, İstanbul, 1966,s. 130.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref137">[137]</a> Albayrak,
Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti…, s. 534.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref138">[138]</a> A.g.e.,ss.
534-538.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref139">[139]</a> DPMGGMZ,
Dönem:XI, Cilt: 304, ss. 9-22.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref140">[140]</a> Albayrak,
Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti…, s. 537.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref141">[141]</a> Ulus,
29 Nisan 1960.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref142">[142]</a> Albayrak,
Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti…, ss. 539-40.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 10pt;"><span style="font-size: x-small;"><a href="http://www.mustafaalbayrak06.com/tr/wp-admin/post-new.php#_ftnref143">[143]</a> Rıfkı
Salim Burçak, Yassıda ve Öncesi, Ankara ,1976, ss. 50-55.</span><span style="font-size: 10pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
DEMOKRATLAR KULÜBÜ DERNEĞİhttp://www.blogger.com/profile/14236241905500351712noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4628939149320771055.post-3432979850060002092016-07-21T02:44:00.003-07:002016-08-26T07:35:06.134-07:0021 TEMMUZ 1946 GENEL SEÇİMLERİ VE SONUÇLARI ÜZERİNDE İKTİDAR (HP & CHP) VE MUHALEFET PARTİLERİ (DP) ARASINDA YAPILAN TARTIŞMALAR <div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">
<div class="MsoNormal">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIAGpCc4wf-BrgphhZ2q22OVkNmWNm5zBxY-77HjJkoWnaCcC-Vhj8dNT_kfse5POib9GlbvDPRbei3DIaUWnL3L5KmXqCmlDExLvqj6ggyd1CFmrkYmAMepanYftiVsXzFQjV8c_L4JeV/s1600/DP+ayk_head2.png" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="63" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIAGpCc4wf-BrgphhZ2q22OVkNmWNm5zBxY-77HjJkoWnaCcC-Vhj8dNT_kfse5POib9GlbvDPRbei3DIaUWnL3L5KmXqCmlDExLvqj6ggyd1CFmrkYmAMepanYftiVsXzFQjV8c_L4JeV/s200/DP+ayk_head2.png" width="200" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3ZYDsQOYPNKy9NLWS5lEZ20zKUD4USp1LKpruOn3_VT3yr4GWga-6zS003slC57ADiNVExFQI1MAip9Cc0vipv-v-xPucRMY-jhbYHPGffol3fATscm3XBKKMzJSh7tiY_ZR9gUrKlXX6/s1600/DP+ataturk-arastirma-merkezi.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="63" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3ZYDsQOYPNKy9NLWS5lEZ20zKUD4USp1LKpruOn3_VT3yr4GWga-6zS003slC57ADiNVExFQI1MAip9Cc0vipv-v-xPucRMY-jhbYHPGffol3fATscm3XBKKMzJSh7tiY_ZR9gUrKlXX6/s200/DP+ataturk-arastirma-merkezi.png" width="200" /></a><span style="color: red; font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;"><b>1946 GENEL SEÇİMLERİ
VE SONUÇLARI ÜZERİNDE İKTİDAR VE MUHALEFET PARTİLERİ ARASINDA
YAPILAN TARTIŞMALAR</b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="color: red; font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;"><b>PROF. DR. OSMAN
AKANDERE</b></span><o:p></o:p></div>
</div>
<div class="MsoNormal">
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<div style="text-align: center;">
<b><span style="color: #660000; font-size: large;">Ö Z E T</span></b></div>
</div>
<div class="MsoNormal">
1946 seçimleri öncesinde ve seçimlerin yapılması sırasında
CHP’ye en fazla destek devlet kademelerinde görev alan amir ve memurlardan
gelmiştir. “Açık oy, gizli tasnif” ilkesinin benimsenmesi, bu desteğin ana
sebeplerinden birisi olarak görülebilir. Çünkü “açık oy, gizli tasnif” gibi
demokratik olmayan esasları bünyesinde barındıran seçim kanunu, seçimlerde hile
ve yolsuzluk yapılmasına da imkân verir bir durumdadır ve bu sistem millet
iradesinin özgürce tecelli etmesinin önünde önemli bir engeldir. Buna CHP
teşkilatı ve seçim komisyonlarında görev alan bazı kimselerin işgüzarlığı da
eklenince seçimlerin güvenliği, güvenilirliği ve oyların masuniyetine gölge
düşmüştür.</div>
<div class="MsoNormal">
Böyle bir ortamda yapılan seçimlerde Türk toplumu; iradesine
konulmak istenen ipoteğe, ilk günden itibaren demokratik ölçüler içerisinde
tepkisini göstermiştir. Fakat bu tepkiler, 1946 genel seçimlerinin demokrasi
tarihimize “hileli” ya da “şaibeli” seçimler olarak geçmesini önleyememiş,
nihayetinde her daim tartışılan bir seçim olarak karşımızda durmuştur.</div>
<div class="MsoNormal">
Çalışmamızın kapsamlı olması ve toplamda 43 sayfayı bulması
nedeniyle bu çalışmamızı iki ayrı kısımda vermek mecburiyeti hasıl olmuştur. Bu
nedenle Sayı: 75’de yer alan 1. Kısımda; Cumhuriyetin İlanından 1946
Seçimlerine Kadar Türk Demokrasisi, 1946 Seçimlerine Kadar İktidar – Muhalefet
ilişkileri, 1946 Seçimleri Öncesi Partilerin Seçim Propagandaları ele
alınmıştı. Çalışmamızın bu kısmında ise; 1946 Seçimlerinde partilerin Adayları,
1946 Seçimlerinin Yapılması, Seçim Sonuçlarına İlişkin Yapılan Tartışmalar ele
alınacaktır.</div>
<div class="MsoNormal">
<br />
Anahtar Kelimeler:</div>
<div class="MsoNormal">
1946 Seçimleri, Demokrat Parti (DP), Cumhuriyet Halk Partisi
(CHP), Muhalefet Partileri, Tartışma.</div>
<div class="MsoNormal">
<br />
<div style="text-align: center;">
<b><span style="color: #990000; font-size: large;">DISCUSSIONS BETWEEN THE GOVERNMENT AND OPPOSITION PARTIES ON 1946 GENERAL
ELECTIONS AND RESULTS II</span></b></div>
</div>
<div class="MsoNormal">
<br />
ABSTRACT</div>
<div class="MsoNormal">
Before the 1946 elections and during the elections, the most
support to the CHP the ruling party made by the civil servants and the
supervisors who worked fort he state. When the officiousness of the election
committee and some members of the CHP added to this support overshadowed the
reliability of the election and the innocence of the votes. The election law
that included non-democratic principles like open vote and secret
classification allowed the fraud and corruption. Turkish society reacted in
democratic standards to the mortgage which wanted to be put their will since
the first day. Unfortunately these responses couldn’t prevent the 1946 general
elections to take part in history as “stained” or “fraudulent”.</div>
<div class="MsoNormal">
Because of being comprehensive and being 43 pages we have
the obligation to give this study in two seperate sections. Therefore, (ın
Number: 75) as the first part of our section; from the declaration of the
Republic until 1946 elections Turkish Democracy, until the 1946 elections the
ruling-opposition relations, pre 1946 elections parties election propaganda is
discussed. And in this study section the 1946 elections parties’ candidates,
1946 elections, and the discussion about the results of election will be
considered.</div>
<div class="MsoNormal">
<br />
Key Words:</div>
<div class="MsoNormal">
1946 Elections, Democratic Party, People’s Republican Party,
Opposition Parties, Discussion.</div>
<div class="MsoNormal">
<br />
PARTİLERİN ADAYLARI</div>
<div class="MsoNormal">
<br />
Cumhuriyet Halk Partisi’nin Adayları</div>
<div class="MsoNormal">
Cumhuriyet Halk Partisi, milletvekili adaylarının tespitinde
nasıl bir yöntem takip edeceğini 23 Haziran tarihli bir yazıyla teşkilatlarına
bildirmiştir78. İlgili yazının içeriğindeki hususlar daha sonraki bir tarihte
partinin basın organlarında ısrarla duyurulmaya çalışılmıştır79.</div>
<div class="MsoNormal">
Parti tüzüğündeki bu hükümlerin seçim kampanyasının başında
hatırlatılması, gerek partililere gerekse milletvekillerine bağımsız aday
olmanın kapısını kapamıştır. CHP’nin milletvekili adayları daha önce olduğu
gibi yukarıdan tayin usulü ile tespit edilecek ve partililer buna itiraz
etmeden destek ve oy verecekti. Belki de bu nedenledir ki, seçimlerden önce
basında CHP’nin adayları ile ilgili pek fazla gündem oluşmamıştır.</div>
<div class="MsoNormal">
Bu duyurudan yaklaşık olarak on gün sonra CHP, partinin
yayın organı olan Ulus gazetesi aracılığıyla partililere bir uyarıda bulunma
ihtiyacı duymuştur80. Bu uyarının yapılmasında, Belediye seçimlerinde bu türden
teşebbüslere rastlanmış olması etkili olmuş olabilir.</div>
<div class="MsoNormal">
Bu tarihten sonra CHP milletvekilleri kendilerinin tekrar
parti divanınca aday gösterilip gösterilmeyeceğini düşünmeye başlamışlardır.
Bu, birazda seçim propagandasında gösterilecek çaba ve gayrete bağlı olmuştur.
Bazıları partisinden gayet nazik bir dilekçeyle seçim bölgesinin
değiştirilmesini istemiştir81. Ülkenin farklı vilayetlerinden pek çok insan
“Milli Şef’e ve CHP’ye” olan bağlılıklarını bildirip ve milletvekili adaylığına
talip olmuşlardır. Bunlardan bir kısmı “maddi ve manevi sıkıntıda” olduğunu
diğer bir kısmı da bölgesinden topladığı yüzlerce imzayı ne kadar çok
sevildiğine delil göstererek müracaatta bulunmuşlardır82. Parti teşkilatları,
bölgelerindeki Demokrat ve müstakil adayların faaliyetleri hakkında parti
merkezini bilgilendirmeyi de ihmal etmemişlerdir. Müstakil adaylar içerisinde
seçilme şansı olanlar merkeze bildirilmiş ve tedbir alınması istenmiştir83.
CHP’nin milletvekili namzetleriyle ilgili ilginç durumlardan bir tanesi
Yozgat’ta yaşanmıştır. Bizzat aynı vilayetin üç milletvekili tarafından
Yozgat’taki adaylar ile ilgili uzun bir rapor tutulmuştur. Raporda; partinin il
idare kurulu başkanı olan Kamil Erbek için “öteden beri menfi ruhlu ve büyük
Ata’nın vefatında sevincini izhar eden bir adamdır” şeklinde kanaat
belirtilmiştir84. Milletvekili adayları tespit edildiği zaman aynı aday
hakkında raporun altına imza koyan milletvekillerinden ikisi aday
gösterilmezken, Kamil Erbek aday gösterilmiştir85.</div>
<div class="MsoNormal">
CHP’nin parti divanınca tespit edilen adayları, genel başkan
İsmet İnönü tarafından ilan edilmiştir86. CHP’nin aday listesinde toplam 464
isim yer almıştır. Bu isimlerin -İsmet İnönü ile birlikte- 292’sini 7. dönem
milletvekilleri oluşturmuştur. Geriye kalan 172 adaydan 4 tanesi daha önceki
dönemlerde aday olanlardan, 168’i ise yeni isimlerden oluşmuştur. CHP’nin
adayları arasında müstakil ve birden fazla seçim çevresinden aday gösterilen
olmamıştır. Adayların mesleki durumlarına bakıldığı zaman en kalabalık grubun
sivil ve asker bürokratlardan oluştuğu, 63 vilayette yalnızca 1 işçi ve 8
çiftçi adaya yer verildiği görülmektedir87.</div>
<div class="MsoNormal">
Adayların ilanından sonra iktidarın basın organında Ankara
adayları tanıtılmış ve başında İnönü’nün portresinin bulunduğu oy pusulası
halka gösterilmiştir88.</div>
<div class="MsoNormal">
<br />
Demokrat Parti’nin Adayları</div>
<div class="MsoNormal">
Demokrat Parti’nin seçime girme kararı vermesinden sonra,
partiden kimlerin nereden aday gösterileceği konusu, en fazla merak edilen
konulardan birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu hususta, partinin başkanı
Celal Bayar, 30 Haziran tarihinde Adana’da vermiş olduğu bir demeçte
milletvekillerini seçme noktasında izleyecekleri yöntemi şu şekilde
açıklamıştır: “Ankara’da güvendiğimiz kimseleri vilayetlere empoze etmek
istemiyoruz. Milletvekili seçiminde merkez vilayetlerin, vilayetler de merkezin
fikrini almak mecburiyetindedir. Bunun manası da şudur: Siparişlere kapıları
kapamaktır <st1:metricconverter productid="89.”" w:st="on">89.”</st1:metricconverter></div>
<div class="MsoNormal">
Bu sözlerden de anlaşılacağı üzere, DP’nin aday tespit
yönteminin, CHP’den farklı olacağı bizzat Bayar’ın ağzından duyurulmuştur.
Parti, adaylarını vilayetlere dayatmayacaktı.</div>
<div class="MsoNormal">
1946 seçimlerine damgasını vuran isimlerden birisi de o
tarihlerde emekli bir mareşal olan Fevzi Çakmak olmuştur90. Mareşal’in müstakil
olarak adaylığını koyması için başta İstanbul olmak üzere Ankara ve İzmir gibi
büyük şehirlerde vatandaşlar imza toplamışlardır91. Mareşal’in müstakil olarak
adaylığını koyması durumunda, DP’nin alacağı vaziyet bir gazeteci tarafından
Celal Bayar’a sorulduğu zaman, Bayar, “Mareşal Fevzi Çakmak, bütün hayatını
memleket hizmetine bağlamış mümtaz bir şahsiyettir. Evinde işsiz güçsüz
oturması yazık olur” şeklinde bir cevap vermiştir. Bayar, Mareşal’i müstakil
olarak DP’nin listesine alacaklarını ve bütün demokratların oy vermesini
sağlayacaklarını belirtmiştir92. Celal Bayar, bu konuşmasında üç gün sonra 30
Haziran’da Adana’da partililere verdiği demecinde, Mareşal’in bağımsız aday
olarak DP’nin listesine konulacağını ve bu konuda kendisiyle mutabık
olduklarını söylemiştir93.</div>
<div class="MsoNormal">
Bu açıklamalardan sonra CHP adına, Şükrü Saraçoğlu; Bayar’ın
Mareşal için söylemiş olduğu “evinde işsiz güçsüz oturması yazık olur”
sözlerinden kendisi adına bir tariz propagandası sezdiğini, buna vatandaşlar
önünde cevap vermeye mecbur olduğunu söylemiştir. Şükrü Saraçoğlu, bu
konuşmasında ayrıca Mareşal’e emekli olduktan sonra beş kez milletvekili teklifi
yaptığını, en son seçimlerin yenilenmesi kararından bir iki gün sonra bu
teklifini yenilediğini, ancak Mareşal’in itiraz ettiğini, emrivaki
yapacaklarını söylediği zaman ise “çok rica ederim böyle bir şey yapmayınız,
gücenirim” şeklinde cevap aldıklarını anlatmıştır. Bu tarihten sonra, seçim
kampanyalarında isminden en fazla söz edilen aday Fevzi Çakmak olmuştur. Halk,
kendisine bir bağımsız adaya gösterilenden çok daha fazla ilgi ve alaka
göstermiştir. Ankara’dan İstanbul’a geliş ve gidişlerinde yol boylarında,
istasyonlarda toplanan kalabalıklar kendisine coşkun tezahüratlar yapmıştır.
Kalabalıklar, O’nu “milletin babası”, “milletin kurtarıcısı” olarak omuzlara
almış95, gazeteciler, kendisiyle mülakat yapmak, fikirlerini almak için
birbirleriyle yarışmışlardır96. O da, her fırsatta bu ilgi ve alakadan duymuş
olduğu memnuniyeti dile getirmiştir.</div>
<div class="MsoNormal">
DP, 46 vilayette 273 aday göstermiştir97. DP’nin
kurucularının da dahil olduğu 8 aday 21 seçim çevresinden aday gösterilmiştir.
5 partili üçer ilden, 3 partili ise ikişer ilden aday gösterilmiş, DP’nin aday
listesinde 5 ilde 8 bağımsız aday yer almıştır. Bu adaylardan birisi 5 ilden,
diğer 3 aday birer ilden gösterilmiştir98. Bazı illerden hiç aday
gösterilmemiştir99. Demokratlar İstanbul aday listesinde, 5 tane gayr-i müslim,
1 tane de bayan adaya yer vermişlerdir100.</div>
<div class="MsoNormal">
DP’nin gösterdiği aday sayısıyla, aritmetik olarak çoğunluğu
sağlaması mümkün değildi. DP, seçimlere iktidarı ele geçirmek için değil,
belirli isimlerle ve mümkün olduğunca fazla sayıda milletvekiliyle Meclise
girme hesapları yapıyordu.</div>
<div class="MsoNormal">
DP’nin aday tespitine yönelik olarak CHP basınında farklı
türden haber ve yorumlar yapılmıştır101. Mareşal’in müstakil aday olmasına
rağmen DP listesinden gösterilmek istenmesi ve sonrasında ayrı ayrı yerlerde
aday gösterilmesi de eleştirilmiştir102. Adayların ilan edilmesinden sonra,
DP’nin bazı adaylarının neden tercih edildiği üzerinde spekülasyonlar da
yapılmıştır103.</div>
<div class="MsoNormal">
Milli Kalkınma Partisi, seçimlere toplam 10 ilde 76 aday ile
katılmıştır104. Seçime katılan diğer üç partinin hangi illerde kaç adayla
seçime katıldığı tespit edilememiştir.</div>
<div class="MsoNormal">
<br />
1946 GENEL SEÇİMLERİNİN YAPILMASI</div>
<div class="MsoNormal">
<br />
Seçimin yapılması ve Sonuçları</div>
<div class="MsoNormal">
1946 seçimleri, 21 Temmuz Pazar günü yapılmıştır. Seçim günü
çıkan gazeteler, atmış oldukları manşetlerle, hem günün önemini hem de
seçimlere olan bakış açılarını yansıtmışlardır105. Seçim günü, genel olarak
sakin ve intizamlı geçmiş, ancak sonuçlar açıklanmaya başladıktan sonra seçim
sonuçları üzerine farklı tepkiler gelmeye başlamıştır106.</div>
<div class="MsoNormal">
Ülke genelinde 6 siyasi partinin katılımıyla gerçekleşen
seçimlerde 465 milletvekilinin 397’sini CHP, 61’ini DP, 7’sini ise bağımsızlar
kazanmıştır107. Bağımsız adaylardan 4 kişi DP’nin listesinden seçime katılırken
diğer üç kişi bağımsız aday olarak seçime girmişlerdir. Seçimlere katılan 3
milletvekili 2 seçim çevresinden seçilmiştir108. Bu nedenle Meclis’in açılışı
462 milletvekili ile gerçekleşmiştir. Meclis’in açılışından sonra ise farklı
nedenlere bağlı olarak bu sayı daha da aşağılara düşmüştür.</div>
<div class="MsoNormal">
1946 seçimlerinin ülke genelindeki ve iller düzeyindeki
sayısal sonuçları yayınlanmamıştır. O nedenle seçimlere katılım oranı, geçerli
oy oranı, oyların siyasi partilere ve bağımsızlara dağılımı hakkında kesin
yargılara ulaşmak mümkün değildir109.</div>
<div class="MsoNormal">
Seçim sonuçlarının İstanbul’da üç gün gecikmeyle açıklanması
muhalefetin tepkilerine yol açmış, muhalefet, bu gecikmeyi CHP’nin belli
adaylarını kazandırabilmek için mazbatalarda değişiklik yapılmak istenmesine
bağlamıştır. Bu iddialar üzerine Fevzi Çakmak, Beyoğlu seçim kuruluna bir
protesto mektubu göndermiştir110. Muhalefetin bu yöndeki iddialarını Vali Lütfi
Kırdar reddetmiş ve seçimlerin gecikmesini sandık çokluğuna, memurların bazı
semtlerde mesai saatinin bitmesinden sonra çalışmayı bırakmasına
bağlamıştır111. Seçim sonuçları açıklandığında İstanbul’daki 23 milletvekilinin
partiler arasındaki dağılımının şu şekilde olduğu görülmüştür: 15 DP, 5 CHP, 3
Bağımsız112.</div>
<div class="MsoNormal">
CHP’nin gayri müslim adaylarından hiçbirisinin kazanamaması,
buna karşılık Demokratların adaylarından Vasil Konos ve Salamon Adatto’nun
kazanması dikkat çekicidir. Gayri Müslimlerin CHP’ye oy vermemelerinde savaş
içerisindeki Varlık Vergisi uygulamasının etkisi olduğu görülmüştür113. DP’nin
İstanbul’da almış olduğu oylarda Mareşal Fevzi Çakmak’ın etkisini de göz ardı
etmemek gerekir114. Ancak, bu oyların Mareşal’in şahsına verildiğini düşünmek
yanlış olur. Bu, İstanbul halkının iktidara olan tepkisinin Mareşal’in şahsında
temerküz etmesinden başka bir şey değildir. O sırada DP’nin listesinde
görülebilecek başka bir tanıdık isim de İstanbul halkından bu kadar oyu
alabilirdi. Meseleyi sadece meşhur ve bilinen bir isim olmaya indirgemek doğru
olmasa gerekir. Şayet böyle olmuş olsaydı, CHP’nin listesinde yer alan Refet
Bele, Cafer Tayyar gibi isimlerinde seçilmesi beklenirdi.</div>
<div class="MsoNormal">
DP, Ankara merkez ve Beypazarı’nda çoğunluğu elde etmekle
birlikte köylerde CHP’nin önde olması nedeniyle kazanamamıştır115. Demokrat
Parti’nin merkezde kazanmasına rağmen köylerde kaybettiği illerden birisi de
İzmir’dir. Seçim sırasındaki temayülün aksine sonuçlar CHP’nin lehinde çıkmış
ve halk bu duruma tepki göstermiştir116.</div>
<div class="MsoNormal">
DP, bazı illerde milletvekillerinin tamamını alırken bazı
illerde ise bir kısmını alabilmiştir117. Demokrat Parti’nin oylarının büyük
çoğunluğu ülkenin Batı kesiminde toplanmıştır. DP’nin örgütlenemediği ve
tamamen iktidarın hakimiyetinde bulunan Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde ise
CHP’nin kesin bir üstünlüğü vardır118. Kars’ın her tarafında seçim bir “bayram
neşesi”yle geçmiş ve CHP adayları büyük bir çoğunlukla kazanmıştır119. Tokat’ta
ise seçime iştirak nispeti %85, CHP’ye oy verenlerin sayısı %84 olarak
bildirilmiş, yüzde birlik eksilmenin gerekçesi anlatılarak parti idare
heyetinin üzüntüleri dile getirilmiştir120.</div>
<div class="MsoNormal">
<br />
Seçimlerde Yapılan Hile ve Yolsuzluklar ve Muhalefetin Tepkisi</div>
<div class="MsoNormal">
Demokratların seçimlerle ilgili ilk tepki beyanatları
seçimlerden önce başlamıştır. Celal Bayar, 21 Temmuz gecesi yapmış olduğu bir
beyanatta, memleketin uzak köylerinde seçim mazbataları düzenlenerek seçim
kurullarına gönderildiğini, kontrol göreviyle köylere gitmek isteyen partili
arkadaşlarının engellendiğini, halka karşı ağır bir baskı ve tazyik yapıldığını
söylemiştir121. Seçimler başladıktan sonra Celal Bayar, İçişleri Bakanlığı’na
bir dilekçe vererek seçim kurullarında DP’nin de temsilci bulundurmasını
istemiş ancak bu istek kabul edildiği zaman çoktan sayım işlemine
geçilmiştir122. Memleketin bazı yerlerinde seçim mazbataları bir gün önceden
düzenlenerek seçim kurullarına gönderilmiştir123. Kimi yerlerde sandık
başlarında duran üyeler CHP’nin oylarını artırma gayretkeşliği içerisine
girerken124, kimi yerlerde ise kamu görevlileri seçmen listelerinde olmayan
kişilere oy kullandırmıştır125.</div>
<div class="MsoNormal">
Seçim sonuçlarının açıklanmaya başlamasıyla birlikte,
Demokratların önde gelen isimlerinin seçimlerdeki yolsuzlukları dile getiren beyanatları
boy göstermeye başlamıştır. Başta İstanbul il başkanı Kenan Öner olmak üzere
Fevzi Çakmak seçimlerde hile ve yolsuzluk yapıldığını belirtmişlerdir126. Bu
türden beyanların en sert olanlarından birini Celal Bayar yapmıştır127. Celal
Bayar seçimlere ilişkin düşüncelerini şu şekilde belirtmiştir: “İşte ben iddia
ediyorum, hatta itham ediyorum, seçim işlerine fesat karıştırılmıştır. Seçimler
milletin hakiki iradesini göstermekten uzaktır. Şayet kanunsuz hareketler ve
vatandaşların üzerinde yapılan türlü tazyikler azami hadde çıkarılmamış olsaydı
yurdun her tarafında seçimleri partimizin kazanmamasına imkân yoktu…”</div>
<div class="MsoNormal">
Kenan Öner, İstanbul seçimlerinin gecikmeli olarak
açıklanmasını, Ankara’nın, vali Lütfi Kırdar üzerindeki baskılarına bağlamış,
CHP’nin İstanbul listesinden kazanan beş ismin kazandırılması için mazbatalarla
oynandığını bunun için seçim sonuçlarının geciktiğini iddia etmiştir. İstanbul
Valisi tarafından o zaman reddedilen bu iddialarını Kenan Öner, daha sonra
yazdığı hatıralarında devam ettirmiş, DP’nin İstanbul’un hangi semtinde, ne
kadar oyunun gasp edildiğini, DP’nin adaylarından alınan oyların kime
verildiğini ayrıntılı bir şekilde anlatmıştır128. Kenan Öner’in bu iddiasını
Ahmet Emin Yalman hatıralarında şu sözleriyle desteklemiştir129: “Size güvenim
olduğu için memlekete ait bir davayı danışmak istiyorum. Evet, İstanbul’da
Demokrat Parti seçimi kesin bir şekilde kazandı. Fakat buradan Kazım Karabekir,
Hamdullah Suphi Tanrıöver, General Cahit Toydemir, General Refet Bele ve
Hüseyin Cahit Yalçın’ın çıkarılması ve Demokrat Parti’ye ancak on sekiz kişilik
bir yer bırakılması hakkında sıkı bir emir aldım. Dürüst bir memur ve
memleketçi sıfatıyla nasıl hareket edeyim? Bu emri yerine getirmezsem, İstanbul
seçimlerini kökünden bozmak için bahane aranması ve yeni partinin bu on sekiz
kişilik mühim kuvveti elden kaçırması ihtimali vardır. Bana ne tavsiye
edersiniz?”</div>
<div class="MsoNormal">
A. Emin Yalman, Lütfi Kırdar’a hak verdiğini, o zamanki hava
içinde her şeyin olabileceğini düşündüğünü, kendisinin de “durumun asgari zararla
kurtarılması” yönünde görüş bildirdiğini yazmıştır.</div>
<div class="MsoNormal">
Seçim sonrasında memleketin her tarafından DP’nin önde gelen
isimlerine bu türden şikayetler gelmiş ve gazeteler bu haberleri yayınlamıştır.
Gelen şikayetler genellikle, idare amirlerinin ve jandarmanın dayak atması ve
baskı uygulaması, DP’lilerin köylere gitmesine izin verilmemesi, hapsedilmesi,
seçim mazbatalarının değiştirilmesi vb. şekillerde olmuştur130. Bu tür
şikayetlerden bir tanesi doğrudan telgrafla İnönü’ye bildirilmiştir131.
Telgrafta şöyle denmektedir: “Milletvekilleri seçim işlerine girdiğimiz günden
başlayarak iktidar partisine mensup birçok vatandaşların ve bu arada hükümet
teşkilatında yer almış memur ve amirlerden birçoklarının ve siyasetle
uğraşmaları kanunen men edilmiş bulunan jandarma subay ve erleriyle gümrük
muhafaza subay ve erlerinin adeta mezalim şeklini alan tazyik, tehdit, süngü ve
dipçikle dövme ve yaralama fiilleri biz Hataylıları kalbimizden yaraladı.”
Hataylılar gördükleri muameleyi İnönü’ye bu şekilde anlattıktan sonra bir
istekte bulunmuşlardır: “Bütün bu tazyik şiddet ve her çeşit kanunsuz fiil ve
hareketlerin delilleri ve mağdurları hayattadır ve eldedir. Bunların imhasına
meydan vermemek ve tamamen bitaraf, hiçbir nüfuza boyun eğmeyen şahsiyetlerden
müteşekkil bir “Tahkiki mezalim” komisyonunun hemen teşkiline delalet
buyrulmasını hala devam eden gözyaşlarımızın ve kanayan kalplerimizin
sızılarının böylece dindirilmesine müsaade edilmesini şerefli mazinize ve hala
sarsılmayan milletseverliğinize güvenerek yalvarıyoruz.” İnönü’nün bu
telgraftan sonra Hatay’a tahkik-i mezalim komisyonunu gönderip göndermediğini
bilemiyoruz. Bildiğimiz şu ki bu türden haberlerin ve beyanatların gazetelerde
çoğalması üzerine İnönü ve Sıkıyönetim komutanlığından aynı gün iki açıklama gelmiştir.</div>
<div class="MsoNormal">
İnönü, yayınladığı beyannamesinde, seçim döneminin “zehirli
sözlerinin” karşılıklı bağışlanmasını ve vatanda huzurlu bir çalışma döneminin
açılmasını istemiştir132. Sıkıyönetim komutanlığı ise, yapmış olduğu tebliğde,
seçim sonuçları üzerine yapılan “halkı şüpheye düşürücü ve memleketin huzurunu
sarsıcı” yazılara karşı harekete geçeceğini bildirmiştir133. Sıkıyönetim
komutanlığının bu kararları sonrasında DP, sıkıyönetimin kaldırılması için
Başbakanlığa bir dilekçe gönderdiyse de buna müspet bir cevap alamamıştır134.
Bu kararlardan sonradır ki, gazetelerde seçim sonuçlarına ilişkin haber ve
yazılar kesilmiştir. Demokratlar gazetelerde dile getiremedikleri tepkilerini
bu kez mitingler yoluyla yapmayı denemişlerdir. İzmir başta olmak üzere, Bursa,
Balıkesir, Adana ve Ankara’da mitingler düzenlenmiş, DP’liler seçimlerde
yapılan hile ve yolsuzluklara karşı tepkilerini ortaya koymuşlardır135.</div>
<div class="MsoNormal">
Seçimlerde mağdur edildiklerini iddia edenler, seslerini
duyurabilmek adına ellerindeki her türlü imkanı kullanmaya çalışmışlardır.
Sorumluluk makamında bulunan kişilere telgraf çekmek, dilekçe vermek bu
yöntemlerden en çok başvurulanı olmuştur. Memleketin muhtelif bölgelerinden
Başbakanlığa ve İçişleri Bakanlığı’na şikayet dilekçeleri gönderilmiştir.</div>
<div class="MsoNormal">
Bu türden şikayetin yapıldığı illerden bir tanesi Bursa’dır.
Demokrat Parti il Başkanı Hulusi Köymen, Başbakan’a gönderdiği telgrafta Bursa
mitinginde dile getirdikleri yolsuzlukları şu şekilde sıralamıştır136:
“1-Yapılan seçimde, seçmenlerden mühim bir kısmının rey hakları kuvvet ve
cebirle müdahale edilip kanunun himaye ettiği seçim serbestliği ihlal
olunmuştur. 2- Yapılan tazyiklere rağmen seçicilerin çoğu Demokrat Parti
adaylarına rey verdikleri halde bu reyler, mümessil bulundurmayan sandıklarda
sandık komisyonlarınca ve mümessil bulundurulan sandıklarda ise komisyonların
doldurdukları hakiki mazbatalar ayrıca bu komisyonlara boş olarak
imzalattırılan diğer mazbatalarla değiştirilmek suretiyle her iki partinin
adaylarının reyleri tersine gösterilmiştir. 3- Sandık komisyonlarının
mazbataları doğruca seçim kuruluna tevdi edilmek icap ederken komisyonlar
bunları nahiye müdürlerine, kaymakamlara ve vilayette maiyet memurlarına teslim
etmiş ve seçim kurulları mazbatalara ancak bir gün sonra el koymuşlardır. Bu
arada mazbataların hakiki mahiyetleri yukarıda arz edilen şekilde
değiştirilmiştir.”</div>
<div class="MsoNormal">
Hulusi Köymen’in sıraladığı türden yolsuzlukları anlatan bir
başka telgrafta Muğla’dan gönderilmiştir137. Muğla’da DP’nin 5 milletvekilinden
4’ünü almasına rağmen seçimlerde yolsuzluk yapıldığına dair şikayet yapılması
dikkate şayandır.</div>
<div class="MsoNormal">
Seçimlerde yolsuzluk yapıldığı yönündeki şikayetler sadece
DP cephesinden gelmemiştir. Seçime bağımsız olarak katılan adaylardan da bu
yönde tepkiler gelmiştir. Bu adaylardan birisi Kayseri’den seçimlere bağımsız
aday olarak katılan Emekli General Hüseyin Emir Erkilet’dir. İçişleri Bakanı
Hilmi Uran’a gönderdiği telgrafında Kayseri’de seçimlerde hile ve yolsuzluk
yapıldığından, memurların tarafsız kalmadıklarından bahsetmiş ve tahkikat
yapılmasını istemiştir138. Emekli General, seçimlerdeki hile ve yolsuzluklardan
hareketle hükümete ülkedeki demokratik hayatın gelişimi ile ilgili çok önemli
uyarılarda bulunmuştur.</div>
<div class="MsoNormal">
<br />
Seçimden Sonraki Gelişmeler ve Seçim Tutanaklarına İlişkin Hile ve Yolsuzluk
İddialarının TBMM’de Görüşülmesi</div>
<div class="MsoNormal">
Seçimlerin yapılması ve seçim mağdurlarının tepkilerini dile
getirmesinden sonra merak edilen konulardan birisi DP’nin tavrının ne olacağı
olmuştur. DP teşkilatı, Meclis’e girmeyerek seçimlerde yapılan muameleye tepki
göstermek istediyse de partinin üst düzey yöneticileri bu fikri uygun bulmamışlardır139.
DP’nin kurucuları, mazbatalarını alarak Ankara’nın yolunu tutmuşlardır. Fevzi
Çakmak ve DP’nin kurucuları Ankara’da halkın coşkulu tezahüratları ve sevgi
gösterileriyle karşılanmışlardır140. Aynı gün DP kurucuları, Fevzi Çakmak’ı
evinde ziyaret etmişlerdir.</div>
<div class="MsoNormal">
Meclis’in açılmasından bir gün önce toplanan CHP grubu,
Kazım Karabekir’i Meclis başkanlığına aday göstermiştir141. Demokrat Parti ise
Meclis başkanı adayı olarak Yusuf Kemal Tengirşek’i belirlemiştir142. 5 Ağustos
tarihinde Meclis törenle açılmış, Meclis’in açılışından sonra da Meclis
Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılmıştır. Meclis Başkanlığına CHP’nin
adayı Kazım Karabekir seçilirken, İnönü 388 oyla Cumhurbaşkanlığına
seçilmiştir. Demokrat Parti’nin Cumhurbaşkanlığına aday gösterdiği Mareşal
Fevzi Çakmak ancak 59 oy alabilmiştir143.</div>
<div class="MsoNormal">
İsmet İnönü Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Meclis’e
girişinde protesto amacıyla DP’liler ayağa kalkmamışlardır144. CHP’liler bunu
Cumhurbaşkanlığı makamına yapılmış bir saygısızlık olarak kabul edip
kınamışlardır145. DP’liler ise bu hareketlerini, milli iradenin hiç kimse
önünde ayağa kalkmayacağının bir göstergesi olarak yorumlamışlardır146.</div>
<div class="MsoNormal">
DP’lilerin İnönü’ye yaptıkları muamelenin bir benzerini
CHP’liler de Mareşal Fevzi Çakmak’a yapmışlardır. Mareşal’in Meclis’e girişi
sırasında CHP’liler onu alkışlamamışlardır. CHP’lilerin bu tavrını Mareşal bir
gazeteciye şu şekilde değerlendirmiştir: “Ben müstakil bir milletvekiliyim.
Beni millet seçti. Ben ne Halk Partisi’ndenim, ne de Demokrat Parti’denim. Meclis’te
yemin ederken Halk Particiler beni adeta istiskal ettiler. Bana tezahürat
yapanlar Demokrat milletvekilleri idi. Halkın hakiki reyi ile Meclis’e girmiş
bulunan bu milletvekillerinin tezahüratı beni çok mütehassıs etti. Şimdi
millete bir beyanname neşredeceğim ve diyeceğim ki: “Eğer beni seviyorsanız,
memleketin hürriyet ve selamete kavuşmasını istiyorsanız; Halk Partisi’nden
ayrılınız, Demokrat Parti’ye geçiniz147”</div>
<div class="MsoNormal">
DP, Meclis açıldıktan sonra 37 ilin ve 27 milletvekilinin
seçim sonuçlarına yönelik itirazlarda bulunmuştur148. Bundan sonra Meclis, 12
Ağustos tarihinde seçim mazbatalarını tetkik edecek olan otuz kişilik bir
komisyon oluşturmuştur149. Üyelerinden 8 tanesi DP’li 22’si de CHP’li olan
komisyon on günlük bir çalışmanın ardından itirazlara ilişkin raporlarını
Meclis’e sunmuştur150. DP’liler, bu sırada, CHP’lilerden seçimlerin sembolik
olarak bir ilde (İzmit) iptal edilerek yeniden yapılmasını istemişler ise de bu
istek iktidar tarafından kabul görmemiştir151. Görüşmeler sırasında, özellikle İstanbul,
Ankara ve Trabzon’a ait tutanaklarda CHP ve DP’liler arasında sert tartışmalar
yaşanmıştır.</div>
<div class="MsoNormal">
DP’liler, CHP’nin İstanbul’da kazanan adaylarının
tutanaklarının iptalini ve yerlerine DP’nin adaylarından bazılarının TBMM’ye
katılmasını istemiştir152. DP adına söz alan Abdurrahman Münip Berkant,
seçimlerle ilgili olarak “..zaten seçim başından, yani kanunundan bozuktur. İlk
iş olarak bu kanunun eksik ve noksanlarını düzeltmek lazımdır” şeklinde sözler
sarf etmiştir153. CHP adına konuşan Süreyya Örgeevren, Abdurrahman Münip Bey’i,
“mesleki bilgilerini kötüye kullanarak devlet hazinesinden para çalmakla”, Rıza
Zeki Sporel’i ise çağrıldığı halde Milli Mücadele’ye katılmamakla
suçlamıştır154. Nihayetinde yapılan oylamaların neticesinde CHP’nin İstanbul
milletvekillerinin tutanakları alkışlarla kabul edilmiştir. Daha sonraki
tarihlerde, DP listesinden İstanbul milletvekili seçilmiş olan Zeki Rıza
Sporel, Abdurrahman Münip Berkant, Senihi Yürüten, Burhan Cahit Morkaya ve
Salamon Adatto’nun seçim tutanakları reddedilmiştir155.</div>
<div class="MsoNormal">
Mareşal Fevzi Çakmak, görüşmeler sırasında söz alarak, önce
emekliliğinden iki buçuk yıl sonra milletvekili adayı olmasındaki amacını şu
sözlerle izah etmiştir: “Maksadım cihandaki demokrasi terakkiyatına uyarak
bizde de milli hâkimiyetin bihakkın tesisi idi. Milletin bu muhabbetini
çekemeyen bazı müstebit artıklarından gördüğüm tezyif, tahkir, hatta tehditlere
rağmen milletin hukukunu kanunen müdafaaya karar verdim.” Milletvekili
olmasındaki maksadını bu cümlelerle ifade eden Mareşal, seçimlere ilişkin
kanaatlerini de şu sözleriyle belirtmiştir: “Zor ve hile ile seçimlere fesat
karıştırılmıştır. Bunu örtmek için gazeteler susturulmuştur.”</div>
<div class="MsoNormal">
Fuat Köprülü ise Ankara’nın ilçe ve köylerinde seçimlerin
öncesinde ve seçimler sırasında partilerinden olan vatandaşa karşı idari
yetkililerce yapılan baskı ve tazyikten, netice itibariyle de seçimlere
müdahaleden bahsetmiştir. Örnek olarak da, Polatlı Kaymakamı’nın muhtarları
toplayarak, seçimleri Halk Partisi’ne kazandıracaklarına dair Kuran ve tabanca
üzerinde yaptırdığı yemini vermiştir. Köprülü, seçim günü köylere gönderilen
mümessillerinin kaymakam ve nahiye müdürlerince engellendiğini, bir köyde ise
gönderilen mümessillerini “ağaca bağlı” olarak bulduklarını anlatmıştır. Ankara
merkezinde seçimlerin “tam bir dürüstlük” ve “tamamıyla medeni bir şekilde
cereyan ettiğini” söylemiştir156.</div>
<div class="MsoNormal">
Trabzon’un seçim tutanaklarının görüşülmesi sırasında
muhalefet adına Hasan Dinçer söz alarak, seçimler esnasında yapılan “baskı ve
tazyik”lerden, DP’ye oy veren vatandaşların jandarma tarafından dövülmesinden
bahsetmiştir. Seçim komisyonlarının seçmen listelerine riayet etmeksizin
usulsüz oy kullandırdığını, bazı köylerde “ölülere rey attırıldığı”nı öne
sürmüştür157.</div>
<div class="MsoNormal">
Muhalefetin bu tür iddialarına CHP adına, seçim sırasında
İçişleri Bakanı olan Hilmi Uran cevap vermiştir. Hilmi Uran, seçimlere ait
istatistikî bilgiler verdikten sonra, seçim öncesinde ve sonrasında yaşanan
olayları iktidarın penceresinden uzun uzun anlattıktan sonra seçimlerle ilgili
hile, baskı ve tazyik iddialarına; “hak arama konusundan çıkarılarak,
propaganda ve demagoji sahasına kasten intikal ettirilmiş ve her şikayet diğer
bir şikayetle kasten beslenmiş bulunmaktadır” diyerek cevap vermiş ve
seçimlerin “umulan ve beklenenin üstünde bir intizamla çok dürüst ve çok
kanuni” bir şekilde yapıldığını söylemiştir158.</div>
<div class="MsoNormal">
CHP adına söz alan Faik Ahmet Barutçu ve Süreyya Örgeevren
ise muhalefetin seçimlere dönük iddialarını “seçimleri kirletmeye dönük
mesnetsiz iddialar” olarak değerlendirmişler ve DP’lilere ağır ithamlarda
bulunmuşlardır159. İktidar partisi adına söz alan milletvekilleri tutanaklar
üzerindeki şikayet ve iddiaların sebepleri üzerinde durmak yerine bu iddia ve
şikayetleri reddetmeyi, meseleyi sulandırmayı hatta muhaliflere hakaret etmeyi
tercih etmişlerdir160. Muhalefetin seçim tutanaklarına ilişkin hile ve
yolsuzluk iddialarının hiçbir yerde, seçimlerin iptal edilmesi için yeterli ve
geçerli sebepler olmadığını ifade etmişlerdir161. İktidar partisi
milletvekillerinin bu tavrı, görüşmelerin başından sonuna kadar devam etmiştir.
Muhalefetin seçimlerle ilgili kanaatini Aydın’dan seçilemeyen Adnan Menderes,
seçim tutanaklarının görüşülmesi sırasında şu şekilde belirtmiştir162:
“Muhterem arkadaşlar; kim ne derse desin 21 Temmuz tarihinde yapılan milletvekili
seçimlerinde birçok yolsuzluklar ve kanunsuzluklar olduğu hakkında teessüs eden
kanaat umumidir. Bu kanaatin bütün vicdanlarda yer etmesinde sebep kanunu
tatbike memur makamlar ve vazifeliler tarafından türlü türlü kanunsuz hareket
ve muamelelerin, her çeşitten tazyik ve tehditlerin, zor ve şiddet kullanma
hadiselerinin her yerde açıktan açığa yapılmış olması ve bu mübalatsızca
işlenen kanunsuzluklarının ıstırabına şehirlerde, kasabalarda ve köylerde yığın
yığın vatandaşların bizzat maruz kalmış bulunmalarıdır. Bu itibarla denilebilir
ki, mazbatalarını tetkik ve müzakere etmekte olduğumuz son milletvekili
seçimlerinin milli iradeyi tecelli ettiremediğine dair olan en hakiki delil,
Türk milletinin vicdanında yerleşmiş olan kanaattir.”</div>
<div class="MsoNormal">
Böylelikle, iktidar ve muhalefet milletvekilleri arasında
yaşanan sert tartışmaların ve uzun süren görüşmelerin ardından Meclis, 37 ile
ait 350 milletvekilinin tutanaklarını onaylamıştır163.</div>
<div class="MsoNormal">
<br />
SONUÇ</div>
<div class="MsoNormal">
Cumhuriyet Türkiye’si, demokrasinin inkişafı adına,
Meşrutiyet dönemlerinden önemi yadsınamayacak bir birikim devralmıştır.
Cumhuriyet’in ilanından sonra, yeni rejimin karakteri, demokrasiden ziyade
tekpartili, otoriter bir rejime doğru kaymıştır. Devrim hareketleri içerisinde
iki kez çok partili hayata geçilme teşebbüsünde bulunulduysa da bu girişimler
başarıya ulaşamamıştır. Bu iki girişimin sonrasında, iktidar partisi olan
CHP’nin karşısında; ister doğal yollardan oluşmuş olsun, isterse güdümlü bir
şekilde oluşturulmuş olsun, bir muhalefet partisinin siyasi hayatta
kalamayacağı anlaşılmıştır. Bu denemelerden sonraki süreçte rejim, daha
otoriter bir görünüm almış ve giderek parti-devlet bütünleşmesine doğru
yönelmiştir. Öyle ki, II. Dünya Savaşı süresince Türkiye, tekpartili otoriter
Şef’lik rejimi ile yönetilmiştir.</div>
<div class="MsoNormal">
II. Dünya Savaşı’nda demokrasi taraftarı devletlerin galip
geleceğinin anlaşılması ve Türkiye’nin Sovyet tehdidi ile karşı karşıya
kalması, çok partili hayata geçiş için önceden mevcut olan iç dinamikleri
harekete geçirmiştir. Yönetim erkini elinde bulunduran Milli Şef, ülkeyi dış
politika alanında yalnızlıktan kurtarmak, rejimin dışarıdan görünümünü
değiştirmek adına sınırlı da olsa rejimi normalleştirmek ve çok partili siyasi
hayata geçmek zorunda kalmıştır. Denilebilir ki, çok partili hayata geçiş için
önceden mevcut olan, savaşın getirdiği olumsuzluklarla iyice olgunlaşan iç
dinamikleri, savaş sonrasının dış dinamikleri harekete geçirmiştir.</div>
<div class="MsoNormal">
1946 yılının başında muhalefet partilerinden DP’nin
kurulması ve teşkilatlanmaya başlamasıyla birlikte siyasi atmosfer
hareketlenmiştir. İktidar partisi olan CHP, teşkilatlanmaya başlayan
muhalefetin varlığına değer atfetmiş, ancak tam anlamıyla teşkilatlanıp
güçlenmesine, hele hele iktidara oynamasına tahammül edememiştir. Bu nedenledir
ki, seçim kanunu da dahil muhalefetin hızını kesecek olan demokratik yaşama
aykırı kanunları tümüyle ortadan kaldırmak yerine nisbî bir yumuşamayı uygun
görmüştür. Dahası, seçimleri öne alarak teşkilatlanma çabası içerisinde olan
muhalefeti, demokratik olmayan seçim kanunu ile seçimlere gitmeye zorlamıştır.
İktidar partisi, rejimin tam olarak demokratik bir hüviyet kazanmasından ziyade
dizginlerin elinde olmasına ve dışarıdan “birden fazla parti arasında seçim
yapılıyor” görüntüsünün sağlanmasına önem vermiştir.</div>
<div class="MsoNormal">
İktidar partisinin kendisine açtığı özgürlük alanı içinde
ayakta kalmaya mahkum olan DP, iktidar partisinin oldubittilerini kabullenerek
sonuçlarını önceden kestirebildiği seçimlere girmeyi uygun görmüştür. Ülkenin
tamamında teşkilat kuramayan DP, CHP’nin karşısına, iktidar olabilmek amacıyla
değil; mümkün olduğunca fazla ve belli isimlerle Meclis’e girmek amacıyla
çıkmıştır. Adaylarının profilini ve sayısını bu amaca uygun şekilde
oluşturmuştur. Meşhur isimleri ve bilinen adayları birkaç seçim çevresinden
seçmen karşısına çıkarmıştır. CHP ise sayısal olarak rakibinden üstün bir aday
listesiyle bütün seçim çevrelerinde seçim yarışına katılmıştır.</div>
<div class="MsoNormal">
Seçimlerin öncesinde halka karşı yapılan propaganda
konuşmalarında ve medyada CHP’liler muhalefeti en ağır sözlerle itham
etmişlerdir. Muhalefetin yaptıklarından daha çok, kendi bakış açılarını ve
düşüncelerini anlatmayı/yazmayı tercih etmişlerdir. Muhalefet ise, halka karşı
yaptıkları konuşmalarda çok daha ölçülü ve dikkatli davranmıştır. Özellikle,
partilerin üst düzey görevlileri “laiklik karşıtı” ve “Komünist taraftarlığı”
şeklinde değerlendirilebilecek söylem ve eylemlerden kaçınmışlardır. Ancak,
muhalefetin bu ölçülü ve dikkatli tavrı türlü isnatlarla karşı karşıya
kalmalarını önlemekten uzak kalmıştır.</div>
<div class="MsoNormal">
1946’nın yazında Türk toplumu, daha önce alışık olmadığı
türden seçim günleri yaşamıştır. Partili olan, olmayan, adayların seçim
konuşmalarını dinlemişlerdir. İlk defadır ki, kendilerinin ikna edilmeye
çalışıldığını, hal ve hatırlarının sorulmaya başlandığını görmüşlerdir.
Kimileri ise, iktidar partisinden olmamanın, muhalefetin safında yer almanın
cezasını çekmişlerdir. Her ne olursa olsun bu günler, Türk toplumunun siyasi
hayatında yeni bir dönemin başladığının göstergesi olmuştur.</div>
<div class="MsoNormal">
Seçim sonuçları açıklandığında, beklendiği gibi sayısal
çoğunluğu iktidar partisi CHP almıştır. Ancak seçimin gerçek galibi, özellikle
İstanbul ve Ankara merkezinde kazanmayı başaran DP olmuştur. Çankaya’da seçim
sonuçları açıklandığında İsmet İnönü’nün DP’nin en az oy alan adayından daha az
bir oya sahip olduğu görülmüştür. Seçim öncesi yapılan uyarılara rağmen,
partilerini önceden beri “kahir ekseriyet”le kazandırmaya alışmış olan parti
teşkilatı ve bazı idare amirleri seçimin masumiyetine de gölge düşürmüşlerdir.
Demokratik olmayan seçim kanunu ve iktidar partisinin siyasi hayata olan
hakimiyeti her türlü hile ve yolsuzluğa imkan vermiştir. Halkın iradesi sandığa
yansıdığı şekilde çıkmamış, bu yüzden de, 21 Temmuz 1946 seçimleri Türk
toplumunun siyasi vicdanında ve demokrasi tarihimizde tedavisi mümkün olmayan
bir yara açmıştır. Nihayetinde de demokrasi tarihimizde “hileli, şaibeli
seçimler” olarak görülmüş, hep tartışılan bir seçim olarak önümüzde durmuş,
durmaya da devam edecektir.</div>
<div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">
<hr align="center" color="#cdcdcd" noshade="" size="2" style="width: 8.0in;" width="768" />
</div>
<div class="MsoNormal">
<br />
KAYNAKÇA<br />
<br />
ARŞİVLER</div>
<div class="MsoNormal">
<br />
Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi<br />
<br />
KİTAPLAR</div>
<div class="MsoNormal">
Ahmad Feroz-Turgay Bediya, Türkiye’de Çok Partili
Politikanın Açıklamalı Kronolojisi (1945–1971) Bilgi Yayınevi, Ankara 1976.</div>
<div class="MsoNormal">
Akandere, Osman, Milli Şef Dönemi (Çok Partili Hayata
geçişte Rol Oynayan İç ve Dış Tesirler 1938-1945), İz Yayıncılık, İstanbul
1998.</div>
<div class="MsoNormal">
Albayrak, Mustafa, Türk Siyaset Tarihinde Demokrat Parti
(1946-1960), Ankara 2004.</div>
<div class="MsoNormal">
Ateş, Nevin Yurtsever, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşu ve
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Sarmal Yay., İstanbul 1994.</div>
<div class="MsoNormal">
Avşar, Abdülhamit, Serbest Cumhuriyet Fırkası, Kitabevi
Yay., İstanbul 1988.</div>
<div class="MsoNormal">
Aydemir, Şevket Süreyya, II. Adam, Cilt II, Remzi Kitabevi,
İstanbul-2000.</div>
<div class="MsoNormal">
Bilâ, Hikmet, CHP (1919-1999), Doğan Kitapçılık Yay.,
İstanbul 1999.</div>
<div class="MsoNormal">
Burçak, Rıfkı Salim, Türkiye’de Demokrasi’ye Geçiş
(1945-1950), Olgaç Yay., 1954.</div>
<div class="MsoNormal">
Celal Bayar’ın Söylev ve Demeçleri (1946–1950), (Hazırlayan:
Özel Şahingiray), Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul 1999.</div>
<div class="MsoNormal">
Çavdar, Tevfik, Türkiye’nin Demokrasi Tarihi (1950–1995), 2.
Baskı, İmge Kitabevi, Ankara 1996.</div>
<div class="MsoNormal">
Ekinci, Necdet, II. Dünya Savaşı’ndan Sonra Türkiye’de Çok
Partili Düzene Geçişte Dış Etkenler, İstanbul 1997.</div>
<div class="MsoNormal">
Emrence, Cem, Serbest Cumhuriyet Fırkası, İletişim Yay.,
İstanbul 2006.</div>
<div class="MsoNormal">
Erer, Tekin, Türkiye’de Parti Kavgaları, Çınar Matbaası,
İstanbul 1996.</div>
<div class="MsoNormal">
Eroğul, Cem, Demokrat Parti, Tarihi ve İdeolojisi, İmge
Kitabevi, Ankara 1990.</div>
<div class="MsoNormal">
Goloğlu, Mahmut, Demokrasiye Geçiş (1946-1950), Kaynak Yay.,
İstanbul 1982.</div>
<div class="MsoNormal">
Gülcan, Yılmaz, Cumhuriyet Halk Partisi (1923-1946), Alfa
Yay., İstanbul 2001.</div>
<div class="MsoNormal">
Gürkan, Nilgün, Türkiye’de Demokrasiye Geçişte Basın,
İletişim Yay., İstanbul 1998.</div>
<div class="MsoNormal">
Kabasakal, Mehmet, Türkiye’de Siyasal Parti Örgütlenmesi
(1908-1960), Tekin Yay., İstanbul 1991.</div>
<div class="MsoNormal">
Karpat, Kemal H. Türk Demokrasi Tarihi, Sosyal, Ekonomik,
Kültürel Temeller, Afa Yayınları, İstanbul 1996.</div>
<div class="MsoNormal">
Kıran, Haydar, Olaylar ve Belgelerle 1946 Seçimleri ve Yakın
Demokrasi Mücadelemiz, İstanbul 1990.</div>
<div class="MsoNormal">
Kıran, Haydar, 1946 Seçimleri ve Senirkent Faciası, Polemika
Yayınları, İstanbul 1976.</div>
<div class="MsoNormal">
Koçak, Cemil, Türkiye’de Milli Şef Dönemi (1938-1945),
Ankara 1985.</div>
<div class="MsoNormal">
Nadi, Nadir, Perde Aralığından, Çağdaş Yay., İstanbul 1979.</div>
<div class="MsoNormal">
Okyar, Osman- SEYİTDANLIOĞLU, Mehmet, Fethi Okyar’ın
Anıları, Türkiye İş Bankası Kültür Yay., Ankara 1997.</div>
<div class="MsoNormal">
Öner, Kenan, Siyasi Hatıralarım ve Biz de Demokrasi, Osman
Bey Matbaası, İstanbul 1948.</div>
<div class="MsoNormal">
Timur, Taner, Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçiş, İmge
Kitabevi, Ankara 2003.</div>
<div class="MsoNormal">
Toker, Metin, Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları Tek
Partiden Çok Partiye, Bilgi Yayınevi, İstanbul 1990.</div>
<div class="MsoNormal">
Tunaya, Tarık Zafer, Türkiye’de Siyasi Partiler (1859-1952),
Arba Yayınları, İstanbul 1952.</div>
<div class="MsoNormal">
Tuncer, Erol, 1946 Seçimleri, TESAV, Ankara 2008.</div>
<div class="MsoNormal">
Uran, Hilmi, Hatıralarım, Ayyıldız Matbaası, Ankara 1959.</div>
<div class="MsoNormal">
Uyar, Hakkı, Tek Parti Dönemi ve Cumhuriyet Halk Partisi,
Boyut Yay., İstanbul 1998.</div>
<div class="MsoNormal">
Yalman, Ahmet Emin, Yakın Tarihte Gördüklerim ve
Geçirdiklerim (1922–1971), Pera Turizm Ticaret A.Ş, İstanbul 1997.</div>
<div class="MsoNormal">
Yeşil, Ahmet, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Cedit
Neşriyat, Ankara 2002.</div>
<div class="MsoNormal">
Zürcher, Eric Jan, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Bağlam
Yay., İstanbul 1992.</div>
<div class="MsoNormal">
<br />
MAKALELER</div>
<div class="MsoNormal">
Akandere, Osman, “Çok Partili Hayata Geçiş Sürecinde 1945’de
Görülen Siyasal Muhalefet ve Demokrat Parti’nin Kurulması”, Selçuk Üniversitesi
Atatürk Araştırma ve Uygulama Merkezi Ata Dergisi, Sayı: VII, Konya 1997,
s.331-353.</div>
<div class="MsoNormal">
Akandere, Osman, “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Bir
Denetleme ve Kontrol Organı Olarak Müstakil Grup’un Yapısı ve İşlevi”, SDÜ Fen
Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 3, Yıl: 1998, Isparta 1998,
s. 65-80.</div>
<div class="MsoNormal">
Akandere, Osman, “İkinci Dünya Savaşı’ndan Sonra Çok Partili
Hayata Geçişte Kurulan İlk Muhalefet Partisi “Millî Kalkınma Partisi”, Selçuk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sosyal, sayı: 4, Yıl: 1999, s.
193-211.</div>
<div class="MsoNormal">
Akandere, Osman, “Bir Demokrasi Beyannamesi Olarak “Dörtlü
Takrir’in” Amacı ve Mahiyeti”, Uluslararası Türkiye Cumhuriyeti Sempozyumu
Bildirileri Kitabı, Isparta 2008, s. 260-270.</div>
<div class="MsoNormal">
Tecer, Ahmet Kutsi, “Kurultay ve Fikir Hayatımız”, Ülkü,
c.X, sayı: 112, (16 Mayıs 1946), Ankara 1946</div>
<div class="MsoNormal">
<br />
SÜRELİ YAYINLAR</div>
<div class="MsoNormal">
<br />
Gazeteler<br />
<!--[if !supportLineBreakNewLine]--><br />
<!--[endif]--></div>
<div class="MsoNormal">
Ulus</div>
<div class="MsoNormal">
Tanin</div>
<div class="MsoNormal">
Son Posta</div>
<div class="MsoNormal">
Yeni Türkiye</div>
<div class="MsoNormal">
Yeni Sabah</div>
<div class="MsoNormal">
Vakit</div>
<div class="MsoNormal">
<br />
Dergiler</div>
<div class="MsoNormal">
Ayın Tarihi</div>
<div class="MsoNormal">
TBMM Tutanak Dergisi</div>
<div class="MsoNormal">
Ülkü</div>
<div class="MsoNormal">
<br />
TEZLER</div>
<br />
<div class="MsoNormal">
BATMAZ, Dilek, Türkiye’de Çok Partili Dönemde Seçimler,
Anadolu Üniversitesi Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir 2004.</div>
DEMOKRATLAR KULÜBÜ DERNEĞİhttp://www.blogger.com/profile/14236241905500351712noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4628939149320771055.post-41812254759203260012016-05-12T09:32:00.000-07:002016-05-12T09:33:52.591-07:00DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE KÜRT SORUNU: GELİŞİMİ VE ETKİLERİ THE KURDISH PROBLEM IN DEMOCRATIC PARTY PERIOD: ITS PROGRESS AND INFLUENCES Yrd. Doç. Dr. Fuat UÇAR Giresun Üniversitesi Rektörlük Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjLWQIy0YhKSQLa1wUV2Btv5kOGwt0ebbU09RA8bSBSGsYKwlBlvQBGw0OXaTjxBc1M4E5DkRW7xFKOSGgAs-m1ln9d1tqvARcQRmLvfbAl3U5LDT-u0cSp_dBgEgj7Mp5Oz4jh5rShuFui/s1600/4%2527L%25C3%259C+TAKR%25C4%25B0R+1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjLWQIy0YhKSQLa1wUV2Btv5kOGwt0ebbU09RA8bSBSGsYKwlBlvQBGw0OXaTjxBc1M4E5DkRW7xFKOSGgAs-m1ln9d1tqvARcQRmLvfbAl3U5LDT-u0cSp_dBgEgj7Mp5Oz4jh5rShuFui/s1600/4%2527L%25C3%259C+TAKR%25C4%25B0R+1.jpg" /></a><span style="color: #073763; font-size: x-small;"><b>The Journal of Academic Social Science Studies</b></span><br />
<span style="color: #073763; font-size: x-small;"><b>International Journal of Social Science</b></span><br />
<span style="color: #073763; font-size: x-small;"><b>Doi number:http://dx.doi.org/10.9761/JASSS3252</b></span><br />
<span style="color: #073763; font-size: x-small;"><b>Number: 43 , p. 175-200, Spring I 2016</b></span><br />
<span style="color: #073763; font-size: x-small;"><b>Yayın Süreci Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date - Yayınlanma Tarihi / The Published Date, </b></span><b style="color: #073763; font-size: small;">04.01.2016 13.03.2016</b><br />
<span style="color: red;"><b><span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: x-large;">DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE KÜRT SORUNU: </span></b><b><span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: x-large;">GELİŞİMİ VE ETKİLERİ</span></b></span><br />
<span style="color: #990000;"><b><span style="font-size: large;">THE KURDISH PROBLEM IN DEMOCRATIC PARTY PERIOD: ITS </span></b><b><span style="font-size: large;">PROGRESS AND INFLUENCES</span></b></span><br />
<b><span style="color: blue;">Yrd. Doç. Dr. Fuat UÇAR</span></b><br />
<span style="color: #073763;">Giresun Üniversitesi Rektörlük Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü</span><br />
<span style="color: #073763;">Öz</span><br />
Kürt Sorunu, Osmanlı İmparatorluğu'nda; II. Abdülhamit, İttihat ve Terakki dönemlerinden Cumhuriyet Dönemine kadar yöneticiler nezdinde hassasiyetini koruyan bir konu olmuştur. Cumhuriyet'in ilanından sonra, tek parti ve çok partili dö-nemlerde de güncelliğini koruyan Kürt Sorunu, 1950-1960 yılları arasında Demokrat Parti (DP) Döneminde de geleneksel politikaların dışında farklı uygulamalara konu olmuştur. Bu dönemde Kürt Sorunu, yöneticiler tarafından geleneksel olarak sadece asayiş sorunu olarak görülmenin dışında, iç ve dış etkenlerin de etkisiyle ortaya çıkan demokratikleşmeler sonucunda bir "yumuşama" dönemine girmiştir. Bu süreçte tek parti döneminde sürgüne gönderilenlerin yerlerine dönmeleri ve mülklerini edinmelerine izin verilmesi ile meclise temsilci olarak girmeleri en önemli gelişmeler olmuştur. Bu çerçevede Kürt Sorunu, 1934 İskan Kanunu'nun ve Umum Müfettişlikler'in kaldırılması ile çeşitli dernekler ve yayınların da ortaya çıkmasıyla Kürt Kimliği'ne ilişkin bir bilinçlenme meydana gelmiştir.<br />
Yine DP döneminde, ülke genelinde uygulanan çeşitli liberal politikaların sonu-cunda yöneticilerin, önde gelen Kürt ağa ve şeyhleri ile işbirliği ve ittifak içine girmeleri, özellikle bu ağa ve şeyhlerin de etkisiyle DP'nin, doğu ve güneydoğu bölgelerinde CHP'ye nazaran daha fazla güç kazanmasına neden olmuştur. Siyasal ve ekonomik gelişmeler sonucunda DP döneminde ortaya çıkan bu ittifakın da etkisiyle ortaya çıkan Kürt kimliğine ilişkin siyasal ve ideolojik bilinçlenme daha sonraki dönemlerde Kürt Hareketi'nin gelişmesinde önemli etkenlerden biri olmuştur.<br />
Anahtar Kelimeler: Kürt Sorunu, Demokrat Parti, Cumhuriyet Halk Partisi, Kırk Dokuzlar Hareketi, Dicle Talebe Yurdu<br />
Abstract<br />
Kurdish problem has been an issue that keeps sensibility in the presence of ex-ecutives from the periods of Abdulhamid II, Union and Progress Association in Ottoman Empire to the Republic period. After the proclamation of the Republic, the Kurdish prob-<br />
176<br />
Fuat UÇAR<br />
lem that has kept up-to-date in single and multi party periods was subjected to different practices out of traditional politics in the period of Democratic Party in 1950-1960. In this period, the Kurdish problem, apart from which was perceived as only public peace prob-lem by executives, got into a “detente term” as a result of democratisation that devel-oped with internal and external factors. During this period, that the ones sent to exile in single party term got into parliament as delegate by being allowed to turn back and ap-propriate became the most important developments. The Kurdish problem within this scope became awareness regarding Kurdish identity with coming out of removing some associations and publications thanks to the removal of Settlement Law in 1934 and Pub-lic Inspectorship.<br />
Once more in the period of Democratic Party, that the executives cooperated with Kurdish aga and sheiks as a result of various liberal politics applied all around the country caused Democratic Party to gain more strength in comparison to Republican People’s Party in eastern and southeastern regions. The political and ideological aware-ness regarding Kurdish identity with the effect of this alliance in consequence of political and economical developments in Democratic Party period became one of the most im-portant factors of Kurdish movement in later periods.<br />
Keywords: Kurdish Problem, Democratic Party, Republican People's Party, 49s Movement, Dicle Dormitory<br />
GİRİŞ<br />
Kürt Sorunu, Türkiye'nin son yıl-lardaki en önemli sorunlarından birisidir. Osmanlı'dan itibaren son yüz yıllık süre-de çeşitli isyanlarla gündeme gelen bu sorun Cumhuriyet Döneminde de devam etmiştir. Cumhuriyet Döneminde, 1925'te Şeyh Said İsyanı, 1926'da Birinci Ağrı İsyanı ve 1927'de İkinci Ağrı İsyanı'nın meydana gelmesiyle bu isyanlara katılanlara yöne-lik 1934 yılında 2510 Sayılı Mecburi İskan Kanunu1 çıkarılmıştır. Daha sonra 1938'de Dersim İsyanı'nın meydana gelmesi ve bastırılmasından sonra 1930'lu yıllar bo-yunca Kürt Sorunu güncelliğini kaybet-miştir. Buna rağmen Atatürk Dönemi Kürt Sorunu bugün en çok tartışılan ko-nulardan biri olarak gündemde yer alma-ya devam etmektedir.2 1938 yılına kadar süren bu isyanlar, dini etmenler ve ya-bancı desteği dışında başka nedenlere de bağlanmıştır. Bu nedenler; Kürtlerin yeni<br />
1 Resmi Gazete, Kanun No: 2510, Sayı: 2733, Kabul Tarihi: 14.6.1934, İlan Tarihi: 21.6.1934.<br />
2 Atatürk Dönemi Kürt Sorunu ve politikaları hakkında daha geniş bilgi için bkz. Serap Yeşiltuna, Atatürk ve Kürtler, 3. Baskı, İleri Yayınları, İstanbul, 2015.<br />
merkezi yönetim sisteminden hoşnutsuz olmaları, bürokratların Kürtlere kaba davranmaları sonucu halkın duyduğu bireysel huzursuzluk ve rahatsızlıklar şeklinde olmuştur.3 1925-1938 dönemine ilişkin Amerika Birleşik Devletleri (ABD)'nin Türkiye gözlemcisi; "Kürt böl-gesinde ciddi ayaklanmalardan sonra devlet hala bu bölgede reform yapmaktan söz ediyor"4 şeklindeki değerlendirmesiy-le yaşananlar isyan olarak nitelendirmiş-tir.<br />
1925-1938 arasındaki bu dönemde devlete yönelik bu tür isyanların ortadan kaldırılmasında sertlik yanlısı bir tutum sergileyen İsmet İnönü bu dönemde baş-bakan olarak görev yapmıştır. Böylece 1938 yılında meydana gelen Dersim İsya-nı'nın bastırılmasından sonra Kürt Soru-nu'nun ne yeni bir ayaklanmaya girişebi-lecek maddi bir kuvveti, ne de ayaklan-manın yerine koyabileceği başka bir stra-<br />
3 Metin Heper, Devlet ve Kürtler, Çev.: Kadriye Göksel, 3. Baskı, Doğan Kitap, İstanbul, 2010, s. 231-232.<br />
4 A.g.e., s. 237.<br />
Demokrat Parti Döneminde Kürt Sorunu: Gelişimi ve Etkileri 177<br />
tejisi kalmıştır.5 Bu şekilde muhalif Kürt hareketi derin bir sessizliğe bürünmüş, milliyetçi Kürt liderler, isyanlar ile bir yere varamayacaklarını görmüşler ve yeni durumu da kabullenmek durumunda kalmışlardır.<br />
Dönemsel olarak zaman zaman alevlenen, zaman zaman da gündemden düşen bu sorun sürekli olarak önemini korumuştur. Bu yönüyle tarihindeki en önemli sürecini yaşayan Kürt Sorunu, Ortadoğu'da ve Türkiye'de her zaman önemli bir politik unsur olmuştur. Bu çerçevede, Kürt Sorunu'na karşı; Osmanlı Devleti’nde Yavuz Sultan Selim'den II. Abdülhamit'e ve İttihat ve Terakki’ye kadar yönetimi elinde bulunduranların hassasiyetleri her zaman devam etmiştir. Yöneticilerin bu hassasiyeti Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla da aynı şekilde önemini korumuştur. Bu süreçte konu ile ilgili tartışmaların bir kısmı so-runun mahiyetinden çok ismi üzerinden yürütülmüştür.<br />
Kürtler, II. Meşrutiyet döneminin getirdiği özgürlük ortamında II. Abdül-hamit ve İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) dönemlerinde diğer unsurlar gibi aktif olarak çeşitli örgütlenme ve etkin bir çaba içerisine girmişlerdir. Daha sonra Kürtler, Milli Mücadele Dönemi’nde Anadolu’nun işgali karşısında, Mustafa Kemal'in önder-liğinde Türkler ile birlikte dayanışma içerisine olmuşlar, Milli Mücadele’nin kazanılmasından ve ulusal bağımsızlığın elde edilmesinden sonra Kürtler Türkler ile ortak bir kader birliği yapmışlardır.<br />
Türkiye Cumhuriyeti, 1923'te cumhuriyetin kuruluşunun ilk yıllarından iktidar değişikliğinin ilk defa yaşandığı 14 Mayıs 1950 seçimlerine kadar geçen süre-<br />
5 Hamit Bozarslan, "Kürd Milliyetçiliği ve Kürd Hareketi (1898-2000)", Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce: Milliyetçilik, Ed.: Tanıl Bora - Murat Gültekingil, C. 4, İletişim Yayınları, İstanbul, 2008, s. 850.<br />
de, yani tek parti dönemi boyunca bir köylü toplumu ve ağırlıklı olarak da ta-rımla uğraşan bir ülke görünümünde olmuştur. Ülke 1950 yılındaki bu iktidar değişikliği ile on yıllık Demokrat Parti (DP) dönemini yaşamıştır. Siyasi, ekono-mik, kültürel vb. yönlerden önemli geliş-melerin yaşandığı bu döneme ilişkin yapı-lan çalışmalar genellikle, DP'nin ya yücel-tilmesi ya da karalanmasına yönelik ol-muştur. Bu çerçevede Kürt Sorunu açısın-dan DP dönemi ve DP'nin Kürt Sorunu'na yaklaşımı mutlaka incelenmesi gereken bir konu olarak önemini korumaktadır.<br />
Kürt Sorunu'na yönelik yapılan çalışmalarda genellikle DP dönemine, Kırk Dokuzlar Olayı'nın dışında çok fazla yer verilmemiş, DP döneminin Kürt So-runu'na ilişkin sosyo-ekonomik ve siyasi gelişmelerinden kaynaklanan dinamiği de sığ ve yerel (lokal) düzeyin dışında yeteri kadar ele alın(a)mamıştır. Bu açıdan DP dönemi, entelektüel düzeyde hareketle-nen ve zaman zamanda da ivme Kürt Sorunu'nun gerek 1960'lı yıllarda, gerekse daha sonraki dönemlerdeki gelişiminin ve etkilerinin bir bütün olarak değerlendiri-lebilmesi ve günümüz Kürt Sorunu'nun dinamiğinin daha iyi anlaşılması açısın-dan önem arz etmektedir. Bu nedenle bu çalışmada on yıllık DP döneminde Kürt Sorunu'nun ve ideolojisinin gelişimi ile etkilerinin incelenmesi amaçlanmıştır.<br />
1. DP İKTİDARI DÖNEMİ KÜRT POLİTİKALARI<br />
Türkiye’nin demokrasi tarihinde önemli bir yere sahip olan 14 Mayıs 1950 seçimlerinde siyasi patilerin seçim kaygı-ları, pek çok konuda tavizi de beraberinde getirmiştir. DP'nin Yeter Söz Milletin slo-ganı ile girdiği 1950 seçimlerinin sonu-cunda iktidarın değişeceğine, CHP'nin baskı politikalarının ortadan kalkacağına yönelik umut halkta bir kurtuluş ve nefes alma kapısı olarak görülmüştür. Kürtler-<br />
178<br />
Fuat UÇAR<br />
de de beklenti aynı olmuş, hem dini has-sasiyetler hem de Kürt kimliği üzerindeki baskıların biraz olsun gevşeyeceği umu-dunun ortaya çıkması sonucu Kürtler de DP'ye yöneltmiştir.6 Naci Kutlay'da bu süreçte; "Kürt muhalefeti ‘doğu' sorununu konuşmaya başladı. 14 Mayıs 1950 Milletve-kili Seçimlerinde Kürtlerin, o günlerin muha-lefet partisi olan Demokrat Parti'yi destekle-yeceğini bekleyenler ihtiyatlıydı. Sindirilmiş Kürtlerin bu hareketini riskli bulanlar vardı. Ancak Kürtler muhalefete oy verdi."7 diyerek DP'nin Kürtlerde bir umut meydana ge-tirdiğini ifade etmiştir. Yine Cihat Baban da, DP'nin 298 milletvekili ile iktidara geleceği tahmininde bulunduğunda Ba-yar, Baban'a; "Evet 298 rakamında hata yok, hatta eksiklik var. İktidarı nasıl olsa alacağız. Doğu vilayetleri üzerinde tereddütlü davran-mış olacaksın, halbuki ben oralarda netice alacağımıza kaniim. Bize oy vereceklerini açıklamıyorlar ama, hemen hemen hepsi karar-lı... Seçimlerde baskıya maruz kalmamak için Halk Partisinin de yüzüne gülüyorlar"8 diye-rek Kürtlere karşı yaklaşımını ve umutlu olduğunu ifade etmiştir. Bu şekilde, yirmi yedi yıllık CHP yönetiminden sonra 1950'de DP'nin iktidara gelmesiyle Os-manlı'dan beri siyasi ve sosyolojik olarak "çevre" konumunda bulunan halk ilk kez bütün sınıf ve katmanları ile "merkeze" doğru yönelmeye başlamış oldu. Türki-ye'de yaşanan bu demokratikleşmeye paralel olarak eskiye göre çeşitli özgür-lüklerin getirilmesi devletin Kürt Soru-nu'na yaklaşımının da değişmesine neden olmuştur.<br />
Özellikle yürürlükten kaldırılan Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu'nun engel-lenmesinde toprak ağaları ile sağlanan ittifak, 1950 seçimlerinde DP’ye asıl des-teğin bu ailelerden gelmesinde etkili ol-<br />
6 Altan Tan, Kürt Sorunu, 10. Baskı, Timaş Yayınları, İstanbul, 2011, s. 316.<br />
7 Naci Kutlay, Kürt Kimliği'nin Oluşum Süreci, Dipnot Yayınları, Ankara, 2012, s. 28-29.<br />
8 Cihat Baban, Politika Galerisi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1970, s. 47.<br />
muştur. Böylece DP'nin merkez yönetici-leri, daha önce karşı tarafta yer almış olsa bile en güçlü Kürt ağa ve şeyhlerini kendi saflarına almakta tereddüt göstermediler. Abdülmelik Fırat'ın ifadesine göre; ‚Mi-sak-ı milli hudutları dahilinde herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır, bütün faaliyetler her yerde aynı olmalıdır.‛9 teması DP tara-fından işlenmiştir. Ayrıca DP’nin liberal görüşlerinin de etkisiyle doğuda yaşayan halkın DP’ye yönelmesini David Mcdowall şu şekilde belirtmiştir:<br />
"1950’lerde ilk demokratik çoğulcu-luk belirtileri ortaya çıktıktan sonra su yüzüne çıkan bu eğilimler, şeyhler ulusal politikada kendi müritlerini muhafazakâr dini ya da sağ kanat partileri desteklemeye teşvik ederler-ken, Kürt milliyetçileri de sol siyaset içinde güç aramaya çalıştı. Zaman içinde her ikisi de birbirleri için kâbusa dönüşecekti.10 (...) Şeyh-lerin ve müritlerinin kaç oy sağlayabileceğini gayet iyi bilen Demokratlar bu duyguları istismar etmekte hızlı davrandılar ve dini özgürlükleri açıkça savundular. (...) Said Nursi 1950’de kendi müritlerini hararetle Demokratları desteklemeye teşvik etti. Bu davranışında yalnız değildi: Said Nursi ile yakın bağları olan, Bitlis ve Hizan civarındaki Mevlana Halid Nakşibendi hareketi de çoğu Kadiri gibi Demokratları destekledi. Demok-ratlar Anadolu’yu saran bir ağ oluşturmuş-lardı ve bu ağın en güçlü olduğu yer doğuy-du."11<br />
Bu şekilde 1950 seçimlerinde ezici bir çoğunlukla iktidara gelen DP, oyların ve doğu bölgesindeki milletvekillerinin önemli bir kısmını CHP döneminde sür-gün edilen ağaların tabanından almış oldu.12 Ayrıca DP, seçim sürecinde önemli<br />
9 Ahmet Yaşar Akkaya, Türkiye'de Darbeler ve Azınlıklar, Ufuk Yayınları, İstanbul, 2014, s. 235.<br />
10 David Mcdowall, Modern Kürt Tarihi, Çev.: Neşenur Domaniç, Doruk Yayınları, Ankara, 2004, s. 292.<br />
11 A.g.e., s. 526.<br />
12 Bunların en önemlisi daha sonra devlet bakanı olan Yusuf Azizoğlu; Mustafa Ekinci (Lice), Edip Altunakar (Diyarbakır), Mehmet Tevfik Bucak (Siverek) ve Nejat Cemiloğlu (Diyarbakır)’dur. 1954<br />
Demokrat Parti Döneminde Kürt Sorunu: Gelişimi ve Etkileri 179<br />
bir adım daha atarak, tek parti dönemin-de sürgün edilmiş bölgenin önemli ailele-rinden bazı isimlere aday listelerinde yer vermeyi13 ve başka vaatleri de gündeme getirerek; ‚(<) Seçim kampanyası dönemin-de ayrıca ‘doğudaki kültürel kısıtlamaların’ bir kısmını ortadan kaldırma ve jandarmanın kırsal kesimlerdeki baskıcı uygulamalarını azaltma sözü de vermişlerdi.‛14 DP'nin bu uygulamaları Altan Tan tarafından, geç-mişteki rejim muhalifi ailelerin çocukları-nın "cesaretle" meclise taşınması DP'nin en büyük başarısı olarak görülmüş ve DP'den sonra da hiçbir partinin bu kadar cesur bir politika sonucu çok sayıda rejim muhalifini bünyesine alıp "eritme ve ken-dine benzetme" operasyonu yap(a)madığı şeklinde değerlendirilmiştir.15 Bu durum daha sonra DP geleneğini devam ettiren Adalet Partisi (AP) tarafından da devam ettirilmiştir. DP'nin, 1947'de ve 1948'de CHP tarafından çıkarılan 2510 Sayılı İskan Ka-nunu’nu tadil eden 5098 Sayılı Kanunu değiştirmesi, 5227 Sayılı Kanun ile yasak-lığı kaldırılan ve boşaltılmış bölgelerde<br />
seçimlerinde DP milletvekili olan Kamuran İnan, Şeyh Sait İsyanı’ndan sonra sürgüne gönderilen Hizan’lı Şeyh Selahaddin’in oğludur. Sürgün trenindeki yük vagonunda doğan İnan, daha sonra AP milletvekili ve Bitlis senatörü olmuş, parti liderliği için 1978’de Süleyman Demirel’e rakip, 1980’li yıllarda ANAP’da yer almış, GAP’tan sorumlu devlet bakanı olmuş ve 1993 yılında Turgut Özal’ın ölümü üzerine cumhurbaşkanlığı için yine Demirel’e rakip olmuştur. Yine sürgün yıllarında Said Nursi’nin müridi olan Kinyas Kartal da 1960’larda Van milletvekilliği ve BMM sözcüsü olan bir aşiret ağasıdır. Sürgünden geri çağrılan ağalardan Yusuf Azizoğlu (Diyarbakır), Ekrem Alican (Erzurum) ve Şeyh Kasım Kufrevi (Kars) yanlarına çok sayıda Kürt’ü de alarak DP’den ayrılarak Özgürlük Partisi’ni kurmuşlardır. Bkz. Mcdowall, a.g.e., s. 528-529, 540.<br />
13 Graham E. Fuller - Henrı J. Barkey, Türkiye’nin Kürt Meselesi, Çev.: Hasan Kaya, Profil Yayıncılık, 3. Baskı, İstanbul, 2013, s. 37.<br />
14 Cem Eroğul, Demokrat Parti: Tarihi ve İdeolojisi, İmge Kitabevi, Ankara, 1990,s. 49.<br />
15 Tan, a.g.e., s. 316.<br />
köyler teşkili ve halkının yerleştirilmesi hakkında çıkardığı 5826 Sayılı Kanun ile yasak bölge ilan edilen yerlerde yerleşimi serbest bırakarak ve tapuya bağlı olarak devlete geçmiş olan taşınmazları eski sahiplerine geri verilmesini sağlaması, Kürtlere yönelik bir adımı olarak sürgün-deki Kürt ailelerinin, yaşadıkları toprakla-ra geri döndükten sonra çoğunun iktidar partisine destek vermesine neden olmuş-tur.16 Kürt ağalarının böyle bir tercih deği-şikliğinde bulunmalarının en önemli ne-deni, 1938-1950 yılları arasında CHP’nin uyguladığı politikaların daha sonraları DP’yi Kürtler nezdinde daha avantajlı hale getirmesi ve DP'de ilk icraatlarından biri olarak CHP döneminde mağdur ol-duğunu düşünülen bu önde gelen Kürt eşrafını seçimlerde milletvekili adayı gös-termesi olmuştur.17 Bu şekilde DP'nin kendisini desteklemeleri karşılığında Kürtlere kucak açması, desteklerini elde etmek için siyasal ve ekonomik tavizler vermesiyle rejim ya da CHP muhalifi ağa ve şeyh gibi bölgenin önde gelen nüfuzlu kesimlerinin sosyal, politik ve ekonomik statüleri daha da pekiştirilmiş oldu. Aynı zamanda CHP'ye muhalif olmanın yanın-<br />
16 Resmi Gazete, Sayı: 7880, Kabul Tarihi: 3.VIII.1951, İlan Tarihi: 9.VIII.1951, Kanun No: 5826.<br />
17 Ağrıdan, 1930 Ağrı İsyanı'na bizzat katılan ve yıllarca dağda kalan Halis Öztürk (Sipkan aşiret reisi Abdülmecit Bey'in oğlu), Ensarilerden Celal Yardımcı ve sürgünde ölen Şeyh Abdülbaki'nin oğlu Kasım Küfrevi, Erzurum'dan Şeyh Said'in torunu A. Melik Fırat, Elazığ'dan Suriye Kürdistan Demokrat Partisi Başkanı Dr. Nurettin Zaza'nın kardeşi Suphi Ergene, Muş'tan Oxin şeyhlerinden Gıyaseddin Emre, Bitlis'ten Kamuran İnan’ın babası Şeyh Selahaddin İnan, Bingöl'den Said Göker (Said Ağa), Mardin'den Savur'lu Hacı Bey'in torunu Hacı Burhaneddin Erdem (Zeynel Abidin Erdem'in amcası), Diyarbakır'dan Mustafa Remzi Bucak, Yusuf Azizoğlu, Mustafa Ekinci, Urfa'dan Necmettin Cevheri'nin babası Ömer Cevheri ile Hakkari’de Şeyh Selim Seven’in oğlu Şeyh Ubeydullah Seven ve bütün Nakşibendi şeyhlerinin çocuklarını milletvekili olarak göstermiştir. Bkz. Tan, a.g.e., s. 317.<br />
180<br />
Fuat UÇAR<br />
da Kürt Milliyetçiliği'ni de savunanlarının DP milletvekili olarak meclise girmeleri ile önceki dönemlerde siyasi olarak etkisi kırılmış Kürtçülük fikrinin savunucuları bu dönemde yeniden güçlenme eğilimine girmiş oldu.<br />
Cumhuriyetin ilk yıllarında bir köylü toplumu olan ve ağırlıklı olarak tarımla uğraşan bir yapı mevcutken yeni hükümet, 1950'lerden itibaren çeşitli alt-yapı yatırımlarına hız vermiştir. DP dö-neminde ülkede 1950'li yıllardan itibaren tarımsal kapitalizmin gelişmesine paralel olarak üretimin artmaya başlaması, ticari yaşamın canlanması sonucu ülke genelin-de tarım alanında yaşanan köklü değişik-liklere paralel olarak, özel sektöre büyük destek verilmiş, hızlı ekonomik büyüme-nin sonucunda meydana gelen ekonomik kutuplaşma sonucunda kırsal kesimden şehirlere doğru kitlesel göç başlamıştır.18<br />
Bu dönemde doğu ve güneydoğu bölgelerindeki toprak ağalarına verilen makine, mazot ihtiyaçları, krediler ve traktörler sonucu toprak ağaları da tarım-da kapitalist ilişkiler içerisine girerek güç-lü bir Kürt ticaret burjuvazisi meydana gelmiştir.19 Ülke genelinde ekonomik faktörlere dayalı bu gelişmelere rağmen toplumda 1950'li yılların ortalarına kadar iç mobilizasyonun yetersizliği nedeniyle toplumu oluşturan çeşitli etnik ve bölge-sel toplulukların birbirlerini tanımasına tam olarak sağlanamamıştır. Ancak 1950'li yılların sonuna doğru, ekonomik hareket-lenme ile birlikte Türkiye toplumunun önemli bir kısmı doğu bölgesini ya da Kürtler'i 1960 yıllardan itibaren keşfetme-ye başlamasının önü de bu dönemde açılmıştır.20 Yine DP döneminde, tek parti döneminde yasak bölge olduğu için bü-<br />
18 Martin Van Bruınessen, Kürdolojinin Bahçesinde, Çev.: Mustafa Topal, Vate Yayınevi, İstanbul, 2009, s. 63.<br />
19 Aytekin Gezici, Kürt Tarihi, Tutku Yayınevi, Ankara, 2013, s. 164.<br />
20 Ömer Laçiner, Kürt Sorunu Henüz Vakit Varken, Birikim Yayınları, İstanbul, 1991, s. 45.<br />
yük ölçüde ticaret yaşamından uzakta kalan doğu bölgesi bu şekilde yasaklı olmaktan çıkarılması, bölgede karayolları yapımına hız verilmesi, ülkenin batı böl-gesine göre geri durumda olan doğu böl-gesinin altyapı, yol ve hizmetler yönün-den desteklenmesi sonucu Kürt nüfusun ekonomik gelişimden de pay almaya baş-laması sonucu eski toplumsal yapı da yavaş yavaş dönüşmeye başlamış oldu. Bu süreçte muhafazakar aşiret reisleri, büyük toprak sahipleri ve şeyhler, özellik-le laik reformların etkisini azaltmak ve dine tekrar ağırlık kazandırmak isteyen DP'ye katılmaya başladılar.21 Bu şekilde Kürt ticaret burjuvazisinin oluşması so-nucunda; ‚Artık siyaset sahnesinde Osmanlı döneminin özerklik yanlısı ve çatışmacı Kürt feodalitesinin yerinde ve onun değer yargıla-rını kullanan devletle işbirliği içinde bir Kürt burjuva sınıfı vardır. Bu sınıf geniş halk yı-ğınlarının yükselen ulusal demokratik taleple-rine karşı statükoyu korumakta ve değişime dolaylı yoldan karşı çıkmaktadır.”22 Böylece DP'nin uyguladığı popülist politikaların Kürt Sorunu’nda da kendini hissettirme-siyle; ‚Demokrat Parti döneminde sadece geleneksel Kürt seçkinleri patronaj siyasetinin içine çekilmiş ve göreceli bir ekonomik gelişme olmuştur. Ama Kürt Sorunsalı’nın hali ve Kürtlerin kendi özgün kimlikleriyle barışçı siyaset yapabilmeleri için hiçbir şey yapılma-mış, gerçek anlamda özgürlükçü demokratik bir ortam sağlanamamıştır.‛23 Bu şekilde DP tarafından desteklenen serbest piyasa ekonomisi büyük toprak ağalarına, aşiret reislerine ve varlıklı köylülere yaramıştır. Köylülerin kendi topraklarını ekmeyi başaramadığı ve bundan ötürü buraları satıp, ırgat oldukları bu dönemde toprak-<br />
21 Martın Strohmeıer - Lale Yalçın - Heckmann, Kürtler Tarih, Siyaset, Kültür, Çev.: Atilla Dirim, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2014, s. 70.<br />
22 Gezici, a.g.e., s. 165.<br />
23 Kürt Meselesi’nde Algı ve Beklentiler (Konda Araştırma), İletişim Yayınları, İstanbul, 2011, s. 60.<br />
Demokrat Parti Döneminde Kürt Sorunu: Gelişimi ve Etkileri 181<br />
sızlık daha da artmıştır.24 Ülkede meyda-na gelen sosyo-ekonomik gelişmelerinin Kürt Kimliği'ne yönelik etkilerini değer-lendiren Mcdowall'a göre:<br />
‚Makinelerden hiçbir yerde Kürdis-tan’da olduğu kadar yaygın biçimde yararla-nılmıyordu. (<) Bununla birlikte ağalar ta-rımsal makinelerin kullanımını maksimize etmek yerine gerekli olandan daha fazla sayıda ortakçı bulundurmayı tercih ettiler. Çoğu durumda kısa süre önce topraksız kalanlara kent yaşamının belirsiz istihdam olanaklarına doğru göçten vazgeçirmeye yetecek küçük araziler verildi. Bunun nedeni çok basitti. Ağaların hala siyasi partiler nezdindeki cazi-belerini koruyabilecekleri bir oy tabanına ihti-yaçları vardı, çünkü bu cazibe onlara kolay kredi olanakları, ucuz teknoloji, gübre, geliş-kin tohum, yol, vb. sağlıyordu. (...) Türki-ye’nin doğu ve güneydoğu bölgelerinin yoğun biçimde makineleşmesi nedeniyle yüzbinlerce Kürt nüfusu topraklarını terk ederek en yakın kentte iş aramış ve bunun ardından da yaşa-dığı bölge dışına göç etmiştir. Böylece yıllar geçtikçe göçmenlerin sayısı büyük ölçüde artmış ve birbirlerine yakın yerlerde yaşama eğilimleri Kürt kimliğinin cumhuriyetin her yerinde kalıcı olarak yerleşmesini sağladı.‛25<br />
1950'li yıllardan itibaren sosyo-ekonomik gelişmelere ve toplumsal mobi-lizasyona bağlı olarak aynı zamanda ta-rım ve sanayideki gelişmelerin de etkisiy-le doğu illerinden büyük ketlere yaşanan göçler sonucu eğitimin önemini kavrayan yeni Kürt Burjuvazisi çocuklarını okut-maya da başladı. Böylece kısa zamanda siyasal bakımdan bir Kürt aydın tabakası ortaya çıkmaya başlamış oldu. Batı ille-rinde üniversite eğitimi gören bu gençler, aralarında Kürtçe konuşarak ve çeşitli kültürel etkinlikler düzenleyerek farklılık-larını bu şekilde sergileyerek Kürt kimliği<br />
24 Feroz Ahmad, Bir Kimlik Peşinde Türkiye, Çev.: Sedat Cem Karadeli, 4. Baskı, Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2010, s. 200.<br />
25 Mcdowall, a.g.e., s. 530-531.<br />
konusunda bilinçlenmeye başladılar. Bu şekilde Kürtler'in 1938 Dersim İsyanı'ndan 1950'ye kadar yaşanan sessizlik dönemi bitmeye başlamış ve Kürt aydınları ile öğrenci gençliğinin başını çektiği yeni bir tepki hareketi meydana gelmiştir.26 Yine çoğulcu demokrasiye geçene kadar Tür-kiye'nin doğusu adeta bir askeri kışlayı andırırken DP, bölgeye okullar, yollar ve hastaneler yaptırarak yatırımlar başlatıl-mıştır oldu27. Bu gelişmelerin de etkisiyle 1950’den itibaren ülke genelinde olduğu gibi okur-yazar oranlarının Kürtlerin ya-şadığı bölgelerde de artmaya başlaması, Kürtlerin kendi kimlikleri ile ilgili çeşitli talepler konusunda kaynaşmalarına ne-den olmuştur. Bu durum artık Kürt hare-ketinin sözcüleri olarak bilinen feodal şefler ve dinsel önderlerin yerini aydınla-rın ve öğrenci gençliğinin almasına zemin hazırlamıştır.28 Örneğin sürgündeki Şeyh Selahattin’in oğlu Kamran İnan'ın, liseyi Bursa’da okuması gibi sürgündeki çocuk-lar okuyarak avukat, doktor ve öğretmen olmuşlardı.29 Böylece göçler ve eğitim yoluyla Kürtler ile toplumun geneli ara-sındaki bütünleşme (entegrasyon) süreci de hızlanmıştır.30 Siyasi atmosferin de etkisiyle çeşitli bireysel özgürlüklerde gelişme imkanının sağlanması sonucu, Kürt burjuva kesimi, DP döneminde bazı sosyal haklardan yararlanarak eğitime ağırlık vermesi sonucu Kürtler içerisinde üniversiteli okumuş sayısı giderek artmış ve bunların çoğu metropol kentlerde Kürt<br />
26 Tarık Ziya Ekinci, Türkiye'nin Kürt Siyasetine Eleştirel Yaklaşımlar, Cem Yayınevi, İstanbul, 2004, s. 7.<br />
27 Turan Yavuz, ABD'nin Kürt Kartı, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1993, s. 32.<br />
28 Ahmet Özer, Türkler ve Kürtler, Hemen Kitap Sis Yayınları, İstanbul, 2009, s. 564. 29 Tori (M. Kemal Işık), Kürtler, Doz Yayınları, İstanbul, 2005, s. 232.<br />
30 Mustafa Akyol, Kürt Sorununu Yeniden Düşünmek, Doğan Kitap, İstanbul, 2006, s. 132.<br />
182<br />
Fuat UÇAR<br />
sorunu ile ilgilenmeye başlamışlardır.31<br />
Böylesi bir durumda Kinyas Kar-tal, Bucak aşiretinin önemli isimlerinden Mustafa Remzi Bucak gibi dönemin Kürt hareketinin önde gelen isimleri DP ve daha sonra da AP'de yerlerini almışlar ve Kürtlük kimliğine ve bilincine yönelik politikalarını bu şekilde yürütmüşlerdi. Bu çerçevede Kürt aşiretleriyle ciddi bir ittifak kurma girişimleri ilk kez ve önemli boyutlarda DP iktidarı ile olmuştur. Tür-kiye’de bu dönemde yaşanan hızlı sosyo-ekonomik gelişmenin de etkisiyle Kürtler arasında zamanla ayrışma ve bölünmeler de meydana gelmiş, ağırlıklı olarak DP'de siyaseti tercih eden Kürtlerin yanında önceki dönemde olduğu gibi CHP’de siyaset yapan Kürtler de olmuştu. Böylece Kürtlerin oturduğu bölgelerde CHP ile yerel seçkinler arasındaki bu ittifak, 1950 seçimlerinde de devam etmiştir. CHP Hakkâri'de oyların 100'de 100'nü, Bitlis, Erzincan, Hakkari, Kars, Malatya, Muş, Ordu ve Sinop'ta CHP tam liste kazanarak toplam 69 olan milletvekilinin 50'sini bu illerden çıkarmış, DP ise genel olarak Kürt vilayetlerinde daha az başarılı olmuştur. Bir süre daha konjonktürel yapının etkisi altında olan Kürtlerin bu siyasal tercihle-rini ve 1950'deki bu iktidar değişikliğini Graham E. Fuller ve Henrı J. Barkey şu şekilde değerlendirmiştir:<br />
‚Türkiye’deki iktidar değişiminin bir diğer önemli sonucu da, daha az kısıtlayıcı ve baskıcı devlet yapısından faydalanan ticari burjuva sınıfının doğuşu olmuştu. Kürtler de bu değişimden yararlanmıştı. Ancak Kürt işadamlarının büyük kısmı, tıpkı bugün yap-tıkları gibi, kendi geri kalmış şehirlerini bir kenara bırakarak ülkenin ekonomik açıdan daha gelişmiş bölgelerine yatırım yapmayı seçmişlerdi. Bu yaklaşım geri kalmış Kürt bölgeleriyle başta İstanbul olmak üzere batıda-ki şehirler arasındaki farkı ve mesafeyi daha da açmıştı. Farkın açılması, Kürtlerin sol siyasete<br />
31 Eyüp Demir, Yasal Kürtler, Tevn Yayınları, İstanbul, 2005, s. 25.<br />
geçmelerinin temel nedenlerinden birini oluş-turacaktı. Demokrat Parti dönemi (1950-1960) Kürtler de dahil olmak üzere ülkedeki tüm insanlara sıkıntılarını ve şikayetlerini nispeten ifade edebilme özgürlüğü sağlaması açısından da kayda değer bir dönem olmuş-tu.‛32<br />
Ancak, DP'nin CHP karşısında giderek güçlenmesi ve toplumda artan ilginin de etkisiyle 1950 seçimleri sürecin-de kararsız konumda bulunan ve DP'nin gücü konusunda emin ol(a)mayan doğu ve güneydoğuda yaşayan Kürt seçmeni, 1954 seçimlerinde CHP'den yüz çevirme-ye başlamış ve bu kez DP'ye yönelmişti. Böylece Hakkâri ile Bitlis'te bu kez seçim-leri DP kazanmış, Diyarbakır’da da ezici bir çoğunluk elde etmiştir.33 DP'nin bu başarısında, sürgünden dönenlerin duy-gularını suiistimal ederek, onlara aşiret mensubu ya da çeşitli köylü heyetleri göndererek desteklerini kazanmaya ça-lışması34, CHP’nin 1945'te uygulamaya çalıştığı ancak başarısız olduğu toprak reformu ve DP'nin hükümetteyken asimi-lasyon politikalarını gevşetmesi35 gibi faktörler 1954 seçimlerinde Kürtlerin DP'ye yönelmesine neden olmuştur. Fakat CHP ile Kürt feodalleri arasındaki ittifak 1957’ye kadar sürmüş, 1957 seçimlerinde ülkedeki ekonomik güçlüklerin DP oyla-rında genel bir düşüşe yol açması CHP'nin de Kürtlerin çoğunlukta olduğu vilayetlerde başarılı olmasına neden ol-muştur.36 Ekinci'ye göre bu dönemde, DP'nin demokrasi karşıtı eylemlerinin artması, gemi azıya alıp baskı rejimi kur-duğu o yıllarda doğulu gençler bir ikilem içerinde olmuş ve CHP'ye girmenin Kürt-lere karşı ihanet olacağı düşünülmüştür.<br />
32 Fuller - Barkey, a.g.e., 37.<br />
33 Nevzat Çiçek, 27 Mayıs’ın Öteki Yüzü Sivas Kampı, Lagin Yayınları, İstanbul, 2010, s. 74.<br />
34 Mcdowall, a.g.e., s. 528.<br />
35 Kemal Kirişçi - Gareth M. Winrow, Kürt Sorunu Kökeni ve Gelişimi, Çev.: Ahmet Fethi, 6. Baskı, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2010, s. 127.<br />
36 A.g.e., s. 127.<br />
Demokrat Parti Döneminde Kürt Sorunu: Gelişimi ve Etkileri 183<br />
Bu şartlar altında 1957 yılında CHP'nin yedi yıllık muhalefet döneminde DP'ye karşı demokrasi mücadelesinin öncülü-ğünü yapan bir konuma gelmesinden dolayı Kürtlerin bir kısmı CHP'ye yönel-miştir.37<br />
Mcdowall, 1950'lerde doğu bölge-sinde halkı kazanması zor olmayan DP'nin, şeyhlerden özel mülkiyetin kutsal olduğuna dair fetvalar almasını; ‚... Ağala-rın desteğini kazanmayı zihinlerine kazımış olan Demokratların yararlandığı bir aldatma-caydı. Bunlar birbirini tutan ve küçük bir hedef kitleydi. Örneğin Diyarbakır seçim böl-gesi yirmiden az ağanın denetimindeydi. De-mokratlar 1954 seçimlerinde Kürdistan’daki 40 koltuktan 34'ünü ele geçirdiler."38 şeklin-de değerlendirek bölgenin önde gelen ağa, şeyh ve eşrafa yönelik karşılıklı men-faat ilişkisine dayalı bir politikanın gerçe-ğine vurgu yapmıştır.<br />
İktidara gelmesiyle birlikte Kürt-lerle barışmak için çeşitli girişimler başla-tan DP'nin meşruiyetini ve tabanını geniş-letme çabasını ve bu yönde toplumun çeşitli kesimlerine yönelik toleransını bir fırsat olarak değerlendiren Kürt aydınları DP’de Kürt kimlikleriyle siyasete katıl-maya başlamışlardır. DP'de Kürt aydınla-rın bu yaklaşımına, Van-Özalp'da 1943'te meydana gelen Mustafa Muğlalı Olayı ya da 33 Kurşun Olayı'nın sorumlusu olarak yargılanan Orgeneral Mustafa Muğlalı'yı yargılayıp cezalandırmakla karşılık ver-miştir. 1950 seçimlerinden sonra Muğlalı Olayı'nın DP ile Kürtler arasında bir işbir-liğine neden olduğunu ifade eden Şimşir, olayın 1943'te geçmesine rağmen Muğla-lı'nın zamanında mahkemeye sevk edilip yargılanmadığını, dava açılmayıp yıllarca beklenildiğini, paşanın 1947'de yaş had-dinden emekli olmasına rağmen, kritik 1950 seçimleri yaklaşırken DP'li muhalefe-tin aniden Muğlalı'yı hedef aldığını ve<br />
37 Ekinci, a.g.e., s. 25.<br />
38 Mcdowall, a.g.e., s. 529.<br />
böylece Muğlalı Davası'nı şova dönüştür-düğünü iddia etmiştir39. 1950 seçimlerin-den önce 3 Aralık 1948'de DP Eskişehir Milletvekili İsmail Hakkı Çevik, mecliste “olayın nasıl olduğunu" sorunca olay yeniden alevlenmiş Nakşiler de perde arkasından bastırınca, 19 Ocak 1949'da Muğlalı'nın soruşturulmasına yeniden başlanmıştır. Bu şekilde DP, CHP'ye karşı adeta bir misilleme olarak "katil" Muğlalı ile İnönü'nün eşleşmesinden siyasi bir fayda elde etmeye yönelik bir girişim olarak CHP'yi yıpratmak için eline iyi bir fırsat geçirmiş oldu.40 Söz konusu dava hukuki bir dava olmaktan ziyade adeta siyasi bir gösteriye, meydan okumaya ve muhaliflere mesaj verme niteliği taşımaya dönüşmüştür/bürünmüştür. Daha sonra Muğlalı 25 Şubat 1950'de yeniden mah-kemeye çıkarılmış, mahkeme bu kez 2 Mart 1950'de Muğlalı'yı 20 yıl hapse mah-kum etmiş fakat bu karar Askeri Yargı-tayca bozulmuştur. 27 Eylül 1950'de sağ-lık sorunları nedeniyle tahliye edilen Muğlalı'nın durumu ile ilgili DP Diyarba-kır Milletvekili Mustafa Ekinci, "eğer de-liyse tımarhaneye, aciz ise Darülaceze'ye, sağlam ise hapishaneye" gönderilmesini isteyerek konuyu yeniden meclis günde-mine getirmiştir41 Böylece DP'nin Kürt isyanlarının bastırılmasında önemli bir rol oynadığı için Kürtçülerin hışmını çekmiş olan Muğlalı'yı yargılatması ve idama mahkûm edilmesi Kürtçü aydınları teşvik etmiş ve Kürtçülük hareketine de ivme kazandırmıştır. Kılıç'a göre, DP’nin bu konudaki gevşekliği ve müsamahasına rağmen ordu ve istihbarat Kürtçülük ha-reketlerini takip etmiş, 1950-1956 arası Kürtçülük faaliyetlerine yönelik geniş<br />
39 Bilal Şimşir, Kürtçülük II (1924-1999), 2. Baskı, Bilgi Yayınları, İstanbul, 2009, s. 489-490.<br />
40 Ayşe Hür, İnönü ve Bayar'lı Yıllar (1938-1960), Profil Yayıncılık, İstanbul, 2015, s. 74-76.<br />
41 1900’den 2000’e Kronolojik Kürtler, Serler Matbaacılık, İstanbul, 2000, s. 30.<br />
184<br />
Fuat UÇAR<br />
tutuklamalar yapılmıştır.42<br />
DP'nin yeniden iktidar olacağı 1957 yılında Menderes, Kürt aşiretlerinin gönlünü hoş tutmayı her zaman için önemsemiş ve Kürtlerin egemen ailele-rinden ve yöneticilerinden bazı isimlerin milletvekili seçilmeleri sağlanmıştır. Bu gelişmelere bağlı olarak, 1957 seçimleri öncesinde Fırat ailesinden bir aday iste-yen Menderes'in teklifi kabul edilmiş, Şeyh Said'in torunu A. Melik Fırat, yaşı-nın küçük olmasına rağmen mahkeme kararıyla 7 yaş birden büyütülüp 30 ya-şında gösterilerek DP saflarına katılmış ve DP listesinden milletvekili seç(tir)ilmiştir. Böylece Fırat, henüz 23 yaşındayken 1957 seçimleri öncesinde siyasete girmiş oldu. Fırat, Menderes'in kendisini DP saflarına davet etmesini daha sonra; ‚Menderes’in amacı, bizim aileden birinin Parlamentoya girmesi ve kopma aşamasına giren Kürt-Türk diyaloğunu yeniden kurmaktı.‛43 şeklinde açıklamıştır. Menderes'in bu şekilde bir taraftan Şeyh Sait'in ailesinden milletveki-li çıkarması bir taraftan da Said-i Kürdi (Nursi) ile temaslarda bulunarak ziyareti-ne gitmesi onu halk arasında popüler kılmış ve böylece Menderes'in ve DP'nin Kürtleri tanıyacağı ve haklarını vereceği umut edilmiş ve Kürtlerin umudu büyük oranda Menderes'e yönelmiştir.<br />
Böylece DP döneminde Kürtler, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)'ne seçilmeye, hatta hükümette yer almaya bile başlamış oldular. 27 Mayıs 1960 Dar-besi'nden sonra hapisteyken Menderes’in ziyaretine gelen ve kendisinden Kürt so-runu konusunda bilgi almak isteyen Milli Birlik Komitesi (MBK) üyelerinden Yüz-başı Numan Esin ile Menderes arasında geçen konuşma, aynı zamanda DP'nin Kürt Sorunu'na yönelik politikaları hak-kında önemli bilgiler de vermektedir.<br />
42 Altemur Kılıç, Büyük Kürdistan Küçük Türkiye, Akasya Kitap, Ankara, 2007, s. 164.<br />
43 Okan İşbecer, "Şeyh Sait’in Torunu Öldü", http://www.turksolu.com.tr/255/isbecer255.htm Erişim: 22.11.2015.<br />
Esin'in ifadesine göre:<br />
"Yassıada'ya gittik. Ada Komutanı Tarık Bey’e Menderes ile konuşmak istediği-mizi söyledik. ‘Adamı rahatsız etmeseniz olmaz mı? Çok ürkek’ dedi. Ben, ‘Hayır, konu-şacğız’ dedim. Kendisine çeşitli sorular yönelt-tik. Ben şunu sordum: ‘Kürt sorunu, Türkiye’nin en önemli sorunudur. Hükümet olarak ne yapmayı düşünüyordunuz?’ Şöyle ilginç bir yanıt verdi: Bizim çözümümüz demokrasiydi. Halka vereceğimiz serbestlikle bu işe bir çözüm geleceği kanaatindeydik. O yönde hareket ettik. Böylece, halkı yönetime ve ülkeye bağlama yolunu seçtik."44<br />
DP'nin Kürtlere yönelik tutumu-nu gösteren Menderes'in bu açıklamaları günümüzde; ‚İster 'Kürt sorunu' deyin, ister 'Doğu sorunu' Ne ad verirseniz verin; şurası kesin: O bölgelerin en huzurlu, en sakin dönemi ne zaman biliyor musunuz? Sı-kı durun: Celal Bayar'ın Cumhurbaşka-nı, Adnan Menderes'in ise Başbakan oldu-ğu 1950-1960 arası. (...) Bu adamlar ne yaptı-lar da, daha önce isyan üstüne isyan patlatan bu etnik grubu teskin ettiler, sırları di?‛45 şeklinde destek göstermektedir. Yine Menderes'in Kürt ileri gelenlerini milletvekili olarak meclise sokması ve Kürt Sorunu ile ilgili olarak 1937'de uygu-lanan bastırma politikasının DP döne-mindeki demokratik gelişmelerle çözül-mek istendiği de iddia edilmektedir.46 Bu çerçevede 1953 yılının Haziran ayında, 1937 olayları esnasında öldürülen 107 kişi için mecliste bir araştırma komisyonu da kurulmuştur.47<br />
44 Abdullah Muradoğlu, "Menderesle Erdoğan'ın Kesiştiği Nokta", http://www.yenisafak.com/yazarlar/abdullahmuradoglu/menderesle-erdoganin-kesistigi-nokta-26431 Erişim: 22.11.2015.<br />
45 Emre Aköz, "Celal Bayar’ın Kürt Sırrı", http://www.sabah.com.tr/yazarlar/akoz/2007/10/30/celal_bayar_in__kurt__sirri Erişim: 22.11.2015.<br />
46 Emre Aköz, "Menderes’in Kürt Çözümü", http://arsiv.sabah.com.tr/2007/11/02/haber,E65FB693575E4798AF4A521EB381F445.html Erişim:27.11.2015.<br />
47 1900’den 2000’e Kronolojik Kürtler, s. 31.<br />
Demokrat Parti Döneminde Kürt Sorunu: Gelişimi ve Etkileri 185<br />
Buna karşın, günümüzde Kürt So-runu'na ilişkin demokratik açılım ya da çözüm süreci savunucularının bu yöndeki değerlendirmeleri ulusalcı kesimden bazı-ları tarafından, Atatürk'ten sonra özellikle Menderes döneminde bu politikalardan dönüldüğü, bunun da siyasi Kürtçülüğün büyüttüğü ve DP'nin de siyasi olarak bu şekilde Kürt Sorunu'nun gelişmesine ne-den olduğu iddia edilerek şu şekilde eleş-tirilmiştir:<br />
‚1938’den 1950’ye kadar herhangi bir isyan çıkmamasının nedeni ise Atatürk’ün izlediği başarılı Türkleştirme politikasıdır. Atatürk maalesef bu politikaların meyvesinin alındığını görememiştir.(<) Bayar-Menderes dönemi ise aslında Kürt bölücülüğünün bitti-ği dönem değil tam tersine yeniden hortlatıl-dığı dönemdir. Atatürk döneminde hem geri toplumsal yapıyı yıkmak hem de Türk Milleti ile kaynaştırmak amacıyla Anadolu’nun çeşitli bölgelerine iskan ettirilen aşiretlerin yerli yerine döndürüldüğü, Meclis’e sokularak temsil ettirildiği, palazlandırıldığı dönemdir. Sonuçta iktidar olan, iktidarın nimetlerinden faydalandırılan Kürtler isyan etmemiştir."48<br />
Yine Kürt Sorunu açısından, DP iktidarı ile önceki dönemin mukayesesi Abdülhalük Çay tarafından; ‚Düzensiz halk hareketleri yerini fikir sahasındaki şuurlu illegal faaliyetlere terk etmiştir. İdeolojik faali-yetler bu dönemde ön plana çıkmış ve teşkilat-lanma çabaları yoğunluk kazanmıştır. 1954 yılından sonra bölgesel cemiyet kuruluşları ile bir takım yayın organlarının çıkarılması faali-yetlerine yönelinmiştir. Bu faaliyetler 1960 sonrasında meyvelerini vermeye başlayacak-lardır.‛49 şeklindeki yapılmıştır. DP döne-minin Kürt Hareketi'nin gelişimi açısın-dan önemine vurgu yapan Çay, bu değer-lendirmesiyle DP döneminde siyasi ve<br />
48 Okan İşbecer, "Bilmemek Ayıp Değil Öğrenmemek Ayıp", http://www.turksolu.org/161/isbecer161.htm Erişim: 22.11.2015<br />
49 Abdülhaluk M. Çay, Kürt Dosyası, 8. Baskı, İlgi Kültür Sanat, İstanbul, 2010, s. 488.<br />
ideolojik olarak Kürtçülük faaliyetlerinin artmaya başladığını ve sonraki dönemler-de bu çalışmalarının önünün açıldığını iddia etmiştir.<br />
Buna karşın DP iktidarının ilk yıl-larında Kürtlere yönelik göstermiş olduğu olumlu yaklaşımın aksine Kürtçülük pro-pagandası gerekçesiyle yasaklanan yayın-lar da önemli bir yer tutmaktadır. DP, Kürt kökenli milletvekillerin de desteğiy-le, Bakanlar Kurulu'nun 1950'den sonra 5680 Sayılı Basın Kanunu50 ile rejime ve Türklüğe zararlı gördüğü için çeşitli ya-yınların yanında bazı Kürtçü yayınları da yasaklamıştır. Tek parti döneminde, Kürt yayınlarına getirilen kanuni yasaklar, DP döneminde alınan sıkı cezai tedbirlerle, daha da geliştirilerek, uygulanmış, 1950-1960 arasında Kürtçülük hissiyatını artırı-cı yönde Kürtçülük propagandası sebep gösterilerek, çeşitli Kürtçülük faaliyetleri-ne karşı basın ve yayın yasağı getirme siyaseti izlenmiştir. Bu çerçevede DP ikti-darı 5680 Sayılı Basın Kanunu'nu kabul etmiş ve Bakanlar Kurulu kararlarıyla Kürtçülük faaliyetleri yaptığı gerekçesiyle çeşitli yayınlar yasaklamıştır.51 Mehmet Bayrak'a göre, Bayar ve Menderes Kürtler hakkında bilgilenmek için Bazil Nikitin'in Kürtler adlı eserini Matbuat Umum Mü-dürlüğü aracılığı ile sadece kendileri için çeviri yaptırmışlardır.52 Naci Kutlay da bu eserin yayınlanmak için değil, devletin zirvesi için özel bir çeviri olduğunu iddia etmiştir.53<br />
Akşam gazetesinde yayınlanan ve<br />
50 Resmi Gazete, Sayı: 7564, Kabul Tarihi: 15.7.1950; İlan Tarihi: 24.7.1950.<br />
51 Yasaklama kararları için bkz. Başbakanlık Cumhuri-yet Arşivi (B.C.A), Bakanlar Kurulu Kararları Kataloğu (1950-1960). 030.18.01. Ek: 52-193; Ek: 52-233; 128.29.13; 129.44.4; 129.63.20 Ek: 52-272; 130.75.13; 139.42.2; 147.60.11. Ek: 52-63; 153.58.5. Ek: 52-90.<br />
52 Mehmet Bayrak, Kürtler ve Ulusal-Demokratik Mücadeleleri, 2. Baskı, Özge Yayınları, Ankara, 2013, s. 26.<br />
53 Naci Kutlay, 21. Yüzyıla Girerken Kürtler, 2. Baskı, Peri Yayınları, İstanbul, 2011, 542.<br />
186<br />
Fuat UÇAR<br />
bundan sonra yayınlanacak olan Kürtçü-lük mevzuundaki tüm yayınların yasak-lanması hakkında İstanbul 3. Asliye Ceza Mahkemesince, 15.04.1959 gün ve 1959/19 sayılı karar verilmiştir. Çamlıbel'e göre, DP'nin tek icraatı Kürtçülük mevzuunda-ki tüm yayınları yasaklamak olmuştur.54 DP döneminde Kürtçülük propagandası, yasaklanan yayınlardan da anlaşıldığı üzere, Kürtleri ayrı bir unsur olarak ta-nımlayan ve tarihi ve kültürü ile ayrı olan bu unsurların Kürdistan hayalini gerçek-leştirebilecek bir potansiyel olarak görül-mesi nedeniyle yasaklanmış ve uzun yıl-lar süren ve halen de devam eden bu an-layış dönemin ve kendinden sonra gelen hükümetlerin hassasiyetleri arasında yer almıştır.55 Ayrıca DP döneminde Kürtlere ve Kürt Sorunu'na yönelik sergilenen demokratik tutumun aksine, ironik bi-çimde yer adlarının değiştirilmesine yöne-lik olarak 1956'da, Ad Değiştirme İhtisas Komisyonu, İçişleri Bakanlığı'nın deneti-minde kurulmuş, bu komisyon, Türk Dil Kurumu, Ankara Dil Tarih Coğrafya Fa-kültesi, Milli Eğitim Bakanlığı, Savunma Bakanlığı ve Genel Kurmay Başkanlığı temsilcilerinin bir araya gelmesiyle oluş-turulmuş ve komisyon yer adlarının "Türkçeleştirilmesi" görevini üstlenmiş-tir.56<br />
1950-1954 yılları arasında DP'den Diyarbakır milletvekilliği yapan Siverek'li Avukat Mustafa Remzi Bucak, DP'nin özellikle de Bayar'ın Kürt Sorunu'na bakı-şını; "Bayar, Demokrat Partinin kahır bir ekseriyetle iktidarı kazanabileceğini kestire-bilmiş olsa idi, bizi listesine, denemeyi (ön seçimi) kazanmış olmama rağmen almayacağı<br />
54 Yavuz Çamlıbel, 49'lar Davası, 2. Baskı, Siyam Kitap, İstanbul, 2015, s. 18, 20.<br />
55 Mustafa Yılmaz - Yasemin Doğaner, “Demokrat Parti Döneminde Bakanlar Kurulu Kararı ile Yasaklanan Yayınlar", http://www.ait.hacettepe.edu.tr/akademik/arsiv/demokrat.pdf, s. 19, Erişim: 23.11.2015, s. 21.<br />
56 Joost Jongerden, Türkiye’de İskân Sorunu ve Kürtler, Çev.. Mustafa Topal, Vate Yayınevi, İstanbul, 2008, s. 76-77.<br />
aşikar idi." dediğini, ayrıca Çankaya Köş-kü'ndeki bir yemekte, Bayar'ın yanına gelerek; "Remzi Bey, senin kim olduğunu, ne maksat ve gaye güttüğünü biliyoruz. Hareketlerini yakından takip ediyoruz. Unutmaki, Kürt meselesi bizim için Ermeni meselesinden çok, pek çok daha önemlidir. Aynı akıbetin başınıza gelmesini istemiyorsan, bu kadar muamele ve müsamaha size çoktur bile..." dediğini akta-ran Tan'a göre, Bayar, bu tutumu ile CHP'nin laikçi ve ulusalcılıkla aynı para-digmayı savunmaya başladığı, Kürt Soru-nu'nda gerekli çözümü sağlayamadığı, CHP gibi İslam ve Kürt Sorunu'na bakışta benzerlik gösteren bu tür politikalar ile DP'li Kürt milletvekillerini yalnızlığa itip güçsüzleştirmiş ve tasfiye edilmelerine neden olmuştur.57 Önde gelen Kürt aydını Musa Anter de DP'nin Kürtlere yönelik bu politikalarını; "Sonradan anlaşıldıki geçi-ci ve sahte bir demokrasi havası esiyordu. Genellikle halk, soğuyan bir yaranın ağrısı gibi, çektiği eziyet ve zulümün acısını duyma-ya başlamıştı. Sonra gittikçe, DP, CHP'ye dönüştü"58 diyerek, DP'deki Kürtlere yöne-lik politika değişikliğinin hayal kırıklığı yarattığını ifade etmiştir.<br />
DP'nin son döneminde, 1959 yı-lında, Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel tarafından Menderes'e, Doğu Silah-lanıyor diye ülkenin doğu bölgesini ya-kından ilgilendiren ilginç bir rapor sunul-duğu iddiası, 27 Mayıs 1960 Darbesi'ni yapan cunta tarafından DP'nin insanları silahlandırmak ve gizli örgüt kurmakla itham edilmesine neden olmuştur. Bu durumun 27 Mayıs 1960 Darbesi'nden sonra Yassıada duruşmalarında DP'nin aleyhinde çok iyi bir şekilde kullanıldığını belirten Abdülmelik Fırat, özellikle CHP'nin bunu çok iyi kullanarak "Doğu-da eski devir horluyor" diye propaganda yaptığını ifade etmiştir.59 Yine DP yöne-timi ve Menderes'in, darbeyi yapanlar<br />
57 Tan, a.g.e., s. 317-318.<br />
58 Musa Anter, Hatıralarım, Avesta Yayınları, İstanbul, 1999, s. 137.<br />
59 Akkaya, a.g.e., s. 236<br />
Demokrat Parti Döneminde Kürt Sorunu: Gelişimi ve Etkileri 187<br />
tarafından, 31 Mayıs 1960'ta Cumhuriyet Gazetesi'nde MBK kaynak gösterilerek yayınlanan yazıda, "Milli Birlik Komite-si'nin neşredeceği vesikalar, bir Kürdistan hükümeti tesisi için DP grubu içinde çalışan-lar varmış. Sabık iktidar bunlara Şeyh Said'in oğluna Rus yapısı ciple Doğu'da propaganda yapmasına göz yummuştur."60 şeklinde Kürtlerin kontrolden çıkmasına neden olduğu iddia edilmiştir.<br />
2. ABD, FRANSA VE İNGİLTE-RE’YE GÖRE DP DÖNEMİNDE KÜRT-LER<br />
DP döneminde Türkiye'deki Kürt-lerin durumu ABD, Fransa ve İngiltere gibi ülkeler tarafından yakın takibe alın-mıştır. DP iktidarının ilk yıllarında, Tür-kiye'nin İngiltere Büyükelçiliği'nden gön-derilen raporda büyükelçinin Türkiye'nin Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Akdur ile yaptığı görüşmede Akdur'un; "Kürt reisle-rinin, şu anda özgürlükleri genel bir Kürt hareketine adamaktan daha fazla, kendi kişisel bağımsızlıklarını ettirmekle alakadar oldukla-rını düşündüğünü söyledi" ifadeleri ile Türklerin Kürt Sorunu hakkındaki dü-şüncelerinin fazla iyimser olduğunu belir-ten bir rapor hazırlamıştır.61 ABD'nin Ankara Büyükelçiliği de soğuk savaş ve komünizm düşmanlığı konsepti çerçeve-sinde 1952 yılının Aralık ayında Türki-ye'deki Kürtler ile ilgili Washington'a geniş bir rapor göndermiştir. 822.41/12-852 sayılı gizli raporda, Kürt Sorunu, so-ğuk savaş konseptinin komünizm düş-manlığı çerçevesinde, güvenlik ve siyasi bir problem teşkil etmeyen ülkenin genel ekonomik sorunları dahilinde mütalaa edilmiş ve "Türk Hükümeti'nin Kürtlere ve Kürt Sorununa Yaklaşımı" bölümünde şu görüşlere yer verilmiştir:<br />
60 Çiçek, a.g.e., s. 23.<br />
61 FO 371/82000, Belge No: E1822, 8 Kasım 1950, İngiliz Belgelerinde Kürdistan 1918-1958, Der.: Mesut Yeğen, Dipnot Yayınları, Ankara, 2012, s. 302-303.<br />
‚(<) birçok Türk yetkilisi, Kürtlerin hükümet için bir problem teşkil etmediğini kuvvetle belirttiler. Resmi tutum, Türkçe konuşan komşularından hiçbir farkları olma-dığı ve Türk köylüsü ile Kürtçe konuşan köy-lünün problemlerinin aynı olduğu şeklinde. Ayrıca Kürtçe konuşan halk arasında eskiden olduğu gibi ayrılmaya yönelik bir amaç bu-lunmadığı, onlarında her Türk gibi komünizm aleyhtarı oldukları ve her Türk gibi hükümet-lerine son derece bağlı ve sadık (...) Özetlemek gerekirse, Türk hükümetine göre, Kürtler Türkiye için askeri, güvenlik veya siyasi bir problem teşkil etmiyor ve ekonomik sorunları Türk vatandaşların aynısı (<)‛62<br />
Ayrıca Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı'na girişiyle ilgili gizli bir anlaşma metnini ve Menderes dönemine ait "Kürtlerin Silahlanması ve Anarşi" ile ilgili Fransız gizli arşiv belgelerini yayın-layan Menter Şahinler'in, Fransa'nın An-kara Büyükelçiliği tarafından hazırlanan ayrıntılı raporlarına göre DP döneminde Kürtlerin içinde bulunduğu durum şu şekilde ifade edilmiştir:<br />
"Demokrasiye geçiş dönemini oluştu-ran, DP iktidarının ilk yıllarında, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan Kürtlerin silahlanmaya başladıklarını vurgulamalıyız. Nitekim 26 Mart 1953 tarihli Dünya Gazete-si, şeyh ve ağaların feodal egemenliğini içeren bir düzeni yeniden kurmak istediklerini ve köylülerin yoğun bir şekilde silahlandıklarını yazarken, ileriye yönelik çarpıcı bir varsayımı da ortaya koyuyordu. (...) Bugün sadece yerel acılara yol açan bu olaylar, kışkırtıcı merkezle-rin yıllardır bu duyarlı bölgelerde ekmeye çalıştıkları anarşi tohumları ile yarın ulusal savunmamız açısından çok büyük güçlükler doğurabilir. Hüseyin Cahit Yalçın, Ulus gaze-tesindeki makalesinde, İran’dan kaynaklanan silah kaçakçılığı ile herkesin silah satın aldığı bir bölgede baş gösteren güvensizlik karşısın-da, Demokratların hiçbir kaygı duymaksızın,<br />
62 Yavuz, a.g.e., s. 31.<br />
188<br />
Fuat UÇAR<br />
sert bir şekilde, bu haberleri yalanladıkları ve rakiplerini, birtakım kişilerin kafalarını karış-tırmak amacıyla yalan dolu propaganda yap-makla suçladıklarını vurgulamaktaydı."63 "Demokrat Parti içinde Başbakan Mende-res’in görkemli biçimde başlattığı, tehlikeli bir demagoji alışkanlığı yerleşmişti. Bu aşırı hoşgörü ve aldırmazlığın günümüze kadar süren bir anarşiyi ve terörü yarattığını be-lirtmeliyiz. Bu anarşi eğilimine karşı hü-kümetin herhangi bir baskı uyguladığı söyle-nemez."64<br />
Yine Fransa'nın Ankara Büyükel-çisi, 13 Mart 1952 tarihli telgrafında, hal-kın sömürge veya yarı sömürge gibi bir rejim baskısı altında olmadığını, Kürtlere karşı hiçbir ayırımcı rejimin uygulanma-dığını bildirmiş ve 9 Haziran 1952 tarihli gizli rapora şunları da eklemiştir:<br />
‚Doğu’daki bölgeler Kürtlerle doldu. Bu halk Ağrı, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Hak-kari, Muş, Siirt, Tunceli, Van olmak üzere dokuz kentte yeniden çoğunluğu sağladı. Atatürkçüler tarafından 25 yıldır bu bölgeler-de Türk dilini yaymak için gösterilen tüm çabalar boşa çıktı. (<) Demokrat hükümet Kürtlerden sağladığı önemli sayıda oy nede-niyle, bu bölgelerde çok tehlikeli bir durumla karşı karşıya kaldı. Bundan iki yıl önce, silah kaçakçılığı ile uğraşan milletvekili Hasan Oral, kaçakçı olduğu ortaya çıkınca Demok-ratların safına geçti. Böylelikle Kürtler, kendi çıkarları doğrultusunda Demokrat Parti’de birleştiler. Kürtler, olabildiğince ödün kopar-mak amacıyla, Demokratları desteklemeye başlamışlardı. Sonuç olarak hükümet, işin içinden çıkılmayan çok önemli bir sorun ya-ratmıştı. Bu duruma koşut olarak Doğu’da yaşayan Türkler, iktidarın zayıflaması halinde güvenliklerini kendileri sağlamak amacıyla silahlanmışlardı."65<br />
63 Büyükelçi J.Tarbe de Saınt - Hardouın'den Bakan R. Schuman'a gönderilen 26 Mayıs 1952 tarihli rapordan aktaran Menter Şahinler, Atatürkçülüğün Kökeni, Etkisi ve Güncelliği, 3. Baskı, Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1988, s. 264.<br />
64 A.g.e., s. 265.<br />
65 A.g.e., s. 265.<br />
DP iktidarının son yıllarına doğru 1958 tarihinde, İngiltere Büyükelçisi tara-fından hazırlanan Sovyetler Birliği, Birle-şik Arap Cumhuriyeti, Irak, İran ve Tür-kiye'deki Kürtlerin durumuna ilişkin ha-zırlanan raporda; "İster propaganda veya yıkıcı faaliyetler veya başka bir biçimde olsun, Kürtlerin bağlılığı için yapılacak her mücade-lede Türkiye ve İran, Irak'a kıyasla daha deza-vantajlı olacaklardır; çünkü Irak'taki Kürtler İran ve Türkiye'deki Kürtlerden daha iyi mu-amele görmektedirler."66 şeklinde Kürt So-runu'na yönelik bölgesel bir değerlendir-mede bulunulmuştur. Bu şekilde ABD, Fransa ve İngiltere gibi Türkiye’nin yoğun diplomatik ilişkide bulunduğu ülkelerin Türkiye'deki elçilik raporlarına yansıyan gelişmeler, iktidar tarafından zaman za-man Kürtçülük faaliyetleri şeklinde gö-rülmüş ve çeşitli tedbirlere başvurulmuş-tur.<br />
3. DP DÖNEMİNDE KÜRT SO-RUNU İLE İLGİLİ DİĞER GELİŞME-LER<br />
a. Umumi Müfettişliklerin Kal-dırılması<br />
Umum Müfettişlik kurumunun önemi Cumhuriyet idaresinin Kürt Soru-nu'na yaklaşımını bizzat yürüten kurum olmasındandır. 1925 yılında Şeyh Said Ayaklanması'ndan sonrasında kurulan Umumi Müfettişlik Yasası'na göre Kürt isyanlarının merkezi olan Güneydoğu Anadolu Bölgesi esas alınarak ülke beş ayrı bölgeye ayrılmıştır. Bu şekilde Umumi Müfettişlikler, İstiklal Mahkeme-lerinin çalışma sürelerinin dolması, 1927 yılında doğu illerinde süresi dolan sıkı-yönetim idaresinin yerini doldurmak amacıyla yeni bir çözüm ve idareye ihti-yaç duyulduğu için kurulmuştur.67 Bu kurum çalışmalarıyla memleketin "geri kalmış" bölgelerindeki "ıslah" çalışmaları-<br />
66 FO 371/132747, Belge No: E1821, 13 Ekim 1958. Bkz. Yeğen, a.g.e., s. 311.<br />
67 Yeşiltuna, a.g.e., s. 32-33.<br />
Demokrat Parti Döneminde Kürt Sorunu: Gelişimi ve Etkileri 189<br />
nı denetleyen, Kürt Sorunu ile yakından ilgilenen, memleket sathında örgütlü bir bürokratik ağın gözden ırak bırakılmış varlığına dikkat çekmiştir.68 Fakat Ekinci, Umum Müfettişlik kurumunun; "Kürt medreselerinin kapatılarak Kürtçe okuyup yazmanın önlenmesi ve Kürtçe konuşmanın yasaklanması ile başlatılan zorlayıcı asimilas-yon politikası, sıkıyönetim komutanları ve olağanüstü yetkilere sahip Umumi Müfettişlik idaresi tarafından uygulanıyordu."69 şeklinde Kürtlerin asimilasyonunun sağlanmasına yönelik olarak kurulduğunu iddia etmiş-tir. Kılıç ise, Kürt aydınlarının Kürtçülük hareketlerinin, paradoksal olarak Türklü-ğe entegre edilmek üzere devlet parasız yatılı okullarına yetiştirilen doğulu genç-ler tarafından başlatıldığını, bu doğrultu-da sonradan Kürtçülüğün ileri gelen ideo-loglarından biri olan Musa Anter’in Birin-ci Umum Müfettişlik tarafından özellikle yetiştirilmek üzere seçildiğini belirtmek-tedir. Bu şekilde seçilen birçok Kürt genci sonradan iyi bir Türk vatandaşı, hatta Türk milliyetçisi olmuşlardır. Yine Kılıç'a göre, parasız yatılı okullardan çıkıp son-radan bölücülük yolunu seçenler arasında Faik Bucak, Tarık Ziya Ekinci ve Yusuf Azizoğlu gibi isimler yer almıştır.70 1934'te Trakya’da İkinci Umumi Müfettişlik, 1935'te, Erzurum, Kars, Gümüşhane, Ço-ruh, Trabzon, Erzurum ve Ağrı'yı kapsa-yan Üçüncü Umum Müfettişlik, 1936'da esas olarak Tunceli (Dersim) ve çevresini kapsayan ve başına bu kez bir generalin, Korgeneral Abdullah Alpdoğan’ın, geçtiği Dördüncü Umum Müfettişlik kurulmuştur.<br />
1945'te kurulan Adana, İçel, Ha-tay, Gaziantep ve Maraş'ı kapsayan Be-şinci Müfettişliği'nin ömrü kısa olmuştur. 1947'de fiilen kaldırılan Umumi Müfettişlik kurumu 1952'de DP iktidarında "Hindis-<br />
68 Cemil Koçak, Umumi Müfettişlikler (1927-1952), 2. Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2010, s. 45.<br />
69 Ekinci, a.g.e., s. 11.<br />
70 Kılıç, a.g.e., s.166.<br />
tan Eyalet Valisi"ni andırdığı iddia edile-rek, kuruluş kanunları lağvedilmiştir. CHP saflarından da bu kurumu savunan bir ses çıkmamıştır. Bölgenin önde gelen aşiret ve şeyhlerine seçimlerde kucak açan DP, 21 Kasım 1952'de Umumi Müfettişlikle-ri kaldıran yasayı kabul etmiştir.71 Kürt-çülüğün önde gelen isimlerinden DP Di-yarbakır milletvekili Mustafa Remzi Bu-cak, Umum Müfettişlikler ile ilgili görüş-mede; ‚Bu memleketin siyasi idare tarihinde kapkara bir leke olarak yer almış olan Umum Müfettişlikler (<) idare ve siyasi tarihimizde iğrenç ve korkunç kanlı sahifeler ilave etmek-ten başka bir vazife görememişlerdir...‛72 söz-leriyle, Umum Müfettişliklerin kaldırılma-sından duyduğu memnuniyeti dile getir-miştir. Böylece 1927 tarihinde Cumhur-başkanı Mustafa Kemal'in imzası ile kuru-lan Umumi Müfettişlikler 1952 yılında DP tarafından aynen Köy Enstitüleri ve Halkev-leri gibi kaldırılmıştır. Bu şekilde, Umum Müfettişliklerin DP tarafından kaldırılması Kürtlere ve Kürtçülük faaliyetlerine veri-len bir ödün olarak değerlendirilmiştir.73 Ekinci ise, 1952'de Umum Müfettişliklerin kaldırılmasına karşın, Kürt varlığının inkarının ve zorlayıcı asimilasyonun de-vam ettiğini iddia etmiştir.74 Böylece Cumhuriyet Döneminde Kürtçülük faali-yetlerine ve isyanlara karşı kurulan Umum Müfettişliklerin DP döneminde kaldırılması Kürtçülük çalışmalarının önünü açmıştır.<br />
71 "Umumî Müfettişlik Teşkiline Dair Kanun", Resmi Gazete, Sayı: 634, Yayın ve İlan Tarihi: 16.7.1927. Ayrıca bkz. "Umumi Müfettişlik Teşkiline Dair Kanun ile Ek ve Tadillerinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun", Resmi Gazete, Sayı: 8270, Kabul Tarihi: 21.XI.1952, İlan Tarihi: 29.XI.1952.<br />
72 Mustafa Remzi Buçak'ın gerekçesi hakkında geniş bilgi için bkz: Şimşir, a.g.e., s. 505-506.<br />
73 Şimşir, a.g.e., s. 510.<br />
74 Ekinci, a.g.e., s. 11.<br />
190<br />
Fuat UÇAR<br />
b. Dicle Talebe Yurdu'nun Faali-yetleri<br />
DP döneminin Kürt Sorunu ile il-gili diğer önemli gelişmesi de Kürt köken-li üniversite gençliğinin öncülük ettiği, çeşitli kültürel hareketlerin yapıldığı ade-ta o dönemde bunun ilk sembolü olan Dicle Talebe Yurdu'nun faaliyetleri olmuş-tur. 1940’lı yıllarda Türkiye’de yükseköğ-renim olanağı çok sınırlı olduğu için tek kurum İstanbul Üniversitesi bulunuyor-du. Bu üniversitede öğrenim gören Kürt öğrenciler Birinci Umum Müfettişliği'nin koruması altında Dicle Talebe Yurdu'nda kalmışlardır. Türkiye’nin modernleşme-siyle uyumlu olarak Kürt eşrafının da giderek burjuvalaşması sürecinde, bu ailelerin çocukları eğitim için İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlere gelmeye başlamışlardı.<br />
Bu şekilde, Kürt entelektüel hare-ketin yavaş yavaş oluşmaya başladığı bu dönemden itibaren Kürt Milliyetçiliği'nin önde gelen isimleri II. Dünya Savaşı son-rası kurulacak yeni düzende yer edine-bilmek maksadıyla, uluslararası örgüt ve konferanslara çok sayıda mektup gönde-rerek Kürtlere bağımsızlık verilmesini talep etmişler veya en azından ulusal haklarının korunması için çaba gösterdik-lerini belirterek bu kapsamda 1943-1958 tarihleri arasında toplam 24 mektup gön-dermişlerdir.75 Örneğin, Le Monde Diplo-matique'e göre; Emir Kamuran Ali Bedir-han, batıda Kürt ulusal direniş hareketi-nin bir lideri olarak halkının problemleri-ne politik bir çözüm bulmak amacıyla 1958 yılının Aralık ayında Paris'te ABD'nin Dışişleri Bakanı M. Foster Dul-les'a iyi niyetini içeren bir mektup sun-muştur. Emir Han'ın, Amerikan Sekreter-liği'ne gönderdiği bu mektubunda dile getirdiği ifadeler şu şekildedir:<br />
‚Tarihin bu döneminde onların ba-<br />
75 Erol Kurubaş, 1960’lardan 2000’lere Kürt Sorunun Uluslararası Boyutu, Cilt: 2, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2004, s. 195.<br />
ğımsızlığa ulaşması ya da özerkliği hala red-dedilen halklar olduğu söyleniyor. Onların kültürel, ekonomik, sosyal ve politik alanlar-daki bütün ilerleme olanakları reddediliyor. Böyle bir durum bütün maceralara açık bir kapı bırakmayabilir. O halde ben size yalvarı-yorum, Ekselansları, en azından Kürt halkının birliği olan kültürel özgürlüğün Kürt halkına verilmesini ve hükümetinizin bu adaletsizlik-leri durdurmak için lütfen gücünüzü kullanı-nız.‛76<br />
1950'den sonra İstanbul Üniversi-tesi'nin yanında, Ankara, İzmir ve Anado-lu'nun çeşitli illerinde açılan üniversitele-rin yanında doğu ve güneydoğu bölgele-rinde de üniversiteler açılınca yükseköğ-renime devam eden Kürt öğrenci sayısın-da da artış oldu. Her üniversitede Dicle Talebe Yurdu'na benzer çeşitli yurtlar açılmıştı. Bu şekilde yurtlarda kalan ve çeşitli fakültelerde bir arada bulunan öğ-renciler, yetiştikleri toplumun içinde bu-lunduğu durumu en iyi bilen kişiler ko-numunda olmuşlardı. Aralarında henüz ideolojik olarak ortak bir yönleri olmayan bu öğrencilerin bir araya getiren tek unsur Kürt olmaları ve doğudan gelmeleri etkili olmuştu. Böylece ne yapacaklarını ve nasıl bir siyasal davranış sergileyecekleri-ni hatta ne istediklerini bil(e)meyen bu gençlerin tek ortak eylemleri, farklılıkları-nı sergilemek ve kimi haksızlıklara karşı ortak tepki göstermek şeklinde sınırlı olmuştu.77<br />
Dicle Talebe Yurdu, İstanbul'da Kürt yükseköğrenim öğrencileri tarafın-dan sürekli ziyaret edilen Avukat Ziya Şerefhanoğlu'nun bürosunda yapılan çalışmalar sonucunda Musa Anter tara-fından kurulmuş ve burada Kürt Sorunu ile ilgili çeşitli çalışmalar da başlamıştır.78 Bu nedenle Dicle Talebe Yurdu, "Kürtlük Bilinci"nin yeniden tanımlanmasında<br />
76 Eric Rouleau, "Le Probleme Kurde Source de Conflit", Le Monde Diplomatique, Février 1959, page, 3.<br />
77 Gezici, a.g.e., s. 167.<br />
78 Özer, a.g.e., s. 565.<br />
Demokrat Parti Döneminde Kürt Sorunu: Gelişimi ve Etkileri 191<br />
önemli rol oynamıştır. On beş günde bir çıkan ve uzun süre yayın hayatını devam ettiremeyen Dicle Kaynağı isimli dergide 1955 yılından itibaren bir Kürt ulusal kim-liği etrafında Kürtçü bir kadro oluşmuş ve gizli Kürt cemiyetleri kurma yoluna da gidilmiştir. Dicle Kaynağı'nda, Doğu Soru-nu terimi kullanılmış, jandarma ve vergi toplayan tahsildarlardan şikayet edilmiş, baskılar ve yasa dışı uygulamalara karşı çıkılmasına rağmen eski dönemleri hatır-latan isyankar bir tavır göste-ril(e)memiştir. Buna karşılık Suriye, Lüb-nan ve Irak Kürtleri arasında solcu ve Kürt milliyetçisi şairlerin şiirleri Türkiye Kürtleri'nden aydın ve din hocaları ara-sında ciddi bir ilgi görmüş ve bu şekilde Kürt tarihi, uygarlığı ve edebiyatı dünya-ya, komşu halklara ve Kürtlerin daha çok kentli kitlelerine ulaştırılmıştır. Böylece "etnik kimlik bilinci" artık bir avuç Kürt Milliyetçisi'nin özel alanı olmaktan çık-mıştır.79 DP'de bu tür etkiler sonucu, çevi-riler yoluyla artmaya başlayan Kürtlere yönelik siyasi ve kültürel nitelikteki bu yayınların bir kısmını "Kürtçülük" faali-yetleri olarak yasaklamıştır.<br />
Bunun sonucunda 1955 yılında, Levazım Yüzbaşı Şevket Turan ve Ali Karahan'ın böyle bir cemiyetin programı-nı hazırlayıp Kürtçülük ile ilgili kitapların tercümesi ve gizlice dağıtılması işine giri-şecekleri sırada liderlik konusunda anla-şamamaları üzerine kurulması düşünülen cemiyet dağılmıştır.80 Dicle Talebe Yurdu, çalışmaları ile Kürt toplumunun genelin-den ziyade bazı Kürt aydınların, çoğu bireysel nitelikli çalışmaları ile dönemin Kürt hareketi içerisindeki yerini bu şekil-de almış oldu. Dicle Talebe Yurdu'nun faa-liyetlerini ve Kürt aydınlarının rejime yönelik tepkilerinin bireyci ve duygusal olarak sınırlı planda olduğunu belirten<br />
79 Hür, a.g.e., s. 181.<br />
80 İlhan Akbulut, Devlet Terörizm ve Ülke Bölücülüğü, Boğaziçi Yayınları, İstanbul, 1990, s.100<br />
Ekinci, Dicle Talebe Yurdu'nun ve az sayı-daki Kürt aydının çabalarının güçsüzlü-ğün nedenini hareketin toplumdaki yan-sımasının istenilen ölçüde ol(a)mamasına bağlamıştır.81<br />
c. Kımıl Olayı<br />
DP iktidarının son yıllarında Kürt Sorunu ile ilgili diğer önemli bir gelişme-de Kımıl Olayı'nın yaşanması olmuştur. 1959'da Diyarbakır'da Abdurrahman Etem Dolak, Musa Anter ve arkadaşları tarafından görünüşe göre doğu bölgesinin sorunlarını ele alan İleri Yurt adlı bir gaze-te çıkarmaları ile gündeme gelmiştir. Bu-nu Türkçe ve Kürtçe dergiler izlemiş, bunların başlangıçtaki söylemleri, ihmal edilen reformları yapmak şeklinde Kürt ve Kürtçülük tabirlerini kullanmaktan özenle kaçınmışlar ve bunun yerine doğu-culuk tabirini kullanmışlardır.82 Bu dergi yaklaşık on yıl sürecek olan Kürtçe yayın-ların başlangıcını oluşturmuş ve Dersim İsyanı'ndan itibaren Türkiye’de Kürtlerin kendilerini ifade ettiği ilk yayın olmuştur. Bu gelişme aynı zamanda daha sonraki yıllarda etkili olmaya başlayan doğuculuk akımının da başlangıcı olmuştur.<br />
Bu gelişmeler sonucunda küçük fakat etkin bir grup olan Kürt entellektü-ellerin meydana getirdiği doğuculuk akı-mının ortaya çıkmasında Musa Anter ve arkadaşlarının çıkardığı, doğunun geri kalmışlığını anlatan İleri Yurt gazetesi bu açıdan önemli bir gelişme olmuştur.83 Daha önceki yıllarda, 1954'te Şark Postası Diyarbakır'da, 1955'te Henek dergisi An-kara'da, Miya Farkin gazetesi Silvan'da, 1957'de Dersim dergisi Ankara'da ve Ceri-de-i Dersim gazetesi de İstanbul'da yayın<br />
81 Tarık Ziya Ekinci, Türkiye İşçi Partisi ve Kürtler, Sosyal Tarih Yayınları, İstanbul, 2010, s. 7.<br />
82 Kılıç, a.g.e., s.166.<br />
83 İleri Yurt gazetesi Kırk Dokuzlar'ın tutuklanması sonucu kapatılmıştır. Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, Cilt: 7, İletişim Yayınları, İstanbul, 1988, s. 2111.<br />
192<br />
Fuat UÇAR<br />
hayatına başlamıştır. 84 Bu yayınların dı-şında 1958'de Diyarbakır'da kurulan İleri Yurt gazetesinde Anter'in Kürtçe Kımıl şiirinin yayımlamasının ardından Kürtler gündemin önemli bir konusu haline gel-miştir. Daha sonraki yıllarda Kürtlerin özellikle basın-yayın alanında çalışmaları yoğunlaşmış ve bu süreçte birçok dergi çıkarılmıştır. 85 Böylece bir zamanlar yok denecek kadar az olan Kürt milliyetçileri-nin sayısı bu şekilde artmaya başlamış ve Kürt hareketinde de niteliksel ve nicelik-sel yönden bir artış meydana gelmiştir. 1958'de İleri Yurt gazetesinde Anter'in Amma Ne İleri Yurt adlı hiciv sütununda Kımıl adlı Kürtçe şiire en büyük itiraz şiirin Kürtçe yazılmış olmasından kaynak-lanmıştır.86<br />
Anter, "Yarasalar" başlıklı yazı-sında Kımıl adlı şiiri yayımladıktan sonra 1959'un Temmuz ayında "Devletin hukuki ve siyasi nizamlarını yok edici mahiyette neşriyatta bulunduğu iddiasıyla savcılığa celbedilir."87 Kımıl şiirinin yayımlanma-sından sonra ulusal basında ortaya çıkan, "Kürtlerin yeniden kımıldanmaya başla-dıkları", "Doğu illerimizden birinin mer-kezinde çıkan bir gazetede anlaşılmaz<br />
84 1900’den 2000'e Kronolojik Kürtler, s. 33-34.<br />
85 Kurubaş, a.g.e., s. 11.<br />
86 Kımıl, can yoldaşı "süne" ile birlikte, tüm Cumhu-riyet tarihi boyunca bir türlü baş edilemeyen bir hububat zararlısıydı. Kürtçe şiirin teması da şuydu: Siverek'li bir kız, kımıl zararlısı tarafından samana döndürülmüş bir torba buğdayı çerçiye götürüyor, çerçi buğdayın işe yaramadığını görünce, buğdaya karşılık mal veremeyeceğini söylüyordu. Kızcağız da yüzyıllardır gelenek olduğu üzere, üzüntüsünü bir türküyle dile getiriyordu: ‚Dağa tırmandım amca, zavallı dağ mahzunlaştı/Arpa olgunlaştı amca, buğday un ufak oldu biçare/Kımıl geldi amca, kafile halen de zaval-lı/Buğdayı yedi,geride samanı bıraktı zavallı<.‛ Yazar (Musa Anter) yazının sonunda şiirin kahramanı kıza şöyle diyordu: ‚Üzülme bacım, seni kımıl, süne ve sömürenlerin zararından kurtaracak kardeşlerin yetişiyor artık‛ diyerek Kürtler ile devletin uygulamaları hakkında benzeşim yolu ile bir bağlantı kurmuş oluyordu. Bkz. Çamlıbel, a.g.e., s. 37-38.<br />
87 Milliyet, 2.7.1959; 1900’den 2000’e Kronolojik Kürtler, s. 33.<br />
sebeplerle Kürtçe bir şiir neşrediliyor"88 ve "<Bir soru da benden: Bu gazeteye kim kağıt veriyor"89 şeklindeki tepkiler üzerine olay yerelden ulusal düzeye taşınmıştır. Fakat Ödemiş'te yayınlanan Cephe isimli gazete Diyarbakır'a ve Anter'e; ‚İstanbul gazeteleri kıyamet koparıyor. Diyarbakır’da çıkan İleri Yurt gazetesi Kürtçe bir şiir neş-retmiş. Bakın Küstaha. Genelevlere kadar ‘Welcome’ diye Amerikanca yazılan memleke-timizde, Kürtçe şiir Garbilik şerefimize doku-nuyor<‛90 ifadeleriyle destek vermiştir. Bu olay 1938’de meydana gelen Dersim Olayları’ndan 'eri sesi çıkmayan Kürt mil-liyetçilerinin, üzerlerindeki ölü toprağını atmaya karar verdiklerinin işareti olarak kabul edilmiştir. İlk tedbir olarak Kürtçü-lük ile ilgili tüm yayınların yasaklanması yönünde bir mahkeme kararı çıkartılmış-tır.<br />
d. Kırk Dokuzlar Olayı<br />
DP iktidarının son yıllarında or-taya çıkan çeşitli antidemokratik uygula-malar muhalefet cephesini iyice büyüt-müştür. Böylesi bir ortamda Kürt Hareke-ti'nde de ülkenin içinde bulunduğu iç dinamiklerinin yanında dış konjontürün de etkisiyle bir kıpırdanma başlamıştır. Önceden Kımıl Olayı gibi gelişmeleri ya-kından izleyerek, sol aydınların yanında çeşitli Kürt aydınlarını da izlemeye alan DP'nin bu olaylar karşısındaki tutumu; ‚Ekonomik ve siyasal çözümsüzlüğü perdele-mek ve toplumun dikkatini başka yere çekmek için bu elle tutulur bir neden‛ olarak değer-lendirilmiştir.91 Bu süreçte Kürt Sorunu ile ilgili en önemli gelişme Kırk Dokuzlar Ola-yı olarak bilinen olay olmuştur. Bu olay, DP döneminin son yıllarında meydana gelen aynı zamanda ülkenin içinde bu-<br />
88 Cumhuriyet, 6.9.1959.<br />
89 Ulus, 19.9.1959.<br />
90 Cephe, 22.9.1959. Ödemiş Belediyesi Meclisi, Kırk Dokuzlar'dan biri olan Eski bayındırlık Bakanı Şerafettin Elçi'ye hizmetlerinden dolayı "Fahri Hemşerilik Beraatı" ve Ödemiş şehrinin altın anahtarını vermiştir. Bkz. Çamlıbel, a.g.e., s. 20.<br />
91 Özer, a.g.e., s. 564.<br />
Demokrat Parti Döneminde Kürt Sorunu: Gelişimi ve Etkileri 193<br />
lunduğu ekonomik temelli iç sorunlar ile 1958'de Irak'ta yaşanan darbe gibi dış dinamiklerden önemli ölçüde etkilenmiş-tir.<br />
Dış konjonktür bakımından 1958'den sonra Irak'taki Kürt hareketinin yeniden canlanmaya başlaması, Türki-ye’deki Kürt Hareketi'nin gelişmesinde ve örgütlü eylemlere başlamasında önemli rol oynamıştır.92 14 Temmuz 1958'de Irak Kralı Faysal'ın, General Abdülkerim Ka-sım tarafından kanlı bir darbeyle tahttan indirilmesinden sonra İran’da kurulan Mahabad Cumhuriyeti'nin önderlerinden olup, 1947’de Cumhuriyet yıkıldıktan sonra önce Irak'ta sonra Sovyetler Birli-ği'nde gözetim altında tutulan Molla Mus-tafa Barzani'nin Irak’a dönüşü, Irak'lı Kürtleri büyük ölçüde cesaretlendirmiştir. 8 Mart 1959'da General Şevvaf adlı bir Arap generalin Abdülkerim Kasım'a karşı Musul'da başlattığı ayaklanma Barzani tarafından kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Barzani, ayaklanmacıları kurşuna dizdir-dikten sonra kendisine yardım eden Arap aşiretlerini de dağıtmıştır. Olaylar sıra-sında Türkmenlerin ölmesi ve Barzani'nin de giderek güçlenmeye başlaması Türki-ye’de etkisini hissettirdi. Böylece Türki-ye'nin esas endişesi, Irak'a dönen ve Kürt Hareketi'ni yeniden başlatan Molla Mus-tafa Barzani'nin eylemlerinin Türkiye'yi de etkilemesi ve Türkiye'deki Kürtlerin de benzer bir şekilde harekete geçebileceği şeklinde olmuştur.<br />
Barzani'nin Kuzey Irak’a dönmesi ve büyük gösterilerle karşılanması, örgüt-sel çalışmaları daha çok Barzani parale-linde ve sınırlı düzeyde olan Türkiye Kürtleri arasında özellikle Kürt aydınları arasında etkili oldu ve küçük boyutlu da olsa çeşitli Kürt hareketlerini başlattı.93<br />
92 Erol Kurubaş, Sevr ve Lozan Sürecinden 1950’lere Kürt Sorunun Uluslararası Boyutu, Cilt: 1, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2004, s. 202.<br />
93 Özer, a.g.e., s. 565; Akyol, a.g.e., s. 132.<br />
Ayrıca, Irak'ta Barzani’nin ayaklanmasını izlemek amacıyla Menderes'in izni ile Kazım Öztürk adlı vatandaşın Irak'a gön-derildiğinin devletin istihbarat raporla-rında yer aldığı da iddia edilmiştir.94 Irak Devrimi'nin beklenmedik açılardan Kürt milliyetçiliğini geliştirdiğini söylemek gerekir. Irak'ta 1958'de değiştirilen rejim sonucunda oluşturulan yeni Irak Anaya-sası’na "Irak'ın Arap ve Kürt halkından ibaret olduğuna" dair bir hükmün konul-muş olması Türkiye'deki Kürt Milliyetçi-lerini de cesaretlendirmiş oldu. İstanbul ve Ankara'daki çeşitli Kürt milliyetçisi gruplar harekete geçerek doğulu gençlerle toplantılar yaparak, hükümetten Türkiye radyolarında Kürtçe yayın yapılması, Kürtçe gazete çıkarılması gibi taleplerde bulundular.95 Böylece Türkiye'de Kürtçü-lük akımlarının ivme kazanmasında Eri-van Radyosu'nun Kürtçe yayınları kadar Irak'taki 1958 Darbesi ve Barzani'nin ka-rizmatik kişiliği de etkili olmuştur.96 Irak'taki bu darbe sonucunda Barzani'nin Kuzey Irak'a dönmesi sonucunda Türki-ye'de de bir takım üniversiteli Kürt genç-leri içerisinde zamanla Kürt haklarına karşı duyarlı olan bir aydın katmanı oluşmaya başlamış ve bunlar arasında yavaş yavaş duygusal bir milliyetçilik akımı gelişme göstermiştir.<br />
Irak'taki 1958 Darbesi ve sonu-cunda devam eden olaylar Kerkük'teki Türkmenler için Komünistler ile Kürtlerin güç birliği büyük bir tehlike oluşturmuş-tur. 1959 yılının Haziran ve Ekim ayların-da Komünistlerin Kerkük'te olaylar başla-tarak birçok Türk'ü öldürmelerine ve işyerlerinin tahrip edilmesine neden olan 14-16 Temmuz 1959 tarihli Kerkük Katlia-mı'na Kürtler de karışmışlardır.97 Irakta yaşanan bu olaylar dünyada olduğu gibi<br />
94 Çiçek, a.g.e., s. 18.<br />
95 Akbulut, a.g.e., s. 100<br />
96 Kılıç, a.g.e., s. 166.<br />
97 A.g.e., s. 149.<br />
194<br />
Fuat UÇAR<br />
Türkiye'de de basın yayın organlarında yer almıştır. Türkiye’nin tepkisi Dışişleri Bakanlığı nezdinde çeşitli girişimlerle protesto edilmiş ve Bakanlar Kurulu tara-fından da "14-16 Temmuz 1959 tarihleri arasında Kerkük'te vukubulan hadiselerle alakalı resim, film ve sair dökümanların Tür-kiye'ye sokulmasının ve dağıtılmasının men edilmesi; Dahiliye Vekaletinin 7/9/1959 tarihli ve A.1/91173-3/85402 sayılı yazısı üzerine, 5680 sayılı kanunun 31 inci maddesine göre, İcra Vekilleri Heyetince 2/10/1959 tarihinde kararlaştırılmıştır."98 şeklinde ilgili yayınla-ra yasaklama getirilmiştir.<br />
1959'da Kürtlerin, Kerkük'teki Türkmenlere yönelik katliam boyutunda yapmış olduğu öldürmelerinin yankıları Türkiye’de de Kürtlere karşı tepki uyan-dırmış ve İleri Yurt Dergisi'nin kapatılma-sına sebep olmuştur.99 O günlerde "Alman Generali Rommel" lakablı CHP Niğde Milletvekili emekli asker Asım Eren, mec-lis kürsüsünden Irakta'ki Türkmenlere karşı Türkiye'deki Kürtler ile ilgili olarak dönemin başbakanı Adnan Menderes'e; ‚Irak Kürtlerinin, Irak’ta Türkmen soydaşla-rımıza yaptığı baskı, zulüm veya öldürme olaylarından dolayı, Türkiye'deki Kürtlere karşı aynıyla mukabele yapacak mısınız‛100 diye sormuştur.<br />
Bu gelişmeler sonucunda basında çıkan "102 üniversiteli Kürt, Kürtlük iddi-asında bulundu"101 haberine göre, CHP Niğde Milletvekili Eren'in tutumunu pro-testo etmek için bir kısım Kürt öğrenciler Başbakan, Cumhurbaşkanı, TBMM Baş-kanı, Diyarbakır Baro Başkanı ile ABD, Almanya, İtalya, Fransa ve İngiltere gibi büyük devletlerin büyükelçiliklerine olay-ları kınayan birer telgraf çekmişlerdir. CHP Meclis Grubu'na çekilen ikinci telg-rafta ise, Eren'in Kürt vatandaşlarını teh-dit eden ifadesi karşısında CHP'nin tepki-<br />
98 Resmi Gazete, Sayı: 10337 ( 21 Ekim 1959), Karar Sayısı: 12199.<br />
99 Kılıç, a.g.e., s.166.<br />
100 Hür, a.g.e., s. 183; Özer, a.g.e., s. 565.<br />
101 Akşam, 15.4.1959.<br />
siz kalması hayretle karşılandığı belirtil-miştir. Telgrafın altında "Türkiye Kürtleri" imzasının olması durumu daha da şüphe-li hale getirdiğinden, hem bu gelişmeyle ilgili hem de Kürt Sorunu tartışmalarına yayın yasağı getirilmiştir.102 Bu olaylar üzerine 1940'lı yıllarda CHP'nin bölge müfettişi Avni Doğan, "Tehlike Çanı" başlıklı yazı dizisinde "Kürtçülük tehlike-sinin arttığını" yazmış ve Barzani'nin Ku-zey Irak'taki çalışmalarına dikkat çekmiş-tir.103 Bu şekilde Barzani'nin Kürt Birleşik Demokrat Partisi açıkça aktivitelerine de-vam ederken, Türkiye Kürtleri de kendi-leri için ulusal bir kahraman olarak gör-dükleri Barzani'ye gizlice yardım ettiği bu dönemde gündeme gelmiştir.104<br />
Hükümetin, bu olaylardan sonra Millî Emniyet Hizmetleri (MAH)'ne emir vererek bir "Kürt Raporu" hazırlamasını istediği, MAH'da İçişleri Bakanı Namık Gedik'e hitaben 31 Temmuz 1959 tarihin-de bir operasyon raporu hazırladığı, bu raporda hükümete, Kürt öğrenci gençliği-nin duygusal tepkilerini siyasal amaçlarla kullanmak için Kürtçü komünist bir tehli-ke olarak göstermeyi ve bu amaçla 1.000 ile 2.500 kişilik bir Kürt grubunun "tenkil" edilmesini önerdiği iddia edilmiştir.105<br />
102 Çamlıbel, a.g.e., s. 16-18; 1900’den 2000’e Kronolojik Kürtler, s. 32-33; Ayşe Hür, “Kımıl Olayından 49’lar Davası’na", http://arsiv.taraf.com.tr/yazilar/ayse-hur/kimil-olayindan-49lar-davasina/1205/ Erişim: 06.12.2015.<br />
103 Vatan, 19-23.11.1958.<br />
104 Chris Kutschera, Kürt Ulusal Hareketi, Çev.: Fikret Başkaya, Avesta Yayınları, İstanbul, 2001, s. 394; Rouleau, a.g.m., s. 3.<br />
105 Gezici, a.g.e., s. 167; Çamlıbel, a.g.e., s. 23. Bu raporlardan bazı bölümler 1961'de kurulan sol muhalif haftalık Yön Dergisi'nde, yayınlanmıştır. Yön Dergisi'nin haberine göre: "Şube: B II, Gizli/ Ankara, T.C. 31 Temmuz 1959 MAH.217, Rs. Şube: II Sayın Dr. Namık Gedik Dahiliye Vekili Yüksek huzurunuza bir rapor takdim ediyorum: Bizce malum ve endişe vermeye başlayan duruma müdahale için kanuni bir fırsat zuhur etmiştir. Meselenin siyasi bir aksülamel yapması hatıra gelebilir. Fakat ortada hukuki bir dayanak olduğu gibi bir daha fırsat zuhuru da müşkül olabilir. Kanaatimce evvela işi kat'iyen gizli tutup sonra bir komünist mevzu olarak ele almak mümkündür. saygılarımla arzederim. M. Em.<br />
Demokrat Parti Döneminde Kürt Sorunu: Gelişimi ve Etkileri 195<br />
Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın "Kürtler-den bin tanesini Taksim Meyda-nı’nda sallandıralım ki diğerlerine ibret-i alem olsun‛ sözüne karşılık, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ise ‚Türkiye’nin dışarı-daki itibarı Ermeni meselesi ve Rumlara karşı yapılan 6-7 Eylül saldırıları dolayısıyla zaten kötü, buna bir de Kürtleri eklemeyelim‛ şek-linde tepki göstermiştir. Başbakan Men-deres ise 50 kişilik bir idam listesi ile ye-tinmeye karar vererek bu şekilde "yumu-şak" bir planın yürürlüğe konulmasını sağlamış oldu. Daha sonra Çankaya'da Bayar'ın başkanlığında toplanan devletin zirvesinin aldığı karar doğrultusunda, MAH raporlarında sakıncalı görülen ve değişik illerde ikamet eden 50 Kürt, 17 Aralık 1959'da gözaltına alınmıştır. Cum-hurbaşkanı Bayar, gözaltına alınan Kürt-lerin asılmalarından yana tavır sergilediği iddia edilmiştir.106 Başbakan Menderes de<br />
Hz. Rs. Y. Ziya Selışık (imza)". "Milli Emniyet Teşkilatı Islah Edilmelidir", Yön, Sayı: 78 (25 Eylül 1964), s. 4. Ziya Selışık, 1959 yılında komünistlerin Kürtçülük faaliyetlerinde aktif rol oynadıklarını belirterek, bu raporların neşredilmemiş olmaması, bize ait olmayan usul meselesi derken mektupta geçen cümlelerin Yön ile bilinmeyen şifahi temaslara geçmiş bazı fikirlerin karşılığı mahiyetinde olduğunu ve bunların bir mugalata sermayesi olarak kullanıldığını belirterek şu şekilde ifade etmiştir: "O tarihlerde ve ondan sonraki devirlerde komünistler, Kürtçülük faaliyetlerinde aktif birer rol oynamışlardır ve Bu deliller, cereyan etmekte olan mahkemelerde ortaya konulmuştur. Türkiye Komünist Partisinin, şark bölgesi hakkında planları öteden beri bugün de malumdur. Hiç kimseye hakikat olmayan bir isnad yapılmamıştır. Devlet Emniyet Teşkilatı, daima Türk Devletinin olan tezinin yanında yer alır. Bizim söyleyeceğimiz ondan ibarettir. Ziya Selışık, Milli Emniyet Hizmet Reisi". "Komünist Olmayan Hiç Kimseye 'Sen Komünistsin' denmemiştir", Yön, Sayı: 81 (16 Ekim 1964), s. 4.<br />
106 Çamlıbel, a.g.e., s. 99, 164. Ayşe Hür, Celal Bayar ile ilgili bazı iddiaların doğru olmadığını Celal Bayar’ın kızı Nilüfer Bayar Gürsoy'dan bu konuda bir mektup aldığını ve Gürsoy’un görüşlerini; “Celal Bayar’ın Gürsel hakkındaki kanaati olumlu değildi. Kendisinden bir rapor hazırlamasını istemiş, hazırladığı raporu beğenmemişti. Bayar’ın beğenmediği rapor, son günlerde Abdülmelik Fırat’ın bahsettiği, Cemal Gürsel’in ‚Bin Kürdü sallandırmalı‛ dediği rapor olmalı. Bu<br />
Uluslararası Para Fonu (IMF)'nden bekle-diği krediyi alamayınca, el altından basın yoluyla Sovyetler Birliği'ne gidebileceği blöfünü yayımlatmıştır. Yine Menderes, ABD'nin dikkatini çekmek ve komüniz-min Kürt gençleri arasında yayılmasını önlemek için bunun bir komünist hareket olarak kullanılabileceğini belirtmiştir. Kutlay'a göre, ekonomik olarak rahatla-mak için tertip edilen bu olayın arkasında iddia edildiği gibi bir örgüt yoktur. Bu şekilde Türkiye'de resmi çevrelerin de asıl endişesi, 1958 Irak İhtilali'nden sonra Irak'a dönen ve tekrar Kürt hareketini başlatan Barzani'nin eylemlerinin, Türki-ye'yi etkilemesi, Türkiye'deki Kürtlerin de benzer taleplerle harekete geçmesidir. İşte bu nedenle Irak Kürtlerine tanınan hakla-rın Türkiye'deki Kürtleri de etkileyeceği varsayımı tutuklanmalar için bir gerekçe oluşturmuştur.107<br />
Aralarında bazı yedek subayların da yer aldığı Kırk Dokuzlar Hareketi'nin, II. Dünya Savaşı sonrasında ilk belirgin Kürt Hareketi olduğunu belirten Kılıç'a göre, 1950’den sonra ülkedeki Kürt aydınlar arasında Kürtçülük bu şekilde hareket-lenmiş, dışarıdaki Hoybun'cular ile temas-lara başlanılmış ve çeşitli yer altı çalışma-ları ile gizli basılan Kürtçü yayınlar böl-gede dağıtılmıştır. Yine Kılıç'a göre, o dönemin genel havasını Erivan radyo-sundan yapılan Kürtçe yayınlarda yaka-<br />
ifadeler Bayar’a ait olmuş olsaydı, 27 Mayıs darbesinden sonra kurulan Yassıada mahkemelerinde bu sözler dava konusu olurdu. Bu fikir babam Celal Bayar’a değil, o sırada genelkurmay başkanı olan Cemal Gürsel’e aittir.‛ şeklinde ifade ettiğini belirtmiştir. Ayşe Hür, “Kürtleri imha etmek’ fikri kime aitti?”, http://arsiv.taraf.com.tr/yazilar/ayse-hur/kurtleri-imha-etmek-fikri-kime-aitti/1446/ Erişim: 06.12.2015.<br />
107 Kutlay, 21. Yüzyıla Girerken Kürtler, s. 551-552; Hür, a.g.e., s. 185-186; Çamlıbel, a.g.e., s. 23; Tutuklananlar içerisinde, 1 Binbaşı, 1 Yedek Subay olmak üzere 6 subay, 2 doktor, 3 tüccar, 4 avukat, 2 gazeteci, 1 mühendis, 1 muhasebeci, 1 işçi, 1 memur, 1 fabrikatör ve 27 öğrenci bulunmaktadır. Bkz. Tan, a.g.e., s. 328-333; Tori, a.g.e., s. 233.<br />
196<br />
Fuat UÇAR<br />
lamak mümkündür ve bazılarının başkal-dırısı Türkiye'deki Kürtçüleri tahrik ve teşvik etmiştir.108 Kendisi de Kırk Dokuzlar Hareketi üyesi olan Ekinci'ye göre bu olay Dicle Öğrenci Yurdu'nun faaliyetlerinden sonra kamuoyunda yankı yaratan bir olay olmuştur.109 Tutuklananlar arasında bulu-nan diğer bir isim Dr. Naci Kutlay'a göre, tutuklanan 49 Kürt aydın organize değil-lerdi ve arkalarında bir örgüt bulunmu-yordu, bu kişiler "demokratik Kürt kültür haklarını ve eşit vatandaşlığın uygulan-masını istiyorlardı."110 Polisin iddiasına göre Bitlis bağımsız milletvekili Ziya Şe-refhanoğlu'nun evinde üzerinde el yaz-ması Arap harfleriyle "Kürt İstiklal Parti-si" yazan birkaç sayfalık bir tüzük taslağı bulunmuş, ayrıca bazı üniversite öğrenci-lerinin üzerinde ve ev aramalarında Bar-zani'nin resimlerine rastlanmıştır. Ancak, olayın. Tutuklama kararını Ankara’daki askeri savcılık istemiş, tutuklananlar İs-tanbul Harbiye'deki hücrelere konulmuş-tu. Aslında daha çok kişinin tutuklanması gündeme gelmiş fakat Harbiye’de 40 hüc-re olduğu için, geriye kalan 10 kişinin tutuksuz yargılanması kararlaştırılmış, bu arada sanıklardan Ankara Hukuk Fakül-tesi son sınıf öğrencisi Mehmet Emin Ba-tu'nun mide kanamasından ölmesiyle geriye 49 kişi kalmıştır. Şimşir’e göre ise, tutuklananlar 1958 yılında kurulan illegal Kürt İstiklal Partisi’nin kurucularıydı. Bun-lara yöneltilen suçlamalar da Irak’taki çeşitli örgüt ve kadroları ile temas kur-mak, Kürtçülük amaçlı toplantılar yap-mak ve yabancı devletlerin müzahereti (yardımı) ile Türkiye’yi bölmekti.111 Bu şekilde Kırk Dokuzlar Olayı ile Türkiye, Barzani destekli bir Kürtçülüğün varlı-ğından haberdar olmuştur.112 Kırk Dokuz-lar Olayı diye ortaya çıkan gelişme, Kürt<br />
108 Kılıç, a.g.e., s.163-166.<br />
109 Ekinci, Türkiye İşçi Partisi ve Kürtler, s. 7.<br />
110 Kutlay, a.g.e., 30.<br />
111 Şimşir, a.g.e., s. 515.<br />
112 Kaya Ataberk, Türk Siyasetinde Kürt İslamcılar, 2. Baskı, İleri Yayınları, İstanbul, 2015, s. 170.<br />
Sorunu’nu tekrar canlandırmış ve kamu-oyunun gündemine taşımıştır. Bu aşama-da siyasi ve ideolojik olarak Kürtçülük faaliyetlerine karışanlara yönelik operas-yonlara başlanmış ve dört buçuk ay süren tutukluluk halinden sonra tutuksuz yargı-lamalara devam edilmiştir.<br />
Bu süreçte CHP'nin Kırk Dokuzlar Davası'na yönelik ciddi bir tepkisi olma-mıştır. 27 Mayıs 1960 Darbesi'ni yapan darbeciler tarafından 26 Ekim 1960'ta çıkarılan genel aftan Kırk Dokuzlar'ın ya-rarlanmasına izin verilmemiştir. Yaklaşık on dört aylık tutukluluk döneminin ar-dından davanın görülmesine 3 Ocak 1961 tarihinde başlanmış ve sanıkların tutuk-suz yargılamalarına karar verilmiştir. Tüm sanıklar 30 Nisan 1964'te beraat et-miş, ancak savcının itirazı üzerine karar Askeri Yargıtay tarafından bozulmuştur. 1965'te suç vasfı değiştirilerek dava yeni-den görülmüş ve sanıklar, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) silahlı kalkışma ile ilgili olan 125. madde ile yargılanması yerine TCK'nın 141. ve 142. maddelerine istinaden yani "yabancı devletlerin müza-hereti ile milli duyguları yok etmeye ve zayıflatmaya matuf cemiyet kurmaktan" on altı ay hapis, beş ay on gün sürgün cezası almışlardır. Askeri Yargıtay bu kararı da bozunca dava Askeri Yargıtay Daireler Kurulu'na gitmiş, ancak karar kesinleşmeden dava zaman aşımına uğ-ramış ve Kırk Dokuzlar kurtulmuştur. Böy-lece DP dönemi, Kırk Dokuzlar'ın tutuk-lanması ve yargılanması olayı Kürtlerin bakış açısından, tarihteki en önemli yargı-lamalardan birisi olmuştur.113<br />
CHP’nin, Kırk Dokuzlar olayına ilişkin "Doğuda eski devir hortluyor" diye yaptığı propagandanın, 27 Mayıs 1960 Darbesi'nde DP'nin aleyhine kullanıldığı-nı belirten Abdülmelik Fırat, Menderes'e bu durumu sorduğunda; ‚Ben de biliyo-rum, bunda hiçbir şey yok ama bir istihbarat teşkilatı bu operasyona girişmiş, bir kalemde<br />
113 Fuller - Barkey, a.g.e., 37; Kutschera, a.g.e., s. 394.<br />
Demokrat Parti Döneminde Kürt Sorunu: Gelişimi ve Etkileri 197<br />
elimizin tersiyle vurup bir kenara itemeyiz. O zaman töhmet altında kalırız. Bakalım mah-kemeye verecekler, ne çıkacak‛114 dediğini ifade etmiştir. Mcdowall'a göre, Kırk Do-kuzlar'lardan birisi olan Sait Elçi'nin, du-ruşmada Kürtlerin kişisel ve kollektif haklarını savunması eğitimli Kürtler ara-sında büyük bir ulusal duyarlılığın yük-selmesinde etkili olmuştur.115 Çoğu küçük burjuva aydını olan Kırk Dokuzlar'ın önemli bir yanı da homojen bir yapıda olmamaları ve aralarındaki fikir ayrılığı olmasıydı. Aralarındaki asgari ortaklık, Kürt haklarının savunulması olmuştu. İçeride "sağcı" ve "solcu" şeklinde ayrıl-ması sonucu, Kürt hareketi siyasi olarak ilk kez sol bir çizgiye çekilmiştir. Bir yan-da kurulu düzeni savunan "ağa milliyetçi-liği", bir yanda da Kürt halkının özgür-leşmesini amaçlayan ve aynı zamanda Kürt hareketinin modernleşmesi anla-mında da gelen "aydınlanmacı" bir hare-ket ortaya çıkmıştır. Çağdaş kimlik anla-yışı bakımından bu küçük grup hem ey-lemleriyle hem de sorgu ve yargılamalar-da "Kürtlerin Varlığı" ve "Kürt Kimliği" gibi konuları savunmuşlardır.116 Böylece Kürt entellektüellerinin "gözlerinin açıl-masını" sağlayan Kırk Dokuzlar Olayı, yö-netimdekilerin aksine üstü örtülen Kürt Sorunu'nu yeniden hem de daha bilinçli bir biçimde gündeme getirmiştir.117 DP’nin yönetimi altında geçen on yıllık dönemde Kırk Dokuzlar Olayı'nın dışında<br />
114 CHP’nin ve daha sonra 27 Mayıs 1960 Darbesi'ni yapanların işine gelen 1959'da hazırlanan "Doğuda halk silahlanıyor" raporu, MAH ile birlikte çalışan Özel Harp Dairesi'nin tarafından 27 Mayıs 1960 Darbesi'ne giden süreçte DP'yi sıkıştırmak için hazırlandığı iddiaları için bkz. Akkaya, a.g.e., s. 236. Nitekim darbeden sonra yörenin önde gelen 55 ağası DP'ye oy verdikleri için MBK tarafından Sivas'a sürgün edilmişlerdir.<br />
115 Mcdowall, a.g.e., s. 537.<br />
116 Kutlay, a.g.e., s. 31; Tan, a.g.e., s. 333-334, 364; Ekinci, Türkiye'nin Kürt Siyasetine Eleştirel Yaklaşımlar, s. 151.<br />
117 Çamlıbel, a.g.e., s. 8, 169.<br />
bundan daha önemli başka bir olay ge-liş(e)memiştir. Bu yönüyle Kırk Dokuzlar Olayı Türkiye'li Kürtlerin tarihinde en önemli siyasi bir olay ve kırılma noktası olmuş, bu yönüyle daha sonraki dönem-lerde meydana gelen çeşitli Kürt hareket-lerini ideolojik ve siyasi yönden hazırlayı-cı bir etki yapmıştır. Kırk Dokuzlar Olayı daha sonraki dönemlerde Canip Yıldırım, Musa Anter, Naci Kutlay, Şerafettin Yıldı-rım, Faik Bucak ve Ziya Şerefhanoğlu gibi Kürt düşünce ve siyaset isimlerini çıkar-mıştır.<br />
SONUÇ<br />
DP döneminde günlük çıkarları doğrultusunda, bir siyasi partiden diğeri-ne geçişlerini sürdüren Kürtler, 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi'ne kadar 1945-1960 döneminde CHP ve DP olmak üzere iki temel partide siyaset yapmışlardır. Tür-kiye'nin bu çok partili sisteminde Kürtler arasında da zamanla ayrış-ma ve bölünmeler olmuştur. DP dö-neminde Kürt aşiretleri, DP'nin iktidara gelmek ve iktidarını devam ettirmek için toplumun çeşitli kesimlerinin desteğini sağlamaya yönelik genel tolerans zemini-ni çok iyi değerlendirmişlerdir. Böylece DP döneminde, Atatürk tarafından zayıf-latılan ve koparılan aşiret bağlarının ye-niden kurulduğu ve bu odakların eski güçlerine yeniden hakim oldukları bir süreç yaşanmıştır. Bu şekilde ağırlıklı ve ezici çoğunlukla DP'de siyaset ya-pan Kürtlerin yanında CHP'de siya-set yapan Kürtler de olmuştur. Bu durum, Kürtler'in toplumsal ve ekonomik yapısında baskın (domi-nant) bir özellik gösteren çeşitli özelliklerden; özellikle de içinde bulunduğu feodal yapıdan ve bu yapının iktidarlar ile olan ilişkisinin politik yönünden kaynaklanmıştır. Bu çerçevede DP, kurulduğu 1946 yılın-dan itibaren, iktidarda olduğu 1950-1960<br />
198<br />
Fuat UÇAR<br />
yılları arasında, özellikle de 1950 seçim sürecinde ve 1957 yılından sonra Kürtlerle ilgili gelişmelere hep duyarlı olmuştur. Bu amaçla, Kürt isyanlarının merkezi olan Güneydoğu Anadolu Bölgesi esas alına-rak 1927'de kurulan Umumi Müfettişlik kurumu DP’deki etkin Kürtçü milletvekil-lerinin çabaları sonucu 1952’de kaldırıl-mıştır.<br />
1950-1960 yılları arasındaki ülke genelinde olduğu gibi doğu ve güneydo-ğu bölgelerine de büyük bayındırlık faali-yetlerinin götürüldüğü DP döneminde, Kürt sorununa ilişkin olarak önceki dö-nemlerde görülen rapor hazırlama gele-neğinin aksine soruna ilişkin resmi nite-likli herhangi bir rapor hazırlama ya da yazdırma ihtiyacı duyulmamıştır. Böylece DP döneminde, sorun bir asayiş sorunu olarak görülmemiş, daha serinkanlı ve demokratik bir tutumun sergilenmesi soruna ilişkin ciddi bir şekilde algı deği-şimine yol açmıştır. Bu algı değişikliğin-deki en önemli unsur, sorunun demokra-tik ve liberal yöntem ve yönetimlerle aşı-lacağının düşünülmesi olmuştur. Bu ne-denle sorunun çözümünde faklı mantık ve uygulama ile hareket edilmiştir. Bu çerçevede<br />
Bu açıdan bakıldığında 1950-1960 arasında DP, bu türlü uygulamaları ve oy nedeniyle Kürtlere ve yaşadıkları bölgeye ilişkin sergilediği aşırı müsamaha ile Kürt aydınları arasında Kürt Kimliği'ne ilişkin siyasi ve ideolojik nitelikli bilinçlenmenin tek parti dönemine göre daha fazla ve serbestçe ifade edilmesine imkan sağla-mıştır. Bu durum Kürt Sorunu'nda eski dönemlere göre bir "yumuşama" dönemi-ne geçildiğini ortaya koymaktadır. Bunun sonucunda, 1950-1960 dönemi haricinde devletle daimi bir çatışma süreci yaşayan Kürtler, bu yönüyle DP döneminde Kırk Dokuzlar Olayı'nın dışında, kültürel ve siyasi gelişim yönünden olumlu bir dö-nem geçirmişlerdir. Yine DP döneminde Kürtler ile ilgili başka bir önemli gelişme de Kürt kökenli üniversite gençliğinin öncülük ettiği Dicle Talebe Yurdu'nun faa-liyetleri olmuştur. Bu yurdun faaliyetleri sonucunda 1955 yılından itibaren bir Kürt ulusal kimliği etrafında Kürtçü bir kadro oluşmuş ve gizli Kürt cemiyetleri kurma yoluna da gidilmiştir. Bu şekilde Kürt entelektüel hareketin yavaş yavaş oluş-maya başladığı DP döneminde, Dicle Tale-be Yurdu, "Kürtlük Bilinci"nin yeniden tanımlanmasında önemli rol oynamıştır.<br />
DP döneminde, Kürt Sorunu ile ilgili olarak; tek parti döneminde sürgün edilenlerin bir kısmının yurtlarına geri dönmesine izin verilmesi, hatta DP'den vekil olmalarına da imkan sağlanması, yasaklı bölgelerin imara açılması ve Umum Müfettişliklerin de kaldırılması en önemli gelişmeler olmuştur. Böylece Kürt Sorununa yönelik DP'nin bu uygulamala-rı, daha sonraki dönemlerde, zaman za-man gündeme gelen, hatta günümüzde Kürt Sorunu'nun çözümüne yönelik ola-rak, kamuoyunda olumlu ve olumsuz yönde çeşitli eleştirilere muhatap olan, bireysel hak ve özgürlüklerin genişletil-mesine öncelik veren "çözüm süreci" ya da "barış süreci" olarak da ifade edilen politikalar ve yaklaşım tarzı ile benzerlik göstermektedir.<br />
KAYNAKÇA<br />
1900’den 2000’e Kronolojik Kürtler, (2000). İstanbul: Serler Matbaacılık.<br />
Ahmad, Feroz, (2010). Bir Kimlik Peşinde Türkiye, Çev.: Sedat Cem Karadeli, İstanbul: Bilgi<br />
Üniversitesi yayınları.<br />
Akbulut, İlhan, (1990). Devlet Terörizm ve Ülke Bölücülüğü, İstanbul: Boğazi-çi Yayınları.<br />
Akkaya, Ahmet Yaşar, (2014). Türkiye'de Darbeler ve Azınlıklar, İstanbul: Ufuk Yayınları.<br />
Aköz, Emre, "Menderes’in Kürt Çözümü", http://arsiv.sabah.com.tr<br />
----------------, “Celal Bayar’ın Kürt Sırrı”, http://www.sabah.com.tr<br />
Akşam, 15.4.1959.<br />
Demokrat Parti Döneminde Kürt Sorunu: Gelişimi ve Etkileri 199<br />
Akyol, Mustafa, (2006). Kürt Sorununu Yeniden Düşünmek, İstanbul: Do-ğan Kitap.<br />
Anter, Musa, (1999). Hatıralarım, İstanbul: Avesta Yayınları.<br />
Ataberk, Kaya (2015). Türk Siyasetinde Kürt İslamcılar, İstanbul: İleri Ya-yınları.<br />
Baban, Cihat, (1970). Politika Galerisi, İs-tanbul: Remzi Kitabevi.<br />
Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (B.C.A), Bakanlar Kurulu Kararları Kataloğu (1950-1960). 030.18.01.<br />
Bayrak, Mehmet, (2013). Kürtler ve Ulusal-Demokratik Mücadeleleri, Ankara: Özge Yayınları.<br />
Bozarslan, Hamit (2008), "Kürd Milliyetçi-liği ve Kürd Hareketi (1898-2000)", Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce: Milliyetçilik, Ed.: Tanıl Bora - Murat Gültekingil, C. 4, İs-tanbul: İletişim Yayınları.<br />
Bruınessen, Martin Van, (2009). Kürdoloji-nin Bahçesinde, İstanbul: Vate Ya-yınevi.<br />
Cumhuriyet, 6.9.1959.<br />
Çamlıbel, Yavuz, (2015). 49'lar Davası, İstanbul: Siyam Kitap.<br />
Çay, Abdülhalük, (2010). Kürt Dosyası, İstanbul: İlgi Kültür Sanat Yayın-cılık.<br />
Çiçek, Nevzat, (2010). 27 Mayıs’ın Öteki Yüzü Sivas Kampı, İstanbul: Lagin Yayınları.<br />
Demir, Eyüp, (2005). Yasal Kürtler, İstan-bul: Tevn Yayınları.<br />
Ekinci, Tarık Ziya, (2004). Türkiye'nin Kürt Siyasetine Eleştirel Yaklaşımlar, İs-tanbul: Cem<br />
Yayınevi.<br />
-----------------------, (2010). Türkiye İşçi Par-tisi ve Kürtler, İstanbul: Sosyal Ta-rih Yayınları.<br />
Eroğul, Cem, (1990). Demokrat Parti: Tarihi ve İdeolojisi, Ankara: İmge Kitabe-vi.<br />
Fuller, Graham E. - Barkey Henrı J., (2013). Türkiye’nin Kürt Meselesi, Çev.: Hasan Kaya, İstanbul: Profil Yayıncılık.<br />
Gezici, Aytekin, (2013). Kürt Tarihi, Anka-ra: Tutku Yayınevi.<br />
Heper, Metin (2010). Devlet ve Kürtler, Çev.: Kadriye Göksel, İstanbul: Doğan Kitap.<br />
Hür, Ayşe, (2015). İnönü ve Bayar'lı Yıllar (1938-1960), İstanbul: Profil Ya-yıncılık.<br />
-------------, "Kürtleri İmha Etmek’ Fikri Kime Aitti?", http://arsiv.taraf.com.tr<br />
-------------, "Kımıl Olayından 49’lar Dava-sı’na, http://arsiv.taraf.com.tr<br />
İngiliz Belgelerinde Kürdistan 1918-1958, (2012). Der.: Mesut Yeğen, Anka-ra: Dipnot Yayınları.<br />
İşbecer, Okan, "Bilmemek Ayıp Değil Öğrenmemek Ayıp", http://www.turksolu.com.tr<br />
-------------------, "Şeyh Sait’in Torunu Öl-dü”, http://www.turksolu.com.tr<br />
Jongerden, Joost, (2008). Türkiye’de İskân Sorunu ve Kürtler, Çev.: Mustafa Topal, İstanbul: Vate Yayınevi.<br />
Kılıç, Altemur, (2007). Büyük Kürdistan Küçük Türkiye, Ankara: Akasya Kitap.<br />
Kirişçi, Kemal - Gareth, M. Winrow, (2010). Kürt Sorunu Kökeni ve Geli-şimi, Çev.: Ahmet Fethi, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları.<br />
Kürt Meselesi'nde Algı ve Beklentiler, (2011). İstanbul: İletişim Yayınları.<br />
Koçak, Cemil, (2010). Umumi Müfettişlikler (1927-1952), İstanbul: İletişim Ya-yınları.<br />
Kutlay, Naci, (2012). Kürt Kimliği'nin Olu-şum Süreci, Ankara: Dipnot Yayın-ları.<br />
----------------, (2011). 21. Yüzyıla Girerken Kürtler, İstanbul: Peri Yayınları.<br />
Kurubaş, Erol, (2004). 1960’lardan 2000’lere<br />
200<br />
Fuat UÇAR<br />
Kürt Sorunun Uluslararası Boyutu, Cilt: 2, Ankara: Nobel Yayın Dağı-tım.<br />
-----------------, (2004). Sevr ve Lozan Süre-cinden 1950’lere Kürt Sorunun Uluslararası Boyutu, Cilt: 1, Anka-ra: Nobel Yayın Dağıtım.<br />
Kutschera, Chris, (2001). Kürt Ulusal Hare-keti, Çev.: Fikret Başkaya, İstan-bul: Avesta Yayınları.<br />
Laçiner, Ömer, (1991). Kürt Sorunu Henüz Vakit Varken, İstanbul: Birikim Ya-yınları.<br />
Mcdowall, David, (2004). Modern Kürt Tarihi, Çev.: Neşenur Domaniç, Ankara: Doruk Yayınları.<br />
Milliyet, 2.7.1959.<br />
Muradoğlu, Abdullah, "Menderesle Erdo-ğan’ın Kesiştiği Nokta", http://www.yenisafak.com<br />
Özer, Ahmet, (2009). Türkler ve Kürtler, İstanbul: Hemen Kitap Sis Yayın-ları.<br />
Resmi Gazete, Sayı: 634, Yayın ve İlan Ta-rihi: 16.7.1927.<br />
----------------, Kanun No: 2510, Sayı: 2733, Kabul Tarihi: 14.6.1934, İlan Tarihi: 21.6.1934.<br />
----------------, Sayı: 7564, Kabul Tarihi: 15.7.1950; İlan Tarihi: 24.7.1950.<br />
----------------, Sayı: 7880, Kabul Tarihi: 3.VIII.1951, İlan Tarihi: 9.VIII.1951; Kanun No: 5826.<br />
----------------, Sayı: 8270, Kabul Tarihi: 21.XI.1952, İlan Tarihi: 29.XI.1952.<br />
----------------, Sayı: 10337 (21.10.1959), Ka-rar Sayısı: 12199.<br />
Rouleau, Eric (1959). "Le Probleme Kurde Source de Conflit", Le Monde Dip-lomatique.<br />
Strohmeıer, M, Heckmann L. Yalçın, (2014). Kürtler Tarih, Siyaset, Kül-tür, Çev.: Atilla Dirim, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları.<br />
Şahinler, Menter, (1988). Atatürkçülüğün Kökeni, Etkisi ve Güncelliği, İstan-bul: Çağdaş Yayınları.<br />
Şimşir, Bilal, (2009). Kürtçülük II (1924-1999), İstanbul: Bilgi Yayınları.<br />
Tan, Altan, (2011). Kürt Sorunu, İstanbul: Timaş Yayınları.<br />
Tori, (2005). Kürtler, İstanbul: Doz Yayın-ları.<br />
Ulus, 19.9.1959.<br />
Vatan, 19-23.11.1958.<br />
Yavuz, Turan, (1993). ABD’nin Kürt Kartı, İstanbul: Milliyet Yayınları.<br />
Yeşiltuna, Serap (2015). Atatürk ve Kürtler, İstanbul: İleri Yayınları, 2015.<br />
Yılmaz, Mustafa - Doğaner, Yasemin, "Demokrat Parti Döneminde Ba-kanlar Kurulu Kararı ile Yasakla-nanYayınlar", http://www.ait.hacettepe.edu.tr<br />
Yön, Sayı: Sayı: 78 (25 Eylül 1964); Sayı: 81 (16 Ekim 1964).<br />
Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansik-lopedisi,(1988). Cilt: 7, İstanbul: İle-tişim Yayınları.DEMOKRATLAR KULÜBÜ DERNEĞİhttp://www.blogger.com/profile/14236241905500351712noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4628939149320771055.post-68735945141557397982016-01-19T06:49:00.002-08:002016-01-19T06:51:49.188-08:001938-1960 YILLARI ARASINDA ATATÜRK DEVRİMLERİNE KARŞI FAALİYETLER M. Hakan ÖZÇELİK[*]<div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">
<b><span style="color: #990000; font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: x-large;">1938-1960 YILLARI ARASINDA
ATATÜRK DEVRİMLERİNE KARŞI FAALİYETLER</span><span style="color: maroon; font-size: 14pt;"><o:p></o:p></span></b></div>
<div align="right" class="MsoNormal" style="text-align: right;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhDsu-RvjvlQZ9Z4fkPv4FIh4uiFgcF8vTx-0Myr5K-vYejtQnOVNcBFNoCOb7RJdeQwIfMu2gQ3N-uVRIIL5bs-N_TlE5Ji4iAYuzxaaJCvrpgmb_IJKG_IgSuwz399uzYoJXMsBcD6dcH/s1600/Yrd+Do%25C3%25A7+Dr+M.+Hakan+%25C3%2596Z%25C3%2587EL%25C4%25B0K.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="231" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhDsu-RvjvlQZ9Z4fkPv4FIh4uiFgcF8vTx-0Myr5K-vYejtQnOVNcBFNoCOb7RJdeQwIfMu2gQ3N-uVRIIL5bs-N_TlE5Ji4iAYuzxaaJCvrpgmb_IJKG_IgSuwz399uzYoJXMsBcD6dcH/s320/Yrd+Do%25C3%25A7+Dr+M.+Hakan+%25C3%2596Z%25C3%2587EL%25C4%25B0K.JPG" width="320" /></a><b><span style="color: blue;">Yrd. Doç. Dr. M. Hakan ÖZÇELİK</span></b>[*]</div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="color: #660000; font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Giriş</span><o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
Dokuzuncu Ordu Müfettişi olarak 1919 yılı Mayıs ayının
19’ncu günü Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Paşa, zorlu, çetin, yorucu, mücadele
gerektiren, sonunda ölümün bile olacağı uzun bir yola çıkmıştı.</div>
<div class="MsoNormal">
İçinden çıktığı ve kendi egemenliği içinde yaşamasını
istediği milleti için hak ettiği ortamı kurmayı, devletini muasır medeniyetler
seviyesine çıkarmayı kendisine bir görev, bir ant addeden Mustafa Kemal Paşa,
milli mücadele sonrası Türk Devrimi’nin devamı olan inkılâpları da bir bir,
sırasıyla ve kısa sürede hayata geçirmiştir. Bu süreçte Türk Devriminin özünü
Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik (Ulusçuluk), Halkçılık, Devletçilik, Laiklik,
Devrimcilik, ilkeleri oluşturmuştur.</div>
<div class="MsoNormal">
Türkiye Cumhuriyeti, hem Arap-İslam şeriatçılığının hem de
Sovyetlerin sınıf diktatörlüğünün reddedilerek insan haklarına dayalı demokrasi
modelinin kabulü ve batıya karşı kazanılan anti-emperyalist bir savaş sonunda
üstelik de bir İslam toplumunda kurulmuş olan tek laik ve demokratik devlettir.
(Kongar, 2002,s. 65.) Laik, demokratik özellikleri yanı sıra toplumsal
devrimlerle emperyalist güçlerin hiç de hoşlanmadığı “Ulus Devlet” özelliğine
kavuşmuştur.</div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: large;">1. Karşı Faaliyetler</span><o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
Napolyon’un bir sözü vardır: “Bir ülkenin coğrafyası o
ulusun kaderidir.” (Ortaylı, Arıboğan, Yavuz, 2008., s. 196.) Coğrafyanın
politikaya etkisi kara hâkimiyet, deniz hâkimiyet, hava hâkimiyet (Teoriler
hakkında daha geniş bilgi için bakınız. Çora, 2003, s.22,23.) üzerine inşa
edilmiştir. Türkiye de jeopolitik konumuyla emperyalist ülkelerin ve özellikle
çevre ülkelerin daima hedefi halindedir. Türkiye’nin jeopolitik konumu
değişmeyeceğine göre bu tür iç ve dış tehditler Türkiye Cumhuriyeti var oldukça
devam edecektir.</div>
<div class="MsoNormal">
Nitekim muhtelif tarihlerde Türkiye’ye karşı yönlendirilmiş
olaylar, terör ve tedhiş hareketleri ve bu arada “dış baskılarla” büyük
boyutlara ulaşabilecek bir tarzda planlı, programlı ve sistemli uygulamalar
açıkça göstermektedir ki; Türkiye; “ilan edilmeyen gizli savaş”la karşı
karşıyadır. (Özgen, 1989, s.2)</div>
<div class="MsoNormal">
Devrimlerin ortaya çıkması, uygulanması ve yaygınlaşması
esnasında hedeflenen noktalarda ve hedefe varmak için kullanılan yollarda
sapmalar yaşanmıştır. İşte bu sapmalar bazı kesimler tarafından devrimlere
karşı çıkıldığı anlamına gelmektedir. “Karşı Çıkışlar” aynı zamanda “karşı
faaliyetler” olarak da adlandırılabilir. “Karşı Faaliyet”in toplum içindeki
yaygın kullanım şekli “Karşı Devrim”dir. Bu bakımdan “Karşı Faaliyet"
kavramını “Karşı Devrim” olarak algılamak yanlış olmayacaktır.</div>
<div class="MsoNormal">
Orhan Hançerlioğlu, Karşı Faaliyet (Devrim) kavramını
“Felsefe Ansiklopedisi”nde şöyle açıklanmıştır: “(la contre Revolution): Bir
devrimin getirdiklerini ortadan kaldırmak ve eskiye döndürmek için girişilen
gerici davranış. 1789 Fransız Devrimi’nden kalma deyimdir. Devrimlere karşı
çıkan, direnen, eskiyi korumaya çalışan her tutum ve davranış bu deyimin
kapsamı içindedir.” (Hançerlioğlu, 1976, s.220)</div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: large;">2. 1938-1945 Dönemi
(Milli Şef Dönemi)</span><o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
Atatürk’ün ölümüyle onun yaptığı devrimlerin nasıl bir
sürece ve hangi liderin eliyle gireceği, çok önemli bir meseleyi oluşturuyordu.
Bu kritik süreç Atatürk’ün ilkeleri ve devrimlerinin bekası için çok önem arz
ediyordu. Bu nedenledir ki 1938-1945 dönemi Türk siyasi hayatında önemli bir
dönem oluşturur.</div>
<div class="MsoNormal">
Atatürk’ün ebediyete intikali ile yapılan cumhurbaşkanlığı
seçiminde 323 oyun 322’sini alan İsmet İnönü Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci
cumhurbaşkanı olmuştur <span style="font-size: 10.0pt;">(Bozdağ, 2000, s.
177-222)</span>. Cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü’nün ilk uygulaması
Atatürk’ün ne kadar yakın çalışma arkadaşı varsa hepsini görevden el çektirme
yönünde olmuş, Ocak 1939 tarihinde Atatürk’ün son başvekili olan Celal Bayar’ın
da görevi de sona ermiştir <span style="font-size: 10.0pt;">(Yetkin, 2007,
s.36-38) .<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
Atatürk’ün çalışma arkadaşlarını, yakın dostlarını
yönetimden uzaklaştıran, Atatürk dönemine yönelik ithamlarda bulunan İsmet
İnönü, aynı zamanda Atatürk’ün devlet hizmetlerinden uzaklaştırdığı, hatta
Atatürk’ün ilkeleri ve devrimlerine karşı gelen bazı insanları tekrar yönetime
alarak adeta kırgınların gönlünü kazanarak yönetim tarzının ne istikamette
gideceğine dair açık ipuçları veriyordu.</div>
<div class="MsoNormal">
Ülkenin siyaseti ve siyaset adamlarına yönelik bu tür
değişiklikler olurken, “Ayrıcalık tanıyan ve bağımlılık doğuracak dış
anlaşmalar yapılmamalıdır” şeklinde önerilerde bulunan Atatürk’ün dış politika
anlayış ve uygulamasında da değişiklikler yapılıyordu. İsmet İnönü’nün
cumhurbaşkanlığının henüz başlarında o zamanın siyasal ortamındaki zorunluluk
ile yabancı devletlere imtiyazlar tanıyan antlaşmalara imza atılmış ve Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’nin en önemli özeliklerinden biri olan “Tam Bağımsızlık”
yara almaya başlamıştır.</div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: large;">3. 1945-1950 Dönemi</span><o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
Bilindiği gibi; Türkiye, II. Dünya Savaşı’nın başladığı 1939
yılından savaşın bittiği yıl olan 1945’e kadar geçen süreçte kararlı bir şekilde
“savaşa katılmama” politikası izledi.</div>
<div class="MsoNormal">
Savaş sonunda Türkiye’nin tek kazanımı olan “Toprak
Bütünlüğü”, Sovyetler Birliği’nin istek ve tehditleriyle karşı karşıya kaldı ve
bu devlet Haziran 1945’ten itibaren Türkiye üzerine ağır bir siyasi baskı
yapmaya başladı (Sarınay, 1988, s. 46) . Sovyetler Birliği’ne karşı tek başına
karşı çıkamayacağını düşünen Türk hükümeti, Sovyetlere karşı Amerika’nın
desteğini aramaya yöneldi (Özçelik, 2003, s. 13.).</div>
<div class="MsoNormal">
1945’in başında A.B.D. ile yapılan ikili anlaşma, 4780
sayılı yasa ile T.B.M.M.’de onaylandı. Anlaşmanın ikinci maddesi şöyleydi
(Tunçkanat, 1970, s. 27):</div>
<div class="MsoNormal">
“Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, müsaade edebileceği
bilgileri, hizmetleri, maddeleri ve kolaylıkları A.B.D.’ne temin etmekle
görevli olacaktır.”</div>
<div class="MsoNormal">
Bu süreçte Türkiye, A.B.D. ile yapmış olduğu antlaşmalarla,
dünyanın değişik yerlerinde A.B.D.’nin elinde kalan ve ülkelerine götürmesi
oldukça maliyetli olacak, eskimiş savaş artığı malzemeleri almak için borç
almakla yüz yüze kalıyor (Savaş, 2004, s. 165) ve 10 milyon dolar borç kredi
alıyordu (Arcayürek, 2008., s.169).</div>
<div class="MsoNormal">
Türkiye, 1950’ye kadar A.B.D. ile birçok ikili antlaşmalara
imza atmıştır (Tunçkanat,1970, s. 27). Bütün bu ikili anlaşmalar, Türkiye’nin
bağımsız hareket etmesini gün geçtikçe zorlaştırmıştır. İkili anlaşmaların yanı
sıra Türkiye, İMF’ye ve Dünya Bankası’na da 1947 yılı içinde üye olmuştur. Bu
süreçte Truman Doktrini ile Batı blokunda yerini alan Türkiye Cumhuriyeti
Devleti, yapılan anlaşmalarla bağımsızlık ilkesini artık hatırlayamaz hale
gelmiş, Marshall yardımıyla da A.B.D. ile ilişkisi artmıştır.</div>
<div class="MsoNormal">
Bir görüşe göre; A.B.D. bütün bu ekonomik yardımları
yaparken, Sovyet yayılmasını durdurmak için en etkili silahın “Din” olduğunu,
ülkelerin Sovyetlerden ve komünizmden korunmasının tek yolunun dine
sarılmasının gerekliliğini öne sürüyordu <span style="font-size: 10.0pt;">(Öztürk,
, 2008, s. 282).</span></div>
<div class="MsoNormal">
İşte yıllar sürecek din tartışmaları, dini olayların
çoğalarak laik düzeni yıpratması, politikacıların dini siyasete alet etmesi
gibi olayların böyle bir sürecin sonunda başladığını söylemek yanlış olmayacaktır.</div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: large;">3.1. Çok Partili
Düzene Geçiş</span><o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
II. Dünya Savaşı bitiminde, İsmet İnönü’nün, milli şeflikten
vazgeçerek çok partili yaşama geçmek istemesinin sebebi, demokratik bir sisteme
kavuşmanın yanı sıra Türkiye’nin dış politikada Sovyetler Birliği’nin baskıcı
ve uzlaşmaz tavırları karşısında yalnız kalmak yerine, Batı’yı yanına alarak
denge politikası uygulamasıdır. Böylece 1945 yılında Milli Kalkınma Partisi’nin
de kurulmasıyla çok partili sisteme çabucak bir geçiş sağlandı.</div>
<div class="MsoNormal">
Çok partili sürece girmemize katkısı olan A.B.D. ise 1946
yılından itibaren Türkiye’nin toprak bütünlüğü ile yakından ilgilenmeye
başlıyordu. A.B.D.’nin tavrı, Sovyetler Birliği’nin gerçek amacını tahlil
edince, Türkiye lehinde gelişmeye başlamış, fakat bu gelişme daha sonra değişik
bir seyir alarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinin temeli olan laik,
demokratik, ulus devlet olma niteliklerini yıpratıcı, Atatürk ilke ve
devrimlerini tehdit edici bir sürece dönüşmüştür.</div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: large;">3.2. Bölücülerin
devreye girmesi</span><o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
Doğaldır ki, çok partili sisteme geçiş, birçok iç ve dış
dinamiğin devreye girmesine vesile olur. Yeni yeni oluşan demokratik ortamın
sağladığı özgürlük ortamından yararlanma amacını güden bölücü düşünce yapısında
olanlar, öncelikle Milli Kalkınma Partisini desteklemişler, ardından Demokrat
Partinin kurulmasıyla desteklerini bu parti yönüne kaydırmışlardı. Kürtçü olan
bölücülerin birinci önceliği “ Mecburi İskân Yasası”nı kaldırmaktı.</div>
<div class="MsoNormal">
Çok partili dönemin başlaması ile mevcut partilerin artması
doğal olarak partililerin oy hesaplarını bölgesel ağalar ve şeyhlerin
desteklerinin alınmasına yöneltti. Tek parti döneminde bastırılmış olan
ağaların ve şeyhlerin nüfuzları yeniden önem kazandı. Hatta bu süreçte C.H.P.de
en az D.P. kadar ağa ve şeyhleri, bazı ünlü aileleri kendisine bağlamaya çalıştı
(Kılıç, 2007, s. 167).</div>
<div class="MsoNormal">
Böylece, 1927 yılında “mütegallibe”(zorba) olarak bölgeden
uzaklaştırılan ağalar, şeyhler, aşiret reisleri, C.H.P. nin ve diğer partilerin
de büyük katkılarıyla, 1947 yılında, birer “kahraman” olarak geri döndüler.</div>
<div class="MsoNormal">
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel sorunlarından olan
feodal yapının kaldırılmasını sağlayacak tedbirler yerine, bu gelişmeler
ülkenin Atatürk ilkeleri ve devrimlerinden biraz daha uzaklaşmasına,
devrimlerin yara almasına sebep olmuştur.</div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: large;">3.3. Toprak
Reformunun saptırılması ve Köy Enstitülerinin Yıpratılması</span><o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
Atatürk tarafından daha Cumhuriyet’in ilk yıllarından
itibaren gerçekleştirilmek istenen Toprak reformu, ancak 11 Haziran 1945
tarihinde “Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu” adı altında yasalaşmıştır. Yasanın
gerekçesinden <span style="font-size: 10.0pt;">(T.B.M.M.,Tutanak Dergisi, s. 97)</span>
de anlaşılacağı gibi amaç, toprak ağalarından alınan topraklar köylülere
dağıtılarak feodal yapının yok edilmesidir.</div>
<div class="MsoNormal">
Cumhuriyetin ilk yıllarında halkın %80’i kırsalda
yaşamaktaydı. Okuma yazma oranı ise çok düşüktü. Atatürk, ölümünden önce
toplumun içinde bulunduğu cehaleti görmüş ve bu konunun ve açılımlarının
üzerinde çok durmuştur. Toplumu eğitmek için öncelikle yetenekli çavuşlar,
onbaşılar kullanılmış, ardından “Köy Eğitmenleri” olarak yedi bine yakın eğitmen
bu uygulamada görev almıştır (Kili, 2008, s.250). Yine Atatürk’ün sağlığında
Kırklareli, İzmit, Eskişehir “Köy Öğretmen Okulları” açılmıştır (Savaş, 2001,
s. 249). Fakat bu yöntemler sorunu çözmekte yeterli olamamış ve “Köy
Enstitüleri’ ihtiyacı bu uygulamaların sonucunda ortaya çıkmıştır (Kili, 2008,
s. 251). Bu suretle Hasan Ali Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığı sırasında 17
Nisan 1940’ta 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu T.B.M.M.’de kabul edilmiştir
(Yetkin, 2007, s. 232).</div>
<div class="MsoNormal">
Köy Enstitüleri Kanunu’nun maddeleri incelendiğinde kuşkusuz
anlaşılacak olan amaç, köy çocuklarını okutmak ve eğitmek olduğu aşikârdır.
Ancak diğer önemli ve açıkça ortaya konulmayan amacı ise toprak reformu
gerçekleştiğinde üretimi örgütleyecek kadroları yetiştirmektir. Diğer bir ifadeyle
toprak ağalarının karşılarına çıkacak eğitimli, haklarını bilen, emeğinin
karşılığını isteyen, toplumu eğitecek şekilde lider rol modeli üstlenmiş
insanların çoğalmasıdır. Böylece toprak ağalarının hegemonyasının kırılması,
feodalitenin yok olması amaçlanmıştır.</div>
<div class="MsoNormal">
“Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu” yozlaştırılırken aynı
süreçte bir devrim olarak değerlendirilen Köy Enstitüleri C.H.P. döneminde
yıpratılmış, D.P. iktidarında 1954 yılında 6234 sayılı yasayla ortadan
kaldırılmıştır (Yetkin, 2007 s. 242-245) .</div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: large;">3.4. Milli Eğitim:
Din ve Siyaset</span><o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
Çok Partili Sisteme geçtikten sonra 1946 seçimlerinde
C.H.P.’nin aldığı başarısız sonucun diğer sebeplerinden biri de D.P.’nin dini
propagandalarının olduğu kanaatinin C.H.P.’nin telaşa düşmesine sebep olmasıydı
(Arcayürek, 2008 s. 192) .</div>
<div class="MsoNormal">
1946 yılında Meclis Grubu din tedrisatı sorununu incelemek
üzere kurulan komisyon ile başlayan tavizler C.H.P.’nin 7’nci Büyük
Kurultayında din açısından yapacağı açılımlarla devam etmiştir. Temmuz 1947’de
“Özel Din Öğretimi “ kabul edilerek “Din Bilgisi Dershaneleri”nin açılmasına
karar verildi. Bununla yetinilmeyerek imam yetiştirmek üzere “Din
Seminerleri" açıldı. C.H.P. bütün bu faaliyetler için kendi binalarının
kullanılmasına izin verdi (Arcayürek, 2008, s.360). Şubat 1948’de de Tahsin
Banguoğlu’nun başkanlığını yaptığı parti komisyonunda ilkokulların son
sınıflarında “ihtiyari", yani isteğe bağlı olarak din dersi konulması
kararlaştırılmıştır (Yetkin, 2007, s. 443).</div>
<div class="MsoNormal">
1 Şubat 1949 tarihinde valiliklere gönderilen genelgeyle
(M.E.B.Tebliğler Dergisi, s. 153, Daver, T, 1955, s. 135-136, Cumhuriyet
Ansiklopedisi, 2005, s. 158) “ilkokullarda din öğretimi” 15 Şubat 1949 tarih
itibarıyla ilkokullarda ihtiyari olarak 4. ve 5. sınıflarda verileceği
bildiriliyordu. Aynı yılın başında 1930 yılında tamamen kaldırılan İmam Hatip
okulları yerine İmam Hatip kursları açıldı (Kaçmazoğlu, 1998, s. 31). Mart
ayında bu kursların sayısı 12’yi bulmuştu (Cumhuriyet Gazetesi, 8 Mart 1949). 4
Haziran 1949 tarihinde de İlahiyat Fakültesi’nin kurulmasına yönelik yasa
çıkarıldı.</div>
<div class="MsoNormal">
Dini tavizler burada bitmeyecekti. C.H.P.nin ve diğer
partilerin çok partili sistem içinde oy toplama telaşı daha birçok karşı
devrimlere kucak açacaktı. Bunlardan birisi de Ezanın dilini değiştirilmesiydi.</div>
<div class="MsoNormal">
Mustafa Kemal’in emriyle Aralık 1931’de Dolmabahçe
Sarayı’nda, halkın anlayacağı dilde olması amacıyla, ezan ve hutbelerin
Türkçeleştirilmesi çalışmaları başladı ve ilk Türkçe ezan 30 Ocak günü Fatih
Camii’nde okundu.</div>
<div class="MsoNormal">
Din konusunda, hükümet verilen tavizler konusunda tam hızla
giderken Demokrat Parti de hükümetten az kalmayacak şekilde din propagandası
yapıyordu. Daha iktidara gelmeden 1932-1933 yılından beri Türkçe okunan ezanın
Arapça okunmasını gündeme getirmeye başlamıştı. D.P.de Arapça ezanı kullanarak
oy hesaplarıyla bu yasağı kaldıracaktı (Şimşir, 2009, s. 455). Çünkü dönem
dinin siyasete alet edilmesi dönemiydi.</div>
<div class="MsoNormal">
Atatürk’ün “Türkiye, şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar
memleketi olamaz.” demiş olmasına rağmen kendisinin ölümünde on yıl sonra
toplumun vereceği tepkiler mecliste iki meczubun Arapça ezan okumaları, bazı
camilerde yine Arapça kelamlar verilmesiyle ölçülmüş ve toplumun yeniden
şekillendirilmesi için bir öngörü yaratılmıştı. Ezanın Arapçaya dönüştürülmesi
konusu seçim sonrası iktidara gelen D.P.nin ilk icraatı olacaktı.</div>
<div class="MsoNormal">
Artık C.H.P. iktidarda kalabilmek, kaybedilen oyları
kazanabilmek için her türlü tavizi veriyordu. C.H.P.’nin iktidardayken yaptığı
dini uygulamalardan sonuncusu türbelerin açılmasıydı (Şimşir, 2009, s. 455).</div>
<div class="MsoNormal">
1945-1950 dönemi içindeki diğer önemli dine yönelik
gelişmelerden birisi de İslami içerikli neşriyatta olan sayısal artıştır.
İslami içerikli neşriyatın yayın anlayışı tamamen rejim aleyhtarlığı yönünde
idi. Bu tür yayınlardan bazılarının hedefleri doğrudan Atatürk ilke ve
devrimleriydi.</div>
<div class="MsoNormal">
Atatürk’ün Kurtuluş savaşının da ötesindeki öncelikli
hedefini kısaca; cahil bırakılmış olan Türk halkının eğitilmesini sağlamak,
kendilerine yaraşır eğitim vermek, böylece onlara insan olduğunu hatırlatmak,
bir kültüre ait olduğunu hissettirmek şeklinde açıklayabiliriz. Latin
harflerine geçerek kısa sürede okuma yazma oranının artırılması, köy
okullarının, halkevlerinin, köy enstitülerinin açılması hep bu sebeptendi. Ama
tüm bu süreçte en hassas olunan, üzerinde dikkatle durulan konu eğitimin
“milli” olmasıydı.</div>
<div class="MsoNormal">
İsminin başında “milli” olan önemli kurumlardan birisi olan
Milli Eğitim Bakanlığı, 27 Aralık 1949 tarihinde “Fulbright Antlaşması”na
(Tunçkanat, 1970. s. 43-49) imza attı. Anlaşmaya göre; Türkiye’de bir “Birleşik
Devletler Eğitim Komisyonu” kurulacak, komisyonun giderleri ise Türkiye’nin
A.B.D.’ne olan borcundan karşılanacaktı. Komisyonun amacı ise “eğitim
programının idaresini kolaylaştırmak” idi. Komisyon, dördü T.C. vatandaşı ve
dördü A.B.D. vatandaşı olmak üzere sekiz üyeden kurulacaktı. Bunlara ek olarak
Türkiye’deki A.B.D. diplomatik heyetinin başı, (Amerikan Büyükelçisi)
komisyonun fahri başkanı görevini yürütecekti (Yetkin, 2007, s. 372,373).</div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: large;">3.5. Türk Silahlı
Kuvvetlere Saldırı, Mustafa Muğlalı Olayı</span><o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
1945-1950 dönemi içinde çok partili düzene geçilmesiyle bölücülere
ve gericilere, Atatürk İlkeleri ve Devrimlerinin hilafında verilen dini
tavizlerin yanı sıra TSK ile hesaplaşma amacı güden bir kısım çevrelere de el
uzatılmıştır. Bu bağlamda Orgeneral Mustafa Muğlalı <span style="font-size: 10.0pt;">(Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı, 1972, s. 134,135)</span> davası
tipik bir karşı faaliyet olarak değerlendirilebilir.</div>
<div class="MsoNormal">
Orgeneral Mustafa Muğlalı, Atatürk ilke ve Devrimlerine
karşı faaliyetlerde bulunan kesimler tarafından çok daha farklı anlam ifade
etmekteydi. Birincisi; Orgeneral Muğlalı, Menemen’de baş gösteren gerici
isyanın sonunda kurulan Askeri Mahkeme’nin başkanıydı. Cezalandırılanlar
arasında Nakşibendî tarikatının “Kutbülaktabı” yani başı Esat Efendi de
bulunuyordu. İkincisi ise; Temmuz 1943'te Van ili’ne bağlı Özalp ilçesinde, 33
eşkıyayı sorgulamak yerine Mustafa Muğlalı'nın emriyle sınıra yakın bir yerde
kurşuna dizildiği iddiasıdır.</div>
<div class="MsoNormal">
Demokrat Parti “Mustafa Muğlalı Olayı” başlığıyla 1943
yılındaki bu olayı 1949 yılında siyasi gündeme taşıdı. Emekli Orgeneral Muğlalı
1 Eylül 1949 günü tutuklandı ve yapılan mahkemeler neticesinde 6 yıl 6 ay hapse
mahkûm edilerek hapishaneye gönderildi. Bu süreçte sağlığı bozulan Paşa,
uğraşılarının semeresini alarak iktidar olan Demokrat Parti döneminde 2 Şubat
1951 tarihinde tahliye edildi. Fakat sağlığı bozulan Muğlalı 11 Aralık 1951
yılında hayata veda etti. Altemur Kılıç (Kılıç, 2007, s. 164) bu olayı kısaca
şu şekilde yorumlamıştır;</div>
<div class="MsoNormal">
“D.P. iktidarının, Kürt isyanlarının bastırılmasında önemli
bir rol oynadığı için Kürtçülerin hışmını çekmiş olan General Mustafa
Muğlalı’yı yargılatması Kürtçüleri teşvik etmiştir. Kürtçülük hareketine ivme
kazandırmıştır.”</div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: large;">3.6. Yıkıcı
Faaliyetler</span><o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
Gizli Türkiye Komünist Partisi; faaliyetini Sovyet Rusya’dan
aldığı emir ve direktifler doğrultusunda, 1939’dan itibaren aydın zümre üstünde
yürütmeye başladı. Bilhassa üniversite öğrencileri arasında belirli bir grubun
elde edilmesi maksadıyla planlı, programlı, detaylı bir içerik kapsayan
propaganda çalışmalarına yöneldi ve bu bağlamda üniversitelere el attı.</div>
<div class="MsoNormal">
Bu dönemin en önemli ismi TKP’nin lideri Dr. Şefik Hüsnü
Değmer idi. Değmer II. Dünya Savaşı’nın başlamasından sonra Paris
Konsolosluğundan pasaport alarak Türkiye’ye dönüp, gizli komünist partisini
organize etti (Sançar, 1966, s. 20).</div>
<div class="MsoNormal">
1939 yılından itibaren yönünü aydınlara ve üniversite
öğrencilerine çeviren TKP, çok partili sisteme geçilmesinin etkisiyle 1946-1950
yıllarındaki siyasi ortamdan en iyi şekilde faydalandı.</div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: large;">4. 1950-1960 Dönemi</span><o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
Çok partili sisteme geçtikten sonra yapılan ikinci genel
seçimlerde Demokrat Parti yılların partisi olan C.H.P.’ni 14 Mayıs 1950
tarihinde seçim sisteminin de etkisiyle hezimete uğrattı. İktidarı teslim alan
D.P. Başkanı ve yeni Başbakan Adnan Menderes, T.B.M.M.’de okuduğu hükümet
programında; “... Millete mal olmuş inkılaplarımızı saklı tutacağız..” diyerek,
devrimleri millete mal olmuş ve olmamış şeklinde ikiye ayırıyordu (Tunaya,
1991, s. 205).</div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: large;">4.1 Artan Dinî
Faaliyetler</span><o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
D.P. hükümetinin ilk icraatı, 1932 yılından beri Türkçe
okunan ezanın Arapça okunma yasağını kaldırması oldu. Arapça ezanın geri
getirilmesinin akabinde bazı gerici faaliyetlerde kıpırdanışlar baş göstermiş
ve 22 Haziran’da Ticani Tarikatı’ndan olan bazı kişiler, Atatürk’ün büst ve
heykellerine saldırılara başlamışlardır (Şimşir, 2009, s. 464-475). Heykellere
yönelik saldırılar dönem içinde hükümetin tutum ve davranışlarından güç alarak,
özellikle başta Ticaniler olmak kaydıyla diğer İslamcı kesim tarafından
yapılmaya devam ede gelmiştir.</div>
<div class="MsoNormal">
5 Temmuz 1950 tarihinde radyodan dini program yapılması
yasağı kaldırıldı. (Arcayürek, 2008, s. 232) Ramazan ayında sabah ve akşam, her
biri on dakika olacak şekilde günde iki defa, diğer aylarda ise haftada bir gün
Cuma günleri olmak üzere radyodan dini yayınların yapılmasına izin verildi
(Sitembölükbaşı, 1995, s. 60).</div>
<div class="MsoNormal">
Bu yeni dönemin başlamasıyla da dini yayınların sayısı her
alanda büyük çapta artmaya başladı. Dini konular tüm yayın organlarınca yeniden
ele alınıp yorumlanmaya başlandı (Kaçmazoğlu, 1998, s. 71). 1960’a kadar
yayımlanan dini yayınların sayısı diğer dönemlerle karşılaştırılmayacak kadar
arttı.</div>
<div class="MsoNormal">
Adnan Menderes’in ve bazı D.P. milletvekillerinin gerici
çevreleri bazı hareketler yapmaları yönünde teşvik eden tarzda konuşmalar
yapması, bazı il ve ilçe kongrelerinde; Fes ve Sarık giyilmesine izin
verilmesi, hafta tatilinin yeniden Cuma gününe alınması, kadınların açık-saçık
gezmelerinin yasaklanması, birden çok kadınla evlilik yapılması (Vatan, 13 Mart
1951. Zafer, 14 Mart 1951), Anayasaya devletin dininin İslam olduğunu belirten
ifadenin konulması, kadının çalıştırılmaması, evlenme ve boşanmalarda kadınlara
eskisi gibi daha az hak tanınması, kızların ilköğrenimden sonra okutulmaması
(Vatan, 26 Nisan 1951) gibi bir takım gerici istemlerin oluşmasına da neden
olmuştur.</div>
<div class="MsoNormal">
İktidara ait milletvekilleri tarafından yapılması istenen
isteklerin yanı sıra cehaleti ortadan kaldıran Latin harflerinin yerine yeniden
toplum içinde arap harflerine dönüş sıklıkla gözlenmiştir.</div>
<div class="MsoNormal">
Bu süreçte, İslamcı gruplarla ittifak bile kurmaktan çekinmeyen
Adnan Menderes, 1957 seçimlerine yaklaşırken seçmenlere şöyle sesleniyordu;
“İstanbul’u ikinci bir Mekke, Eyüp Sultan Camii’ni ikinci Kâbe yapacağız.”</div>
<div class="MsoNormal">
Öyle ki, 19 Ekim 1958 tarihinde Adnan Menderes Emirdağı
ziyaret ettiği zaman Nurcular, kendisini iki tuğralı yeşil bayrakla
karşılamışlardır. Daha sonra da Said-i Nursi ülke içinde seyahatlere
çıkarılmıştır (Kaçmazoğlu, 1998, s. 75).</div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: large;">4.2. Din ve Eğitim:
Dinî Eğitim</span><o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
1945’ten sonra C.H.P. ile başlayan dinî eğitimin örgün
eğitime dâhil edilmesi konusunda verilen tavizler D.P. zamanında devam ederek
son raddeye varmıştır.</div>
<div class="MsoNormal">
Demokrat Parti, 7 Kasım 1950’de köy okullarının Tarım, şehir
okullarının Türkçe derslerinin birer saatini iptal ederek, iki ders saatini din
dersi olarak belirledi. Böylece “ihtiyarî” (mecburî olmayan, zorunlu
bulunmayan, isteğe bağlı olan) olan din dersi mecburi hale gelmiş oldu (Saray,
2008, s. 93). İlkokullarda verilecek din eğitiminin sorumlusu sınıf
öğretmenleriydi. Sınıf öğretmenlerinin din eğitimi verebilmesi için din eğitimi
alma zorunluluğu ortaya çıkmıştı. Bu sebeple ilköğretmen okullarının 9. ve 10.
sınıflarına 1953 yılından itibaren haftada birer saat zorunlu din dersi konuldu
(Ayhan, 2004, s. 153).</div>
<div class="MsoNormal">
1949 yılında ilkokulların, 1953 yılında ilkokul öğretmen
okullarının, 1956 yılında ortaokul müfredatına eklenen din eğitiminin örgün
eğitimdeki yerleşme seyri devam etmiş, 1967 yılında da liselerin 1.ve 2.
sınıflarına ve 1976 yılında ortaokul ve liselerin son sınıflarına da din dersi
konulmuştur.</div>
<div class="MsoNormal">
İmam Hatip Okulları ise 17 Ekim 1951 tarihinde Adana,
Ankara, Isparta, İstanbul, Kayseri, Konya ve Maraş olmak üzere toplam yedi ilde
öğretime başlamıştır.1958 yılında Balıkesir ve Burdur’da İmam Hatip okullarının
açılmasıyla toplam İmam Hatip okul sayısı 19 olmuştur. 1961 yılına kadar Orta Öğretim
Genel Müdürlüğüne bağlı kalan İmam Hatip okullarının sayısı aynı kalmıştır
(Saray2008, s. 99). İmam Hatip okullarının yanı sıra Kur’an kurslarının
sayıları da hızla artmaya başlamıştır (Koray, 2003, s. 577). Bu sürece son
nokta 1959 yılında orta dereceli okullar ile İmam Hatip okullarına din dersi
öğretmeni yetiştirmek ve dini araştırmalar yapmak maksadıyla Yüksek İslam
Enstitüleri İstanbul’da açılarak konacaktır (Saray, 2008., s. 102).</div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: large;">4.3. Halkevlerinin
Sonu ve Köy Enstitülerinin Kapatılması</span><o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
D.P.nin iktidara gelmesiyle 1946’dan beri devam eden
Halkevleri ve Halkodaları tartışması, hem parti platformunda hem de meclis
birleşimlerinde her iki parti tarafından daha da tartışmaya başlanıldı.</div>
<div class="MsoNormal">
Oysa ki Adnan Menderes, yıllarca Halk Partisi’nin Halkevleri
Müfettişi olarak çalışmıştı. Onun Halkevlerinin varlığı için 15 yıl
çalışmasının ardından 4 Mayıs 1951 tarihinde mecliste yaptığı bir konuşmasında
Halkevleri için söyledikleri oldukça düşündürücüdür:</div>
<div class="MsoNormal">
“Halkevleri, Halkodaları kurmak, gençlik teşkilatını ele almak,
Faşistçe düşünce ve telakkilerin mahsulüdür. Bunlar, içtimai bünyemiz içinde
tamamıyla, abes, beyhude, geri ve yabancı uzuv halindedirler.” (Saray, 2008, s.
184)</div>
<div class="MsoNormal">
8 Ağustos 1951 tarihinde 5830 sayılı yasa olarak halkevleri
ve halkodalarının kapatılması yasalaştı (Şimşek, 2002, s. 212,213). Kapatıldığı
zaman Halkevleri’nin sayısı 474, Halkodaları’nın sayısı 4306’ya ulaşmıştı
(Özakman, 2009, s. 234). Böylelikle, on dokuz yılı aşkın bir süredir faaliyette
bulunan Halkevleri ve Halkodaları gibi büyük bir örgütlenmenin Türk halkına
kazandırdığı dinamizme iç ve dış baskılar nedeniyle son verilmiştir.</div>
<div class="MsoNormal">
Köy enstitülerinin de sonu aynı olmuştur. Hasan Ali Yücel’in
istifa ettirilmesi, Hakkı Tonguç’un İlk Öğretim Genel Müdürlüğü’nden alınarak
Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu üyeliğine atanması, hatta
bununla yetinilmeyip 1949 yılında resim iş öğretmeni olarak görevlendirilmesi,
Köy Enstitüleri’ni 1950’li yıllarda nelerin beklediğinin işaretleriydi.</div>
<div class="MsoNormal">
Nitekim, 1951 yılında programı klasik ilk öğretmen okullarının
programıyla birleştirilen, Köy Enstitüleri’nin eğitim öğretim hayatına,
Demokrat Parti 1954 yılında 6234 sayılı yasayla son vermiştir (Erol, 2003, s.
151).</div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: large;">4.4. Kore Savaşı ve
Türkiye’nin NATO’ya Girişi</span><o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
Batılı devletlerin güvenlik alanında Avrupa hükümetler arası
işbirliğini geliştirmek amacıyla Brüksel Anlaşması’nı imzalamaları Türkiye’de
de büyük bir ilgi uyandırmıştır (Gönlübol, Ülman, 1982, s. 224). Türkiye,
Avrupa savunma cephesine katılmak maksadıyla İngiltere nezdinde diplomatik
temaslarını yoğunlaştırdı.</div>
<div class="MsoNormal">
C.H.P, 11 Mayıs 1950 tarihinde Türkiye’nin NATO’ya katılması
için ilk resmi müracaatı yaptı (Sander, 1979, s.70). Ancak sadece İtalya’nın
destek verdiği Türkiye’nin müracaatı konusunda toplantıda bir karara
varılamadı. Bu arada Kuzey Kore ile Güney Kore arasındaki anlaşmazlık sıcak
savaşa dönüşmüştü <span style="font-size: 9.0pt;">(Kore savaşı hakkında geniş
bilgi için bkz.: Deniz, 1994; Dora, 1963).</span></div>
<div class="MsoNormal">
B.M. Güvenlik Konseyi, 27 Haziran 1950 tarihinde “Silahlı
taarruzu geri püskürtmek ve barışı iade etmek için Kore Cumhuriyeti’ne yardım
yapılmasını” karara bağladı (Zafer, 1 Temmuz 1950). B.M. Güvenlik Konseyi’nin
bu isteği, D.P. hükümetine üzerinde önemle durduğu NATO’ya üyelik kampanyasına
daha büyük hızla devam etmesi için önemli bir fırsat yaratmıştır.</div>
<div class="MsoNormal">
Yoğun toplantılar ve görüşmeler neticesinde; Türkiye
Cumhuriyeti, Bakanlar Kurulu’nun almış olduğu kararla A.B.D.’den sonra Kore’ye
silahlı kuvvet gönderen ikinci devlet oldu (Sarınay, 1988, s. 87). Hemen
ardından ikinci resmi müracaatını yaptı (Sander1979, s.76). Ancak NATO Bakanlar
Konseyi bu başvuruyu da kabul etmedi.</div>
<div class="MsoNormal">
A.B.D. değişen politikaları neticesinde Türkiye ile
Yunanistan’ın NATO’ya tam üye olarak alınmalarını yönünde destek vermesiyle iki
ülke de 18 Şubat 1952’de üyeliğe kabul edildi <span style="font-size: 10.0pt;">(Kabul
edilen kanun metni için bkz.: Düstur, III. Tertip, Cilt.33., s.314-315;
Armaoğlu, 1983, s.520).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
A.B.D.’nin Truman Doktrini ve Marshall Planı ile askeri ve
ekonomik yardımlara kavuşan, tercihini Batı Bloku yönünde yapan Türkiye NATO’ya
girerek kendini gelebilecek her türlü tehdit ve tehlikelere karşı emniyet
altına aldığına inanırken, Türkiye Cumhuriyeti’nin değeri olan “Tam
Bağımsızlık” ilkesi yerini artık iyiden iyiye “Bağımlılık”’a bırakıyor ve
Türkiye emperyalist güçler için uygun bir hedef halini alıyordu.</div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: large;">4.5. Ekonomik Anlayış
ve Devletçilik</span><o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
1950-1960 dönemi ekonomik politikalara yön veren 1945-1950
döneminde C.H.P.nin son zamanlarındaki ekonomik uygulamalardır. O dönemde
Truman Doktrini, Marshall yardımıyla doğrudan A.B.D.nin güdümüne giren Türkiye,
bireysel teşebbüsler lehinde tavır alırken doğal olarak da Devletçilik
ilkesinin aksi yönünde hareket etmiştir. Bu “Liberal” hareket tarzının en büyük
nedeni C.H.P.’nin iktidarı dönemindeki kadrosunun liberal iktisatçılardan
oluşmasıdır. D.P.’nin iki temel ekonomik politikası vardı; Birincisi, özel
teşebbüsün savunulması ve devletçiliğin reddi, ikincisi ise satın alma gücünün
yaratılmasıdır <span style="font-size: 9.0pt;">(Lewis, 1952, s. 33). </span>D.P.’yi
bu politikaya iten sebep “Devletin önce asli vazifelerini yapması, işletmecilik
yapmaması” inancıdır.</div>
<div class="MsoNormal">
Atatürk dönemi yerli sermayenin geliştirilmesi için çaba
sarf edilirken 1947 yılında IMF’ye üyelikle ters bir uygulama ortaya
konulmuştu. 1947 yılında Marshall Planından yararlanmak için yapılan Avrupa
Kalkınma Programı ile Türkiye “ulusal çabaların büyük bir yabancı sermaye ile”
desteklenmesi için çalışacağını beyan etti. Bu yöndeki çalışmalar neticesinde
1946 yılında yabancı sermaye önünde hiçbir engel kalmamıştı (Arslan, 2008,
s.36-41).</div>
<div class="MsoNormal">
Bu gelişmelerin ışığında 1951 yılında kabul edilen Yabancı
Sermayeyi Teşvik Kanunu ile; Türk sanayinde, mevcut enerji kaynakları ve
madenlerin işletilmesinde, alt ve üst yatırımların yapımında yabancı
yatırımlara büyük teşvikler verilmiştir. Bu arada çıkarılan “Petrol Yasası” ile
yabancı sermayenin gelmesi için her türlü geniş olanaklar sağlanmıştır
(Kaçmazoğlu, 1998, s. 198,199).</div>
<div class="MsoNormal">
1954 yılında çıkarılan yeni yasa ile Türkiye yabancıları
teşvik ederken kendi yatırımcılarına ise aynı imkânları sağlamamaktadır.
Örneğin, petrol arama, pazarlama konusunda kendi şirketi olan Petrol Ofisi ile
diğer yabancı petrol şirketlerini bir tutmakta bunun ötesinde kendi şirketine
hiçbir öncelik tanıyamamaktadır.</div>
<div class="MsoNormal">
Liberal ekonominin uygulama çalışmalarına rağmen 1954
sonrası özel yatırım teşebbüsleri azalırken devlet yatırımları mecburen
artmıştır. 1956 yılında A.B.D. ile yapılan “Tarım Ürünleri Anlaşması” ile tarım
ülkesi olan Türkiye, A.B.D. ile rekabet etme zorunluluğu ve zorluluğuyla yüz
yüze kalmıştır (Aydoğan, 2003, s. 175) 1958 yılında ekonomi iyice bozulmuştur.
Lira’nın dolar karşısındaki değeri 2.80 TL’den 9.025 TL.’ye düşürülmüş ve
ekonomi tam bir batağa sürüklenmiştir. 1950’lerin başında büyük umutlarla
“Devletçilik’ yerine sarılınan “Liberalizm” yaklaşık on yıl dolmadan iflas
etmiştir. <span style="font-size: 9.0pt;">(Kaçmazoğlu1998, s. 217,218).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
Liberalizmin sonucunda ekonomik anlamda da Devletçilik
anlayışının desteklediği “Tam Bağımsızlık” ilkesinden uzaklaşmanın adımları
hızlı bir şekilde atılmıştır.</div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: large;">4.6. Bölücülere
Verilen Ödünler</span><o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
İrticai konularda verilen tavizlerin yanı sıra Demokrat
Parti, kendi çatısı altında toplanan Atatürk ilke ve devrim karşıtlarının
katkısıyla bölücülere, onulmaz yaralar açan ödünler vermeye başlamıştır.</div>
<div class="MsoNormal">
İktidara gelen Demokrat Parti’nin, Orgeneral Mustafa Muğlalı
olayındaki gibi 2 Haziran’da güvenoyu aldıktan sonra kısa sürede yaptığı ilk
icraatlardan biri de 6 Haziran 1950 tarihinde TSK’nin en üst kademesindeki üç
orgeneralin tasfiyesi olmuştur. <span style="font-size: 10.0pt;">(Hürriyet, Ulus,
7 Haziran 1950).</span></div>
<div class="MsoNormal">
Tasfiye edilerek emekliye ayrılan Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Nafiz Gürman (Ayrıntılı özgeçmişi için bkz. Türk İstiklal Harbine
Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri, 1972, s.
195-197), Orgeneral Kazım Orbay (Ayrıntılı özgeçmişi: a.g.e., s. 210-212) ve
Orgeneral Salih Omurtak, (Ayrıntılı özgeçmişi: a.g.e., s. 231-233) değerli
birer komutan oldukları gibi aynı zamanda hepsi de hem I. Dünya Savaşı’na hem
de İstiklal Savaşı’na katılmış çok değerli liderlerdi. Ayrıca Orgeneral Omurtak
1911-1912 Osmanlı-İtalya Savaşı’na, Orgeneral Orbay 1912-1913 Balkan Savaşı’na,
Orgeneral Gürman ise her iki savaşa da katılmıştır.</div>
<div class="MsoNormal">
“Üç Orgeneral”in de tasfiyelerindeki neden, 1930’lu
yıllardaki yaptıkları görev dolayısıyla “Ağrı Harekâtı” ile olan ilişkileriydi
(Şimşir, 2009, s. 492,493).</div>
<div class="MsoNormal">
Ağrı Harekâtının kimlere ve neye karşı yapıldığı açıkça
bellidir. Şeyh Sait isyanından sonra devamlı Kürdistan hayali kuran bölücüler,
1930 yılında bölgede yapılan harekât sonucunda bozgun yaşamışlardı. Orgeneral
Omurtak, Orgeneral Orbay ve Orgeneral Gürman’ın bölgedeki komutanlık yıllarında
bölücülere verilen bu dersle, dosta, düşmana Türkiye sınırlarında
ayaklanmaların başarılı olamayacağı gösterildi. Ama şimdi tarih 1950 idi.
İktidarla menfaat ilişkisi içinde olan bölücüler 1930’lu yıllardan beridir hiç
unutmadıkları üç generalden öçlerini alabileceklerdi. Ve iktidar partisi olan
Demokrat Parti ile bu hayalleri gerçekleşti.</div>
<div class="MsoNormal">
Demokrat partinin şeyhlere, tarikatlara, bölücülere verdiği
ödünler Kürtçüleri iyiden iyiye cesaretlendirmiş ve cüretleri “Umumi
Müfettişlik”lerin kaldırılması boyutuna kadar varmıştır.</div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: large;">4.7. “Umumi
Müfettişlik”lerin Kaldırılması</span><o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
Çok partili dönemin başlamasıyla politikaya atılan ve 1950
seçimiyle el birliğiyle parlamentoya gönderilen Mustafa Remzi Bucak, Musa
Anter, Ziya Ekinci, Yusuf Azizoğlu gibi Kürtçülerin “ağabey” diye hitap
ettikleri Kürtçü gençlerin Kürtçülük öğretmeniydi. Mustafa Remzi Bucak da
ortamın uygunluğundan yararlanarak 21 Ocak 1952 günü Türkiye Büyük Millet
Meclisi’ne yazı göndererek Umumi Müfettişliklerin kaldırılmasını teklif
ediyordu:</div>
<div class="MsoNormal">
Gerekçesinde Umumi Müfettişlik bölgelerinde “en ufak bir
ümran eserine tesadüf edilmiyor” diyen Bucak, Müfettişlikleri “iğrenç, ürperti
ile hatırlanabilen, iğrenç ve korkunç sahifeler, tehdit ve terör vasıtası”
olarak nitelemiştir.</div>
<div class="MsoNormal">
Oysaki o bölgelerde bayındırlık adına ne yapılmışsa o
dönemde, Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılmıştır. Karayolu, demiryolu, köprü,
tünel, kamu binası, lojman, okul, yurt, tiyatro, sinema, halkevi gibi birçok
hizmet bölgeye götürülmüştü. Ayrıca gerekçe de Demokrat partinin kanatları
altına girmiş bölücülerin “ağabeyi” olan Bucak, Atatürk dönemine de ağır
hakaretlerde bulunmuştur (Şimşir, 2009, s. 492,505).</div>
<div class="MsoNormal">
T.B.M.M. 21 Kasım 1952 tarihinde 5990 sayılı “Umumi
Müfettişlik Teşkiline Dair Kanun İle Ek Tadillerinin Yürürlükten Kaldırılması
Hakkında Kanun”u kabul etti. Yasa ertesi gün Resmi Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe girdi (Resmi Gazete, Sayı 8270, 1952).</div>
<div class="MsoNormal">
Umumi Müfettişler, bölgelerine her türlü hizmeti
getirdikleri gibi aynı zamanda bölgelerinde Kürtçülere, bölücülere, eşkıyaya da
aman vermiyorlardı. Kanunun çıkmasıyla meydan Kürtçülere, bölücülere, eşkıyaya
bırakılıyordu. Ve sonuç, 1958 yılında illegal olarak “Kürt İstiklal Partisi”
kurulmasına kadar varıyordu (Şimşir, 2009, s. 492-515).</div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: large;">4.8. Yıkıcı
Faaliyetler</span><o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
12 Mayıs 1950 tarihinde İstanbul’da “Türk Barışseverler
Cemiyeti” adı altında kurulan dernek, 14 Temmuz’da çalışmaya başladığını
bildiriyle açıklamıştı. Bu dernek, yine sol hareketlerde isim yapmış kişiler
tarafından kurulmuştu.</div>
<div class="MsoNormal">
Türk Barışseverler Cemiyeti, Türkiye’nin Kore Savaşı’na
katılmasını protesto ederek beyannameler yayınlamıştı. Siyasetle uğraşmaya
başlayan cemiyet, Türk Dış Politikası’nın aksi yönünde görüşler öne sürerken
aynı zamanda aksi yönde faaliyetlerde bulunmuştur. Bu suretle kamuoyu oluşturma
çabalarıyla toplum içinde kırılganlık yaratmıştı.</div>
<div class="MsoNormal">
Yasadışı Türkiye Komünist Partisi elemanları ve liderlerinin
1951-1952 yıllarında ele geçirilerek tutuklanması, ağır cezalara çarptırılması
ile 1950-1960 yılları arasında TKP örtülü çalışacağı bir döneme girmişti. Bu
sebepledir ki bu dönemde de TKP mensupları 1939-1942 yılları arasında olduğu
gibi edebi faaliyetlere hız vermiştir (Özgen, 1982, s. 115,116).</div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="color: #990000; font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">5. SONUÇ</span><o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
1938-1945 yılları dönemi içinde Atatürk’ün gerçekleştirdiği
devrimler üzerinde herhangi bir olumsuz etki yaratılmamış, hatta devrimlerin
devamı sağlanarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin gelişimine katkı yapılmıştır.
Ancak bu dönem içinde yapılan bazı devlet içi yapılanmaların yanı sıra uluslar
arası anlaşmalar, II. Dünya Savaşı nedeniyle ülke içinde alınan kanuni
tedbirler, dönemi direkt olarak etkilemese de, müteakip dönem içinde oluşan ve
etkinlik gösteren dinamiklerin var olmasına ve işlerlik kazanmasına da etken
olmuştur.</div>
<div class="MsoNormal">
1945-1950 yılları dönemi, II. Dünya Savaşı’nın bitimiyle
savaşın etkisini her yönüyle hisseden Avrupa’nın yanı sıra savaşın dışında
kalmasına rağmen ekonomik olarak en az Avrupa kadar etkilenen Türkiye, hem
ekonomik olarak gerekli yardımı sağlamak, hem uluslararası boyutta kurulmakta
olan yeni bir düzen içinde kendisine yer bulabilmek, hem de en yakın tehlike
olan Sovyetler Birliği’nin tehditlerine yönelik bir ittifak içinde yer almak
istemiştir.</div>
<div class="MsoNormal">
Savaş sonunda “Süper Güç” olarak ortaya çıkan A.B.D.,
İngiltere’nin Ortadoğu’daki menfaatleri gereği yönlendirilmesiyle ve bu
yönlendirmeye Sovyet Rusya’nın yayılmacı dış politikasının katkısıyla bölgede
etkin bir güç konumuna gelmiştir. Bu tarihten sonra A.B.D. ile yapılan ikili
anlaşmalar, Truman Doktrini, Marshall yardımı, çok partili sisteme geçiş,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, Atatürk ilke ve devrimlerinden, devletin
kuruluş felsefesinden uzaklaşma, hatta ayrılma durumuna getirmiştir.</div>
<div class="MsoNormal">
1945-1950 yıllarında çok partili sisteme geçişle iktidarı
kaybetmemek için C.H.P. tarafından başlatılan tavizler 14 Mayıs 1950 gününden
itibaren tam hızla devam ederek 27 Mayıs 1960 tarihine kadar tam bir “Karşı
Faaliyet” şeklinde siyaset içinde yer almıştır.</div>
<div class="MsoNormal">
Mevcut partiler ve iktidarlar, diğer partilere oy
kaptırmamak maksadıyla; dini eğitimlere yavaş yavaş izin vererek sonunda dini
eğitimin örgün eğitimde yer almasına, Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun delinmesiyle
İmam Hatip kurslarının açılmasına, eğitimin Amerikalılara teslim edilmesine ses
çıkarmamışlardır. Atatürk’ün de üzerine hassasiyetle gittiği “Toprak
Reform”’unun esasları ile oynanarak saptırılmasına, Halkevleri ve hal kodaları
ile Köy Enstitülerinin yıpratılmasına… Yine devrimci kadroların üzerinde önemle
durduğu Türkçe ezanın tartışılmasına, dini neşriyatların fazlalaşması ve
fütursuzca devrimlere ve devrim kadrolarına saldırmalarına… Orgeneral
Muğlalı’nın yeniden yargılanmasının gündeme getirilmesiyle ülkenin kurucu unsuru
olan Türk Silahlı Kuvvetlerinden adeta öç alınmasına, zorunlu iskân kanunun
kaldırılarak isyanlara neden olan bölücülerin bölgelerine birer kahraman gibi
dönmelerine izin vermişlerdir.</div>
<div class="MsoNormal">
1945-1950 yılları arasında ortaya çıkan karşı faaliyetler
Atatürk İlkeleri ve Devrimlerini yavaşlatmış, 1950’ların sonuna doğru ise
durdurmuş bile denebilir. Artık “Karşı Devrim” niteliğindeki faaliyetlerin
başında gelen “dinin siyasete alet edilmesi’ politikacıların bir
stratejisi olmuştur.</div>
<div class="MsoNormal">
<b>1950-1960 yılları
dönemi ise tamamen Atatürk İlkeleri ve Devrimlerinin karşıtlarının tabanını
oluşturduğu Demokrat Parti’nin “Karşı Faaliyetleri”yle geçmiştir. <span style="color: red;">Ve fakat 1950- 1960 yılında yapılan bütün karşı faaliyetler
için Demokrat Partiyi suçlamak haksızlık olur. Çünkü Demokrat Parti’nin yaptığı
her faaliyetin temeli 1945-1950 dönemi içinde Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından atılmıştır.<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
D.P. döneminde hayata geçirilen “Karşı Faaliyetler”,
Başbakan Adnan Menderes’in inkılâpları millete mal olmuş, mal olmamış şeklinde
tasnifiyle başlarken, gelecek günlerin nelere gebe olduğu aşikârdır. Arapça
ezanın serbest bırakılmasıyla devam eden karşı faaliyetler, milletvekillerinin
irtica istekleriyle güç almış, iktidarı arkasına alan dinci kesimin Atatürk
büstleri ve heykellerine tecavüzleriyle iyiden iyiye somut hale gelmiştir.
Bütün bunların yanı sıra Devrimcilerin üzerine titrediği Halkevleri ve Köy
Enstitüleri kaldırılırken, tarikatçılık, toplum içinde yerleşmeye başlamıştır.</div>
<div class="MsoNormal">
Netice itibarıyla 1950-1960 dönemi Atatürk devrimlerine
karşı faaliyetlerin zirveye çıktığı yıllar olmuştur.</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 10.0pt;">[*] Öğr. Gör. Dr.
İstanbul Aydın Üniversitesi Atatürk İlke ve İnkılâp Tarihi Koordinatörü.<o:p></o:p></span></div>
DEMOKRATLAR KULÜBÜ DERNEĞİhttp://www.blogger.com/profile/14236241905500351712noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4628939149320771055.post-29781721208821569652015-11-27T07:06:00.000-08:002015-11-27T07:06:33.400-08:00ÇOK PARTİLİ HAYATA GEÇİŞ DÖNEMİNDE HÜKÛMET MUHALEFET İLİŞKİSİ; Doç. Dr. Yaşar ÖZÜÇETİN<div class="post-body entry-content" id="post-body-6936048596777334733" itemprop="description articleBody" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 15.2727px; position: relative; width: 666.193px;">
<div class="MsoNormal">
<div style="text-align: center;">
<b><span style="background-color: white; color: #cc0000; font-family: verdana, sans-serif; font-size: large;">ÇOK PARTİLİ HAYATA GEÇİŞ DÖNEMİNDE HÜKÛMET MUHALEFET İLİŞKİSİ</span></b></div>
</div>
<div align="right" class="MsoNormal" style="text-align: right;">
<span style="background-color: white;"><b><span style="color: #073763;">Doç. Dr. Yaşar ÖZÜÇETİN </span></b></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgq-E9JkfEHGd_2rqZQRYiOfgZxMGXsT_b_aKGuRon5Wv1fJpWK00IwJMPXAOJ6H-21oR-WJ2w5S1IzSiNYTVeM_8W-erPipRcPqvuX4mkM-OtFUrKrebYABsUSl6RLaH8rpyNFc0UDFbTv/s1600/Do%25C3%25A7.Dr.+Ya%25C5%259Far+%25C3%2596Z%25C3%259C%25C3%2587ET%25C4%25B0N.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; color: blue; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-decoration: none;"><span style="background-color: white;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgq-E9JkfEHGd_2rqZQRYiOfgZxMGXsT_b_aKGuRon5Wv1fJpWK00IwJMPXAOJ6H-21oR-WJ2w5S1IzSiNYTVeM_8W-erPipRcPqvuX4mkM-OtFUrKrebYABsUSl6RLaH8rpyNFc0UDFbTv/s1600/Do%25C3%25A7.Dr.+Ya%25C5%259Far+%25C3%2596Z%25C3%259C%25C3%2587ET%25C4%25B0N.jpg" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border-radius: 0px; border: 1px solid rgb(8, 10, 158); box-shadow: rgba(0, 0, 0, 0.2) 0px 0px 0px; padding: 8px; position: relative;" /></span></a></div>
</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><b><span style="color: #073763; font-family: arial, helvetica, sans-serif; font-size: medium;">Bilindiği gibi Türkiye’nin iç politikası, 1839 Tanzimat Fermanı’yla beraber Batı’daki gelişmelerden yoğun bir şekilde etkilenmeye başlamıştır. Bu etki, Cumhuriyet döneminde de kendini göstermiştir. Nitekim II. Dünya Savaşı’ndan sonra Batı’da ortaya çıkan yeni oluşum, Türkiye’nin 1945’ten sonraki iç politikasının şekillenmesinde belirleyici rol oynamıştır. Dünyadaki otoriter sistemlere son veren Birleşmiş Milletler Anayasası, dünya ile entegrasyonu amaçlayan Türkiye için de tek partili sistemden çok partili sisteme geçiş için zemin hazırlamıştır. Türkiye’deki idareciler, İsmet İnönü’nün 1945’teki 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’ndaki nutkundan<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref1" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn1" style="color: blue; text-decoration: none;">[1]</a> da anlaşılacağı gibi bu geçişin zaruretini hissetmeye başlamıştır.</span></b></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAvCOZ7dDx6O_x5O0fMsfg0jmyOk-g01IsB1IqEzKN4XtRgvCR4-GKQzf0tY5fyaAOffOZsfKVhk1h1JxGrFCVLl3T4GjUtWgBpFgRZOgLH_MNzuu2vk6HJDI3L7QHgLHSoOB8Eanq5hD3/s1600/Do.+Dr.+Ya%25C5%259Far+%25C3%2596Z%25C3%259C%25C3%2587ET%25C4%25B0N_%25C3%2587OK+PART%25C4%25B0L%25C4%25B0+HAYATA+GE%25C3%2587%25C4%25B0%25C5%259E+D%25C3%2596NEM%25C4%25B0NDE+H%25C3%259CK%25C3%259BMET+MUHALEFET+%25C4%25B0L%25C4%25B0%25C5%259EK%25C4%25B0S%25C4%25B0.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; color: blue; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-decoration: none;"><span style="background-color: white;"><img border="0" height="208" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAvCOZ7dDx6O_x5O0fMsfg0jmyOk-g01IsB1IqEzKN4XtRgvCR4-GKQzf0tY5fyaAOffOZsfKVhk1h1JxGrFCVLl3T4GjUtWgBpFgRZOgLH_MNzuu2vk6HJDI3L7QHgLHSoOB8Eanq5hD3/s400/Do.+Dr.+Ya%25C5%259Far+%25C3%2596Z%25C3%259C%25C3%2587ET%25C4%25B0N_%25C3%2587OK+PART%25C4%25B0L%25C4%25B0+HAYATA+GE%25C3%2587%25C4%25B0%25C5%259E+D%25C3%2596NEM%25C4%25B0NDE+H%25C3%259CK%25C3%259BMET+MUHALEFET+%25C4%25B0L%25C4%25B0%25C5%259EK%25C4%25B0S%25C4%25B0.jpg" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border-radius: 0px; border: 1px solid rgb(8, 10, 158); box-shadow: rgba(0, 0, 0, 0.2) 0px 0px 0px; padding: 8px; position: relative;" width="400" /></span></a></div>
</div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Diğer taraftan dünyadaki gelişmeler ve bu gelişmelerin Türkiye üzerindeki etkileri muhaliflere, mevcut tek parti sistemine karşı kullanabilecekleri itibarî ve hukukî deliller sağlamış, onların muhalefetlerini açığa vurmalarını ve halkın desteğini aramalarına zemin hazırlamıştır.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref2" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn2" style="color: blue; text-decoration: none;">[2]</a> Böylece muhalefet, tek partili rejimi eleştirme imkanına sahip olmuştur. Tek partili sistem, CHP içerisinde, Menderes, Bayar, Koraltan, Köprülü gibi muhalif bir grup tarafından eleştirilmeye başlanmıştır.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref3" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn3" style="color: blue; text-decoration: none;">[3]</a> Tek parti sisteminin savunucuları ise bu eleştirilere karşı koyarak sistemin devam etmesi gerektiği yönünde görüş beyan etmeye devam etmişlerdir.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref4" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn4" style="color: blue; text-decoration: none;">[4]</a> Tek partili sistem karşıtı görüşlerin gelişmesi, muhalefetin partilileşme sürecini başlatmıştır. Nihayet, muhalefet partisi DP’nin kuruluşuna zemin hazırlayan ve "dörtlü takrir” olarak bilinen bir önerge 7 Haziran 1945’te CHP Meclis Yüksek Başkanlığı’na sunulmuştur.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref5" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn5" style="color: blue; text-decoration: none;">[5]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Bu takrir, 12 Haziran 1945 tarihli oturumda okunmuş ve reddedilmiştir.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref6" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn6" style="color: blue; text-decoration: none;">[6]</a> Hadiselerin zorlamasıyla CHP’nin iktidarını sarsmayacak sınırlı bir demokratikleşmeye izin vermek niyetinde olan İnönü, muhalefetin partilileşmesine fırsat vermek amacıyla önergenin reddedilmesinde etkili olmuştur.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref7" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn7" style="color: blue; text-decoration: none;">[7]</a> Bu reddedilişten sonra DP’nin kuruluşunu hazırlayan olaylar birbiri ardınca meydana gelmiş; 17 Eylül 1945’te Celal Bayar CHP’den istifa ederken, 21 Eylül’de de Refik Koraltan, Adnan Menderes ve Fuat Köprülü ihraç edilmiştir. 30 Eylül 1945 tarihinde milletvekilliğinden de istifa eden Bayar, 2 Aralık 1945’de yeni bir parti kuracağını açıklamıştır.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref8" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn8" style="color: blue; text-decoration: none;">[8]</a> Nihayet 7 Ocak 1945 tarihinde Bayar, Koraltan, Menderes, Köprülü’nün önderliğinde DP kurulmuştur.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref9" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn9" style="color: blue; text-decoration: none;">[9]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">DP’nin kurulmasından 7 ay sonra 21 Temmuz 1946 tarihinde seçime gidilmiştir. Bu seçimde şehirlerde DP, kırsal kesimde ise CHP başarılı olmuş, 450 milletvekilliğinden 395’ini CHP, 64’ünü DP ve 6’sını bağımsızlar kazanmıştır. Muhalefet bu seçimlerde hile yapıldığını iddia etmiştir. İnönü daha sonra bu iddianın özellikle İstanbul için doğru olduğunu, Ahmet Faik Barutçu’ya söylemiştir.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref10" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn10" style="color: blue; text-decoration: none;">[10]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Bu seçimden sonra CHP içerisinde çok partili anlayışa karşı, tek partici anlayışın savunuculuğunu yapan grubun lideri Recep Peker, İnönü tarafından Başbakan tayin edilmiş ve 07.08.1946 tarihinde hükümeti kurmuştur. Demokratikleşme sürecindeki bir ülkede, mizacı ve dünya görüşü itibarıyla belki de en son başbakan olabilecek bir kişiliğe sahip olan Peker’in esasen İnönü’nün politik taktiği gereği Başbakan atanmış olduğu düşünülebilir. İnönü bu uygulamasıyla, parti içinde güçlenen Peker, Ökmen, İncedayı hizbine hükûmet kurdurmak suretiyle, bir taraftan çok partili hayata geçiş sürecinde CHP’yi müşkül durumda bırakabilecek parti içi muhalefeti pasifize etmek, bir taraftan da bu grubun uygulayacağı politikalar ile DP’yi yıpratmak istemiştir. Başka bir ifadeyle sınırlı bir demokrasiden yana olan İnönü, kendisinin uygulamak istediği ancak uyguladığı takdirde kamuoyu nezdinde yıpranacağını düşündüğü politikayı bu gruba uygulatarak kendi ismininin yıpranmasını engellemeye çalışmıştır.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Hükûmet ile Demokrat Parti arasındaki ilişkiler, DP’nin kuruluşu ile başlayan problemlerin bir uzantısıdır. Nitekim daha Peker Hükümeti kurulmadan önce oluşan politik hava, Hükûmet-DP ilişkilerinin bir diyalog ve uzlaşma havasından çok, bir çatışma havasında gelişeceğinin işaretini veriyordu. Nitekim hükümetin kuruluş safhasında ortaya çıkan, DP’den de hükümete bakan alınacağı, Recep Peker’in muhalefete karşı sert bir siyâset takip edeceği gibi spekülatif haberler,<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref11" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn11" style="color: blue; text-decoration: none;">[11]</a> daha hükûmet faaliyete geçmeden siyasî havayı gerginleştirmişti.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Olaylar bir bütünlük içerisinde ele alınıp değerlendirildiğinde, siyasî havadaki bu gerginliğin DP açısından istenilen bir durum olduğunu düşünmek mümkündür.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref12" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn12" style="color: blue; text-decoration: none;">[12]</a> Nitekim seçimlerde hile yapıldığına dair iddialarını hükûmetin kuruluşundan sonra da sürdüren DP’li yöneticiler, sadece bir hak arama düşüncesinde olmayıp siyâsette bir belirginsizlik meydana getirerek, hükûmetin spekülasyona açık önlemler almasına zemin oluşturmak niyetindeydiler. Böylece, CHP’yi demokratik havaya ters bir uygulama içine sokarak, zaten CHP’den soğumuş bulunan halkı kendi saflarına çekmeyi hesap etmektedirler. Başbakan Peker ise, bir taktik uygulamadan çok, düşüncesinin gereği olarak otoriter önlemlere başvurarak, muhalefeti sindirme eğilimi içine girmiş ve bu uygulamasıyla DP’nin istediği ortamı kendisi yaratmıştır. Bu nedenle daha ilk günden itibaren Hükûmet-DP ilişkisi bu ortamın gerektirdiği biçimde şekillenmiştir.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Hükûmet programının okunması sırasında, DP’li yöneticilerin, programı tetkik etmek için süre istemesine karşılık, hükûmetin bu konuda olumsuz tavır takınması, uzlaşmaz ilişkinin ilk kıvılcımını oluşturmuştur.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref13" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn13" style="color: blue; text-decoration: none;">[13]</a>Bundan sonra Başbakan Peker, muhalefeti pasivize etme politikasının gereği olarak, belediye seçimlerini öne alma girişiminde bulunmuştur. DP’li yöneticiler bu girişime, partinin teşkilâtlanmasını henüz tamamlamadığı gerekçesiyle karşı çıkmış ve seçimlerin normal zamanı olan Eylül ayında yapılmasını istemişlerdir.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref14" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn14" style="color: blue; text-decoration: none;">[14]</a> Diğer taraftan 1946 seçimlerinden önce kanunlarda demokratik oluşumu kolaylaştırıcı bir düzenleme yapılmasına rağmen, polis vazife ve selahiyet kanununa dokunulmak istenmemesi, muhalefeti rahatsız etmiştir. Muhâlefete göre, bu kanunun bilhassa 18. maddesi<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref15" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn15" style="color: blue; text-decoration: none;">[15]</a> polisin tek taraflı olması halinde hükûmete karşı muhalefeti imkânsız hale getirecek özellik taşımaktadır.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref16" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn16" style="color: blue; text-decoration: none;">[16]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Demokrat Partili yöneticiler, her fırsatta hükûmetin muhalefete baskı uyguladığını öne sürmüşler,<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref17" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn17" style="color: blue; text-decoration: none;">[17]</a> siyasî yapı içinde yer bulma ve bir güç olma isteklerini dahi bu eleştirel yaklaşımla elde etmeye çalışmışlardır. Sistemin gereği olarak kabul edilebilecek taleplerini dahi, sistem bunu gerektiriyor gerekçesiyle değil, hükûmet bizi ezmek istiyor gerekçesiyle sunmuşlardır. Böylece hükûmetin demokrasiye aykırı uygulamalarına bir de DP’nin demokrasinin erdemlerini basit politik taktik vasıtası olarak kullanan üslubu eklenmiştir. Bunun sonucu olarak siyaset tıkanmış ve DP tarafından sunulan; seçimlere gizli oy usulünün getirilmesi, partilere göre renkli kâğıt kullanılması, sandık başlarında partili görevlilerin bulunması ve her sandıktaki seçim neticelerinin orada açıklanması gibi istekleri ihtiva eden gayet makul teklifler;</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Reylerin okullarda ve kapalı hücrelerde gizli olarak kullanılmasına imkân yoktur. Çünkü memleketimizin her köyü henüz bir okul binasına kavuşmamıştır.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Rey pusulalarını renkli olarak hazırlamak da bir çok karışıklıklara, güçlüklere yol açacaktır.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Parti temsilcilerinin rey tasniflerine iştirâk ettirilmesi ve tutanaklara bunlar tarafından imza atılması keyfiyeti de, seçim işlerini karıştıracaktır. Çünkü parti temsilcilerine böyle bir hak tanınırsa, aynı hakkı bağımsız adayların temsilcilerine de tanımak gerekecek, bu takdirde tasnif heyetleri akla gelmez sabotaj hareketleri ile karşılaşabileceklerdir.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Her sandıktaki seçim neticesinin orada ilân edilmesi gereksizdir. Tasnif heyetini teşkil eden üyeler neticeyi bildiğine göre bunu ayrıca ilân etmekte bir sakınca yoktur<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref18" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn18" style="color: blue; text-decoration: none;">[18]</a> gibi basit gerekçelerle hükümet tarafından reddedilmiştir.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Hükûmetin kuruluşundan itibaren var olan çatışma ortamı her iki tarafın politikalarını gün geçtikçe daha da sertleştirirken, hükûmet bütün kontrolü elinde tutabilmek için; milletlerarası gerginliği bahane ederek İstanbul, Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, Çanakkale ve Kocaeli’deki sıkıyönetimin altı ay uzatılmasını istemiştir. DP Afyon Milletvekili Sadık Aldoğan, hükûmetin gazeteleri kapatmak ve halkın mitinglerine engel olmak için sıkıyönetimi uzatmak istediğini öne sürmüştür. Yine DP milletvekillerinden Refik Koraltan, dünyanın silah bıraktığı bir ortamda sıkıyönetime gerek olmadığını, ihtiyaç hâlinde sıkıyönetim ilân edilebileceğini belirtip, böyle bir uygulamanın kendilerine karşı baskı vâsıtası olarak düşünüldüğünü ifade ederek sıkı yönetim ilanına karşı çıkmıştır. Buna karşı hükûmet, sıkıyönetimi uzatma sebeplerinin muhalefetin iddia ettiği gibi gazete kapamak, mitingleri engellemek olmadığını zaten kanunsuz eylemlere engel olmak için yasaların yeterli olduğunu açıklamıştır.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref19" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn19" style="color: blue; text-decoration: none;">[19]</a> DP’lilerin itirazlarına rağmen söz konusu şehirlerde 23.11.1940’tan beri devam eden sıkıyönetim 1946 yılı Aralık ayından itibaren altı ay daha uzatılmıştır. Bundan hemen sonra 6 Ocak 1947’de bütün sendikalar ile muhalif olarak görülen altı gazete ve dergi, sınıf mücadelesi fikrini savunmak suretiyle suç işledikleri gerekçesiyle sıkıyönetim tarafından, muhalefeti haklı çıkarır bir şekilde süresiz olarak kapatılmıştır.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref20" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn20" style="color: blue; text-decoration: none;">[20]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Hükûmet, bu uygulamalarının, 1945’ten beri oluşmaya başlayan demokratikleşme süreciyle çatıştığının farkındadır. Bu nedenle otoriter uygulamalarını demokratik bir kılıf içerisinde sunmak çabası içerisine girerek, demokrasiyi uygulamalarına göre yorumlamaya çalışmıştır. Peker’in 18.12.1946 tarihinde verdiği demeç, bu gayretin iyi bir örneği olup, onun, otoriter tavrını meşrûlaştırmaya çalıştığının bir göstergesidir. Peker bu demecinde şunları söylemektedir: "Biz bu Meclis’te demokrasi hakiki bir şekilde gelişsin, açılsın diye va’z işi kardeş muamelesini, iyi muameleyi vazife diye yapıyoruz. Yaptıkları hareket nev’inden demokrasinin memlekete getireceği aksülamel ne olur arkadaşlar? Bu anarşi arasında ne doğar? Ya bir sınıf diktatoryası yahut eli sopalı aşağılık insanların sefil şahsî hakimiyetlerini ifade eden diktatörler. Biz bundan münezzehiz arkadaşlar. Biz yaşadıkça, önümüzde insanlığın ışığı ve elimizde kanun vasıtası, bu memlekette bu felaket olmayacaktır. Biz yalnız, sade günümüzün hürriyetini, mesut hayatını temin etmekle yetinen bedbaht hodgâmlar değiliz. Üç beş, on nesil sonra bizler göçeceğiz. Evlatlarımızın, torunlarımızın torunlarının ve bütün istikbale açılacak gelişecek olan Türk milletinin hür insanlık şartları içinde yaşamasını sağlayacak bir hürriyeti ve bunu veren bir demokrasi ruhunu yukarıda hakim kılmak istiyoruz. Şuursuz, tahrikçi, anarşi getiren bir yolun arkasında bulunan aksülameli feci zümre veya şahıs hakimiyeti gizlenir.”<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref21" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn21" style="color: blue; text-decoration: none;">[21]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Başbakan Peker, bu düşüncesini uygulamalarına yansıtırken, DP yöneticileri, otoriter uygulamaların devamını sağlayacak bir muhalefet yapmayı sürdürmüşlerdir. Nitekim bütçe görüşmelerinde Peker ile Menderes arasında geçen tartışma ve akabinde meydana gelen gelişmeler, bunun bir uzantısı şeklinde cereyan etmiştir. Peker, bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı bir konuşmaya, Menderes tarafından verilen cevaba karşılık olarak ona hakaret edercesine sert bir reaksiyon göstermiştir. Bunun üzerine DP’liler Meclisi terk etmişlerdir. Akabinde de Peker, DP’lileri demokrasinin işleyişini engelleyen, herşeyi söyleyen fakat söylenenleri hazmedemeyen tahrik edici muhalefet yapmakla suçlamıştır.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref22" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn22" style="color: blue; text-decoration: none;">[22]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">DP’lilerin Büyük Millet Meclisi’ni terk ederken süre belirtmemiş olmaları ve bir iki gün meclise gelmemeleri iktidarı rahatsız etmiştir. 18 Aralık’ta eski Başbakan Saraçoğlu, Bayar ve Menderes’le görüşüp arabuluculuk yapmak isteyerek, DP’lilerin tekrar meclise gelmelerini sağlamaya çalışmıştır. Ancak Bayar; "Recep Peker’in başbakan olarak beş aydan beri takip ettiği politikasıyla uyuşmamıza imkân yoktur.” karşılığıyla bu girişimi sonuçsuz bırakmıştır.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Basın, arabulucuğa rağmen DP’lilerin meclise dönmediklerini görünce DP’lilerin meclisten tamamen çekildiğini ve "sine-i millete avdet ettiğini” yazmaya başlamıştır.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref23" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn23" style="color: blue; text-decoration: none;">[23]</a> Bunun üzerine 20 Aralık’ta İnönü devreye girerek, Bayar ve Köprülü ile görüşüp olayları yatıştırmaya çalışmış, fakat yine "Peker ile demokrasi yapılmaz” şeklinde; meclise dönüp dönmüyeceklerini kesin açıklık getirmeyen bir açıklama yaparak, köşkten ayrılmışlardır. İki gün sonra İnönü, tekrar Bayar ve Köprülü ile görüşmüştür. Bayar’ın ifadesiyle bu ikinci görüşme de DP’lileri tatmin etmemiştir. DP’de meclise dönmemek eğilimi devam ederken, Adnan Menderes’in meclise dönülmesi gerektiği yönündeki ısrarları üzerine 28 Aralık 1946’da bu parti milletvekilleri meclise geri dönmüşlerdir.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref24" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn24" style="color: blue; text-decoration: none;">[24]</a> Buna rağmen her geçen gün hükûmetle muhalefet arasındaki uzlaşmaz tutum artarak devam etmiştir.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Bütün bu olayların gerginliği devam ederken 7 Ocak 1947’de DP ilk büyük kongresini toplamıştır. Kongre Celal Bayar’ın uzun bir nutkuyla açıldı. Bayar, bu nutkunda, yine eski taleplerini tekrarlayarak hükûmetten seçim kanununu değiştirmesini, Cumhurbaşkanı’nın aynı zamanda bir siyasî partinin başkanı olarak kalmamasını, Anayasa’ya aykırı anti demokratik kanunların kaldırılmasını istemiş, idarî mekanizmanın DP üzerinde baskı uyguladığını, bundan vazgeçilmesi gerektiğini ısrarla belirtmiştir.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Bu kongrenin Hükûmet-DP ilişkilerini etkileyecek en önemli faâliyeti "Ana Davalar Komisyonu” tarafından hazırlanıp kongre tarafından kabul edilen "Hürriyet Mîsakı” adı verilen rapordur. Bu raporda Türkiye’de demokrasinin yerleşmesi için üç temel şartın yerine getirilmesi öngörülmektedir:</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Anti demokratik ve anayasaya aykırı kanunları kaldırılmalıdır.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Seçimlerin devlet memurları tarafından değil, hukukî merciler tarafından denetlenmelidir.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Cumhurbaşkanlığı mevkii parti başkanlığından ayrılmalıdır.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref25" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn25" style="color: blue; text-decoration: none;">[25]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Ayrca bu şartlar hükûmet tarafından yerine getirilmezse, Genel İdâre Kurulu kararıyla DP’nin meclisi terkedip mücadeleyi millete götürmesi kararı da alınmıştır.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref26" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn26" style="color: blue; text-decoration: none;">[26]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Kongrenin kabul ettiği bu rapor, CHP’nin tepkisine, Hükûmet ile DP arasındaki ilişkilerin daha da gerginleşmesine neden olmuştur. Bu gerginlik öyle rahatsız bir edici noktaya gelmiştir ki sonuçta biri DP’li diğeri CHP’li iki iş adamı olan DP’li Üzeyir Avunduk ile CHP’li Vehbi Koç’un devreye girmesine sebebiyet vermiştir. Bunlar, bir uzlaşma ortamı oluşturabilmek amacıyla DP Genel İdâre Kurulu üyesi Emin Sazak ve Başbakan Yardımcısı Mümtaz Ökmen ile birlikte, Peker ve Bayar’ın tekrar görüşmesini sağlanmışlar,<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref27" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn27" style="color: blue; text-decoration: none;">[27]</a>ancak bu görüşmeden de bir sonuç alınamamıştır.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref28" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn28" style="color: blue; text-decoration: none;">[28]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">20.1.1947’de yapılan İdâreciler Kongresi’nde, hükûmet, idarî ve adlî memurları doğrudan kendi kontrolü altına alma eğilimi göstermiştir. Fuat Köprülü Vatan’da yazdığı makalede; hükûmetin bu kongre ile devlet memurlarını ve adliye kurumunu doğrudan hükûmetin kontrolü altına sokmayı hedeflediğini öne sürmüş ve bu girişimin demokrasinin gelişimini engelleyecek bir hareket olduğunu belirtmiştir. Köprülü ayrıca bu projeye adliye ve diğer bazı vekâletlerin itiraz ettiğini söyleyerek bundan duyduğu memnuniyeti de dile getirmiştir.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref29" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn29" style="color: blue; text-decoration: none;">[29]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">1947 Şubatı’nın ilk haftasında yapılan muhtar seçimleri hükûmet-muhalefet gerginliğini daha da arttıran önemli bir olay olmuştur.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref30" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn30" style="color: blue; text-decoration: none;">[30]</a> Bayar ve Menderes seçimleri DP’nin büyük bir ekseriyetle kazanma ihtimali çok yüksek iken, yapılan idarî baskı yüzünden kaybettiklerini ileri sürmüşlerdir.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref31" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn31" style="color: blue; text-decoration: none;">[31]</a> Peker, muhalefetin bu iddiasına; "Muhtar seçimlerinde zor kullanıldığı veya baskı yapıldığı hakkındaki sözler her kim tarafından söylenirse söylensin bunlar hakikate uymayan iddialardır. Bu sözler vazife sahipleri hakkında bir iftira olmaktan başka hür insanlar olarak oy kullanan vatandaşlar aleyhinde de bir saygısızlıktır. Seçimlerde her zaman her yerde vâki olan sürtüşmeler mikyası dışında hiçbir yolsuzluk yoktur. Vatandaş vicdanının ve kanaâtinin masunluğu aleyhindeki bu iddiaları, bunları temin ile mükellef olan mesul hükümetin başında bir adam sıfatıyla reddederim”<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref32" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn32" style="color: blue; text-decoration: none;">[32]</a> sözleriyle cevap vermiştir.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Muhâlefetin bu meselede tavrını belirleyen esas nokta, seçimlerin, kendileri tarafından kaybedilmiş olmasından çok, demokratik usüllere göre yapılmadığı inancıdır.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref33" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn33" style="color: blue; text-decoration: none;">[33]</a> Muhâlefetin bu inancından kaynaklanan itirazları, F. Rıfkı Atay tarafından tahrikçilik olarak nitelendirilmiştir.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref34" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn34" style="color: blue; text-decoration: none;">[34]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Muhtar seçimleri, siyasî hayatta yeni bir belirsizlik meydana getirmiştir. Bu seçimlerle tartışılan seçim uygulamasına yapılan eleştiriler, DP’nin "Hürriyet Mîsakı” olarak adlandırılan bağlayıcı kararları içinde değerlendirildiğinde; Nisan ayında yapılacak milletvekili ara seçimlerinde DP’nin tavrının ne olacağı, seçimlere katılıp katılmayacağı sorularını akla getiriyordu. Bu kararlar mucibince, seçimlere katılmaması çok büyük bir ihtimaldi. Nitekim CHP bunu hissettiğinden, DP’nin seçimlere katılması için bu seçimlerin dürüst yapılacağı vaadinde bulunmak zorunda kalmıştır.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref35" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn35" style="color: blue; text-decoration: none;">[35]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Bütün bu gelişmeler devam ederken beklenilen olmuş, Bayar, Kuşadası ve Bodrum’da yapılan toplantılarda büyük bir ihtimalle seçimlere girmeyeceklerini açıklamıştır.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref36" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn36" style="color: blue; text-decoration: none;">[36]</a> Görüldüğü gibi bu açıklamada bir kesinlik yoktur. Bunun sebebi de DP’nin sunduğu seçim tasarısının henüz cevaplandırılmamış olmasıdır. Bu yüzden konu ile ilgili kesin karar, İzmir’de yapılacak Genel İdare Kurulu toplantısına tehir edilmiştir.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">DP cephesinde bu gelişmeler olurken, en önemli özelliklerinden biri, önemsediği siyasî nutuklarını, kendi partisine en çok muhalif zannedilen merkezlerde vermeyi tercih etmesi<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref37" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn37" style="color: blue; text-decoration: none;">[37]</a> olan Başbakan Peker de faaliyetlerini aynı bölgede yoğunlaştırmış ve 31 Mart akşamı İzmir’e gitmiştir. 1 Nisan’da İzmir Halk Evi’nde bir konuşma yapmıştır.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref38" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn38" style="color: blue; text-decoration: none;">[38]</a> Bu konuşmasında DP’nin seçimlere katılmadığı takdirde suç işlemiş sayılacağını belirtmiştir.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref39" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn39" style="color: blue; text-decoration: none;">[39]</a> Kısa bir süre sonra Kuşadası’nda bulunan Bayar da İzmir’e gelmiş ve kalabalık bir partili kitle tarafından karşılanmıştır. Böylece İzmir’de bir politik düello başlamıştır. Bayar ve arkadaşları İzmir’e geldiğinde onları karşılamaya gelen kalabalığı, polis ve jandarmanın havaya ateş açarak dağıtmaya çalışması önemli huzursuzluklar yaratmıştır.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref40" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn40" style="color: blue; text-decoration: none;">[40]</a> Yaşanan bu gerginliklerin ardından yapılan DP Genel İdare Kurul toplantısında, hükümetin bu gibi baskıcı uyugulamalardan hiçbir şekilde vazgeçmiyeceği gerekçesiyle, seçimlere kesinlikle girmeme kararı alınmıştır.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref41" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn41" style="color: blue; text-decoration: none;">[41]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Peker ise DP’li yöneticilerin bu tavırlarını ucuz kahramanlık olarak niteleyerek, Türkiye’de iddia edildiği gibi istibdada dayalı bir rejim olmuş olsaydı, DP’lilerin bu tavırları sergilemelerinin mümkün olamayacağını ileri sürmüştür. Ayrıca bu partinin vehme dayalı politikalarının demokrasinin gelişimine engel olabileceğini belirtmiştir. Böylece üstü kapalı olarak muhalefete "Eğer mevcut tavırlarınızdan vazgeçmezseniz daha sert bir uygulamayla karşılaşabilirsiniz” mesajını vermiştir.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref42" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn42" style="color: blue; text-decoration: none;">[42]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Bu karşılıklı itham ve siyasî tehdit düellosu devam ederken DP’li Halil Menteş, Cumhurbaşkanı’na bir açık mektup yazarak memleket idâresinin iki partiye nöbetleşe olarak yaptırılmasını tavsiye etmiştir. Peker bu girişime sert bir şekilde tepki göstererek, İnönü’nün böyle bir yetkisinin olmadığını ve azınlık partisinin kuracağı hükûmetin yirmi dört saat bile çalışamayacağını söylemiştir.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref43" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn43" style="color: blue; text-decoration: none;">[43]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Basının siyasî yapıyı değerlendirmesi de partilerinkinden farklı değildir. Muhâlefet yanlısı Ahmet Emin Yalman, Peker’in meseleleri görmemezlikten gelerek ortamı yumuşatmaktan uzak uzlaşmaz tavrı ile siyasî havayı gerginleştirdiğini söylerken,<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref44" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn44" style="color: blue; text-decoration: none;">[44]</a> iktidar yanlısı Atay; "Bir muhalefet, kendi iddialarını kanunlaştırmak ve yürütmek için iktidarı arar ve onun için haklı olarak savaşır. Bizim muhalefet, kendi iddiaları iktidar partisi tarafından kabul edilmedikçe halkı kışkırtmaktan başka bir savaşma usûlü takip etmiyeceğini apaçık ilân etmişti”<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref45" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn45" style="color: blue; text-decoration: none;">[45]</a> sözleriyle, muhalefeti siyasî havayı gerginleştirmekle itham etmiştir.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Siyasî ortamdaki gerginlik her geçen gün artarken, 15 CHP milletvekili, DP ileri gelenlerinin tutumları hakkında Peker hükûmetinden izahât istemişlerdir. Bu girişim DP’li yöneticileri rahatsız etmiş ve bu defa onlar, Üzeyir Avunduk aracılığıyla hükûmetle diyalog kurma gayreti içine girmişlerdir. Avunduk, Mümtaz Ökmen vasıtasıyla Recep Peker’e, Bayar’ın kendisiyle görüşme isteğini bildirmiş ve iki lider 9 Mayıs 1947’de Ankara’da bir araya gelmişlerdir.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref46" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn46" style="color: blue; text-decoration: none;">[46]</a> Bu görüşmede Peker ile Bayar arasında şu konuşma geçmiştir:</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">- Bayar: DP mevcut hükûmetin husumetine maruz değil midir?</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">- Peker: Hayır.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">- Bayar: Hükûmet Cihazı DP’ye karşı bîtaraf düşünüyor mu?</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">- Peker: Şüpheniz mi var?</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">- Bayar: Şu halde DP mensuplarının, ayrı siyasî akidelere bağlı bulananların istisnaî muâmeleye tâbi tutulmayacaklarına yani eşit haklara sahip olduklarına, seyyanen muâmele görmelerine dair bir tamim neşreder misiniz?</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">- Peker: Hayır.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref47" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn47" style="color: blue; text-decoration: none;">[47]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Bu görüşmeler neticesinde oluşması beklenilen yumuşama gerçekleşmemiş, Peker, görüşmeden sonra bir araya geldiği İnönü’ye, Bayar’ın siyasî taktik içinde olduğunu söyleyerek; "Adamın hiç insafı yok. Hiç! Bütün arzuları bizi oyuna getirmek” sözleriyle tepkisini dile getirmiştir.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref48" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn48" style="color: blue; text-decoration: none;">[48]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Bu arada, 28.05.1947’de hükûmet İstanbul, Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, Çanakkale ve Kocaeli’de devam etmekte olan sıkıyönetimin "savaş halinin devam ettiği” gerekçesiyle tekrar uzatılmasını teklif etti.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref49" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn49" style="color: blue; text-decoration: none;">[49]</a> Bu teklif, sıkıyönetimi uzatmak isteyen hükûmetin aslında basını ve muhalefeti susturmak niyetinde olduğu gerekçesiyle DP’liler tarafından eleştirilmiştir. Bu eleştirilerin en serti yine Afyon Milletvekili Sadık Aldoğan’dan gelmiştir. Aldoğan, Meclis’te bu amaçla yaptığı konuşmasından dolayı, iç tüzük 189. maddesi hükümleri gereğince 15 gün Meclis’ten uzaklaştırılmıştır.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref50" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn50" style="color: blue; text-decoration: none;">[50]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Başbakan Peker ise bu iddiaları reddederek sıkıyönetimi askerî amaçlarla ve dış politikanın icabı olarak uzatmak istediklerini ileri sürmüştür. Ancak söylediklerinin aksine dış politika gerekçeleriyle ilan edilen sıkıyönetim ile iç politikada hükûmet merkezli güç oluşturulmaya çalışıldığı görülmektedir.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref51" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn51" style="color: blue; text-decoration: none;">[51]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Bayar ile Peker’in görüşmeleri ve sıkıyönetim ilanı ile ilgili tartışmaların ardından Haziran ayının 7, 17 ve 26. günlerinde, ileride anlatacağızımız Bayar ve İnönü görüşmeleri olmuştur. Bayar, bu görüşmelerin hemen akabinde Sivas’a gitmiş ve burada parti kongresinde muhalefetin şikâyet ve isteklerini sıralamıştır:</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">"Halk evleri, kültür müesseseleridir. Tıpkı selefi Türk Ocakları gibi... Türk Ocaklarında da siyâsetle iştigâl memnû idi. Halk evleri genel kültür müessesesi olarak kalmalı her vatandaş, oradan istifade hakkına mâlik olmalıdır. Yahut da muhtelif siyasî teşekküller zaman zaman buradan istifade edebilmelidir.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Radyo, halkın parasıyla kurulmuştur. Tek taraflı kullanılmaması icab eder. Halbuki zaman zaman, yalnız bir tarafın menfaatine çalışmakta, bazen DP aleyhine yazılan makaleler de okunmaktadır.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Biz Ankara’da bütün memleketi görüyoruz. Sivas’ta diğer yerlere nazaran daha az tazyik yapılmıştır. Daha az olduğunu söylemekle bunu mâzur görüyorum sanmayın. Bugünkü valinizin ne düşündüğünü ve ne yaptığını bilmiyorum. Birşey biliyorum ki, o da eski valiniz, DP’nin kuruluşunda fena bir rol oynamıştır.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">-Ben, bir çok yerlerde baskın delillerini gördüm. Tazyik görmüş vatandaşlarla konuştum. Farzediniz ki, bir casusluk şebekesi vardır. Bence Cumhuriyet zabıtası olduğu halde neden sıkıyönetim gibi anormal vâsıtalara mürâcaat ediliyor? Maneviyât üzerinde baskı yapmak için mi?”<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref52" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn52" style="color: blue; text-decoration: none;">[52]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Bayar’ın bu konuşması çatışmayı daha da şiddetlendirmiştir. Peker, bu konuşmaya cevap olarak verdiği beyânatta Bayar’dan baskıların delillendirilmesini istemiştir.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref53" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn53" style="color: blue; text-decoration: none;">[53]</a> Bayar, buna cevap vermek üzere, baskı yapıldığına dair belgeleri gazetelere göndermiş ancak bu belgeler sıkıyönetimce neşri yasak olan hususlara taalluk ettiği için yayınlanmamıştır.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref54" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn54" style="color: blue; text-decoration: none;">[54]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Bütün bu tartışmalarda, demogoji ön plândadır. İcra mevkiinde olan Peker Hükümeti, kendi anlayışına göre icrâatını ortaya koyarken, muhalefet mevkiindeki DP’nin, hükümete yönelttiği eliştirileri belli bir sisteme göre yapmadığını görüyoruz. Yani muhalefet partisinde sadece bir itiraz ediş ve demokrasi isteyişi vardır. Fakat itirazların sonucunda, mevcuda karşı alternatif sunuşları yoktur. Bu nedenle de siyasî tıkanıklık meydana gelmiştir. Bu siyasî tıkanıklığa sebep olan hatalar Yunus Nadi tarafından şu şekilde tasnif edilmiştir:</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">"DP’nin hataları:</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">İktidar arayışını, belli bir alternatif sistem sunma anlayışı içerisinde değil, CHP’ye yönelik, tepki ve bu tepkinin yarattığı heyecan psikolojisinden faydalanma şekline göre belirlemiştir.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">İktidar yolunda, basit ve demogojik oyunlara başvurmuştur. İktidar olmayı değil, kurtarıcılık misyonuna talip olmuşlardır.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">CHP’nin hataları:</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Halk Partisi, uzun mâzisine rağmen, Avrupaî mânâsyıla bir türlü siyasî parti olamamış, sosyal ve ekonomik sahâlarda temel prensiplerini kurup onlar üzerinde şaşmaz bir yol tutamamıştır.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Halka, demokrasiyi kendilerinin lutfettiği ve gerekirse geri alabileceklerini imâ eden seçkinci tavır sergilemiştir.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">İktidarlarının gücünü, kabul gören sisteminden değil jandarmadan almayı tercih etmiştir.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">DP’yi bir müvâzaa partisi gibi görerek, iktidarı kendileri için değişmez bir mevki olarak kabul etmiştir.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref55" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn55" style="color: blue; text-decoration: none;">[55]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Hükûmet-Muhâlefet arasındaki gerginlik, Batı Anadolu’daki karşılıklı polemik sonucunda bir hayli artmıştır. Bu gerginliğin farkında olan Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, hâdiseleri kontrol altına alabilmek ve havayı yumuşatmak için 7 Haziran’da Bayar’ı köşke davet ederek görüşmüştür. Bu görüşmede Bayar, 9 Mayıs’ta Peker ile yaptığı görüşmede öne sürdüğü baskı iddialarını tekrarlamıştır. Görüşmeden sonra İnönü muhalefetin şikâyetlerini Peker’e iletmiş ancak Peker, bu iddiaların asılsız olduğunu belirtmiştir.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Bunun üzerine İnönü iki tarafı bir araya getirmeyi düşünmüş, 14 Haziran’da hükûmet ve muhalefet ileri gelenleri yeniden bir araya gelmişlerdir. İnönü’nün ifadesine göre bu görüşmede her iki tarafın tutumunda hiçbir değişiklik yoktur. Hâlâ muhalefet baskı yapıldığını iddia ederken, hükûmet baskı olmadığı noktasında ısrarlıdır.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">17 Haziran’da İnönü tekrar Bayar’ı kabul etmiş, bu kabulde muhalefet yine baskı iddialarını tekrarlamıştır. Daha sonra İnönü’nün Peker ile yaptığı iki görüşmede de Peker, bu iddiaların asılsız olduğunda ısrar etmiştir.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref56" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn56" style="color: blue; text-decoration: none;">[56]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Havayı yumuşatmak amacıyla yapılan bu girişimler istenilen neticeyi vermemiş hatta tartışmayı daha da şiddetlendirmiştir. Bu görüşmelerden hemen sonra Bayar’ın partisinin Sivas Kongresi’ndeki nutku siyasî havanın daha da gerginleşmesine sebep olmuştur. Bayar bu nutkunda, 9 Mayıs’ta Peker’le yaptığı konuşmayı mesnet göstererek hükümeti, vatandaşlara karşı eşit davranmayı kabul etmiyormuş gibi göstermiştir. Daha önce bahsettiğimiz bu görüşmedeki diyaloğa bakıldığında görülecektir ki Bayar, Peker’den ısrarla baskı yapılmaması yönünde tamim yayınlamasını istemektedir. Böyle bir tamim, hükûmetin, daha önce baskı yapıldığını kabul etmesi demek olacağından Peker, bu isteği kesinlikle reddetmiştir.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref57" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn57" style="color: blue; text-decoration: none;">[57]</a> Ancak bu reddediş hükümeti, Bayar’ın komplosundan kurtaramamış, bu defa da bu talep, masum bir istekmiş gibi gösterilerek böyle masum bir isteği yerine getirmeyen hükûmeti, baskı yapmamaya söz vermiyor gibi göstererek tarafsız olmamakla suçlamıştır.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref58" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn58" style="color: blue; text-decoration: none;">[58]</a> Görülüyor ki bu istek, her halukarda DP lehine bir sonuç elde etmek için kurnazca hazırlanmış bir plândır. Yine Bayar Sivas konuşmasında; 17 Haziran görüşmelerinde, İnönü’nün, hükümetin baskı yaptığını kabul ettiği mesajını vermiştir.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref59" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn59" style="color: blue; text-decoration: none;">[59]</a> Bayar’ın Sivas konuşmasının diğer önemli bir yanı da cumhurbaşkanlığı nüfûzunun, iktidar lehine kullanılabilirliğini ortadan kaldırmaya çalışmasıdır.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref60" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn60" style="color: blue; text-decoration: none;">[60]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Başbakan Peker, Bayar’ın Sivas konuşmasındaki baskı iddialarını reddederek sert bir dille eleştirmiş ve muhalefeti bozgunculukla itham ettmiştir.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref61" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn61" style="color: blue; text-decoration: none;">[61]</a> Bayar ise yine, baskı iddiaları içeren bir demeçle Peker’e cevap verince,<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref62" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn62" style="color: blue; text-decoration: none;">[62]</a> Peker de muhalefeti, hükûmet darbesi yapmayı plânlamakla suçlamıştır.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref63" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn63" style="color: blue; text-decoration: none;">[63]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Bütün bu karşılıklı tartışmalar arasında Nihat Erim, muhalefetin hükümete yönelttiği suçlamaların muhatabının hükûmet değil, meclis olduğunu ileri sürerek, tartışmayı hükûmet-muhalefet tartışması olmaktan çıkarıp, meclis çatısı altına çekmek isteyen bir makale yazmıştır. Erim bu makalesinde şunları söylemektedir: "Bay Bayar, başbakanı maziye bağlılıkla itham etmektedir. Halbuki Sivas nutkunda geçmişteki tartışma ve geçimsizliklerden bahsetme yolunu kendisi tutmuştur. ‘Terör yani dehşet saçan kabineden’ bahsedilmektedir. Bu memlekette millet meclisi varken kabine dehşet saçamaz. Eğer dehşet saçtırıyorsa onu meclisin kanunları saçtırıyor demektir. Muhâlefet lideri, bazı kanunları sayarak, bunların kabulü ile ‘teröre’ yol açıldığını söylemektedir. Eğer bu tenkit ise hükûmete değil, meclise tevcih edilmiş oluyor. Çünkü bizim bildiğimize göre, kanunları hükûmet değil, meclis yapar. Hükûmetin vazifesi onları tatbik etmektir”.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref64" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn64" style="color: blue; text-decoration: none;">[64]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">İki tarafın değişmeyen tutumu İnönü’nün yeni bir müdâhalesine zemin hazırladı ve onun tarafından "12 Temmuz Beyannâmesi” olarak bilinen meşhur beyannâme yayınlandı. İnönü’nün hâdiseler hakkındaki görüşlerini ve yapılması gerekenleri ihtiva eden bu beyanâtta şunlar söylenmekte idi: ". Siyasî havayı yumuşatan bir iyilik olmak üzere, dertleri bilenlerin, kendiliklerinden, karşı tarafa teskin edici tedbirler alacakları ümidi uyanmıştır. Bunun dışında olarak, durum muhalefet partisi liderinin ‘fiilî bir netice beklemek’ şeklinde ifade ettiği hükümde görülür. Yani bir başka türlü söylenirse, vaziyet karşılıklı iddialar bakımından düğüm halini muhâfaza etmiştir.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Şimdi ben, bu düğümü çözmeye çalışacağım. İki tarafın şikâyet ve müdâfaalarının delillerini tafsil etmekte fayda görüyorum. Zaten bunlar umumî efkârca da kâfi derecede bilinmektedir. Gördüm ki, taraflardan hangisinin haksız yahut hangisinin daha evvel karşısındakini kırmağa başladığını aramakta da fayda yoktur.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Ben, idare mekanizmasının baskı yaptığını hükûmet reisinin kabul etmemesini, böyle bir hareketi tasvip etmeyeceğini katiyetle beyan eylemesini, bir teminat ifadesi olarak aldım ve bunu Bay Bayar’a söyledim. Ben, muhalefet liderinin kanun dışı maksatlar ve metodlar isnadını reddetmesini, muhalif parti çalışması içinde kalmak esasını gözönünde tutulduğuna ve tutulacağına dair tatmin edici bir teminât alarak kabul ettim ve Başbakana bunu söyledim.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Her iki tarafla uzun konuşmadan çıkardığım bu neticelere inanmak istiyorum ve inanıyorum. Bizi bu inanışa getiren bugünkü durumu, memlekette siyasî partilerin çalışıp gelişebileceğine kat’i mühim merhale sayıyorum. Şimdiye kadar memlekette geçen iktidar ve muhalefet tecrübesinin muvaffak olmamasını, bir seneden beri geçirdiğimiz tecrübelere, onların dayanamamış ve bugünkü siyasî durumu elde edememiş olmalarında görüyorum. Benim kanaatimce bir buçuk seneden beri geçirdiğim tecrübeler ağır ve ümit kırıcı olmuştur; ama gelecek için her türlü ümitleri haklı çıkaracak bir muvaffakiyet de temin edilmiştir.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Bu durumu muhâfaza etmek ve onun gelişmesini sağlamak, iktidar ve muhalefet partilerinin vazifeleri olmak lâzım gelir. Gelecek için tedbirler, benim kabul ettiğim gibi, şu noktadan hareket etmekle bulunabilir. Benim bu son dinlediğim karşılıklı şikâyetler içinde mübâlağa payı ne olursa olsun, hakikat payı da vardır. İhtilâlci bir teşekkül değil, bir kanunî siyasî partinin metodları ile çalışan muhalif partinin, iktidar partisi şartları içinde çalışmasını temin etmek lâzımdır. Bu zeminde ben, devlet reisi olarak, kendimi her iki partiye karşı müsâvi derecede vazifeli görürüm.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">İdare mekanizması, yani valilerimiz ve mahiyetleri, bir seneden beri çok ağır tecrübe geçirmişlerdir. Öyle zamanlar oldu ki, memlekette hükûmetin mevcut olup olmadığı bile şüphe idi. Sorumlu hükûmetin huzur ve asâyiş vazifesi münâkaşa götürmez. Fakat, meşrû ve kanunî siyasî partilere karşı tarafsız, eşit muâmele mecburiyeti, siyasî hayat emniyetinin temel şartıdır. Bu arada, siyasî partilere mensup olan veya görünen hususî maksat sahiplerinin şirretliklerine pervâsız olarak tesirsiz bırakmak hususunda partilerin dikkat göstermeleri icap eder.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Siyasî partilerin hangisi iş başına gelirse gelsin, onlar, idare mekanizmasında çalışanların haklarına, itibarlarına karşı adaletli bir zihniyette olacaklarına inandıracaklardır.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Zannediyorum ki, hükûmet reisi ile muhalefet lideri arasındaki son tartışmada, iki tarafı sebât ettikleri noktadan ayırmak gayretine düşmeksizin, her iki tarafın bekledikleri şeyleri söylemiş ve temin etmiş oluyorum.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Vatandaşlarıma, hükûmete ve iktidar partisi ile muhalefet partisi arasında görüşme ve araya girme sahâlarını olduğu gibi anlatmış olduğumu ümit ederim. Varmak istediğim netice, başlıca iki parti arasında temel şartın, yani emniyetin yerleşmesidir. Bu emniyet, bir bakımdan memleketin emniyeti mânâsını taşıdığı için, benim gözümde çok ehemmiyetlidir. Muhâlefet, teminât işinde yaşayacak ve iktidarın kendisini ezmek niyetinde olmadığından müsterih olacaktır.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">İktidar, muhalefetin kanun haklarından başka bir şey düşünmediğinde müsterih bulunacaktır. Büyük vatandaş kitlesi ise, iktidar, bu partinin veya öte partinin elinde bulunması ihtimalini vicdan rahatlığı ile düşünebilecektir. Bu neticeye varmak için karşılaştığım güçlükler, çok zaman yalnız ruhî mahiyette olan âmillerdir.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Bu güçlükleri yenmek için siyasî hayatımızı idare eden, iktidarda ve muhalefetteki liderlerin samimi yardımlarını isterim.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Bu beyanâtımı, neşrinden önce, başbakan ile muhalefet lideri görmüşlerdir”.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref65" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn65" style="color: blue; text-decoration: none;">[65]</a> İnönü her ne kadar, bu beyannâmeyi, iki parti arasındaki uzlaşmayı sağlamak amacıyla yayınladığını belirtmişse de beyanât, muhalefetin şikâyetlerinin doğruluğunu hükûmetin muhalefete karşı baskı uyguladığını kabul eden bir mantığı ihtiva etmektedir.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Bu beyannâme, muhtevâsı kadar, yayınlayanın kimliği bakımından da önemlidir. Beyannâmenin yayınlanması ile DP bir anlamda hedefine ulaşmış oluyordu. İnönü bu girişiminde, hükûmet ile aynı siyasî teşkilâta mensup birisi olarak değil, bir hakem gibi tavır koymuş hatta tercihini muhalefetten yana kullanmıştır. Böylece, hükûmet icraatıyla, CHP teşkilâtının siyasî bakışının ayrışmaya başladığının işaretleri görülmüştür. Bu da DP’nin istediği sonuçtur.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Siyasî havadaki gerginliği yumuşatmak için yayınlanan 12 Temmuz beyannâmesi, istenilen yumuşamayı getirmediği gibi beyannâmenin yorumlanmasından kaynaklanan yeni gerginliklere sebep olmuştur. Nihat Erim’in beyannâme yayınlandığı gün yazdığı, İnönü’nün partiler üstü bir otorite olarak hâdiselere el koyduğunu imâ eden makalesi,<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref66" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn66" style="color: blue; text-decoration: none;">[66]</a> hükûmette huzursuzluk meydana getirmiştir. Bu nedenle Peker, İnönü’nün böyle bir yetkisinin olmadığını ihtivâ eden bir demeç vermiştir.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref67" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn67" style="color: blue; text-decoration: none;">[67]</a> Böylece, beyannâmeyle birlikte siyasî yapıda bir otorite tartışması zuhûr etmiştir. İnönü, bu beyannâme ile otorite merkezi olmaya çalışırken,<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref68" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn68" style="color: blue; text-decoration: none;">[68]</a> hükûmet böyle bir oluşumu engelleme gayreti içerisine girmiş ve beyannâmeyi meşrû otoritenin belirlediği hükümler olarak değil, sorumsuz bir devlet başkanının tavsiye bâbında yayınladığı temenniler olarak nitelendirmiştir.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref69" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn69" style="color: blue; text-decoration: none;">[69]</a> CHP’nin içinde hükûmete karşı oluşan muhalefet ise İnönü’nün bu beyanâtı, çok partili hayatın gereklerini yerine getirmeyen hükûmeti ve zihniyetini mahkûm etmek için yayınladığını ve dolayısıyla hâdiselerin kontrolünü kendi eline aldığı düşüncesindedir.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref70" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn70" style="color: blue; text-decoration: none;">[70]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">12 Temmuz’dan sonra hükûmet, kendi partisiyle ilgili problemlerle uğraşırken; muhalefet, mevcut hükûmetle 12 Temmuz beyannâmesiyle varılmak istenen hedefe ulaşılamıyacağını ileri süren bir beyannâme yayınlamıştır. Bu beyannâmede, İnönü, bir şikâyet mercii olarak kabul edilip, Peker’in bilhassa 17 Temmuz’da verdiği beyanâttaki tek parti dönemini savunan sözleri<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref71" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn71" style="color: blue; text-decoration: none;">[71]</a> şiddetle eleştirilmiştir. DP’nin tebliğinde, bu konuyla ilgili şunlar söylenmektedir: "Aradaki görüş farklarıyla tezâtlar ve bunların muhtemel mânâları üzerindeki münâkaşalar bir tarafa Sayın Devlet Başkanının beyannâmelerinde izhâr olunan anlayış zihniyeti ile iyi niyetlere karşı, Başbakan’ın bu demencinde yeni bir zihniyet ve sistemin inatçı müdâfaanâmesi mahiyetini taşıması ve bu demecin beyannâme ile hemen hemen aynı günlerde intişâr etmiş olması, yakın âtideki iyi gelişmeler hesabına, tamamıyla ümit kırıcı olarak kabul etmek zarûreti doğmaktadır”.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref72" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn72" style="color: blue; text-decoration: none;">[72]</a> DP bu beyanâtıyla, Peker’i 12 Temmuz beyannâmesi hükümlerine aykırı bir davranış içinde göstererek, hükûmetle İnönü’yü karşı karşıya getirmek ve parti içindeki İnönü’ye yakın grubu harekete geçirerek hükûmete karşı çift taraflı bir muhalefet oluşturmak gayreti içerisindedir. Zaten bunun için zemin de hazırdı. Beyannâmenin muhtevâsı dikkate alındığında İnönü’nün, Peker’i gözden çıkardığı ve hükûmetle ilişkilerini kopardığını gözlemek mümkündür. Diğer taraftan CHP içindeki İnönü’ye yakın grubun tavırlarından da bu tespit doğrulanabilir. Nitekim, parti içindeki hükûmete muhalif grubun beyannâmeden çıkardığı hüküm, hükûmetin yorumlarından daha çok muhalefetin yorumlarına benzemekte, İnönü’nün böyle bir girişimde bulunmasının müsebbibi olarak hükûmeti göstermektedir.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref73" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn73" style="color: blue; text-decoration: none;">[73]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Peker, DP’nin hükûmeti, CHP teşkilâtı ve İnönü ile ters düşürerek zayıf düşürme taktiğini fark ederek 29.08.1947’de DP’nin beyanâtına karşı, sert bir beyanât verdi ve 12 Temmuz beyannâmesinin mantığına ters düşmediklerini belirtti.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref74" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn74" style="color: blue; text-decoration: none;">[74]</a> Fakat görünen odur ki, Peker, İnönü ile beyannâme konusunda ayrı düşmediğine dair sözlerinde samimi değildir. Bu beyannâmeyi parti içindeki muhalefetin baskısı sonucu kerhen kabul etmek zorunda kalmıştır.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref75" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn75" style="color: blue; text-decoration: none;">[75]</a> Bu grubun önde gelen isimlerinden Erim, hükûmeti beyannâmeye uygun hareket etme konusunda ikaz edici yazılar yazarken DP’nin demokratikleşme istikâmetindeki isteklerinde haklı bulmaktadır.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref76" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn76" style="color: blue; text-decoration: none;">[76]</a> Bununla birlikte parti içinde hükûmetin politikasını destekleyen grup da, hükûmetin baskı politikası uygulamasını DP’ye bağlamaktadır.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref77" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn77" style="color: blue; text-decoration: none;">[77]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">12 Temmuz beyannâmesi, DP yöneticilerinin gövde gösterileri ve kışkırtıcı demeçlerle gayri meşrû propaganda yollarına saptıklarını imâ ediyordu. Daha önce beyannâmeyi kabul eden DP’li yöneticiler, beyannâmenin bu özelliğini göz önünde tutmamakla bir taktik hatası yaptıklarının farkına varmışlardır. Bu nedenle bunun, olumsuz gelişmelerin mağduru olan DP’yi ilgilendirmeyen ve iktidar partisi CHP’nin kendi uygulamalarını eleştirme zorunluluğunun gereği olarak ortaya çıkmış olan tek taraflı bir olgu olduğunu ileri sürmüşlerdir.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Diğer taraftan, CHP’nin içerisindeki İnönü’ye yakın hükûmet karşıtı grup, beyannâmeyi benimsemekle vatandaşların hükûmeti tenkit etme hakkını kabul etmiş ve böylece muhalefetin istediği çizgiye gelmiş oluyordu.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref78" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn78" style="color: blue; text-decoration: none;">[78]</a> Ancak hükûmet böyle bir çizgiye gelmemiştir. Bu da siyasî hayatta hükûmet merkezli DP-Hükûmet-Cumhurbaşkanı şeklinde formüle edilebilecek bir ilişki meydana getirmiştir ki, bu üçlü ilişkide, bazen hükûmet aradan çıkarılarak DP ile İnönü arasında diyalog kurulmuş ve her iki tarafca da hükûmet sıkıntının kaynağı olarak gösterilmiştir. Bu tür bir ilişki de doğal olarak siyasî hayatta bir belirsizlik yaratmıştır.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Bu ilişkiler içinde, Peker’in ya istifâ etmesi ya da tavırlarını bu ortama göre yeniden düzenlemesi gerekliydi. Ancak Peker, İnönü’ye rağmen ne istifâ etmiş ne de tek partici tavrından vazgeçmiştir. Hatta Meclis’te kendinin desteklendiği kanaâtindedir. Bu yüzden tavrını değiştirmek yerine İnönü’ye karşı mücâdeleyi tercih etmiştir. Ancak Peker, beyannâmeyi kabul etmekle bir taktik hatası yapmış; DP’nin verdirmeye çalıştığı baskı yapılmayacağı sözünü vermiş ve baskı yapıldığını kabullenmiş duruma düşmüştür. Her ne kadar, İnönü’nün bu siyasî taktiğini farkedip cumhurbaşkanlığı makamının bu konuda yetkisiz olduğunu belirten demeçler vermiş ise de, istediği neticeyi elde edememiştir. Kendisi hem partide hem de kamu oyunda prestij kaybederken, İnönü bilhassa kamu oyunda prestij kazanmıştır. Nitekim Haydar Paşa hâdisesi olarak adlandırılan protesto olayında "yaşasın Milli şef, kahrolsun Peker kabinesi” şeklinde atılan slogan bu oluşumun bir neticesidir.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref79" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn79" style="color: blue; text-decoration: none;">[79]</a> Böylece İnönü, 12 Temmuz’a kadar yapılan bütün hatalı uygulamalardan kendini soyutlayarak bu uygulamaların tümünden Peker’i sorumlu hale getirmiştir. Peker kendisinin politik bir oyunla karşı karşıya olduğunun farkındadır. Bunu da; "evet, iyi biliyorum ki, yakın ve uzak geçmişin bütün kusurlarını kendi üzerlerinden aşırıp başka birisine aktarmak ve bu yoldan hürriyet kahramanları arasında yer almak modasının alabildiğine hükümrân olduğu bir devirde yaşıyoruz”<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref80" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn80" style="color: blue; text-decoration: none;">[80]</a> sözleriyle ifade etmiştir.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Bütün bu gelişmeler ve hükûmetin çekilmesi gerektiği yolunda, parti içi ve parti dışı muhalefetten gelen baskılara cevap olarak hükûmet, istifa etmek yerine kendi gücünü göstermek için güven oylamasına gitmeyi tercih etmiştir. Hükûmet güven oylamasını, DP’ye gücünü ispatlamaktan ziyade, İnönü’nün ülke politikasını yönlendirebilme gücünü yok etme ve bu gücü hükûmette toplama<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref81" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn81" style="color: blue; text-decoration: none;">[81]</a> ve Parti içindeki muhalefete karşı gücünü ispatlamak için istemiştir. Tanrıöver; "şimdi sen bizden oy alıp, meclis ve grup benimle beraberdir diye mi İnönü’nün karşısına çıkacaksın”<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref82" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn82" style="color: blue; text-decoration: none;">[82]</a> sözleriyle bu düşünceyi teyit etmektedir.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">26 Ağustos 1947’de yapılan güven oylamasında CHP milletvekillerinden hükûmete 303 güvenoyuna 35 karşı oy verilmiştir. Red oyu verenler şunlardır: Nihat Erim, Vedat Dicleli, Kasım Gülek, Kasım Eren, İ. Rüştü Aksal, Cavit Oral, Sinan Tekelioğlu, Fahir Kurtuluş, Mahmut N. Gündüzalp, Cevat Dursunoğlu, H. Suphi Tanrıöver, C. Sait Siren, Şevket R. Hatipoğlu, A. Fuat Cebesoy, Nazif Erkin, Tahsin Banguoğlu, Tezer Taşkıran, İ. Hamit Tigrel, Sait Odyak, Sedat Çumralı, Muhsin Adil Binal, Hasan Ş. Adal, Avni Refik Bekman, Muhtar Ertan, Ali Kemâl Yiğitoğlu, Abdurrahman Melek, Vehbi Sarıdal, Hilmi Atlıoğlu, Kâmil Kitapçı, Hilmi Öztarhan, Suut Kemâl Yetkin, Raşit Börekçi, Osman Agan, Bekir Kaleli, Mahmut Şevket Esendal.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref83" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn83" style="color: blue; text-decoration: none;">[83]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Peker Hükûmeti güvenoyu almasına rağmen verilen 35 red oyu parti-hükûmet çatışmasını açığa çıkarmıştır. Ayrıca, hükûmete karşı oluşan parti içi muhalefetin gerçek sayısı bu red oylarından ibaret değildir. Bunun hâricinde hükûmete kerhen güven oyu veren potansiyel bir muhalif grup da vardır. Bu grubun, hükûmete güvenoyu vermesinin sebebi, parti dışındaki muhalefete, CHP’nin birlik ve beraberlik içinde olduğunu gösterme arzusudur. Nadir Nadi güven oylamasından hemen sonra yazdığı bir makalade bu konuda şunları söylemektedir: "Recep Peker parti grubunda belki ekalliyette kalabilirdi; illâvelâkin ne yaparsınız ki, muhalefet çevrelerinin aylardan beri devam eden feryadı buna imkân bırakmamaktadır. Recep Peker’e rey verilmezse sonra herkes ne der? Bir avuç muhalefetin arzusuna uyularak, koskoca Peker düşürülmüş gibi olmaz mı? O zaman demokratların şımarmıyacağını ve hürriyet maskesi altında bir nev’i dikta rejimi gelmiyeceğini bize kim temin edebilir”.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref84" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn84" style="color: blue; text-decoration: none;">[84]</a> Nitekim, "35’ler” adlı aktif muhalif grubun haricindeki potansiyel muhalif grubun varlığı kendisini, Peker’in CHP grubundan, kabinede değişiklik yapılmasını istemesi ve bu konuda başbakanın serbest bırakılması konusunda yetki talep etmesi üzerine yapılan oylamada, oylamaya katılan 242 üyeden, 194 kabul oya karşılık 47 red, 1 çekimser oy çıkmasıyla göstermiştir.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref85" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn85" style="color: blue; text-decoration: none;">[85]</a> Görüldüğü gibi muhalif oylar 35’ten 48’e yükselmiştir. Ayrıca güven oylamasına katılıp evet oyu veren 303 milletvekilinden 49’u bu yetki oylamasına katılmayıp çekimser kalarak hükûmete tepkisini göstermiştir ki bu durumda muhalif sayısı 97’ye ulaşmaktadır.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Peker, buna rağmen 6 bakanı değiştirerek hükûmeti devam ettirmek istemiş ve şu bakanları tayin etmiştir:</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Görevden Alınanlar Yeni Atananlar</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer M. Hüsrev Göle</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Ticaret Bakanı Atıf İnan H. Nazmi Keşmir (Vekâleten)</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Millî Müdâfaa Bakanı C. Cahit Toydemir Münif Birsel</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Tarım Bakanı Faik Kurdoğlu Şevket Adalı</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Çalışma Bakanı Sadi Irmak T. Bekir Balta</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Ekonomi Bakanı T. Bekir Balta Cevat Ekin <a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref86" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn86" style="color: blue; text-decoration: none;">[86]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Bu değişiklik parti grubu içinde ve basında yeni tartışmalara yol açtı ve tenkit edildi. Tenkitlerin temeli, hükûmette bu kadar geniş çaplı değişikliğin yapılabilmesi için başbakanın da istifa etmesi gerektiği esasına dayanmakta olup Peker’in o zamana kadar usulden olup partili milletvekillerine danışmadan bu değişikliği yapması, şikâyete sebep olmuştur. Bu arada Peker ile İnönü arasında önemli bir çatışma daha meydana gelmiştir. Meclisin tatile girmek üzere olduğu günlerde Peker, yeni tayinleri meclise sunmamış ve bunu tatilden sonraki devreye bırakmak istemiştir. Bunun üzerine İnönü, bu meseleyi çözmek üzere tatile giren meclisi tekrar toplantıya çağıracağını açıklamıştır. Bu tartışmalar esnasında Peker, istifa etmeyi dahi düşünmüştür. Hatta kürsüde "vurdum duymaz değilim, bana düşeni yapacağım” diyerek bu düşüncesini grup toplantısında dile getirmiştir. Bunun akabinde, İnönü’nün huzuruna çıkmış, kendisine İnönü tarafından, itidal ve grubun temâyül oyları belirmeden çekilmemesi tavsiye edilmiştir. Peker ise İnönü’den aralarında anlaşmazlık olmadığına bir beyannâme yayınlamasını istemiş fakat İnönü bu isteği kabul etmemiştir.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref87" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn87" style="color: blue; text-decoration: none;">[87]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Bütün bu olaylar, Peker Hükûmeti’ni görevden çekilmeye zorlarken, 8 Eylül’deki parti divanı toplantısı, hükûmetin sonunu hazırlamıştır. Peker, Parti Divanı’ndan, Saraçoğlu’nun başbakanlığı döneminde mevcut olan başbakanlıkla parti başkan vekilliğinin aynı kişide toplayan uygulamayı<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref88" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn88" style="color: blue; text-decoration: none;">[88]</a> yeniden işlerlik kazandırmasını istemiştir. Peker’in 8 Eylül’de Parti Divanı’na sunduğu bu teklif destek görmedi. Hatta bunun aksi bir takrir divana sunuldu. Peker’in teklifi genel bir reddediliş ile karşılaştı. Divan toplantısından çıkınca Peker, Parti Genel Sekreteri’nin odasında, istifaya karar verdiğini söylemiş, aynı gün akşam, Çankaya’ya giderek istifa niyetini tekrar etmiştir. İnönü, bu görüşmede de kedisine yeniden itidal ve sükûnet tavsiye etmiştir.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref89" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn89" style="color: blue; text-decoration: none;">[89]</a> Ancak, ertesi gün 9 Eylül 1947’de sağlık durumunu bahane ederek istifasını sunmuştur.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref90" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn90" style="color: blue; text-decoration: none;">[90]</a> Peker istifa sebebini; yukarıdaki olayların haricinde, İnönü’nün ve partideki muhalif grubun hükûmeti dışarıdan yönlendirme çabalarına bağlamaktadır. Bunu da şöyle dile getirmektedir: "Hükûmetin hareket hattı üzerinde tesirleri ikâ etmeye devam eden bazı arkadaş unsurlarının bu hareketten vazgeçmeyişini kuvvetle sezerek bu hareketlerin hükûmete zaâf ve hatta devlete zarar verici bir sonuca varmasını derpiş ederek hükûmetin elindeki emâneti, büyük makam sahibine teslim etme kararına vardım”.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ednref91" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_edn91" style="color: blue; text-decoration: none;">[91]</a></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Sonuç</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Çok Partili hayata geçiş, zannedildiği gibi iktidardaki CHP’nin ve İsmet İnönü’nün tek partici anlayıştan vazgeçmesi ve çok partili bir sistemi benimsemesi sonucu değil, dış politikada yalnız kalma riskinin zorlaması sonucu gerçekleşmiştir. Zaten, henüz daha Avrupaî anlamda bir siyasî parti olamamış olan CHP’nin böyle bir geçişi kendi arzusuyla sağlamış olduğu düşünülemez.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Bu nedenle, Tek Partili hayattan, Çok Partili hayata geçişin yaşandığı ara dönemde, demokratik normları devlet hayatında müeesir kılmaktan ziyade, tek parti rejiminin esaslarına demokratik imaj verme esası benimsenmiştir. Hal böyle olunca da demokratik sistemin müesseleşmesini kolaylaştırıcı ortamı sağlayacak bir geçiş dönemi uygulamasının tam aksine zorlaştırıcı bir uygulama biçimi ortaya çıkmış, tek parti sistemini idealleştiren Peker, başbakan tayin edilmiştir.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Diğer taraftan, DP, iktidar arayışını, belli bir alternatif sistem sunma anlayışı içerisinde değil, CHP’ye yönelik tepki ve bu tepkinin yarattığı heyecan psikolojisinden faydalanma şekline göre belirlemiş, iktidar olmaktan çok, kurtarıcılık misyonuna talip olmuştur. Bu da geçiş döneminin zorluklarını arttıran ayrı bir problem teşkil etmiştir. İşte bütün bu çelişkiler, demokratik kurumlaşmanın gerektiği şekilde gerçekleştirilemediği, yoğun siyasî çatışmaların görüldüğü bir geçiş döneminin yaşanmasına sebep olmuştur. Geçiş döneminde yaşanan CHP’nin tek partici, DP’nin de popülist politikaları, Türkiye’deki demokratik oluşumun kurumsal düzeyde olgun bir şekil almasını engellemiş, bugünkü olumsuzlukların da temel sebebi olmuştur.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Yrd. Doç. Dr. Bekir KOÇLAR</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="background-color: white;">Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 16 Sayfa: 754-764</b></div>
<div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">
<hr align="center" size="2" width="100%" />
</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;">Dipnotlar:</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn1" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref1" style="color: blue; text-decoration: none;">[1]</a> Ahmet Yeşil, Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçiş, Ankara 1988, s. 40-41.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn2" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref2" style="color: blue; text-decoration: none;">[2]</a> Kemal H. Karpat, Türk Demokrasi Tarih, Sosyal, Ekonomik, Kültürel Temeller, İstanbul 1967, s. 128.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn3" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref3" style="color: blue; text-decoration: none;">[3]</a> "B.M.M’de Birleşmiş Milletler Anayasanın Tasdikine Dair Kanun Tasarısının Görüşülmesi” Ayın Tarihi, No: 141 (Ağustos 1945), s. 23.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn4" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref4" style="color: blue; text-decoration: none;">[4]</a> Ayın Tarihi, No: 141 (Ağustos 1945), s. 23.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn5" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref5" style="color: blue; text-decoration: none;">[5]</a> Bu önergede muhalefetin önerileri 3 madde halinde şu şekilde sıralanmıştır: "a- Millî hakimiyetin en tabii neticesi ve aynı zamanda dayanağı olan Meclis murakebesini, Anayasamızın yalnız şekline değil, ruhuna da tamamiyle uygun olarak, tecellisini sağlayacak tedbirlerin aranması, b- Yurttaşların siyasî hak ve hürriyetlerini daha ilk Teşkilat-ı Esasiye Kanunumuzun gerektirdiği genişlikte kullanabilme imkanının sağlanması, c- Bütün parti çalışmalarının yukarıdaki esaslara tamamiyle uygun bir şekilde yeni baştan tanzimi.” Hilmi Uran, Hatıralarım, Ankara 1959, s. 434.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn6" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref6" style="color: blue; text-decoration: none;">[6]</a> Hilmi Uran, a.g.e., s. 435.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn7" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref7" style="color: blue; text-decoration: none;">[7]</a> Kemal H. Karpat, a.g.e., s. 131-132.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn8" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref8" style="color: blue; text-decoration: none;">[8]</a> Hilmi Uran, a.g.e., s. 435.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn9" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref9" style="color: blue; text-decoration: none;">[9]</a> Metin Toker, Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları 1944-1973; Tek Partiden Çok Partiye 1944-1950, İstanbul 1990, s. 81.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn10" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref10" style="color: blue; text-decoration: none;">[10]</a> Ahmet Faik Barutçu, Siyasî Anılar, İstanbul 1977, s. 53-54.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn11" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref11" style="color: blue; text-decoration: none;">[11]</a> Metin Toker, a.g.e., s. 134.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn12" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref12" style="color: blue; text-decoration: none;">[12]</a> Seçimlerden sonra 5 Ağustos’ta Meclis’te yapılan seçimde cumhurbaşkanı seçilen İnönü’nün yemin için toplantı salonuna girdiğinde DP.’li milletvekillerinin o güne kadar görülmedik bir şekilde ayağa kalkmamaları bu düşünceden ötürü olsa gerektir. Bu olay için bkz.; Şerafettin Turan, İsmet İnönü Yaşamı, Dönemi ve Kişiliği, Ankara 2000, s. 285.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn13" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref13" style="color: blue; text-decoration: none;">[13]</a> Ahmet Emin Yalman, "Fena Bir İmtihan”, Vatan, 16.08.1946.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn14" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref14" style="color: blue; text-decoration: none;">[14]</a> Celal Bayar Diyor ki, 1920-1950 Nutuk-Hitabe-Beyanat-Hasbihâl, (Hazırlayan: Nazmi Sevgen), İstanbul 1951, s. 104-105.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn15" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref15" style="color: blue; text-decoration: none;">[15]</a> Bu madde emniyet kuvvetlerine tehlikeli gördükleri şahısları süresiz alıkoyma ve yargıç kararı olmadan evlerde arama yetkisi veriyordu. Bkz. Kemal H. Karpat, a.g.e., s. 133.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn16" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref16" style="color: blue; text-decoration: none;">[16]</a> Celal Bayar Diyor ki, s. 132.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn17" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref17" style="color: blue; text-decoration: none;">[17]</a> Celal Bayar Diyor ki, s. 138.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn18" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref18" style="color: blue; text-decoration: none;">[18]</a> Nadir Nadi, "Seçim Kanununa Dair...”, Cumhuriyet, 03.12.1946</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn19" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref19" style="color: blue; text-decoration: none;">[19]</a> "Sıkıyönetim 6 Ay Daha Uzatıldı”, Ulus, 05.12.1946.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn20" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref20" style="color: blue; text-decoration: none;">[20]</a> Kemâl H.Karpat, a.g.e., s. 155.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn21" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref21" style="color: blue; text-decoration: none;">[21]</a> "Peker Dedi ki”, Ulus, 19.12.1946.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn22" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref22" style="color: blue; text-decoration: none;">[22]</a> "Peker Dedi ki”, Ulus, 19.12.1946.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn23" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref23" style="color: blue; text-decoration: none;">[23]</a> Mümtaz Faik Fenik, "Anlaşma İmkânları Var mıydı?”, Vatan, 25.12.1946.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn24" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref24" style="color: blue; text-decoration: none;">[24]</a> Celal Bayar Anlatıyor, Başvekilim Adnan Menderes, (Derleyen: İsmet Bozdağ), İstanbul 1986, s. 65-67.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn25" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref25" style="color: blue; text-decoration: none;">[25]</a> 1900 Yılından 1990’a 20. Yüzyıl Ansiklopedisi, C.II, İstanbul 1990, s. 375.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn26" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref26" style="color: blue; text-decoration: none;">[26]</a> DP I.Büyük Kongresi için bkz.: R. Salim Burçak, Türkiye’de Demokrasiye Geçiş 1945-1950, Olgaç Matbaası 1979, s. 105-113.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn27" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref27" style="color: blue; text-decoration: none;">[27]</a> Mehmet Kabasakal, Türkiye’de Siyasal Örgütlenme 1908-1960, İstanbul 1991 s. 175.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn28" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref28" style="color: blue; text-decoration: none;">[28]</a> Bkz.; Cem Eroğul, DP Tarihi ve İdeolojisi, Ankara 1970, s. 32.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn29" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref29" style="color: blue; text-decoration: none;">[29]</a> Fuat Köprülü, "Hükûmet Nereye Gidiyor? ”, Vatan, 26.01.1947; Faik Fenik, "Halk Partisinin Ebedî İktidarı”, Vatan, 26.01.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn30" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref30" style="color: blue; text-decoration: none;">[30]</a> Bkz., Tekin Erer, Türkiye’de Parti Kavgaları, İstanbul 1966, s. 418-419.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn31" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref31" style="color: blue; text-decoration: none;">[31]</a> Celal Bayar Diyor ki, s. 148.; "Celal Bayar, DP.Başkanı ve Adnan Menderes Bir Konuşma Yaptılar”, Tasvir, 08.03.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn32" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref32" style="color: blue; text-decoration: none;">[32]</a> "Demokratlar Peker’i Tenkit Ediyor”, Tasvir, 08.03.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn33" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref33" style="color: blue; text-decoration: none;">[33]</a> Celal Bayar Diyor ki, s. 148.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn34" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref34" style="color: blue; text-decoration: none;">[34]</a> Falih Rıfkı Atay, "Bu Artık Belli Bir Şeydir”, Ulus, 08.03.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn35" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref35" style="color: blue; text-decoration: none;">[35]</a> Ahmet Yeşil, a.g.e., s. 91.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn36" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref36" style="color: blue; text-decoration: none;">[36]</a> "Celal Bayar Demokrat Parti’nin Seçimlere Girmiyeceğini Söyledi”, Tasvir; 01.04.1947; "Başbakan R.Peker İzmir’de, Celal Bayar Kuşadası’nda”, Vatan, 01.04.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn37" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref37" style="color: blue; text-decoration: none;">[37]</a> Metin Toker, a.g.e., s. 172; Hüseyin C.Yalçın, "İzmir Nutku”, Tanin, 03.04.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn38" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref38" style="color: blue; text-decoration: none;">[38]</a> "Celal Bayar 30 Bin İzmirli Önünde Başbakanın Nutkuna Cevap Verdi”, Tasvir, 06.04.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn39" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref39" style="color: blue; text-decoration: none;">[39]</a> "İzmir’de Heyecanlı Hâdiseler Oldu”, Tasvir, 02.04.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn40" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref40" style="color: blue; text-decoration: none;">[40]</a> Tasvir, 06.04.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn41" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref41" style="color: blue; text-decoration: none;">[41]</a> Bayar Diyor ki, s 160-161.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn42" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref42" style="color: blue; text-decoration: none;">[42]</a> “Başbakanımız Diyor ki”, Ulus, 03.04.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn43" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref43" style="color: blue; text-decoration: none;">[43]</a> Ulus, 03.04.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn44" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref44" style="color: blue; text-decoration: none;">[44]</a> Ahmet Emin Yalman, "Acı Bir Hayal Sukûtu”, Vatan, 03.04.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn45" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref45" style="color: blue; text-decoration: none;">[45]</a> Falih Rıfkı Atay, "İki Parti Arasında Geçinme”, Ulus, 28.05.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn46" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref46" style="color: blue; text-decoration: none;">[46]</a> Metin Toker, a.g.e., s. 176.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn47" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref47" style="color: blue; text-decoration: none;">[47]</a> "Sivas DP. Kongresi’nde Celal Bayar Bir Konuşma Yaptı”, Ulus, 29.06.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn48" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref48" style="color: blue; text-decoration: none;">[48]</a> Metin Toker, a.g.e., s. 178.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn49" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref49" style="color: blue; text-decoration: none;">[49]</a> TBMM Tutanak Dergisi, C.V, Ankara 1947, s. 227.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn50" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref50" style="color: blue; text-decoration: none;">[50]</a> TBMM Tutanak Dergisi, C.V, Ankara 1947, s. 241-242.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn51" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref51" style="color: blue; text-decoration: none;">[51]</a> Ulus, 28.05.1947.; "Peker Tenkitlere Cevap Verdi”, Ulus, 29.05.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn52" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref52" style="color: blue; text-decoration: none;">[52]</a> "Sivas DP. Kongresi’nde Celal Bayar Bir Konuşma Yaptı”, Ulus, 29.06.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn53" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref53" style="color: blue; text-decoration: none;">[53]</a> "Başbakanın Celal Bayar’a Cevabı”, Vatan, 02.07.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn54" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref54" style="color: blue; text-decoration: none;">[54]</a> "Celal Bayar Başbakana Cevabını Verdi”, Vatan, 08.07.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn55" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref55" style="color: blue; text-decoration: none;">[55]</a> Yunus Nadi, "Partilerin Hatası”, Cumhuriyet, 12-13-14.11.1946.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn56" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref56" style="color: blue; text-decoration: none;">[56]</a> Metin Toker, a.g.e., s. 82-83.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn57" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref57" style="color: blue; text-decoration: none;">[57]</a> Metin Toker, a.g.e., s. 177-178.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn58" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref58" style="color: blue; text-decoration: none;">[58]</a> Celâl Bayar Diyor ki, s. 180.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn59" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref59" style="color: blue; text-decoration: none;">[59]</a> "DP. Sivas Kongresi’nde Celal Bayar Bir Konuşma Yaptı”, Ulus, 29.06.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn60" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref60" style="color: blue; text-decoration: none;">[60]</a> Celâl Bayar Diyor ki, s. 180.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn61" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref61" style="color: blue; text-decoration: none;">[61]</a> "Başbakanın Celal Bayar’a Cevabı”, Vatan, 02.07.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn62" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref62" style="color: blue; text-decoration: none;">[62]</a> "Celal Bayar’ın Başbakan’a Cevabı”, Vatan, 08.07.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn63" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref63" style="color: blue; text-decoration: none;">[63]</a> "Peker’in Bayar’a Cevabı”, Ulus, 11.07.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn64" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref64" style="color: blue; text-decoration: none;">[64]</a> Nihat Erim, "Muhâlefet Liderinin Cevabı”, Ulus, 09.07.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn65" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref65" style="color: blue; text-decoration: none;">[65]</a> "İnönü’nün Beyanatı”, Ulus, 12.07.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn66" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref66" style="color: blue; text-decoration: none;">[66]</a> Nihat Erim, “Cumhurbaşkanı İnönü<span style="font-family: 'lucida sans unicode';">‟</span>nün Beyannâmesi”, Ulus, 12.07.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn67" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref67" style="color: blue; text-decoration: none;">[67]</a> "Bay Peker, Bay Nihat Erim’in Yazılarına Cevap Veriyor”, Ulus, 20.12.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn68" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref68" style="color: blue; text-decoration: none;">[68]</a> Ahmet Emin Yalman, "Tebliğden Çıkan Mânâlar”, Vatan, 13.07.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn69" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref69" style="color: blue; text-decoration: none;">[69]</a> "Bay Peker, Nihat Erim’in Yazılarına Cevap Veriyor”, Ulus, 20.12.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn70" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref70" style="color: blue; text-decoration: none;">[70]</a> Nihat Erim, "Bay Peker Meselesi III”, Ulus, 06.12.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn71" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref71" style="color: blue; text-decoration: none;">[71]</a> "Recep Peker’in Çok Mühim Nutku”, Tanin, 17.07.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn72" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref72" style="color: blue; text-decoration: none;">[72]</a> Nihat Erim, "Demokrat Parti’nin Son Tebliği”, Ulus, 26.07.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn73" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref73" style="color: blue; text-decoration: none;">[73]</a> Nihat Erim, "Bay Peker Meselesi III”.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn74" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref74" style="color: blue; text-decoration: none;">[74]</a> "Başbakan Recep Peker’in Demeci”, Ulus, 29.08.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn75" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref75" style="color: blue; text-decoration: none;">[75]</a> "CHP VII. Büyük Kurultayında Seçim Sonucu, İsmet İnönü Genel Başkan”, Ulus, 04.12.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn76" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref76" style="color: blue; text-decoration: none;">[76]</a> Nihat Erim, "Demokrat Partinin Son Tebliği”.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn77" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref77" style="color: blue; text-decoration: none;">[77]</a> Kemâl H.Karpat, a.g.e., s. 171.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn78" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref78" style="color: blue; text-decoration: none;">[78]</a> Falih Rıfkı Atay, "Demokratların Son Demeçleri Karşısında”, Ulus, 28.07.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn79" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref79" style="color: blue; text-decoration: none;">[79]</a> Ayın Tarihi, No: 165 (Ağustos 1947), s. 19-20.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn80" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref80" style="color: blue; text-decoration: none;">[80]</a> "Bay Recep Peker, Bay Nihat Erim’in Yazılarına Cevap Veriyor”, Ulus, 20.12.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn81" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref81" style="color: blue; text-decoration: none;">[81]</a> Ulus, 04.12.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn82" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref82" style="color: blue; text-decoration: none;">[82]</a> Metin Toker, a.g.e., s. 199.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn83" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref83" style="color: blue; text-decoration: none;">[83]</a> Metin Toker, a.g.e., s. 200.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn84" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref84" style="color: blue; text-decoration: none;">[84]</a> Nadir Nadi, "Hava.”, Cumhuriyet, 27.08.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn85" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref85" style="color: blue; text-decoration: none;">[85]</a> "Meclis Grubunda Recep Peker’e Verilen Kırmızı Oylar Dün 35’ten 47’ye Çıktı”, Tasvir, 05.09.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn86" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref86" style="color: blue; text-decoration: none;">[86]</a> "Peker Kabinesinde Değişiklik Oluyor”, Ulus, 05.09.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn87" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref87" style="color: blue; text-decoration: none;">[87]</a> Necmeddin Sadak, “Değişiklik Lâzımdı, Fakat Şekli Bu Değildi...”, Akşam, 06.09.1947; Nadir Nadi, “Açık Konuşalım”, Cumhuriyet, 07.09.1947; Nihat Erim, “Bay Peker Meselesi-Cevaba Cevap”, Ulus, 20.12.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn88" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref88" style="color: blue; text-decoration: none;">[88]</a> Metin Toker, a.g.e., s. 206.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn89" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref89" style="color: blue; text-decoration: none;">[89]</a> Nihat Erim, “Bay Peker Meselesi ve Cevaba Cevap”, Ulus, 21.12.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn90" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref90" style="color: blue; text-decoration: none;">[90]</a> “Bay Hasan Saka Başbakan Tayin Edildi”, Ulus, 10.9.1947.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="_edn91" style="color: blue; text-decoration: none;"></a><a href="https://dub117.mail.live.com/ol/#_ednref91" style="color: blue; text-decoration: none;">[91]</a> Ulus, 4.12.1947.</span></div>
</div>
DEMOKRATLAR KULÜBÜ DERNEĞİhttp://www.blogger.com/profile/14236241905500351712noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4628939149320771055.post-4486231762417922942015-09-12T08:04:00.000-07:002015-09-12T09:36:11.051-07:00KEMÂL KAPLAN: "6-7 EYLÜL'ÜN ARKASINDAKİ BİLİNMEYEN ÖRGÜT" <div style="background-color: white; font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 21.3px;">
<span style="color: #660000; font-size: x-large;"><b>6-7 EYLÜL'ÜN ARKASINDAKİ BİLİNMEYEN ÖRGÜT </b></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEguBhttYaffkjcHdNkgsAgVSwYIENm3k7gZQpLchdP3f8JRaEb8NyBO4I4c1j8sHzvVw4B_tD9SWVkuykpaWF-LWzaCK6PaPacM-F7Z_f41xDBQouG8hV7DjvZ_meo-WRTdeoJ2JsPmVZSR/s1600/DEMOKRATLAR+KUL%25C3%259CB%25C3%259C%252C+6-7+EYL%25C3%259CL+OLAYLARI.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="605" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEguBhttYaffkjcHdNkgsAgVSwYIENm3k7gZQpLchdP3f8JRaEb8NyBO4I4c1j8sHzvVw4B_tD9SWVkuykpaWF-LWzaCK6PaPacM-F7Z_f41xDBQouG8hV7DjvZ_meo-WRTdeoJ2JsPmVZSR/s640/DEMOKRATLAR+KUL%25C3%259CB%25C3%259C%252C+6-7+EYL%25C3%259CL+OLAYLARI.jpg" width="640" /></a></div>
<div style="background-color: white; color: #444444; font-family: Calibri, sans-serif; font-size: 15px; line-height: 21.3px;">
<br /></div>
<div style="background-color: white; font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 21.3px;">
<b><span style="color: blue;">- Fitili ateşleyen BOMBACI, nasıl VALİ oldu?</span></b></div>
<div style="background-color: white; font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 21.3px;">
<b><span style="color: blue;">- Asparas haberi yapanlar hangi MAKAM ve MEVKİLERE GELDİ?</span></b></div>
<div style="background-color: white; font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 21.3px;">
<b><span style="color: blue;">- Olayları hazırlayan Özel Harp Dairesi nasıl itiraf etti?</span></b></div>
<div style="background-color: white; font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 21.3px;">
<b><span style="color: blue;">- Sahada hangi örgüt nasıl kullanıldı.</span></b></div>
<div style="background-color: white; font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 21.3px;">
<b><span style="color: blue;">- Yağmalanan kumaşlar Beyoğlu'nda dükkanlara yeniden nasıl satıldı?</span></b></div>
<div style="background-color: white; font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 21.3px;">
<b><span style="color: blue;">- Hem dindarlar hem Ulusalcılar nasıl kışkırtıldı?</span></b></div>
<div style="background-color: white; font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 21.3px;">
<b><span style="color: blue;">- 6-7 Eylül olmasaydı BEYOĞLU Dünya Moda Merkezi mi olacaktı?</span></b></div>
<div style="background-color: white; color: #444444; font-family: Calibri, sans-serif; font-size: 15px; line-height: 21.3px;">
DEVAMI: <a href="http://kemalkaplan.blogspot.com.tr/2015/09/6-7-eylulun-arkasindaki-bilinmeyen-orgut.html" style="color: #0068cf; cursor: pointer; font-weight: inherit; line-height: 21.3px;" target="_blank">http://kemalkaplan.blogspot.com.tr/2015/09/6-7-eylulun-arkasindaki-bilinmeyen-orgut.html</a> </div>
<div style="background-color: white; color: #444444; font-family: Calibri, sans-serif; font-size: 15px; line-height: 21.3px;">
<br /></div>
<div style="background-color: white; color: #444444; font-family: Calibri, sans-serif; line-height: 21.3px;">
<div class="article-header" style="color: black; display: table; font-family: 'Helvetica Neue Light', HelveticaNeue-Light, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: normal; margin: 0px; outline: none; padding: 0px; text-align: center; width: 708px;">
<h1 class="title entry-title" itemprop="name" style="display: table-cell; margin: 0px; padding: 0px 40px 0px 0px; position: relative; vertical-align: middle; width: 628px;">
<span style="background-color: #e06666; outline: none; text-decoration: none;"><a data-id="6060083269986744565" data-item-type="post" href="http://kemalkaplan.blogspot.com/2015/09/6-7-eylulun-arkasindaki-bilinmeyen-orgut.html" itemprop="url" rel="bookmark" style="color: yellow; font-size: x-large; outline: none; text-decoration: none;">6-7 EYLÜL'ÜN ARKASINDAKİ BİLİNMEYEN ÖRGÜT</a><br /><div style="text-align: right;">
<span style="background-color: white; color: blue; font-size: x-large; line-height: 21.3px;">Kemâl Kaplan</span></div>
</span></h1>
</div>
<div class="article-content entry-content" itemprop="articleBody" style="clear: both; color: #333333; font-family: 'Helvetica Neue Light', HelveticaNeue-Light, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; line-height: 1.4; margin: 10px auto 5px; outline: none; padding: 0px; text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; margin: 0px; outline: none; padding: 0px; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheMQB_f3SJxaut3Lx18yhoGOZb9F0zuIDT_b8_XJKqywvNMY9t3fDWUUfiq5l_4kv5p5-8hfoLtMtfLFZo7dy1lFwNCGvarHKjCtnHTnzLZay5nJXY9zar2T4pdrEG79aebDWo60ZHtSA/s1600/6-7.jpg" imageanchor="1" style="color: #00b2b4; display: inline; margin-left: 1em; margin-right: 1em; outline: none; text-decoration: none; transition: color 0.3s;"><img border="0" height="604" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheMQB_f3SJxaut3Lx18yhoGOZb9F0zuIDT_b8_XJKqywvNMY9t3fDWUUfiq5l_4kv5p5-8hfoLtMtfLFZo7dy1lFwNCGvarHKjCtnHTnzLZay5nJXY9zar2T4pdrEG79aebDWo60ZHtSA/s640/6-7.jpg" style="-webkit-border-image: url(data:image/png; border-image-repeat: stretch; border-image-slice: 9; border-image-source: url(data:image/png; border-image-width: 9px; border: 9px none; box-sizing: border-box; display: inline-block; height: auto; margin: 10px auto; max-width: 100%; padding: 8px; position: relative;" width="640" /></a></div>
<div style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; margin: 12pt 0cm; outline: none; padding: 0px;">
6-7 Eylül 1955 yılında Beyoğlu'nda yaşananlar hakkında çok şey söylendi. Yazıldı-çizildi. Biz bugüne kadar söylenmeyenlere değineceğiz. Arka planda oyunun HEM GÖRÜNEN HEM DE GÖRÜNMEYEN KADROSUNA BAKACAĞIZ.</div>
<div style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; margin: 12pt 0cm; outline: none; padding: 0px;">
Bu yazıya "Bir Başka açıdan 6-7 Eylül" de diyebiliriz.<o:p></o:p></div>
<div style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; margin: 12pt 0cm; outline: none; padding: 0px;">
6-7 Eylül olaylarının başlamasına sebep olarak İSTANBUL EKSPRES Gazetesi'nin haberi gösterilir. Haber asparagas olmakla berabe<span class="textexposedshow">r büyük yankı uyandırdı. Yıllar sonra gazete sahibi MİTHAT PERİN ile yapılan röportajda kandırıldığını söylüyordu. Perin'e göre onu kandıran GÖKŞİN SİPAHİOĞLUydu. Sipahioğlu Fransa'da dünyanın en ünlü haber ajanslarından biri olan SIPA'nın kurucusudur.</span></div>
<div style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; margin: 12pt 0cm; outline: none; padding: 0px;">
Herkesin malumu gazete haberinde Atatürk'ün Selanik'teki evinin bombalandığını söylüyordu. Ne olduysa bundan sonra oldu. Beyoğlu'ndaki gayrimüslümlerin dükkânları yağmalandı. Yıllar sonra bunun 'sermayenin el değiştirmesi' olarak yapılan bir komplo olduğu söylendi.</div>
<div style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; margin: 12pt 0cm; outline: none; padding: 0px;">
Fakat 6-7 EYLÜL OLAYLARINDA BAŞROL OYNAYAN VE HALKI GALEYANA GETİREN ÖRGÜT HİÇBİR ZAMAN DEŞİFRE EDİLMEDİ.</div>
<div style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; margin: 12pt 0cm; outline: none; padding: 0px;">
<b>İLK KEZ BURADA OKUYACAKSINIZ:<o:p></o:p></b></div>
<div style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; margin: 12pt 0cm; outline: none; padding: 0px;">
<a data-hovercard="/ajax/hovercard/user.php?id=100004212976047" href="https://www.facebook.com/profile.php?id=100004212976047" style="color: #00b2b4; cursor: pointer; display: inline; outline: none; text-decoration: none; transition: color 0.3s;"><span style="color: windowtext;">Araştırmacı Nuri Kaymaz</span></a><span class="apple-converted-space"> </span>uzun çalışmaları sonucu 6-7 Eylül olaylarının arkasındaki örgüte ulaştı. Kaymaz'ın HAMALLAR ile ilgili araştırma yaparken, ulaştığı bilgiler dudak uçuklatan türdendi.</div>
<div style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; margin: 12pt 0cm; outline: none; padding: 0px;">
Özel Harp Dairesi tarafından organize edilen olayların pratikteki uygulayıcısı HAMALLARDI. Hamallar son derece örgütlü bir meslek teşkilatı olduğundan yönetilmesi, sevk ve idaresi son derece kolaydı.</div>
<div style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; margin: 12pt 0cm; outline: none; padding: 0px; text-align: left;">
Yağmayı ilk başlatan onlardı. Halkı galeyana getiren ve ön sırada hep onlar bulunuyordu. Olaylar sonrasında Atatürkçü Düşünce Derneği başkanlığına getirilen HAMALLAR olduğu gibi, sınıf atlayan, HOLDİNG SAHİBİ olan HAMALLAR da vardı.<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhI_sHeVPVBnQH5fkOesgbTyih7ijT-g7QEPm8rtPvm5E1X31yNFqdNSKWDoogjLnCu121HWTsI0thiImyy_Inm39JbbQQ2HpgU_fp410poC9zmLHE4X8bv-pLSP8Ta2e_0WzdljFXtuw4/s1600/03.jpg" imageanchor="1" style="color: #00b2b4; display: inline; line-height: 1.4; margin-left: 1em; margin-right: 1em; outline: none; text-align: center; text-decoration: none; transition: color 0.3s;"><img border="0" height="404" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhI_sHeVPVBnQH5fkOesgbTyih7ijT-g7QEPm8rtPvm5E1X31yNFqdNSKWDoogjLnCu121HWTsI0thiImyy_Inm39JbbQQ2HpgU_fp410poC9zmLHE4X8bv-pLSP8Ta2e_0WzdljFXtuw4/s640/03.jpg" style="-webkit-border-image: url(data:image/png; border-image-repeat: stretch; border-image-slice: 9; border-image-source: url(data:image/png; border-image-width: 9px; border: 9px none; box-sizing: border-box; display: inline-block; height: auto; margin: 10px auto; max-width: 100%; padding: 8px; position: relative;" width="640" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">
<b><span style="font-family: 'Times New Roman', serif; line-height: 18.4px;">BOMBACI-ÖHO VE BASIN ÜÇGENİ</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">
<span style="font-family: 'Times New Roman', serif; line-height: 18.4px;">Başa dönelim ve olayların fitilini ateşleyen "bombalamaya" değinelim. Benzer bilgileri web üzerinde bulabileceğinizden size, hülasa vereceğim. Bağlantıları değerlendirmeniz daha sağlıklı olacak. Sonra NURİ KAYMAZ'ın araştırmalarına dönüş yapacağız.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">
<span style="font-family: 'Times New Roman', serif; line-height: 18.4px;">6-7 Eylül olayları birkaç ayakta vukû buluyor. Önce bombalama meselesi var. Olayların başlamasına sebep olan FİGÜRLER çok enteresan biçimde hepsi mesleki kariyer ve ekonomik olarak 6-7 Eylül'den sonra yükselmişler.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">
<span style="font-family: 'Times New Roman', serif; line-height: 18.4px;">a- Atatürk'ün Selanik'teki evine bir ses bombası atılıyor. Yunan polisi fail olarak iki kişiyi yakalıyor. İkisi de Türk; Hasan Uçar ve Oktay Engin. Failler için Türk konsolosluğu iki avukat tutuyor. Yunan avukatlar zanlıların suçlu olduğunu görüyorlar ve savunmayı bırakıyorlar. Bu defa konsolosluktaki hukuk müşaviri bombacıları savunmaya başlıyor. 9 ay tutukluluktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan faillerden Oktay Engin Türkiye'ye kaçar. Hasan Uçar ise 2 yıl cezaevinde kalır. fitilin ateşlenme olayı budur.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">
<span style="font-family: 'Times New Roman', serif; line-height: 18.4px;">b- Bir ses bombası İstanbul'da atom bombası gibi patlayacaktır. İstanbul Eskpres Gazetesi olayı manşetten verir. Fakat evin bombalandığını yazar. Gazete sahibi Mithat Perim, gazetenin Yazı İşleri Müdürü olan Gökşin Sipahioğlu tarafından kandırıldığını iddia etmektedir. O gazetenin baskısını durdurmuş, fakat Perim'den habersiz gazete yeniden basılmıştır. Hem de matbaa da o esnada kağıt yok iken. Perim yıllar sonra, Sipahioğlu'nu MİT'in kullandığını iddia etmiştir.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">
<span style="font-family: 'Times New Roman', serif; line-height: 18.4px;">c- Özel Harb Dairesi eski başkanı Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, Fatih Güllapoğlu'nun 'Tanksız, Topsuz Harekat' isimli kitabında, şunları söylemiştir: "6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir ve iyi bir örgütlenmeydi. Amacına ulaştı. Sorarım size bu muhteşem örgütlenme değil miydi?"</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">
<b><span style="font-family: 'Times New Roman', serif; line-height: 18.4px;">ÜÇ İSME NE OLDU?</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">
<span style="font-family: 'Times New Roman', serif; line-height: 18.4px;">Oktay Engin, Mithat Perim, Gökşin Sipahioğlu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">
<span style="font-family: 'Times New Roman', serif; line-height: 18.4px;">Üç isme ayrı ayrı bir bakalım.</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; margin: 0px; outline: none; padding: 0px; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9lso9MnHfSHsUo32KWb4gLcZXBM8m2YDHWpB4NI8-fFaqKIBy4i2EMcZJIf5TJzo_4ZAX2l0lmRJenkALcoBYcsJW8SWtxX-SSIn32197iS0StfUanQwv0tKZFpITKNahaxccEAU5cXw/s1600/3+L%25C3%259C.jpg" imageanchor="1" style="color: #00b2b4; display: inline; margin-left: 1em; margin-right: 1em; outline: none; text-decoration: none; transition: color 0.3s;"><img border="0" height="177" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9lso9MnHfSHsUo32KWb4gLcZXBM8m2YDHWpB4NI8-fFaqKIBy4i2EMcZJIf5TJzo_4ZAX2l0lmRJenkALcoBYcsJW8SWtxX-SSIn32197iS0StfUanQwv0tKZFpITKNahaxccEAU5cXw/s400/3+L%25C3%259C.jpg" style="-webkit-border-image: url(data:image/png; border-image-repeat: stretch; border-image-slice: 9; border-image-source: url(data:image/png; border-image-width: 9px; border: 9px none; box-sizing: border-box; display: inline-block; height: auto; margin: 10px auto; max-width: 100%; padding: 8px; position: relative;" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">
<span style="font-family: 'Times New Roman', serif; line-height: 18.4px;">OKTAY ENGİN: Tutuksuz yargılanırken Türkiye'ye kaçtı. 3,5 yıl ceza almasına rağmen Türk hükümeti Engin'i iade etmedi. Engin o tarihte 21 yaşında bir hukuk öğrencisiydi. <span style="color: black;">İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi</span>'nde<span class="apple-converted-space"> </span> kaldığı yerden devam etti. Mezun olduktan sonra kaymakamık sınavlına girdi. <b>Çankaya Kaymakamı oldu. Emniyet Genel Müdürlüğü Siyasi İşler Müdürlüğü görevine getirildi. Onu bu göreve getiren kişi Emniyet Genel Müdürü Hayrettin Nakipoğlu, 6-7 Eylül'de Beyoğlu Kaymakamıydı. Nakipoğlu başarılı bulunmuş ki, 6-7 Eylül 'den hemen sonra İstanbul Emniyet Müdürü olarak atanmıştı. Oktay Engin en son Nevşehir valisi olarak görev yaptı.</b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">
<span style="font-family: 'Times New Roman', serif; line-height: 18.4px;">MİTHAT PERİN: İstanbul Ekpres Gazetesi'nin sahibi idi. Olaylardan iki yıl sonra yani 1957'de DP'den İstanbul milletvekili oldu. 1958 yılındaki 'Dokuz Subay Olayı'nın hükümete bildirilmesinde rol oynadı. 60 darbesinde Yassıadaya gönderildikten sonra hüküm giyerek, 33 ay Kayseri cezaevinde yattı. 1962 yılında tekrar gazeteciliğe döndü. <b>Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanlığı, Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Üyeliği, İstanbul ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanlıkları görevlerinde bulundu.</b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">
<span style="font-family: 'Times New Roman', serif; line-height: 18.4px;">GÖKŞİN SİPAHİOĞLU: Gazeteciliğe devam etti. <b>1960'larda dünyanın siyasi ve askeri kriz yaşanan kimsenin girmeyi başaramadığı ülkelerine girmeyi başararak, dünya basınına fotoğraflar geçti. </b>1969'da Fransa'da kurduğu SIPA Press dünyanın en büyük fotoğraf ajansı oldu. <b>Sipahioğlu çalıştırdığı gazetecileri olay çıkacak bölgelere olaylar daha çıkmadan göndermekle ünlendi. MİT'in Avrupa'daki önemli kaynaklarından birinin Sipahioğlu olduğunu da eklemek gerek.</b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">
<span style="font-family: 'Times New Roman', serif; line-height: 18.4px;">6-7 Eylül'den sonra hepsinin önü açılmış vesselam...</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">
<b><span style="font-family: 'Times New Roman', serif; line-height: 18.4px;">NURİ KAYMAZ'IN BULGULARI - HAMALLAR VE DÜNYANIN MODA MERKEZİ</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">
Araştırmacı Nuri Kaymaz henüz yayınlanmamış çalışmasında HAMALLARIN 6-7 Eylül olaylarında nasıl kullanıldığını gözler önüne seriyor.</div>
<div class="separator" style="clear: both; margin: 0px; outline: none; padding: 0px; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; margin: 0px; outline: none; padding: 0px; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjTDnd7qN4Fg0cJR4lcFft3-I2yCUNBqi7qAGCcV5VqhupymDgChByA8rRdlOvw4CcmHOXpSXCJu5pZT1HSBW09iBVZSVx-dvxZpAPpJuLBMEm08HEsDAU7XHOezU-8qjws4WSLXJVOiU/s1600/hamal.jpg" imageanchor="1" style="color: #00b2b4; display: inline; margin-left: 1em; margin-right: 1em; outline: none; text-decoration: none; transition: color 0.3s;"><img border="0" height="302" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjTDnd7qN4Fg0cJR4lcFft3-I2yCUNBqi7qAGCcV5VqhupymDgChByA8rRdlOvw4CcmHOXpSXCJu5pZT1HSBW09iBVZSVx-dvxZpAPpJuLBMEm08HEsDAU7XHOezU-8qjws4WSLXJVOiU/s640/hamal.jpg" style="-webkit-border-image: url(data:image/png; border-image-repeat: stretch; border-image-slice: 9; border-image-source: url(data:image/png; border-image-width: 9px; border: 9px none; box-sizing: border-box; display: inline-block; height: auto; margin: 10px auto; max-width: 100%; padding: 8px; position: relative;" width="640" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">
<b>İşte KAYMAZ'ın bulguları:</b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">
- Olayların alt yapısının hazırlandığını şöyle anlıyoruz: İki ay kadar önce, Süleymaniye Camii'nde cuma vaazında "Din elden gidiyor" mesajları veriliyor. Bölgede çalışan yüzlerce hamal cumaları bu camiye gidiyor. Aynı tarihlerde çeşitli gazete ve dergilerde de "Atatürkçülük elden gidiyor" diye haberler yapılıyor. Halk katmanları olaylara hazırlanıyor.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">
- Beyoğlu'ndaki Ermeni ve Rum terziler ortak bir girişimle, Beyoğlu'nun dünya moda merkezi olması için çalışmalara başlıyor. 6-7 Eylül'den sonra bu terziler Paris ve New York'a kaçıyor. Yıllar içinde bu iki şehir çok önemli moda merkezi oluyor.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">
- Talan sadece Beyoğlu'nda değil. Sirkeci ve Sultanhamam'da da gerçekleşiyor. Tabii Rum ve Ermeni dükkânlarına.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">
- Beyoğlu'ndan yağma edilen kumaşlar, hamallar sayesinde örgütlü olarak Bursa'ya gönderiliyor. Burada depolarda bir süre bekletildikten sonra, Beyoğlu'nun yeni sahiplerine satılıyor.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">
- Beyoğlu'nda sermaye el değiştiriyor. Yahudi dükkânları yağmalanmıyor. Olaylardan sonra bugün çok iyi bildiğimiz bazı ünlü markalar ortaya çıkıyor. Ama çok ünlü... (Nuri Kaymaz isimlerin şimdilik açıklanmasını istemiyor.)</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">
- 6-7 Eylül'den sonra Atatürkçü Düşünce Derneği başkanlığına getirilen hamal da var. Holding kuran hamal da...</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">
- Hamallar özellikle tekstil sektörü için finansördüler. Hamal başlarında toplanan paralar, tekstilcilere faiz karşılığında borç verilirdi. Hamallar bu sistemi bazı bankerleri finanse etmek için de kullandılar.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">
Nuri Kaymaz'ın elde ettiği verilerde o dönem yağmada rol oynayan hamalların çocuklarının itirafları bulunuyor. İsimler açıklandığı takdirde ÇOK AMA ÇOK BÜYÜK GÜMBÜRTÜ ÇIKACAĞI KESİN.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">
<span style="font-family: 'Times New Roman', serif; line-height: 18.4px;"> </span><span style="color: red;"><o:p></o:p></span><b style="background-color: #fafafa; line-height: 19.6px;"><i>DİKKAT: Yazının izinsiz olarak her türlü ortamda kullanılması, 5846 sayılı fikir ve sanat eserleri kanunu gereğince yasaktır. Sadece link verilerek paylaşılabilir. </i></b></div>
</div>
</div>
DEMOKRATLAR KULÜBÜ DERNEĞİhttp://www.blogger.com/profile/14236241905500351712noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4628939149320771055.post-43441529114508492632015-09-07T03:19:00.005-07:002015-09-07T03:19:41.325-07:006-7 Eylül 1955 yağması ve 1964 sürgünleri, 06 Eylül 2015 - Ayşe HÜR<div class="text-header" itemprop="name" style="background-color: #f7f7f7; line-height: 21px;">
<h1 itemprop="headline" style="line-height: 34px; margin: 0px; padding: 0px 0px 10px;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZEIuogkfjUMH24gUQ7VF-ySCo_DHautMihYbD6uTr9hqeS16qqwPBt67ewFwUkO7R7DqJdsTuRL4FVmaRPOJJ54U4CFguGI297fmDKb3vOhzKX42uhJvPyj4LcIDZKuFFK1rVVu9Ja2JH/s1600/DP+555K+5.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZEIuogkfjUMH24gUQ7VF-ySCo_DHautMihYbD6uTr9hqeS16qqwPBt67ewFwUkO7R7DqJdsTuRL4FVmaRPOJJ54U4CFguGI297fmDKb3vOhzKX42uhJvPyj4LcIDZKuFFK1rVVu9Ja2JH/s1600/DP+555K+5.jpg" /></a><span style="color: #990000; font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-large;">6-7 Eylül 1955 yağması ve 1964 sürgünleri</span></h1>
<div>
<span style="color: #990000; font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-large;"><br /></span></div>
</div>
<div class="text-area" style="background-color: #f7f7f7;">
<div class="text-info clearfix">
<span class="date" content="06/09/2015" itemprop="datePublished" style="border-right-color: rgb(221, 221, 221); border-right-style: solid; border-right-width: 1px; color: #444444; float: left; font-family: pt_sansregular, Arial, Helvetica; height: 24px; line-height: 24px; margin-right: 10px; padding-right: 10px;"><b>06/09/2015</b></span><span style="color: #222222; font-family: pt_sansbold, Arial, sans-serif;"><span style="line-height: 0px;"><b>RADİKAL: AYŞE HÜR</b></span></span></div>
<h6 itemprop="articleSection" style="color: #444444; font-family: pt_sansbold; font-size: 17px; font-stretch: normal; font-style: italic; font-weight: normal; line-height: 24px; margin: 0px; padding: 10px 0px 0px;">
6-7 Eylül olaylarında Türk basınına göre 11 kişi ölmüştü. Yaralı sayısı resmi rakamlara göre 30, gayriresmi kaynaklara göre 300'dü. Sadece Balıklı Hastanesi'nde 60 kadın tecavüz nedeniyle tedavi görmüştü. Resmi rakamlara göre 5.300'ü aşkın, gayriresmi kaynaklara göre 7 bine yakın bina saldırıya uğramıştı. En büyük tahribat Beyoğlu'nda yaşanmıştı. Bunu Eminönü, Fatih, Şişli, Beşiktaş, Sarıyer, Kadıköy, Adalar, Üsküdar, Bakırköy izlemişti.</h6>
<div class="reklam-300" style="color: #444444; float: right; font-family: pt_sansregular, Arial, Helvetica; font-size: 16px; line-height: 24px; margin: 10px 0px 10px 10px;">
<a href="http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ayse_hur/6_7_eylul_1955_yagmasi_ve_1964_surgunleri-1428641#" rel="nofollow" style="color: #222222; outline: none; text-decoration: none;"></a><div id="medyanet_radikal_yazarlar_300x250_4776">
<a href="http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ayse_hur/6_7_eylul_1955_yagmasi_ve_1964_surgunleri-1428641#" rel="nofollow" style="color: #222222; outline: none; text-decoration: none;"></a></div>
<div class="DfpUitem" id="div-gpt-ad-1438169902674-4" style="text-align: center;">
</div>
</div>
<div class="BlackContent" id="metin2" itemprop="articleBody" style="color: #444444; font-family: pt_sansregular, Arial, Helvetica; font-size: 16px; line-height: 24px;">
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
Bugün tarihimizdeki utanç verici olaylardan biri olan 6-7 Eylül yağmasının 60. yıldönümü. Geçen yıl da aynı vesileyle “Cumhuriyet’in azınlık raporunu” (<span style="background-color: transparent !important;"><span style="font-family: pt_sansbold !important;"><a href="http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ayse_hur/6_7_eylul_yagmasinin_59_yildonumunde_cumhuriyetin_azinlik_raporu-1211344" style="color: red; outline: none; text-decoration: none;" target="_blank">okumak için tıklayın</a></span></span>) sizlerle paylaşmıştım. O yazının girişinde geçmişi neden hatırlamalıyız sorusuna uzunca bir cevap vermiştim. Bu yüzden bu hafta neden utanç verici bu olaya dair yazdığımı açıklamaya girişmeyeceğim, doğrudan konuya gireceğim.</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
Ağustos 1928’de Yunanistan Başbakanı Elefterios Venizelos, Başbakan İsmet Paşa’ya ve Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü (Aras) Bey’e birer mektup yazarak Yunanistan’ın Türk toprakları üzerinde hak iddia etmediğini ve demokratik Türkiye ile ilişkilerini geliştirmek istediğini belirtmişti. Bu mektupların sonucu Venizelos’un 1931 yılının Ağustos ayında İstanbul ve Ankara’ya yaptığı iki parlak ziyaret oldu. İki ülke, Lozan Barış Antlaşması’nın kapsamında olan ancak ondan önce imzalanan 30 Ocak 1923 tarihli Mübadele Anlaşması’nın işlemeyen yanlarını, 1930’da iki parti halinde, Türk-Yunan Dostluk, Tarafsızlık, Uzlaştırma ve Hakemlik Antlaşması’nı imzalayarak düzelttiler. Aynı yıl İsmet Paşa ve Tevfik Rüştü Aras Atina’yı ziyaret etti. Aras 1933’te sınır güvenliğini görüşmek üzere tekrar Atina’ya gitti. Yunanistan Başbakanı Panagis Tsaldaris ile Dışişleri Bakanı DemêtreMaximos aynı yıl Ankara’ya geldiler. İki ülke arasındaki balayı, 12 Ocak 1934’te Venizelos’un Mustafa Kemal’i Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermesi ile taçlandı.</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<img alt="" carousel_item_visibility="1" popmarker_carousel_id="none" popmarker_image_height="401" popmarker_image_left="130.5" popmarker_image_top="1055" popmarker_image_width="600" popmarker_img_url="http://i.radikal.com.tr/150x113/2015/09/05/201509051332_AY%C5%9EE1.jpg" popmarker_src_change="0" popmarker_src_id="popmarker_src_id_1441620695204_24_576_0" src="http://i.radikal.com.tr/150x113/2015/09/05/201509051332_AY%C5%9EE1.jpg" style="border: 0px; clear: both; display: block; height: auto; margin: 0px auto; max-width: 800px; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<span style="font-family: pt_sansbold !important;">(Venizelos ve eşi İstanbul’da. 24 Ağustos 1931)</span></div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<span style="font-family: pt_sansbold !important;">BALAYI BİTİYOR</span></div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
1934’te Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya arasında Balkan Antantı, 1938’de Türkiye ile Yunanistan arasında yeni bir ‘tarafsızlık’ antlaşması imzalandı. 1941’de Türkiye, Kurtuluş gemisi aracılığıyla, savaş dolayısıyla Yunanistan’da hüküm süren korkunç açlığa merhem olmaya çalıştı. 1952’de Yunan Kral ve Kraliçesi Türkiye’yi ziyaret ettiğinde her şey yolunda görünüyordu. Ancak, 1954’te Balkan Antantı’nın yenilenmesinin ardından Yunanistan’ın Kıbrıs Meselesi’ni BM’ye taşıması balayına son verdi. </div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
Yunanistan’ın 1954’te Kıbrıs’a ‘kendi kaderini tayin hakkı’nın tanınması için BM’ye yaptığı başvuru kabul edilmeyip de, Georgios Grivas liderliğindeki EOKA Kıbrıs’ta İngilizlere karşı terör eylemlerini başlattığında, Britanya, Türkiye ve Yunanistan’ı Doğu Akdeniz’i etkileyen siyasal savunmaya ilişkin sorunları görüşmek üzere Londra’da toplanacak üçlü bir konferansa davet etmişti. Türkiye daveti hemen kabul ederken, Yunanistan biraz nazlanmıştı ama sonunda taraflar 29 Ağustos 1955’te Londra’da buluşmak için sözleşmişlerdi. Konferansın [I. Londra Konferansı] 7 Eylül’e kadar sürmesi planlanmıştı.</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<span style="font-family: pt_sansbold !important;">MAH MENSUPLARI İŞ BAŞINDA</span></div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
Aslında aylar önce, iktidardaki DP ile muhalefetteki CHP ve Osman Bölükbaşı’nın Cumhuriyetçi Millet Partisi’ne mensup milletvekilleri, Rum aleyhtarlığını kışkırtacak önergelerini vermeye başlamışlardı. Siyasilerin en büyük yardımcısı ise Türkiye Milli Talebe Federasyonu (TMTF) ile Kıbrıs Türktür Cemiyeti (KTC) idi. KTC Başkanı, Hürriyet gazetesi yazarı ve avukat Hikmet Bil, 1952’de Adnan Menderes ve Fuad Köprülü’nün Atina ziyaretinde resmî heyete davet edilecek kadar iktidara yakın biriydi. Yönetim kurulu üyelerinden Kamil Önal ise MAH üyesi bir başka gazeteciydi. Cemiyetin diğer önemli isimleri Dr. Hüsamettin Canöztürk, Orhan Birgit, Ahmet Emin Yalman, Dr. Ziya Somer, Nevzat Karagil gibi CHP’ye yakın isimlerdi. Devletin maddi yardımda bulunduğu bu örgütlerle hem DP teşkilatlarının hem de tekstil, şişe-cam, motorlu taşıtlar, deri-kundura, tütün-içki, gemi, su gibi çeşitli işkollarında faaliyet gösteren sendikaların ilginç ilişkileri vardı.</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
Başta İstanbul’da yayımlanan Hürriyet, Yeni Sabah ile İzmir’de yayımlanan Gece Postası olmak üzere tüm gazetelerde, hemen her gün, Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi ve Patrik Athenagoras aleyhine haberler boy gösteriyordu. Siyasetle ilgilenmesi devletçe yasaklanan ve ekümenikliği reddedilen Patrikhane, “Fener, tüm Ortodoks dünyasını temsil eden ekümenik patriklik olduğu halde sessiz kalarak, Kıbrıslı Rumlar’ın lideri Makarios’u desteklemekle” suçlanıyordu. Ayrıca gazeteler, Patrikhane’nin, topladığı bağışları gizlice Kıbrıs’a yolladığını iddia ediyorlardı. Yunanistan basını da boş durmuyordu elbette. Ethnikos Kiriks’te çıkan Atatürk hakkındaki ağır yazı, Türkiye’de büyük tepkiye neden olmuştu.</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<span style="font-family: pt_sansbold !important;">“ERKEKÇE SES VERELİM!”</span></div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
16 Ağustos’ta KTC Başkanı Hikmet Bil, Kıbrıslı Türklerin lideri Dr. Fazıl Küçük’ün “adadaki Yunanlıların Türk azınlığa karşı katliam hazırlığı içinde olduğuna dair” mektubunu tüm şubelerine göndererek, üyelerinden “Londra ve Atina’nın korkacağı erkekçe bir ses çıkarmaya” davet etti. 24 Ağustos’ta Adnan Menderes, Liman Lokantası’ndaki yemekte, Yunanistan ve Kıbrıs aleyhine gayet sert bir nutuk atarak ‘çarşambanın gelişini’ müjdeledi. Ardından İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği, Yunan pasaportlu Rumların mallarının müsadere edilip, yurtdışına çıkarılmalarını talep ederken, gazetelerden Kıbrıslı Türklerin zor durumda olduğunu okuyan vatandaşlar, Kıbrıs’a gitmek için TMTF’ye kitlesel başvurular yapmaya başladılar. İddialara göre İskenderun şubesine 23 bin, Adana şubesine 15 bin başvuru yapılmıştı.</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
Menderes’le bir akşam yemeği yiyen Hikmet Bil’in iddiasına göre Menderes kendisine “Biraz önce Zorlu’dan bir mesaj aldım. Çok zor durumda imiş. Yardım istiyor. Bir demarş yapmak istiyorum” demişti. Hikmet Bil de ‘seferberlik emrini’(!) almıştı. Aynı gün gazetelerde üç Rum casususun yakalandığı haberi çıktı. Bir grup genç Taksim’de gövde gösterisi yaparak, üzerinde “Kıbrıs Türk’tür’” yazılı bir pankartı Patrikhane’ye bıraktı. Ayrıca Türk bayrağına dil uzattığı iddia edilen bir Rum genci dövüldü ve bazı Rum gazeteleri yakıldı. Artık iş barut fıçısını patlatacak kıvılcımı çakmaya gelmişti.</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<span style="font-family: pt_sansbold !important;">İSTANBUL EKSPRESS’İN ROLÜ</span></div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
Bazı Rumların Türk komşuları tarafından yarım ağızla da olsa “o gün pek dışarı çıkmamaları, çocuklarına ve karılarına gözkulak olmaları” yolunda uyarıldıkları o meşum 6 Eylül 1955 günü saat 11’de, İstanbul Radyosu, devletin resmî ajansı Anadolu Ajansı’na dayanarak, Selanik’te Atatürk’ün doğduğu eve bombalı saldırı yapıldığı haberini verdi. Öğleden sonra İstanbul Ekspres adlı 20-30 bin tirajlı gazete, haberi iki ayrı baskıyla kamuoyuna duyurdu. Gazetenin, bazı kaynaklara göre 300 bin, bazı kaynaklara göre 230 bin baskı yapması, kâğıt sıkıntısının olduğu bir dönemde şüphe çekiciydi. DP döneminin Münakalat (Ulaştırma) Bakanı Arif Demirer’in oğlu Mehmet Arif Demirer’e göre İstanbul Ekspres’in Yazı İşleri Müdürü Gökşin Sipahioğlu, saat 13.30’da gazetenin sahibi Mithat Perin’i telefonla aramış ve ikinci baskı yapmak istediğini, 300 bin basacağını ve kâğıt almak için nakit para istediğini bildirmişti. Perin, daha sonraki yıllarda Demirer’e, Sipahioğlu’nun o gün çok ısrar ettiğini, büyük bir gazetecilik başarısı olacağını söylediğini açıklamıştı. Mithat Perin, saat 16.30’da gazeteye gittiğini, basımı devam etmekte olan ve o saate kadar 150 bin adedinin sokaklarda satıldığını öğrendiğini, ancak gazetenin basımını, “bobini yırtarak durdurduğunu”, “Bu iş kötü. Ortalığı karıştırabilir” diye düşündüğü söylemişti. Perin’e göre Sipahioğlu ise, bu konuda nedense hiç kaygılı değildi.</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<span style="font-family: pt_sansbold !important;">BİNDİRİLMİŞ KITALAR İŞ BAŞINDA</span></div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<img alt="" carousel_item_visibility="1" popmarker_carousel_id="none" popmarker_image_height="374" popmarker_image_left="130.5" popmarker_image_top="3182" popmarker_image_width="600" popmarker_img_url="http://i.radikal.com.tr/150x113/2015/09/05/201509051334_AY%C5%9EE2.jpg" popmarker_src_change="0" popmarker_src_id="popmarker_src_id_1441620695204_0_164_1330" src="http://i.radikal.com.tr/150x113/2015/09/05/201509051334_AY%C5%9EE2.jpg" style="border: 0px; clear: both; display: block; height: auto; margin: 0px auto; max-width: 800px; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
Gazetenin ikinci baskısından sonra İstiklal Caddesi’nde toplanan güruh, gayrimüslimlere ait işyerlerini taşlamaya başlamıştı. Saat 18.00-20.00 arasında üniversite öğrencileri Taksim’e doğru yürüdüler. Saat 20.00-22.00 arasında ağırlıklı olarak Cibali Sigara Fabrikası işçileri ve işsiz gençler Beyoğlu’nda dükkânları tahrip ettiler. Olaylar kısa sürede Beyoğlu, Kurtuluş, Şişli, Nişantaşı gibi gayrimüslimlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelere yayıldı, ardından Eminönü, Fatih, Eyüp, Bakırköy, Yeşilköy, Ortaköy, Arnavutluk, Bebek, Kadıköy, Moda, Kuzguncuk, Çengelköy gibi uzak bölgelere sıçradı. Saldırganlar halkı tahrik etmek için “Makarios’a ölüm!”, “Kıbrıs Türktür!” diye haykırıyor, ellerindeki Atatürk ve Bayar resimlerini, KTC rozetlerini karşılaştıkları Türklerin ellerine tutuşturuyorlardı. Daha sonra pek çok tanık, 20-30 kişilik mangaların başında KTC’den öğrencilerin olduğunu, hemen her semtte yağmacıların kullandığı sopaların aynı tornadan çıkmışçasına eşit büyüklükte ve kalınlıkta olduğunu, Rumlara ait ev ve iş yerlerinin önceden tespit edildiğini, hatta kimi yerlerde bu ev ve işyerlerinin bir gece önce tebeşirle ya da soba boyası ile işaretlendiğini, polislerin ise saldırganları izlemekle yetindiğini anlatacaklardı. Sonradan, emniyetten karakollara yangın ve hırsızlık dışındaki olaylara karışmaması talimatı verildiği ortaya çıkacaktı. Bazı Türkler komşularını kurtarmak için çaba göstermişler, bazıları sadece tanıdıklarını korurken, tanımadıkları gayrimüslimlere saldırmaktan geri durmamışlardı.</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<span style="font-family: pt_sansbold !important;">TANIKLAR NE DİYOR?</span></div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
Bu konuda doktora çalışması yapan Dilek Güven’in aktardığı bazı tanıklıklar şöyleydi:</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
“Bir Rum arkadaşımın dükkânının önünde elimde bir Türk bayrağı ile nöbet tutuyordum. Ellerinde bir listeyle geldiler. Onlara bu dükkânın bir Türk’e ait olduğunu söyledim. O bunun imkânsız olduğunu, çünkü ismin listede olduğunu belirti. Ben de ‘O zaman listede bir hata olmuştur’ dedim. Ellerindeki listelerde tüm cadde isimleri ve ev numaralan vardı. Kendi aralarında sürekli birbirlerine talimat veriyorlardı. ‘Bu ev bir Rum’un, şu Ermeni’nin, bu dükkânı yağmalayın, şu eve girin’ vs.”</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
“Yüksekkaldırım’da bir Yahudi, o kargaşada kendi levhasını bir Türk dükkanının tabelasıyla değiştirdi. Yahudi’nin dükkanına hiçbir şey olmadı amaTürk’ünki yağmalanmıştı. Sonra komşusuna dedi ki ‘Ne yapalım, senin insanların bunu yaptılar.’ Ama garip hatalar da oluyordu. Benim bir profesör arkadaşım vardı. Muayenehanesinin üzerinde Doçent Dr. diye bir levha yazılmıştı. Doçent kelimesini gayrimüslim bir isim zannedip muayenehanesini tahrip etmişler.”</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
“Tünel’de Cevat Bey’e ait bir kumaş dükkanı vardı. Adam Türk’tü, ama onun da işyerini yağmalamaya başladılar. Adam hemen pantolonunu aşağı indirdi ve sünnetli olduğunu gösterdi. O da bu şekilde adamları durdurmaya çalıştı.”</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
“Bizim evimiz, Beyoğlu’ndaki Kalyoncu Sokak’taydı. Şiddet olayları patlak verdiğinde, kapıcı Mehmet, anneme ‘Korkmayın Madam, bizim evde saklanabilirsiniz’ dedi. Eline bir Türk bayrağı aldı, dış kapıyı kilitledi ve binanın önünde durdu. İlk saldırganlar geldiğinde, onlara burada Rum oturmadığını söyledi ve adamlar gerçekten de evimizi yağmalamadan gittiler. 2. kattaki Madam Katina’yı, 3. kattaki Maria’yı ve 4. kattaki Anton’u korumuş olan Mehmet, binadan çıktı. Türk bayrağını bıraktı, eline bir odun parçası aldı ve caddenin karşısındaki gayrimüslimlere ait dükkân ve evlere saldırmaya başladı. Ben onu evimizin penceresinden izleyebiliyordum.”</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
“Yayamın (annemin) evindeyken orada gördüklerime inanamadım. Kapılar ve pencereler artık yoktu. Buzdolapları, dolaplar, aynalar parçalanmış ve evinin önüne yığılmıştı. Yataklar, yorganlar kesilmiş, yünler her tarafa dağıtılmıştı. Elbiseler, ayakkabılar, örtüler, halılar lime lime edilmiş, yığınlar halinde tabak çanak binlerce parçaya bölünmüştü. Somya parçalanmış, avizeler, vitrinler, masalar, sandalyeler ve koltuklar baltayla kesilmişti. Yerde odun, kömür ve gaz, tuz ve şeker, yağ ve yumurtalardan bir birikinti oluşmuştu. Soba da tahrip edilmiş, bazı valizlerin içindekiler dahi makasla kesilerek kullanılamaz hale getirilmişti.”</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<img alt="" carousel_item_visibility="1" popmarker_carousel_id="none" popmarker_image_height="415" popmarker_image_left="130.5" popmarker_image_top="4661" popmarker_image_width="600" popmarker_img_url="http://i.radikal.com.tr/150x113/2015/09/05/201509051335_AY%C5%9EE3.jpg" popmarker_src_change="0" popmarker_src_id="popmarker_src_id_1441620695204_30_35_42" src="http://i.radikal.com.tr/150x113/2015/09/05/201509051335_AY%C5%9EE3.jpg" style="border: 0px; clear: both; display: block; height: auto; margin: 0px auto; max-width: 800px; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<span style="font-family: pt_sansbold !important;">MİLLİ İSYAN MI, MİLLİ AYIP MI?</span></div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
Bunlar yaşanırken, Ankara’dan İstanbul Valiliği’ni arayan Devlet Bakanı Mükerrem Sarol’la İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay arasında şu konuşma geçmişti:</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
“-Vali Beyefendi’ dedim, ciddiyetini anlasın diye, ‘İstanbul yakılıp yıkılırken nasıl gönlünüz razı oluyor da orada polislerin size sağladığı emniyet içinde oturuyorsunuz’ dedim. ‘Ayıp değil mi’ dedim. ‘Bu büyük bir felaket. Milli bir felaket.’ ‘Yanımda Dahiliye Vekili var, onu veriyorum’ dedi. Telefonu Namık’a [Gedik] verdi. Namık dedi ki, ‘Öyle milli felaket filan değil’ ‘Bu milli bir isyan. Gençliğin milli kıyamı.’ ‘Namık’ dedim, ‘Bunu senden duyduğuma çok üzüldüm. Bu gerçekten milli bir felaket. İstanbul’da devlet yok, emniyet yok, can güvenliği yok. Beyoğlu’nda mağazaları yağma ediyorlar ve sen buna ‘Milli gençlik kıyamı’ diyorsun.”</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<img alt="" carousel_item_visibility="1" popmarker_carousel_id="none" popmarker_image_height="426" popmarker_image_left="130.5" popmarker_image_top="5397" popmarker_image_width="600" popmarker_img_url="http://i.radikal.com.tr/150x113/2015/09/05/201509051335_AY%C5%9EE4.jpg" popmarker_src_change="0" popmarker_src_id="popmarker_src_id_1441620695204_40_0_495" src="http://i.radikal.com.tr/150x113/2015/09/05/201509051335_AY%C5%9EE4.jpg" style="border: 0px; clear: both; display: block; height: auto; margin: 0px auto; max-width: 800px; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
Benzer olaylar İzmir’de de yaşandı. Saldırganlar Yunan Konsolosluğu’nu ateşe vermişler, altı Yunan NATO subayının evini yağmalamışlar, İngiliz Kültür Enstitüsü’ne saldırmışlar, limanda demirli bulunan iki İngiliz gemisinin mürettebatına, mazota bulanıp tutuşturulmuş taşlar veya kumaşa sarılmış teneke kutularla saldırmışlardı. İzmir Valisi Kemal Hadımlı ise, olayları göstericilerin omuzlarında izlemişti.</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
İstanbul Emniyet Müdürü, bir yazı ile Birinci Ordu’dan 19 bin asker istemişti. Yazıda askerlerin saat 20.00’da belirlenmiş adreslerde bulunmaları isteniyordu. Askerler nedense dört saat gecikme ile, tam geceyarısı geldi ve duruma hâkim oldular. Ardından örfi idare (sıkıyönetim) ilan edildi. Olaylar İstanbul’da 7 Eylül’de yavaşlayarak da olsa devam ederken, İskenderun, İzmir, Çanakkale’de küçük çaplı saldırılar yaşanacaktı.</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<span style="font-family: pt_sansbold !important;">EVDEKİ HESAP ÇARŞIYA UYMADI</span></div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
Olayların biraz öncesinde veya olaylar sırasında İstanbul’da Uluslararası Karşılaştırmalı Hukuk Bilimleri Kongresi, Bizans Tarihçileri Kongresi, Uluslararası Üniversite Dernekleri Kongresi ve Uluslararası Kriminologlar ve Polisler Kongresi’nin olduğunu unutmak, bu olayı tezgâhlayanların işlediği en büyük hataydı. Çünkü, o sırada hükümet ciddi ekonomik sorunlarını çözmek için Dünya Bankası’na ve uluslararası para piyasalarına bel bağlamış durumdaydı ve uluslararası kamuoyunun saygın temsilcileri ve onları izleyen yabancı basın, Türkiye’deki vandallığa bizzat şahit olmuşlardı. Yani evdeki hesap çarşıya uymamıştı.</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
Yunanistan’da yayımlanan Vradini gazetesinin 9 Eylül 1955 tarihli nüshasındaki şu ifadeler iç acıtıcıydı: “Zaman geçer fakat insanlar değişmez. Büyük Kemal; köylü vatandaşlarını medeni insanlar haline sokmak istedi. Fakat bunda muvaffak olamadı. Onlar yine barbar olarak kalmıştır. Kilise yakmak, ev yağma etmek onların milli endüstrisi olarak kalmıştır.”</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<span style="font-family: pt_sansbold !important;">YAĞMANIN BİLANÇOSU</span></div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
Türk basınına göre 11 kişi ölmüştü, ancak sadece üç kişinin adları verilmişti. Bazı Yunan kaynaklarına göre 15 ölü vardı, ancak daha sonra öldüğü iddia edilen bazı kişilerin Yunanistan’da yaşadığı anlaşılmıştı. Yaralı sayısı resmî rakamlara göre 30, gayriresmi kaynaklara göre 300’dü. Sadece Balıklı Hastanesi’nde 60 kadın tecavüz nedeniyle tedavi görmüştü. Tecavüze uğrayanların 200’ü aştığı sanılıyordu. Resmi rakamlara göre 5.300’ü aşkın, gayriresmi kaynaklara göre 7 bine yakın bina saldırıya uğramıştı. En büyük tahribat nüfusun yüzde 15’inden fazlasını Rumların oluşturduğu Beyoğlu’nda yaşanmıştı. Bunu Eminönü, Fatih, Şişli, Beşiktaş, Sarıyer, Kadıköy, Adalar, Üsküdar, Bakırköy izlemişti.</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
ABD İstanbul Başkonsolosluğu’na göre saldırıya uğrayan işyerlerinin yüzde 59’u Rumlara, yüzde 17’si Ermenilere, yüzde 12’si Musevilere, yüzde 10’u Müslümanlara; evlerin yüzde 80’i Rumlara, yüzde 9’u Ermenilere, yüzde 5’i Müslümanlara, yüzde 3’ü Musevilere aitti. Ayrıca İsveç Büyükelçiliği binası ile Fransız, İtalyan, Avusturyalılara ve Almanlara ait işyerleri ile Ermeni ve İngiliz mezarlıkları da saldırılardan nasibini almıştı. Hasarın mali portresi konusundaki en düşük tahmin o günün değerleriyle 150 milyon lira, en yüksek tahmin 1 milyar liraydı.</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<span style="font-family: pt_sansbold !important;">“GALİBA DOZU KAÇIRDIK NAMIK…”</span></div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
200 bin kişilik güruhun katıldığı tahmin edilen bu yağmada, ölüm olaylarının az olması ve saldırganların en ufak bir direnişte geri çekilerek başka hedeflere yönelmesi, hükümetin bir katliam planlamadığını, amacın başta Rumlar olmak üzere gayrimüslimleri ekonomik olarak güçten düşürmek, sonra da korkutarak ülkeden kaçırtmak olduğunu düşündürüyordu. Nitekim iddialara göre, Celal Bayar, İstiklal Caddesi’ndeki hasarı görünce, etrafındakilerin duyacağı bir sesle İçişleri Bakanı Namık Gedik’e “Galiba dozu kaçırdık” demişti.</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<img alt="" carousel_item_visibility="1" popmarker_carousel_id="none" popmarker_image_height="385" popmarker_image_left="130.5" popmarker_image_top="6914" popmarker_image_width="600" popmarker_img_url="http://i.radikal.com.tr/150x113/2015/09/05/201509051337_AY%C5%9EE5.jpg" popmarker_src_change="0" popmarker_src_id="popmarker_src_id_1441620695204_0_75_190" src="http://i.radikal.com.tr/150x113/2015/09/05/201509051337_AY%C5%9EE5.jpg" style="border: 0px; clear: both; display: block; height: auto; margin: 0px auto; max-width: 800px; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<span style="font-family: pt_sansbold !important;">(Celal Bayar İstiklal Caddesi’nde hasar tespit gezisinde)</span></div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
8 Eylül’de hükümet yaşananlardan üzüntü duyduğunu ve özür dilediğini belirten bir açıklama ile zararların tazmin edileceği sözünü verdi. 9 Eylül’de Maliye Bakanlığı mağdurlara vergi kolaylığı, ucuz inşaat malzemesine erişim olanağı, cam ithalatı, banka borcu olanlara geri ödeme ve banka kredisi alma kolaylığı sağlanacağını açıkladı. 10 Eylül’de Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın himayesinde, Kızılay Başkanı Rıza Çerçel, Borsa ve Sanayi ve Ticaret Odaları Başkanı Üzeyir Avunduk, Yapı Kredi Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Kazım Taşkent ve Sanayi Odası Başkanı İbrahim Esi’den oluşan bir komite kuruldu. 9 Ekim 1955’e kadar komiteye bağış yapan 94 gerçek ve tüzel kişiden 42’sinin Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı kuruluşlar ya da Rum, Ermeni ve Yahudilere ait firmalar olması, devletin bizzat örgütlediği bu yağmanın faturasının en az yarısını mağdurlara yüklemeyi başardığını gösteriyordu. Sonuçta mağdurlara ödenen tazminat, bağışlanan 9 milyon lira ile hükümetin tahsis ettiği 60 milyon liradan ibaret kaldı. Zararların küçük bir miktarı da olsa tazmin edilmesi memnuniyet vericiydi ancak devlet bugüne dek resmen özür dilemedi.</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<span style="font-family: pt_sansbold !important;">OLAĞAN ŞÜPHELİLER</span></div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
Hükümetin üzüntü beyanından sonraki ilk tepkisi yağmanın sorumluluğunu komünistlere yıkmak olmuştu. 7 Eylül 1955’te 45 ‘tescilli’ komünist adliyeye getirildi, bunlardan 19’u tutuklandı. Tutuklananlar arasında Aziz Nesin, Kemal Tahir, Nihat Sargın, Müeyyet ve Can Boratav, Asım Bezirci, Hasan İzzettin Dinamo, İlhan Berktay, Aslan Kaynardağ gibi ünlü isimler vardı. Aralık ayına gelindiğinde, hükümet bu saçma suçlamadan vazgeçmek ve tutukluları salıvermek zorunda kalacaktı.</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<img alt="" carousel_item_visibility="1" popmarker_carousel_id="none" popmarker_image_height="399" popmarker_image_left="130.5" popmarker_image_top="7853" popmarker_image_width="600" popmarker_img_url="http://i.radikal.com.tr/150x113/2015/09/05/201509051338_AY%C5%9EE6.jpg" popmarker_src_change="0" popmarker_src_id="popmarker_src_id_1441620695204_42_658_640" src="http://i.radikal.com.tr/150x113/2015/09/05/201509051338_AY%C5%9EE6.jpg" style="border: 0px; clear: both; display: block; height: auto; margin: 0px auto; max-width: 800px; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
Olaylarla ilgili olarak Beyazıt, Beyoğlu ve Kadıköy’de oluşturulan sıkıyönetim mahkemelerinde 5,104, Ankara’da 171, İzmir’de 424 kişi yargılandı. CHP lideri İnönü’nün hükümete sert eleştiriler yapması üzerine, sanıkların büyük çoğunluğu peyderpey salıverildi. Mahkeme TMFT’nin, KTC’nin, MAH’ın ve elbette adı gündeme bile getirilmeyen Seferberlik Tetkik Kurulu (1965’te adı Özel Harp Dairesi oldu) üzerine gitmedi veya gidemedi. Daha sonra, KTC yöneticisi Kamil Önal’ın adamlarının, polisin mühürlemiş olduğu KTC binasına girerek MAH’a ait evrakları imha ettikleri söylenecekti.</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
Karar, 1956 yılının Aralık ayı sonunda açıklandı. Sadece 228 kişi suçlu bulunmuştu. Bunların arasında gerçek failler yoktu, geri kalanların da cezaları çok değildi. İstanbul Ekspres gazetesinin sahibi Mithat Perin ve yazı işleri müdürü Gökşin Sipahioğlu da beraat ettiler. Konsolos Yardımcısı dokunulmazlık zırhıyla kurtulmuş, Atatürk’ün evini bombaladığı iddia edilen Oktay Engin’e üç yıl altı ay, Konsolosluk kavası Hasan Uçar’a ise iki yıl hapis cezası verilmişti. Dokuz ay Selanik Cezaevi’nde hücrede yatan Oktay Engin, tahliye edildikten sonra Gümilcine Konsolosluğu’muz tarafından Türkiye’ye getirilmişti.</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
1957 seçimlerinde DP listelerinden iki Rum milletvekili seçildi. 1959 yılında Zürih ve Londra Antlaşmaları imzalandı ve Ada’ya barış ve bu antlaşmalara göre, 16 Ağustos 1960’ta Türk bayrak ve askeri geldi. Bu tarihte Zorlu ve Menderes Yassıada’daydı.</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<span style="font-family: pt_sansbold !important;">YASSIADA YARGILAMALARI</span></div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
27 Mayıs rejimi, Fuat Köprülü’nün 9 Haziran 1960 tarihli Yeni Sabah’ta yayımlanan “Olayları Zorlu istedi, Menderes onayladı, Gedik tertipledi” başlıklı haberi ihbar kabul etti ve 11 sanık aleyhine dava açtı. Sanıklar arasında Celal Bayar, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Kemal Hadımlı, Mithat Perin ve Gökşin Sipahioğlu da vardı. Dava 5 Ocak 1961 tarihinde Zorlu, Menderes ve Hadımlı’nın mahkumiyeti ile sonuçlandı. Diğer sanıklar beraat ettiler. Böylece ‘devlet’ adlı dokunulmaz varlık, tüm suçu siyasetçilerin üstüne yıkarak kendini yine temize çıkardı.</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<img alt="" carousel_item_visibility="1" popmarker_carousel_id="none" popmarker_image_height="421" popmarker_image_left="130.5" popmarker_image_top="8893" popmarker_image_width="600" popmarker_img_url="http://i.radikal.com.tr/150x113/2015/09/05/201509051338_AY%C5%9EE7.jpg" popmarker_src_change="0" popmarker_src_id="popmarker_src_id_1441620695205_32_68_112" src="http://i.radikal.com.tr/150x113/2015/09/05/201509051338_AY%C5%9EE7.jpg" style="border: 0px; clear: both; display: block; height: auto; margin: 0px auto; max-width: 800px; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
Köprülü’nün damadı Coşkun Kırca’nın, kayınpederini teyit eden tanık ifadesi, mahkeme kararının dayanağıydı. Karardan bir gün sonra, yağma sırasında DP İstanbul İl Başkanı olan Orhan Köprülü (Fuat Köprülü’nün oğlu), Devlet Başkanı Gürsel’in kontenjanından 1961 Anayasası’nı hazırlayan Kurucu Meclis’e Onur Üyesi olarak girdi. Başbakan Menderes ile İstanbul Valisi Gökay’ın aracılığıyla, Selanik’te yarıda bıraktığı hukuk eğitimini İstanbul’da tamamlayan Engin Uçar, uzun yıllar Emniyet teşkilatında önemli görevlerde çalıştıktan sonra, Nevşehir’e önce kaymakam, ardından da vali olarak atandı. Uçar, hakkındaki suçlamaları sürekli reddetti. Dahası, bu iddiada bulunanlara davalar açıp çoğundan da yüklü tazminatlar kazandı.</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<span style="font-family: pt_sansbold !important;">ÖZEL HARP’İN MUHTEŞEM ÖRGÜTLENMESİ</span></div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
Ama en ilginci, orgeneral rütbesinden emekli olmuş, tuğgenerallik rütbesinde Özel Harp Dairesi (ÖHD) başkanlığı yapmış, bu konuda eserleri olan, Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı ve Milli Güvenlik Kurulu’nda üst düzey görevlerde bulunmuş Sabri Yirmibeşoğlu’nun (daha sonra inkâr etmekle birlikte), gazeteci Fatih Güllapoğlu’na söyledikleriydi:</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
“Bak ben sana bir örnek daha vereyim. 1974’teki Kıbrıs Harekâtı. Eğer Ö.H.D. olmasaydı, o harekât, yani iki harekât da o kadar başarılı olabilir miydi? (...) Adaya, bankacı, gazeteci, memur görüntüsü altında Özel Harp Dairesi elemanları gönderildi ve bu arkadaşlarımız, adadaki sivil direnişi örgütlediler, halkı bilinçlendirdiler. Silahları 10 tonluk küçük teknelerle adaya soktular. Sonra 6-7 Eylül olaylarını ele al...-Pardon Paşam anlamadım, 6-7 Eylül olayları mı? -Tabii. 6-7 Eylül de, bir Özel Harp işiydi. Ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amaca da ulaştı. Sorarım size, bu muhteşem bir örgütlenme değil miydi? -E, evet Paşam!...”</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
Evet, paşamız haklıydı. Özel Harp Dairesi memleketin eğitimli gençlerini, namuslu işçilerini vahşi yağmacılara dönüştürmeyi, yüzlerce yıldır birlikte yaşadığımız gayrimüslim vatandaşlarımızı ülkeden kaçırmayı, Kıbrıs Meselesi’ni kangren haline getirmeyi, Türkiye’yi dünyaya rezil etmeyi muhteşem biçimde başarmıştı!</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<span style="font-family: pt_sansbold !important;">1964 KARARNAMESİ</span></div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
6-7 Eylül yağmasının yaraları yeni sarılmıştı ki, 1963’ten itibaren Kıbrıs’ta toplumlararası çatışmalar hızlandı. Türkiye’nin buna cevabı hiç beklenmedik bir şekilde oldu. 16 Mart 1964 günü, Atatürk ve Venizelos arasında 1923 tarihli Mübadele Antlaşması’nın aksayan yanlarını düzeltmek üzere 1930 yılında imzalanan ve her iki ülkenin yurttaşlarına herhangi bir ön şart öne sürmeksizin iki ülke içinde ticaret yapma, oturma, mal, mülk edinme hakkı tanıyan İkamet, Ticaret ve Seyrisefain Mukavelenamesi’ni feshetti. Gerekçe “antlaşmanın imza edildiği tarihten bu yana uzun zaman geçmiş olması münasebetiyle o günkü icaplara” uymamasıydı. Anlaşılan Türkiye Yunanistan’ı dize getirmek ve Kıbrıs meselesinde ön almak için, burada doğmuş büyümüş ancak Yunan uyruğunu koruyan İstanbullu Rumları bir şantaj aracı olarak kullanacaktı.</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
17 Mart 1964’te tapu dairelerinde, Yunan vatandaşlarına dair işlemler durduruldu. Tapu daireleri bir tedbir olarak satış ve intikal işlemlerine dair muameleleri askıya aldı ve bu suretle mülkiyet hakları ihlal edilmeye başlandı. Bu durum yürürlükteki 1961 Anayasası’na aykırıydı. Hükümet durumu hukukileştirmek için Kasım ayında 6/3801 Sayılı Kararname’yi çıkardı. Buna göre Yunan uyrukluların gayrimenkulleri üzerinden doğan hasılatlar, Merkez Bankası tarafından bloke edilmeye başladı. Ancak Anayasa’nın 11. maddesi, temel haklara ilişkin sınırlamaların ancak kanun ile yapılabileceğini söylediği için bu da hukuk dışıydı.</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<span style="font-family: pt_sansbold !important;">20 DOLAR, 20 KİLO</span></div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
Hasılatlar bloke edilirken, arka planda Yunan uyrukluların sürgün edilmesi kararı alınmıştı bile. Sürgün edileceklere doğrudan tebligat yapılmamıştı. Aralıklı olarak gazetelerde sürgün listeleri yayımlanıyordu. Adlarını listede görenler, yabancılarla ilgili Emniyet 4. Şube’ye gidiyorlar ya da götürülüyorlardı. Orada kendilerine bir belge imzalatılıyordu. Söz konusu belge ile yasaları ihlal ettiklerini, Türkiye aleyhine politik faaliyetleri bulunan Eleniki Enosis üyesi olduklarını ve Kıbrıs’taki Yunanlı teröristlere para göndermiş olduklarını kabul etmiş oluyorlardı. Böylece ‘sürgün’, ‘ülkeyi gönüllü olarak terk etme’ şekline dönüştü. Bu ‘itirafnameleri’ imzalamak istemeyenleri sıkıntılı anlar bekliyordu. İmzayı atanlar ise profilden ve yandan suç numarası önünde fotoğraflarını çektirip, parmak izlerini verdikten sonra, 48 saat ile 10 gün arasında değişen bir sürede ülkeden çıkmak üzere evlerine dönüyorlardı.</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<img alt="" carousel_item_visibility="1" popmarker_carousel_id="none" popmarker_image_height="278" popmarker_image_left="130.5" popmarker_image_top="10573" popmarker_image_width="600" popmarker_img_url="http://i.radikal.com.tr/150x113/2015/09/05/201509051339_AY%C5%9EE8.jpg" popmarker_src_change="0" popmarker_src_id="popmarker_src_id_1441620695205_9_145_247" src="http://i.radikal.com.tr/150x113/2015/09/05/201509051339_AY%C5%9EE8.jpg" style="border: 0px; clear: both; display: block; height: auto; margin: 0px auto; max-width: 800px; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<span style="font-family: pt_sansbold !important;">(Sürgünler uçaklarını Yeşilköy’de uçağa binmeyi beklerken)</span></div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<img alt="" carousel_item_visibility="1" popmarker_carousel_id="none" popmarker_image_height="346" popmarker_image_left="130.5" popmarker_image_top="10948" popmarker_image_width="600" popmarker_img_url="http://i.radikal.com.tr/150x113/2015/09/05/201509051340_AY%C5%9EE9.jpg" popmarker_src_change="0" popmarker_src_id="popmarker_src_id_1441620695205_20_726_670" src="http://i.radikal.com.tr/150x113/2015/09/05/201509051340_AY%C5%9EE9.jpg" style="border: 0px; clear: both; display: block; height: auto; margin: 0px auto; max-width: 800px; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<span style="font-family: pt_sansbold !important;">(Sürgünler geçici olarak yerleştirildikleri Atina Tiyatrosu’nun localarında.</span>)</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<span style="background-color: transparent;">Sürgünlerin yanlarına 20 kiloyu aşmayacak bir bavul ve 20 dolar karşılığı (yaklaşık 200 Türk Lirası) para almalarına izin verilmişti. Sözlü tarih anlatılarına göre, gümrük alanlarında sürgünlerin altın dişi olup olmadığına bile bakılmıştı.</span></div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
Eylül sonuna kadar 12 bin kadar Yunan uyruklu Türkiye’yi terketmişti. Ancak Türkiye Cumhuriyet yurttaşı Rumlarla, aynı din ve etnik kökten gelen Yunanistan tebaalı Rumların onlarca yıldır İstanbul’da birlikte oluşturdukları aileler de bu sürgünü çok acı şekilde yaşadılar. Çünkü eşi Yunan tebaalı, kendisi Türk tebaalı ailelerin bir bölümü sürgüne gönderilecek, tabii bunların eşleri ve çocukları da aynı sürgünün bir parçası olacaklardı. Daha sonradan Türkiye’deki atmosferden endişe duyanlar da ayrılınca sürgün sayısı 45 bine ulaştı.</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
Böylece 1914’te İttihat ve Terakki’nin Ege’de başlattığı “Rum kaçırtması”, 1919-1921’de Pontus Rumların kırımı ve Eylül 1922’de kelimenin gerçek anlamıyla Rumların (ve Ermenilerin) denize dökülmeleriyle ilk zirvesini yapmış, 6-7 Eylül 1955’in eksiği 1964 yılında tamamlanmıştı. Bu tarihten sonraki göçler sonucu, 1914’te 2 milyon kadar olan Rum nüfusu 2 bin kişiye kadar düşürüldü. Böylece devletimiz muhteşem bir görevin (!!!), önemli bir parçasını, Anadolu’yu etnik, dinsel, dilsel ve kültürel açıdan tektipleştirme projesini büyük ölçüde yerine getirdi. Bu projeye inatla direnen Sünnisiyle, Kızılbaşıyla Kürtleri ve Zazaları neyin beklediğini hep birlikte göreceğiz…</div>
<div style="background-color: transparent !important; font-family: pt_sansregular !important; padding: 0px 0px 1em;">
<span style="font-family: pt_sansbold !important;">Özet Kaynakça:</span> Dilek Güven, Cumhuriyet Dönemi Azınlık Politikaları Bağlamında 6-7 Eylül Olayları, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2005; 6-7 Eylül Olayları Fotoğraflar–Belgeler Fahri Çoker Arşivi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2005; Rıdvan Akar, “İki Yıllık Gecikme: 6-7 Eylül 1955”, Toplumsal Tarih, S. 117, s.86-93; Foti Benlisoy, “6/7 Eylül Olayları Öncesinde Basında Rumlar”, Toplumsal Tarih, S. 81, Eylül 2000, s.28-38; Uygur Kocabaşoğlu, “6/7 Eylül Olaylarından Sonra Hasar Tespit Çalışmaları Üzerine Birkaç Ayrıntı”, Toplumsal Tarih, S. 81, Eylül 2000, s.45-49; Mete Tunçay, “Kıbrıs Sorununun Gelişmesi Bağlamında 6-7 Eylül Olayları”, Tarih ve Toplum, S. 33, 1986; Orhan Türker, “6-7 Eylül 1955 Olaylarının İstanbul Rum Basınındaki Yankıları”, agy, S. 177, 1998; Hulusi Dosdoğru, 6-7 Eylül Olayları, Bağlam Yayınları, 1993; Mehmet Arif Demirer, 6 Eylül 1955-Yassıada 6/7 Eylül Davası, Bağlam Yayınevi, 1995; Mehmet Arif Demirer, 6 Eylül 1955 Olayları-50. Yılda Yeni Bakış–Hangi Derin Devlet?, Demokratlar Kulübü Yayınları, 2006; Faruk Mercan, “Bombacı da MİT elemanı da değilim”, Aksiyon, S. 457, 13 Temmuz 2004; Fatih Güllapoğlu, “Türk Gladio’su İçin Bazı İpuçları,”Tempo Dergisi, S. 24, 9-15 Haziran 1991, s. 24-27; Rıdvan Akar, Hülya Demir, İstanbul’un Son Sürgünleri, Doğan Yayınları, 2014; Samim Akgönül, Türkiye Rumları, İletişim Yayınları, 2007.</div>
</div>
</div>
DEMOKRATLAR KULÜBÜ DERNEĞİhttp://www.blogger.com/profile/14236241905500351712noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4628939149320771055.post-17074699473426411222015-09-07T02:42:00.000-07:002015-09-07T03:21:35.892-07:006-7 EYLÜL 1955 & "KARANLIKTA KALAN BÜYÜK UTANÇ", AMA KİMİN?... ELBETTE DP'NİN DEĞİL<div class="post-body entry-content" id="post-body-9149703276181173088" itemprop="description articleBody" style="background-color: white; font-weight: bold; line-height: 1.4; position: relative; width: 668px;">
<div style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 14.85px;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJSgR270Ja-7sinplRzWeX1SvmBT127ZN3rWpchDGnaN5jVnPe2Y8nDwUysTnI_rlt4JJ2hNXNu0Bao7wfwAYlQKS-48iRc3btP_I2YuPek90SuyXn-0lMLBjpBdTiOEb2bHWzZX-d3syk/s1600/3+MAYMUNLAR+G%25C3%2596RMED%25C4%25B0M+DUYMADIM+S%25C3%2596YLEMED%25C4%25B0M.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="164" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJSgR270Ja-7sinplRzWeX1SvmBT127ZN3rWpchDGnaN5jVnPe2Y8nDwUysTnI_rlt4JJ2hNXNu0Bao7wfwAYlQKS-48iRc3btP_I2YuPek90SuyXn-0lMLBjpBdTiOEb2bHWzZX-d3syk/s320/3+MAYMUNLAR+G%25C3%2596RMED%25C4%25B0M+DUYMADIM+S%25C3%2596YLEMED%25C4%25B0M.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<header class="header-wrap" style="background: rgb(43, 17, 0); border: 0px; font-family: 'Open Sans', Helvetica, Arial, sans-serif; font-stretch: inherit; line-height: 22.4px; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><div class="logo-wrap" role="banner" style="border-image-outset: initial; border-image-repeat: initial; border-image-slice: initial; border-image-source: initial; border-image-width: initial; border: 0px; font-family: inherit; font-size: 14.85px; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; overflow: hidden; padding: 0.625rem; vertical-align: baseline;">
<a href="http://6-7eylul.babilder.org/" rel="home" style="border: 0px; color: #dd9933; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;" title="6-7 Eylül 1955"><img alt="6-7 Eylül 1955" src="http://6-7eylul.babilder.org/wp-content/uploads/sites/5/2014/03/cropped-67E2.png" height="100" style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; height: auto; line-height: inherit; margin: 0px; max-width: 100%; padding: 0px; position: relative; vertical-align: bottom;" width="300" /></a></div>
<nav class="main-nav clearfix" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-color: black; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; text-transform: uppercase; vertical-align: baseline;"><div class="menu-home-container" style="border-image-outset: initial; border-image-repeat: initial; border-image-slice: initial; border-image-source: initial; border-image-width: initial; border: 0px; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<ul class="menu l_tinynav1" id="menu-home" style="border-image-outset: initial; border-image-repeat: initial; border-image-slice: initial; border-image-source: initial; border-image-width: initial; border: 0px; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; list-style: none; margin: 0px; padding: 0px; text-align: center; vertical-align: baseline;"><b><span style="color: red; font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-large;">6-7 EYLÜL OLAYLARI</span></b></ul>
</div>
</nav></header><br />
<div style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 14.85px;">
</div>
<div class="wrapper clearfix" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; font-family: 'Open Sans', Helvetica, Arial, sans-serif; font-stretch: inherit; line-height: 22.4px; margin: 0px; padding: 20px; vertical-align: baseline;">
<div class="main" style="border: 0px; float: left; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline; width: 940px;">
<div class="content left" style="border: 0px; float: left; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; overflow: hidden; padding: 0px; position: relative; vertical-align: baseline; width: 620px; word-wrap: break-word;">
<span style="font-family: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit;">6-7 Eylül olaylarının 50. yılı nedeniyle </span><strong style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Toplumsal Tarih </strong><span style="font-family: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit;">dergisi, 1956 yargılamalarının hâkimi olan amiral </span><strong style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Fahri Çoker</strong><span style="font-family: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit;">'in arşivini yayımladı. Bu arada Fahri Çoker arşivinden de yararlanarak kapsamlı bir araştırma yapan, </span><strong style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Almanya Bochum Ruhr Üniversitesi Tarih Fakültesi</strong><span style="font-family: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit;">'nden Dr. </span><strong style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Dilek Güven</strong><span style="font-family: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit;">'in 6-7 Eylül adlı kitabı geçtiğimiz günlerde yayımlandı. Bu yazı, Güven'in Toplumsal Tarih'te çıkan ve kitabının özeti niteliğinde.</span><br />
<br />
<article class="post-48 post type-post status-publish format-standard has-post-thumbnail hentry category-incelemeler" style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; min-height: 0px; padding: 0px; position: relative; vertical-align: baseline;"><div class="entry clearfix" style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<div class="post-thumbnail" style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin: 0px 0px 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<a href="http://6-7eylul.babilder.org/wp-content/uploads/sites/5/2013/09/6-7-Eylul-1955-153.jpg" rel="prettyPhoto" style="border: 0px; color: #e64946; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"><img alt="" src="http://6-7eylul.babilder.org/wp-content/uploads/sites/5/2013/09/6-7-Eylul-1955-153.jpg" style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; height: auto; line-height: inherit; margin: 0px; max-width: 100%; padding: 0px; position: relative; vertical-align: bottom;" title="6-7-Eylul-1955 (153)" /></a></div>
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<section class="share-buttons-container clearfix" style="border-bottom-color: rgb(235, 235, 235); border-bottom-style: solid; border-top-color: rgb(235, 235, 235); border-top-style: solid; border-width: 1px 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin: 20px 0px; padding: 10px 0px; position: relative; vertical-align: baseline;"><div class="share-button" style="background-attachment: initial !important; background-clip: initial !important; background-color: initial !important; background-image: url(https://www.blogger.com/img/share_buttons_20_3.png) !important; background-origin: initial !important; background-position: 0% 50%; background-repeat: no-repeat !important; background-size: initial !important; border: 0px; float: left; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; height: 20px; line-height: inherit; margin: 0px; overflow: hidden; padding: 0px; position: relative; vertical-align: baseline; width: 150px;">
<div class="fb-like fb_iframe_widget" data-font="verdana" data-layout="button_count" data-send="false" data-show-faces="true" data-width="450" fb-iframe-plugin-query="app_id=&container_width=150&font=verdana&href=http%3A%2F%2F6-7eylul.babilder.org%2F6-7-eylul-olaylari%2F&layout=button_count&locale=tr_TR&sdk=joey&send=false&show_faces=true&width=450" fb-xfbml-state="rendered" style="border: 0px; display: inline-block; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; position: relative; vertical-align: baseline;">
<span style="border: 0px; display: inline-block; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; height: 20px; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; position: relative; text-align: justify; vertical-align: bottom; width: 100px;"><iframe allowfullscreen="true" allowtransparency="true" class="" frameborder="0" height="1000px" name="f3c5ca945c" scrolling="no" src="http://www.facebook.com/plugins/like.php?app_id=&channel=http%3A%2F%2Fstatic.ak.facebook.com%2Fconnect%2Fxd_arbiter%2F44OwK74u0Ie.js%3Fversion%3D41%23cb%3Df2ca4f125c%26domain%3D6-7eylul.babilder.org%26origin%3Dhttp%253A%252F%252F6-7eylul.babilder.org%252Ffc0c9354c%26relation%3Dparent.parent&container_width=150&font=verdana&href=http%3A%2F%2F6-7eylul.babilder.org%2F6-7-eylul-olaylari%2F&layout=button_count&locale=tr_TR&sdk=joey&send=false&show_faces=true&width=450" style="border-style: none; border-width: initial; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; height: 20px; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; position: absolute; vertical-align: baseline; visibility: visible; width: 100px;" title="fb:like Facebook Social Plugin" width="450px"></iframe></span></div>
</div>
<div class="share-button" style="background-attachment: initial !important; background-clip: initial !important; background-color: initial !important; background-image: url(https://www.blogger.com/img/share_buttons_20_3.png) !important; background-origin: initial !important; background-position: 0% 50%; background-repeat: no-repeat !important; background-size: initial !important; border: 0px; float: left; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; height: 20px; line-height: inherit; margin: 0px; overflow: hidden; padding: 0px; position: relative; vertical-align: baseline; width: 150px;">
<span style="font-family: inherit; font-size: 14.85px; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: 1.5;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit; font-size: 14.85px; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: 1.5;">6-7 Eylül olaylarının 50. yılı nedeniyle Toplumsal Tarih dergisi, 1956 yargılamalarının hâkimi olan amiral Fahri Çokerin arşivini yayımladı. Çoker, arşivindeki fotoğraf ve belgeleri, ölümünden sonra yayımlanmak üzere Tarih Vakfına bağışlamıştı. 6 Eylül gecesi ve 7 Eylül sabahı Milli Emniyet Hizmetleri ve yabancı gazetecilerce çekilen fotoğrafların büyük bölümü ilk kez yayımlanıyor. Çünkü sıkıyönetim tarafından yerli basına sansür getirilmiş, yabancı gazetecilerin fotoğraflarına da el konmuştu. Fahri Çoker arşivi Tarih Vakfınca kitap olarak yayımlanacak. Bu arada Fahri Çoker arşivinden de yararlanarak kapsamlı bir araştırma yapan, Almanya Bochum Ruhr Üniversitesi Tarih Fakültesinden Dr. Dilek Güven’in 6-7 Eylül adlı kitabı geçtiğimiz günlerde yayımlandı.</span></div>
</section><br />
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
Bu dizide, Güvenin Toplumsal Tarihte çıkan ve kitabının bir özeti sayılabilecek makalesi, yine dergide yer alan Fahri Çoker arşivinden belge, fotoğraflar ve tanıklıklar eşliğinde yer alacak.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
6-7 Eylül olaylarını çokuluslu Osmanlı devletinden Türk ulus-devletine geçiş döneminde yaşanan sorunlarla ilişkilendirmek mümkündür. Farklı etnik grupları barındıran Anadolunun homojen hale getirilmesi, Kemalist elit tarafından başarılı bir ulus-devletin vazgeçilmez şartı olarak görülmüş ve yeni kurulan devletin Hıristiyan azınlıklara haklarını garanti etmesine rağmen, 1920li ve 30lu yıllarda hükümetler zaman zaman aleni bir asimilasyon politikası gütmüştür. Her ne kadar tüm vatandaşların yasal hak ve yükümlülüklerdeki eşitliğinden söz edilse de, günlük hayatta devletin kimlik politikası temelde Türklük üzerinden belirlenmiş, bu yolla millet olma, modernleşme ve Batılılaşma sürecinin ivme kazanacağı ümit edilmiştir.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
Hükümetin özellikle ekonomi politikası alanında aldığı önlemler, Türk unsurun taşıyıcı öğe olarak düşünüldüğünü gösterir. Nitekim 1942 yılında yürürlüğe giren Varlık Vergisi, Ermenilerin, Rumların ve Yahudilerin ekonomideki liderliğine son vermeyi hedeflemiştir.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
Devletin zorunlu göç ve iskân politikaları da bu homojenleştirme çabalarıyla bir arada değerlendirilmeli, dolayısıyla, 1934teki, Trakya olayları olarak bilinen ve Yahudileri zorunlu göçe sevk için yapılan saldırılar ile 1930larda Kürtlere uygulanan iskân politikaları da bu bağlamda ele alınmalıdır. Aynı dönemde, 1929-1934 arası Anadolu Ermenilerinin Anadolunun merkezlerine ve ardından İstanbula göç ettirilmesinin amacı ise gayrimüslimleri tümüyle Anadoludan uzaklaştırıp İstanbulda toplamaktır. 1946 da yazıldığı düşünülen bir CHP azınlık raporu bunu açıkça ifade eder. Rapora göre, 1950lere kadar Anadolu, Yahudi ve Hıristiyanlardan temizlenmeli ve sonra İstanbul, Yunanistanla olan bağları ve nüfusun çokluğu nedeniyle Rumlardan arındırılmalıydı.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<strong style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Seçmenlerin üçte biri</strong></div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
Türkiyenin 50li yıllardaki milli politikası 30lu ve 40lı yıllardaki politikaların devamı olarak değerlendirilmeli, bu doğrultuda 6-7 Eylül olayları etnik homojenleşme ve milli ekonomi yaratma çabası bağlamında incelenmelidir. Çokpartili hayata geçiş sonrası azınlıkların hükümetlerle olumlu ilişkiler geliştirmesi, gayrimüslimlerin seçmen olarak önemsenmeye başlanmasından kaynaklanır.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
Bu dönemde, İstanbulda seçmenlerin üçte biri gayrimüslimdir. Seçim dönemleri CHP ve DPnin Varlık Vergisinin geri ödeneceği yönündeki vaatleri ise seçim propagandasından ibarettir.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
Menderes hükümetinin azınlıklara karşı baştaki liberal politikası, gittikçe zorlaşan ekonomik koşullarla değişir ve ilişkiler gerginleşir. Özellikle Kıbrıstaki olaylarla birlikte 1953ten itibaren gazetelerde Patrikhane ve Rumlara karşı başlatılan kampanya, 6-7 Eylül olaylarından evvel doruğa ulaşır. Rumlara yöneltilmiş gibi görünen saldırı, aslında tüm azınlıkları içine almaktadır, Rum burada sadece bir örnektir. Gazetelere göre asıl suçlu, Türkleri provoke eden gayrimüslimlerdir. 6-7 Eylül olaylarının sadece Kıbrısla ilgili olarak Rumlara yapılmış bir misilleme olmadığının bir göstergesi, tahrip edilen işyerlerinin sadece yüzde 59u Rumlara aitken, kalan yüzde 17nin Ermenilere, yüzde 12nin Yahudilere ait olması, hatta dönmelere ve Müslüman olmuş Beyaz Ruslara ait mekânların bile saldırıya uğramasıdır.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<strong style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">İşyerleri Müslümanlara</strong></div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
Bu olaylar devletin hedefine uygun bir göç dalgası başlatır. Ancak, tahribatın yarattığı maddi zorluklar, İstanbuldaki Yunan Konsolosluğunun ve Patrikhanenin Rumlara İstanbulda kalmaları yönündeki telkini, Yunanistan hükümetinin Rumların Yunanistana yerleşimi konusunda çıkardığı bürokratik zorluklar ve Türk devletinin azınlıkların malvarlığının satışını engellemesi gibi nedenlerden dolayı, söz konusu göç olayların hemen ardından gerçekleşmez. Birkaç ay içinde, büyük işyerlerinin önemli bir kısmı gayrimüslimlerden Müslümanlara devredilir, büyük tahribata uğrayan dükkânlar ise hiç açılmamak üzere kapanır. Gayrimüslimlerin birçoğu artık Türkiyede yatırım yapmaktan kaçınır. Olaylardan altı ay sonra başgösteren göç dalgasıyla ulusu homojenleştirme planında bir adım daha atılmış olur. İstanbul basınıysa bu göçü daha çok geleneksel azınlık sadakatsizliği ve yabancı devletlerle tarihi ittifakla açıklama girişiminde bulunur.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<strong style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Azınlıklar niye DPyi destekledi?</strong></div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
Gayrimüslimlerin çoğunun 1957 seçimlerinde Demokrat Partiyi desteklemesinin nedeni, bazı yazarların öne sürdüğü gibi, DPyi 6-7 Eylül</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
olaylarından sorumlu tutmamaları değildir. İlk planları seçimi boykottu, bu da DPnin örneğin İstanbulda seçimleri kaybetmesine yol açabilecektir, fakat DPnin iktidara geldiğinde intikam alabileceği korkusu ve CHPye olan geleneksel antipati nedeniyle seçime katılma kararı verilir.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
1955ten itibaren DP hükümeti gittikçe zorlaşan bir ekonomik durumla karşı karşıya kalmış ve özellikle yüksek enflasyon nedeniyle hayat standardı düşen kesimin güvenini kaybetmiştir; şüpheli metotlarla muhalefeti susturma çabaları ise basının, aydınların ve öğrencilerin de DPden soğumasına yol açmıştır. Örneğin Alman Dışişlerinin bir raporuna göre daha olaylardan 15 gün evvel, muhalefeti kontrol amacıyla 7 Eylül 1955 günü İstanbul, Ankara ve İzmirde sıkıyönetim ilan edilmesine karar verilmiştir. 1956 yılında muhalefeti baskı altına almak için Basın ve Toplantı Yasasına getirilen kısıtlamalar da büyük ölçüde 6-7 Eylül olaylarıyla gerekçelendirilmiştir.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
Hükümete göre, İstanbul Ekspres gazetesi 6 Eylülde halkı suça teşvik etmiş ve sivil örgütler Toplantı Yasasının verdiği özgürlüklere dayanıp yaptıkları gösterilerle ülkeyi kaosa götürmüştür.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
<strong style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Tanıklar anlatıyor:</strong> <strong style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Bir kamyon taşla geldiler</strong></div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
“Çok, çok fena. O zaman ben evliydim, iki yaşındaydı Lula. (Sarıyer) Yenimahallede yazlıktaydık. İstanbuldan haber geldi, Beyoğlu yanıyor. Saat sekiz, sekiz buçuk filan. Taş dolu bir kamyon geldi. Kamyonun içinden 10-15 kişi çıktı, ilk evvela gazinoyu kırdılar, bir şey bırakmadılar. Bir araya toplandık, zangoç vardı, karısı ve oğluyla; papaz vardı kızları ve karısıyla beraber. Başladılar dışarıdan camları kırmaya, taş atmaya. Aman napalım derken artık karanlık da oldu. Arka tarafta bir Türk ailesi oturuyordu, biliyordu o ne olacağını. Hemen papazın kızlarını aldılar, pencereden.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
Öldürme değil, kırma iznimiz var</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
Ben Lulayı şiltenin altına koydum, çocuğu öldürecekler. Taşlar yağmur gibi geliyor. Evin kapısına geldiler. Onu da tekmeyle kırdılar. Babam hemen oda kapısını açtı. Türkçeyi Türk gibi konuşuyordu babam. Kırıyoruz dedi, Kıbrıs için. Helal olsun, vatana helal olsun dedi, gelenler. Beni, karımı, kızlarımı öldürün dedi babam. Yok, öldürmeye iznimiz yok dediler, kırmaya iznimiz var. İsmini sordular, Kemal dedi babam. Afedersin, Kemal ağabey deyip gittiler. Bakkala gittiler, bakkal da diyor ki, Hangi Kemal? Bu Koçodur, Rumdur. Tekrar geldiler. Radyo ve buzdolabını pencereden aşağı attılar. Yataklar, elbiseler, gardırobun içinde bir şey kalmadı. Yani biz kaldık. Titriyorduk, Kırın diyordu babam, ne yapsın, kırın, atın, helal olsun, atın! Kırdılar, vurdular, gittiler. Papazın kızlarını istediler. Burada yoklar dedik. Papazı aldılar, bir motosikletin üstüne bağladılar, yol boyunca çektiler.”</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
Aynı saatlerde, F.S.nin kocası bir an önce ailesinin yanına gelmek üzere Sirkeciden yola çıkar. “O akşam kocam işteydi. Saat üçte geldi; Sirkeciden, Yenimahalleye yayan geldi. O da kırıp yırtıp da geliyordu, ne yapsın. Kırmayan, yıkmayan gâvurdur, diye düşünüyorlardı.” (Tarihe Bin Canlı Tanık projesi kapsamında 74 yaşındaki ev kadını F.S. ile yapılan görüşmeden.)</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
unan basınına göre 6-7 Eylülün sorumlusu İngilteredir. Arşivlerde de İngilterenin planlanlamada katkısı olduğuna dair ipuçları vardır. İngilterenin Atina Büyükelçisine göre yüzeysel Türk-Yunan ilişkilerini bozmak için küçük bir şok yetecektir</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
Konuyla ilgili ilginç bağlantılardan biri, İngiliz hükümetinin 6-7 Eylül olaylarının organizasyonunda bir payı olmasıdır. 1950lerin başında bir İngiliz sömürgesi olan Kıbrısın Rum-Ortodoks halkının Yunanistan ile bütünleşme isteği, İngiliz hükümetini 29 Ağustos-7 Eylül arasında Londrada Türkiye, Yunanistan ve İngilterenin katıldığı bir konferans düzenlemeye sevk eder. Neden, Kıbrıs olayının çözümüne bir katkı yapmak değildir. Yunanistan Kıbrıs konusunu sonbaharda Birleşmiş Milletlerin gündemine götürmeyi planlarken, İngiltere hükümeti Kıbrısın uluslararası bir platforma taşınmasını engellemek isteğindedir.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
Konferansla hedeflenen, sorunun sömürgeci İngiltere ve Yunanistanın değil, Türkiye ile Yunanistanın gündemi olduğunun ispatlanmasıdır. Foreign Office bürokratlarının iadesiyle, Türkler pasif durumlarından uyandırıldıkları zaman Kıbrıs, BMnin gündemine girmeyecekti. Konferanstan önce MacMillan, Türk delegeleriyle görüşerek Yunanistana karşı uzlaşmaz bir tavır sergilemelerini ister:</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<strong style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">“Türkler görüşlerini ne kadar sert ifade ederse o kadar olumlu olur.”</strong></div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
Politik ve ekonomik krizdeki Menderes hükümeti, kamuoyunun ilgisini Kıbrısa çekmeye çalışır. Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, MacMillanın isteği doğrultusunda konferansta sert bir açılış konuşması yapar; eğer Atina Kıbrıs tavrında değişiklik yapmazsa, Türkiye de Lozan Antlaşmasını tekrar gözden geçirecektir. Türkiyenin bu katı tutumu Yunan delegelerini şaşırtır ve İngilizleri sorumlu tutmalarına yol açar. Olayların patlak verdiği 6 Eylülde Londradaki konferans dağılır.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
Yunan basınına göre olayların sorumlusu İngilteredir; nitekim arşivlerde İngilterenin 6-7 Eylül olaylarının planlanmasında bir katkısı olduğuna dair ipuçları mevcuttur. Örneğin Atinadaki İngiliz Büyükelçiliğinin Yunan-Türk dostluğunun çok yüzeysel bir vaka olduğuna değinen ve küçük bir şokun, örneğin Selanikteki Atatürkün evinde meydana gelecek küçük bir tahribatın derhal ilişkiyi zedeleyeceğinden bahseden Ağustos 1954 tarihli bir beyanı söz konusudur. İngiliz Dışişlerinden bir bürokrat ise daha açık ifadeyle Ankarada meydana gelecek birkaç olayın aslında işlerine çok yarayacağını belirtir. İngiliz Milletvekili John Strachy de Türkiyenin aslında Kıbrısın Yunanistana verilmesinden çekinmemesi gerektiğini, çünkü garanti olarak İstanbulda büyük bir Rum azınlığı olduğunun altını çizer.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<strong style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Yumuşak protesto</strong></div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
İngilterenin olayların hemen ardından verdiği tepki de dikkat çekicidir. Dışişleri Bakanı MacMillan, Türkiyeye, zarar gören İngiliz vatandaşların tazminat haklarının ertelenmesini öngören yumuşak bir protesto çeker. Foreign Office de İngiliz basınında İstanbulda yaşayan İngilizlerin de büyük zarar gördüğünün altının çizilmesini ister. Böylelikle İngilterenin olayların planlanmasında bir rolü olmadığı kanıtlanmak istenmektedir.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
6-7 Eylül olaylarında İngiltere için en büyük başarı Amerikanın Kıbrıs politikasının değişmesidir. Yunanistan 1955 baharında Kıbrıs meselesini BM gündemine getirmek istediğinden söz ettiğinde, hükümeti bu planı desteklemeye eğilimli olan Amerika, olaylardan sonra ise NATO üyesi bu iki ülkeye aynı içerikte sert bir protesto çeker ve BMde Kıbrıs konusunun gündeme gelmemesi için lobi çalışmaları başlatır. İngiltere amacına ulaşmıştır. 23 Eylül 1955 günü BMde yapılan oylamayla, Kıbrıs sorunu gündem maddesi haline getirilmez.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
6-7 Eylül olaylarının kimler tarafından gerçekleştirildiği sorusunu cevaplamak için devletin fail olarak suçladığı kesimden başlanabilir. Sıkıyönetim ilan edildikten sonra İstanbulda 5 bin 104, Ankarada 300, İzmirde ise 170 kişi tutuklanır. Hükümetin yaptığı ilk açıklamaya göre gençlik Selanikteki patlamalarla ilgili bir miting düzenlemiş, komünistler de bundan faydalanıp tahribat yapmıştır.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
Hükümet, 10 Eylül 1955te sıkıyönetim dolayısıyla üç bölgeye ayrılmış İstanbulda Beyazıt, Beyoğlu ve Kadıköy askeri mahkemeleri olmak üzere üç ayrı mahkeme kurar.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
Hâkimler, özellikle polislerin faillerle ilgili hiçbir kanıt toplamamış olmasından şikâyetçidir. Sol eğilimli şahıslar veya komünistler ise polis tarafından rastgele hazırlanmış bir listeye göre tutuklanır. Listede, ölmüş veya askerde olan kişiler bile vardır. Tutukluların çoğu Aralık 1955te serbest bırakılır. Bunun en önemli nedenlerinden biri, muhalefet lideri İsmet İnönünün, hükümeti ağır bir dille eleştiren ve gerçek suçluları takip yerine suçsuz vatandaşlara işkenceyle suçlayan konuşmasıdır. Menderes, bu konuşma için İnönüye, “Paşam vatan bu konuşmayı affetmeyecek” diyecektir.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
6-7 Eylül olayları iktidardaki Demokrat Partisi, Milli Emniyet Hizmetleri (MAH), öğrenci/gençlik dernekleri, sendikalar ve Kıbrıs Türktür Cemiyetinin (KTC) işbirliğiyle organize edilmiştir. Görünürde öğrenci dernekleri tarafından resmi olarak Ağustos 1954te kurulan KTCnin amacı Kıbrıs konusunda Türkiyenin pozisyonunu desteklemek ve kamuoyu yaratmaktır.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
Fakat aslında Londradaki Türk büyükelçiliğinin telkiniyle hükümet tarafından kurulmuş olan bu derneğin yönetiminde şu adlar görülür: Hikmet Bil (Hürriyet gazetesi yazıişleri müdürü ve avukat), Hüsamettin Canöztürk Milli Talebe Federasyonu Başkanı), Orhan Birgit (gazeteci), Ziya Somer (öğrenci) ve gazeteci olduğunu öne süren Kamil Önal. Dernek, kuruluşundan itibaren hükümetle yakın işbirliği içinde olmuştur. Örneğin Hikmet Bil, Menderes ve Dışişleri Bakanı Fuat Köprülüye 1952 Atina gezisinde -Menderesin özel isteğiyle- refakat eder. Her ne kadar Bil derneğin halktan bağış toplayarak Kıbrıs davası için hükümete teslim ettiğini öne sürse de, aslında tersine devletin desteği söz konusudur; KTCye kuruluş yılında 350.bin TL, daha sonra da her sene 200.bin TL ödenir. Sadece gazeteci değil, aynı zamanda MAH üyesi olan bir diğer idare heyeti üyesi Kamil Önal ise KTCden önce, Ermeni ve Kürtlerin aktivitelerini gözlemlemek üzere Suriyede görev almıştır. KTC aynı zamanda öğrenci ve gençlik dernekleriyle de yakın ilişki içindedir. Örneğin Türkiye Milli Talebe Federasyonu Başkanı Hüsamettin Canöztürk KTCnin idare heyetindedir ve dernekte öğrenci sayısı bir hayli yüksektir.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
KTCnin diğer bir ayağını teşkil eden sendikalar da o dönemde hükümet tarafından finanse edilen ve ideolojileri devlet tarafından belirlenen örgütlerdir. KTC ile sendikalar arasındaki işbirliği, KTC şube başkanlarıyla sendika başkanlarını aynı kişilerin teşkil etmesine kadar gidebilmektedir. Tekstil Örme Sanayii İşçileri Sendikası Başkanı Bahir Ersoy, hem Türkiye Milli Gençlik Teşkilatının (TMGT) başkanı, hem de KTCnin kuruluş üyesidir.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
KTC Paşabahçe şubesinin idare meclisi de Paşabahçe Cam ve Şişe Sanayii İşçileri Sendikasının idare heyetince oluşturulmuştur. Motorlu Taşıt İşçileri Sendikası İdare Meclisi Üyesi Fethi Çelik aynı zamanda KTCnin Karagümrük şubesi idare meclisine, Su İşçileri Sendikası üyesi Kemal Nadi, Fatih şubesi idare meclisine üyedir.<br />
<span style="font-family: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: 1.5;"><b><span style="font-size: medium;">Annem başörtüsü taktı, Türk sandılar</span></b></span></div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
<span style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: 1.5; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"> Kumkapıda, iki katlı kâgir evinin önünde, yarım yüzyıl önceki kâbusu anlatıyor, Sarkis Çerkezyan. Gizli TKP üyesiydi. Kumkapıda iki marangoz dükkânı vardı. Evi Yedikuledeydi.</span></div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
“Anneme, Müslüman kadınlar gibi görünsün diye beyaz başörtüsü taktık. Pencereye bir bayrak uydurduk. Kapıya oturdum. Kalabalık bir grup önümden aktı. Kiminin elinde bir top kumaş, kiminde bir makine parçası vardı. Bütün cadde eşya doldu. Sadece Rum evlerini değil, tüm gayrımüslimlerinkini yağmaladılar. Yedikule Caddesi üzerindeki bir kiliseyi ateşe verdiler. Kıvılcımlar bizim evin üstüne düşüyordu. Caddede üç kişi durdu. Bizim eve bakıyorlardı. Yanlarına gittim, Bu evin sahibi Ermeni. Şimdi Floryada yazlıkta. Aşağıda ben varım, hatırlatırım dedim. Annem Müslüman bir kadın gibi kahve pişirdi. İçtik birlikte… Yağma saatler sürdü. Gece yarısına kadar kapıdan ayrılmadım. Sonraki gün dükkânıma gittim. Kepenkler kırılmış, dükkâna girilmişti. Benim dükkâna komşum Laz Mehmet girmiş. Sabahları birlikte çay içerdik. Çok ağrıma gitti.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
Evet, 6-7 Eylülde çok çektik. Ama bu halkın çok iyiliğini gördük. Tehcirden kaçıp Karaman dağlarına çıkan babamı, idam fermanı olmasına rağmen sakladı Türk köylüsü. Eşimin cenazesine ta Silifkeden geldiler. Ermenistana yerleşecektim, bırakıp da gidemedim. Hem hanım istemedi hem de yoldaşlarım bırakmadı. Çünkü büyük düşlerimiz vardı.”<br />
Tanıklar anlatıyor: Beyoğlunu yıktılar siz duruyorsunuz…</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
“Üç parti olarak geliyorlardı. İlk parti bağırıyor çağırıyor, ikinci parti Rum dükkânlarını kırıyordu. Kepenkler kolay açılmıyordu. Hazırlıklıydı bu iş, ellerinde demir sopalar, kepenkleri deldiler, açtılar, neler varsa hepsi yere döküldü. Üçüncü parti hırsızlık için geliyordu. Ve çanlar çalıyordu, kiliselere girdiler, çanları çalıyorlardı. 12ye kadar yani… Nasıl yaşadık, tarif edemem.”</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
Rumlar 1953-1954 yıllarında Kıbrısın Yunanistana ilhakı istemiyle</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
adada Türklere ve İngilizlere yönelik şiddete başlarlar. Kısa sürede Kıbrıs sorunu milli bir dava haline döner.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
“O yıllarda ekonomik durgunluk vardı, enflasyon artıyordu. Müthiş bir darboğaza girdi Türkiye, darboğaza girince, halkın (ilgisini) başka bir tarafa çekmek icap etti.”</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
Birbiri ardına Kıbrıs sorununu sahiplenen dernekler kurulur. Ulusal basında başlatılan bir kampanya ile Patrikhane ve Rumlarla ilgili yayımlanan olumsuz haberler, vatandaşların Ya Taksim, ya ölüm sloganları ile İstanbul, Ankara gibi büyük kentlerde mitinglere zemin hazırlar.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
Takvimler 1955 yılını gösterdiğinde, Kıbrıs sorunu iç ve dış politikanın en önemli tartışma konusu haline gelir. Ağustos sonunda başlayan ve İngilterenin davetiyle düzenlenen Londra Konferansında adanın ve garantör devletlerin statüleri tartışılır. Konferansın ikinci tur görüşmeleri başlamadan bir gün önce 4 Eylül günü Kıbrıslı Türkler, Rumların adada yürüttükleri Enosis politikasını mitinglerle protesto ederler.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
<strong style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">6 Eylül, öğle saatleri</strong></div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
6 Eylül günü, Selanikteki Atatürkün evinin bombalandığı haberi İstanbula ulaştığında Başbakan Adnan Menderes, Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay öğle yemeğinde beraberdir. Menderes, haberin radyodan duyurulması talimatını verir. İstanbul Ekspres gazetesi de ikinci baskısını yaparak haberin tüm İstanbulda duyulmasını sağlar: “O gün Dolmabahçedeki maçtan çıktık, kapıda akşam gazeteleri vardı. Ekspres, büyük başlık atmıştı, Atamızın evi bomba ile hasara uğradı diye. Herkeste büyük bir infial doğdu. Fakat sonradan öğrendik ki,</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
Atatürkün evine bombayı koyan MİTmiş.” (72 yaşındaki emekli bankacı H.Ö., Tarihe Bin Canlı Tanık)</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
Kıbrıs sorunuyla ilgilenen dernekler bu haberi kısa sürede duyar ve misillemeye yönelik açıklamalar yaparlar. Tepki sokağa dökülmeye hazırdır ve aynı gün, akşamüstü derneklerin örgütlediği büyük bir grup Taksime yürüyüşe geçer. İlerleyen saatlerde Ya Taksim, ya ölüm, Kıbrıs Türktür, Türk kalacaktır sloganları ile yürüyen gruplar ilk olarak Rum gazetelerinin bürolarına saldırır.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
“O akşam sinemadaydım, meğer ki gündüzden beri hazırlıklar varmış, Süreyya Sinemasındaydım, film oynarken durdurdular filmi, biri çıktı sahneye bir şeyler söyledi, Ne alakası var dedik, yine de aymadık, çıktık ki millet caddelerde!” (71 yaşındaki eczacı M.S., Tarihe Bin Canlı Tanık)</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
Ancak Müslüman ailelerin bir kısmı o gece olacaklardan haberdardır: “Haber geldi bize, bu gece bir şeyler olacak dediler, biz korktuk sanki bize olacakmış gibi. Manolun kurukahve dükkânını, Rum gazinolarını kırdılar. Rumların nesi varsa hepsini kırdılar. Yervant vardı, o Yahudiydi, onun mefruşat dükkânının camlarını kırdılar, yırttılar kumaşları; topları böyle arabaların arkalarına bağladılar, arabanın biri bu tarafa gitti biri şu tarafa, yırttılar onları.” (60 yaşındaki ev kadını M.Y., Akdeniz Sesleri)</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
<strong style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Korkmayın, biz buradayız</strong></div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
“Olaylar bizim burada, Büyükderede de başlayınca, gayrimüslim komşularımız tedirgin oldu, biz de onları evimize aldık. Babam kiliseye takıldı. Ama yine de arkadan girip yakmışlar kiliseyi. Sabaha kadar nöbet tuttuk. Başka yerlerden motorlarla gelenler oldu.” (84 yaşındaki müteahhit S.O., Akdeniz Sesleri)</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
“Büyükdereli gençlerin, bizlerin Rum arkadaşlarımız vardı. Ben o zaman kulüp başkanıydım, Rum çocukları çağırdım, Telaş etmeyin biz buradayız, size bir şey yaptırmayız dedim. Korktular, sindiler, dövecekler, parçalayacaklar, öldürecekler diye. Hiç unutmam Andon vardı, matbaacı. Apostol vardı sonra. Beyaz Parka doğru sahilden yürüyoruz beraberce, bu arada haberler geliyor, Beyoğlunu şöyle yıktılar, böyle parçaladılar. O sırada bir araba geldi, kırmızı vişneçürüğü renginde. Arkasından upuzun kumaş parçası, sürünüyor yerlerde. Tam parkın önünü dönerken, arabanın içinden, Ne duruyorsunuz lan Beyoğlunu yakıyorlar, Rumların yerlerini yıktılar, siz duruyorsunuz! dediler. Araba hızla gitti. Andona dedim ki, Sen merak etme, evine bıraktım onu. Kilisenin kapılarını kırmışlar, çok güzel ikonalar vardı, hep parçalamışlar, yerlere atmışlar.” (Emekli bankacı H.Ö.)</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
<strong style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Kiliseler de yağmalandı</strong></div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
Şehrin dört bir yanında, evler ve işyerleri yağmalanırken, kiliseler de ateşe verilir; hatta bazı gayrimüslim mezarlıkları parçalanır. Balıklı Rum Kilisesinin papazı öldürülür. Kiliselere girdiler, bidonların içine gaz doldurdular, kiliseleri yaktılar, Burası Rum kilisesi dediler. Samatyadaki kiliseye girmişler, orayı da tarumar etmişler. Sanmışlar ki, o da Rum kilisesi, kilise ya! Mahmutpaşayı berbat ettiler. Onlar sandılar ki bütün şeyler dükkânlar Rumdu, halbuki Ermeni de vardı orda. Genel olarak Ermeni kilisesine dokunmadılar, ne patrikhaneye dokundular, ne Kumkapıdaki kiliseye dokundular. Tertipti, tertip şöyle ki Aileye dokunma, mala dokun, aileye dokunmadılar. Geldiler, ne varsa yıktılar, radyoları aşağı attılar, buzdolaplarını aşağı attılar. Çapulcular, Rumların kadınlarının ellerinden, yüzüklerini, bileziklerini aldılar. Dışarıdan gelenler, Hangisi Ermeni evi, hangisi Rum evi? diye soruyorlardı. Bizim yanımızdaki ev Rumdu, onu tarumar ettiler.”</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
<strong style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Olaylar yağma ve talana dönüşür.</strong></div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
“Bizim köşedeki mezeciye, sütçü Argiri, saldırdılar. Bahariye Caddesi ve Altıyoldan aşağı kumaş dükkânları ve kuyumcular yağma edildi. Ben gözümle gördüm kaşarpeyniri imalathaneleri vardı, kaşarlar denize yuvarlanarak gitti. Kumaş yığınlarından, tramvaylar çalışamadı.” (67 yaşındaki şoför A.İ.T., Akdeniz Sesleri)</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
Yüksek rütbeli bir Türk bürokratın itirafı: Atatürkün evi, 6-7 Eylül Olaylarında bir gerekçe olarak kullanılmak amacıyla bombalandı. İngiliz ve Alman kaynaklarına göre olayların tertiplenmesinde devlet ve hükümet yetkililerinin de payı vardı</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
6-7 Eylül Olaylarından bir ay evvel Kıbrıs Türktür Cemiyetinin (KTC) faaliyetleri artar; Hikmet Bil ve Kamil Önal, Londra, Kıbrıs ve İstanbul arasında mekik dokur. Ağustos 1955 ortasında üç şubesi olan derneğe, 6 Eylüle kadar 10 yeni şube eklenir. Bunların birçoğunun Demokrat Partinin ocak bucak örgütleri tarafından kurulmuş olması dikkat çekicidir.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
4 Eylül 1955 günü Hikmet Bil öğrencilere verdiği bir direktifle Taksim Meydanında Rumca gazeteleri yaktırır. Kamil Önal ise aynı gün, üzerinde Kıbrıs Türktür yazılı tam 20 bin plakatı bastırtıp öğrencilere dağıttırır. Olaylardan bir gün evvel Menderes, Bil ile görüşüp Londradaki Kıbrıs konulu konferansa katılmış olan Zorludan bir şifreli telgraf aldığını ve bu telgrafta Zorlu, Türkiyeden tepki beklediğini, Londrada zapt edilemeyen bir Türk kamuoyundan bahsedilmesini istediğini anlatır.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
Bu bilgi aynı gün Bil tarafından KTC şubelerine iletilir. 7 Eylül 1955 günü KTCnin tüm idari meclis üyeleri tutuklanır ve dernek kapatılır. Tutuklananlar arasında sendikalı işçi, öğrenci ve DP üyesi çoktur. İşçi sayısının fazlalığı, sendika başkanlarının KTC üyelikleriyle</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
açıklanabilir. Tutuklamalar sonucu 34 sendika kapanır. Olaylardan evvel işçiler, sendika başkanları tarafından mobilize edilmiş, sendikaların yardımıyla taş, balta, gibi araçlar temin edilmiş, Tekstil İşçileri Sendikası tarafından bayraklar dikilmiştir. Şoförler Cemiyeti ve Motorlu Taşıt İşçileri Sendikasının üyeleri sayesinde ise saldırganları şehrin tüm noktalarına taşıyan araçların koordinasyonu sağlanmıştır.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
Tutuklananların büyük bir kısmı aynı zamanda Demokrat Parti üyesidir. Partinin Kızıltoprak şubesi üyelerinden, Fenerbahçedeki saldırgan grubunun önderi Serafim Sağlamel, elinde gayrimüslimlerin adres listeleriyle tutuklanır. 6 Eylül 1955 günü Demokrat Parti</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
üyeleri merkezden, İstiklal Caddesinde ufak çapta bir nümayiş düzenlenmesi ve birkaç dükkânın camının kırılması yönünde bir direktif almıştır. Tahribatın bu kadar büyük olması bazı parti üyelerini şaşırtmışa benzer.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
Öğrenci ve gençlik örgütleri ise 6 Eylül öğleden sonra yapılan mitinglerde halkı kışkırtmak için kullanılır. Hem Milli Emniyet/Amele Hizmetleri (MAH) hem de Demokrat Parti ile yakın ilişkide bulunan Mürşit Yolgeçen adlı bir üniversiteli mitinglerde önemli bir rol oynamıştır. Yolgeçen, birkaç gün önce Üniversiteler İstanbul Talebe Cemiyeti adında, sadece beş üyesi olan bir dernek kurup, olayların başladığı saatlerde Beyoğlunda kendini bu derneğin başkanı olarak tanıtır ve Atatürkün evinin patlama haberini duyurur.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
KTC ve gençlik örgütleri üyeleri hapishanede Emniyet Başmüfettişliğinin aralarına soktuğu bir ajana, bu olayların organizasyonu için hükümet ve devletin bazı resmi makamlarından para ve direktif aldıklarını ve serbest bırakılmadıkları takdirde bu durumu açıklayacaklarını itiraf ederler. Bu arada, kaldıkları hapishanenin koşulları oldukça elverişlidir. İstihbarat mensubu Kamil Önal hapishanedeyken KTC bürosunda bulunan ve istihbarata ait bir dosyayı öğrencilere yaktırır. Aralık 1955te, KTC idare heyetlerine üye 87 kişi serbest bırakılır ve 12 Şubat 1956da 17 kişiye dava açılır.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<strong style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Tek suçları, gazete yakmak</strong></div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
Mahkemenin iddianamesi KTC üyelerini sadece olaylardan evvel Taksim Meydanında öğrencilere yaktırılan Rumca gazetelerden dolayı suçlamaya yöneliktir; 6-7 Eylül Olaylarındaki teşvik ve destekleri göz ardı edilir. Mahkemeye bu olaylarda Demokrat Parti üyeleri ile MAH, öğrenci-gençlik dernekleri, sendikalar ve KTCnin işbirliğine işaret eden, 1. Şube tarafından hazırlanmış bir fezleke intikal eder. Fakat Emniyet Umum Müdürü Kemal Aygün, Kominformun bu olaylarla ilgisinin açıklanmadığı gerekçesiyle MAH mensubu general Şevki Mutlugilden yeni bir fezleke ister. Bu fezlekeye göre 6-7 Eylül Olayları, Kominform ve Komintern tarafından NATOya sabotaj amacıyla düzenlenmiştir. Sunulan kanıtlar, Türkiye Komünist Partisi broşürleri ile Nâzım Hikmetin Kıbrıs işçilerine emperyalist güçlere başkaldırma çağrısı yapan iki mektubudur. Mahkeme sadece bu ikinci fezlekeye dayanarak KTC ve gençlik derneği üyelerini yargılar.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
İddianamede Kemal Önalın Lübnanda MAH için çalışırken Komintern çevreleriyle ilişkiye girdiği ve 6-7 Eylül Olaylarının organizasyonunda bu ilişkilerinden yararlandığı öne sürülür. Mahkemeye ve MAHtan gelen</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
ikinci rapora göre Önal, KTCdeki faaliyetleri sırasında ise artık MAH mensubu değildir. Bu argüman ile olayların organizasyonunda MAHın iştiraki imkânsız kılınmış olur. Oysa Selanikte Atatürkün evinin bahçesine konulan ve olayları başlatmak için gerekçe olarak kullanılan bombadan bile MAH sorumludur. Yüksek rütbeli bir Türk bürokrat, bir ABD Büyükelçiliği üyesine bu patlamanın 6-7 Eylül Olaylarında bir gerekçe olarak kullanmak için gerçekleştirildiğini itiraf eder. 12 Ocak 1957de tüm suçlular İstanbul 1. Ceza Mahkemesi kararıyla kanıt yetersizliğinden beraat eder.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
Özellikle İngiliz ve Alman kaynaklarına göre, 6-7 Eylül Olaylarının organizasyonuna iştirak edenler arasında Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Menderes, İçişleri Bakanı Namık Gedik, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve İstanbul Valisi Gökay ile İzmir Valisi Kemal Hadımlı vardır. Emniyet Başmüfettişliğinin bir raporuna göre, hükümet Yunanistana baskı yapmak için küçük çapta bir olay planlamış, ama olaylar çok genişleyince suç komünistlere atılmıştır. 1960 darbesinden sonra kurulan Yassıada Mahkemesinde, adı geçen hükümet üyeleri 6-7 Eylül Olaylarından dolayı da suçlanır. Her iki mahkemede (İstanbul ve Yassıada) olayların Demokrat Parti üyeleri ile MAH, öğrenci/gençlik dernekleri, sendikalar ve KTCnin işbirliğiyle gerçekleştirdiğine dair delil bulunmasına karşın, iki davada da bu durum değerlendirilmez. İstanbul mahkemeleri (1955-1957) devletin olaylarla suçlanmaması için, önde gelen hükümet üyelerinin, DP parti üyelerinin ve MAHın failliğini göz ardı eder. KTCye açılan dava, cemiyetin önderlerinin mahkûmiyeti durumunda hükümetin olaylardaki sorumluluğunun ortaya çıkarılacağı tehditleriyle beraatla sonuçlanır.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<strong style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Yassıadadaki davanın amacı</strong></div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
Yassıadadaki davanın amacı ise bu olaylarla ilgili olarak sadece Demokrat Partiyi suçlamaktır; zira KTC, MAH, öğrenci dernekleri ve sendikaların suçsuzluğunun İstanbul mahkemeleri tarafından ispatlandığı kabul edilmiştir. Suçlanan hükümet üyelerinin avukatlarının Yassıadada o dönemin MAH mensuplarının tanık olarak dinlenmesi talepleri reddedilir.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
Dönemin istihbaratı henüz askeriyeye bağlı bir birim olduğundan, MAHı suçlamak, aynı zamanda 27 Mayıs 1960tan beri yönetimi elinde tutan askeri rejimi sorumlu tutmak anlamına gelecektir. Sonuçta İstanbul ve Yassıada davalarının amacı 6-7 Eylül Olaylarına açıklık getirmek değil, sadece dönemin politik tercihlerini savunmak ve meşrulaştırmaktır.<br />
<strong style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="font-size: x-small;">Tanıklar anlatıyor: Talan bitti, sıkıyönetim geldi</span></strong></div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
Anneannem ağlıyordu, Aman evladım kimsenin malına dokunma, bunlar bizim komşularımız diyerek… Derikli Ustanın meyhanesine ilk baltayı, her akşam orada veresiye içki içen zabıta vurdu…</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
Saatler ilerler, ancak semtlere dağılmış olan kalabalığın öfkesi dinmez. İstanbul en uzun gecelerinden birini yaşamaktadır. “Rum çocukları evlerine bıraktım, eve geldim. Caminin karşısındaydı evimiz. Anneannem kapının önünde taşın üzerine oturmuş, titriyor ve ağlıyordu. Beni görünce Aman evladım, kimsenin malına dokunma, bunlar bizim sittin senelik komşularımız diyerek ağladı. Bir şey oldu, bir süre sonra Rumlardan kalma bir tabak getirdiler eve, anneannem tepki gösterdi, Eve sokulmaz bunlar, tarumar oluruz dedi. Son dakikaya kadar burada, Büyükderede iskelenin içinde Anastas ve Niko vardı, pastacı, dükkânının yıkılmaması için sonuna kadar direttik. Fakat öyle bir güruh geldi ki, üf, gözü dönmüş, parçaladılar dükkânları…” (72 yaşındaki emekli bankacı H.Ö., Tarihe Bin Canlı Tanık)</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
Aynı gün bir başka ilde, İzmirde de şiddet olayları yaşanır. Saat 24.00te İstanbulda ve İzmirde sıkıyönetim ilan edilir, sokağa çıkmak yasaklanır. Emniyet müdahalede gecikmiştir:</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
“Polis istese mani olamaz mı, yahut asker, olurdu. Modada, karşıda, meyhane vardı Derikli Ustanın, demir kepenkli, orada her akşam veresiye içen bir belediye zabıta memuru vardı, kepenge ilk baltayı o vurdu. Bizim evin altında Aksiyotis vardı, düzgün, emeğiyle geçinen, vasat ama medeni kimselerdi, ter ve korku içindeki hallerini hatırlıyorum. Feci bir şeydi, 5-10 gün kulağımdan şangırtı sesleri gitmedi.” (71 yaşındaki eczacı M.Z., Akdeniz Sesleri)</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
“Pastane Stasuliyi kırdıklarında, bir bekçi vardı, Hadi çocuklar tamam, tamam diyordu. Bir akrabam da Çengelköyde dedi ki, bir gece içinde polisi, bekçisi hepsi değişmiş.” (68 yaşındaki emekli öğretmen E.P., Akdeniz Sesleri)</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
Akşam saatlerinde Ankaraya doğru yola çıkan trene ulaşan dehşet haberleri, Bayar ve Menderesin İstanbula dönmesine yol açar. Bakanlar Kurulu, sıkıyönetim kararı alır. Bu arada Londra Konferansındaki Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorluya olaylarla ilgili bilgi verilir.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
“Ordu gelince çil yavrusu gibi dağıldılar, kimse kalmadı. Bu olaylardan sonra aradan zengin olanlar oldu. Ama sonunda tonganın altına Menderes gitti, o ayrı.” (78 yaşındaki emekli öğretmen O.D., Tarihe Bin Canlı Tanık)</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
“En çok İstiklal Caddesine zarar verildi. Günlerce o çöpler durdu. Temizlenemedi İstanbul. Hadiselerden sonra 3-4 gün sokağa hiç kimseyi çıkarmadılar. Yüksekkaldırıma indiğim zaman, bir de ne göreyim, o güzelim vitrin camları aşağıda, piyanolar, orglar, kontrbaslar, saksofonlar yerlerde, parça parça. Ve dükkânın kepenkleri kazmalar, küreklerle parçalanmış. Ve içeri girdiğiniz zaman, baktım birisinin elinde süpürge, böyle süpürüyor dükkânın içini, mal sahibiymiş, Geçmiş olsun dedim. Sağ olun dedi, Şu dükkânın haline bakın diye ağlıyordu adam.” (76 yaşındaki kunduracı S.B., Tarihe Bin Canlı Tanık)</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
“İnanır mısınız, 5-6 ay Beyoğluna çıkamadım, o manzarayı görmemek için. Derler ki, bir ay, bir buçuk ay, tabii peynirler, yağlar dökülmüşler, onların o kokuları çıkmamış Beyoğlundan.” (Emekli bankacı H.Ö.)</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
<strong style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Yaraları yine komşular sardı</strong></div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
Günün ilk ışıklarıyla ortaya çıkan dehşetin yaralarını yine komşular sarar: “Birçok Müslüman Türk komşumuz vardı, bize geçmiş olsun demeye geldiler. Ama bazıları da gece köşeye çıktı, Var olun çocuklar, var olun diye destek verdi ve tabii artık onlar bize selam veremiyorlardı. O günden sonra içimize korku girdi. Bu olayları yapanlar bilmediler ki, düşünmediler ki, bu zarar memleketin zararı. Evet, Rumundu, bilmem neydi, ama burada yaşıyordu, para, devletin parasıydı.” (E.P.)</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
İki günün sonunda pek çok insan tutuklanır. 10 Eylül 1955 günü dönemin İçişleri Bakanı istifa eder. Kıbrıs Türktür Derneği kapatılır. 12 Eylül günü Meclise taşınan olaylarda DP iktidarı komünistleri suçlar, aralarında Kemal Tahir ve Aziz Nesinin bulunduğu insanlar tutuklanır, ancak 1956da aklanırlar.</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
“Ben hep diyorum, Türkiyenin ekonomisi, 6-7 Eylülden sonra bozuldu. Çünkü devlet (zararlara karşılık) para ödedi. Ondan sonra Türkiye çöktü. Türkiyenin ekonomisini tutuyordu onlar. Taksimde tek dükkân kalmadı. Eskiden parası olmayanlar zengin oldu.” (70 yaşındaki ev kadını K.A., Tarihe Bin Canlı Tanık)</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
“Çıkıyorduk, her yerde yazılı, Vatandaş Türkçe konuş. Rumca konuşamazsın, gâvursun. 56da, Angelos karısını aldı, İtalyaya kaçtı. Biz kaldık. Biz gitmek istemiyorduk İstanbuldan tabii. her sabah, adamın biri geliyordu köşede Lulayı kolluyordu, bekliyordu. Sokağa çıkamıyorduk. Ondan sonra, 64te, yavaş yavaş hepsi gittiler, yani Rum kalmamaya başladı İstanbulda. Artık yaşanmazdı burada.” (74 yaşındaki ev kadını F.S., Tarihe Bin Canlı Tanık)</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
“Biz bu 55teki olayları unuttuk, çoğumuz. Ve gittiler diyorlar, bazı Rumlar da diyor bunu. Yoo, o zamandan sonra biz gitmedik. 50 aile gitmiştir belki, 56larda, 57lerdeki hadiselerden sonra. 63te Kıbrıs çok alevlendi. Ya Taksim, ya ölüm her tarafta megafonlar, mikrofonlar, sinir harbiydi bizim için, doğruya doğru. O zaman, işte, hayatımız zordu. Rum olduğumuzu söylemeye çekiniyorduk. Mesela diyorduk ki çocuklara, Sesli Rumca konuşmayın, Konuşacaksanız sessiz konuşun. Çünkü hemen görüyordunuz, yüz ifadesi değişiyordu insanların. Bu benim vatanım. Ben burada doğdum, burada yaşadım, anam, babam, böyle. Ben nasıl gideyim, Amerikaya giden Rumlardan değilim, biz göçmen değiliz bir defa. Ben burasını seviyorum, Yunanistanı da. Ama burası da benim vatanım. Sonradan göç başladı ya, 63ten sonra, 64te. Hiç gitmeye niyetimiz yoktu. Diyordu ki eşim Eğer mecbur kalırsak, sonuncusu olayım, buradan gidişimle!” (E.P.)</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
<strong style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Arka bahçede yanan perde</strong></div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px 0px 0px 30px; vertical-align: baseline;">
“Biz uyuyorduk, aşağıda Erzurumlu kiracılarımız vardı. Onlar duymuşlar, geldi kapıları vurdu, Kalkın dünya yıkılıyor, siz daha yatıyorsunuz diyerekten. Bir kalktık, hakikaten dünya yıkılıyor, o, ben, ablam, birkaç kişi toplandık, sokağa çıktık. Felaket. Arabaların arkasına (kumaş) topları takıyorlar, toplar, dört tane takıyor, dört parça arabalar sürüklüyor topları. Çikolatadan geçemiyorsun, yerlerde şekerler çürüyor, basıyor millet. Osmanbeye doğru gittik. O kristaller, saatler, pastalar, çikolatalar… Osmanbey yıkılıyor, bütün millet orada. Nişantaşına döneceğiz, bizim mahallenin delikanlıları, o zamanlar, bir mağaza, Dede mağazası, kırıyorlarmış orda, böyle bir top çocuk tulumu geldi kucağıma. Ablam dedi, Bunların malı bize yaramaz, ver sen bunu aldı paramparça etti kumaşları. Bir tek pembe şapka kalmış elimde, vermedim onu sakladım. Oradan Nişantaşına gittik, çok fettandı, bu benim büyüğüm ablam. Bir top perde gelmiş onun kucağına, nasıl biliyor musunuz, bütün sim, altın gibi bir perde, oradaki apartmanlardan, nerden kırmışlarsa. Eve getirdi perdeyi, bu sefer bir komşumuz, Böyle bir perde sizde yok, ya sizi karakola götürürlerse. Başladı mı ablam dövünmeye, Biz napacağız, bunu. Hadi bakalım, kovanın içine sokar perdeyi, bir de kibrit çakar, yak Allah yak, haftalarca o per- de yandı. O komşunun yüzüne yaktık, ama dünya hakikaten kırıldı, çok berbattı, yani çıkılmıyordu, Osmanbeye, Nişantaşına.” (80 yaşındaki işçi N.Ç., Tarihe Bin Canlı Tanık)</div>
<div style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin-bottom: 1.25rem; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<em style="border: 0px; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">(Tuğba Çameli ile Akdeniz Sesleri ve Tarihe Bin Canlı Tanık Projeleri ekibince hazırlanmıştır. Toplumsal Tarih Dergisi Eylül Sayısı)</em></div>
</div>
</article></div>
</div>
</div>
</div>
DEMOKRATLAR KULÜBÜ DERNEĞİhttp://www.blogger.com/profile/14236241905500351712noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4628939149320771055.post-46462258602513957512014-05-19T15:06:00.002-07:002014-05-19T15:06:25.996-07:00Yassıada Cinayetleri, Taha Akyol<div class="post-body entry-content" id="post-body-7248525008701815230" itemprop="description articleBody" style="background-color: white; line-height: 1.4; position: relative; width: 648px;">
<div class="MsoNormal" style="font-weight: bold; text-align: center;">
<b><span style="color: #660000; font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-large;">Yassıada Cinayetleri</span><span style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;"><o:p></o:p></span></b><br /><div class="separator" style="clear: both; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbVIg-V4OerUBpiVyElQtpW9zEabM0Xd92xPrXDdI7tphdGzBPFt-rlgddtPBlE-6mNqYAclzpoMnqi7mssA5ltBDtJ-eT36-1xl4AwW5FnQv5i3Nq9eoVycuFmGpjltXWY8CDFFeXHhq_/s1600/DP+1+%C4%B0LK+YARGILANAN+GENEL+KURMAY+BA%C5%9EKANI.jpg" imageanchor="1" style="color: #771100; margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-decoration: none;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbVIg-V4OerUBpiVyElQtpW9zEabM0Xd92xPrXDdI7tphdGzBPFt-rlgddtPBlE-6mNqYAclzpoMnqi7mssA5ltBDtJ-eT36-1xl4AwW5FnQv5i3Nq9eoVycuFmGpjltXWY8CDFFeXHhq_/s1600/DP+1+%C4%B0LK+YARGILANAN+GENEL+KURMAY+BA%C5%9EKANI.jpg" style="border: none; position: relative;" /></a></div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-weight: bold; text-align: right;">
<b><span style="color: blue; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="font-size: large;">Taha Akyol</span></span><span style="font-size: 15px;"><o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-weight: bold;">
<span style="font-size: 15px;">Kültür ve Turizm Bakanı </span><a href="http://www.milliyet.com.tr/index/Ertu%C4%9Frul~G%C3%BCnay/default.htm" style="color: #771100; font-size: 15px; text-decoration: none;" target="_blank">Ertuğrul Günay</a><span style="font-size: 15px;">’ı telefonla kutladım, kamuoyu önünde de açıkça kutluyorum; “Yassıada Demokrasi Müzesi” projesi için...</span><br /><span style="font-size: 15px;">Daha önce bu köşede birkaç defa yazdığımız dileğimi, Günay’a da ilettim:</span><br /><span style="font-size: 15px;">- </span><a href="http://www.milliyet.com.tr/index/Adnan~Menderes/default.htm" style="color: #771100; font-size: 15px; text-decoration: none;" target="_blank">Adnan Menderes</a><span style="font-size: 15px;">’in sekiz ciltlik konuşmalarını, üzerinde akademik bir çalışma yaparak yeniden yayımlamak...</span><br /><span style="font-size: 15px;">Bu konuşmalar yirmi yıl önce Demokratlar Kulübü tarafından yayımlandı. O günün tekniğiyle yapılmış bir baskı... İndeksi yok, açıklayıcı notları yok... Üstelik çoktan tükendi.</span><br /><span style="font-size: 15px;">‘Akademik edisyon’ niteliğinde yeni baskısının yaptırılması fikrini Sayın Günay çok olumlu buldu, fakat haklı bir tereddüdü var:</span><br /><span style="font-size: 15px;">- Nihayet siyasi bir liderin konuşmalarını bizim yayımlamamız doğru olur mu, bakmam lazım. Ama belge yayını, akademik araştırma, müzenin çeşitli materyallerle zenginleştirilmesi gibi çalışmaları muhakkak yapacağız.</span><br /><b><span style="color: red; font-size: large;">Meclis yayımlasın</span></b><br /><span style="font-size: 15px;">Bu durumda, aynı dileğimi </span><a href="http://www.milliyet.com.tr/index/TBMM/default.htm" style="color: #771100; font-size: 15px; text-decoration: none;" target="_blank">TBMM</a><span style="font-size: 15px;"> Başkanı Sayın </span><a href="http://www.milliyet.com.tr/index/Cemil~%C3%87i%C3%A7ek/default.htm" style="color: #771100; font-size: 15px; text-decoration: none;" target="_blank">Cemil Çiçek</a><span style="font-size: 15px;">’e iletiyorum. Nitekim </span><a href="http://www.milliyet.com.tr/index/%C4%B0smet~%C4%B0n%C3%B6n%C3%BC/default.htm" style="color: #771100; font-size: 15px; text-decoration: none;" target="_blank">İsmet İnönü</a><span style="font-size: 15px;">’nün konuşmalarını TBMM Kültür Sanat ve Yayın Kurulu 1993 yılında üç büyük cilt halinde yayımladı; muhalefet lideri olarak yaptığı konuşmalar dâhil... Çok da iyi oldu.</span><br /><span style="font-size: 15px;">Üstelik, Menderes artık bir parti lideri değildir; milli iradenin üstünlüğünün simgesidir...</span><br /><span style="font-size: 15px;">Darbelere karşı olmanın simgesidir...</span><br /><span style="font-size: 15px;">Yassıada’daki idamların, daha doğrusu “siyaseten katl” cinayetinin bu sene 60. yıl dönümüdür. Menderes’in bütün konuşmalarını yayımlamak ‘zamanın ruhu’na da TBMM’nin işlevine de yakışır.</span><br /><span style="font-size: 15px;">İnönü’nün TBMM tarafından 1993’te yayımlanan konuşmalarının önsözünü </span><a href="http://www.milliyet.com.tr/index/H%C3%BCsamettin~Cindoruk/default.htm" style="color: #771100; font-size: 15px; text-decoration: none;" target="_blank">Hüsamettin Cindoruk</a><span style="font-size: 15px;"> yazmıştı, iyi de etmişti...</span><br /><span style="font-size: 15px;">“Menderes’in Bütün Konuşmaları”nı da TBMM yayımlamalı, önsözünü Cemil Çiçek yazmalıdır.</span><br /><span style="font-size: 15px;">Metinleri yayına hazırlamak için gereken akademik çalışmayı </span><a href="http://www.milliyet.com.tr/index/Adnan~Menderes~%C3%9Cniversitesi/default.htm" style="color: #771100; font-size: 15px; text-decoration: none;" target="_blank">Adnan Menderes Üniversitesi</a><span style="font-size: 15px;">’ndeki akademisyenler yapabilir; çok da anlamlı olur.</span><br /><b><span style="color: red; font-size: large;">Hukukun düşkünlüğü</span></b><span style="font-size: 15px;">Bu meseleyi böylesine önemseyişimin tek sebebi, siyasi görüşlerim değildir. Daha önemlisi, “Yassıada yargılamaları”nın korkunç bir hukuk cinayeti olmasıdır.</span><br /><span style="font-size: 15px;">‘Devrim’ adına hukukun en temel kuralları olan “tabii hâkim” ve “geçmişe yürüyen ceza kanunu çıkarılamaz” ilkeleri çiğnenmiştir! Avukatlar tutuklanmış, savunmalar kısıtlanmış, belgeler tahrif edilmiştir!</span><br /><span style="font-size: 15px;">Demokrasi dönemimizde yargının yaptığı hiçbir hukuk ihlali, bu boyutlarda olmamıştır.</span><br /><a href="http://www.milliyet.com.tr/index/Fransa/default.htm" style="color: #771100; font-size: 15px; text-decoration: none;" target="_blank">Fransa</a><span style="font-size: 15px;">’da Binbaşı Dreyfüs’ün siyasi husumetle mahkûm edilmesine yazar Emile Zola isyan bayrağını açmış, çığ gibi büyüyen adalet mücadelesi sonunda Dreyfüs beraat ettirilmişti.</span><br /><span style="font-size: 15px;">Bu, Fransa’da ‘devrimin hizmetindeki yargı’ geleneğinden, hukukun üstünlüğüne geçişin en büyük virajı olmuştu...</span><br /><span style="font-size: 15px;">Celal Bayar’ın </span><a href="http://www.milliyet.com.tr/index/Kayseri/default.htm" style="color: #771100; font-size: 15px; text-decoration: none;" target="_blank">Kayseri</a><span style="font-size: 15px;"> Günlüğü ’nde yazdığı gibi, Yassıada’da yüzlerce Dreyfüs faciası icra edildiği halde bizde bir tane Zola çıkmamıştı! Aksine bu hukuk cinayetlerinin altında “hukuk profesörleri” nin ve “</span><a href="http://www.milliyet.com.tr/index/yarg%C4%B1tay/default.htm" style="color: #771100; font-size: 15px; text-decoration: none;" target="_blank">Yargıtay</a><span style="font-size: 15px;"> yargıçları” nın imzaları vardı! Aydınlar da alkışlamışlardı!</span><br /><span style="font-size: 15px;">Şimdi idamların 60. yıl dönümünde, </span><a href="http://www.milliyet.com.tr/index/T%C3%BCrkiye/default.htm" style="color: #771100; font-size: 15px; text-decoration: none;" target="_blank">Türkiye</a><span style="font-size: 15px;">’de Zola’ların artık mevcut bulunduğunu göstermenin zamanı çoktan gelmiştir.</span><br /><span style="font-size: 15px;">Menderes’in konuşmaları yayımlanmalı... Yassıada Müzesi açılmalı... Altmış yıldır üç maymunu oynayan Hukuk Fakülteleri Yassıada yargılamalarını akademik araştırma konusu yapmalıdır...</span><br /><span style="font-size: 15px;">Düzeltme notu: TBMM elbette 23 Nisan 1920’de açıldı, dünkü yazımdaki “1923” kaydı, düzeltmeyi gerektirmeyecek kadar açık bir ‘sehiv’dir.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-weight: bold;">
<span style="color: red; font-size: large;">Demokrat Parti iktidarı</span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-weight: bold;">
<span style="font-size: 15px;">Bazı dönemler vardır ki asla unutulmamalıdır. Kanaatimce, bu dönemlerin birincisi İstiklâl Savaşı’nın hangi şartlar altında ve nasıl zorlu bir mücadele sonunda kazanıldığı; ikincisi ise, 14 Mayıs 1950’de Demokrat Parti’nin iktidara gelişidir. Demokrat Parti’nin iktidara gelişi basit bir olay değildir. Gerçek manada halkın iktidarı ele alışıdır. Statükonun parçalanmasıdır. Kalkınmanın ateşlenmesidir. Demokrat Parti iktidarına yalnız bu zaviyelerden bakmamak gerekmektedir. Türkiye’de, Türkiye’yi kendilerinden ibaret sayan kesimlerin, halk iktidarı karşısında hazımsızlıkları ve bu hazımsızlıkları sonunda iktidarın gaspının Türk halkında açtığı yarayı da iyi bilmek gerekmektedir. 14 Mayıs 1950… Halk iktidarının başlangıç tarihi… Aradan 50 yıl geçti. Demokrat Parti’nin 10 yıllık iktidarı döneminde üç seçim yaşandı, dördüncü seçime gidilemeden 27 Mayıs 1960’ta darbe oldu. Ankara’da bir Demokratlar Kulübü vardır. Eski Demokrat Partililer bu kulüpte toplanmışlardır. Demokrat Parti’nin 75 milletvekili hâlen hayattadır. Bu milletvekillerinden bazılarıyla kulüpte görüştüm. Demokrat Parti’nin kuruluşu ve iktidar dönemiyle ilgili özel bilgiler aldım; hiç yayınlanmamış fotoğraflar temin ettim. Burada çalışmamı kolaylaştıran eski DP milletvekillerine, Demokratlar Kulübü Başkanı Hüseyin Agun, şahsıma güven duyarak özel fotoğrafları bana verme lütfunda bulunan Özer Kenan Yılmaz, Sami Soylu, Halis Tokdemir ve Osman Alihocagil beyefendilere; ayrıca, incelediğim dönemle ilgili çalışmalarını ve kaynakları gönderen siyaset ilminin genç temsilcilerinden Dr. Esat Öz; çalışmamda kolaylık sağlayan gazetemizin Ankara bürosundan İstihbarat Şefi Akif Bülbül ve foto muhabiri Ahmet Büyük arkadaşlarıma teşekkür etmek istiyorum.</span><br /><span style="color: red; font-size: large;">Dr. Arslan Tekin</span><br /><span style="font-size: 15px;">Demokrasinin milâdı Türkiye’de demokrasinin milâdı, 14 Mayıs 1950 tarihi kabul edilmiştir. Bu tarihte tek partinin iktidarına son verilmiştir. Beş yıllık muhalefet partisi Demokrat Parti iktidarı ele almıştır. 21 Temmuz 1946 yılında milletvekili seçimleri yapılmış ve Demokrat Parti de 62 milletvekili ile Meclis’e girmiştir. Artık Meclis’te iktidar partisi üzerinde kontrol kuracak, çalışmaları takip edecek bir parti mevcuttur. “Ben yaptım, oldu” denemeyecektir. CHP iktidarı sık sık tenkit edilecektir. Buna CHP’lilerin alışması gerekmektedir ama mesele böyle tezahür etmiyor.</span><br /><span style="font-size: 15px;">“Aristidis Kompleksi” Şevket Süreyya Aydemir, “Menderes’in Dramı”nda, CHP’nin seçimleri kaybedişi üzerine yorum yaparken “Aristidis Kompleksi” başlığı ile şu hadiseyi anlatır: “Aristidis kompleksi nedir? Aristidis, zamanımızdan 2 bin 500 yıl kadar önce Atina’da itibarlı bir hâkimdi. Her seçimde o seçiliyordu. Aleyhinde kimse bir şey söylemiyordu. Çünkü kusursuz bir insandı. Bu yıllar boyu böyle devam ediyordu. Gene bir seçim günü ve Aristidis seçim alanına girerken, bir köylü, elinde bir midye kabuğuyla Aristidis’e yaklaştı. Bunun içine usule göre, seçilecek birinin adını yazmasını rica etti. Aristidis’i tanımıyordu. Aristidis sordu: </span><span style="color: red; font-size: large;">– Kimin adını yazayım?</span><br /><span style="font-size: 15px;">- Aristidis’i yazma da kimi yazarsan yaz! – Niçin? Aristidis’in büyük suçları mı var? – Hayır ama artık bıktık! Hep Aristidis! Artık bu değişmeli!.. Evet, Halk Partisi iktidarı da artık yorgundu. Halkın çoğunluğunda iktidara karşı bir bıkkınlık, memleketin havasında, artık bir rüzgâr gibi esiyordu…” * Sadece bıkkınlık değildi. Hep CHP’nin adının yazılması, insanları bizar etmesi yanında, halk yoksuldu. Ekmeği yoktu, işi yoktu… Giyimi yoktu… Cenazeyi kaldıracak imam bulmak artık bir meseleydi. Çünkü dinî okullar olmadığı için, dinî vazifeleri yerine getirecek insan yetişmiyordu.</span><br /><span style="font-size: 15px;">Önceki partiler Cumhuriyet ilân edildikten sonra, bir parti etrafında toplanılması fikri doğdu. Mustafa Kemal, 1923’te Cumhuriyet Halk Fırkası’nı kurdu. Ardından Kâzım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Cafer Tayyar gibi Mustafa Kemal’in eski silâh arkadaşları Ekim 1924’te “Cumhuriyetçi Terakkiperver Fırka”yı kurarak sert bir muhalefete giriştiler. Ancak, Mustafa Kemal’in direktifi ile o zaman Başvekil olan İsmet İnönü bir kararname çıkararak, “halkın dinî duygularını istismar ettiği” iddiasıyla yeni partiyi kapattırdı. Yeni partinin ömrü birkaç ay sürmüştü. 1930’da ikinci bir parti kurma teşebbüsü daha olmuştur. “Serbest Fırka” adıyla faaliyete geçen partinin kuruluşu hakkında Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil şunları yazmıştır:</span><br /><span style="font-size: 15px;">“Mustafa Kemal’in kanaatına göre, Türkiye’nin kalkınmasına ve modernleşmesine yalnız tek parti sistemi imkân verecekti. Yukarıda işaret ettiğimiz gibi (Mustafa Kemal, fikir ayrılıklarını ve faydasız çekişmeleri ortadan kaldırmak için, bütün bir milleti yeni bir partinin kadrosunda birleştirmek istedi), her şekilde meşru bir muhalefetin yok edilmesi işte bu düşünceden çıkıyordu. Bununla beraber halk kitlelerinin göstereceği reaksiyonu kesinlikle bilmek isteyen Devlet Reisi, 1930’da ince bir manevra yapmağa karar verdi: Silâh arkadaşı ve sırdaşı Fethi Okyar’ın tavassutu ve teminatı ile ‘Serbest Fırka’ adında bir muhalefet partisi kurulacak idi.” (27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri, Çev. M. Ali Sevük-İ. Hakkı Akın, 1966, s. 34.) “Sözde muhalefet partisi” halktan büyük destek gördü. İstanbul, İzmir, Samsun gibi şehirlerde büyük mitingler tertip edildi. Yeni parti çığ gibi büyüyünce, kapatılma yoluna gidildi.</span><br /><span style="font-size: 15px;">Kökten DP’liyiz 1916 doğumlu Hidayet Sinanoğlu, 1954-1960 arası İçel Milletvekili olarak görev yaptı. 2.5 yıl Yassıada ve Kayseri’de hapis yatan Sinanoğlu, DP için şunları söylemişti:</span><br /><span style="font-size: 15px;">“Biz kökten Demokrat Partiliyiz. 1946’da Anamur’da DP’yi kurduk. İlçe ve il başkanlığı yaptık. Biz DP olarak iktidara geldiğimizde vatandaş 6 liralık yol parasını, 70 kuruşluk agnam vergisini ödeyemezdi. 1954’de milletvekili seçildikten sonra Erdemli’nin Torosların tepesindeki Çandar köyüne gittik. Kadınlar bir tarafa erkekler bir tarafa toplanmışlar bizi karşılıyorlar. Belki 10, belki 20 koyun kesecekler. Biz dedik: Ne lüzumu var… İçlerinden bir ihtiyar çıktı: – Ne diyorsun bey!… Halk Partisi zamanında agnam vergisi korkusundan bu dağların başına nöbetçi koyardık. Bizi onlardan kurtardınız.</span><br /><span style="font-size: 15px;">DP Mersin’e büyük hizmetler yaptı. Mersin limanı, rafineri, Anamur sulaması, Mersin silosu, Mersin-Antalya, Silifke-Mut-Karaman yolu bizim eserlerimizdir.”</span><br /><span style="font-size: 15px;">Demokrat Halk Partisi Genel Başkanı Özgen: 14 Mayıs’a herkes</span><br /><span style="font-size: 15px;">sahip çıkmalıdır. Demokrat Halk Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mahmut İhsan Özgen, 14 Mayıs’ın Türkiye’nin </span><a href="http://nedirhakkindabilgiler.kadinlaricin.net/makaleler/demokrasi-nedir.htm" style="color: #771100; font-size: 15px; text-decoration: none;" target="_blank" title="demokrasi">demokrasi</a><span style="font-size: 15px;"> hayatında çok önemli bir dönüm noktası olduğunu belirterek, “Türk demokrasisi yönünden, büyük bir demokratik mesafenin alındığı, özellikle halkın oyuna ve insana değer verildiği bir gündür” dedi. Özgen, yaptığı yazılı açıklamada şu görüşlere yer verdi:</span><br /><span style="font-size: 15px;">“14 Mayıs’ı, her türlü istismardan uzak şekilde, Türkiye’de milli iradenin ilk olarak kurulduğu, çok partili demokratik hayatın başladığı gün anlamında tüm siyasetçilerin kabul etmesi, Türkiye’de sadece halkoyuna ve aziz milletine gönülden güvenen gerçek aydınların varolduğunu gösterecektir. Bunu sadece bir partinin iktidara geçiş günü veya iktidarın el değiştirdiği bir gün olarak ifade eder ve bu şekilde algılanmaya devam ettirilirse; CHP’nin iktidardan düşürülüp, DP’nin iktidara gelişi şeklinde düşünülürse, bu dar görüş, günümüz Türkiye’sinde yine en büyük kısır çekişmelerin ve demokratik eksikliklerin devam ettiği günler içinde kaldığımızı gösterir. Bu açıdan dar düşünceli olmaktan kurtularak, her türlü istismardan uzak bir anlayışla geniş düşünmeye ve gerçek demokrasiye sahip çıkmalıyız.”</span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Yeni bir devir Mustafa Kemal Atatürk’ün 1938’de ölümünden sonra, İsmet İnönü, Cumhurbaşkanı seçildi. Demokrat Parti’nin 14 Mayıs’taki müthiş zaferini Demokrat Parti’nin mükemmelliğinde arayamayacağımız gibi, 27 Mayıs ihtilâline giden yolu da yine Demokrat Parti’nin hatalarında arayamayız. O dönemde, siyasî misyonu yüklenenlerin psikolojik yapısında ve sosyal bünyede aramak gerekir. Siyasî misyonun en başında gelen isimlerden biri İsmet İnönü’dür. Mizacını tanırsak sonraki siyasî gelişmelerin seyrini tayin etmek daha kolay olacaktır. Ünlü fikir adamı Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil, İsmet İnönü’nün psikolojisini ve siyasî anlayışını değerlendiriyor: “Çekildiği köşesinden devletin başına geçer geçmez İnönü’nün ilk hareketi, Bayar’ı ve Atatürk’ün yakın mesai arkadaşlarını bir kenara itmek oldu. Ünlü selefi gibi, parti ve devlet başkanlıklarını şahsında toplayan İnönü, çağdaşları Mussolini ve Hitler’in kurdukları diktatörlükler modelinde bir diktatörlük yolunu tuttu. Esasen, ötedenberi mevcut tek parti sistemi böyle bir teşebbüse müsaitti. Köylerde jandarmanın dipçiğine, şehirlerde ise polisin copuna dayanan bir terör rejimi kurulmuştu. Sinsi ve kinci tabiatlı, dar görüşlü olan İnönü’de, Atatürk’teki ihata kabiliyeti ve fevkalâde zekâ seyyaliyeti yoktu. CHP’nin altı prensibinden yalnız üçüne itibar etti. Devletçilik, Laiklik ve <a href="http://nedirhakkindabilgiler.kadinlaricin.net/makaleler/milliyetcilik-nedir.htm" style="color: #771100; text-decoration: none;" target="_blank" title="Milliyetçilik">Milliyetçilik</a>. (…) Ona göre, kuvvete başvurarak memleketi büyük bir kışla haline getirmek pahasına da olsa, hükûmetin otoritesini son haddine kadar artırmak lazımdı. (…) Laiklik prensibinin anlaşılışı ve tatbikatı kadar hiçbir şey, umumî efkârı İnönü’den ve onun her şeye hâkim partisinden uzaklaştırıp tiksindirmemiştir. Batı memleketlerinde laiklik, devlet ve kilisenin birbirinden ayrılmasını ifade eder; yani, biri dünya işlerini diğeri de ahiret işlerini düzenler. İnönü laikliği bu manada anlamamıştır. Komünistler gibi dine karşı yürümüş, din duygusunu ve Allah aşkını insan kalbinden söküp atmak için mücadele eden bir nevi materyalizm şeklinde görmüştür.” (27 Mayıs İhtilâli ve Sebepleri, s. 35-36.) İnönü’yü ve icraatını tenkit kimsenin haddi değildi. İkinci Dünya Savaşının bitiminde CHP’den hoşnutsuzluk artık alenen yazılıp söylenmeye başlandı. CHP içinde halkın sesine kulak verenler çıktı. Celal Bayar, 1943 seçimlerinden sonra milletvekilliğinden istifa ederek köşesine çekildi. 1945’te de CHP’den ayrıldı. Ardından Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan’la birlikte CHP yönetimine bir takrir verdiler. Bu takrir üzerine Menderes, Köprülü ve Koraltan CHP’den atıldılar. 1945 senesinin sonlarında Demokrat Parti’nin çatısı kurulmuştu. Partinin program ve nizamnamesi 7 Ocak 1946’da ilân edildi.<br />Mühim bir inkılâp Başbakan Adnan Menderes, birinci Menderes hükûmetini kurdu. 29 Mayıs 1950’de yani seçimden 15 gün sonra Meclis’te hükûmet programını okumak üzere kürsüye çıktı: “Büyük Millet Meclisinin muhterem azaları! Dokuzuncu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin millî tarihimizde alacağı yer, her bakımdan çok büyük olacaktır. Tarihimizde ilk defadır ki, yüksek heyetiniz, millî iradenin tam ve serbest tecellîsi neticesinde, millet mukadderatına hâkim olmak mevkiine gelmiş bulunuyorsunuz. Dokuzuncu Millet Meclisinin azaları olan sizleri, Türk milletinin hakikî mümessillerini selâmlamakla derin bir gurur ve iftihar duymaktayız…(…) Şüphe yok ki 14 Mayıs, bir devire son veren ve yeni bir devir açan müstesna ehemmiyette tarihî bir gün olarak, daima anılacaktır. (…) 14 Mayıs seçimleriyle memlekette şimdiye kadar yapılanlarla ölçülemeyecek ehemmiyette mühim bir inkılâbın, en mühim merhalesi aşılmıştır. (…) Biz aynı partinin, birbirini takip eden hükûmetlerinden değiliz. Millet iradesiyle iktidara gelen bir partiyiz. Millî ve siyasî mürakabeden mahrum bir idarenin çok uzun yıllar sürüp gitmesi, birçok hataların irtikabına, birçok israflara ve ifratlara yol açmıştır.”<br />Yeni bir dünya kuruldu Menderes, hükûmet oluşlarından sonraki ilk nutkunu, muhakkak, tartarak ve siyasî hesaplarını yaparak vermiştir. Bu nutukta sehven söylenmiş hiçbir söz olamazdı ve olsa bile mazeret kabul edilemezdi. Menderes, kendisinin de bir zamanlar mensup olduğu CHP dönemini hemen tamamen kapatıyor ve yeni bir anlayışla yeni bir dünyaya açıldığını ilân ediyordu. Böyle bir nutuk, oyla gelen insanların kolayca söyleyeceği nutuk değildi. Menderes öyle ezici bir çoklukla iktidarı ele aldı ki, bu desteğin ilelebed devam edeceği fikrine vardı. Halkın geçmiş iktidara karşı duyduğu nefret, bunun yanında DP’nin farkını ortaya koyacağı icraat iktidarda kalmaya yetecekti. Bu nutuk, üzerine herkes kendi meşrebine göre yorumlar yapmıştır.<br />AĞA Menderes 1909 yılında doğan Ali Ulvi Arıkan, 1954-1957 yılları arası Niğde Milletvekili oldu. Orduda astsubaylıktan üsteğmenliğe yükseldikten sonra ayrılmış ve ithalat-ihracat işleriyle uğraşmış. Niğde’de DP’nin kurulmasını sağlamış ve sonra il başkanlığı yapmış. 1960’ta milletvekili olmadığı için Yassıada’ya gitmedi. Arıkan, o dönemi şöyle anlatıyor: “Emekli bir binbaşı vardı. Ben Nevşehir’de Demokrat Parti’yi kurdum, sen de burada Demokrat Parti’yi kur, dedi. Bu dönemlerde partiyi ağzınıza alsanız mahallî zabıta, vali başta ağır baskılar yapıyor. İşimin bozulmaması için bir başka arkadaşa kurdurduk. Sonra ben de katıldım. Menderes’le bir hatıram şu: Muzaffer Kurbanoğlu grup başkanıydı. O zaman grup başkan vekili denmezdi. Kurbanoğlu: ‘Ulvi, akşam Ağa ile beraberdik. Menderes rahmetliye Ağa derlerdi. Geniş toprakları var ya… Büyük illerden ikişer, küçük illerden de birer kişi gelecek, Ağa’nın evinde, seçim meselesini konuşacağız’ dedi. Ertesi günü dedikleri saatte Çankaya’daki Adnan beyin evine gittim. Samet Ağaoğlu da oradaydı. Salona geçtik. Sol odadan Adnan beyin sesi geliyordu. Kapıyı araladım. Karşısında Bursa milletvekili Agâh Erozan var. Samsun milletvekili Muhyittin Kefeli ve daha birkaç arkadaş. Adnan Beyin vatanperverliğine misal olduğu için bu hatıramı söylüyorum. Agâh bey, Adnan beye diyor ki: ‘Efendim, muhalefet, plânsız, projesiz siyasî yatırım yapıyorlar. Bu kadar şeker fabrikası, bu kadar çimento fabrikasını nereye verecekler, toprağa mı gömecekler, diyorlar. Bir plânlama kurarsak, bu menfiliği kırarız. Benim bunları dile getirmem, seçime gidiyoruz, seçimi kaybederiz, diye söylüyorum.’ Başvekil: ‘Bak Agâh Bey, eğer ben yüzde 84’lerin – yüzde 84 insanımız köyde yaşardı – kalkınması pahasına ben seçimi kaybedeceksem, öper başıma koyarım.’ dedi. ‘Ama üzülmeyin… Belki fire veririz ama tek başımıza iktidar olacağız.’ diye devam etti. Efendim, ikinci hatıram Refik Koraltan’la ilgili… DP iktidar oldu 1950’de… Koraltan’ı Mithatpaşa Caddesindeki evinde ziyarete gittik. Konyalılar da gelmişlerdi. Onlar Koraltan’a sordular: ‘Efendim, sebeb-i ziyaretim, istirhamımız, ezanı Arapça yapalım.’ O zaman Türkçe okunuyordu. Koraltan düşündü, düşündü cevap verdi: “Haklısınız ama buna ben re’sen karar veremem. Biraz zaman geçsin, inşallah o da olacak’ dedi. Bunda yine Konyalılar öncü oldu. Biliyorsunuz. Dinî konularda Konyalılar öncüdür!”<br />Bir devrin sona erdiği gün Başbakan Adnan Menderes, 14 Mayıs 1950 seçiminden sonra yaptığı ilk konuşmada, “Şüphe yok ki 14 Mayıs, bir devre son veren ve yeni bir devir açan müstesna ehemmiyette tarihî bir gün olarak, daima anılacaktır. 14 Mayıs seçimleriyle memlekette şimdiye kadar yapılanlarla ölçülemeyecek ehemmiyette mühim bir inkılâbın, en mühim merhalesi aşılmıştır” demişti.</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-weight: bold;">
<span style="font-size: 15px;">Halkın iktidarına karşıydılar emalist ideologların başında gelen Şevket Süreya Aydemir, </span><span style="color: red; font-size: large;">Menderes’in sözlerini şöyle tenkit etmiştir:</span><br /><span style="font-size: 15px;">“Yeni iktidarın ilk günü, iyi başladı denilemez. Hem Atatürk’ün, hem gelmiş geçmiş inkılâpların, yalnız hatırlanmayışı değil de, bir nevi inkâr edilişi, iyi bir başlangıç sayılamazdı. Çünkü bu suretle, arkada kalanlarla bütün bağlar kopuyordu. Bütün köprüler yıkılıyordu. Sanıyorum ki, bu bağların kopuşu, bu köprülerin böylesine yıkılışı, Demokrat Parti iktidarını ve Menderes’i memlekette ve parlamentoda, yıllar yılı olgunlaşıp gelen tarihî gelişmenin biraz dışına atmıştır. Ve onlara yeni bir devrin, yeni bir nizamın, ancak şimdi, yani kendileriyle başladığı gibi yanlış bir benlik şuuru vermiştir. Başvekilliğe kadar normal yollarla gelen Menderes’in bu ilk ve aşırı çıkışı, öyle sanıyorum ki, 1950-1960 arasındaki çatışmaların ve sonuçların meydan alışında önemli bir sebep bir faktör olsa gerektir…” (Menderes’in Dramı, s. 208. )</span><br /><span style="font-size: 15px;">Neden DP? Demokrat Parti, Aydemir’in, “keşke demeseydi, keşke yapmasaydı” mealindeki yorumlarına muvafık hareket etseydi, Adnan Menderes, kesin bir farklılık ortaya koymasaydı, varlık sebepleri olmayacak, dolayısıyla CHP’nin bir fraksiyonu görüntüsü verecekti ki, bu da halkı tatmin etmez, yeni arayışlara iterdi. Eski DP Milletvekili Halis Tokdemir bana şunu demişti: “Daha önce de parti kurulmuştu. Meselâ halkın içinde ‘kuzu partisi’ diye anılan Nuri Demirağ’ın Millî Kalkınma Partisi’ne halk itibar etmedi. Halk Atatürk’ü seviyordu. Hem de çok. Atatürk’ün arkadaşı, son başvekili Celal Bayar kalkıyor bir parti kuruyor. İlk zamanlar halk Menderes’i bilmiyordu. Hususiyetlerini tanımıyordu. Celal Bayar öndeydi. Atatürk’ün arkadaşının öncülüğü partiyi halkın nezdinde kabul ettirdi.” 27 Mayıs 1960 İhtilali’ne götüren ruh hâlini vermek için Demokrat Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi arasında cereyan eden çekişmenin şiddetini ortaya koymamız gerekir.</span><br /><span style="font-size: 15px;">Hâlbuki, Demokrat Parti’yi kuranlar da önce CHP’li idiler. Bu kadar birbirlerine karşı hırçınlaşmaları ve garezkâr hareketleri, halk tabakalarına da giderek yayılmış ve particilik neredeyse şahsîleştirilerek bir ölüm kalım mücadelesi hâline getirilmiştir. Seçim dönemine ait bir anekdotu nakletmek isterim. Muhalefetin korkusu, DP’nin kazanacağının belli olmasıyla birlikte İsmet İnönü’nün akıl almaz bir oyuna girip seçim yapmaktan vazgeçeceği idi. DP’de mukabil oyunlar geliştirmiştir. Celal Bayar İttihatçı geleneğinden gelen bir politikacıdır. O da İsmet İnönü kadar politikanın kurnazlıklarını bilmektedir. 14 Mayıs seçimlerinden önce DP teşkilâtına gizli bir haber salar ve der ki: İsmet İnönü’nün seçim gezilerine katılacak ve onu alkışlayacaksınız!</span><br /><span style="font-size: 15px;">Buradaki maksadı, İnönü’nün seçimlerden vazgeçme tavrını ve sandıklara müdahalesini önlemektir. İnönü, etrafındaki kalabalığı ve coşkuyu gördüğünde, seçimi kazanacağına emin olacaktır. Seçimden bir hafta evvel İzmir’dedir.</span><br /><span style="font-size: 15px;">İnönü kendisini karşılayan ve alkışlayan kalabalıktan son derece mesrurdur.</span><br /><span style="font-size: 15px;">Gazetecilere DP’yi kastederek şunu söyler: “Ben bunları yenerim. Siz de görürsünüz!”</span><br /><span style="font-size: 15px;">Üç grup Samet Ağaoğlu, ki Demokrat Parti milletvekili ve bakanlarındandı, “Arkadaşım Menderes” adlı kitabında Demokrat Partinin sosyal yapısı hususunda şu tespitlerde bulunur: “D.P.; köylü, işçi, esnaf, yeni fikir ve görüşlerin etkisi altında genç aydınlar ve bunların aralarında, Halk Partisi’nden çeşitli sebeplerle ayrılanların, el ele ayaklanmaları şeklinde doğmuştur. Partinin idareci kadrolarına da, bu bünyesine uygun olarak, demokrasiye yüzde yüz inananlarla, başka ideolojilere bağlananlar ve sadece şahsî çıkarlarının peşinde olanlar da girdiler. Böylece, Demokrat Partinin çatısı altında üç grup insan toplandı: – Demokrat idealine bağlı genç idealistler, – Demokrat idealine bağlı tecrübeli idealistler, – Demokrat Parti’nin temsilcisi bulunduğu idealle ilgili bulunmayanlar…” (s. 63)</span><br /><span style="font-size: 15px;">Bunun yanında 1950’li yıllardan beri politikanın içinde yer alan Dışişleri eski Bakanı Prof. Dr. Turan Güneş, Demokrat Parti iktidarına “aydınlar”ın bakışını şöyle değerlendiriyordu: “Arapça ezan gibi birçok konuda DP’nin en basit, en kolay, en demagojik yolları seçtiği söylenebilir. Ama bu, olayın çıplak gerçeğini ortadan kaldırmaz. Türkiye ilk kez bir çeşit sivil topluma yöneliyordu. Yahut bir başka deyimle, halk şimdiye değin yabancısı bulunduğu iktidarı ele geçiriyor veya etkilenebiliyordu. Bunun sonucu, bu kez seçkinlerin yeni iktidar modeline yabancılaşması olmuştur. Seçkinler, kendilerini aşan, kendi değer yargılarına ters düşen ve çağ dışı saydıkları bu modeli bir türlü kabul edememişler, daha doğrusu böyle bir toplumda yerleri ve işlevlerini saptayamamışlardır.” (Araba Devrilmeden Önce, 1983, s. 102-103.)</span><br /><span style="font-size: 15px;">Bayar ve İnönü barışı Hüseyin Agun, Demokratlar Kulübü Başkanı. Agun, 1913 doğumlu. Orman Başmüdürü iken 1954 seçimlerinde Meclis’e girdi. 2.5 yıl hapis yattı. “Demokrat Parti İktidarının Kıbrıs Politikası 1950-1960” adlı bir de kitabı vardır. Celal Bayar’la İsmet İnönü’nün barışmasına şahit oldu: “Celal Bayar İstanbul’dan Ankara’ya gelmişti. Hapis yattıktan sonra oluyor. Mevhibe İnönü telefon ediyor: ‘Beyefendi, sizi Paşa Hazretleri beş çayına davet ediyor. Ben de pasta yaptım. Lütfen teşrif ediniz’ diyor. Bayar’ın damadı Ahmet Gürsoy’un evi Ankara’daydı. Bayar orada kalırdı. Davet geldiği sıra, Çorum milletvekili arkadaşımız vardı, kazada vefat etti, onun evindeyiz. Celal Bayar telefona gitti. Sonra bize: ‘Mevhibe Hanım telefon etti, böyle şey söyledi. Ne dersiniz?’ diye sordu. ‘Beyefendi’ dedik. Davete icabet etmeniz lâzım. Bu iş kalksın ortadan. Böylece barışıyorlar. Adalet Partisi, cesaret edip de bizim affımız ve haklarımızın iadesi için bir adım atamadı. Yine İnönü meseleyi Meclis’e getirdi, onlar da imzayı attılar.”</span><br /><span style="font-size: 15px;">Demokratlara bürokrat tepkisi Dr. Esat Öz’ün Demokrat Parti iktidarı ile ilgili önemli tespitleri bulunmaktadır. Öz, özellikle bürokratların ve aydınların DP iktidarı karşısındaki tavırlarını ele alır ve yorumlar. Sivil bürokrasi ise yeni siyaset sınıfına ve siyasete ‘elitist’ yaklaşmakta, onu küçümsemektedir. 1950’lerdeki siyaset, ‘politikanın sokağa (ayağa) düşmesi olarak tanımlanmış ve siyasî elitin bürokratik mekanizmadan çok, iş adamları ve geniş halk kitleleri ile temasta olduğundan şikâyet etmiştir. Entellektüel elitin bakışı da bürokratik elitin bakışından farklı değildir. Demokratların pragmatik politikasına tepki göstermektedirler.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-weight: bold;">
<span style="font-size: 15px;">Menderes’i hazmedemediler Elitlerin, bürokratların DP’lilere bakışı farklıdır. Dr. Esat Öz, sonuç olarak şunları yazar: “Bir tarafta, sosyo-ekonomik gücü ve prestiji giderek artan ticaret-sanayi erbabı ve köylü sınıfıyla birlikte DP; diğer tarafta ise prestijini ve ayrıcalıklı statüsünü kaybetmeye başlamış bir sivil-asker bürokratik elitle onun sözcülüğünü üstlenmiş CHP yönetimi. Bu iki “blok” arasındaki amansız rekabet ister istemez dönemin hem siyasal söylemini hem de pratiğini şekillendirmeye başlamıştır. (Ö) Asker-sivil bürokratik elitle entelektüel elitin 1950’lerdeki DP politikasına 27 Mayıs darbesiyle verdiği cevap, demokrasi yolunda alınan mesafenin önemini azaltmış, yeni gerilimlerin tohumlarını ekmiştir.” (“Türkiye’de Demokrasinin Gelişimi ve Demokrat Parti”, Türkiye Günlüğü, Yaz 1998, s. 35-36.) Demokrat Parti, iktidara geldiğinde ordu içinde kıpırdanma olmuş mudur? Rivayet muhtelif… Zaman zaman yazılan bir hikâye vardır… Bu hikâye İsmet İnönü’nün başbakanlığı sırasında, Günvar Otmanbölük tarafından 1962’de Yeni İstanbul Gazetesi’nde de yazılmış, ancak İnönü yalanlamamıştır. Olay şu: “14 Mayıs 1950’de geç saatler. Sandıklar açılmış ve oylar ekseriyet DP’ye çıkıyor. Gece Genelkurmay Başkanı Abdurrahman Nafiz Gürman hışımla makamına geliyor. Ama odasında Kara Kuvvetleri Komutanı Nuri Yamut oturmaktadır. Org. Yamut: – Paşam Demokrat Parti iktidarı kazanmıştır. Org. Gürman: – Bu adamlara memleketi teslim edemeyiz! Bu muhavere üzerine Nuri Yamut tabancasını çekiyor ve: – Meclis toplanıncaya kadar mevkufsunuz. Daha sonra ben sizin emrinizdeyim. Lüzumu ne ise onu yaparsınız. Org. Gürman enterne ediliyor ve odaya kapatılıyor. Meclis açılıp Celal Bayar cumhurbaşkanı seçildikten sonra Org. Gürman serbest bırakılıyor. 6 Haziran 1950’de toplanan Bakanlar Kurulu kararıyla Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları değiştiriliyor. Kararname 8 Haziran 1950’de 7527 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giriyor. Bu kararnameyle Org. Nuri Yamut Genelkurmay Başkanı olmuştur. Bir başka rivayet: Bir albay, Menderes’e gelmiş ve İnönü’nün etrafında toplanan bazı kumandanların darbe hazırladığını haber vermiştir. Bu haber üzerine 13 Haziran 1950’de Menderes şu ağır konuşmayı yapmıştır: “Size esefle haber vermek isterim ki, iktidara gelişimiz henüz bir ayı bulmadığı halde, bazı zaruri değişiklikleri mesele ittihaz ederek Cumhuriyet Halk Partisi, orduyu aleyhimize tahrik etmek yoluna sapmıştır. Bizim bütün çalışmalarımız memleketimizde demokrasiyi perçinlemeye matuftur. CHP, eğer başarılı bir çalışmaya girmek istiyorsa, başlarındaki iktidar hastalarını atmalıdır. Bu iktidar hastaları, havayı karıştırmak istemektedirler. Memlekette siyasi iktidarı muhtal (bozuk) göstererek, bir polemiğe, bir hücum ve taarruza geçmişlerdir.” (Menderes’in Dramı, s. 212.) Şevket Süreya Aydemir, bunu “çocukça bir ihbar oyunu” diye anlatır. Metin Toker, askerin müdahale etme talebinin “külliyen yalan” olduğunu yazar: “Asker’in 1950 seçimlerinden sonra Cumhurbaşkanı İnönü’ye gidip o isterse sonuçları iptal etme teklifinde bulunduğu hiçbir asıl ve esası bulunmayan yalandır. Bunu, ordu yüksek kademesini toptan değiştirme niyetindeki yeni DP iktidarı çıkartmış, kendi yayın organı Zafer Gazetesi’ne yazdırtmış, derhal tekzip olunmuştur: Böyle bir teklif değil, böyle bir ziyaret dahi yoktur! Buna rağmen iddia tekrarlanıp durmuştur. Daha eskiye gidilirse rejimi tek partiden çok partiye, yani demokratik parlamenter sisteme geçirme kararı askerden hiçbir mukavemet görmemiştir. Zaten Milli Şef, bunun ‘icazet’ini ondan istememiştir.” (Milliyet, 22 Nisan 2000) * * * Muhaliflerin ve muvafıkların sözleri… İki tarafın da anlattıkları birbirine zıt.</span><br /><span style="font-size: 15px;">‘İsmet Paşa gibi bir muhalif’ İhtilâlcilerden Dündar Seyhan hatıralarında bahseder. Kendisi 38 kişilik Millî Birlik Komitesi’nde olmamakla bereber, ihtilâl hazırlığının ileri safhalarında bulunmuş, ihtilâl vaktinde de Washington’a vazifeli gitmiş ve ihtilâlin ardından yurda dönmüştü.</span><br /><span style="font-size: 15px;">Yassıada’da, tutuklulara çok kötü muamele yapıldığı söylentileri ayyuka çıkmıştır. MBK’nın bazı üyeleri söylentileri yerinde incelemek üzere adaya giderler. Menderes’le görüşürler. Dündar Seyhan’ı okuyalım: “Numan Esin; geçen on yıllık hükümet etme sonunda iktidarlarının ihtilâlle sona erişi bakımından, olayların sorumluluğunu inceleyip incelemediğini ve bu incelemede şahsen bir vicdan muhasebesi yaptıysa neticesinde neye ulaştığını sual olarak ortaya getirdi. (…) (Menderes) Her olaydaki yanlış tutumlarına muhalefeti sebep, saik ve müşevvik olarak gösteriyordu. (…) Sonra: – İhtilâl gelişi ile bizi de, Türkiye’yi de bir uçuruma yuvarlanmaktan kurtarmıştır. Dedi.</span><br /><span style="color: red; font-size: large;">Yaptığı açıklamalar karşısında bir nokta özel bir önem kazanıyordu.</span><br /><span style="font-size: 15px;">Ortaya getiriverdim. – Adnan Bey, dedim. 1950’de tamamen meşru olarak iktidara geldiniz. Milletin ekseriyet reyiyle 10 sene iktidarda kaldınız. Yukarıdaki izahatınızla, bu memlekette her meşru olarak iktidara gelen parti tutumu ve tedbirleri ne olursa olsun memleketi on sene sonra ihtilâle mi götürür demek istiyorsunuz? Biraz düşündü… Yarı gülerek; – Muhalefet lideri İsmet Paşa olursa, evet, dedi.” (Gölgedeki Adam, s. 124.)</span><br /><span style="font-size: 15px;">Hırçınlığın zararı Demokrasi hırçınlıkla başlamış, muhalefet ve iktidar, amansız bir düşmanlık yolu tutmuş ve sonunda ihtilâle gelinmiştir. Yukarından beri izah ettiğimiz ruh hâlini Menderes de tespit etmiştir. İnat ve gayz insanların basiretini bağlıyor ve meseleyi daima şahsîleştiriyor. Oysa ki, politikacı kendisi için değil, cemiyet için vardır ve varlık sebebi de cemiyettir. Türkiye’nin demokrasiye geçişinde sancı büyük olmuştur. Demokrasiye geçişinin sancısının büyüklüğü kadar demokraside siyasîlerin tavrını hazmedip hatasıyla sevabıyla kabullenmek de o derece zor olmuş ve netice ihtilâle gelip dayanmış.</span><br /><span style="font-size: 15px;">Enver Paşa’nın masası DP’nin Millî Savunma Bakanı idi. Bu fotoğraf 1953’te Celal Bayar’la birlikte alınmıştır. Kenan Yılmaz’ın sağ omuzunun ardında görünen Celil Gürkan’dır. Celil Gürkan, o zaman binbaşı rütbesinde ve Kenan Yılmaz’ın yaveriydi. Gürkan, Cunta, 9 Mart 1971’de ihtilali gerçekleştirseydi, Başbakan Yardımcılığına getirilecekti. Ancak, güvendiği insanlar Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler ve Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur, emir kumanda zincirinde 12 Mart 1971’de Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmac’ın kumandasında Deniz Kuvvetleri Komutanı Celal Eyiceoğlu ile birlikte hükûmete muhtıra vermiş, Tümgeneral Gürkan ve 12 arkadaşını emekliye sevketmişlerdir. İkinci resimde Kenan Yılmaz’ın oturduğu masa Enver Paşa’nın masasıdır. Önceki Millî Savunma Bakanı Enver Paşa’nın masasına oturmuştu. Bu da tenkit edildiği için, Kenan Yılmaz bakanlığa getirilişinin ilk günü hatıra fotoğrafı çektirmek için oturmuş ve sonra masayı müzeye göndermiştir.</span><br /><span style="font-size: 15px;">“Erzurum ile Tortum’u birleştireceğiz” 1957’de Erzurum’dan milletvekili seçildi. 1922 doğumlu. Ankara Hukuk Fakültesini bitirdi. Yassıada’da beraat eden 47 kişiden biridir. 1.5 yıl kadar tutuklu kaldı. AP’den Erzurum senatörü seçildi. “Erzurum Atatürk Üniversitesi’nin temeli 1957’de atılmıştı. 1958’de dersler başladı. Ankara’dan Erzurum’a büyük bir misafir treni tertip edilmişti. Biz Erzurum milletvekilleri olarak o trende misafirlerle beraber gittik. Bizden bir gün evvel, uçakla Menderes ve Celal Bayar gittiler. Tren, Erzurum İstasyonu’na geldiğinde, baktık ki Menderes ve Erzurum belediye başkanımız Edip Sunguroğlu oradalar. Menderes elimi sıktı. Benim Tortumlu olduğumu biliyordu. Bana dedi ki: ‘Erzurum’la Tortum’u kavuşturacağım.’ İnşallah dedim ama, düşündüm; ne manada söylüyordu? Sonra buldum. Türkiye’nin kalkınması sanayileşmesi kafamıza yer etmişti. Erzurum’u Tortum’a kavuşturmak ekonomik manada söylenmişti. Sanayi kuruluşlarıyla birleştirecekti. Menderes hakikaten çok ihatalı bir liderdi.”</span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Menderes, DP iktidarını Anadolu köylerinin desteğiyle 4 yılda iktidara taşıdı Menderes’in kalkınmayı köylerden başlatması DP’nin oylarını 1954’te en yükseğe ulaştırıyor. 1957 seçimlerinde ise düşüyor. Yeni bir seçim olsaydı düşmesi mukadder olacaktı, ama bu seçim yaptırılmıyor.</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-weight: bold;">
<span style="color: red; font-size: large;">Hizmet adamıydı</span><br /><span style="font-size: 15px;">Demokrat Parti’nin iktidara gelişi 14 Mayıs 1950 seçimleri ama bunun zemini 1946’da atılmıştır. Bu yıl CHP 396, DP 62, bağımsızlar ise 17 milletvekilliği kazanmıştı.</span><br /><span style="font-size: 15px;">Seçimlerin normal şartlar altında geçmediği herkesçe biliniyordu. Oylar açıktan atılmış, sayım ise gizli yapılmıştı. Bu anormal bir durumdu.</span><br /><span style="font-size: 15px;">Ali Fuat Başgil, “Bu 62 mebusluk, muhalefeti tatmin için çok zayıf, fakat halkçılara üzüntü vermek için kâfi bir başarı idi. (…) Demokratların durumu ne kadar zayıf olursa olsun, Meclis’e girişlerini CHP surlarında açılmış bir gedik olarak kabul etmek gerekiyordu.” demiştir.</span><br /><span style="font-size: 15px;">DP daha kurulalı iki yıl olmuştu… CHP nasıl kendi içinden DP’yi çıkardıysa, DP de Millet Partisi’ni doğurdu.</span><br /><span style="font-size: 15px;">DP içinden bazıları Celal Bayar’a şüpheyle bakıyor ve ikili oynamakla suçluyorlardı. Sebep de anti-demokratik olarak görülen eski Mussolini yönetiminden alınmış Ceza Kanunu’nun altında, geçmişte onun da imzasının bulunması idi. Bayar, “Tarihin zaruretleri neticesi çıkardıkları bahis konusu kanunları bugünkü şartları anti-demokratik hâle getirmiştir” dese de, rakiplerini ikna edemiyordu.</span><br /><span style="font-size: 15px;">DP’nin İstanbul İl Başkanı Avukat Kenan Öner, General Sadık Aldoğan, Osman Bölükbaşı, Fuat Arna ve bazı milletvekilleri DP’den ayrılıp Millet Partisi’ni kurdular. (20 Temmuz 1948).</span><br /><span style="font-size: 15px;">CHP, DP bünyesinden yeni bir partinin çıkmasından memnun olmuştu, ama çok geçmeden bunun DP’nin parçalanıp ufalması anlamına gelmediğini anlamıştı. Daha muhafazakâr olan ve sert muhalefet yapan Millet Partililer, bunun yanında DP’liler ve CHP’ye iki koldan taarruz etmeye başlamışlardı.</span><br /><span style="font-size: 15px;">Bunun karşısında CHP de sertleşmişti. Basın Kanunu değiştirildi. Gazeteciler takibe alındı ve bazılarının bileklerine kelepçe vurulup tutuklandı.</span><br /><span style="font-size: 15px;">Köylerde zulümler arttı. Hükûmet makamlarının emirlerine uymadıkları iddiasıyla Aslanköy ve Senirkent halkı, kadın-erkek, suçlu-suçsuz ayırdedilmeden elleri bağlanarak hapishanelere gönderildi.</span><br /><span style="font-size: 15px;">CHP, cop ve dipçik zoruyla iktidarını devam ettirme yolunu seçmişti. Cop ve dipçik zoru meselesi son derece önemlidir. DP iktidarını darbeyle düşürenler ve onlara “fetva” veren koskoca profesörler DP’nin keyfî uygulamalarını ve Anayasa’yı ihlâlini ihtilâl sebebi gösterip meşruiyet aramışlardır. Öte yandan İsmet İnönü’nün tek parti döneminin yasakları, ihlâlleri, copları, dipçikleri, eziyetleri görmemezlikten gelinmiştir.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-size: 15px; font-weight: bold;">
<span style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif;">1946 seçimlerinde, bahsettiğimiz gibi, kapalı oy, açık tasnifle seçim yapılmıştı. Muhalefet, şiddetli münakaşalardan sonra, CHP iktidarını gizli oy, açık tasnife razı edip bir kanun çıkmasını sağladı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-weight: bold;">
<span style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif;"><span style="color: red; font-size: large;">SEÇİMLER</span></span><span style="color: #073763; font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 15px;">14 Mayıs 1950’de yapılan seçime katılma oranı yüzde 89.3 oldu. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-size: 15px; font-weight: bold;">
<span style="color: #073763; font-family: Verdana, sans-serif;">DP, 4.241.393 oy almış ve 420 milletvekili çıkarmıştı. CHP’nin oyu 3.176.561 idi. Çıkardığı milletvekili sayısı ise 63, Millet Partisi 1 milletvekilliği kazanmış, Meclis’e üç de bağımsız girmişti. DP’nin oy oranı yüzde 52.7; CHP’nin ise yüzde 39.4’tür.<br />Yeri gelmişken, ihtilâle kadar olan seçimlerin sonuçlarına da bakalım:<br />1954 seçimleri:<br />DP: 5.151.550 (%57.6), 505 milletvekili; CHP: 3.161.696 (% 35.4), 31 milletvekili, CMP (Cumhuriyetçi Millet Partisi): 434.085 (% 4.9), 5 milletvekili; bağımsız: 1.<br />1957 seçimleri:<br />DP: 4.372.621 (% 47.9), 424 milletvekili; CHP: 3.753.136 (%41.0), 178 milletvekili; CMP: 652.064 (% 7.1), 4 milletvekili.</span><br /><span style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif;">* * *</span><br /><span style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif;">Yukarıda görüldüğü gibi DP 1954’te en yüksek oya ulaşmış, 1957’de ise bu oranda düşme görülmüştür.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-weight: bold;">
<span style="color: red; font-size: large;">Ruhu için Fatiha</span><br /><span style="font-size: 15px;">Millet Menderes’i çok sevmişti. Kalkınma ve halkın inancına saygı halkın DP etrafında kenetlenmesine yetmişti. Ankara Tunus Caddesi’nde Köprülü Apartmanı’nda dinlediğim eski DP’liler Menderes’in hizmet aşkı üzerinde hemfikirdiler.</span><br /><span style="font-size: 15px;">Ekrem Dikmenoğlu, Trabzon DP İl İdare Kurulu üyesi. 1933 doğumlu. İstanbul Yüksek Ticaret Mektebi mezunu. 1961-1977 arasında Adalet Partisi’nden Trabzon milletvekilliği yaptı. Menderes’in kalkınma ve imara verdiği önemle ilgili hatıralarını anlattı:</span><br /><span style="font-size: 15px;">“İstanbul sahil yolu yapılırken, şantiye şefliği yapan bir arkadaşım vardı. Gebze’de askerliğimi yapıyordum. Şoförümle sahil yoluna gelmiştim. Kırmızı plâkalı arabaları görünce, cipten indim. Menderes gelmişti. Yanına varıp elini öptüm. Menderes çakıl yığının bir tarafına oturmuş, işçiler de oturmuş şantiye şefi arkadaş izahat veriyor. Menderes o sıra, işçileri göstererek, sordu: ‘bu çocuklara sabahleyin ne veriyorsun?’ O da: ‘Çay, zeytin, peynir, reçel…’ deyince Menderes: ‘Evlâdım, bunlar ağır işçilerdir. Bundan sonra kazan kaynatacaksın. Kahvaltıyla çalışamazlar.’ dedi.</span><br /><span style="font-size: 15px;">Ankara’ya milletvekili olarak geldiğimde, Topal Osman’ın çetesinde bulunmuş, Süleyman baba diye bir şoför vardı, Meclis karşısındaki taksi durağında. Onun arabasıyla Bendderesi tarafına gittim. Yeni açılan yolun kenarında bir kayalık yerde indi.. Dua ediyor. Duası bitince arabadan indim dedim ki: ‘Süleyman Baba, kime okudun bu duayı?’ Süleyman Baba anlattı: ‘Senelerce Bendderesi taşar ve insanlar boğulurdu. Bir akşam arabama bir zat bindi. Buraya geldik. Şantiyeleri dolaşıyor. Arabada pasta falan çıkarıyor, kendisi yerken bana da ikram ediyor. Bendderesi’ne geldik. İndi, inceledi. Sonra arabaya bindi, bana: ‘Çek evlâdım başbakanlığa.’ deyince uyandım. Arabaya binenin Menderes olduğunu anladım. Arabadan indim, elini öptüm. Kendisini başbakanlığa getirip bıraktım. Gece sabaha kadar dolaştığımız için iki yevmiyemi peşin verdi. ‘Bu akşam çalışmayacaksın, yarın sabahtan itibaren çalışırsın.’ dedi. Müşterim kim olursa olsun, buraya geldiğimde mutlaka Menderes’in ruhuna Fatiha okurum.’</span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-weight: bold;">
<span style="color: red; font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-large;">Demokratlar Kulübü</span><br /><span style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">“Demokrat Kulübü” yerine “Siyasî, İçtimaî Terbiye Kulübü” desek yeridir. En küçüğü 80’e merdiven dayamış DP milletvekilleri son derece alicenap ve nazik insanlar… O vakitte mi öyleydiler, yoksa zaman mı onları yoğurdu bilemiyorum. Ama artık tükenmeye yüz tutmuş birer insanlık nümunesi gibi göründüler bana. Bu insanları Köprülü Apartmanı’ndan alıp hemen karşılarındaki TBMM binasında bir odayı tahsis etsek, bütün milletvekilleri için mutlak bir kazanç olacaktır. Fotoğrafta yer alanlar: Osman Alihocagil, Ekrem Dikmenoğlu, Özer Kenan Yılmaz, Hidayet Sinanoğlu, Hüseyin Agun, Ahmet Nuri Kadıoğlu, Halis Tokdemir, Sami Soylu, Dursun Tosun…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-weight: bold;">
<span style="color: red; font-size: large;">“Otuz sene sonra TBMM bizi akladı”</span><br /><span style="font-size: 15px;">Konya milletvekili… 1916 doğumlu. Ankara Hukuk Fakültesi mezunu. Meclis’e DP’den 1957’de girdi. 2.5 yıl hapis yattı: “Menderes’i çok severdik, sayardık. Şöyle bir hatıramız oldu. 1960 ihtilâlinden bir hafta önce Konya milletvekilleri olarak onu ziyarete gittik. Arkadaşlardan birisi dedi ki: ‘Beyefendi ihtilâl olacak diyorlar. Herhâlde bir tedbir almışsınızdır. ‘Menderes: ‘Benim her şeyi delip geçen keskin bir zekâm vardır. Eğer ben orduya güvenmesem, tâ İstanbul’a en yakın yere kadar orada garnizon kurmazdım. Tabiî biliyormuş ama böyle gösteriyordu. Yassıada’da 400’e yakın DP milletvekili vardı. Bunun 350 küsuru 5 yıl 2 aydan başlamak üzere müebbede kadar hapse mahkûm edildiler. Sonra af çıktı, 2.5 sene yattıktan sonra tahliye edildik. Yalnız bizi teselli eden şey şu: bizi “TCK’nın 146. maddesine göre Anayasa’yı ihlâle teşebbüs”ten mahkûm etmişlerdi. Vatan haini olarak ilân etmişlerdi. Ama karardan 30 sene sonra TBMM’den iade-i itibar kanunu çıktı. O kanunda diyor ki: ‘Yassıada’da Yüksek Adalet Divanı tarafından verilmiş olan cezaî, hukukî, malî bütün kararlar keen lem yekûndur. Yoktur. Bu bizi teselli etmiştir.”</span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-weight: bold;">
<span style="color: red; font-size: large;">DP halkla bütünleşti<br />DP, iktidarı “Yeter söz milletindir!” sloganıyla almıştı.</span><br /><span style="font-size: 15px;">14 Mayıs 1950 seçimlerinden sonra milletvekilleri Ankara’da toplandılar. Önce yeni bir cumhurbaşkanı seçildi.</span><br /><span style="font-size: 15px;">Bazı genç milletvekilleri Celal Bayar’ın cumhurbaşkanı seçilmesine karşıydılar. Bunlardan biri de Gümüşhane Milletvekili Halis Tokdemir’di. Tokdemir, parti içinde demokratik tavırların her zaman konduğunu belirtiyor. Tokdemir, 1950-1957 arasında Gümüşhane Milletvekilliği yaptı. Ortaokuldan sonra İstanbul’a geldi, Sen Josef ve İstanbul Hukuk Fakültesi mezunu. 1920 doğumlu. Kendisiyle yaptığım konuşmayı veriyorum:</span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif;">
<span style="color: red; font-size: large;"><b>“Herkes fikrini söyler”</b></span><br /><span style="font-size: 15px; font-weight: bold;">“Daha 26 yaşındayken, 1946’da İstanbul Kuzguncuk parti teşkilâtını kurduk. 1946’da seçim oldu. Ben sandıkları gezdim. Kuzguncuk’ta çok sevdiğim bir arkadaşımın babası, mal müdürü idi, emekli. Sandığın başına onu oturtmuşlar. Memurlar CHP’dendi. Akşam olmuş; vakit dolmuştu. Bey amca sayım yapmıyor muyuz? diye sordum. ‘Ne sayımı yahu! Ben oyları yırttım!’ Oylar yırtılmaz, sayılması gerekir, dedim. Bana: ‘Sen karışamazsın. Ben burada yetkiliyim’ dedi. Oyları saymadı.</span><br /><span style="font-size: 15px; font-weight: bold;">Biz Menderes’i çok severdik. Ama her dediğini yapan bir mebus değildik. Menderes’e zaman zaman karşı gelenlerden birisiyim. Demokrasi babında karşı geliyorduk. Celal Bayar’ın Cumhurbaşkanı olmasına gençler olarak karşıydık. Partinin başında kalmasını, tecrübeli bir başbakan olarak memleketi idare etmesini istiyorduk. Onun için cumhurbaşkanlığına rey vermedik.</span><br /><span style="font-size: 15px; font-weight: bold;">Menderes, çok sevdiğimiz, eski talebe liderim Tevfik İleri’yi grup başkanlığına aday göstermişti. Biz de Tevfik ağabeyin karşısında Antalya Milletvekili Dr. Burhanettin Onat’ı destekliyorduk. Nitekim Onat kazandı.</span><br /><span style="font-size: 15px; font-weight: bold;">DP’yi Türk Milleti seçtirdi, Türk milleti kaybettirdi, ihtilâli de Türk milletinin yaptığına kaniim.”</span><br /><span style="font-size: 15px; font-weight: bold;">Eski Niğde Milletvekili Ali Ulvi Arıkan da, partide parti başkanının hegemonyasının olmadığını, herkesin fikrini açık açık söylediğini belirtmişti.</span><br /><span style="font-size: 15px; font-weight: bold;">Celal Bayar, 22 Mayıs’ta, 387 milletvekilinin oyu ile cumhurbaşkanı seçildi. Refik Koraltan Meclis Başkanı, Adnan Menderes Başbakan, Fuat Köprülü Dışişleri Bakanı oldu. Parti kurucusu bu dört kişiden Köprülü, eski arkadaşlarıyla anlaşamadı ve 1957’de ayrıldı. Diğer üçü 1960 yılına kadar aynı vazifede kaldılar.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-weight: bold;">
<span style="color: red; font-size: large;">Halk için</span><br /><span style="font-size: 15px;">Demokrat Parti iktidara geldiğinde üç önemli karar almıştır ki, bu halkla bütünleşmenin de başlıca gayesi olmaktaydı.</span><br /><span style="font-size: 15px;">Birincisi; ezanın Arapça okunması kararı. Bu karar sadece DP’nin değil, aynı zamanda CHP’lilerin de görüşü olduğu için karar ortak alınmıştır.</span><br /><span style="font-size: 15px;">İlkokuldan itibaren çocuklara dinî eğitim verilmesi. Öncaki iktidar zamanında dinî eğitim okullarda verilemiyordu. DP, ilkokul dörtten itibaren dinî eğitimi seçmeli olarak okutulması için kanun çıkarttı.</span><br /><span style="font-size: 15px;">Üçüncü bir karar da, Türkçeleştirmek adına 1924 Anayasası bozulmuştur. Eski metne geri dönüldü.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-weight: bold;">
<span style="color: red; font-size: large;">Hatalar</span><br /><span style="font-size: 15px;">Zaman içinde bazı hatalı yollara da girilmiştir. Bu hataların belli başlısı Türk Milliyetçiler Derneği’nin kapatılmasıdır. Türk Milliyetçiler Derneği’nin gayesi “Bir taraftan gençler arasında yapılan komünistlik propagandasını önlemek, diğer taraftan da memleketin manevî değerlerini, örf ve âdetlerini korumak” idi. Bu derneğin kapatılmasına sebep de, Vatan Gazetesi sahibi ve başyazarı Ahmet Emin Yalman’a Malatya’da yapılan suikasttir. Yalman suikastte yaralanmıştı. Suikastçı Hüseyin Üzmez’in fikren Türk Milliyetçiler Derneği’nden beslendiği iddiasıyla bu dernek kapatıldı.</span><br /><span style="color: red; font-size: large;">Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil, Demokrat Parti iktidarının Türk Milliyetçiler Derneği’ni kapatmasını büyük bir hata olarak görür:</span><br /><span style="font-size: 15px;">“Türk Milliyetçiler Derneği’nin kapatılmasından sonra meydanı boş bulan CHP durmadan üniversite gençliği arasında birbiri ardısıra çeşitli tahrik yuvaları kurdu. Bilhassa ‘CHP Gençlik Kolları’, ‘Devrim Ocakları’, ‘Mustafa Kemal Derneği’ gibi adlarla kurulan bu cemiyetlerin her birinin gayesi, üniversiteli gençleri İnönü’nün partisine sokmak idi. DP ise CHP’nin giriştiği bu faaliyet karşısında hareketsiz duruyordu. İşlediği hatanın büyüklüğünü ancak 28 Nisan 1960’ta İstanbul Üniversitesi talebelerinin ayaklandığı gün anlayabildi.” (27 Mayıs İhtilâli ve Sebepleri, s. 98.)</span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-weight: bold;">
<span style="color: red; font-size: large;">Seçime gidilecekti</span><br /><span style="font-size: 15px;">1960 darbesinden bir gün önce de, Menderes, Eskişehir’de yeni seçime gidileceğini açıklamıştı. Bunu açıklama ihtiyacı duymasının sebebi, ortalıkta seçim yaptırılmayacağına dair dolaşan şayialardı. Menderes’in yaptığı konuşma:</span><br /><span style="font-size: 15px;">“Maalesef bir aydan beri çok mühim hâdiseler cereyan etmektedir. Bu hadiselerin manası, seçim isteği değil, fakat zorlama ile iktidara gelinebilir mi, yoklamasıdır. Milletin olgunluğuna ve demokrasinin faziletine inanıyoruz. Gayrimeşru yollarla iktidara gelmek ve gitmek kabul edemeyeceğimiz birşeydir. Türk milleti demokrasiye ve DP’ye sadıktır. Yolumuz seçim yoludur. Seçimden başka iktidara gelme yolu olmadığını herkesin bilmesi gerekir.” (Nazlı Ilıcak, 15 yıl Sonra 27 Mayıs Yargılanıyor, C. 1, 1975, s. 150.)</span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-weight: bold;">
<span style="color: red; font-size: large;">‘Babanız öldü’</span><br /><span style="font-size: 15px;">En çarpıcı örneklerden biri, herhâlde DP döneminin Millî Savunma bakanlarından Kenan Yılmaz’ın oğlu, eski 1977-1980 arası Adalet Partisi’nden Bursa Milletvekili Özer Kenan Yılmaz’ın anlattıklarıdır:</span><br /><span style="font-size: 15px;">“Rahmetli Refik Şevket İnce, Millî Savunma Bakanı oldu. Sivilleştirme harekâtına başlamak üzere rahmetli babamı (Kenan Yılmaz) Millî Savunma Müsteşarı yaptı. 14 Mayıs’ı Demokrat Parti kazanmamıştır; Halk Partisi kaybetmiştir. 1954’te ancak Demokrat Parti kazanmıştır. Halk Partisi’ne duyulan bir tepkidir. Vergilere duyulan bir tepkidir. Karnelere duyulan bir tepkidir. Sıkıntıdır. Üzüntüdür ve iyi idare edilememektir. Babam 1951 ara seçiminde Bursa Milletvekili oldu. Seyfi Kurtbek kurmay albaydır. Millî Savunma Bakanı idi. Enver Paşa’nın masasını getirmiş, makam masası yapmıştır. Genelkurmay Başkanı’na hitabı ‘Bana Nuri’yi çağırın!…’ türündendir. Menderes’e ve Bayar’a gidilmiş ve eğer bu adamı almazsanız ‘Vururuz!’ denmiştir. Seyfi Kurtbek alınmış ve rahmetli babam gelmiştir. Babam 6 Ağustos 1961’de Yassısada’da, 59 yaşında kalp krizinden ölmüştür. Bir cumartesi günüydü. Telefon ettiler: ‘Babanız vefat etti. Cenazesini almazsanız, biz kaldırırız’ dediler. Babamın cebinden 350 kuruş çıktı. Bir tanıdıktan aldığımız parayla cenazesini kaldırdık. Cenazesinde 15 kişiden fazla insan olmayacak dediler. 16 kişiydik. Yeğenleri, çocukları ve gelinleri. Bir tanesi çıksın, dediler. İstanbul’da Kasımpaşa’da bir camiden kalktı. Ve benim bir ahdim vardı. Yemin ettim, tekrar seni TBMM kürsüsüne çıkaracağım diye. Ben TBMM kürsüsüne çıktığımda cebimde babamın mezar toprağı vardı. Bu orduya olan bir kin değil. İsmet Paşa diyor ki: Biz ihtilâlin ne içindeyiz, ne dışında. İhtilâli yapan sensin! İhtilâl 1954 seçimleri kaybedildiği vakit kararlaştırılmıştı.”</span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-weight: bold;">
<span style="color: red; font-size: large;">‘Suçumuz yoktu’</span><br /><span style="font-size: 15px;">1954 – 57 yıllarında Niğde Milletvekili olan Ahmet Nuri Kadıoğlu, o günleri şöyle anlatıyor:</span><br /><span style="font-size: 15px;">“1957’de aday olmadım. Beni emekliliğimi doldurmak için Ziraat Bankası Tetkik üyeliğine tayin ettiler. İhtilâl olduğunda, milletvekili olmadığımız hâlde bizi de tutukladılar. Bir tayyare meydanına götürdüler. Yassıada’ya gideceğiz. Tayyarenin içinde bir başta bir subay, diğer başta da bir subay, silâhları bize tutulmuş. İstanbul’da askerî meydana indik. Bir ihtilâlci geldi, bize bağırdı: ‘Hepiniz karılarınızı Menderes’e peşkeş çekmişsiniz’ dedi. Hiç sesimi çıkarmadım. Tuttuklarını tayyareden aşağı atıyorlar. Ben ise kendim atladım. Baktım iki sıra asker. Aralarından geçeceğiz. Gidenlere tekmeyi vuruyorlar. Tam minibüse binerken ayağıma tekme geldi. Bizi vapura götürdüler. Yassıada’ya vardık. Önce yokuştan çıkardılar, sonra kumluktan geçirdiler. Yaşlı insanlar var, ellerinde bavullarıyla zor yürüyorlar. Yatacağımız yere getirdiler. Ertesi günü, bizi yemeğe götürmek için tek sıra dizdiklerinde gördüm ki, iskeleyle yatacağımız yer arasında düz, kısa mesafe varmış. Eziyet olsun diye yokuş tırmandırmışlar. Bu beni çok kırdı. Üç ay yattık. Hiçbir suçumuz yoktu.” 09 Şubat 2012</span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
***</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-weight: bold;">
<span style="color: #990000; font-size: x-large;">Bir kaç gün daha gecikse 10 Kasım'a rastgelecekti </span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-weight: bold;">
<span style="color: #660000; font-size: large;">YENİ ŞAFAK Kürşad BUMİN</span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Bizim "banliyölerimiz"i gözden geçirmekten Paris'in "problemli banliyöleri"nde olup biteni ele almaya bir türlü fırsat bulamadım. Neyse... Paris işi daha çok uzar nasıl olsa, dolayısıyla bu konuya dalmak için gecikmiş sayılmayız...</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Üç yazıya sığdırmaya çalıştığım (Mesajlarıyla beni cesaretlendiren okurlarıma sesleniyorum: Söz! Bir yazı daha yayımlayacağım!) "kışla dayağı"ndan sonra bugün de gelelim bir başka "banliyö" sorununa:</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Murat Vural adlı bir "işsiz" vatandaşımız Sincan'da bazı okullardaki Atatürk büstlerini boya dökerek kirlettiği için toplam 22 yıl 6 ay (yazıyla: yirmi iki yıl altı ay) hapis cezasına çarptırılmış.</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Haberi okur okumaz "Aman hâkim bey bu nasıl bir cezadır böyle?" diye mırıldandığımı iyi hatırlıyorum.</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
22 yıl 6 ay hapis cezası, dile kolay... Sanırsınız ki Murat Vural 22 kişiyi öldüren bir seri katildir.</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Gazete haberinden anlıyoruz ki, Mural Vural bu işi "büstlere sevgisizliğini ve işşiz kalışını bahane ederek" işlemiş.</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Cezanın bu derece yüksek olmasının nedeni, sanığın "eylemi işlediği yerlerin niteliği ve yakalanmadığını görünce eylemlerine devam etmesi"ymiş.</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Sanık Murat Vural mahkeme önünde pişmanlığını belirtmiş ama son pişmanlık fayda etmemiş. Kararda "Sanığın eylemlerinin süreklilik arzettiği, hiçbirinde pişmanlık emaresinin bulunmadığı, bu konda samimi olmadığı için hakkında takdiri indirim maddesinin uygulanmadığı" vurgulanmış.</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
(Cezayı unutmamışsınızdır sanırım: 22 yıl 6 ay hapis.)</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Davanın ve kararın ilngiç yönlerinden birisi de, davanın tek celsede karar bağlanması.</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Şimdi: Murat Vural'ın bu eyleminin cezasız kalmasını isteyen-söyleyen yok tabii ki... Ama (insaf) bu nasıl bir cezadır böyle. 5 Atatürk büstünü yağlı boya ile kirletmenin cezası bu mu olmalıdır?</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Sanığın "Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun" esas alınarak mahkûm edildiğini hatırlatmaya gerek yok herhalde. Bildiğiniz gibi söz konusu kanun Türk hukuk sistemine 1951 yılında Demokrat Parti'nin ülkeye bir armağanı olarak girmişti. (Nitekim, "Demokratlar Kulübü Derneği"nin internet sitesinde kanunun çıkarılış nedeni şöyle açıklanıyor: "Kanun, Demokrat Parti'nin Atatürk'e duyduğu saygı ve sevgiyi göstermekteydi. Cumhuriyet Halk Partililerin Atatürkçülük iddialarına, Demokrat Partiyi Atatürk düşmanlığı ile suçlamalarına bir cevaptı." Yani özetle, bazı yazarlarca haklı olarak "Sağ Kemalizm" olarak adlandırılan yeni siyasi iktidar, "Atatürkçülük öyle olmaz böyle olur!" diyerek İsmet İnönü'nün bile aklına gelmeyen monarşik bir kanununu ülkeye armağan etmişti.)</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Bu kanunun (bugüne kadar çok söylendi-yazıldı ama bir kere daha tekrarında fayda var) bir "cumhuriyet"e yakışmadığı muhakkkak. Benzer bir kanun sadece "cumhuriyet"e değil, "meşrutiyet"e de yakışmaz. Yakıştığı tek yer, "mutlak monarşi"dir. Çünkü, iktidarın anasaya ile sınırlandırıldığı sistemlerde-rejimlerde yasaların "genellik" ilkesi çiğnenemez ve tek bir kişi için yasa çıkarılamaz. Çok zorlanırsa çıkarılabilir tabii ki; ama o zaman da sistemi ona uygun bir ad ile adlandırmak gerekir.</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
5816 sayılı "Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun", "Atatürk'ü temsil eden heykel, büst ve abideleri veyahut Atatürk'ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası verilir" diyor. Kanun ayrıca bu suçun "iki veya daha fazla kimseler tarafından toplu olarak veya umuma acık mahallerde yahut basın vasıtasıyla işlenirse hükmolunacak ceza yarı nispetinde" artırılacağını belirtiyor. Demek ki bu durumda, Murat Vural'ın aldığı 22 yıl 6 ay hapis cezası boyanan her büst için ayrı ceza kesilmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Kararın bu yönü de çok şaşırtıcı ("isyan ettirici" dememek için bu sıfatı kullanıyorum) değil mi?</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Yani Murat Vural eğer hızını alamayıp (ve yakalanmayıp) bir düzine büstü boyasaydı, cezası "ağırlaştırılmış müebbet" mi olacaktı.</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Unutmayalım: Murat Vural'ı mahkûm eden 4 maddelik yasa, "Türk Ceza Yasası"nın dışında yer alıyor. Bu yasa Türk hukuk sisteminde "tek başına", "Türk Ceza Yasası"ndan bağımsız bir "ceza yasası" olarak yer alıyor. Şu tutarsızlığa bakın...</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Yarın 10 Kasım. Yarın düzenlenecek törenlerle Atatürk'ü anacağız. Bilmiyorum doğrusu, belki cezaevlerinde de benzer törenler düzenlenecek. Eğer öyle ise Murat Vural da bu törenlere katılacak. Şahit olmak isterdim doğrusu: Yarın törenleri televizyon ekranından izleyen mahkûmlar Murat Vural'ın 22 yıl 6 aylık mahkûmiyetini aralarında acaba nasıl tartışacaklar?</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Bu arada bir de dileğim var: Bu mahkeme kararı sakın ha sakın Nicolas Sarkozy'nin kulağına gitmesin. Ne olur ne olmaz, bir de bakarsınız ki "cumhuriyet"i dilinden düşünmeyen "Sarko" ("başörtüsü yasağı"ndan sonra) bu "Kanun"la da ilgilenmeye başlamış!</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Birkaç gün daha gecikse, Murat Vural'la ilgili karar 10 Kasım'da açıklanacaktı.</div>
</div>
DEMOKRATLAR KULÜBÜ DERNEĞİhttp://www.blogger.com/profile/14236241905500351712noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4628939149320771055.post-25661659022772402082014-05-19T14:47:00.000-07:002014-05-19T14:49:09.665-07:00DEMOKRAT PARTİNİN KURULUŞUNDA MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAĞIN ROLÜ<div class="post-body entry-content" id="post-body-3250771849019026235" itemprop="description articleBody" style="background-color: white; font-weight: bold; line-height: 1.4; position: relative; width: 648px;">
<div class="separator" style="clear: both; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7GF4AehwJMELEs9YgsFYKE3O8oHzR_jnbTPuhEn-OKp_3uyACfhYHYBuWZs5l9g4LqnjF8OHF9ywQn7plG3dYtE8Tg02VJg7cPNHkfQqjGLQx9ARRL-DnMYSs22AyUBGMICibyqFfnIc/s1600/demokratlar+kul%C3%BCb%C3%BC+-+mare%C5%9Fal+fevzi+%C3%A7akmak+2.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; color: #771100; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-decoration: none;"></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7GF4AehwJMELEs9YgsFYKE3O8oHzR_jnbTPuhEn-OKp_3uyACfhYHYBuWZs5l9g4LqnjF8OHF9ywQn7plG3dYtE8Tg02VJg7cPNHkfQqjGLQx9ARRL-DnMYSs22AyUBGMICibyqFfnIc/s1600/demokratlar+kul%C3%BCb%C3%BC+-+mare%C5%9Fal+fevzi+%C3%A7akmak+2.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7GF4AehwJMELEs9YgsFYKE3O8oHzR_jnbTPuhEn-OKp_3uyACfhYHYBuWZs5l9g4LqnjF8OHF9ywQn7plG3dYtE8Tg02VJg7cPNHkfQqjGLQx9ARRL-DnMYSs22AyUBGMICibyqFfnIc/s1600/demokratlar+kul%C3%BCb%C3%BC+-+mare%C5%9Fal+fevzi+%C3%A7akmak+2.jpg" style="border: none; position: relative;" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333;">
<b><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-large;"><span style="color: red;">DEMOKRAT PARTİ (D.P.)'NİN KURULUŞUNDA</span><span style="color: red;"><o:p></o:p></span></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333;">
<span style="color: red;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-large;">MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK'IN ROLÜ</span></span><span style="color: red; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; text-align: right;">
<span style="color: blue;"><b><span style="font-size: medium;">Dr. M. Galip Baysan</span></b><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="color: #444444;">Bu gün oy kazanmak için demokrat partinin mirasına sahip çıkanlar acaba bu partinin kuruluş safhasında rahmetli Fevzi Paşanın rolünün ne olduğunu biliyorlar mı? Geçmiş bir yazımda çoğunlukçu demokratik düzene geçmek için İsmet paşanın gayretlerini açıklamaya çalışmıştım. Çünkü tek partili cumhuriyetten çok partili demokratik düzene geçiş kolay olmamış ve bu konuda Milli mücadele Liderlerine iktidar ve muhalefetin düzenlenmesinde büyük görevler düşmüştür. Bunun en önemli nedeni, demokrasi tecrübesinin azlığı ve siyasi ahlakın henüz ilkel bir durumda oluşudur.<o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; color: #333333; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6NpQnBpPesE-Cy6tTJBFGakaFsDqEsAf98zCd4xXaYfMPF9GM4FAeqbxeo4djZ_fT1RtTsk-r5A0haLRB8NAbMKE_7WulaQRulJppxAMDEKzgPgGZTnZfrk8YpF80RjjB9Qd3d8vtZGk/s1600/dr.+m.+galip+baysan+-+demokratlar+kulub%25C3%25BC+ba%25C5%259Fkanl%25C4%25B1%25C4%259F%25C4%25B1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; color: #771100; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-decoration: none;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6NpQnBpPesE-Cy6tTJBFGakaFsDqEsAf98zCd4xXaYfMPF9GM4FAeqbxeo4djZ_fT1RtTsk-r5A0haLRB8NAbMKE_7WulaQRulJppxAMDEKzgPgGZTnZfrk8YpF80RjjB9Qd3d8vtZGk/s1600/dr.+m.+galip+baysan+-+demokratlar+kulub%25C3%25BC+ba%25C5%259Fkanl%25C4%25B1%25C4%259F%25C4%25B1.jpg" height="169" style="border: none; position: relative;" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif;">
<span style="color: #990000; font-size: large;">Adalet Bakanlığı eski Müsteşarı Avukat Kenan Ö. Öner, 14 Şubat 1946’da kurdukları İstanbul İl Örgütünün ilk günlerini şu sözlerle anlatmaktadır:</span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="color: #444444;">“Partinin İstanbul teşkilatı, vazifesine başlamış olmakla beraber maddi ve manevi her vasıtadan mahrum, çırılçıplak bir halde idi. Paramız yok, yerimiz yok, bizlerle çalışacak arkadaşlarımız yoktu. Memlekette böyle işler için faydalı arkadaş bulmak da para kadar güçlük ihsas ediyordu.<span class="apple-converted-space"> </span>Hiçbirimizin siyasi faaliyetteki yeri olmadığı için kendilerine müracaat edecek tanıdıklarımız da pek az bulunuyor. Onların en namuslu ve en faziletlileri de bizimle beraber çalışmaktan çekiniyorlardı. Tanıdığımız ve inandığımız herkese müracaat ederek hiç olmazsa ilçeler teşkilatını kurabilmek için bize insan tavsiye etmesini rica ediyorduk. Bazıları temennilerimi kabul ederek isim veriyor, bir kısmı buna bile cesaret edemiyordu.”(1)<o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIj5Binw6Mw7wVuLKrJc7bP5NRQQTJ0uNCvXegxxJOozAEScdXAaQiE-Wgmx0QhHijG6zS9z5vF89YH125lMT3AjQtp09CnQcMhog9S2Fty-O29socJDp8bMEaBuH9-bjABVAM_MawBYY/s1600/demokratlar+kul%25C3%25BCb%25C3%25BC+-+mare%25C5%259Fal+fevzi+%25C3%25A7akmak.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; color: #771100; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-decoration: none;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIj5Binw6Mw7wVuLKrJc7bP5NRQQTJ0uNCvXegxxJOozAEScdXAaQiE-Wgmx0QhHijG6zS9z5vF89YH125lMT3AjQtp09CnQcMhog9S2Fty-O29socJDp8bMEaBuH9-bjABVAM_MawBYY/s1600/demokratlar+kul%25C3%25BCb%25C3%25BC+-+mare%25C5%259Fal+fevzi+%25C3%25A7akmak.jpg" style="border: none; position: relative;" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<b style="color: #444444;">“Teşkilatımız ilk aylarda, birçok sebeplerle çok yavaş gidiyordu. En esaslı ve en faal yerler için seçtiğimiz insanlar korkuyor, kabul etmiyor,<span class="apple-converted-space"> </span>edenlerin bir çoğu da iktidar partisinin, hatta hükümetin baskısı altında çok geçmeden istifa ediyordu.”(2)</b></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="color: #444444;">DP’nin kuruluş günlerinde Aydın’da hükümet tabipliği yapmakta olan Mükerrem Sarol, Adnan Menderes’le tanışıp, onun isteği ile partiye girdikten sonra, bir gün Aydın Valisi tarafından çağrıldığını ve kendisine şu tavsiyede bulunulduğunu anlatmaktadır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="color: #444444;">“Yarından tezi yok hemen parti ile ilişiğini keseceksin. Ben burada vali isem ve Dr. Fazıl Şerafettin (Bürge) CHP müfettişi kaldıkça senin Aydın’dan mebus olman mümkün değildir. Mutlaka Meclis’e girmek istiyorsan bunun yolları vardır. CHP’ye girersin ve muradın derhal yerine getirilir.”(3)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="color: #444444;">Aynı günlerde Celal Bayar “Milli birliğinin bozulmaması için vatandaşların DP’ye girmemesi” şeklinde Halk partililerin yaptığı kötü propagandalardan şikâyetçi olurken, Adnan Menderes’te İzmir’de idare amirlerinin birer Halk Partili gibi çalışmalarından, uygulanan baskı ve yapılan korkutmalardan yakınıyordu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="color: #444444;">Bu kritik dönemde DP’nin yoluna daha güvenle ve daha fazla halk desteği ile devam edebilmesi için güçlü bir “ele ihtiyaç vardı. DP’liler, bu güçlü el” olarak eski ve ünlü bir askeri Mareşal Fevzi Çakmak’ı düşündüler ve onunla temasa geçtiler. Cihat Baban DP’lilerin düşüncelerini şu sözlerle açıklamaktadır:<o:p></o:p></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLAwL1EYjnRFUx106AqjZXIDdwWYSiL6JiDUlLiaE3aZhfWFNpqR1N069Wq1CEi9674Me3snefEbSUl3DFBBtLq7e4eGCV18UN29rUKYxsxEnF3ZKyN_cB0a3Vxct2V3ugApjbVR3aUJA/s1600/demokratlar+kul%25C3%25BCb%25C3%25BC+-+mare%25C5%259Fal+fevzi+%25C3%25A7akmak+-+1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; color: #771100; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-decoration: none;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLAwL1EYjnRFUx106AqjZXIDdwWYSiL6JiDUlLiaE3aZhfWFNpqR1N069Wq1CEi9674Me3snefEbSUl3DFBBtLq7e4eGCV18UN29rUKYxsxEnF3ZKyN_cB0a3Vxct2V3ugApjbVR3aUJA/s1600/demokratlar+kul%25C3%25BCb%25C3%25BC+-+mare%25C5%259Fal+fevzi+%25C3%25A7akmak+-+1.jpg" style="border: none; position: relative;" /></a></div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="color: #444444;">“1946 Nisan ayı. CHP seçimleri yenilemeye karar vermiş olduğu için, Halk partisi ile Demokrat parti arasında çatışmalar alabildiğinde sertleşmişti. (Terakkiperver ve Serbest Fırkaların başına gelenler) aslında DP muhalefetini yaşatmak isteyenlerin gözünü açmaya yaramıştı. Öyle bir tedbir almak gerekirdi ki, DP ne Terakkiperver, ne de Serbest Fırka’nın akıbetine uğrasın. Bu tedbir, Mareşal Fevzi Çakmak’ı küskünlüğünden istifade ederek muhalefet saflarına çekmek, böylece siyasi hayatta DP’ye oy verecek vatandaşa bir nevi emniyet kalkanı temin etmekti.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<b><span style="color: #444444;">DP vatandaşa “CHP iktidarı DP’yi feshedemez, senin Serbest Fırkanın kapatılmasında olduğu gibi belalar gelemez. İşte İstiklal Savaşının üç büyüklerinden bir tanesi, Mareşal Fevzi Çakmak, senin önünde göğsünü sana siper etmiş. Sana zarar verecek, seni fişe geçirecek, fabrikadan attıracak, sana memuriyet vermeyecek olan iktidarın, bütün bu zorbalıkları yapabilmesi için evvela Mareşali tasviye etmesi lazım. Bu ise yürek ister buna kimse teşebbüs edemez” demeliydi.</span><span style="color: #444444;">”(4)<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="color: #444444;">Tasvir gazetesi Başyazarı C. Baban’ın DP adına teşebbüsleri başlangıçta olumsuz cavap alır. Mareşal kendisine “Hiçbir şey istemiyorum, bana Saraçoğlu geldi, Milletvekilliği ve arkasından da Meclis başkanlığı teklif etti, reddettim. Askerlikte ihtiyarlayan, işe yaramayan adamın, politikada hizmeti olur mu?” cevabını verir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="color: #444444;">Bunun üzerine Baban Mareşal’e Napolyon’un bir sözünü hatırlatır:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="color: #444444;">“General 60 yaşını buldu mu, onu askerin başından çekmeli, şerefli, fakat rahat bir milli göreve nakletmeli.”(5)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="color: #444444;">Daha sonra DP’nin teşebbüsleri devam eder ve Baban ikinci defa Mareşal’i ziyaret ettiğinde görüşmeler şu şekilde gelişir:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif;">
<span style="color: #990000; font-size: large;">“Söz sözü açtı, Bayar’ın teklifi bahis konusu olunca:</span><span style="color: #444444; font-size: 15px;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="color: #444444;">- <span class="apple-converted-space"> </span>Ben bir partinin adamı olamam, dedi. Bayar’a da bunu söyledim. Bu sebepten dolayı da teklifini maalesef reddettim.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="color: #444444;">- <span class="apple-converted-space"> </span>Paşa, dedim, bir partinin adamı olamazsınız! Doğrudur. Fakat millet isterse, milletin karşısına çıkar, hayır hayır, ben senin arzuna, isteğine, bana gösterdiğin teveccühe rağmen, vazife yapmayacağım der misiniz?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<b><span style="color: #444444;">Meydan savaşlarının ünlü kahramanı büyük askerin bir tereddüt geçirdiğini hissetmemek mümkün olmadı. “Millet ister mi? Milletim istiyorsa vazifeden elbet kaçmam ama, millet nasıl ister?”</span><span style="color: #444444;"><o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<b><span style="color: #444444;">Unutuldu, kenara atıldı zannedilen, üniformasından ayrı kalmakla hayattan uzaklaşmayı aynı şey zanneden adam “Millet isterse” sözünde kendisini büyüleyici bir sihir buldu. O zaman kendisine, İstanbul halkının onu bağımsız milletvekili yapmak üzere binlerce imza topladığını söyledim.</span><span style="color: #444444;"><o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="color: #444444;">- <span class="apple-converted-space"> </span>Bana izin verirseniz, öğleden sonra tekrar geleyim, size İstanbul’da toplanan imzalar hakkında bilgi vereyim, kararınızı o zaman lütfedersiniz dedim.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<b><span style="color: #444444;">Düşündü, yumuşamıştı, ordunun etrafına gölge saçan tarihi çınar, birden, baobap ağacı gibi büyümüştü, konuşurken sanki ağacın yaprakları hışırdıyordu. Sesindeki içtenliği, eski bir askerin kesin tutumuyla zedelemeden,</span><span style="color: #444444;"><o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="color: #444444;">- <span class="apple-converted-space"> </span>Milletim isterse bir, bağımsız olmak şartıyla iki… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="color: #444444;">Bu iki şartla milletvekili olmayı kabul ederim.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif;">
<b><span style="color: #990000; font-size: large;">Bir kördüğüm çözülmüş, Demokrat Parti’nin kaderi, birden bire değişmişti.</span><span style="color: #444444; font-size: 15px;"><o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<b><span style="color: #444444;">Mareşal’in evinden ayrıldıktan sonra büyük bir hızla Sümer sokağa gittim. Bayar beni merakla hatta sabırsızlıkla bekliyordu. Odaya girer girmez:</span><span style="color: #444444;"><o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="color: #444444;">- <span class="apple-converted-space"> </span>Oldu efendim, dedim. Mareşal adaylığını koymaya razı oldu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<b><span style="color: #444444;">Ve anlatmaya başladım. Milletin isteğiyle ve bağımsız olarak adaylığını koyacaktı.</span><span style="color: #444444;"><o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<b><span style="color: #444444;">Bayar’ın gözlerinin derinliğinde birdenbire memnuniyet kıvılcımları çaktı, yüzü sevinçten kızardı, boynuma sarıldı, beni öperken ısrarla “büyük hizmet ettin! Büyük hizmet ettin! Çok teşekkür ederim” dedi.</span><span style="color: #444444;">”(6)<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<b><span style="color: #444444;">Mareşal’in iktidarın bütün tekliflerini(7)<span class="apple-converted-space"> </span>reddederek bağımsız da olsa muhalefet saflarında yer alması DP’nin talihini değiştiren bir olay olmuş ve partinin teşkilatlanması ve partiye katılmalar süratlenmiştir. Öyle ki 21 Temmuz 1946 günü yapılan seçimlerde DP, 49 ilde seçime katılmış ve bu illerde 273 aday gösterilmiştir.<span class="apple-converted-space"> </span>(8)</span><span style="color: #444444;"><o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="color: #444444;"><b>22 Temmuz 1946 seçimlerinden sonra Demokrat Pari Cumhurbaşkanı seçimi geldiği zaman İnönü’nün karşısına Mareşal’i aday olarak çıkarmış ve bağımsız Mareşal, 60 kadar oy almıştı.(9)</b><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<b><span style="color: #660000; font-size: medium;">DİPNOTLAR:</span></b><span style="color: blue;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="color: #444444;">(1) Kenan Öner, Siyasi Hatıralarım ve Bizde Demokrasi, s.18-19 (Osmanbey Matbaası, İstanbul-1948)</span><span style="color: #444444;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="color: #444444;">(2) Aynı eser, s.36</span><span style="color: #444444;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="color: #444444;">(3) Mükerrem Sarol, Bilinmeyen Menderes, s.35-36 (Kervan Yayınları, İstanbul-1983)</span><span style="color: #444444;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="color: #444444;"> (4)</span><span class="apple-converted-space"><span lang="NO-BOK" style="color: #444444;"> </span></span><span lang="NO-BOK" style="color: #444444;">C. Baban, Politika Galerisi, s.95-96</span><span style="color: #444444;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="color: #444444;">(5)<span class="apple-converted-space"> </span> Aynı eser, s.97</span><span style="color: #444444;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="color: #444444;">(6)<span class="apple-converted-space"> </span> C. Baban, a.g.e., s.98-101<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="color: #444444;">(7) Kemal Karpat, Turkey’s Politics, s.160 (The Transition to a Multi-Party System, Princeten, New Jersey-1959)</span><span style="color: #444444;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="color: #444444;">(8)<span class="apple-converted-space"> </span> Aynı eser, s.163</span><span style="color: #444444;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="color: #444444;">(9)<span class="apple-converted-space"> </span> C. Baban, a.g.e., s.102</span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="color: #444444;">Dr. M. Galip Baysan</span></div>
</div>
DEMOKRATLAR KULÜBÜ DERNEĞİhttp://www.blogger.com/profile/14236241905500351712noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4628939149320771055.post-48147662411078147032014-05-19T14:36:00.004-07:002014-05-19T14:36:42.105-07:0027 MAYIS DARBESİ SONRASI CELAL BAYAR VE ESKİ DEMOKRAT PARTİLİLERİN TÜRK SİYASİ HAYATINA ETKİLERİ - Yrd. Doç. Dr. Nedim YALANSIZ<div class="post-body entry-content" id="post-body-1205763299411129684" itemprop="description articleBody" style="background-color: white; line-height: 1.4; position: relative; width: 648px;">
<div align="center" class="MsoNormal" style="color: #333333; font-weight: bold; text-align: center;">
<b><span style="color: red;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-large;">27 MAYIS DARBESİ SONRASI CELAL BAYAR VE ESKİ DEMOKRAT PARTİLİLERİN TÜRK SİYASİ HAYATINA ETKİLERİ</span><span style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: small;"><o:p></o:p></span></span></b></div>
<div align="right" class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold; text-align: right;">
<b><i><span style="color: blue;">Yrd. Doç. Dr. Nedim YALANSIZ</span></i></b></div>
<div class="separator" style="clear: both; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold; text-align: center;">
<b><i><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQvgxIEwFRLnbPvIfMEM-Yuq4hTmzwdK3sCzdm1IdWh5Ih1YhqCCibju6k1bM4fCbwjbmN9AnVX0knWteTxkWZ8uhhyX2PPPMSIoGtYH_ATKkLDqHcwAZLI0Ql_7TSyMvvZky8O2jwzxA/s1600/Yard.+Do%C3%A7+Dr.+Nedim+YALANSIZ.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; color: #771100; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-decoration: none;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQvgxIEwFRLnbPvIfMEM-Yuq4hTmzwdK3sCzdm1IdWh5Ih1YhqCCibju6k1bM4fCbwjbmN9AnVX0knWteTxkWZ8uhhyX2PPPMSIoGtYH_ATKkLDqHcwAZLI0Ql_7TSyMvvZky8O2jwzxA/s320/Yard.+Do%C3%A7+Dr.+Nedim+YALANSIZ.jpg" style="border: none; position: relative;" width="266" /></a></i></b></div>
<b style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;"><i><o:p></o:p></i></b><br /><div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
<b><span style="color: blue; font-size: medium;">ÖZET</span><o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
27 Mayıs darbesi Demokrat Parti iktidarına karşı yapıldı.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Çok partili hayatın diğer aktörleri olan Cumhuriyet Halk Partisi ve Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi siyasi faaliyetlerine devam ederken, Demokrat Parti bu haktan mahrum edildi. Darbe sonrası içlerinde Başbakan, bakanlar, milletvekilleri, il ve ilçe yöneticileri olmak üzere yaklaşık 500 Demokrat Parti üyesi tutuklandı. Yüksek Adalet Divanı adında bir yüksek mahkeme oluşturuldu. Bu mahkeme bir yıl süren yarşılama süreci sonrasında Demokrat Parti üyelerine ölüm cezası ve müebbet hapis de dâhil çeşitli cezalar verdi.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Ölüm cezasına ve müebbet hapse çarptırılmış eski DP’li Cumhurbaşkanı, bakan, milletvekili ve yönetici, eski Demokrat Parti tabanının zorlaması, memleketin normalleşme ihtiyacı ve aflarından siyasi rant bekleyen yeni ve eski partilerin çabaları sonucu birkaç yıl sonra ağır cezalarından affedildiler. Bazıları da sağlık sorunları nedeniyle daha önce salıverilmişti. Özşürlüklerine kavuştuktan sonra da bu defa kendileri siyasi haklarını, iade-i itibarlarını elde etme mücadelesi verdiler.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
<b>Ölüm ve hapis cezalarından kurtulmalarına rağmen, siyasi partilere üye olma, milletvekili seçilme hakları ve hatta siyasette yer almadan önce sahip oldukları mesleklerini (örneğin doktorluk şibi) yapabilme hakları ellerinden alınmıştı.</b> İktidar ve muhalefet partilerinin anlaşmaları sonucu çıkarılan siyasi aflarla önce mesleklerini yapabilme hakları, sonra siyasi haklarını elde ettiler. Araya 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinin girmesiyle bu çok zorlu ve uzun bir süreçte gerçekleşti.</div>
<div class="separator" style="clear: both; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiPg2qj7sBgPaDVkSJz67MFVtLAywsHFjkeVR0HhTTXcKCukyUMiZT97tDTgRDxWGDeYVfGfsLcZU9JXXYokBlCSjVN82eiSQII5bZARLaYR1tcBEx0bfpp38cfrzr4JDr01VJJQJkjr9E/s1600/NED%25C4%25B0M+YALANSIZ-K%25C4%25B0TAP.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; color: #771100; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-decoration: none;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiPg2qj7sBgPaDVkSJz67MFVtLAywsHFjkeVR0HhTTXcKCukyUMiZT97tDTgRDxWGDeYVfGfsLcZU9JXXYokBlCSjVN82eiSQII5bZARLaYR1tcBEx0bfpp38cfrzr4JDr01VJJQJkjr9E/s1600/NED%25C4%25B0M+YALANSIZ-K%25C4%25B0TAP.jpg" style="border: none; position: relative;" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Eski DP’liler siyasi haklarını elde etme yanında merkez sağı yeniden Demokrat Parti çatısı altında birleştirmeyi hedeflediler. Kendilerinden koparak kurulan yeni ve şüçlü partilerin ve bunların yeni kuşak seçmenlerinin olması nedeniyle bu hedefleri istedikleri şekilde şerçekleşmedi. Bu makale de eski DP’lilerin bu mücadeleleri anlatılmaktadır.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
<b>Anahtar Kelimeler</b>: Demokrat Parti, Celal Bayar, Merkez Sağ, Siyasi Yasaklar, Siyasi Af</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
*</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
<span style="font-size: 10pt;">* Yrd. Doç. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi, Tınaztepe Kampüsü, Edebiyat Fakültesi-Tarih Bölümü, El-mek: nedimyalansiz@hotmail.com 2586 Nedim YALANSIZ Turkish Studies International Periodical For the Lanşuaşes, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer, 2012<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
*</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
<b>THE EFFECTS OF CELAL BAYAR AND FORMER-DEMOCRATIC PARTY MEMBERS ON TURKISH POLITICAL LIFE AFTER THE COUP OF 27th MAY ABSTRACT<o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Coup of 27th May 1960 was made aşainst the Democratic Party şovernment. Other actors of the multi-party political life in Turkey, such as Republican Peoples Party and Republican Peasants’ Nation Party were keepinş its position, Democratic Party was officially banned by the new reşime. After the coup, 500 members of the party, includinş ex-prime ministers, ministers, parliamentarians and officials were arrested. A new court named Supreme Court of Justice was established. After a year of prosecution process, Supreme Court of Justice sentenced these members ranşinş from life imprisonment to death penalty. The ex-president and the ministers who were sentenced to life imprisonment and death penalty were all pardoned after the heavy pressures of the Democratic Party electorates. The need for a stabilization and the political anticipations of the new parties also played an important role on this decision. Some of them was freed before because of their health problems. After şaininş their freedom, these politicians struşşled for their political rişhts and fouşht to şet their reestablishments. Althouşh these politicians were all freed from their penalties, they were also banned from any politicial activities, such as membership to parties and participation in elections. They also were banned from doinş their previous jobs. At the end they şot their rişhts after the reconciliation of the şovernment and the opposition. With the neşative effects of 12th March 1971 and 12th September 1980 events, this process turned into a very harsh one. Former Democratic Party members at that time initiated to form their ex-party aşain. By doinş this they also wanted to establish the center-rişht policy aşain in Turkey. They were unsuccessful at this initiative because of the new and powerful parties of that time, most of which were founded by the ex-Democrats, and their supporters from the younş şenerations. In this article, the struşşle of the ex-Democrats will be evaluated. Key Words: Democratic Party, Celal Bayar, Center-Rişht, Political Bans, Amnesty.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
*</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Cumhuriyet tarihinde gerçekleşen ilk askeri darbe olma unvanını taşıyan 27 Mayıs 1960 darbesi Demokrat Parti(DP) iktidarını hedef aldı. Çok partili siyasal yaşamın diğer iki aktörü Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP)’nin kapatılmaması, darbenin amacının DP’yi iktidardan uzaklaştırmak olduğunu açıkça gösteriyordu. Darbenin hemen ardından başta bakan ve milletvekili olan Demokrat Partililer, sonra Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve o sırada bir ziyaret için Eskişehir’de bulunan Başbakan Adnan Menderes Kütahya’da olmak üzere birçok Demokrat Parti (DP)’li tutuklandı. Kısa bir süre sonra da yaklaşık 500 kadar DP’li Yassıada’ya nakledildi. DP, önce faaliyetten men edildi. Ardından da 29 Eylül 1960 tarihli kararla kapatıldı.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Yassıada yargılamaları 14 Ekim 1960’tan 15 Eylül 1961’e kadar sürdü. 11 ay 1 günlük bu zaman diliminde 203 günde görüşülen 287 celsede toplam 1033 saat yargılama yapıldı.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Yassıada Kararları açıklandığında DP’lilerden 15’i hakkında idam hükmü verilmişti.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Milli Birlik Komitesi(MBK), yaptığı toplantıdan sonra, 16 Eylül 1961 günü üç idam hükmünü onaylamış, 12 idam hükmünü ise müebbet hapse çevirmişti.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
<b>İdam edilecek üç kişi: Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan idi.<o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
<b>43 kişi hakkında müebbet hapis cezası uygulanacaktı.<o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
<b><span style="color: red;">Bunlardan 12’si idam edilmekten kurtulan DP’nin üst düzey kadrolarından eski Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Bakanlar, milletvekilleri, Genel Kurmay Başkanı ve Tahkikat Komisyonu Üyesi düzeyindeki isimlerdi: </span></b>Celal Bayar (eski Cumhurbaşkanı), Refik Koraltan (eski TBMM Başkanı), Emin Kalafat (eski Bakan, milletvekili), Agah Erozan (eski TBMM Başkanvekili), İbrahim Kirazoğlu (eski TBMM Başkanvekili), Ahmet Hamdi Sancar (Tahkikat Komisyonu Üyesi), Bahadır Dülger (Tahkikat Komisyonu Üyesi), Baha Akşit (milletvekili), Nusret Kirişçioğlu (Tahkikat Komisyonu Üyesi), Zeki Erataman (milletvekili), Osman Kavrakoğlu (milletvekili), Rüştü Erdelhun (eski Şenel Kurmay Başkanı). Cezaları müebbet hapse çevrilen başta Celal Bayar olmak üzere Yassıada mahkumları Kayseri Cezaevi’ne nakledildiler. </div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
DP’nin mirasına merkez sağda yeni kurulan Adalet Partisi (AP), Yeni Türkiye Partisi (YTP) ve kısmen de Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) sahip çıktı. 1961 seçimlerinde kapatılan DP’nin oylarını bu üç parti paylaştı. 1961 yılında hiçbir parti tek başına iktidar olacak oyu alamadığı için bir hükümet buhranı ortaya çıktı. Bu buhranın yeni darbelere yol açmaması ve memlekette idamlar sonrası oluşan gerginliğin azalması için CHP-AP arasında zorunlu bir koalisyon hükümeti kuruldu.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
1961’deki bu gergin ortamda Kayseri Cezaevi’ndeki eski DP’lilere CHP-AP hükümeti aleyhinde beyanatlar vermemeleri ve bu yaklaşımların olası bir siyasi affın çıkmasını engelleyeceği yönünde telkinlerde bulunuldu. CHP-AP Koalisyonunun Başbakanı İsmet İnönü de eski DP’lilerin Yassıada’daki avukatlarından Burhan Apaydın ve bazı Gazeteciler aracılığıyla bu tür talepleri Kayseri’deki DP’lilere iletti.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Burhan Apaydın, Başbakan İnönü ile görüştüğünü birkaç aya kadar bir af kanunu tasarısını Meclise getireceklerini kendilerine söyledi. DP’liler de af konusunun hassasiyetinin farkındaydılar, eski bakanlardan sözcü durumundaki DP’li Celal Yardımcı; “AP’liler merak etmesinler… Biz onlara rakip olmayız, şuradan çıkalım, bir daha politikaya tövbe. Bizleri cezaevinden çıkarabilecek tek güç İnönü’dür. İnönü’nün karşı durduğu bir hükümetin bizi cezaevinden kurtarmak için küçük parmaklarını bile kıpırdatmayacaklarını biliyorum.”</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
1963 yılının ilk aylarında Celal Bayar’ın sağlık nedenleriyle Cumhurbaşkanı tarafından affı gündeme geldi. Bayar, 22 Mart 1963 günü hükümet tarafından affedildi ve tahliye edildi.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
AP, Bayar’ı karşılamak için Kayseri’ye bir heyet gönderdi. Heyet bir otele yerleşti. Ertesi gün çıkan gazeteler heyette bulunan <b><span style="color: red;">Mehmet Ali Aytaç Paşa tarafından Celal Bayar’a, “Sizi Çankaya’ya oturtmaya geldik” </span></b>dendiğini yazıyorlardı. 23 Mart’ta Kayseri’den Ankara’ya gelen Bayar’ı, büyük bir konvoy ve kalabalık karşıladı. Herkesin elinde kapatılan DP’nin bayrakları bulunmaktaydı.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Bu coşkulu karşılama tepkilere neden oldu, aleyhte gösteriler AP Binasının, Bayar’ın yerleştiği evin ve Yeni İstanbul gazetesi’nin taşlanmasına kadar gitti. AP’nin kapatılacağı endişesi ortaya çıktı. <b><span style="color: red;">Dr. Sadettin Bilgiç anılarında olayın ardından Demirel’in Bilgiç’in babasına “Amca, biz partiyi kapatmaya karar verdik. Elli sene daha bu memlekette demokrasi olmaz” dediğini aktarmaktadır.</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
AP ve eski Demokrat Partililer için durum işte bu kadar vahimdir.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Bu gelişmelerden sonra 28 Mart’ta Bayar’ın cezasının ertelenmesi ile ilgili karar kaldırıldı.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Bu tarihten itibaren 6 ay Ankara Hastanesi’nde gözetim altında kaldıktan sonra, tekrar Kayseri Cezaevi’ne gönderildi. Kayseri Cezaevi’nde bulunan DP’liler için son kurtuluş yolu sağlık raporu ile salıverilmekti. Sağlık sorunu bulunanlar, Kayseri Memleket Hastanesi’ne başvuracak, Sağlık Kurulu’ndan sürekli hastalık raporu alınacak, bu raporu Adli Tıp Kurumu da onaylarsa tahliye gerçekleşecekti.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Kayseri’deki eski DP’lilerden Dr. Baha Akşit, sağlık raporu sayesinde 28 Ekim 1964’te tahliye oldu. Ancak siyasi yasaklıydı. Siyasi yasaklı olduğu gibi, aynı zamanda meslek ve sanatlarını yapmaları da yasaktı. Doktor olmasına rağmen, mesleğini yapamayacak olan Baha Akşit o dönemde dört çocuk sahibiydi ve geçimini sağlaması gerekiyordu. Kendisine ilaç firması sahibi arkadaşları destek oldu. O da ilaç üretimi işine girdi.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
7 Kasım 1964’te daha önce tahliye olan ve hâlâ mahkum olan Demokrat Parti’lileri sevindiren bir olay gerçekleşti. Celal Bayar, sağlık sorunları nedeniyle tahliye edildi. 07 Temmuz 1966 günü de Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafından Bayar, sağlık nedenlerinden dolayı, kalan cezalarından affedildi.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Eski DP’liler özgürlüklerine kavuşmalarının ardından birbirleriyle bağlantılarını kesmediler. Kısa bir süre sonra Baha Akşit’in de aktif rol oynamasıyla Celal Bayar’ın liderliğinde toplanmaya başlayacaklardı. Hedefleri hem siyasi haklarını, hem de “meslek ve sanatlarını icra etme” haklarını elde etmekti.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
8 Ağustos 1966’da çıkan 730 sayılı af kanunu ile DP’lilerin mesleklerini yapabilmeleri ve memuriyete dönmeleri, AP Hükümeti sırasında gerçekleşti. Aynı zamanda müebbet hapse mahkum olan diğer DP’liler de affedilerek tahliye edildiler.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Siyasi Haklar meselesi ise anayasa değişikliğini gerektirdiği için Meclis’te çözülmesi gerekiyordu. Bu hedeflerini gerçekleştirebilmek için, Celal Bayar ve Arkadaşları, Ankara’da Turhan Dilligil’in Rüzşarlı Sokak’taki Adalet Gazetesi yazıhanesinde “<b><span style="color: red;">Bizim Ev</span></b>” adlı kulübü kurdular. <b><span style="color: red;">Kulübün kurucuları: </span></b><span style="color: blue;">Baha Akşit, Hikmet Bayur, Kemal Binatlı, Hüsamettin Cindoruk, Settar Ülker, Orhan Cemal Fersoy, Sait Bilgiç, Mümtaz Faik Fenik, Halûk Çulha, Hamdi Başak, Ahmet Gürsoy, Ali Harputlu, Selâhattin Karayavuz, Nusret Kuruoğlu, Şefik San, Ömer Faruk Sargut..<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
14 Ocak 1968’de “Bizim Ev” adlı kulübün açılışını yaptılar. Açılışa Celal Bayar, Fatin Rüştü Zorlu’nun annesi Güzide Zorlu, Hasan Polatkan’ın eşi ve eski DP’li bakan ve milletvekilleri katıldılar. AP’lilerin katılımının az olması da dikkat çekmekteydi. Bununla birlikte Celal Bayar’a yoğun ilgi vardı. Elini öpmek için birçok kişi sıraya geçmişti. AP’lileri rahatsız eden de bu ilgiydi. Kendilerine alternatif bir siyasi hareketin ortaya çıkmasından endişeleniyorlardı.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Kulüp önce Ankara’da sonra da Yassıada avukatlarından ve geleceğin DYP Şenel Başkanı Hüsamettin Cindoruk Genel Sekreterliğinde İstanbul’da, siyasi amaç gütmedikleri iddiasıyla, DP’lilerin buluşma yeri olarak görev yaptı.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
“Bizim Ev”ler eski DP’lileri bir araya getiren bir girişim olarak birçok ilde açılsa da üç ay gibi kısa bir süre sonra mali sorunlardan dolayı kapanmak zorunda kalmaları nedeniyle başarısızlıkla sonuçlandı. Belki af konusunda birlikte çalışmayı sağlayacaktı. Anlaşılan AP’liler de bu girişime yeteri kadar destek olmadılar.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
AP’lilerin tavrını yansıtan bir başka olay ise AP 1968 Büyük Kongresi’nde siyasi hakların iadesi kararının oybirliği ile alınmasının ertesi günü Süleyman Demirel’in tavrıdır. <b><span style="color: red;">Demirel, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a “bunun sadece temenni olduğunu Meclis’e getirmeyeceğini söylemiştir” </span></b>Demirel’in bu tavrında siyasi ortamın gergin olmasının etkisi büyüktür. Eski DP’lilerin siyasi haklarının iadesine karşı çıkan bazı muhalif kesimler Celal Bayar ve ekibinin, İkinci Cumhuriyeti de baltalamaya çalıştığını iddia etmekteydiler.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Bayar’ın başlattığı siyasi mücadele, AP üzerindeki baskıyı arttırınca DP’lilerin siyasi haklarının iadesi ile ilgili ilk teklif AP’den geldi. AP, Millet Meclisi Grup Başkanı Osman Sabit Avcı’nın başkanlığında 12 Mayıs 1969 tarihinde 219 imzalı bir önerge verdi. Güven Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi de DP’lilere siyasi haklarının verilmesini destekliyorlardı.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Silahlı Kuvvetler kanunun çıkmasını istemiyordu. <b><span style="color: red;">Başbakan Süleyman Demirel, zor durumdaydı. Silahlı Kuvvetler’e kanunun çıkmayacağı teminatını verirken, DP’lilere de çıkacağı yönünde söz veriyordu.<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
CHP Meclis ve Senato Ortak Grubunun da desteklediği bu önerge, önce Millet Meclisi Anayasa Komisyonu’nda kabul edildi. 1961 Anayasası’nın 68. maddesinin 2.fıkrasında “ağır hapis cezasına mahkum olanlar, affa uğrasalar da milletvekili olamazlar” ibaresi yer almaktaydı. 68. maddede değişiklik ve geçici 11. maddenin yürürlükten kaldırılması önergenin kapsamını oluşturmaktaydı.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Önergenin yasalaşması için Millet Meclisi ve Senatoda kabul edilmesi gerekiyordu. Bunun için CHP’nin desteği şarttı. Bu sorunun çözülmesi için Celal Bayar’ı, İsmet Paşa’yla şörüşmeye sevkeden birçok kişi ortaya çıkacaktır. Bunların başında da Süleyman Demirel gelmektedir. Ancak Demirel’in bu teşviki bazılarına göre siyasi taktiktir. <span style="color: red;">Celal Bayar’ın yaveri Tayyar Bey, Bayar’a şunu söylemiştir: “Demirel, sizi bililtizam sevk ediyor oraya, yarın aleyhinizde kullanmak için”. Bayar da sonradan Demirel’in yakın çevresi aracılığıyla “gördünüz mü sizin Celal Bayar’ınızı, İnönü’nün ayağına gitti” propagandasını yaptığını aktarmıştır. Bayar, Namık Gedik’in eşi Melahat Gedik gibi birçok eski DP’linin karşı çıkmasına rağmen, İnönü’yle görüşmeye gitmiştir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Görüşme ortamını hazırlayan Bağımsız Adana milletvekili ve Gazeteci Turhan Dilligil ile CHP Gaziantep milletvekili A. İhsan Göğüş’tür.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
<b><span style="color: blue;">14 Mayıs 1969’da af kanunu Millet Meclisi’nde 309 oy aldı.<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Anayasa değişikliğinin önü açıldı. Aynı gün ilk görüşme gerçekleşti. İnönü, Celal Bayar’ı Pembe Köşk’te kabul etti. Görüşme olumlu bir hava yarattı. AP ile CHP’nin bu konuda ortak hareket etmesi çeşitli çevrelerce; “DP’lilerin siyasi hakları o kadar önemli mi ki bir araya geldiler?” şeklinde eleştirilmelerine neden oluyordu. Af Kanununun kabulü sonrasında Celal Bayar ve Kastamonu milletvekili Basri Aktaş tarafından lehte oy kullanan partilere teşekkür mesajları yollandı. Bu gelişmelerin Silahlı Kuvvetler tarafından 27 Mayıs’ın restorasyonu olarak algılanması ve anayasa değişikliğine tepki göstermeleri, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın da anayasa değişikliğine karşı tavır almasına neden oldu. Sunay, 19 Mayıs 1969 günü verdiği demeçte, anayasa değişikliğinin gerçekleşmesi halinde Cumhurbaşkanlığı’ndan istifa edeceğini, bu değişikliğin memlekette huzursuzluk yaratacağını söyledi.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Buna rağmen Celal Bayar, Millet Meclisi’ndeki oylamada kendileri lehinde oy kullanan partileri sırasıyla ziyaret etti. AP’den bize gelmenize gerek yok, diğer partileri ziyaretiniz uygun olur yanıtı gelirken, Süleyman Demirel, Bayar’a “Siyasi haklar benim davamdır. Bana zaman versinler, bunu ben halledeceğim” mesajı göndermeyi ihmal etmedi. Ancak AP’nin tavrı, anayasa değişikliği meselesinin 12 Ekim 1969’da yapılacak seçimler öncesi lüzumsuz bir gerginliğe neden olmaması ve Cumhuriyet Senatosu’nda görüşülmesinin seçim sonrasına bırakılması yönündeydi. AP’nin istediği gibi oldu. Ayrıca İnönü’nün, Bayar’ı 28 Haziran’da İstanbul’da ziyaret etmesinden, bazı aşırı sol ya da cuntacı çevreler rahatsız oldular.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
AP’nin af konusundaki tutumu ile parlamentonun itibarını zedelediğini ileri süren Celal Bayar’ın kızı Nilüfer Gürsoy ve eski DP’li bakanlardan Samet Ağaoğlu’nun eşi AP Manisa Milletvekili Neriman Ağaoğlu, 31 Temmuz 1969 günü partilerinden ve milletvekilliklerinden istifa ettiler. Bu gelişme eski DP’lilerin AP’lilerle ihtilaflarının su yüzüne çıkması şeklinde yorumlandı. </div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Eski DP’lilerin bu şekilde küskünlüğüyle girilen 1969 seçimleri AP açısından başarısızlıkla sonuçlandı. Bunun en önemli nedeni olarak eski DP’lilere af konusunda umursamaz tavırları ile Celal Bayar ve taraftarlarını küstürmeleri gösterilmekteydi. Bununla birlikte seçimlerin ardından anayasa değişikliği Cumhuriyet Senatosu’nda görüşüldü ve 6 Kasım 1969’da senatoda kabul edildi.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Kanununun görüşülmesi sırasında Ankara’da bulunan Celal Bayar, kanunun kabulünden sonra eski DP’lilerle partilere teşekkür ziyaretinde bulundu. Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’ni ziyaretleri sırasında Alpaslan Türkeş’e yanında bulunan arkadaşı Baha Akşit’i, “sehpa arkadaşım, idam arkadaşım” diye takdim etti. Tasfiye edilen 14’lerin üyesi olan Türkeş de kendilerine, 27 Mayıs’çı arkadaşlarına idamları engellemek için mektup yazdığını ve çeşitli ikazlarda bulunduğunu, ancak idamları engelleyemediğini söyledi.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
<b><span style="color: maroon;">Ancak Celal Bayar ve arkadaşlarının sevinci kısa sürdü. 14 Kasım 1969 günü Türkiye İşçi Partisi, kanun değişikliğinin usul yönünden iptali için Anayasa Mahkemesine başvurdu.</span></b>Mahkeme başvuruyu haklı bularak, 16 Haziran 1970’de anayasa değişikliğini iptal etti. <span style="color: red;">Bu iptal, kanunun Millet Meclisi’nde kabulü sırasında Meclis Başkanı olan Ferruh Bozbeyli’nin hatası olarak nitelendirildi. Bozbeyli’nin itirazına rağmen, bilerek usul hatası yaptığına dair bu tür iddialar sürdü.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Siyasi affın bu şekilde Anayasa Mahkemesi’nce iptali, AP’nde parti içi bölünmelerin artmasına neden olacaktı. AP’den daha önce Bayar’ın kızı ve Samet Ağaoğlu’nun eşi ayrılmıştı. Ayrıca Sadettin Bilgiç grubu da 12 Ekim 1969 seçimlerinden sonra dışlanmaya başlanmış, kendilerine bakanlık verilmemiş, Demirel’e yakın grup diğerlerini tasfiyeye yönelmiştir. Bunun üzerine Sadettin Bilşiç ve arkadaşları, Bayar’ın da destekleyeceği Demokratik Parti’nin kuruluşu yönündeki ilk adımı 72 senatör ve milletvekilinin imzasını taşıyan <b><span style="color: blue;">“72’ler Muhtırası”</span></b> adıyla anılan muhtırayı 17 Ocak 1970 günü Başbakanlığa sunarak attılar. Muhtıranın ardından AP içinde parti içi muhalefeti sürdürdüler, genel idare Kurulu’ndan istifalar, ihraçlar ve partiden istifalarla AP’den kopanlar, parti kuracak bir sayıya ulaştılar. Sadettin Bilgiç ve Yüksel Menderes, genel başkanlıktan feragat edip, o sırada Meclis Başkanlığı görevinde bulunan Ferruh Bozbeyli’yi şenel başkanlığa en uygun isim olarak belirlediler. Parti kurma çalışmaları sürerken, <span style="color: maroon;">Demokrat Parti adını almalarını engellemek için, onlardan önce “Demokrat Parti” adıyla birilerine parti kurduruldu.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Bilgiç ve arkadaşları da 18 Aralık 1970 günü 69 arkadaşıyla “Demokratik Parti”(DP) adında yeni bir parti kurdu. Celal Bayar’ın kızı Nilüfer Gürsoy da kurucular arasındaydı. Celal Bayar’ın bu partiyi destekleyeceği belliydi. Parti, 41 ilde teşkilatlanmasını tamamlamıştı ki 12 Mart 1971 muhtırası gerçekleşti. Bu belki AP ve DP için gerçek bir darbeydi, ancak DP’lilerin haklarını elde etmesini de ciddi şekilde engelledi.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Bayar, muhtıranın yarattığı ortama rağmen gündemde kalmak için sık sık basına demeçler veriyor. Siyasi haklarını kazanabilmek için seçim ortamını kullanmayı amaçlıyordu.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
1973 seçimlerinde Celal Bayar ve eski DP’liler, DP’yi desteklediler. 93 yaşındaki Bayar, yurt gezilerine katıldı, DP’nin seçim mitinglerinde konuşmalar yaptı. Demirel’in İdare Meclisi üyeliği verdiği Sebati Ataman gibi eski Demokratlardan bazıları ise AP’ye destek verdiler.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Baha Akşit gibi tarafsız kalmayı tercih edenler de bulunmaktaydı. Seçimlerden sonra oluşan CHP-MSP Koalisyonu zamanında 2 Nisan 1974’te Meclis, eski DP’lilerin siyasi haklarının iadesini öngören kanun teklifini kabul etti. Ancak siyasi partiler ve seçim kanunlarında da değişiklik gerekiyordu. Bu değişiklikler daha sonraya kaldı. Bu sırada Senato Başkanı Tekin Arıburun, Celal Bayar’a 1961 Anayasa’sının eski Cumhurbaşkanlarına verdiği Tabii Senatörlük hakkını kullanabileceğini bildirdi. Bayar, demokratik kurallarla bağdaşmayacağı için bu öneriyi kabul etmedi.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
CHP-MSP Koalisyonu’nun dağılmasından sonra Sadi Irmak hükümeti kurulduysa da güvenoyu alamayan Irmak, 29 Kasım 1974’te istifasını verdi. Bu sırada AP hükümeti kurmaya talip olurken, milliyetçi sağ bir koalisyon kurma ortamı oluştu. </div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Celal Bayar ve eski DP’liler, aynı günlerde Milli Koalisyonun kurulmasından yanaydılar. Konuyu görüşmek üzere Park Otelde eski DP’lilerle bir yemekte buluşuldu. Yemeğe Celal Bayar’dan başka eski DP’lilerden Hayrettin Erkmen, Samet Ağaoğlu, Celal Yardımcı, Emin Kalafat, Mükerrem Sarol, Ahmet İhsan Gürsoy, Selim Erengil, Necati Arıbaş, Nurettin Bulak katıldı. Nuri Eroğan’la Sadettin Bilgiç de kendilerine eşlik etti.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
4 Aralık 1974 günü eski DP’li bakanlardan Samet Ağaoğlu, Celal Yardımcı, Hayrettin Erkmen ve Mükerrem Sarol, Ankara’da önce CHP Şenel Başkanı Bülent Ecevit’le siyasi haklarının iadesi ile ilgili olarak görüştüler, Ecevit kendilerine elinden geleni yapacağı sözünü verdi. Bu görüşmeden sonra AP Şenel Başkanı Süleyman Demirel’in evine gittiler ve akşam yemeğinde aynı konuyu konuştular.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
5 Aralık’ta da Samet Ağaoğlu, Hayrettin Erkmen, Sebati Ataman, Celal Yardımcı, Mükerrem Sarol., Osman Kapani, Sıtkı Yırcalı, Atıf Benderlioğlu, Kemal (ettin) Demiralay ve Ömer Görüş olmak üzere sekizi bakan olan 10 eski DP’li Süleyman Demirel’i ziyaret ederek, siyasi hakları ile ilgili seçim kanunu ve siyasi partiler yasasındaki değişiklik tekliflerinin bir an önce Meclis gündemine getirilmesini istediler Demirel de “bunu bir görev saydığını” erken seçim gündeme gelirse bu değişiklikler yapılmadan erken seçim kararına karşı çıkacaklarını söyledi. Art arda yapılan bu ziyaretler, eski DP’lilerin konuyu gündemde tutmak, basının ilgisini ve siyasi liderlerin dikkatini çekmeye çalıştıklarını gösteriyordu. Bu şekilde siyasi hakları ile ilgili teklifler Meclis gündemine en kısa sürede gelebilirdi.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
11 Aralık 1974 günü eski DP’lilerin siyasi haklarının geri verilmesine ilişkin kanun teklifi Meclis’te görüşülerek kabul edildi. Bundan sonra eski DP’liler, siyasi partilere üye olabilecekler ve milletvekili seçilebileceklerdi.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Siyasi hakların verilmesinden sonra eski DP’lilerin, ne yapacakları merak konusu oldu. Siyasi ortam hareketlendi. Hatta, Bayar’a AP’nin başına geçmesi ya da sağ cephenin üzerinde bir konumu olması yönünde teklifler geldi.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Celal Bayar’ın daveti üzerine 24 Ocak 1975 günü, siyasi haklarına 15 yıl sonra yeniden kavuşan 293 eski DP’li İstanbul Moda Deniz Kulübü’ndeki yemekte bir araya geldi. Celal Bayar, bu tarihi toplantıda bir konuşma yapmış ve konuşmasına şöyle başlamıştır: “Değerli ideal arkadaşlarım, her zaman kalb ve fikir birliği içinde olmamıza rağmen, uzun yıllar fiili sahada birbirimizden ayrı kaldık. Bugün burada bir araya gelmekten doğan müşterek bahtiyarlığımızı hepimizin adına ifade etmek isterim”. Bayar, milletin kendilerinden hizmet beklediğini, memlekette bir hükümet buhranının mevcut olduğunu, istikrarlı bir hükümetin kurulabilmesi için kendilerinin de ellerinden şöleni yapmaları gerektiğini söylemiştir. Kıbrıs sorununa da değinen Bayar, bu iç ve dış şartlarda istikrarlı bir hükümet için tek şartın, felsefeleri aynı olan partileri el birliğiyle birleştirmek olduğunu belirtmiştir. Bu nedenle eski DP’lilerin herhangi bir partiye eğilim göstermeyerek, bir arada olmak ve hatta bazı arkadaşlarını görevlendirerek partiler arası anlaşmazlığı çözmeleri ve onları alt ve üst kademelerde birleştirmeye çalışmaları gerektiğini dile getirmiştir.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Celal Bayar, bahsettiği arabuluculuk girişimini, AP ve DP temsilcilerini 7 Şubat’ta İstanbul’daki evinde bir araya getirerek başlattı. DP Şenel Başkanı Ferruh Bozbeyli, Demirel’siz bir sağ koalisyonda ısrar ediyordu. Demirel, ise başbakan olacağı bir hükümet formülünde diretiyordu.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
16 Şubat’ta yapılan DP Parti divanı toplantısında Celal Bayar’ın hükümet konusundaki CHP dışındaki bir hükümete destek verilmesi çağrısının gündeme alınmaması üzerine, Sadettin Bilgiç ve arkadaşları toplantıya katılmadılar. Bu durum DP içinde Bilgiç grubunun Milli Koalisyona destek vereceğinin göstergesiydi. Bilgiç grubunun Celal Bayar’a yakın olduğu bilinmekteydi.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
18 Şubat 1975 tarihli 7 gün dergisi Celal Bayar’ı kapak yaptı ve “Celal Bayar Parlamento Dışı İktidar” manşeti attı. Dergide yer alan yazıda Bayar’ın, İsmet İnönü gibi Türk Demokrasisi’ne yön verme çabası içinde olduğu, AP ve DP heyetlerini kabul ettiği, onlara fikirler, hatta direktifler verdiği ve partilerin de buna uygun toplantılar düzenlediği yazmaktaydı.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Celal Bayar’ın görevlendirdiği Baha Akşit, Demirel ile Bozbeyli’nin arasını bulamadı.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Nitekim, Cumhurbaşkanı’nın Süleyman Demirel’i hükümeti kurmakla görevlendirmesiyle Celal Bayar’ın istediği oldu. Aralarında kızı Nilüfer Gürsoy ve Sadettin Bilgiç’in de bulunduğu 9 kişi DP’den istifa ederek, CHP dışında kurulacak koalisyonu destekleyeceklerini açıkladılar. 31 Mart 1975 günü Celal Bayar’ın çabalarıyla, Demirel başkanlığında Milliyetçi Cephe Koalisyon Hükümeti kuruldu.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Eski Demokrat Partililerin bir bölümü, (Baha Akşit, Hayrettin Erkmen vb.), 1975 Senato ara seçimlerinde AP senatörü olarak aktif siyasi hayata yeniden döndüler. Siyasi hayatları 12 Eylül 1980’de bir kez daha kesintiye uğrayacaktı.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
12 Eylül darbesinden sonra da eski DP’liler siyasi mücadelelerine devam ettiler. Yassıada yargılamalarında müebbet hapse mahkum olan ve sonra affedilen ve siyasi hakları iade edilen Sezai Akdağ, 20 Haziran 1983’te Merkez Sağ’ın üçüncü partisini “Yeni Doğuş Partisi” adıyla arkadaşlarıyla birlikte kurdu. Kuruculardan Talat Alpay, Baki Erden, Halil Turşut, Refik San, Burhan Ulutan kendisi şibi Yassıada hükümlüsüydü., Kısa bir süre sonra partinin şenel başkan adayı Akdağ ve Yassıada hükümlüsü arkadaşları daha önce affa uğramalarına rağmen, Milletvekili Seçim Kanunu’nun 11. maddesi gereğince parti kurucusu olamayacakları tebliğ edilerek, veto edildiler. Eski DP’liler bir kez daha siyasi haklarını ve itibarlarını kazanma mücadelesi vereceklerdi.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
<b><span style="color: maroon;">Celal Bayar, 22 Ağustos 1986’da İstanbul’da vefat etti. 29 Ağustos’ta doğum yeri olan Bursa-Umurbey’de toprağa verildi. </span></b>Cenazesinde merkez sağı bir araya getiren Bayar, 103 yaşına kadar siyasi hayatın içinde yer aldı, hayatının son yıllarında dahi doğum günlerinde eski Demokrat Partilileri ve merkez sağın önemli isimlerini bir araya getirmeyi başardı. Hatta DYP ile ANAP tarafından paylaşılamamasına rağmen, Merkez sağı bir çatı altında toplamak için öncülük etti.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
“Yeni Doğuş Partisi” girişimi ve Celal Bayar’ın vefatından sonra eski DP’lileri bir araya getirmeyi amaçlayan bir başka hareket DP Gaziantep eski milletvekili İhsan Dai ile DP Sinop eski milletvekili Ömer Özen’den geldi. Bu iki isim hayatta kalan DP milletvekillerini bir araya getirmek amacıyla bir dernek kurmayı düşündüler. Önce Ankara’daki arkadaşlarını 7 Eylül 1988’de Anadolu Kulübü’ndeki akşam yemeğinde bir araya getirdiler ve bunu bütün Türkiye’ye dağılmış arkadaşlarına duyurdular. 18 Ekim 1988 tarihli bir yazı ile de dernekleşme girişimini resmen başlattılar. Her ayın ilk çarşamba günü Anadolu Kulübü’nde toplanarak hazırlıklarını sürdürdüler. İhsan Dai’nin kendi işyerindeki bir daireyi, derneğe ücretsiz tahsis etmesiyle ikamet sorunu çözüldü. 7 Aralık 1988’de yaptıkları toplantıda 25 kişi derneğin kurulmasına karar verdi. Derneğin adı, tüzüğü gibi hazırlıkları tamamlamak üzere 4 kişilik bir heyet oluşturuldu. Derneğinin adının “Demokratlar Kulübü” olması kararlaştırıldı.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-weight: bold;">
<b><span style="color: maroon;"><span style="font-size: large;">DEMOKRATLAR KULÜBÜ DERNEĞİ</span><span style="font-size: 15px;"><o:p></o:p></span></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
<b><span style="color: blue;">Amaçları da aşağıdaki şekilde açıklandı:<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
<b><span style="color: blue;">“A- Ülkemizde demokrasiyi koruma fikrini toplumun her kesiminde güçlü bir fikir akımı haline getirmeğe çalışır.<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
<b><span style="color: blue;">B- Demokrasi prensipleri ile uyuşmayan çarpık görüşlerle fikri alanda mücadele eder.<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
<b><span style="color: blue;">C- Türk Demokrasisinin geçmişteki meseleleri hakkında ilmi araştırmalara dayalı yayımlarda bulunmak için belge ve bilgi toplayarak hatıraların yayınlanmasını teşvik etmek suretiyle tarihimize yardımcı olmaya gayret eder.<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
<b><span style="color: blue;">Ç- Demokrasimize büyük hizmetlerde bulunmuş olan tarihi kuruluş ve şahsiyetlerin gerçek hüviyetlerini ve değerlerini ortaya çıkaracak çalışmalar yapar ve yaptırır.<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
<b><span style="color: blue;">D- Kulübün amaçlarını gerçekleştirmeye yönelik yan kuruluşlar teşkil eder; konferans, seminer ve açık oturumlar, yurt içi ve yurt dışı geziler düzenler, kitap, broşür ve dergiler yayınlar.<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
<b><span style="color: blue;">E- Kulüp üyeleri arasında haberleşme, dayanışma ve yardımlaşmayı sağlar.”<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Bu amaçlar kabul edildikten sonra büyük bölümü eski demokratlardan olmak üzere 25 kurucu üye tarafından kuruluş dilekçesi Ankara Valiliği’ne verildi.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
17 Şubat 1989 günü kuruluşu resmen gerçekleşen Demokratlar Kulübü aşağıdaki üyelerden oluşmaktaydı. Demokratlar Kulübü Derneği Kurucuları:</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Rıfkı Salim Burçak (Milli Eğitim eski Bakanı),</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Hayrettin Erkmen (DP İmar ve İskan eski Bakanı),</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
İhsan Dai (DP Gaziantep eski Milletvekili),</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Ömer Özen (DP Sinop eski Milletvekili),</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Kemalettin Demiralay (DP Isparta eski Milletvekili),</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Numan Kurban, Turhan Dilligil, Muzaffer Akdoğanlı (DP, AP Kastamonu eski Milletvekili), İrfan Haznedar, Enver Kaya, Sıtkı Salim Burçak, Baha AkŞit (DP Denizli eski Milletvekili), Nuriye Pınar Erdem (DP İzmir eski Milletvekili), İbrahim Sevel (DP İstanbul eski Milletvekili), Nuri Toşay (Yassıada Sanığı), Besim Tibuk, Barlas Küntay, Ahmet N. Kadıoğlu, Sabri Özcan San, Zeki Başağa, M. Fahri Mete, Ömer Lütfü Erzurumluoğlu (Yassıada Sanığı), Halil Turşut, Halis Tokdemir, Hilal Ülman (DP Bursa eski Milletvekili)</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Üyeler kendi aralarında 9 kişilik geçici yönetim kurulunu seçtiler.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
<b>Yönetim Kurulu:</b> Rıfkı Salim Burçak, Hayrettin Erkmen, Ömer Özen, Muzaffer Akdoğanlı, İhsan Dai, Halil Turşut, Numan Kurban, Kemalettin Demiralay ve İrfan Haznedar’dan oluşmaktaydı.</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif;">
<span style="color: #990000; font-size: large;">İlk (1. dönem) Başkanlığa Prof. Dr. Rıfkı Salim Burçak,<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif;">
<span style="color: #990000; font-size: large;">Başkanvekilliğine Hayrettin Erkmen,<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif;">
<span style="color: #990000; font-size: large;">Sekreterliğe Ömer Özen,<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif;">
<span style="color: #990000; font-size: large;">Muhasip üyeliğe Muzaffer Akdoğanlı getirildi.</span><span style="color: #333333; font-size: 15px; font-weight: bold;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Demokratlar Kulübü’nün en önemli çabalarından biri Menderes, Polatkan ve Zorlu’nun İmralı’da bulunan mezarlarının 17 Eylül 1990 günü İstanbul’daki Anıtmezar’a devlet töreniyle nakledilmesinde oldu. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Başbakan Yıldırım Akbulut, Adalet Bakanı Oltan Sungurlu ve DYP milletvekilleri de ikna edilerek kanunun çıkması sağlandı ve eski DP’lilerin istedikleri oldu. Aslında bu gelişme Yassıada mağduru bütün DP’lilerin itibarlarının iadesi anlamına geliyordu.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
TARİHİ VE KADİM DEMOKRAT PARTİ AÇILIYOR</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
19 Haziran 1992 tarihli 3821 sayılı kanun değişikliği ile daha önce kapatılmış olan partilerin aynı ad, amblemi kullanarak yeniden açılmasına izin verildi. Bunun üzerine Eski DP’liler partilerinin yeniden açılması için harekete geçtiler partilerinin açılmasında hemfikirdiler, ancak siyasi faaliyete devam etme konusunda ciddi tartışmalar yaşadılar.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Yeniden kurulma hazırlıkları yapan Demokrat Parti’nin şenel merkezi 10 Eylül 1992’de törenle açıldı. Törene Celal Bayar’ın kızı Nilüfer Gürsoy, Fuat Köprülü’nün kızı Beyhan Köprülü, Refik Koraltan’ın oğlu Oğuzhan Koraltan ve pek çok eski DP’li katıldı.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Aydın Menderes’in açılışa katılmaması tepkilere yol açtı. Bazı DP’liler, Aydın Menderes’in mesajının okunmasını dahi istemediler.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Kongrenin yeniden toplanabilmesi için DP’nin son kongre (1955) delegelerinin belirlenmesi gerekiyordu. Bu amaçla Prof. Dr. Orhan Morgil’in Genel Koordinatör, Siyaset Bilimci ve Hukukçu, Gazeteci – Yazar Mustafa Nevruz Sınacı da Genel Koordinatör Yardımcısı olarak görev aldılar. DP 1955 Kongresi delege listesinde yer alan 275 kişinin isimleri büyük bir titizlikle belirlenerek, 24 Ekim 1992’de resmi gazetede yayımlandı.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
DP Beşinci Büyük Kongresi 29 Kasım 1992 Pazar günü toplandı. Baha Akşit, Fatin Rüştü Zorlu’nun kızı Sevin Zorlu’nun desteklediği Hamdi Ciliv’in listesindeydi. Eski DP’lilerden Hayrettin Erkmen, Sezai Akdağ ekibini ise Celal Bayar’ın kızı Nilüfer Gürsoy destekliyordu. Kongrede iki şenel başkan adayı çıktı biri Hayrettin Erkmen, diğeri Havza eski Belediye Başkanı İlyas Taşhan. Delegelerden destek alamayan Taşhan, adaylıktan çekildi.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Hayrettin Erkmen, tek aday olarak seçimlere girdi. Seçim tek aday olmasından dolayı parti organlarının oluşmasında liste yarışı şeklinde geçti.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Ancak eski DP Denizli Milletvekili Baha Akşit ve birkaç kişinin daha Hamdi Ciliv’in listesinden çekilmesi, kongrenin sonucunu belli etti. </div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Yassıada sanıklarından.; Daha sonra AP İzmir Senatörü ve DYP Merkez Disiplin Kurulu Üyesi olan Beliğ Beler, 29 Mart 1993’te Süleyman Demirel’e: “Bütün arkadaşlarının yeniden açılan DP’de yerlerini almaları gerektiğini, DP’nin dağılan sağı toparlayacağını, ilk seçimde iktidara gelerek memlekete faydası olmayan DYP-SHP koalisyonuna son vereceğini” ifade eden ve DYP’den istifa ettiğini açıklayan bir istifa mektubu gönderdi…</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif;">
<span style="color: blue;"><span style="font-size: large;">Bu hareket eski, kadim DP’lilerin 32 yıl sonra yeniden DP’yi tekrar canlandırmaya çalıştıklarını açıkça gösteriyordu.</span><span style="font-size: 15px; font-weight: bold;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
DP’nin yeniden açılması gibi, AP’nin de açılması gündemdeydi. Adalet Partisi de son kongre (1978) delegeleri ve Genel İdare Kurulu üyelerini 19 Aralık 1992 günü Ankara’da topladı. Kongre’de Demirel’in ağırlığı vardı. Delegeler, 125’e karşı 909 oyla AP’nin feshini ve DYP’ye mal varlığıyla birlikte iltihakını itirazlara rağmen kabul ettiler. Eski DP’li Baha Akşit, AP’nin DYP’ye iltihakını, DYP’nin teşkilatlı olmasından, hükümet ortağı olmasından dolayı haklı bulmaktaydı. Ancak yine de DP’nin tek çatı olması duygusunu taşımaktaydı. </div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
<b><span style="color: red; font-size: 14pt;">Sonuç:<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
3821 Sayılı Kanun uyarınca, tarihi ve kadim DEMOKRAT PARTİ’yi yeniden açan emektarlar, bir süre sonra Olağanüstü Kongre yaparak; Bizzat kurduğu ve Genel Başkanı olduğu Büyük Değişim Partisi zaaf ve akamete uğrayan Aydın Menderes’i genel başkanlığa getirdiler.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Ancak Aydın Menderes, DP Genel Başkanı olarak siyasi mücadelesine devam etmek yerine Refah Partisi’nden milletvekili seçilmeyi tercih etti. Bu eski Demokratlarda büyük bir şok etkisi ve hayal kırıklığı yarattı. Aydın Menderes’e tepkilerini göstermek için yeniden açılan DP’den istifa ettiler. DP’nin yeniden açılışında siyasi faaliyete devam edilmesine karşı çıkanlar haklı çıktı. Beliğ Beler gibi eski DP’liler, DYP’ye yeniden davet edildiler. Onlar da bu daveti kabul etti. Benzer bir hayal kırıklığı 2007 şenel seçimleri öncesinde eski DP’lilerin “merkez sağı birleştirme” misyonları açısından belki en büyük fırsatlardan biri olan DYP ve ANAP’ın Kıratlı DP çatısı altında birleşmeleri sırasında yaşandı. Eski DP’liler birer birer tarihe mal olurken, hayal ettikleri gibi olmasa da DP siyaset sahnesine tekrar döndü.</div>
<div class="MsoNormal" style="color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; font-weight: bold;">
Ancak istenilen şekilde gerçekleştirilemeyen birleşme, yeni DP’nin güçsüz doğmasına ve merkez sağın çöküşüne neden oldu. </div>
</div>
DEMOKRATLAR KULÜBÜ DERNEĞİhttp://www.blogger.com/profile/14236241905500351712noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4628939149320771055.post-56227877229665836492014-03-11T09:23:00.002-07:002014-05-19T14:31:42.096-07:00DP Dönemi Siyasi Gelişmeleri ve 1954 - 1957 Seçimleri<h2 class="contentheading">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh8rclyLAhJ2sZ76mxEUTmS4z0nxqfm_5a4x8_L6Ns8CnCZu6Wp82swrR-W4M0xPHo-7V4y5VEh48IbINvYLBK0W6vmUe2AlJ8cHA8fVc3UXnzoWotIw04XPLImCV_Z_HRbeCtR2bDq8REz/s1600/DER%25C4%25B0N+TAR%25C4%25B0H+1+Mehmet+Arif+DEM%25C4%25B0RER.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh8rclyLAhJ2sZ76mxEUTmS4z0nxqfm_5a4x8_L6Ns8CnCZu6Wp82swrR-W4M0xPHo-7V4y5VEh48IbINvYLBK0W6vmUe2AlJ8cHA8fVc3UXnzoWotIw04XPLImCV_Z_HRbeCtR2bDq8REz/s1600/DER%25C4%25B0N+TAR%25C4%25B0H+1+Mehmet+Arif+DEM%25C4%25B0RER.jpg" height="157" width="320" /></a><a href="http://www.safakvaktim.com/analiz-dosya/312-db-donemi-siyasi-gelismeleri-ve-1954-1957-secimleri">
<span style="font-size: x-large;">DP Dönemi Siyasi Gelişmeleri ve 1954 - 1957 Seçimleri</span></a>
</h2>
Demokrat
Parti yukarıda bahsedildiği üzere iktidara gelir gelmez dini açılımlı
bazı icraatlarda bulunmuştu. 18 yıldır Türkçe okunmakta olan ezan tekrar
Arapça aslıyla okunmaya başlanmış, okullarda din dersi konulmuş, imam
hatip okulları ve ilahiyat fakülteleri açılmış, yurt genelinde<br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">cami sayısı giderek artmıştı.Bazı
tarikatlar Kur’an kursları açmaya başlamış ve daha serbest hareket etme
olanağı bulmuş, Ankara Radyosundan her hafta Cuma sabahları Kur’an-ı
Kerim okunmuş, daha sonraları Mevlid yayınları yapılmıştır. Tek parti
döneminde kapatılmış olan bazı türbeler ziyarete açılmıştır.Tüm bu
gelişmeler özellikle CHP’yi kaygılandırmış ve DP iktidarı döneminde
Atatürk Devrimlerinden ödün verildiği propagandası sıklıkla yapılmıştır.
Özellikle iktidarın kendisine yakın bulduğu İslamcı basını desteklediği
yolunda çeşitli söylentiler git gide yayılmaktaydı. Bu uygulamalar
DP’nin bazı sıkı önlemler alması sonucunu doğurmuş ve basın üzerinde
sansürü ağırlaştırmış, hatta İslami görüşte yayınlar yapan bazı
basın-yayın organlarını kapatma yoluna gitmiştir.</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">Yeni iktidarın; muhalefete ve
memleketin sağduyulu insanlarında yarattığı ilk hayal kırıklığı, daha
doğrusu bunun davet ettiği endişe, yeni Başvekil Adnan Menderes’in 20
Mayıs 1950’de okuduğu hükümet programı nutku ile başladı. Bu nutukta
Atatürk’ün bir defa olsun adı geçmiyordu. Demek ki, karşılaşılan yalnız
bir parti iktidarının değişmesi değildi. Yeni bir parti iktidarının
değişmesi değildi. Yeni bir parti iktidarının gelişi şeklinde bir siyasi
değişiklik veya çok partili rejime geçiş şeklinde bir rejim değişikliği
karşısında değildik. Sanki geçmişin, milli gururu besleyen hatıralarına
karşı bir kopuş vardı. Menderes bu ruh halini, 14 Mayıs inkılabının,
gelmiş geçmiş bütün inkılapların en önemlisi olduğunu ilan ederek açığa
vuruyordu. Bu ruh hali, Menderes’in Demokrat parti iktidarının sonuna
kadar, bütün davranışlarına hakim olacaktır.[1]</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">Bu dönemde Ticaniler denilen bir
tarikatın, Demokrat Parti’nin Atatürkçülükten uzak bir siyaset
sergilemesinden aldıkları cesaretle Atatürk büstlerine saldırmaya
başladığı şayiaları da dillerden düşmüyordu. Bu söylentiler Demokrat
Parti’yi zor duruma düşürüyordu. Bu durum karşısında iktidar, 1951
Temmuz’unda 5816 sayılı “Atatürk’ü Koruma Kanunu” çıkarmış ve bu tür
fiillerle, Atatürk’e tahkir, küfür, aşağılama vb. nitelikli yazı ve
sözlere 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezaları getirmiştir. Bu kanun
günümüzde de geçerliliğini korumaktadır.</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span>
<h3>
<span style="font-size: small;"><span style="color: maroon;"><strong>Soğuk Savaş Yılları ve Türkiye’nin NATO’ya Üye Olması:</strong></span></span></h3>
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">II. Dünya Savaşı sonunda Sovyet gücü
karşısında paniğe kapılan Avrupalı devletlerin, İngiltere, Fransa,
Belçika, Hollanda ve Lüksemburg’un 17 Mart 1948’de imzaladıkları
“Brüksel Anlaşması” ile ortaya çıkan ortak savunma programının iki
kutuplu dünya düzeninin şartlarına uymaması Kuzey Atlantik Anlaşması
teşkilatını doğurmuştur. Savaş sonunda Batı dünyasının tartışmasız
lideri konumuna yükselen Amerika Birleşik Devletleri’ni dışlayacak bir
Batı savunma sistemi ne mümkün ne de anlamlıdır. Nitekim Brüksel
Anlaşmasını imzalayan beş ülke ile Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada
arasında başlayan görüşmelere İtalya, İzlanda, Danimarka, Norveç ve
Portekiz de katılmıştır. 4 Nisan 1949’da NATO kurulmuştur.[2]</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">II. Dünya Savaşı sonunda dünya iki
kutuplu bir sisteme geçmiş, komünist yayılmadan çekinen Amerika Birleşik
Devletleri ve Batı Avrupa devletleri ABD’nin liderliğinde 1949’da
Washington Antlaşması’yla kurulmuştur. Temel amaç üye ülkelerin
güvenliğini sağlamak, komünist bloğun yayılmasını engellemek, askeri ve
stratejik konularda ortak hareket etmek vb. hedeflerden ibarettir. ABD
bu dönemde Batı Avrupa ülkelerinde birçok askeri üsler oluşturmuştur.
Üye ülkeler birbirlerinin askeri güvenliğini ve toprak bütünlüğünü,
bağımsızlıklarını korumayı güvenceye almışlar ve Nato üyesi bir ülkeye
yapılmış olan bir saldırıyı tüm Nato üyesi ülkelere yapılmış kabul
edeceklerini anlaşma ile garanti altına almışlardır.</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">Doğu bloku adı verilen Doğu Avrupa’daki
bazı sosyalist rejimle yönetilen ülkeler ise bu girişim karşısında
Sovyetler Birliği liderliğinde 1955 yılında Varşova Paktı’nı kurmuş ve
dünya “Özgür Batı Bloku” ile “Sosyalist Doğu Bloku” olarak ikiye
bölünmüş ve bu bölünüş de soğuk savaşın temellerini atmıştır. Varşova
Paktı ülkeleri de kendi aralarında askeri ilişkilerini ve işbirliğini
güçlendirmek için bir takım ikili anlaşmalar yapmışlardır. Bu pakta üye 8
ülke vardı. Bunlar, Sovyetler Birliği, Polonya, Romanya, Macaristan,
Arnavutluk, Doğu Almanya, Bulgaristan ve Çekoslovakya’dan oluşan
ülkelerdir. Bu ülkeler, o dönemde dışa son derece kapalı oldukları için
“demir perde” ülkeleri olarak da anılmaktaydı.</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">Pro-Sovyet Balkan ülkelerinin hızla
silahlanması ve Yugoslavya üzerinde artan Sovyet baskısı NATO
Başkumandanı Eisenhower’ın kuvvetlerinin güney-doğu kanadını
güçlendirmek istemesi ve Batı Avrupa’ya yönelik bir Sovyet saldırısı
durumunda Sovyetler Birliği’nin Kafkasya ve Urallar bölgesine
düzenlenecek hava akınları için Türkiye’de kurulacak hava üstlerine
duyduğu ihtiyaç ve Ortadoğu bölgesinin artan önemi Türkiye’nin NATO’ya
alınışını sağlamıştır. Türkiye’nin Kore Savaşı’na katılması ve Kore Türk
Tugayı’nın gösterdiği başarıların NATO’ya girişi ne ölçüde etkilediği
ayrı bir tartışma konusudur. Türkiye, Yunanistan’la birlikte 16-20 Eylül
1951 tarihleri arasında toplanan NATO Bakanlar Konseyinin verdiği
olurla ittifaka katılmış, katılma ile ilgili ek protokol Ekim 1951’de
imzalanmıştır.[3]</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">Türkiye’nin NATO’ya üyeliğine Batı
Avrupa devletleri uzun süre karşı çıkmışlar; Ortadoğu’nun bir parçası
sayılan Türkiye ile kendi bölgelerinin ortak yönlerinin olmayışı,
Türkiye’nin ittifaka dahil edilişinin kendileri açısından bir yararının
olmayacağı ve sorunlu bölge olan Ortadoğu’nun meselelerinden uzak durmak
istemeleri bu görüşte olmalarına yol açmıştır. ABD açısından ise
Türkiye’nin jeopolitik ve jeostratejik konumu, Sovyetler Birliği’nin
tehdidi altında olması, Ortadoğu’nun kendisi açısından önemi Türkiye’nin
üyeliği önem arz etmekteydi. Türkiye açısından bakıldığında ise,
Sovyetler Birliği’nin Doğu Anadolu’da toprak ve Boğazlarda ayrıcalık
elde etme idealinde olması ve değişen dünya şartlarında kendisini
Batı’ya yakınlaştırmak istemesi böyle bir birlikteliği gerekli
kılmıştır.</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">Türkiye, ittifaka üyeliği hızlandırmak
için ve sol görüşlü Türk aydınlarının karşı çıkmalarına rağmen 1950
yılında Kore’ye 5090 kişilik bir Tugay göndermiştir. İskenderun’dan
hareket eden Türk tugayı yaklaşık bir ay süren deniz yoluyla Kore’ye
varmış ve Kore’de, eşine nadir rastlanır dillere destan bir kahramanlık
örneği sergilemiştir. Özellikle Kunure Savaşı’nda gösterdiği kahramanlık
ve üstün cesaretiyle Amerikan bir Amerikan birliğini Komünistler
karşısında yok olmaktan kurtarmıştır. Bu savaşta Türk askerleri zaman
zaman yaralı Amerikan askerlerini kilometrelerce omuzlarında
taşımışlardır. Türkiye 18 Şubat 1952 tarihinde Yunanistan’la birlikte
NATO’ya resmen üye olmuşlardır.</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">Türkiye’nin NATO’ya girmesini yalnızca
Sovyet tehdidine karşı güvenlik sağlamak açısından değerlendirmek
eksiktir. Üzerinde en çok durulan Sovyet tehdidi, Türkiye’de zaten var
olan isteği güçlendirip hızlandırmıştır. Türkiye, savaş sonu dünyasına
çok partili demokratik rejimi kurma çabaları ve çok önemli ekonomik
kalkınma sorunlarıyla girmişti. Ekonomik kalkınma olmadan demokrasinin
kurulamayacağı, kurulsa bile gelişemeyeceği evrensel olgusundan hareket
eden Türk yöneticileri NATO üyeliğini modern Türkiye için gerekli
görüyordu. Üstelik savaş sonrası siyasal istikrarsızlık döneminde Türk
Silahlı Kuvvetleri’nin de yeni silahlarla ateş gücünün yükseltilmesi
gerekiyordu. Türk yöneticileri tüm bu amaçların gerçekleşmesinde
dışarıdan gelecek ekonomik ve askeri yardımı bir önkoşul olarak
değerlendirme eğilimindeydiler. Dolayısıyla Türk Hükümetinin bakış
açısına göre, Türkiye’nin NATO üyeliği ekonomik, siyasal ve askeri
gelişme amaçlarına yardım edecekti.[4]</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">Ancak NATO’ya girildikten sonra Türk
ordusu, Amerikan çıkarlarının belirlediği Amerikan global stratejisinin
bir unsuru durumuna gelmiştir. Yani artık genel stratejinin sadece bir
parçasıdır. Bu çerçevede Türk Genelkurmayı talimnameleri dahi
hazırlanmaktan vazgeçip İngilizce’den tercümeye yönelecektir.
Amerikalılar yaptıkları baskılar neticesinde Harp Akademilerinde eğitim
kısalmıştır. 1949-1950’ye kadar 3 yıl olan öğretim süresi Amerikan
usulüne göre aralarında en az 2 yıl aralık bulunacak şekilde 2 eğitim
yılına indirilmiştir.[5]</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span>
<h3>
<span style="font-size: small;"><span style="color: maroon;"><strong>Balkan Paktı:</strong></span></span></h3>
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">Türkiye, NATO’ya 1952 yılında üye olup
güvenliğini sağlama yolunda olumlu bir adım atmış ve özellikle Sovyet
tehdidini bir ölçüde nötürize etmiştir. Ancak Trakya sınırını da güvence
altına almanın yolunu araması ve özellikle ABD’nin bu konudaki ısrarlı
teşvikiyle Türkiye’yi bazı Balkan ülkeleriyle yapmış olduğu işbirliği ve
savunma anlaşması yapma yoluna gitmiştir.</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">Menderes’i Balkan Paktı fikrine iten bu
jeopolitik anlayış olduğu gibi, aynı zamanda ABD’nin Yunanistan’ı
olduğu gibi, Türkiye’yi de Yugoslavya ile askeri işbirliğine
zorlaması/itmesidir. Balkan Paktı’na giden yolu 1948’de Stalin-Tito
çekişmesi sonucunda, Yugoslavya’nın Kominform’dan ayrılması açmıştır. Bu
durum ABD’nin Yugoslavya’ya mali yardım yapmasını beraberinde getirmiş,
Yugoslavya ile Yunanistan arasındaki ilişkiler düzelme sürecine
girmiştir. ABD Balkanlar bölgesinde Sovyet etki sahası olmaktan çıkan
Yugoslavya’yı dolaylı da olsa Batı güvenlik kuşağına dahil ederek,
Balkanlarda doğan güç boşluğunu giderme politikasına yönelmiştir.
Böylelikle Türkiye-Yunanistan-Yugoslavya arasında 1952 yılında hükümet
temsilcileri düzeyinde görüşmeler sürmüş, bir savunma birliği konusunda
görüşler berraklaşmaya başlamıştır. Nitekim Tito, 7 Ağustos 1952’de
Belgrad’da bulunan bir Türk heyetine şöyle demiştir: İlişkiler öyle bir
noktaya gelmiştir ki, yalnız siyasi ve ekonomik değil, aynı zamanda
askeri işbirliği de düşünülebilir.[6]</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">Menderes, Yugoslavya’nın NATO’ya
alınması gerektiği inancı ile NATO konseyine resmi öneride bulunmuştur.
Ancak Tito, Yugoslavya ile İtalya arasındaki Trieste Sorununu ileri
sürerek NATO’ya girmeye yanaşmamıştır. Bu değişik yaklaşımları
bağdaştırmak için bulunan çözüm, Türkiye, Yunanistan ve Yugoslavya
arasında 28 Şubat 1953’te Ankara’da bir Dostluk ve İşbirliği
Anlaşmasının imzalanması olmuştur. Anlaşmaya göre üç devlet ortak
çıkarlarıyla ilgili konularda birbirlerinin görüşlerini alacaklar, Türk
Yugoslav ve Yunan dışişleri bakanları yılda en az bir kez toplanacaktır.
Üç ülke 6 Ağustos 1954’te Yugoslavya’nın Beld kentinde imzaladıkları
anlaşma ile Pakta yeni bir karakter vermişlerdir. Anlaşmaya göre üç
devlet, içlerinden birine veya birkaçına ülkelerin herhangi bir yerinde
vuku bulacak silahlı tecavüzü bütün akit taraflara tevcih edilmiş kabul
etmektedir.[7]</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">Stalin’in Mart 1953’teki ölümü ile
tekrar iyileşme sürecine giren Sovyetler Birliği – Yugoslavya ilişkileri
sonucunda Yugoslavya pakta gereken ilgiyi ve önemi göstermemiş ve bu
durumda paktın amacını ve işlevini etkisiz hale getirmiştir. Öte yandan
Türkiye ve Yunanistan arasında Kıbrıs sorunundan kaynaklanan bunalım ve
gerginlik paktın uzun ömürlü olmayacağının açık işaretiydi. Pakt ancak
1960 yılına kadar varlığını devam ettirebilmiş, bu tarihte tarafların
ortak kararlarıyla sona ermiştir.</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span>
<h3>
<span style="font-size: small;"><span style="color: maroon;"><strong>1954 Seçimleri:</strong></span></span></h3>
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">DP, 1953‘te CHP’nin bütün mal varlığını
haksız iktisap diye nitelendirerek hazineye geçiren bir yasa çıkarttı.
(14 Aralık 1953) Bu, ana muhalefet partisinin etkinlik olanaklarını
kısmak için bir hareketti. Fakat DP’nin alerjisi CHP ile sınırlı
değildi. Her türlü muhalefete karşı olmalıydılar ki, Atatürk ve
devrimlerinin aleyhindeler diye Millet Partisi de kapattırıldı. (8
Temmuz 1953)[8]</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">1954 seçimlerinde DP oyların % 57’sini,
CHP % 36’sını aldı. CHP’nin sandalye sayısı 21’e indi.[9] 2 Mayıs
1954’te yapılan seçimin sonuçları şöyledir:</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span>
<blockquote>
<span style="font-size: small;"><strong><em><span style="color: black;">Kayıtlı Seçmen Sayısı: 10.262.063</span></em></strong></span><br />
<span style="font-size: small;"><strong><em><span style="color: black;">Oy Kullanan Seçmen Sayısı: 9.095.617</span></em></strong></span><br />
<span style="font-size: small;"><strong><em><span style="color: black;">Seçime Katılma Oranı: % 88</span></em></strong></span><br />
<span style="font-size: small;"><strong><em><span style="color: black;">Cumhuriyet Halk Partisi: 3.161.696</span></em></strong></span><br />
<span style="font-size: small;"><strong><em><span style="color: black;">Cumhuriyetçi Millet Partisi: 434.085</span></em></strong></span><br />
<span style="font-size: small;"><strong><em><span style="color: black;">Demokrat Parti: 5.151.350</span></em></strong></span><br />
<span style="font-size: small;"><strong><em><span style="color: black;">Köylü Partisi: 57.011</span></em></strong></span><br />
<span style="font-size: small;"><strong><em><span style="color: black;">Bağımsızlar: 137.318</span></em></strong></span></blockquote>
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><br /> CHP çökmüş, İsmet İnönü-Nihat Erim
ikilisi eleştirilerin hedefine oturmuştur. Bu çöküntü; CHP
muhalefetinin kendisini bütün kayıtlardan sıyırmasına, her türlü insaf
ölçüsünden ayrılmasına sebep olacak, bu da DP’nin akıl almaz hatalarına
yol açacaktır. Şimdi Menderes, seçim sonuçları karşısında duygulanmış
“Böyle bir millete hizmet yolunda canım feda olsun” demektedir.[10]</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span>
<h3>
<span style="font-size: small;"><span style="color: maroon;"><strong>Bağdat Paktı:</strong></span></span></h3>
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">Balkanlardan sonra Ortadoğu bölgesinde
de askeri güvenliğini artırma ve işbirliğini sağlamak için Menderes
hükümeti döneminde oluşturulmuş bir örgüttür. ABD dışişleri Bakanı John
Foster Dulles’in girişimleri ve çabaları sonucu askeri işbirliğine
dayalı bir örgüt olarak 1955 yılında kurulmuştur.. Üyeleri Irak,
Türkiye, İngiltere, Pakistan ve İran’dan oluşmaktaydı. Bağdat Paktı bazı
Arap ülkelerinin tepkisini çekmiştir. Örneğin Mısır ile Suriye bu pakta
tepki olarak 1958 yılında “Birleşik Arap Cumhuriyeti” adı altında
birleşmişlerdir. Fakat Suriye 1961’de bu birlikten ayrılmıştır. Mısır’ın
resmi adı 1971 yılına kadar “Birleşik Arap Cumhuriyeti” olarak
kalmıştır.</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">Bu birliktelik hakkında Oral Sander şu
bilgiyi vermektedir: 1958 Şubat’ında Mısır ile Suriye arasında Birleşik
Arap Cumhuriyeti kuruldu. Suriye önderleri önderleri, Sovyet taraftarı
Genelkurmay Başkanı ve yerel komünistlerin eylemlerinden korkarak
Nasır’a başvurmuşlar ve Nasır da bunu olumlu karşılayınca BAC
kurulmuştu. Suriye önderlerinin düşüncesine göre, Nasır’ın Mısır’da
komünistlere karşı uyguladığı sert politika ve tedbirler, bu birleşmenin
sonucu olarak, Suriye’de de etkili olabilirdi.[11]</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">Bağdat Paktı’nın kuruluşu temelde
Menderes Kabinesinin Arap ülkeleri ile ilişkilerinde aldığı tavırdan
değil Amerikan askeri stratejisinin dayatmasından doğmuştur. Sander,
Amerika açısından Bağdat Paktı’nın kurulmasının nedenlerini şöyle
sıralar:</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span>
<ul>
<li><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">Doğrudan bir Sovyet-Amerikan çatışmasına varacak sürtüşmelerden kaçınmak,</span></span></li>
<li><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">Sovyetler Birliği’nin Akdeniz’de egemen bir duruma gelmesini engellemek,</span></span></li>
<li><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">Bölgedeki kaynaklar ve özellikle petrolün Batı’ya akış yollarını korumak ve sürdürmek,</span></span></li>
<li><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">İsrail devletinin varlığını sürdürmesini sağlamak[12].</span></span></li>
</ul>
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><br /> Arap ülkelerinin, özellikle
Mısır’ın şiddetli muhalefetine rağmen 24 Şubat 1955’te Bağdat’ta Türkiye
ile Irak arasında karşılıklı işbirliği anlaşması imzalanmıştır.
İngiltere 4 Nisan 1955’te, Pakistan 23 Eylül 1955’te, İran ise 3 Kasım
1955’te pakta katılmışlardır. Bağdat Paktı 14 Temmuz 1958’de Irak’ta
gerçekleşen ihtilalden sonra Irak’ın pakttan ayrılması ile niteliğini
yitirmiş, paktı ikame etmek için CENTO kurulmuş ise de istenilen amaca
ulaşılamamıştır.[13]</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">1958 askeri darbesinin ardından 1959
yılında pakttan ayrılan Irak’tan sonra paktın genel merkezi Ankara’ya
taşınmıştır; 20 yıl sonra 1979’da İran ve Pakistan’ın da pakttan
ayrılmasından sonra CENTO da Balkan Paktı’nın akıbetine uğrayıp
dağılmıştır.</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span>
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: #3366ff;"><strong> <span style="color: maroon;">6 -7 Eylül Olayları:</span></strong></span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">Demokrat Parti’nin 10 yıllık tarihinde 6
-7 Eylül olayları oldukça mühim bir öneme haizdir. Olaylar, sadece
Türkiye’de değil Batı’da da geniş yankılar bulmuştur. Olayların meydana
gelişinin temelinde Kıbrıs sorunu yatmaktaydı. Bilindiği üzere Kıbrıs
1960 yılına kadar İngiltere’nin denetiminde iki uluslu bir toprak
parçasıydı. 1955 tarihinde adadaki Rumlar, Kıbrıs’ı Yunanistan’a
bağlamak için EOKA terör örgütünü kurarak adadaki Türklere karşı kıyıma
başladılar. Lozan’dan o tarihe kadar Türk kamuoyunda pek konuşulmayan
bir konu olan Kıbrıs, İngiltere’nin de kışkırtması ile Türkler ve Rumlar
açısından milliyetçi duyguların ön plana çıktığı bir kaynar kazana
dönmüştür. Olaylar Londra’da İngiltere, Türkiye ve Yunanistan’ın
Kıbrıs’ın geleceğini ilgilendiren konuların görüşüldüğü konferansın
henüz bitmeden başlamıştır.</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">Türk Dışişleri Heyeti Londra’da
mücadelesini sürdürürken 6 Eylül 1955’te İstanbul’da inanılması güç
olaylar oluyordu. Radyo öğle yayınında Atatürk’ün Selanik’teki evinin
bombalandığını bildirmiş, bazı gazeteler de haberi manşetlerine
çekmişlerdir. Kıbrıs dolayısı ile gergin olan halkta bu haber barut
fıçısına düşen kıvılcım etkisi yapmış, binlerce insan sokağa dökülmüştü.
Olayın görüntüsü böyle idi.[14]</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">Fakat Beyoğlu’ndaki dükkanlar yakılıp
yıkılıyor, malları yağma ediliyordu. Gösteri Rum ve Ermeni vatandaşlarla
bunların ev ve işyerlerini hedef almış, tam bir yağma – çapul
hareketine dönüşmüştü. Beyoğlu’nu enkaa çeviren binlerce kişiye müdahale
edilemiyor, devlet ve hükümet an be an büyük bir sorumluluğa
sürükleniyordu.[15]</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">O akşam bütün İstanbul’da Rumların
binlerce ev ve işyerlerine, kilise ve mezarlıklarına saldırıldı ve yağma
ya da tahrip edildi. Bütün İstanbul’da aynı sıralarda aynı hareketin
olabilmesi bir düzen olduğu izlenimi veriyordu. Polis önceleri seyirci,
sonra da çaresiz kalmıştı. Olay gece yarısı ordu birlikleri tarafından
bastırılabildi. Sıkıyönetim ilan edildi ve işi komünistler yaptı diye
birçok solcu tutuklanıp aylarca hapis yattıktan sonra aklandılar. Daha
sonra Yassıada’daki Adalet Divanı 6/7 Eylül olaylarını Bayar, Menderes,
Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve İçişleri Bakanı Namık Gedik
tarafından düzenlendiğine karar verdi. Yunan makamları ise Atatürk’ün
evine bomba atmaktan sorumlu birkaç Türk yakaladılar, bunlar mahkum
oldular. Bunlardan biri daha sonra Türkiye’de valilik yapacaktı. Öyle
görünüyor ki, 6/7 Eylül olayı, Tan olayı gibi ama çok daha geniş çapta,
ülkemizde devletin hukuk dışına çıkmasının üzücü bir başka örneğidir.
DP, meclis soruşturması önerisini de reddettirdi. Bir tek Namık Gedik
istifa etti.[16]</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">Olayların bilançosu çok ağır oldu. 7
Eylül’de İstanbul’da sıkıyönetim ilan edildiğinde, ardında pek çok
yaralı bırakmıştı ve maddi hasar çok ağırdı. Mahkeme kayıtlarına
dayandırılarak verilen sayılara göre, 4214 ev, aralarında 21 fabrikanın
bulunduğu 1004 işyeri, 73 kilise, 1 sinagog, 2 manastır, 26 azınlık
okulu, 5 spor kulübü, 2 mezarlık tahrip edilmişti. Saldırılar sırasında
tecavüz olayları da yaşanmıştı. İzmir’de ise 14 ev, 6 dükkân, 1
pansiyon, Yunan Konsolosluğu, Katolik Kilisesi, Fuar’daki Yunan pavyonu
ve İngiliz Kültürevi tahrip edildi. Dönemin İzmir gazeteleri 7 kişinin
ağır, 50 kişinin hafif yaralı olduğunu yazıyordu. İzmit ve
Adapazarı’ndan gelen yağmacılar geri dönmek üzere Haydarpaşa istasyonuna
geldiklerinde, üzerlerinde yağmaladıkları mallarla yakalandılar.
Bunların büyük bir bölümünün başka şehirlerden getirildiği ortaya çıktı.
(Örneğin Sivas’tan 145, Trabzon’dan 117, Kastamonu’dan 116,
Erzincan’dan 111kişi) Kaynaklara göre, olaylardan sonra İstanbul’da
5104, İzmir’de 424, Ankara’da ise 171 kişi tutuklanmıştı. Ne var ki
bunların çok büyük bir kısmı bir süre sonra serbest bırakıldı ve ceza
alanlar küçük bir azınlığı oluşturdu[17]</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span>
<h3>
<span style="font-size: small;"><span style="color: maroon;"><strong>1957 Seçimleri:</strong></span></span></h3>
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">1957 seçimleri CHP’nin yükselişi ile
sonuçlandı. Ekonomik sıkıntılar, siyasi kavga ve çekişmeler, DP’deki
bölünme ve 7 yıllık bir iktidarın doğal sonucu olan yıpranma, seçim
sonuçlarını DP aleyhine etkiledi. Ama DP yine birinci partiydi ve yine
iktidara getirilmişti. 27 Ekim 1957 seçimlerinin sonuçları şöyledir:</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span>
<blockquote>
<span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><em><strong>Kayıtlı seçmen Sayısı: 12.078.623</strong></em></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><em><strong>Oy Kullanan Seçmen Sayısı: 9.250.949</strong></em></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><em><strong>Seçime Katılma Oranı: % 76.6</strong></em></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><em><strong>Cumhuriyet Halk Partisi: 3.753.136 (% 40.5)</strong></em></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><em><strong>Cumhuriyetçi Millet Partisi: 652.064 (% 7.05)</strong></em></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><em><strong>Demokrat Parti: 4.372.621 (% 47.26)</strong></em></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><em><strong>Hürriyet Partisi: 350.597 (% 3.78)</strong></em></span></span><br />
<span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><em><strong>Bağımsızlar: 4994 (% 0.05)</strong></em></span></span></blockquote>
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><br /> DP’nin oy oranı bu seçimlerde %
50’nin altına indi. Muhalefetin toplam oy oranı % 50’nin üstüne çıktı.
Çoğunluk sisteminin garipliği bu seçimde de kendini gösterdi. DP’ye oy
verenlerin sayısı CHP’ye oy verenlerin sayısından sadece 619.000 kişi
fazla idi. Ama DP 419 milletvekili ile yine iktidardı. Bütün muhalefet
oyları ise DP’nin aldığı oydan 388.000 oy fazla idi. Sonuçlara bir seçim
sonucu olarak değil, bir referandum sonucu olarak bakarsak DP’nin
başarısını sürdürdüğü anlaşılır. Halk DP’nin iktidarının devam etmesini
istediğini, başarılı olmadığı takdirde iktidardan uzaklaştırmak için bir
dönem daha beklemeyeceğini söylemişti. DP’nin Ankara’da kaybetmesinden,
CHP ayrı bir moral kazandı.[18]</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;">Gerek CHP yöneticileri, gerekse CHP’li
yurttaşlar seçimlerde hile yapıldığı kanaatindeydiler. İnönü’nün ve CHP
yöneticilerinin, DP’nin seçimi seçmen sandık kütüklerinde yapılan
tahribatlar ve DP’li militanların birçok sandıkta oy kullanarak
kazandığına olan inançları CHP yönetimini sert bir tutuma sevk etmişti.
İnönü, 29 Ekim’de TBMM’de Bayar, Koraltan ve Menderes’in kutlama
törenlerine ve Anıtkabir’de yapılan resmi tören ile hipodromdaki resmi
geçide katılmama kararı almıştı ve böylece DP’ye karşı 27 Mayıs 1960’a
kadar sürecek olan şiddetli mücadelesini başlatmıştır.[19]</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span>
<div>
<div>
<blockquote>
<h3>
<span style="font-size: small;"><span style="color: red;"><strong>Mustafa KÖSE</strong></span></span></h3>
<span style="font-size: small;"><strong> Afyonkarahisar Kocatepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Bölümü</strong></span></blockquote>
</div>
<span style="font-size: small;"><strong><span style="color: #993300;">Yararlanılan Kaynaklar </span></strong></span></div>
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><span style="color: grey;">[1] AYDEMİR, a.g.e., s. 192</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><span style="color: grey;">[2] ÖZDAĞ, a.g.e., s. 35</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><span style="color: grey;">[3] a.g.e., s.36</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><span style="color: grey;">[4] Oral SANDER, Siyasi Tarih, 1918-1994, İmge Kitabevi, Ankara, 1989, s.266-267</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><span style="color: grey;">[5] a.g.e., s. 40-41</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><span style="color: grey;">[6] a.g.e., s. 43</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><span style="color: grey;">[7] a.g.e., s. 43-44</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><span style="color: grey;">[8] KOÇAK ve diğ., a.g.e., s. 216</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><span style="color: grey;">[9] a.g.e., s. 216</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><span style="color: grey;">[10] Recep Şükrü APUHAN, 27 Mayıs’tan Yassıada Mahkemelerine Menderes, Timaş Yayınları, İstanbul 2007, s. 113</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><span style="color: grey;">[11] SANDER, a.g.e., s. 309</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><span style="color: grey;">[12] ÖZDAĞ, a.g.e., s.45</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><span style="color: grey;">[13] a.g.e., s. 46</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><span style="color: grey;">[14] APUHAN, a.g.e., s. 122-123</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><span style="color: grey;">[15] a.g.e., s. 123</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><span style="color: grey;">[16] KOÇAK ve diğ., a.g.e., s.217</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><span style="color: grey;">[17] www.aleviyorum.com/makale-roportajlar/478-6-7-eylul-belgeseli.html (Mayıs 2008)</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><span style="color: grey;">[18] APUHAN, a.g.e., s. 127-128-129</span></span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="color: black;"><span style="color: grey;">[19] ÖZDAĞ, ag.e., s.95</span></span></span>DEMOKRATLAR KULÜBÜ DERNEĞİhttp://www.blogger.com/profile/14236241905500351712noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4628939149320771055.post-25634729880583504412014-03-11T09:18:00.001-07:002014-03-11T09:18:50.729-07:00I. Menderes Hükümeti Programı
<span style="color: red;"><b><span style="font-size: x-large;"><span class="AltKonuBaslikB16Gri">I. Menderes Hükümeti Programı</span></span></b></span><br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-SFR61YIzuTqCQ5kZUr2NDM33Htx56yRPoC8MrjmvkDPVSCJiMlVFjkN3R6InfoIaBKU6RnmL1a3tuYBym3tIkRp1gHgiSKZyg_FUsoA1RPpmGC2p7N9TQB-TWG3cEDKWc3Vrowz7W2s/s1600/KOCATEPE+CAM%25C4%25B0%25C4%25B0+PROJES%25C4%25B0+VE+menderes+-+bayar.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-SFR61YIzuTqCQ5kZUr2NDM33Htx56yRPoC8MrjmvkDPVSCJiMlVFjkN3R6InfoIaBKU6RnmL1a3tuYBym3tIkRp1gHgiSKZyg_FUsoA1RPpmGC2p7N9TQB-TWG3cEDKWc3Vrowz7W2s/s1600/KOCATEPE+CAM%25C4%25B0%25C4%25B0+PROJES%25C4%25B0+VE+menderes+-+bayar.jpg" /></a><span style="color: #660000;"><b><span style="font-size: x-large;"><span class="AltKonuBaslikB16Gri"></span></span></b><span style="font-size: large;">Büyük Millet Meclisinin Muhterem
Azaları;
</span></span><br />
Dokuzuncu Büyük Millet Meclisinin
milli tarihimizde alacağı yer her bakımdan çok mühim olacaktır. Tarihimizde
ilk defadırki yüksek heyetiniz milli iradenin tam ve serbest tecellisi
neticesinde millet mukadderatına hakim olmak mevkiine gelmiş bulunuyor.
Dokuzuncu Büyük Millet Meclisinin azaları olan sizleri, Türk milletinin
hakiki mümessillerini selamlamakla derin bir gurur ve iftihar duymaktayız.
<br />
Demokrat Partinin gayritabii
siyâsi şartlar içinde devam eden beş yıllık çetin mücadeleleri on dört
Mayıs seçimleriyle en muvaffakiyetli surette sona ermiş ve artık memleketimizde
normal siyâsi hayat başlamıştır. Şüphe yok ki; on dört mayıs, bir devre
son veren ve yeni bir devir açan müstesna
ehemmiyette tarihi bir gün olarak daima anılacaktır. Bu tarihi günün hatırasını
yalnız partimiz değil, Türk Demokrasisinin bir zafer günü olarak
yadediyoruz.
<br />
Muhterem Milletvekilleri;
<br />
Böyle bir tarihi dönümün
ilk hükümetini teşkil etmek, bizlere büyük bir şeref hissi telkin eylemektedir.
Ancak hemen ilâve etmeliyiz ki, şayet programımızı tasvip ve vazife başında
kalmamızı tensip buyuracak olursanız, bu şeref, bizlere yükleyeceğiniz
mesuliyetle mütenâsip olacaktır.
<br />
Filhakika asırlarca geri
kalmış bir memlekette, bugünün ileri milletleri seviyesine gelebilmek için
duyulan ihtiyaçların sonsuz olmasına mukabil imkânlarımızın israf ve tahdit
edilmiş bulunması Demokrat Parti Hükümetlerini bir müddet için, çok çetin
meselelerle karşı karşıya bulunduracaktır.
<br />
Biz aynı partinin birbirini
takibeden hükümetlerinden biri değil millet iradesiyle henüz iktidara gelen
bir partinin hükümeti olduğumuz için, iktidarı devralırken karşısında bulunduğumuz
müşküllere ve memleket işlerinin umumi manzarasına kısaca bir gözatmayı
faydalı görmekteyiz. Bilhassa elimize mamur bir vatan devredilmekte olduğu
iddialarına karşı bugünkü durumun umumi efkar önünde açıklanması zaruri
oluyor.
<br />
Bir memlekette hükümetlerin
en değersizi bile uzun müddet iş başında kaldıktan sonra, şurada ve burada
vücuda getirdiği bazı eserleri göstererek övünebilir. Fakat her hangi bir
hükümetin vazifesinde muvaffakiyet derecesinin hakiki ölçüsü ancak başardığı
işlerle elinde mevcut imkânların karşılaştırılması neticesinde tâayyün
eder.
<br />
Hakikat şudur ki; uzun süren
tek parti hakimiyeti devrinin hükümetimize intikal eden neticeleri bu ölçüye
göre, asla müsait sayılamaz. Nitekim memleketimizin geniş imkânlarıyla
milletimizin yüksek vasıfları göz önünde tutulacak olursa uzun yılların
beyhude israf edilmiş olduğuna ve hatta memleketin tabii inkişaf seyrinin
hatalı ve sakat politikalarla engellenmiş olduğuna hükmetmek icabediyor.
<br />
Milli ve siyâsi murakabeden
mahrum bir idarenin çok uzun yıllar sürüp gitmesi, birçok hataların irtikabına,
israflara ve ifratlara yol açmıştır. Eski iktidarın tek parti hakimiyetinde
ifadesini bulan siyâsi görüş ve kanâatleri onun iktisâdi ve mali politikasına
da aksetmiştir. Vatandaş yalnız devletin siyâsi ve idari hükmü altında
bulundurulmakla iktifa olunmak istenmemiş onu iktisâdi sahada da nüfuz
altında tutmak temayülüne göre hareket edilmiştir.
<br />
Böylece, zamanla müdaheleci
kapitalist, bürokratik ve inhisarcı bir devlet tipi ortaya çıkmıştır. Bu
tip devletin; masrafları mütemadiyen artırarak memleketi borçlanma yoluna
sokmuş olmasını ve iş ve istihsâl hayatını kısırlaştıracak iktisâdi kaynaklarımızın
gelişmesine engel olmuş bulunmasını tabii görmek lazımdır.
<br />
Umumi bütçeden köy sandıklarına
kadar devlet masraflarının mütemadiyen artırılması yanında bir de devlet
iktisâdi teşekküllerinin ve her türlü gümrük duvarları ve türlü imtiyazlar
himayesinde verimsiz çalışmaları ve mamüllerini pahalıya mal edip pahalıya
satmaları memleketi ayrıca tazyik eden mühim bir yük teşkil edegelmiştir.
Devlet imalâtçılığı gibi devlet nakliyeciliği de bu memlekete çok pahalıya
mal olmaktadır. Devlet demiryollarının, akaryakıt fiyatlarının maksat tahtında
çok yüksek tutulmasına ve yolsuzluğa rağmen şimdiden motorlu nakil vasıtalarıyla
rekabet edemez hale gelmiş olmasının manası budur. İnhisarcı bir zihniyetle
ele alınan devlet deniz nakliyeciliğinin iktisadiyatımız üzerindeki menfi
tesirleri yanında bir de milli ticaret donanmamızın inkişafına engel olmuş
bulunmasının zararlarını ilâve etmek icabeder. Devlet bankacılığı ile devletin
istikraz politikasının rasyonel bir
yolda olduğu iddia olunamaz. Faiz ve İskento hadlerinin yükseldiği şüphe
yok ki, iş ve istihsâl hayatı üzerinde daima menfi tesirler icra edegelmiştir.
Bundan başka, istikraz imkânları daraldıkça devlet faiz hadlerini yükseltmiş
ve bu suretle de yerli sermaye terakümü ve bunun istihsâle akışı önlenmiştir.
Bu yüzden, memlekette, istihsâl hacmımızla mütenasip bir kredi hacmının
husul bulması bir türlü mümkün olamamıştır.
<br />
Devlet ormancılığının asıl
ıstırabını yaşıyanlar orman çevrelerindeki binler ve binlerce köylümüz,
milyonlarca köylümüzdür. Fakat, Devlet Orman İşletmelerinin yarattığı ıstırap
bundan ibaret değildir. Her çeşit orman mahsullerinin fevkalade pahalı
oluşu, bütün istihsâl şubelerinde ve geniş halk kütleleri üzerinde kötü
tesirler yapmaktadır.
<br />
Bu hatalı gidişin akibeti
meydandadır :
<br />
Yekünü her yıl artan ve açıkları
her yıl kabaran bütçelerden istihsâlin artmasını sağlayacak tahsisat ayrılamamış,
borçlar yekünü iki buçuk milyara yaklaşmış ve bilhassa zirai istihsâlimiz
on beş, yirmi sene evvelki seviyelerde duraklamış kalmıştır. O kadar ki
son senelerdeki dış ticaretimizin yekün hacmi 1934 - 1935 - 1936 senelerindekine
nazaran çok daha aşağı bir seviyede bulunmaktadır. Harp yıllarının doğurduğu
zaruretler neticesinde iki yüz on dört tona yükselen altın stoku şimdi
yüz otuz ton civarına düşmüş ve döviz stokları da tamamen eriyerek açık
bir duruma girilmiştir.
<br />
Yine bu hatalı siyâsetin
tecellilerinden olarak 1949 yılında ihraç olunan tahvillerin ancak dörtte
birinin satılabilmiş olduğu zikrolunabilir. Bilindiği gibi bu tahvillerin
hem faizleri yüksek hem de baliğ oldukları yekün yirmi milyon lira gibi
çok ehemmiyetsiz birer rakamdan ibaretti.
<br />
İşte bütün bunların neticesi
hayat pahalılığı ve maliyetlerde yükseklik şeklinde tecelli etmiş, memlekette
geniş halk kütlelerini sıkıntılara ve içtimai sefalete maruz bırakmıştır.
<br />
Maliyetlerin dünya maliyetlerine
nazaran yüksek oluşu istihsâlimizin artmasına ve dış ticaretimizin gelişmesine
mani teşkil eden sebeplerin başında gelmektedir.
<br />
Muhterem Arkadaşlar :
<br />
Şimdi, sıra cari bütçe hakkında
birkaç söz söylemeye gelmiş bulunuyor.
<br />
Bilindiği gibi 1950 yılı
bütçesinde görülen 174 milyon liralık açığın 155 milyon lirası Marshall
Planı yardımından ve 19 küsur milyon lirası da iç istikrazdan kapatılacaktır.
Marshall Planından temin olunacak 155 milyon liralık miktar için özel anlaşmalar
gereğince taraflar arasında mutabakata varılması icabetmekteydi. Halbuki
bu mutabakat bütçenin tasdikinden önce temin edilmediği gibi bütçenin tasdikinden
sonra iktidarın devir alındığı güne kadar da aynı vaziyet devam etmiştir.
Bu suretle sabık iktidar bu çok mühim bir meseleyi zamanında halletmeden
mesuliyet mevkiinden ayrılmıştır. Bundan başka, bugün 137 tona düşmüş olan
altın stokunun dört tonu daha döviz tedarik etmek için yine eski iktidarca
bir ecnebi bankaya terhin edilmiştir ki, bu dört ton altının dahi elden
çıkarılması bugün bir emrivaki halini almış bulunuyor.
<br />
Cari bütçenin gelir ve gider
tablolarının umumi seyri hakkında şimdiden isabetli tahminlerde bulunmak
müşkül olmakla beraber, iktidarın devir alındığı şu günlerde gelir tablosunun
seyri aylık vasatilere göre daha şimdiden ehemmiyetli bir gerileme manzarası
arzetmektedir.
<br />
İşte muhterem milletvekilleri;
demokrat parti, iktidarı böyle bir vaziyette üzerine almış bulunuyor.
<br />
Hal böyle olunca, iktisâdi
ve mali düşüncelerimize göre hükümetimizce takip edilecek yolu şu dört
esasta ifade etmek mümkün olacaktır :
<br />
1. Bütün devlet hizmetlerinin görülmesinde azami tasarruf
zihniyetiyle hareket ederek devlet masraf ve külfetlerini
asgariye indirmek ve devlet bütçelerini iktisadi bünyemizin takatiyle mütenâsip
ve hakiki manâsıyla muvazeneli bir hale getirmek.
<br />
Ancak bu suretledir ki iktisâdi
bünye ferahlığa kavuşturulmuş ve yarının iktisâdi refahı ve mali istikrarı
teminât altına alınmış olacaktır.
<br />
2. İktisâdi cihazlanmamızı
süratlendirmek, Bu maksatla;
<br />
A) Bütçede envestisman mahiyetinde
olan kısmı, mümkün olduğu kadar genişletmek ve bunun dışındaki bütün imkânlarımızı
da yalnız ve yalnız istihsâle matuf mevkilere tevcih etmek;
<br />
B) Hususi teşebbüsün kendini
hukuki ve fiili emniyet altında hissetmesini sağlayacak bütün tedbirleri
almak ve onun süratle gelişmesine yardım etmek,
<br />
C) Memlekette mevcut sermayenin
istihsâle akmasını kolaylaştırmak,
<br />
Ç) Yabancı teşebbüs sermaye
ve tekniğinden geniş ölçüde faydalanabilmenin şartlarını tahakkuk ettirmek
ve icaplarını yerine getirmek.
<br />
3. İktisâdi cihazlarımız
için devlet bütçesinden envestisman mahiyetinde ayrılacak tahsisatı memleketimizin
tabii şartları gözönünde bulundurularak vücuda getirilecek bir plana bağlamak.
<br />
4. İstihsâl hayatını devletin
zararlı müdahalelerinden ve her çeşit bürokratik engellerden kurtarmak.
<br />
Yukarıda dört madde içinde
toplamaya çalıştığımız esasların bütün hükümet şubelerine taalluk eden
çok mühim ve çok çeşitli tedbirlere ihtiyaç göstereceği şüphesizdir.
<br />
Kanâatimizce ancak bu yollardan
yürünmek suretiyledir ki, memlekette hayat pahalılığını önlemek, maliyetleri
dünya seviyelerine yaklaştırmak; istihsâli hayat pahalılığının ve yüksek
maliyetlerin baskısından kurtarmak, iş ve istihsâl hacmini genişletmek
kabil olabilecektir.
<br />
İktisâdi bünyemizi ferahlığa
kavuşturmanın ve iktisâdi cihazlanmamızı süratlendirmenin yolu da budur.
Böyle müspet bir politikanın neticesi olarak memlekette hayat standardının
yükseldiği, geniş çiftçi ve işçi kütlelerinin nisbi refaha kavuştuğu ve
memlekette içtimai sefaletin derece derece azaldığı görülecektir.
<br />
Şimdiye kadar verdiğimiz
izahattan anlaşılmış olacaktır ki, iktisâdi ve mali görüşlerimizin esası
bir taraftan devlet müdahalelerini asgariye indirmek diğer taraftan iktisâdi
sahada devlet sektörünü mümkün olduğu kadar daraltmak ve buna emniyet vermek
suretiyle hususi teşebbüs sahasını mümkün olduğu kadar genişletmek diye
ifade olunabilir. Bu esasların takibinden doğacak ilk neticelerden biri
devlet tesis ve işletmeciliğini tabiatı ve mahiyeti icabı olarak yalnız
ve yalnız hususi teşebbüs ve sermayenin hiçbir suretle ele alamayacağı
işlere ve bir de aynı zamanda amme hizmeti mahiyetinde olan iktisâdi işlere
hasretmek olacaktır. Çünkü bize göre
hususi mülkiyet ve şahsi hürriyete dayanan bir iktisat rejiminde, iktisâdi
sahanın asıl olarak ferde veya şirket halinde hususi teşebbüse ait olması
lazımdır.
<br />
Devletin doğrudan doğruya
iktisâdi teşebbüslere girişmesi nazım veya murakabeci olarak iktisâdi sahada
üzerine vazifeler alması ancak bir istisna teşkil etmeli ve ancak kati
zaruret haline inhisar etmelidir.
<br />
Bundan böyle amme karakterini
haiz olmayan sahalarda işletmeciliğe geçmiyeceğimiz gibi muhtelif sebepler
altında kurulmuş olan işletmeleri, amme hizmeti gören ve ana sanayie taalluk
edenler hariç, muayyen bir plan dahilinde elverişli şartlarla peyderpey
hususi teşebbüse devretmeye çalışacağız. Devlet iktisâdi teşekkül ve teşebbüslerinin
iktisâdi bünye üzerinde teşkil etmekte oldukları ağırlığı hafifletebilmek
için idare ve murakabelerini de daha sağlam esaslara bağlamak ve fuzuli
görülen teşkilâtı lağvetmek kararındayız.
<br />
Ticari sahada iç dış şartların
müdahaleyi zorlamadığı hallerde işi serbest ve normal kaidelere bırakmak
asıl olacaktır.
<br />
Her hal ve kârda dış ticaret
rejimimize kati bir istikrar vermek lüzumuna şiddetle kaniiz. Ofisler üzerinde
durarak icabeden kararları alacağız.
<br />
Muhterem milletvekilleri,
<br />
Maliye sahasında iktisâdi
takatimizle mütenasip denk bir bütçe getireceğimizi yukarıda ifade etmiştik.
Fakat şimdi izah edeceğimiz sebeplerden dolayı bunun ne kadar güç olduğunu
takdirde gecikmiyeceğinizden eminiz. Bugünkü devlet bütçesi pek iyi bildiğiniz
gibi kolayca indirilemeyecek ağır yükler altındadır; ayrıca gelecek yıllara
sari bir takım taahhütlere de girişilmiş bulunuyor. Buna mukabil bir taraftan
gelir kaynaklarının kısırlaştırılmış olması, gelir vergisi ihdası suretiyle
eski iktidarca atılmış olan mali adımın nereye varacağının malum bulunmaması
gibi sebepler de bu husustaki zorluğu arttırmaktadır. Parti programımıza
sadık kalarak vergilerde ıslahat yapmak ve bilhassa vasıtalı vergiler nisbetini
vasıtasızlar aleyhine, indirmek suretiyle vergi adaletine yaklaşmak prensibini
tamamiyle muhafaza ediyoruz. Geniş halk tabakalarını
sıkan ve istihsâl hayatını baskı altında tutan bir takım vergilerden tenzilat
yapmak suretiyle kazancı dar olan vatandaşları ve istihsâl hayatını ferahlığa
kavuşturmak lüzumuna kaniiz ve bu maksatla muamele vergisi, yol vergisi,
hayvanlar vergisi mevzularını yeniden elden geçirmeye karar vermiş bulunuyoruz.
Ayrıca bazı inhisar maddeleri fiyatlarında da indirimler yapmak imkanını
arayacağız. Fakat bütün bunların gelir vergisi tatbikatı neticeleri hakkında
kati hesaplara varmadan şimdiden sarih olarak
ifadesine imkân görmüyoruz. Ancak bütün bu müşküllere rağmen denk bütçe
esasını behemahal tahakkuk ettireceğimizi şimdiden ifade edebiliriz.
<br />
Tekel mevzuunda asıl söyleyeceklerimiz,
bir vergi olmak hedefini çoktan aşmış bulunan devlet inhisarcılığını asgari
hadde indirmek kararındayız. Memleket ekonomisinde bir taraftan müstahsili
diğer taraftan müstehliki yakından alâkadar eden bu konuların işletilmesinde
mücerret devlet elinde bulunmaktan doğan ve hususi teşebbüslere yer vermeyen
veya onlara üstün tutulan zihniyetin sona erdiğini şimdiden açıklıyabiliriz.
Bunlardan hangilerinin doğrudan doğruya hususi teşebbüslere bırakılması
ve hangilerinin ne gibi şartlarla devlet elinde kalması, gerektiğini tayinde
kullanacağımız ölçü devlet masraflarına karşılık bulmak ve bunu kolayca
elde etmek hedefi yerine memleket iktisadiyâtını mali politikanın dar çerçevesinden
kurtararak vatandaş fâaliyetine hasretmek imkânlarını aramak ve hazırlamak
olacaktır.
<br />
Gümrük mevzuunda tarifelerin
milletlerarası anlaşmalar icaplarına göre, memleket ihtiyaçlarının inkişafına
imkân verecek tarzda yeniden ve toptan gözden geçirilerek kanunlaştırılmasını
zaruri görmekteyiz.
<br />
Muhterem Arkadaşlar,
<br />
Yeni iktidarı Halk Partisinden
ayıran mühim bir görüş farkı da, zirâat işlerimizin ele alınışında tecelli
edecektir.
<br />
Nüfusumuzun yüzde sekseni
zirâatle meşgul bulunmakta, Türkiye'de zirâat milli ekonominin ticaretimizin
ana kaynağını teşkil etmektedir. Bunun içindir ki milli gelirin artması
ve her sahada kalkınmanın ana şartı bu temelin kuvvetlenmesi suretiyle
mümkün olabilecektir.
<br />
Zirâatın iktisâdi bünyemizin
temelini teşkil ettiğini hiç bir zaman gözden uzak tutmayacağız. Eski iktidarın
yaptığı gibi gösterişçi ve pahalıya mal olan bir devlet müessesesinin,
karasaban ve kağnının mahkümu olan geri bir zirai bünye üzerine kurulamayacağı,
kurulmak istendiği takdirde ise milli ekonomiyi takatsiz düşüreceği hakikatı
daima hesap olunmak lazımdır. Bugüne kadar takip olunan yol şayet şu kısaca
ifade ettiğimiz görüşe mutabık olsaydı, yalnız zirâatimiz inkişaf etmekle
kalmaz diğer bütün istihsâl ve iktisâdi faaliyet şubelerinde de çok feyizli
gelişmelere şahit olmak mümkün olurdu.
<br />
Zirâati ön plana alan böyle
bir görüşle hareket ederek zirai kredi davasını zirâat alet ve vasıtaları
meselelerini hastalık ve haşerelerle mücadele, iyi tohum ve tohumlar; ıslah
mevzularını zirâat tekniğini ilerletme çarelerini ehemmiyetle yeni baştan
gözden geçireceğiz.
<br />
Küçük ve büyük sulama işlerine
hız vermenin, verimi süratle artıran ve yeni yeni teşebbüslere geçmek imkânını
veren bir mevzu olduğuna kaniiz. Topraklandırma işini daha emniyetli, pratik
ve süratli usullere bağlamak niyetindeyiz.
<br />
Unutulmamak icabeder ki,
daha düne kadar milyarı geçen devlet bütçesi içinde zirâat vekâletine tahsis
olunan miktar otuz milyon lira civarında idi. Ve bu nisbet hiçbir zaman
bütçenin yüzde üçünü geçmemiştir.
<br />
Çok uzun yıllar içinde Zirâat
Bankasının tediye edilmiş sermayesinde esaslı bir fark görülmemiştir. Rakam
olarak görülen farkların hakikatta para iştira kuvvetindeki düşüklüğün
yarattığı farka bile tekabül etmediği basit bir hesapla ortaya çıkacak
hakikatlardandır.
<br />
Bu sebeplerle evvela bütçenin
diğer yeyici kısımlarından tasarruf edeceğimiz miktarlarla zirâat bütçesini
takviye etmek ve zirâatimizin ana davalarını teşkil eden yukarıda ifade
ettiğimiz mevzuları memleket çapında olarak ele almak azmindeyiz.
<br />
Sulama işleri gibi yol ve
tarife meselelerini de zirâatimizle doğrudan doğruya alakalı mevzular addetmekteyiz.
Hatta vergiler ve gümrük tarifeleri sistemleriyle zirâatimizi kuvvetlendirmenin
çarelerini arayacağız.
<br />
Hulasa devletin bütün fâaliyet
şubelerinde bu ana kaynağın inkişaf ettirilmesini temin edecek bütün tedbirleri
almak kararındayız. Bu arada Zirâat Bankasının sermayesini sözde değil
hakikatte arttırmak lüzumuna kani bulunuyoruz. Bunun ne miktara kadar yapılması
kabil olduğunu esaslı tetkiklerden sonra tespit edeceğiz. Yine kredi mevzuunda
kooperatiflere daha fazla ehemmiyet vereceğiz.
<br />
Orman meselesine gelince; derhal ve katiyetle söyliyelim
ki, bugünkü sisteme behemahal son vereceğiz.
Çünkü bugünkü sistem ormanların muhafazası için büyük fedakârlıkları istilzam
etmekte, ötedenberi ormanla alâkalı milyonlarca vatandaşlarımızı mahrum
ve meyus bir halde yaşatmakta ve bütün orman mahsullerinin çok pahalıya
mal olması neticesini vermektedir. Diğer taraftan da bugünkü orman mevzuatı
halkla hükümet arasında derin bir sevgisizlik yaratmakta çeşitli ahlâki
zaaflara ve türlü kötülüklere zemin teşkil etmektedir.
<br />
Ulaştırma ve bayındırlık
işlerimize evvela zirâat ve milli ekonomi ile çok yakından alâkalı mevzular
olarak kıymet vermekteyiz. Sonra da ulaştırma ve bayındırlık sahalarındaki
fâaliyetleri memlekette iktisâdi ve manevi bütünlüğü temin edecek mevzular
olarak görmekteyiz. Ulaştırmada motorun süratli, kolay ve ucuz nakliyâtı
temin ettiği bu devirde bilhassa karayollarına ehemmiyet vereceğiz. Köy
yollarının yapılması hususunda, imkânların müsaadesi nisbetinde umumi bütçeden
yardım teminini sağlayacağız.
<br />
Bugüne kadar yüz milyonu
mütecaviz bir paranın sulama işlerinde nasıl heder edildiğini görmekle
müteessiriz. Bu acı tecrübeden faydalanarak, israflara mevzu olmuş bulunan
su işlerini istihsâl davamızın ana mesleği olarak ele alacağız.
<br />
Yapı ve imar işlerinde bugüne
kadar devam edegelen lüks ve israf zihniyeti yerine zaruret halinde, ancak
ihtiyaçlara cevap verebilecek, mali takatimize uygun mütevazi yapılar meydana
getirme yoluna gidilecektir. Gerek devlet hazinesinden ve gerekse, diğer
amme müesseselerinde kati ihtiyaca ve iktisâdi maksatlara karşılık olmayan
inşaata müsâade etmeyeceğiz.
<br />
Sıhhat işlerimizin hatta
komşu memleketlere nisbetle ne derece ihmal olunduğu ve hususiyle köylümüzün
sağlık meselesi hakkında hemen hiçbir şey yapılmadığı acı bir hakikattır.
Bu vaziyeti gözönüne alan hükümetimiz bir taraftan şehirlerimizdeki hastanelerin
tanzimine ve çoğaltılmasına çalışırken, diğer taraftan da köylümüzün tıbbi
ve sıhhi ihtiyaçlarının tatminini ehemmiyetle ele almak kararındadır. Yeni
portatif hastaneler ve sağlık merkezleri tesisi hususunda şimdiden teşebbüslere
geçmiş bulunuyoruz. Verem, sıtma ve sair bu gibi içtimai bir musibet halini
alan hastalıklara karşı daha geniş ve ciddi bir mücadele programı hazırlamak
ve bu arada koruyucu tababete lâyık olduğu ehemmiyeti vermek azmindeyiz.
Bu tedbirler, memleketin iktisâdi kalkınmasıyla ve halkımızın yaşayış şartlarının
yükselmesiyle mütenâsip olarak umumi sıhhat durumumuzun da iyiliğe doğru
gitmesini temin edecektir.
<br />
Mâarif işlerimize gelince,
<br />
Maddi bakımdan ne kadar ilerlemiş
olursa olsun, milli ahlakı sarsılmaz esaslara dayanmayan, ruhunda manevi
kıymetlere yer vermeyen bir cemiyetin, bugünkü karışık dünya şartları içinde
kötü akibetlere sürükleneceği tabiidir. Talim ve terbiye sisteminde bu
gayeyi gözönünde bulundurmayan, gençliğini milli karakterine ve ananelerine
göre manevi ve insani kıymetlerle teçhiz edemeyen bir memlekette ilmin
ve teknik bilginin yayılmış olması, hür ve müstakil bir millet olarak yaşamanın
teminâtı sayılamaz. Yıllardanberi sarih bir istikametten ve rasyonel bir
plandan mahrum olduğu için mütemadi değişikliklere,
sarsıntılara uğrayan mâarifimizin, milletçe katlanılan büyük maddi fedakârlıklara
mütenâsip bir verimlilik arzetmediği açık bir hakikattır. Hükümetimiz,
parti programımızda tesbit edilmiş esaslar dairesinde, bu büyük milli davayı
bir kül halinde ehemmiyetle ele almış bulunuyor. Tamamiyle demokratik bir
ruh ile ve ilmin son neticelerine göre tespit edilecek geniş ve teferruatlı
bir plan içinde mâarif nimetini memleketin her tarafına müsavi şartlarla
yaymayı temin edecek kanun tasarılarını hazırlıklarımız biter
bitmez yüksek tasvibinize arzedeceğiz.
<br />
Muhterem Arkadaşlar,
<br />
Memleketimizde çalışma hayatını
ve işverenlerle işçi münâsebetlerini içtimai adalet prensiplerine uygun
olarak kanun ve nizam yollarıyla düzenlemek, çalışanların yaşam seviyesini
umumi heyet seviyemizle ve memleketin iktisâdi imkânlarıyla mütenâsip surette
yükseltmek, cemiyette sosyal güveni temin etmek gayemiz olacaktır.
<br />
Demokrasi prensiplerine göre
tabii bir hak olarak tanıdığımız grev hakkını sair demokrat memleketlerde
olduğu gibi, içtimai nizamı ve iktisâdi ahengi bozmayacak surette kanunlaştıracağız.
<br />
Şimdiye kadar Çalışma Bakanlığının
teftiş ve murakabesi haricinde bırakılmış olan bir kısım devlet sanayii
ile bu teftiş ve murakabenin hudutları içine alınacak, garp demokrasilerinde
kabul edilen esaslar dairesinde işçilere, ücretli tatiller veya ücretli
mezuniyetler sağlanması imkânları araştırılacaktır.
<br />
Çok Muhterem Milletvekili
Arkadaşlarımız;
<br />
Seçimlere takaddüm eden zamanlarda
Demokrat Parti adına neşrolunan seçim beyannâmemizde ifade ve taahhüt olunduğu
gibi iktidar değişikliğinin memlekette maddi ve ruhi hiçbir sarsıntıya
meydan vermemesi ve bilhassa bir devri sabık yaratmak gibi meşum temayüllerin
önlenmesi esaslarında azmimiz katidir.
<br />
Bundan başka gene seçim beyannâmemizde
yazıldığı üzere, millete mal olmuş inkılâplarımızı mahfuz tutacağız.
<br />
Demokratik inkılâbımızın
bugüne kadar elde edilmiş neticelerini mahfuz tutmakla kalmayıp, Anayasada
vatandaş hak ve hürriyetlerine ve millet iradesine dayanan istikrarlı bir
devlet nizamını teminât altında bulunduracak esaslı tadiller hazırlayıp
huzurunuza arzetmek kararındayız. Bunun sebebi, bugünkü Anayasının kuvvetler
birliği esasına dayanması ve vatandaş hak ve hürriyetlerini kafi teminât
altında bulunduracak müeyyidelerden mahrum olmak itibariyle millet hakimiyeti
yerine tek parti hakimiyetinin kurulmasına mani olamamış bulunmasıdır.
Bununla muvazi olarak kanunlarımızda itiyatlarımızda ve telâkkilerimizde
tek parti devrinden arta kalan ne varsa tam olarak tasfiye edeceğiz.
<br />
Bu cümleden olmak üzere,
mesela matbuat ve ceza kanunları, memurin muhakemat kanunu gibi belli başlı
antidemokratik hükümleri ihtiva eden kanunları ve mevzuatımız içinde yer
yer tesadüf olunan buna mümasil hükümleri demokrasi ruhuna uygun tadillerle
huzurunuza getireceğiz.
<br />
Adalet işlerinin yürütülmesinde
başlıca esas, teminâtlı bir adalet sağlanmasıdır. İnsan ana haklarının
ve hürriyetlerinin tam korunabilmesi, adaletin yerine getirilmesinde sürat,
intizam ve sadelik bulunmasına bağlıdır. Bu maksadın temini için adalet
cihazlarımızın kuruluşunu belirtecek esaslı hükümlere ihtiyaç vardır. Bu
bakımdan, mahkemelerimiz teşkilât sistemini tesbit edecek bir kuruluş kanunu
hazırlamak kararındayız. Bu kanunun dayanacağı prensipler adalette genel
vicdanı tatmin edebilecek sürat ve verimlilik olacaktır. Yeni kuruluşla
hem ahenk olarak, bir taraftan Adalet Bakanlığı teşkilât kademelerinde
rasyonel bir cihazlanma meydana getirilecek; diğer taraftan usul kanunlarımız
yenilenecektir.
<br />
Yargıçlarımızın, anayasadan
aldıkları teminâtı hakkıyla gerçekleştirecek hükümler tesis etmenin zaruretine
inanıyoruz. Bunun için yargıcın hukuki durumunu tayin eden Hakimler Kanunu
hükümleri yeni baştan gözden geçirilerek kendilerine sağlanması zaruri
teminât tesis olunacaktır.
<br />
Ana kanunlarımızın hayatın
ilerlemesine tevafuk etmeyen ve tatbikatta güçlükler doğuran hükümleri
tekrar gözden geçirilerek yeni medeni ihtiyaçlara mutabık hükümler haline
sokulacaktır.
<br />
Aynı zamanda, adalet duygularına
ve ceza hukuku esaslarına uygun bir af kanunu tasarısı meydana getirebilmek
için gereken tetkiklere girilmiş olup yakında bu tasarıyı Büyük Meclise
sunacağız.
<br />
Gene memlekette istikrarı
teyit ve vatandaş haklarını teminât altında bulundurmak bakımından, idare
cihazının, iktidar değişmesinin tesirlerinden masun ve yalnız kanunun emrinde
ve milletin hizmetinde bulundurulmasını zaruri görmekteyiz. Bu maksadın
elde edilmesi her şeyden evvel her sınıf memur hak ve haysiyetinin kanunlarla
mahfuz bulundurulmasına bağlıdır. Devlet memurları şahıs veya zümrelerin
emir veya arzularına tabi olmaktan
kurtarılmaları esbabı üzerinde duracağız.
<br />
Muhterem Arkadaşlar;
<br />
Devlet cihazımızın bugünün
ihtiyaçlarına cevap verebilecek hale getirilebilmesi için bilumum devlet
hizmetlerinin rasyonel olarak yeni baştan tanzimini zaruri görmekteyiz.
Bu suretle hizmet verimini artırmakla beraber her bakımdan tasarruf temin
edileceği aşikardır. Memurlarımızı nisbi bir refaha kavuşturmanın yolu
da ancak bu olabilir. Bütün bunları yaparken hiçbir kimsenin mağduriyetine
asla meydan vermiyecek usullerin bulunabileceğine şüphe etmiyoruz.
<br />
Muhterem Arkadaşlar,
<br />
Biraz yukarıda millete mal
olmuş inkılâplarımızın korunmasından bahsetmiştik. Bu konuda bilhassa üzerinde
duracağımız mesele memleketi içinden yıkıcı aşırı sol cereyanları kökünden
temizlemek için icabeden kanuni tedbirleri almaktır. İrticai ve ırkçılık
gibi ayırıcı cereyanları vasıta olarak kullanan ve çok defa kendisini bu
maskeler altında gizleyen aşırı solcu hareketlere karşı gereken bütün kanuni
tedbirleri almakta asla tereddüt etmeyeceğiz. Biz bugünün şartları içinde
aşırı sol cereyanları fikir ve vicdan hürriyeti mevzuunda mütalâa etmek
gafletinde bulunmayacağız. Bugün aşırı sol cereyanlara mensup olanların,
mücerret bir fikir ve kanâat sahibi olmaktan ziyâde yıkıcı cereyanların
aletleri olduklarına şüphemiz yoktur. Fikir ve vicdan hürriyeti perdesi
altında bütün hürriyetleri kan ve ateşle yok etmekten başka bir maksat
gütmeyen bu ajanları adalet pençesine çarptırmak için icabeden kıstasları
vuzuh ve katiyetle tespit etmek zaruretine inanıyoruz. Ancak
bu suretledir ki, mizah veya siyâsi tenkit kisvesi altında ayakta tutunmak
istenilen ve hakikatta düpedüz aşırı sol cereyanların eseri olan neşriyatın
tahribatından memleketi korumak kabil olabilecektir. İrticai tahrike asla
müsâade etmemekle beraber din ve vicdan hürriyetlerinin icaplarına riayet
edeceğiz. Hakiki layikliğin manâsını biz böyle anlamaktayız. Programımızda
da sarahaten ifade edildiği gibi, hakiki layıkliği dinin devlet siyâsetiyle
hiçbir ilgisi bulunmaması ve hiçbir din düşüncesinin kanunların
tanzim ve tatbikinde müessir olmaması şeklinde anıyoruz. Bu itibarla gerek
din dersleri meselesinde gerekse din adamlarını yetiştirecek yüksek müesseselerin
faaliyete geçmesi hususunda icabeden tedbirleri süratle itihaz etmek kararındayız.
<br />
Bugün herhangi bir partinin
değil bütün milletin müşterek kanâatının bir ifadesi olan dış siyâsetimiz
hakkında fazla bir şey söylemeye ve Birleşmiş Milletler idealine olan samimi
bağlılığımızı tekrara lüzum görmüyoruz. Ananevi İngiliz ve Fransız ittifakına
ve Birleşik Amerika ile en sıkı dostluk ve
işbirliğine dayanan, dostluklarına daima sadık kalan, uzak yakın ve büyük
küçük bütün milletlerin istiklâl ve toprak bütünlüklerine her zaman hürmetkar
olan dış siyâsetimizin sulhçü mahiyeti bütün dünyaca malumdur. Bu açık
ve samimi siyâsetimizin coğrafi durumumuzun ehemmiyet ve nezaketi ve milletimizin
en ağır şartlar altında dahi tebarüz eden yüksek ruhi kudreti itibariyle,
demokrasi cephesi ve cihan sulhü için mühim bir amil olduğuna inanmaktayız.
Truman doktrini ve Marshall yardımıyla
bu sulhçü siyasetimizi desteklediğinden dolayı kendisine milletçe samimi
şükran hisleri beslediğimiz büyük dostumuz Birleşik Amerika ile ve büyük
müttefiklerimiz İngiltere ve Fransa ile siyâsi, iktisâdi kültürel münasebetlerimizi,
samimiyet ve anlayış havası içinde her gün daha kuvvetlendirmek en büyük
emelimizdir.
<br />
Bu arada, cihan sulhu için
haiz olduğu ehemmiyet her gün daha iyi anlaşılan şarki Akdeniz emniyetini
maddi ve manevi bakımlardan korumak ve kuvvetlendirmek için, bir taraftan
büyük dostumuz ve müttefiklerimizin dikkat ve alâkalarını bu mesele üzerine
çekmek, diğer taraftan da kendilerine sıkı dostluk rabıtaları ile bağlı
bulunduğumuz Yakın Şark devletleriyle daha sıkı münâsebetler kurarak bu
bölgelerde adalet ve anlayış esaslarına dayanan samimi bir dostluk ve tesanüt
havası yaratmak lüzumunu duymaktayız. Kanâatimize göre, bu neticenin süratle
elde edilmesi yalnız bu bölgelerin değil hatta orta şark memleketlerinin,
binnetice dünyanın emniyeti bakımından da büyük bir ehemmiyet arz
etmektedir.
<br />
Dış siyâsetimizden bahsederken,
iç ve dış emniyetimizin en büyük istinâtgahı olan milli müdafâamız meselesi
üzerinde de ehemmiyetle durmak lazımdır. Çok şerefli tarihi anânelerin
sahibi ve milli varlığımızın koruyucusu olan askeri kuvvetlerimizi, son
tecrübelerin ve teknik terakkileri neticelerine göre en yeni silahlar veren
modern usullerle teçhiz ve takviyeye bütün kuvvetimizle çalışacağız. Memleketin
maddi ve manevi bütün kudret kaynaklarına dayanmak ve sulhte olsun harpte
olsun bu kaynakların birbiri ile ahenktar ve mütenâsip bir surette çalışması
imkânlarını sağlamak suretiyle, iktisâdi bünyenin istitâati içinde, milli
müdafâamızı, en sağlam esaslara istinat ettirmek kabildir. Büyük dostumuz
Birleşik Amerika'nın askeri sahadaki maddi ve teknik yardımlarından, aynı
zihniyet ve anlayış daha geniş mikyasta ve daha süratle istifadeler temini
tahakkuk ettirmeye çalışacağız.
DEMOKRATLAR KULÜBÜ DERNEĞİhttp://www.blogger.com/profile/14236241905500351712noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4628939149320771055.post-30801439020141016592014-03-11T08:40:00.003-07:002014-05-19T14:34:38.698-07:00Demokrat Parti’nin halkla ilişkileri üzerine bir inceleme <h2 style="text-align: center;">
<span style="color: red;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-large;">Demokrat Parti’nin </span></span></h2>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijRhJyHwhG35c7m-bgLzGSEfLfDckmVZiHn6jUtn5NdUKMxT8nt3Zw9HqR2wtlLfo4-LKzNoeL3qmhKMe_6oP2LmRd2-a3T3rGToYynDG9YffdOgf2inhKoYVTkpcKSj3KTA482MzP3T3T/s1600/DP+1.bmp" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijRhJyHwhG35c7m-bgLzGSEfLfDckmVZiHn6jUtn5NdUKMxT8nt3Zw9HqR2wtlLfo4-LKzNoeL3qmhKMe_6oP2LmRd2-a3T3rGToYynDG9YffdOgf2inhKoYVTkpcKSj3KTA482MzP3T3T/s1600/DP+1.bmp" height="277" width="400" /></a></div>
<h2 style="text-align: center;">
<span style="color: red;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-large;">halkla ilişkileri üzerine bir inceleme</span></span></h2>
<div class="social-share-buttons-share">
<div class="social-share-buttons-share-fbl">
<span style="height: 20px; vertical-align: bottom; width: 124px;"></span>
</div>
<div class="social-share-buttons-share-fbsh">
</div>
<div class="social-share-buttons-share-tw">
</div>
<div class="social-share-buttons-share-gone">
</div>
<div class="social-share-buttons-share-lin">
<span class="IN-widget" style="display: inline-block; line-height: 1; text-align: center; vertical-align: baseline;"><span style="display: inline-block ! important; font-size: 1px ! important; margin: 0px ! important; padding: 0px ! important; text-indent: 0px ! important; vertical-align: baseline ! important;"><span id="li_ui_li_gen_1394552302301_0"><a href="https://www.blogger.com/null" id="li_ui_li_gen_1394552302301_0-link"><span id="li_ui_li_gen_1394552302301_0-logo">in</span><span id="li_ui_li_gen_1394552302301_0-title"><span id="li_ui_li_gen_1394552302301_0-mark"></span><span id="li_ui_li_gen_1394552302301_0-title-text">Share</span></span></a></span></span><span style="font-size: small;"><span style="display: inline-block ! important; margin: 0px ! important; padding: 0px ! important; text-indent: 0px ! important; vertical-align: baseline ! important;"><span class="IN-right IN-hidden" id="li_ui_li_gen_1394552302321_1-container"></span></span></span></span><span style="font-size: small;">
</span></div>
<span style="font-size: small;">
</span></div>
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="font-family: arial,helvetica,sans-serif;"><img src="http://www.siyasaliletisim.org/images/stories/k_136967_esra_isl.jpg" style="float: left; margin: 10px;" /></span>Halkla
ilişkilerin, oluşması ve gelişmesi, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de,
ülke içindeki ve uluslararası alandaki ekonomik ve siyasal yapılarla
tarihsel paralellik göstererek biçimlenmiştir. Bunların yanı sıra,
ekonomik çıkarları destekleyen yönetsel güç elde etme ve sürdürme amaçlı
stratejilerin çizilmesinde, taktikler kullanılarak kontrol
mekanizmaları geliştirmekte halkla ilişkilere etkin rol düşmektedir.
Siyasal partiler, devlet kurumları ve sivil toplum örgütleri günlük
etkinliklerinde gerektiğinde profesyonel yardım alarak halkla ilişkiler
uygulamaktadırlar. Siyasal halkla ilişkiler kurumsal olandan bilinçli
olarak ayrılmıştır. Amerikan türü siyaset anlayışının sadece siyasal
süreçlere ve bu süreçlerin de seçim süreçlerine indirgenmesi nedeniyle,
kurumsal halkla ilişkiler, siyasal iletişim ve siyasal halkla ilişkiler
dışında tutulmuştur.<br />Halkla ilişkiler tarihi ve gelişmesiyle ilgili
olarak hem siyasal partiler, hem kurumlar hem de şirketler bağlamında
dünyada ve Türkiye’de son derece fazla sayıda araştırma bulmak
mümkündür. Türkiye’de ise yapılan araştırmalarda, niteliksel ve tarihsel
değerlendirmeler son derece sayılıdır, buna karşılık şirketlerin
sorunlarına yönelik ve onların etki/başarı elde etmelerine odaklanan
yönetimsel araştırma karakterini taşıyan araştırmalar çok fazladır.
Dolayısıyla, Türkiye’de, halkla ilişkilerin yapısal doğasını tarihsel
bağlamda irdeleyen veya siyasal halkla ilişkileri, biliş yönetimi
bazında ele alıp inceleyen bilimsel karaktere sahip araştırma bulmak bir
hayli zordur. Aynı zamanda, hem üniversiteler hem de özel şirketler
tarafından seçimlerle ilgili olarak yapılan kamuoyu araştırmaları
niceliksel olarak son derece fazla olmasına rağmen bu araştırmaların
akademik veya bilimsel değeri çok şüphelidir. Tüm bu durum, şirket,
kurum ve siyasal parti halkla ilişkilerinin, bilimsel geçerliliğe ve
güvenirliğe sahip araştırma tasarımlarıyla incelenmesi gereksinimini
doğurmaktadır. Özellikle Türkiye’de siyasal halkla ilişkilerin, ikna ve
etki gibi modası geçmiş ve basit bir anlayışın ötesine geçerek tüm
yönleriyle ciddiyetle ele alınması, incelenmesi gerekmektedir. Halkla
ilişkilerin klasik ve ana akım algılanışına bir alternatif olarak
Erdoğan’ın yapıtı (2006) örnek verilebilir. Asya’daki ilk Türk
kavimlerinden, Osmanlılara ve oradan da Türkiye Cumhuriyetine uzanan
uzun bir tarihsel çerçeve içinde halkla ilişkiler Türkiye’deki akademik
gelenekte alışılmamış biçimde sunulmuştur ve bu sunumla araştırılması
gereken birçok soruyu da öne çıkarmıştır. Bu makale yukarıda tartışılan
gereklilik ve araştırma gereksiniminden hareket ederek, Türk siyasal
tarihinde önemli bir başlangıç yapmış olan Demokrat Parti (DP)
dönemindeki halkla ilişkilerin karakterini incelemek için hazırlandı.
DP’nin siyasal iktidarı elde etme ve tutma mücadelesinde partinin halkla
ilişkiler faaliyetlerinin karakteri belirlendi. Makalede incelenen
dönem, DP’nin halkla ilişkiler stratejilerini yoğun bir şekilde
kullanmaya başladığı iktidara gelmesinden başlayarak 1960’da ihtilal ile
iktidarı kaybedene kadar olan dönemdir. Bu makalenin amacı siyasal
halkla ilişkiler alanındaki ciddi eksiklikleri giderme çabalarına
katkıda bulunmaktır.<br />Bu makalenin kuramsal gerekçesine göre,
Türkiye’de siyasal ve ekonomik kültürü (neyin nasıl yapıldığının ve
yapılmadığının) günümüzdeki biçimde ortaya çıkaran nedenlerin oluşması
ve yayılmaya başlaması, çok partiye geçişle ve DP dönemiyle başlamıştır.
Bu oluşumun halkla ilişkiler yanının incelenmesi akademik bir
gerekliliktir. Tek partiden çok partiye geçiş, bütün toplumu
ilgilendiren siyasal, ekonomik ve sosyolojik boyutları olan bir
dönemdir. Bu makalede DP’nin halkla ilişkileri idealist ana akım
yaklaşımlarında olduğu gibi yönetim fonksiyonu, aracı yapı, etkili
iletişim stratejisi içinde ele alınmadı. Bunun yerine DP’nin çeşitli
kesimlerle ilişkisi ve herkesi kapsayan bir üst küme olarak seçmen halk
ile kurduğu ilişkileri tarihsel olarak incelendi. </span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><strong>YÖNTEM</strong><br />Türkiye
Cumhuriyetinin tarihinde belli bir dönemi alıp o dönemle ilgili olarak
girişte belirlenen halkla ilişkiler faaliyetlerinin doğasını belirleyen
ve irdeleyen bu makale, niteliksel tarihsel tasarım karakterini
taşımaktadır. <br />DP’nin iktidar dönemindeki halkla ilişkilerinin
incelenmesinde, önce iktidar yıllarının ilişkin genel tarihsel bir
değerlendirme yapıldı. Daha sonra siyasal rakibi CHP’nin artık
muhalefete düşmesiyle gelen egemenlik ve güç ilişkilerindeki değişiklik
bağlamında ilişkileri incelendi. Ardından parti içi muhalefeti ve bu
çatışmalara çözüm olarak kullandığı iletişim stratejileri araştırıldı.
Halkla ilişkiler taktikleri genel olarak mitingler, halkla doğrudan
buluşmalar, liderlik, muhalefete karşı yürütülen faaliyetler, afişler,
gazete ilanları, el ilanları, reklamlar, fon toplama, söylem, propaganda
taktikleri başlıkları altında değerlendirildi. Ardından, seçmene
yönelik halkla ilişkilerini nasıl inşa ettiği ve sürdürdüğü incelendi. <br />Makalenin
ele aldığı yukarıda belirtilen konularla ilgili bilgileri toplamak ve
değerlendirmek için bu tarihi dönemle ilgili yazılmış akademik kaynaklar
(kitap, dergi, makaleler, hatıralar, biyografiler) kullanıldı. Bu
kaynakların yanı sıra, o dönemin güncel olaylarını anlatan, siyasal
ilişkiler ve iletişim stratejileri hakkında bilgilerin elde
edilebileceği günlük gazeteler veri kaynağı olarak tarandı. O dönemin
basınında yer alan pek çok gazete içinden en önemli üç tanesi seçildi:
Ulus, Zafer ve Vatan. Bu gazetelerde yer almayan bazı haberler için
diğer gazetelerden faydalanıldı. Bunun dışında, TBMM Kütüphanesi ve
mikrofilm arşivi, Milli Kütüphane ve TTK Kütüphanesinden yararlanıldı. </span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><strong>ANALİZ VE DEĞERLENDİRME</strong> <br />Çok
Partili döneme gelindiğinde, Atatürk’ün tüm çabalarına rağmen
Cumhuriyete taşınan, fakat kendini egemen kılma ve sürdürme koşulunu
ancak İkinci Dünya Savaşından sonra bulan bir siyasal ilişki kültürü
vardı. Bu kültür seçimden sonra tüm çıplaklığıyla kendini göstermeye
başladı: DP muhalefet döneminde anti-demokratik yasaların kaldırılması
ve devlet başkanlığı ile yönetimin yansızlığının sağlanmasını şiddetle
savunmuştu. İktidara geldiğinde genel af ilan etti ve kısa zamanda
yaptıklarıyla geçersiz hale getireceği liberal bir basın yasası
çıkarttı; anti demokratik faaliyetlerini artırdı; siyasal liberalleşme
karşıtı bir tutum aldı; Ceza Kanunu’nun baskıcı hükümleri daha da
ağırlaştırıldı. Mayıs 1951’de, çıkarılan bir kararname ile resmi
ilânları dağıtma yetkisi hükümete verilerek basın özgürlüğüne çok ciddi
bir kısıtlama getirdi: Hükümeti ve DP’yi eleştiren basın ilansız,
dolayısıyla finanssız bırakılarak zor durma düşürüldü. 1953’de çıkarılan
“zoralım yasası” ile CHP’nin tüm serveti hazineye devredildi (Eroğul,
1998). DP, günümüzde Refah partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi, Fazilet
Partisi gibi partilerin oluşması ve güçlenmesine en büyük neden olan
dinin siyasal amaçlarla kullanımını başlattı. Önceleri radyodan
muhalefetin de yararlanmasının demokrasinin gereği olduğunu, radyonun şu
ya da bu partinin yayın organı olmadığını, ancak Türk milletinin
hizmetinde olduğunu öne süren DP, iktidara geldiğinde radyoyu kendi
yayın organı yaptı. Haberlerde DP tarafından kurulan Vatan cephesine
geçen vatandaşların gönderdikleri ileri sürülen isim listeleri
okunuyordu. Radyo’nun Meclis Saati adıyla yayımlanan ve meclis
müzakerelerine yer veren programlarında da muhalefet sözcülerinin
sözleri hiç aktarılmıyordu ya da anlamı çarpıtılarak veriliyordu.</span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><strong>Demokrat Parti halkla ilişkilerinin genel yapısı</strong><br />DP’nin
iktidarıyla birlikte halkla ilişkilerinde belli değişiklikler olmuştur.
Muhalefetteyken yandaşı olan din adamları, il ve ilçe müteşebbis
heyetlerindeki partililer tarafından sunumu yapılan "özgürlük" ideali
vicdan hürriyeti olarak tanımlanarak dine saygılı olmaktan geçen bir
demokratlık doğdu, buna uygun icraatlar hemen uygulamaya başlandı.
Bununla birlikte muhalefetteyken yakın ve olumlu ilişki kurduğu kimi
basın kuruluşlarının desteğini kaybetmeye başladı. Bu nedenle de
muhalefetteyken etkin olarak yararlanamadığı radyoya yöneldi. </span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><strong>Mitingler</strong><br />DP
kuruluşundan itibaren halkla doğrudan ilişki kurduğu mitinglere ayrı
bir önem verdi. Bu mitingler parti kurucularının liderlerin hep beraber
katıldığı önemli bir halkla ilişkiler aracı olarak iş gören
etkinliklerdi. Mitingin yapılacağı tarihten önce duyurular yapılarak
halk, mitinge davet edilmekteydi. DP iktidara geldikten sonra da sık sık
mitingler düzenlemeye devam etti. Fakat bu sefer bir fark vardı.
İktidar dönemi mitinglerinde, icraatların halka anlatılması, kalkınma,
sağlık ve eğitim konuları ağırlıklı olarak ele alınmıştır.<br />DP’nin
mitingleri, seçim kampanyalarındaki mitingler ve gezilerde, açılışlarda,
törenlerde yapılan mitingler olarak ikiye ayrılarak incelenebilir.
Seçim kampanyalarındaki mitinglerde DP’nin seçmenin oyuna yönelik kendi
halkla ilişkilerini yapmak ve oyu elde etmek için halkın rızasını isteme
durumu söz konusudur. Oysa gezi, açılış ve tören gibi rutin
etkinliklerde yapılan siyasal halkla ilişkiler, seçmen oyunun doğru yere
gittiğine ikna edecek bir demokrat bizlik sunumu içermektedir. DP
’’kayıtsız şartsız millet hakimiyeti’‘ düsturuna göre yaptıkları her iyi
şeyi halkın desteğine dayandırarak, seçmenle muhalefette iken
başlattıkları ilişkiyi iktidara gelince sağlamlaştırarak tutmuşlardır.
Sadece muhalefette veya seçim kampanyaları sırasında değil, iktidara
geldikten sonra da aralıksız olarak bütün Türkiye’yi gezerek halkla
buluşmaları, DP’nin halkla ilişkilerinde planlı ve sürekli bir etkinlik
olduğu için istenilen sonuçları vermiştir. Hatta ülkenin siyasal ve
ekonomik sorunlarından bunalan liderler, kimi zamanlar kendilerini iyi
hissetmek için halkla buluşmuşlardır. </span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><strong>Halkla doğrudan buluşmalar</strong><br />DP’nin
başarıyla uyguladığı mitinglerle eş zamanlı giden bir taktiktir. Bu
doğrudan buluşmalar mitinglere giderken yol üzerindeki köy kahvelerine
uğrayıp halkla "hasbihal" etmekten, grup toplantıları düzenlemeye,
konaklamak için köylülerin evlerinin seçilmesinden, açılış törenlerine
kadar çeşitlenmektedir. Halkla doğrudan buluşmalar, gazete haberlerinden
tanınan liderleri, sıradan birer insan olarak halkın karşısına
getirmektedir. İnsanlarla el sıkışan, köy kahvesinde çay yudumlayan,
memleketin gidişatı hakkında laflayan, hatta misafirliğe kalan
kurucuların halkla ilişkilerini mitinglerdeki buluşmalardan daha
bireysel hale getirmiştir. Bu buluşmalarla kamuoyunu belirli bir konuda
bilgilendiriliyor ve kanaat lideri olarak maniple ediliyordu. </span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><strong>Liderlerden yararlanma</strong><br />DP’nin
kurucu liderleri muhalefet döneminde nasıl örgütlenmeyi
gerçekleştirerek DP’nin bütün ilişkilerinde belirleyici oldularsa,
iktidara geldiklerinde bu rolleri artarak devam etmiştir. Kurucular
arasında yine Celal Bayar ve Adnan Menderes adı öne çıksa da dörtlünün
hepsinin çok etkin olduğu görülmektedir. Oysa iktidar döneminde bu
dörtlü en önemli dört görevi iş bölümü içinde yönetmişti. Bu iş
bölümünde dikkati çeken unsur, herkesin yeteneklerine uygun işleri
yürütmeleri ve başarılı olmalarıdır. Celal Bayar, "Atatürk’ün güvendiği
adam" elbisesini giyerek neredeyse ona öykünerek büyük, babacan,
mütevazı lider imajı çerçevesinde hareket etmiştir. İhtiyacı olanlara
maddi yardımlarda bulunmak, yaşlılara, çocuklara kimsesizlere arka
çıkmak, onların dertlerini dinlemek gibi yüce tutumlar içindeyken aynı
zamanda sıradan bir adammış gibi mütevazı davranmaya gayret etmiştir. Bu
nedenle de halk arasında gerçekten onu çok seven bir hayran kitlesine
sahip olmuştur. <br />Başbakan Menderes iktidar döneminde liderlikle
ilgili Celal Bayar gibi hayırsever çalışmalar yürütme, halkın içinden
çıkmış bir halk adamı olma imajına katkıda bulunmaya çalışmıştır.
Menderes’in Londra’nın Gatwick Havaalanı’nda meydana gelen ve yolcuların
büyük bölümünün öldüğü kazadan mucizevi kurtuluşu, bir çok dinci
çevrede Menderes’in Tanrının insanlara önderlik etmesi için gönderdiği
bir süper insan figürü olduğu inancını işlemişti (Zürcher,1993; Toprak,
1998). Bu olaydan sonra "Allah’ın sevdiği kulu" olduğu görüşü halkta
hakim oldu. Türkiyeye dönüşünde kazadan kurtulduğu için yollarda
kurbanlar kesildi. Halk onu coşkuyla karşıladı. </span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><strong>Afişler </strong><br />DP’nin
1946 ve 1950 seçimlerinde kullandığı "Yeter söz milletindir" afişinin
günümüze değin herkesin aklında kalması, etkili ve anlamlı bir slogana
sahip olması ve tasarımıyla başarısını kanıtlamıştır. 54 ve 57
seçimlerinde de yoğun olarak afiş kullanıldığı halde bu döneme ait
ulaşılabilen diğer afişlerin "yeter söz milletindir" afişinin başarısına
ulaştığı söylenemez. <br />DP 54 ve 57 yıllarındaki seçimlerinde daha çok
icraatlarını anlattığı slogana dayalı afişleri tercih etmiştir. Bu
afişlerde ilk afişlerin tersine grafik, resim ve desen kullanılmamış,
sadece sloganlara ağırlık verilmiştir. Genellikle 3 renk veya 5 renk
hazırlanan afişlerdeki sloganlarda DP bizliği, rakip parti CHP dönemini
suçlayıcı hatırlatmalar ve emredici bir ton hakimdir. </span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;">1954’de kullanılan DP afişleri:
Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır (2 renk), Kalkınma Türkiye
senin eserindir onu yıktırma! (4 renk), Işık, okul, su yolumuz köye
doğru (4 renk), Güvendin seçtin eserini koru! (4 renk), Buğdayına 30
kuruşu çok görene oy verme. Her işçiye bir çatı (4 renk), Yapayalnızdık
bugün cihan bizimledir (4 renk), İşçi Vatandaş! Demokrat Parti
haklarının bekçisidir. Senin partin "Demokrat Parti" dir (4 renk) 1957
yılındaki afişler ise: Daha büyük fabrikalar…Büyük müreffeh köylü ve
şehirli vatandaşlarla dolu…, Daha çok yol Daha çok fabrika Daha çok
refah İstiyorsan reyini Demokrat Partiye ver, Senin partin Demokrat
Parti, Seni düşündüğü seninle çalıştığı için muvaffak oldu (5 renk)
Dağlar yol, viraneler bağ oldu (5 renk) Köylü vatandaş DP seni kimseye
ezdirmez (5 renk), Az laf çok iş (5 renk) Rey çalanı…Mazbata
sahtekarlığı yapanı…Dayak atanı…UNUTMA Oyunu DP’ye ver, Dedikodu Yok!
İşimizi elbirliğiyle bitirelim, Daha ileri, daha kuvvetli bir Türkiye
için Demokrat Parti reyini hak etti (6 renk) Başlanan işlerin bitmesi
lazım Kalkınmaya devam! Reyini Demokrat Partiye ver (5 renk), Geri
kalmış bir devlettik İleri bir dünya milleti olduk (5 renk), Daha çok
iş. İşçiye refah ve emniyet (3 renk) <br />1946 ve 1950’de son derece
güzel bir slogana sahip, doğru mesajı ileten grafik çizimli, okuryazar
olmayanların bile anlayıp mesajını aklında tutabildiği "yeter söz
milletindir" afişinin başarısı üzerine 54 ve 57 seçimlerinde mümkün
olduğunca çeşitli slogan ağırlıklı afişlerin basılması yoluna
gidilmiştir. Günümüzde afişlemenin yoğun ve işgal iletişimi türünde
kullanılması usandırıcı, çevreyi kirleterek çirkinlik yaratan,
kaçınmanın mümkün olmadığı insanları etkileme başarısı abartılmış bir
siyasal halkla ilişkiler aracı olmuştur. "Yeter söz milletindir"
afişinin tarihsel, sosyal, ekonomik arka planını göz önüne
bulundurmaksızın halen pek çok siyasal parti tarafından ısıtılıp
ısıtılıp seçmen önüne sürülmesi ise Türk siyasal halkla ilişkilerinin
klişe bir geleneği olmuştur.</span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><strong>Gazete ilanları, el ilanları ve reklamlar</strong><br />DP
ile ilgili gazete ilanları iki karakter taşır. İlki DP’nin siyasal
halkla ilişkilerinin duyurma işlevini yerine getiren ilanladır. İkincisi
ise devletin resmi ilanlarıdır. DP gazete ilanları dışında, siyasal
halkla ilişkiler faaliyetlerinde çeşitli konularda vatandaşları
bilgilendirmek için el ilanlarını kullanmıştır. Parti halkla
ilişkilerine katkıda bulunacak etkinliklerin bilet satışı gibi konularda
ise reklam ilanlarına başvurmuştur. Gazete ilanları ve reklamlar
arasındaki ayırıcı fark, faaliyetleri duyurmaya yönelik ilanlar parti
yayın organı olan gazetelerde sıklıkla yer alırken, örneğin eşya
piyangosu, resmi milli bayramlar için düzenlenen balo, eğlence gibi
etkinliklerin reklam ilanları daha yaygın gazetelerde yer almıştır.<br />DP
gazetelerde faaliyetlerine yönelik çok değişik içerikli ilanlar
vermiştir. Bu ilanlar mitinglerin, halk toplantılarının duyurulmasından,
örgütlenmeleri tamamlanan il teşkilatı haberlerine ve duyurularına,
milletvekili adaylarının halkla tanıtılmasını amaçlayan "haber" şeklinde
yazılmış ilanlardan vatandaşa oyunu nasıl kullanması gerektiğini
anlatan yazılara kadar çeşitlenmektedir. 10 Eylül 1950 tarihli Zafer’de
“Demokrat Partinin Ankaralılara Teşekkürü” başlıklı haberde olduğu gibi,
haberde DP, Ankara İl İdare Kurulundan belediye seçimlerinde de “parti
adaylarını seçmek suretiyle yüksek teveccüh ve alakasını esirgememiş
olan Ankaralılara ve feragatli çalışmalarından dolayı teşkilat
mensuplarına” teşekkür edilmiştir.</span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="font-family: arial,helvetica,sans-serif;">Bir
diğer önemli konu resmi ilanların dağıtılmasıdır. DP iktidara geldikten
sonra resmi ilanların dağıtılmasında kendisini destekleyen ve
partisinin yayın organı olarak faaliyet gösteren gazeteleri gözetmeye
başladı. Bunlara ayrılan paylar büyüdü. Resmi ilanların adaletsiz olarak
dağıtılması ilan payı kısılan gazeteleri maddi olarak olumsuz etkileyen
bir unsur olduğu için DP tepki gördü. Bu ilanların bazıları sadece
parti üyelerine değil seçmenlere de yönelik bir halkla ilişkiler
faaliyeti olarak ele alınabilir.<br />DP fon toplamak için düzenlediği
eşya piyangosu biletlerini satmak, resmi bayramlarda düzenlediği balo ve
eğlencelere vatandaşların gelmesini sağlamak gibi amaçlarla gazetelere
çeşitli reklamlar vermiştir.</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="font-family: arial,helvetica,sans-serif;"><strong>Demokrat Parti tarafından yapılan yayınlar</strong><br />DP
iktidara geldiğinde yaptığı icraatların tanıtımını yapmak için seçim
kampanyası öncesinde birçok konuda farklı kitlelere yönelik broşür
-kitaplar bastırmıştır. 1954 seçimlerinde Kalkınan Türkiye, Horalarımızı
Adım Adım Geziyoruz, Hangisi Bulunmaz Nimet, Sağlam Dimağ Sağlam
Vücutta bulunur, Bayar’ın Amerika Seyahati, Genç Demokratlar ve Esasları
gibi başlıklar taşıyan basılı yayınlar dağıtmışlardır. Ayrıca DP
Diyanet İşleri yoluyla İslam Dini, İslam Mütefekkirleri ile Garp
Mütefekkirleri arasında Mukayese, Kutsi Hadis, İlahi Hadiseler, Hutbe,
Radyoda Dini ve Ahlaki Konuşmalar gibi dini konularda 20 tane kitap
yayınlamıştır. </span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="font-family: arial,helvetica,sans-serif;"><strong>Fon toplama (Fund raising)</strong><br />Daha
önceleri Eşya Piyangosu ve üyelik aidatı yoluyla para toplayan DP,
iktidara geldiğinde fon toplamayı toplumu ilgilendiren önemli konularda
yapmaya başladı. Örneğin, Celal Bayar tarafından "ana davamız" diye
nitelenen Bulgaristan’da baskı altındaki vatandaşların Türkiye’ye
getirilmesi ve bu göçmenlere hayatlarına başlayacak paranın sağlanması
için fon toplanmıştı. Fon toplama sel ve deprem gibi felaketlerde de
kullanılmıştır. </span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="font-family: arial,helvetica,sans-serif;"><strong>Demokrat Parti’nin muhalefete karşı faaliyetleri</strong><br />DP’nin
çok partili hayata geçiş tamamlandıktan sonra pek çok farklı parti
kurulmuş olsa bile en önemli rakibi güçlü CHP’dir. Daha sonra bu
muhalefette ikinci sırada kendi içinden çıkan müstakil demokratlar
grubunun kurduğu Millet Partisi gelir. DP kendi icraatlarını anlatırken
"öteki" haline getirdiği eski iktidar sahibi CHP’nin yanlışlıklarına
vurgu yapmış, cepheleşmeyi teşvik ederek, diğerini "soyguncu, onursuz,
hırsız" olarak nitelerken kendisinin bunun tezatı olarak "dürüst, yeni,
vatandaş yanlısı" özelliklerini tanımlamış ve halkın oyunda inşa
etmiştir. <br />DP iktidarında CHP’ye karşı faaliyetlerle ilgili olarak en çok kullanılan araç basındır.</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="font-family: arial,helvetica,sans-serif;"><strong>Demokrat Parti’nin kendi içindeki muhalefet</strong> <br />1954’den
sonra DP’nin giderek zor duruma düşmesi, parti içine de yansımıştır.
Fuat Köprülü, Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu, Fethi Çelikbaş, Feridun Ergin,
Mükerrem Sarol gibi önemli isimler parti yönetimine 6-7 Eylül olayları
nedeniyle sert eleştiriler yönelttiler. Bu krize, Ekim 1955’te ikincisi
eklendi. Bazı DP’liler yazılarından dolayı mahkum edilen gazeteciler
için ispat hakkı istediler. İspat hakkı isteyen milletvekillerinden
dokuzu 15 Ekimde partiden ihraç edildi. Bunun üzerine 10 milletvekili de
istifa etti. Üçüncü kriz Hüseyin Çorakçıoğlu’nun İktisat ve Ticaret
Bakanı Sıtkı Yırcalı hakkında gensoru önergesi vermesiyle DP meclis
grubunda ortaya çıktı ve hükümet krizine dönüştü. Bütün kabine toptan
istifa etti. Menderes kürsüye çıkarak "kaderimi sizin oylarınıza terk
ediyorum" konuşmasını yaptı. Bu konuşma çok etkili oldu. Görüşmelerin
yeterli olduğu yönünde bir önerge sunularak kabul edildi. Menderes için
güvenoyuna geçildi ve büyük bir oy çoğunluğu elde edildi. Menderes
kürsüye çıkarak "arslanlar gibi insanlarsınız, siz isterseniz hilafeti
bile getirirsiniz size layık olmaya çalışacağım" diyerek ünlü
konuşmasını yaptı.</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="font-family: arial,helvetica,sans-serif;"><strong>Demokrat Parti’nin seçmenle ilişkileri</strong> <br />DP’nin
seçmenle ilişkileri icraatler, ekonomik-siyasal politikalar, inşaatlar,
kalkınma, dış politika konularıyla sınırlı kalmamış, aynı zamanda özel
olarak sahnelenen olaylar, halkı cepheleşmeye sevkeden kampanyalar,
radyonun partizanca kullanımıyla dikkat çekici özellikler
sergilemektedir. <br />DP seçmenin tam desteğini sağlayarak iktidara
gelmekten memnun olarak icraatlarına başlamıştır. Yaptığı her şeyi
halkın kendisini bunları yapması için seçtiği sunumuyla
meşrulaştırmaktadır. DP’nin seçmenle halkla ilişkilerindeki muhalefete
düşmanlık ve DP’ye ise bağlılık yaratma girişimleri devam etmektedir. O
dönemde düşmanlık sebebi bulmak pek de zor değildi. Sadece halkın
yoksullaşmasına neden olmak değil aynı zamanda komünizme sempati duymak,
komünist propaganda yapmak, bu tür kişilerle ya da kurumlarla
bağlantılı olmak da dönemin tarihsel koşulları içinde düşman bir
cepheden sayılmak için yeterliydi. </span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="font-family: arial,helvetica,sans-serif;"><strong>İnanç istismarının yaygınlaşması</strong> <br />DP’nin
kendini takip eden siyasal partilerin ve hatta CHP gibi partilerin
seçim sürecinde ve seçim sonrası oy toplamak için kullandıkları halkla
ilişkileri stratejilerinden biri de, Anadolu insanının dini inanç ve
duygularını istismarının temellerini atmak, politikada ve kamu yaşamında
dinin yeniden merkeze getirmek olmuştur. Bu bağlamdaki halkla
ilişkilerinde DP Türkçe ezanı tekrar Arapçaya döndürmüş, okullarda din
dersini koydurmuş, imam hatip okullarının sayısını artırmış, Anadolu’da
yoğun bir şekilde camilerin inşa edilmesi ve tarikatların kuran kursları
açması ve yayılmasına katkıda bulunmuştur (Sherwood, 1967; Stokey,
1992; Dodd, 1992). İktidarlarının ilk kanunlarından biri 16 Haziran
1950’de ezanın Arapça okunması yasağının kaldırılması olmuştur. Böylece
kendilerini destekleyen kitleye liderler değil ama taşra
örgütlenmelerindeki DP’li yöneticilerin verdiği çok önemli bir söz
yerine getirilmiş oldu. 1950’den sonra her cuma sabah Ankara Radyosundan
Kuran yayını başlamış. Yine aynı yıl, radyoda buna mevlit yayınları
eklenmiştir. Kuran kursları, Arapça tedrisat ve tarikat faaliyetlerine
göz yuman bir ortam oluşmuş, İslamcı çıkar çevrelerinden muhalefeti
’’CHP Frenk meşreplerin partisidir" diyen din merkezli yazılar artmıştır
(Cem, 1999: 343). Bu tarz halkla ilişkiler 1950 seçim öncesindeki küçük
kongrede söz alan Fuat Köprülü’nün “Bu imanlıların, imansızlara karşı
bir mücadelesidir” beyanı Anadolu insanını birbirine düşman yapan
faaliyetlerin en belirgin ifadelerinden biridir. <br />Dini inançla ilgili
halka ilişkilerinde, DP kamuoyuna sözler vermeye devam etmiştir.
Örneğin 1957 seçimlerindeki halkla ilişkiler kampanyalarında 7 yılda 15
bin cami kurduklarını, din adamı yetiştirmek için yeni dini okullar
açacaklarını, İstanbul’u ikinci Kâbe yapacaklarını, her fabrika
bacasının yanında bir de minare dikeceklerini yaymışlardır. Bazı DP
konuşmacıları Kuran’dan ayetler okumuşlar ve eğer dini özgürlüğü korumak
istiyorlarsa, halka kafir Cumhuriyetçilere oy vermemelerini
söylemişlerdir (20 Ekim 1957 Cumhuriyet, 23 Ekim 1957 Zafer; Menderes,
Adana ve Konya’da). Camilerde “seçim namazları” düzenlenmiştir. Bazı
hocalar peygamberin Başbakana rüyasında göründüğü ve ülkeyi yönetmesi
için ona devletin mührünü verdiği “havadisini” yaymışlardır. Bazı
hocalar da aile soyadı yasasını eleştirmişler ve CHP’nin Allah’ın adını
"tanrı" diye değiştirerek günah işlediklerini ve Allah"a karşı
geldiklerini öne sürmüşlerdir. Bazıları CHP vekillerinin mason
olduklarını iddia etmişlerdir (Zafer, Ekim 19, 1957 (Koraltan
Kocaeli’de; Cumhuriyet, 6, 9, 10, 19, 21, 30 Ekim 1957; Ulus, Ekim 10,
17, 1957; Dünya, Ekim 5, 1957). </span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="font-family: arial,helvetica,sans-serif;"><strong>Din dersi eğitimi</strong>Nal’ı
belirttiği gibi (2005) din dersi eğitimindeki ilk tavizler CHP
iktidarında verilmiştir. 1948-49 öğretim yılından itibaren, CHP’nin
değişen din siyaseti çerçevesinde ilkokullara seçmeli din dersleri
konulmuştur. DP tarafından getirilen din derslerinin okullarda
verilmesine ilişkin kanunda “Türk çocukları, diğer ihtiyaçları olduğu
gibi, diğer ihtiyaçlarına da cevap vermek üzere, ilkokullarda din
öğretiminin yapılması ve bu derslerin diğer dersler arasına alınması
uygun görülmüştür” denmektedir. Program dışı okutulan bu dersler,
1950–51 ders yılından itibarense seçmeli olmakla birlikte programa dahil
edildi. 1951-52 ders yılından itibaren de öğretmen okullarının ikinci
devrelerinin bir ve ikinci sınıflarına haftada birer saat olmak üzere
zorunlu din dersi konuldu (Bolay ve Türköne, 1995). 5-14 Şubat 1953
tarihleri arasında düzenlenen Beşinci Milli Eğitim Şurası’nın temel
konularından birisini ilkokullardaki din eğitimi oluşturuyordu. Milli
Eğitim Bakanı İleri Devletin okullarda din dersi okutmak suretiyle aynı
zamanda gericilikle de mücadele ettiğini ileri sürüyordu
(Parmaksızoğlu,1966:30). </span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="font-family: arial,helvetica,sans-serif;"><strong>İmam hatip okulları ve kuran kursları</strong><br />1949
yılında on il merkezinde on ay süreli imam hatip kursları açılmıştı. DP
döneminde kurslar, birinci devresi dört, ikinci devresi üç yıl olan
yedi yıllık imam hatip okullarına dönüştürülmüş ve sayıları 1951 yılında
yediye ulaşmıştı. Bu okullar DP’nin dinsel muhalefetinin muhatabı olan
kesim tarafından büyük sevinçle karşılanmış, parasal olarak
desteklenmiş, binaları yaptırılmış çeşitli gereksinmeleri karşılanmıştır
(Bolay ve Türköne 1995:135). DP’nin bu okulları açma gerekçesi aydın
din adamları yetiştirmektir. Tevfik İleri valiliklere genelge göndererek
bazı yerlerde cahil kişilerin okul çağındaki çocuklara mahalle
mekteplerinde yasalara aykırı olarak Arap harfleriyle eğitim
verdiklerine işaret ederek yasal işlem talep ediyordu. Bu durum yönetim
tarafından somut olarak ortaya konunca Arap harfleriyle eğitimi önlemek
amacıyla eğitim kurumlarındaki din derslerine aydın din adamı
yetiştirilmesi gerekçesiyle imam-hatip kursları açıldı.</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="font-family: arial,helvetica,sans-serif;"><strong>Olay sahneleme: 6-7 Eylül olayları</strong><br />6-7
Eylül olayları, 1955 yılında DP’nin iktidarda geçirdiği sıkıntılı
döneme gelen eleştirilerden kaçınmak üzere sahnelenmiş ancak sonu
başarısız olmuş bir olay sahneleme (pseudo-event) olarak ele alınabilir.
Atatürk’ün Selanik’teki evinin yakınındaki Türk Konsolosluğunun
bombalandığı haberi alındığında A. Menderes, hemen olayın radyodan
yayınlanması için talimat verdi. Aynı saatlerde DP yanlısı İstanbul
Ekspres gazetesi ikinci baskıya geçti. Bu iki binanın hasar aldığı
haberi verildi. Kıbrıs Türktür Cemiyetinin örgütlediği büyük gruplar
Taksime doğru yürümeye başladılar. Taksim ve Beyoğlu’ndaki dükkanlara
saldırarak yakmaya, yıkmaya ve yağmalamaya başladılar. Ermeni, Yahudi,
Rum ve bazı Türk vatandaşlarının evleri ve malları talan edildi
canlarına kast edildi. 73 kilise, 8 ayazma, 1 havra, 2 manastır, 4340
dükkan, 110 otel-restoran, 27 eczane, 21 fabrika, 3 Rum gazetesi, 5 Rum
kulübü, 2600 ev, 52 Rum ve 8 Ermeni okulu ve pek mezar talan edildi. Bu
korkunç olay Ankara ve İzmir’e de sıçradı. Ancak en şiddetli gösteri
İstanbul İstiklal Caddesinde meydana geldi. İzmir’de Yunan pavyonu ve
Yunanistan Konsolosluğu yakıldı. 14 ev, 6 dükkan, 1 pansiyon, 1 kilise
ve İngiliz Kültür Merkezi tahrip edildi. </span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="font-family: arial,helvetica,sans-serif;"><strong>Demokrat Parti’nin medyayla ilişkileri</strong> <br /><em><strong>Basınla ilişkiler</strong></em><br />Albayrak’ın
belirttiği gibi (2004) DP’nin 1949 yılında Zafer’in kuruluşuna kadar,
kendine ait bir yayın organı olmamasına karşın, Vatan, Cumhuriyet,
Zafer, Kuvvet, Yeni Sabah, Son Posta, gibi gazetelerce desteklenmiştir.
DP’nin 1950 Temmuzunda kabul ettiği basın yasası ile basın nispeten daha
olumlu koşullara kavuşur. Gazete, dergi çıkartmak için bildirimde
bulunmanın yeterli olması, gazete sahiplerine ceza verilmesinin
kaldırılması, adı kötüye çıkmış kişilerin basında çalışmasını engelleyen
maddenin çıkarılması, basın davalarının özel mahkemelerde görülmesi
olarak sayılmaktadır. Sendika kurma hakkı, sosyal güvenlik, kıdem
tazminatı, iş sözleşmesi, DP iktidarının basınla ilgili getirdiği olumlu
yeniliklerdir. <br />DP iktidarının daha ilk aylarından başlayarak Ulus
Gazetesi’nde Ratip Tahir Burak’ın, hükümet üyelerini dansöz, hayvan ve
daha başka yaratıklar şeklinde eleştiren karikatürlerinin yayınlanması
ise, başta Menderes olmak üzere DP’lileri çileden çıkarmıştır. Bütün
şimşekleri üzerine toplayan Ulus Gazetesi, iktidar tarafından sıkı bir
izlemeye alınarak; Hüseyin Cahit “Göz Kapalı Oy Verme”, Fatih Rıfkı da
“Çetecilik” yazılarından dolayı mahkemeye verildilerse de (Ulus 25 Nisan
1951), bu gazeteciler, yargılama sonucunda beraat ettiler (Ulus 3 Mayıs
1951). Ancak DP iktidarının basınla ilişkisi giderek kötüleşti. 1952
yılından itibaren yasaya getirilen ek maddelerle basının özgürlük ortamı
oldukça daraltıldı. İktidarlarının ilk yıllarından itibaren Başta Ulus
olmak üzere, bazı gazetelerin yazarları hakkında dava açma girişiminde
bulundular. Hüseyin Cahit Yalçın bu gazetecilerin başında gelmektedir.
Yalçın, 25 Şubat 1951 tarihindeki “Türk Milleti daha iyisine layıktır..”
başlıklı yazısında, hükümetin tinsel kişiliğine hakaret ettiği
gerekçesiyle, mahkemeye verildi (Ulus 14 Nisan 1951). Yeni maddelerle
getirilen baskı ve sınırlamalar sırasında, Örneğin Safa Kılıçoğlu (Yeni
Sabah) 1954 de halkı kışkırtmaktan altı ay hapse mahkum edildi. Başbakan
Menderesi eleştirdiği için 79 yaşındaki Hüseyin Cahit Yalçın hapse
atıldı.<br />Basınla ilişkileri düzeltmeye yönelik çabalara rağmen DP’nin
basına eşitlikçi davranmaması olumsuz sonuçlar doğurmaya devam etti. 5
Temmuz 1952 tarihinde Ulusi ile aynı binada yer alan CHP arşivinin bir
bölümünün yanmasıyla sonuçlanan ve gazete tarafından “kundaklanma”
olarak nitelendirilen yangın çıktı (Ulus 6 Temmuz 1952). Gazetecilere
yönelik baskılar artarak devam etti. Yusuf Ziya Ademhan, Selami Akpınar,
Cüneyt Arcayürek, Cemil Sait Barlas, Beyhan Cenkçi, Bedii Faik, Tarık
Hakululu, Naim Tiralı, Kemal Toker, Cemalettin Ünlü, Oktay Verel, Bülent
Ecevit gibi gazeteciler gözaltına alındı, hapis yattı (Alemdar, 2001). <br />1954
yılında Millet Partisi’nin kapatılmasına tepki gösterdiği bahanesiyle,
CHP’nin geri kalan mallarına da el konulmuş, Ulus Gazetesi ve matbaası
hazineye devredilerek, iktidarın en çok şikayetçi olduğu bu yayın organı
susturulmak istenmişti.</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="font-family: arial,helvetica,sans-serif;">Bütün
bu gelişmelerin akabinde hazırlanan yeni basın kanunu gazete sahipleri,
başyazar, yazı işleri müdürleri, makale yazarları ve siyasi muhabirler
için yüksekokul mezunu olma şartı getirildi. Böylece bütün gazetecilerin
eğitimlerini tamamlaması, gazetelerin ise bunu beyan eden belgeleri
ilgili mercilere vermesi durumu doğdu. İktidar, siyasi ve ekonomik
bunalımın giderek artması üzerine, yalnızca basına kısıtlamalar
getirmekle kalmayacak, aynı zamanda miting ve gösterileri engelleyici
nitelik taşıyan “Toplantılar ve Gösteri Yürüyüşleri” hakkındaki 6761
sayılı yasayı, 27 Haziran 1956 tarihinde kabul edecekti. <br />Ardından
baskının bir başka şekli gazete kağıdına büyük bir zam yapma ve
gazetelerin sayfa sayısıyla boyutunun sınırlandırılmasıyla geldi. DP
kendisini eleştiren muhalif basın üzerinde, genel seçimlere birkaç ay
kala çok sık bir denetim kurmuştur. Seçimler sırasında muhalif basının
kağıt, mürekkep bulma bulması zorlaştırıldı. Bunun en önemli nedeni ise,
özellikle Başbakan ve hükümet üyelerinin 1957 genel seçimlerindeki oy
kaybından basını sorumlu tutmalarıdır. <br />Basınla DP ilişkisinde
çatışma ve sorun yaratan önemli bir konu ise resmi ilanlar meselesidir.
Doğal olarak resmi ilanlar gazetelerin en önemli gelir kaynaklarıdır. Bu
gelirler gazetelerin yaşamasında hayatidir. DP ise resmi ilanların
dağıtımı konusunda kendi yandaşı olan gazeteleri kayırma yoluna
gitmiştir. <br />Böylelikle, 1960 yılı Mayıs ayına gelindiği zaman, artık
özgür bir basın olmak bir yana, basın diye bir şeyden söz etmek bile
olanaksız görünüyordu. Zira gazeteler, günlük görevlerini bile yapmaktan
alıkonularak, etkisiz duruma getirilmiş, yada çoğu kapatılmış
bulunuyordu.</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="font-family: arial,helvetica,sans-serif;"><strong><em>Radyo ve Vatan Cephesi</em></strong> <br />DP
1957 seçimlerini kazanmasına rağmen oyları muhalefetin toplam
oylarından daha azdı. Muhalefet birleşerek güçlenme arayışına girdi.
Başbakan Menderes 12 Ekim 1958 tarihinde DP Manisa il örgütünde yaptığı
konuşmada DP’ye karşı kin ve husumet cephesi oluştuğunu bu cepheye karşı
bir "Vatan Cephesi" kurmanın gerekliliğinden söz etti. DP İktidarı,
vatandaşın popüler en büyük eğlencesi radyoyu Vatan Cephesi’nin
propaganda aracı olarak kullanmaya karar verdi. Vatan cephesine
katılanlara ilişkin uzun isim listeleri devlet radyosundan yayınlandı.
Bu listelerde ölmüş insanlar, bebekler, isminin orada okunduğundan
habersiz kişiler vardı. Vatan cephesine ilişkin propaganda sadece radyo
ile sınırlı kalmamış haftalık olarak yayınlanan ve o haftanın iktidarı
ilgilendiren olumlu haberlerin yer aldığı, Vatan Cephesi adında yöresel
propaganda gazeteleri yayınlanmaya başlamıştı (Zürcher, 1993).<br />Çankaya’ya
göre (2000) DP iktidarının ABD ile artan ilişkileri radyo yayınlarına
"Unesco Saati","Türkiye’de Marshall Planı" ve "Birleşmiş Milletler
Saati" gibi programlardan geçerek yansımıştır. </span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="font-family: arial,helvetica,sans-serif;"><strong>SONUÇ</strong></span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: small;"><span style="font-family: arial,helvetica,sans-serif;">DP
Türk siyasal hayatında ekonomik, sosyal, siyasal kültürün yeni
oluşumları ve dönüşümlerini, önemli siyasasal halkla ilişkiler
başlangıçlarını temsil etmektedir. DP’nin Türk siyasal hayatı içinde yer
almasıyla siyasal halkla ilişkilerin dolayısıyla halkın gönüllü
katılımı ve rızasının imal edilmesi önem kazandı. Siyasal halkla
ilişkiler faaliyeti olarak planlı sistemli ve uzun vadeli çalışmalar
yapılmaya başlandı. <br />Çok partili sisteme geçişte siyasal halkla
ilişkiler belli erozyonları da getirdi. Atatürk ve tek parti döneminde
siyasal halkla ilişkiler belirli amaçlar doğrultusunda devrimin
ihtiyaçlarını yerine getirmek esasına dayanmaktaydı. DP’nin kurulması ve
çok partili siyasal döneme girilmesiyle, uluslararası siyasal ve
ekonomik pazar politikalarıyla desteklenen yeni-toprak ağalarından,
bankacılara, tüccarlardan ve sanayicilere kadar son derece geniş bir
özel çıkar çevresi, giderek yoğunlaşan bir ikna ve yönlendirme
gereksinimi duymaya başladı. Siyasi rekabet ve çatışmalar arttıkça,
doğal olarak halkla ilişkilerin siyasal alanda kullanımı da artmaya
başlamıştır. Yeni-liberal politikalar yaygınlaşana dek, özel şirket
biçiminde oluşturulan ve kurumsallaşarak siyasal alanda iş yapan
profesyonel halkla ilişkiler ortaya çıkmamıştır. <br />DP’nin iktidardaki
yıllarındaki halkla ilişkiler faaliyetleri doğal olarak yürütme
araçlarını elinde tutmanın yanı sıra o zamana kadar uyguladığı halkla
ilişkiler stratejileriyle elde ettiği gücü destekleyen bir karaktere
sahip olacaktır. Bu dönemde DP radyo gibi daha önce sınırlı olarak
kullanabildiği popüler kitle iletişim araçlarını kendi yayın organına
dönüştürmüştür. Ayrıca Zafer gibi kendi yayın organı olarak çalışan
basınla beraber küçük yerel gazetelere de destek vererek faaliyetlerine
devam etmiştir. DP muhalefet döneminde kendisine destek veren basının
rüzgarını arkasına alarak kamuoyu nezdinde görüşlerini aktarmıştır.
Ancak iktidara gelmesinden kısa bir süre sonra basının desteğini giderek
kaybetmeye başlamıştır. Bu nedenle iktidarın sunduğu olanaklarla kendi
propagandası için Güneş Matbaacılık ve Neşriyat Türk Anonim Ortaklığı
gibi oluşumlara başvurmuştur. İki kuruluş kaynaklarının iyi
yönetilememesi nedeniyle 1957 yılında birleşmişlerdir. Bu kuruluşlar
DP’nin Zafer, Zafer Akşam Postası, Yeni Köylü, Havadis gibi gazeteleri
yayınlayarak resmi abonelik, ücretsiz dağıtım yoluyla kamuoyuna
dağıtılmıştır (Alemdar, 2001). Böylece artık basının kendilerine
sağladığı destekten mahrum kalan DP parti bizliğinin satışı için kendisi
tarafından yayınlanan bu neşriyattan yararlanmıştır. <br />DP’nin halkla
ilişkiler çalışmaları kuruluşundan muhalefete, muhalefetten iktidara
modern anlamda planlı, sistemli süreklilik gösteren yönetimsel bir
uygulama niteliğindedir. Amerika’daki uygulamaya paralel şekilde siyasal
halkla ilişkilerin bütün araçlarını kullanmıştır. Ayrıca kamuoyunu
maniple etmede, seçmen halkın bilincini yönetmede, tanıtma ve duyurma
faaliyetlerinde Türkiye’de ilk örnekler vermişlerdir. Günümüze kadar
uzanan Türk siyasal iletişimde aradan geçen kırk yedi senelik zaman
diliminde halen siyasal partiler tarafından strateji ve taktikleri
taklit edilmekte, "yeter söz milletindir" gibi ünlü sloganları seçim
kampanyalarında biraz değiştirilerek de olsa kullanılmaktadır. Bu
nedenle de sadece liderleri değil parti de siyasal hayatta bir mit
haline gelmiştir. <br />1954 seçimlerinde, özgürlükler ve ekonomik refah
üzerine kurulan siyasal halkla ilişkileriyle seçimlere giren DP seçimi
büyük zaferle kazansa da 1955 de ekonomik plansızlık nedeniyle iktisat
politikaları geri tepmeye başlamıştır. Zorluklarla birlikte siyasal
halkla ilişkilerinde DP liderlerini uçuruma götüren stratejiler
geliştirmeye ve taktikler kullanmaya başlamıştır. Örneğin, 1958 de
olacak seçim bir sene öne alınarak karşıtlar ve muhalifler için ciddi
engeller içeren bir seçim yasası değişikliği getirilmiştir. (Tachau ve
Good, 1873; McCally, 1956; Karpat, 1962; Turan, 1986). Demokrat
Partililer kalkınma, büyüme ve inşaat alanındaki icraatları üzerine
vurgu yapacak şekilde 1957 seçimin hemen öncesinde yoğun bir hakla
ilişkiler gösterisine girişmişlerdir: Yeni fabrikaların (Niğde’de
Çimento fabrikası, Nevşehir’de tekstil fabrikası, Mudanya’da jüt
fabrikası) , yolların, ev projelerinin vs. açılışlarını yaptılar,
Zafer’in yazdığı gibi üç ayda 33 endüstriyel proje gerçekleştirdiler
(Zafer gazetesi, 12 Ağustos, 1957). Bu tür halkla ilişkiler
girişimlerinde beklenen geniş kitlelerin oy vererek katılmasıydı.<br />Öte
yandan siyasal halkla ilişkilerdeki en büyük yanlışlık hükümeti kontrol
edenlerin kendilerini devlet sanmaları ve seçilmiş temsilciler yoluyla
halkın, dolayısıyla devletin iradesini temsil ettiklerini iddia etmeleri
ile geldi. Bu durumun olumsuz etkileri kadrolaşmaktan radyonun
kullanımına kadar her alanda kendini gösterdi. Diğer özgürlüklerde
olduğu gibi radyonun kullanımı özgürlüğünün kısıtlanması da devletin
bütünlüğü ilkesi gerekçe gösterilerek meşrulaştırıldı (Dodd, 1992;
Ahmad, 1994). <br />Sonuç olarak, DP”nin halkla ilişkiler çalışmaları hem
muhalefet hem iktidar döneminde onlara "başarı"yı getirmiştir demek
idealist bir varsayım olarak kalır. Çok partili siyasal hayata geçişte
başarının altında pek çok unsur yatar. Bunlardan en önemlilerinden biri,
DP’nin halkla ilişkilerini bizzat planlayan ve sistematik etkinlikler
olarak uygulayan kurucu liderlere bağlı olmasıdır. Ancak sadece kurucu
liderler de "başarı"yı açıklamakta yetersiz kalır. Bu kurucuların
özellikleri de önemlidir. DP liderler takımı Türkiye’de modern anlamda
siyasal halkla ilişkiler yokken batıdaki örnekleri takip etmiş ve
uygulanması için çaba göstermişlerdir. Elbette bu çaba dönemin tarihsel
koşulları mükemmel bir zemin hazırlamasaydı başarılı olamazdı. Yine
varolan pek çok partide lider olmayan liderlerin siyasal halkla
ilişkilerin sihirli değneği dokundurularak parlatılarak pazarlanması
yerine DP’de birden fazla ve uyum içinde çalışan liderler grubunun
herhangi bir iletişim ya da halkla ilişkiler birimi olmaksızın veya
dışarıdan bu işlevleri gerçekleştiren biri tutulmaksızın iş görmesini
açıklamaktadır.</span></span><br />
<span style="font-size: small;">
</span><span style="font-size: x-small;"><span style="font-family: arial,helvetica,sans-serif;"><em><span style="font-size: small;">Kaynak: İletişim kuram ve araştırma dergisi, Sayı 24 Kış-Bahar 2007, s.111-128</span></em></span><em><span style="font-family: arial,helvetica,sans-serif;"><strong>KAYNAKÇA</strong><br />Ahmad, F. (1994). Demokrasi Sürecinde Türkiye (1945-1980), İstanbul:Hil.<br />Albayrak, M. (2004). Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti (1946-1960). Ankara: Phoenix.<br />Alemdar K. (2001). İletişim ve Tarih. (1.baskı) Ankara:Ümit.<br />Bolay ve Türköne. (1995). Din Eğitimi Raporu. Ankara: Diyanet Vakfı Yayınları.<br />Cem, İsmail (1999). Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi, İstanbul: Can yayınları.<br />Çankaya,
Ö. (2000). "Türkiye’de Radyo Yayıncılığının Öyküsü" içinde: İstanbul
Radyosu Anılar, Yaşantılar, İstanbul: Yapı ve Kredi Kültür Sanat
Yayıncılık. <br />Dodd, C.H. (1992). "The Development of Turkish Democracy" British Journal of Middle Eastern Studies, Vol. 19, No. 1., pp. 16-30.<br />Eroğul,
C. (1998). “ Çok Partili Düzenin Kuruluşu”, İçinde: Geçiş Sürecinde
Türkiye. (der:İrvin Cemil Schick ve Ahmet Tonak) (3. baskı) İstanbul:
Belge Yayınları.<br />Karpat, K. H. (1962). "Recent Political Developments
in Turkey and Their Social Background". International Affairs, Vol. 38,
No. 3., pp. 304-323.<br />Keloğlu-İşler, E. (2007). Demokrat Parti’nin
halkla ilişkiler stratejileri üzerine tarihsel bir inceleme: 1946-1960.
Yayınlanmamış doktora tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Konya. <br />McCally, S. P. (1956, May). "Party Government in Turkey". The Journal of Politics, Vol. 18, No. 2. pp. 297-323.<br />Nal, S. (2005). "Demokrat Partinin 1950–1954 Dönemi Din Siyaseti" Ankara Üniversitesi SBF Dergisi 60: 3, Temmuz-Eylül. <br />Parmaksızoğlu, İ. (1966). Türkiye’de Din Eğitimi. Ankara: Yetkin Yayınları.<br />Sherwood, W. B. (1967, October). "The Rise Of The Justice Party In Turkey". World Politics, Vol. 20, No. 1, pp. 54-65.<br />Stokey, M. (1992). "Islam, the Turkish State and Arabesk” Popular Music, Vol. 11, No. 2, pp. 213-227.<br />Tachau,
F., ve Good, M. D. (1973). "The Anatomy of Political and Social Change:
Turkish Parties, Parliaments, and Elections" Comparative Politics, Vol.
5, No. 4., pp. 551-573.<br />Toprak, B. (1998). "Dinci Sağ" içinde: Geçiş
Sürecinde Türkiye. (der: İrvin Cemil Schick ve Ahmet Tonak), (3.
baskı). İstanbul: Belge Yayınları.<br />Turan, İ. (1986, November). "The
Recruitment of Cabinet Ministers as a Political Process: Turkey,
1946-1979" International Journal of Middle East Studies, Vol. 18, No. 4.
pp. 455-472.<br />Zürcher, E. J. (1993). Turkey: A Modern History. London: I.B. Tauris&Co Ltd Publishers.</span></em></span>DEMOKRATLAR KULÜBÜ DERNEĞİhttp://www.blogger.com/profile/14236241905500351712noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4628939149320771055.post-56463042330161221092014-03-11T02:24:00.003-07:002014-05-19T14:27:27.025-07:00DEMOKRAT PARTİ’NİN DEMOKRASİ SÖYLEMİ; Dr. Pınar Kaya Özçelik, Pamukkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="post-body entry-content" id="post-body-1647152842786734593" itemprop="description articleBody" style="background-color: white; color: #333333; font-weight: bold; line-height: 1.4; position: relative; width: 648px;">
<div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgN9uR4NJXI1PFu4Yo1n4Dhd9ja9L1QQfdXW7a2xqzNDbDKWXmdC7APoDkK3u7DLP3IGw-2y32Y6ny5ePMkyTjOjx5rkjmWj9XdHsr7hRZDDtqg0Iv3bw1V9NGxqKprXCGvgzcT-SuSMJw/s1600/DEMOKRATLAR+KULUBU+DERNEG%C4%B0+-+MENDERES+2+featured-image.png" imageanchor="1" style="clear: right; color: #771100; float: right; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-decoration: none;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgN9uR4NJXI1PFu4Yo1n4Dhd9ja9L1QQfdXW7a2xqzNDbDKWXmdC7APoDkK3u7DLP3IGw-2y32Y6ny5ePMkyTjOjx5rkjmWj9XdHsr7hRZDDtqg0Iv3bw1V9NGxqKprXCGvgzcT-SuSMJw/s1600/DEMOKRATLAR+KULUBU+DERNEG%C4%B0+-+MENDERES+2+featured-image.png" style="border: none; position: relative;" /></a><b><span style="color: red;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-large;">DEMOKRAT PARTİ’NİN DEMOKRASİ SÖYLEMİ<o:p></o:p></span></span></b></div>
<div align="right" class="MsoNormal" style="text-align: right;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<b><span style="color: blue;">Dr. Pınar Kaya Özçelik,<o:p></o:p></span></b></div>
<div align="right" class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px; text-align: right;">
<b><span style="color: blue;">Pamukkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<b><span style="color: #990000; font-size: medium;">Özet</span><o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Bu makalenin konusunu, 1945-1960 tarihsel aralığında Demokrat Parti’nin demokrasi söylemi oluşturmaktadır. Bu eksende, Demokrat Parti’nin demokrasi söylemindeki değişim ve dönüşüm ışığında üç ayrı evre tespit edilmiştir. Birinci evreyi Demokrat Parti’nin muhalefette bulunduğu 1945-1950 dönemi oluşturmaktadır. Bu evrede Demokrat Parti’nin demokrasi söylemi, demokrasinin geliştirilmesi ve temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi talepleri üzerine kuruludur. 1950-1954 tarihsel aralığını kapsayan ikinci evrede ise, muhalefet yıllarının demokrasi söyleminin hızını kesmeye başladığı ve giderek demokrasinin ve bu eksende temel hak ve özgürlüklerin sınırlarının çizilmeye başlandığı bir dönemdir. Üçüncü evre ise, 1954 - 1960 tarihsel aralığını kapsamakta ve Demokrat Parti’nin demokrasiden uzaklaştığı ve otoriter bir yönetim kurduğu bir sürece tekabül etmektedir.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<b>Anahtar Kelimeler: </b>Demokrasi söylemi, Demokrat Parti, Cumhuriyet Halk Partisi, tek parti dönemi, siyasal iktidar mücadelesi.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
The Democracy Rhetoric of Democrat Party Abstract The topic of the article is the democracy rhetoric of the Democrat Party during the period 1945-1960. In this context, three different seperate phases have been identified in the light of the evolution and transformation of democracy rhetoric of Democrat Party during years. The first phase is covered by the years<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
1945-1950, when Democrat Party was in opposition. In this phase, the rhetoric of democracy was based on to the idea of to strenghten democracy and to improve fundamental rights and freedoms.In the second phase covering the period 1950-1954, the rhetoric of democracy was started to slow down and the limits of the fundamental rights and freedoms began to determined in this context. The third phase covering the years 1954- 1960 reflects a period when Democrat Party moved away from democracy and established an authoritarian governance. Keywords: Democracy words, Democrat Party, Republican People's Party, single party period, political power struggle.</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<b><span style="font-size: 14pt;">Demokrat Parti’nin Demokrasi Söylemi<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<b>Giriş<o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Bu makalenin konusunu, Türkiye’de çok partili siyasal rejime geçilmesi ile birlikte, keskinleşen siyasal iktidar mücadelesi ışığında Demokrat Parti’nin demokrasi söylemi oluşturmaktadır. II. Dünya Savaşı’nın sonucunda Almanya’nın ve bir ideoloji olarak Nazizmin mağlubiyeti ve A.B.D ile S.S.C.B’nin galibiyeti, demokrasinin uluslar arası platformda ivme kazanmasına neden olmuştur. Söz konusu süreç, Türkiye’de de hemen yansımasını bulmuş, CHP’nin 1946 yılında yapılan Yedinci Büyük Kurultayı’nda nazizmin kırıntılarıyla bezeli Tek Parti rejiminin sonu ilan edilmiş ve demokrasi siyasal söylemde yerini almıştır. Demokrat Parti’nin kurulduğu 1946 yılından iktidara yükseldiği 1950 yılına kadar CHP ile DP arasındaki siyasal iktidar mücadelesinde, Demokrat Parti’nin siyasal söyleminin merkezi temasını demokrasi oluşturmaktadır. Bu süreç, tersine çevrilmiş olarak,<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Demokrat Parti’nin tek başına iktidarda bulunduğu 1950’den 1960 yılına kadar devam etmiştir. Fakat bu sefer, demokrasi söylemi başta CHP olmak üzere muhalefet partilerinin siyasal söyleminin merkezine oturmuş, Demokrat Parti ise, giderek demokrasinin sınırlandırılması söylemine kaymıştır. Demokrat Parti’nin 1946-1960 yılları arasındaki demokrasi söylemine bir bütün olarak bakıldığında, üç ayrı evre tesbit edilmektedir. Partinin kurulduğu 1946 yılından 1950 yılına kadar muhalefette kaldığı yıllar, partinin demokrasi söyleminin en gelişkin ve ileri olduğu tarihsel aralıktır. Ayrıca Demokrat Parti’nin<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
‘demokratlığından’ bahsedilebilecek olan yine bu birinci evredir. İkinci evre, 1950 - 1954 yıllarıdır. Bu evrede, birinci evredeki, Demokrat Parti’nin ‘demokrasi mücadelesi’nin hızını kestiğini ve bu yöndeki ürkek ve tedrici adımlara rağmen giderek demokrasinin sınırlarından söz edilmeye başlanmıştır. 1954-1960 tarihleri arasını kapsayan üçüncü evre ise, Demokrat Parti’nin giderek otoriteryan bir yönetim kurmaya başladığı, demokrasiden giderek uzaklaştığı, sınırlarının çizildiği ve partinin demokrat vasfını yitirdiği bir döneme tekabül etmektedir.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<b>1. Sınıfsal Arka Plan<o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Türkiye’de ‘demokrasi mücadelesi’, iç ve dış dinamiklerin bir bileşkesinin ürünüdür. Tek parti rejiminin sonlandırılmasında ve bu doğrultuda çok partili siyasal rejime geçilmesinde, CHP iktidarının yaşadığı hegemonya ve temsil bunalımının önemli oranda belirleyiciliği söz konusudur. Bu doğrultuda, iç dinamikler bağlamında, demokrasiye geçiş sürecinin gerisinde, iktidar bloku içerisindeki çelişkilerin derinleşmesinin ve iktidar bloğunun dağılmasının yattığı söylenebilir. İktidar partisi olarak CHP’nin, II. Dünya savaşı ile başlayıp 1950 yılına kadar süren bu ciddi hegemonya ve temsil bunalımının nedenleri, sadece savaş dönemindeki tasarruflarının ürünü olmayıp, aynı zamanda, savaş öncesindeki açık tercihlerinin de bir ürünü olarak değerlendirilebilir.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Sanayi sermayesinin geliştirilmesi misyonunu üstlenen CHP, savaş öncesinde çeşitli politikalarla sanayi burjuvazisini geliştirmeye çalışmıştır. Bu süreçte devlet müdahalesi ile başlayan ithal ikameci sanayileşme politikalarının neticesinde, sanayi burjuvazisi gelişmeye başlamıştır. Devletin bu misyon doğrultusundaki çabaları çok geçmeden ticaret ve tarım burjuvazisinin kesimsel çıkarlarıyla çatışmaya başlamıştır. Örneğin Tezel (2002:251), devletçi ithal ikamesi çabalarının, daha önce mamul mallar ithalatıyla doyurulan iç piyasanın önemli bir bölümünü, yeni kurulan imalat sanayi işletmelerine yönelttiğini ve bu durumun, dış ticaretle uğraşan tacirlerin Türk ekonomisi içinde mübadele sistemi içindeki iktisadi gücünü göreli olarak zayıflattığını belirtmektedir. Ona göre, devlet kapitalizmi aracılığıyla, daha çok bütünleşmiş bir sanayi ekonomisi kurma girişimi, o döneme kadarki varlık nedeni, iç bütünleşmesi oldukça cılız olan Türk ekonomisini, tarım ürünleri ihracatı ve mamul mallar ithalatı ile dünya ekonomisinin metropollerine bağlamak olan ticaret çevrelerinin alışkanlıklarına yönelik bir tehdit görünümündedir. Devletçi uygulamalar nedeniyle kamu kesiminin dış ticarette ve özellikle ithalattaki payı büyümüş, devletin daha önce özel şirketler aracılığıyla yaptığı ithalatın bir bölümünü kamu kuruluşları aracılığıyla yapılmaya başlanmış ve bu süreç de ticaret sermayesinin gücünü zayıflatmıştır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
II. Dünya Savaşı’nın belirleyiciliği altında, Türkiye’de baş gösteren savaş ekonomisi koşulları, 1 iktidar bloku içindeki sınıf fraksiyonları arasındaki 1 Köymen (2008:132–134), 1938–1945 arasındaki savaş ekonomisi koşullarının genel olarak sermaye birikimini, özellikle de tarımdan kaynaklanan sermaye birikimini çelişkilerin yoğunlaşmasına yol açmıştır. II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi, devlet eliyle yürütülen bu ithal ikameci sanayileşme politikalarının kesintiye uğramasına neden olmuştur. Özellikle ihracat ve ithalatta yaşanılan<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
tıkanıklıklar, savaş koşullarında bu politikaların sürdürülmesini büyük ölçüde zorlaştırmıştır. Buna karşılık, savaş ekonomisinin yarattığı kaotik ortamda, spekülatif kazançlarını artıran ticaret ve tarım burjuvazisi, savaşın rantını toplayarak hızla zenginleşmiştir. Savaş ekonomisi, bütün ağırlığını ise, özellikle emekçi kesimler ve sabit gelirli toplumsal kesimler üzerinde<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
hissettirmiş, savaşın maliyetini yine büyük ölçüde söz konusu bu kesimler üstlenmiştir. Emekçi kesimler, artan vergiler ve yükümlü kılındıkları angaryalar nedeniyle, çok zor şartlar altında yaşamlarını sürdürmek zorunda kalmışlardır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Savaş döneminde artan karaborsa ve ihtikâr süreci, siyasal iktidarın ciddi anlamda müşkül duruma düşmesine neden olmuş, temel tüketim mallarında yaşanılan kıtlık ve artan enflasyon, geniş halk kesimlerini sefalete sürüklerken, tarım ve ticaret burjuvazisi ise bu süreçten ciddi oranda rant elde etmiştir. Bu durum ise siyasal iktidarın (CHP hükümetinin) bu kesimlere tavır almasına neden olmuştur. Zira savaş döneminde CHP hükümeti, sık sık ticaret ve tarım<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
burjuvazisinin spekülatif kazançlarını eleştirmiş ve sorumsuzluklarından yakınmıştır. Örneğin dönemin Ticaret Bakanı, 1940 yılında, tacirlerin, ihracatta olduğu kadar ithalatta da memleketin yüksek menfaatlerinin bekçisi olan hükümetin takip ettiği siyasetin sadık mümessili olmak zorunda olduğunu vurgulamış ve zamanın ikili ticaret anlaşmalarının bünyesinin ihracat ve ithalatın… en ehemmiyetlilerinin devletleştirilmesine çok müsait olduğunu hatırlatarak, örtük bir tehditte bulunmuştur. Aynı şekilde yine dönemin başbakanı Refik Saydam da, “tüccarın kendi normal yaşamasını kendisi… takdir ve temin… etmezse, tüccarın tamamen toplumun içersisinden çıkarılması lazım gelen bir unsur olduğunu” söylemiştir. Yine Saydam, 1941 yılında mecliste yapmış olduğu konuşmada da, ithalatçı tüccarlardan şikâyeti olduğunu, vazifelerinin yalnız kendi menfaatlerine inhisar etmediğini, onun fevkinde umumi menfaatin hâkim olduğunu anlatmaya çalışacağını, fakat bunda başarılı<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
olamaması halinde ithalatı yalnız devlete inhisar ettirmek teşebbüsünde bulunacağını belirtmektedir.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Ayrıca cumhuriyetin kuruluşundan itibaren işçilerden ve köylülerden vergi, fiyat ve ücret politikalarıyla büyük toprak sahibi ve tüccarlara kaynak aktarımının gerçekleştirildiğini belirtmektedir. Şuursuz bir ticaret havası, haklı sebepleri çok aşan bir pahalılık belası… Bulanık zamanı bir daha ele geçmez fırsat sayan eski çiftlik ağası ve elinden gelse teneffüs ettiğimiz havayı ticaret metası yapmaya yeltenen gözü doymaz vurguncu tüccar… büyük bir milletin hayatına küstah bir surette kundak koymaya çalışmaktadırlar… Ticaretin ve iktisadi faaliyetin serbestliğini bahane ederek milleti soymak hakkını hiç kimseye, hiçbir zümreye tanımayız (İnönü, Savaş ekonomisi koşullarında, mali ve iktisadi bir darboğaza sürüklenen<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
siyasal iktidar, emekçi toplumsal kesimlerin savaş ekonomisinin bütün ağırlığını sırtlamalarına karşılık, ticaret ve tarım burjuvazisini hızla zenginleştiren spekülatif kazançlarının, toplumsal formasyonun bütünlüğünü tehdit etmeye başlamasıyla sürece müdahale etmeye çalışmış, savaşın maliyetini tüm toplumsal kesimlere yayma ve bu eksende özellikle savaşın rantını toplayan ticaret ve tarım burjuvazisinin bu spekülatif kazançlarını<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
vergilendirmek amacıyla, bir dizi iktisadi politikayı hayata geçirmiştir. Bu eksende Milli Koruma Kanunu,2 Toprak Mahsülleri Vergisi ve Varlık Vergisi’ni yürürlüğe sokmuştur. Fakat uygulamada bu politikalar, her ne kadar bütçe açıklarını gidermek ve bozulan gelir dağılımı yeniden düzenlemek adına çıkarılsa da uygulamada amacından sapan sonuçlara yol açmış, krizin hafifletilmesi bir yana siyasal iktidarın meşruiyetini ciddi anlamda sarsarak,<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
hegemonya ve temsil bunalımının derinleşmesine neden olmuştur. Söz konusu politikalar, iktidar blokunun çözülüşüne ivme kazandırırken, fraksiyonlar arasındaki çelişkilerin derinleşmesine yol açmıştır. İktidar bloku içerisindeki çelişkilerin derinleşmesi, esas olarak, savaş ekonomisi koşullarında, bürokrasinin sermaye birikimini koruma altına almak ve bu doğrultuda burjuvazinin uzun vadeli çıkarlarını gözetme misyonu ile burjuvazinin savaş<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
ortamının spekülatif koşullarından beslenen kısa erimli çıkarlarını, özellikle ticarette millileştirmeye yönelik eylemleri ima ettiğini belirterek, kanunun çıktığı yılda ithalatçı ve ihracatçıları denetlemeye ve dış ticaretin bir bölümünün bazı kamu kuruluşları aracılığıyla yapılmasına yönelik kararların alınmaya başlandığını ifade etmektedir. Örneğin 1941 yılında Ticaret Vekâleti’ne bağlı İaşe teşkilatı ve ayrıca Ticaret Ofisi ve Petrol Ofisi kurulmuştur.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Örneğin Varlık Vergisi’nin neticesinde, Saraçoğlu kurduğu ikinci hükümet döneminde gerçekleştirme arzusunun çelişmesinden kaynaklandığı söylenebilir. Söz konusu bu çelişki ise, sermayenin uzun erimli çıkarları adına hareket eden CHP’nin, toplumsal formasyonun bütünlüğünü ve birliğini koruma ve sermaye birikimin güvence altına alınması adına, üretimin toplumsal koşullarının sağlanması ve yeniden üretiminin gereklilikleri karşısında uygulamaya çalıştığı söz konusu bu politikalarla birlikte giderek keskinleşmeye başlamıştır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Uygulanmaya çalışılan politikalar, özellikle ticaret ve tarım burjuvazisinin, kesimsel çıkarlarını aşmaya başladığında ise, siyasal iktidar mücadelesi şiddetlenmiş ve CHP’yi siyasal iktidardan uzaklaştıracak olan iktidar bloku içindeki çatışmanın piminin çekilmesine neden olmuştur. Bu çatışmanın en açık tezahürünü ise, şüphesiz Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu oluşturmaktadır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Savaşın bitmesine rağmen İnönü’nün ağırlığını koymasıyla yürürlülüğe konulan söz konusu bu kanun, iktidar bloğu içerisindeki sınıf fraksiyonları arasındaki çelişkiler doğrultusunda, siyasal iktidar mücadelesinde, tarım ve ticaret burjuvazisinin iktisadi alanda güçlenmelerine paralel olarak, siyasal alanda da etkinlik kazanma, hükümetin siyasal ve iktisadi politikalarını yönlendirme ve etkileme arzularının farkındalığından kaynaklanan bir bilinçle, söz konusu<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
fraksiyonların dizginlenmesi,4 özellikle büyük toprak sahiplerinin, topraklarını müsadere etme yetkisinin ele geçirilerek iktisadi güçlerinin kırılıp, denetim altına alınmaları ve böylelikle siyasi nüfuzlarının azaltılması amacına hizmet ettiği söylenebilir. Ayrıca söz konusu kanunun, iktidar bloku içerisindeki çatışmanın şiddetlenmesiyle derinleşen, CHP iktidarının aşınan meşruiyetini onarma ve özellikle savaş ekonomisi karşısında ağır külfetler yüklenilen köylülüğün desteğinin sağlanarak, iktidar mücadelesinde saflarını sıklaştırma<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
arayışına tekabül ettiği söylenebilir. En uç noktasını Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’nun oluşturduğu söz konusu politikalar dizgesi, CHP’yi temsil krizini derinleştirmiş ve özellikle tarım ve ticaret burjuvazisinin, artık CHP’yi kendi kesimsel çıkarlarının sözcüsü olarak görmemelerine neden olarak, yeni bir siyasal örgütlenme içerisine girmelerine yol açmıştır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Türkiye’de rejim değişikliği ve bu eksende Demokrat Parti’nin doğuşu, bu iç dinamiklerin ve dış konjonktürün bileşkesi altında görece sorunsuz biçimde gerçekleşmiştir.6 II. Dünya Savaşı’nın belirleyiciliği altında uluslararası konjonktürdeki gelişmeler de, ‘’demokrasi’ye geçişe önemli ölçüde ivme kazandırmıştır. Denilebilir ki, Türkiye’de söz konusu dönemdeki rejim değişikliğinin gerisindeki temel itkilerden biri de, ticaret ve tarım burjuvazinin kesimsel çıkarları ve bunun sözcüsü olan Demokrat Parti’nin politikaları ile II. Dünya Savaşı’nın galiplerinden biri olan ABD’nin çıkarları arasındaki koşutluktur. Çıkarlardaki bu tekabülüyetin yanı sıra, tek parti iktidarının, hem savaş ekonomisinin neden olduğu bütçe açıklarını finanse edebilmek hem de savaş sonrasında izleyeceği kalkınma politikalarını yürütebilmek için, gereksinim duyduğu mali kaynak ihtiyacı, Türkiye’nin, A.B.D’nin önderliğine soyunduğu ve temel parametrelerini ise serbest pazar ekonomisi ve demokrasinin oluşturduğu uluslararası ekonomik ve siyasal düzene eklemlenmesine ivme kazandırmıştır... Mali ve iktisadi krizin yanı sıra siyasal bunalımında kıskacı altında siyasal iktidar, uluslar arası konjonktürdeki gelişmeler ışığında siyasal, sosyo-kültürel ve iktisadi politikalarını esnetmek durumunda kalmıştır. Bu bağlamda, mecliste beliren muhalefet karşısında siyasal iktidar ilk etapta zora dayanmıştır. Bunun açık bir göstergesi ise, sertlik yanlısı olarak tanınan Recep Peker’in 1946 yılında başbakanlığa atanmasıdır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Fakat daha sonrasında siyasal iktidar, 12 Temmuz Beyannamesi’nde gözlemlenebileceği üzere, muhalefetle uzlaşma yolunu seçmiştir. 1946-1950 CHP iktidarı döneminde gerçekleştirilen dört hükümet değişikliği de bu bağlamda anlam kazanmaktadır. Söz konusu bu uzlaşmada, Eroğul’a göre (1990: 118), dış faktörlerin belirleyiciliğinin önemli bir göstergesi, Truman Doktrininin sonucu olan ilk Türk-Amerikan askeri işbirliği antlaşmasının da 12 Temmuz 1947’de yani 12 Temmuz Beyannamesi ile aynı günde imzalanmasıdır. Fakat siyasal iktidarın hem siyasal rejimde gerçekleştirdiği değişikliğe hem de iktisadi politikalardaki yapmış olduğu esnekliğe rağmen, sadece iktisadi değil, aynı zamanda siyasal bir prensip olarak kabul ettiği devletçilik politikasından bütünüyle vazgeçmemesi, üstelik bu doğrultuda ulusal sanayinin geliştirilmesi misyonundan da bir türlü feragat etmemesi, Demokrat Parti’nin kuruluş sürecinin ve 1945-1950 yılları arasındaki iç ve dış konjonktürün ayrıntılı bir analizini yapan, son dönemde yayınlanan oldukça kapsamlı bir çalışma için ABD’nin inşa etmeye yöneldiği iktisadi ve siyasi düzenle ilgili olarak 1944 yılı yaz aylarında Başvekil Saraçoğlu’nun ‘Harp Sonrası Kalkınma Planı ve Programı’nın hazırlanması arzusuyla başlayan, 1945 Mayısında Meclise A.B.D’nin çıkarları ile CHP’nin çıkarlarının kesişmemesine yol açmıştır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Özellikle talep edilen kredi başvurularının başarısızlıkla sonuçlanmasında somutlaşan bu durum, A.B.D ile tarım ve ticaret burjuvazisinin sözcülüğünü üstlenen Demokrat Parti’nin yakınlaşmasına hız kazandırmıştır. Bu yakınlaşma, Demokrat Parti’nin iktisadi politikalarında izdüşümlerini gösterdiği gibi, özellikle ABD’nin ‘hür dünya’nın önderliğine soyunması ve Demokrat Parti’nin de buna paralel olarak demokrasinin temel hak ve hürriyetlerin<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
savunuculuğunu üstlenmesine ivme kazandırmış ve CHP hükümetinin de bu konuda bir açılıma gitmesini koşullandırmıştır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
CHP’nin bir yandan ülkenin yeni uluslararası siyasal düzende kendi meşruiyetini gerçekleştirme arzusu bir yandan da ülkede baş gösteren siyasal bunalım koşullarında yaşadığı temsil krizi, CHP’yi siyasal sitemde ve rejimde restorasyona yöneltmiştir. Bu bağlamda CHP’nin 1946 olağanüstü kurultayı dönüm noktasını simgelemektedir. Söz konusu bu kurultayda, fiili olarak Tek Parti sisteminin sonunu ilan edilmiş ve parti başkanının değişmez olmaktan çıkarılıp seçimle tayin edilmesi, ‘şef’ deyiminin ‘parti başkanı’na çevrilmesi için parti tüzüğünde gerekli değişikliklerin yapılması kararlaştırılmıştır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Demokrat Parti’nin, tüm müdahalelere rağmen 1946 seçimlerinde siyasal iktidarın hiç de ummadığı şekilde bir çıkış yakalaması, siyasal iktidar için mücadelenin aynı zamanda bir ‘demokrasi mücadelesine” dönüşmesine hız kazandırmıştır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<b>2. Demokrat Parti’nin Demokrasi Söylemi<o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<b>2.1. I. Evre (1945-1950): CHP’nin İktidarı Demokrat Parti’nin Muhalefeti<o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Muhalefet yıllarında Demokrat Parti, meşruiyetini ve ideolojik söylemini esas olarak demokrasiye dayandırmaya çalışmıştır. Nitekim 1949 tarihli Demokrat Parti programının umumi esaslar birinci maddesinde bu açıkça karşımıza çıkmaktadır:<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Siyasi hayatımızın birbirine karşılıklı saygı gösteren partilerle idaresi lüzumuna inanan Demokrat Parti, Türkiye Cumhuriyeti’nde demokrasinin geniş ve ileri bir anlayışla gerçekleşmesine ve umumi siyasetin demokratik bir görüş ve zihniyetle yürütülmesine hizmet<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
maksadıyla kurulmuştur (Demokrat Parti, 1949: 47).<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Meşruiyetin demokrasi üzerinde inşa edilmeye çalışılması, demokrasinin de büyük ölçüde millet iradesiyle, millet egemenliğiyle ve hür seçimlerle özdeşleştirmesi ve bu bağlamda vatandaşların hak ve hürriyetlerinin ön plana çıkarması şüphesiz Demokrat Parti’ye CHP’ye karşı yürüttüğü siyasal iktidar mücadelesinde kullanabileceği önemli ideolojik araçlar sağlıyordu. Denilebilir ki, Demokrat Parti’nin elinde oldukça muğlak olarak tanımlanan ve pragmatik olarak kullanılan demokrasi silahının temel hedefi ve gayesi, bu siyasal iktidar<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
mücadelesinde CHP’nın alt edilmesidir. Örneğin Menderes, 1946 yılında bir gazetede yayınlanan yazısında, Demokrat Parti’nin en bariz vasfını, tek partili idareye son vermek isteyen hareket ve cereyanı temsil eden bir siyasal teşekkül olarak belirlemekteydi.13 Bu eksende, Demokrat Parti’nin belki de en önemli vaadi, devletin halka yakınlaştırılmasıydı. Keza parti programının 19. maddesinde dile getirilen “iç işlerimizde, hükümeti ve teşkilatı, halkın dışında ve üstünde bir varlık değil, sadece halk tarafından amme vazife ve hizmetlerini<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
görmek üzere kurulmuş bir idare cihazı olarak saymak, esaslı bir prensibimizdir” anlayışı bunun bir ifadesi olarak değerlendirilebilir. Devleti halka yaklaştırma vaadinde, Demokrat Parti’nin kullandığı siyasal üslup da oldukça etkili olmuştur. Tek Parti yönetiminin milli iradeyi yok saydığı, halkın siyasi olgunluğuna güvenmediği göndermeleri ve bunun bir ölçüde realiteyle uyuşması, Demokrat Parti’nin Tek Parti idaresinden hoşnutsuz olan halkın özlemlerine cevap vermesini ve milli iradenin temsilciliğine soyunmasını “Hürriyet Nizamı, memleketin vatandaşın reyi ile idaresi nizamı demektir” <span style="font-size: 10pt;">(Menderes, 1960, der. Kılçık, 1992d: 147).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
kolaylaştırdığı söylenebilir. Böylelikle meşruiyetini seçimle iktidara gelmesine yani millet iradesinin temsilcisi ve sözcüsü olma anlayışına dayandıran ve seçim stratejisini büyük ölçüde Tek Parti iktidarının devrilmesi esasında temellendiren Demokrat Parti, bu bağlamda farklı toplumsal kesimleri kendi bünyesinde toplayarak iktidarın yolunu kendisine açmaya çalışmıştır. Bu iktidar yolunda ise, demokrasi kavramının içeriği, Demokrat Parti’ye siyasal iktidarın yolunu açacak ideolojik araçlarla doldurulmaya çalışılmıştır. Hür seçimler ve seçim sisteminin değiştirilmesi,15 basın özgürlüğü,16 ibadet özgürlüğü, grev hakkı, milli iradenin egemenliği ve sürekli Tek Parti dönemi politikalarının gündemde tutulması (ki bu maziyi sürekli canlı tutma stratejisi iktidarlarının sonuna kadar devam edecektir) bunlardan sadece birkaçıdır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
CHP, keskinleşen siyasal iktidar mücadelesinde, Demokrat Parti’nin muhalefeti karşısında, demokrasiye yeşil ışık yakmasına rağmen, sınırlı ve denetim altında olan bir demokrasi anlayışına sahip olduğu söylenebilir. Örneğin 1945 yılında İnönü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yedinci dönemi ve üçüncü yasama yılını açış nutkunda “demokrasinin her millet için müşterek Türk milletinin kalbindeki hürriyet aşkını söküp çıkarmaya kimsenin gücü<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
yetmeyecektir… Demokrat parti’yi bu memleketten silip süpürmeğe muktedir iseniz her vatandaşın, her Türk’ün kalbine, elerinizi sokup, orada yanan hürriyet aşkını söküp çıkarınız… (Menderes, 1947, der. Esirci, 1967: 74).<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Seçim mevzusu, Demokrat Partinin ilk kongresinde almış oldukları sonradan Hürriyet Misakı altında toplanmış olan üç karardan biriydi: “1-Vatandaş hak ve hürriyetlerini haleldar mahiyette olan ve Anayasamızın metnine veya ruhuna uymayan kanun hükümlerinin kaldırılması, 2- Vatandaşın reyinin emniyet ve masuniyetini sağlamak ve milli hakimiyet prensibini teminat altına almak maksatlarıyla seçim kanununda değişiklikler yapılması, 3- Devlet Reisliği ile fiili Parti Reisliğin bir zat uhdesinde birleşmemesi esasının kabulü” (Bayar, 1947: 12-13). Yeni seçim kanunu, 16 Şubat, 1950 yılında T.B.M.M’den geçmiş 21 Şubatta da<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Resmi Gazete de yayınlanmasıyla yürürlüğe girmiştir. Söz konusu bu kanunla da tek dereceli, genel, eşit ve gizli oy açık tasnif ilkesine dayalı çoğunluk sistemi böylece kabul edilmiştir.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Basın özgürlüğün savunusu, Demokrat Parti açısından oldukça işlevseldir; keza aydınların ve özellikle CHP’ye karşı beliren muhalif basının bu davada Demokrat Parti lehine kazanılması, kamuoyunun oluşturulmasında, halkın Demokrat Parti ekseninde örgütlemesinde ve meşruiyetin tesisinde oldukça önemlidir. Örneğin 1949 yılında Menderes matbuat hürriyeti konusunda şu sözleri sarfetmiştir:<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Vatandaş hak ve hürriyetlerinin en büyük teminatı olan matbuat hürriyetine artık hiçbir suretle dil uzatılmamalıdır. Vatanperver Türk matbuatı ve DP şimdiye kadar olan mücadeleleriyle iktidarı bir daha daha nikabını atmak mecburiyetinde bırakarak büyük bir vatani vazife yapmıştır (Menderes, 1949; der. Esirci, 1967: 194).<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Türk milleti kendi bünyesine ve karakterine göre demokrasinin kendi için özelliklerini bulmaya mecburdur” diyecektir. Bunun yanında Türkiye’de bir temel olarak cumhuriyetin bir halk idaresi olarak kuruluşu nedeniyle, ilk günden bu yana demokratik karaktere zaten sahip<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
olduğunu ve bu demokratik karakterin bütün cumhuriyet devrinde prensip olarak muhafaza olunduğunu belirterek, ülkedeki demokrasinin tek eksiğinin hükümet Partisinin karşısında bir parti bunmaması olduğunu vurgulamaktadır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
CHP, önemli ölçüde Demokrat Parti’nin muhalefeti karşısında, demokratikleşme yönünde bir takım düzenlemeler yapmıştır. Örneğin her iki parti arasında açıkça siyasi çekişmeye konu olan seçim mevzusu, eski iki dereceli seçim yerine tek dereceli seçimin kabulü ile Demokrat Parti’nin zaferiyle neticelenmiştir. Ayrıca Basın Kanunu’nun 50.maddesi de kaldırılmış ve böylelikle gazete kapatma yetkisi idari makamlardan alınıp mahkemelere verilmiştir. Din ve ibadet özgürlüğü ekseninde de çeşitli adımlar atılmıştır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Cemiyetler Kanunu’nda yapılan değişiklikle de, sınıf esasına göre dernek ve siyasal parti kurma yasağı kaldırılmıştır. Fakat Makal (2002: 216-226), siyasal iktidarın, söz konusu konuna ekledikleri bir takım maddelerle sendikal faaliyetleri denetim altında tutmaya çalıştığını ifade etmektedir. Bunun bir göstergesinin, eski yasanın idari makamlara cemiyetler üzerinde geniş denetim yetkisi veren maddelerine ve bu arada zabıtaya cemiyetlerin merkez ve müesseselerine girme yetkisi veren 29. maddesine dokunulmamasıdır. CHP ile Demokrat Parti arasında bir ‘demokrasi mücadelesi’ olarak sunulan siyasal iktidar mücadelesinde, ilginçtir ki, 16 Aralık 1946 günü, iki siyasi parti (Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi ve Türkiye Sosyalist Partisi), bu partilere yakın olan altı gazete ve dergi ile birlikte, ‘mevcut sendikalardan bu partiler veya onlardan aldıkları direktiflerle hareket eden kimseler tarafından kurulan ve (İnönü, 1945, der. Cihan, 1993: 60-61) Menderes Kütahya da yaptığı bir konuşmasında, milli hâkimiyet prensiplerinin tam olarak tatbik edilmesini iktidarı tayin eden seçimlerin dürüst ve serbest yapılmasına bağlayarak, emniyetli seçim kanununun millete mal edilmesi meselesinin memlekette çok partili siyasi hayatın başladığı günden itibaren karşılaşılan ve birçok sebeple halli çok zor müşkül görünen büyük bir dava olduğunu belirtmektedir.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Bu nedenle de yıllardır devam eden siyasi mücadelelerin de mihverini teşkil ettiğini<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
söylemektedir. (Menderes, 1947, der. Kılçık, 1991b: 420) Türkiye’de liberalleşme ve demokratikleşme çabalarına uygun olarak Cemiyetler Kanunu’ndaki sınıf esasına göre dernek kurma yasağının kaldırıldığını ve bir yıl sonra da ilk Sendikalar Kanunu’nun çıkarıldığını<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
belirtmektedir. İlk Sendikalar Yasası’nın sendikaların siyasetle uğraşmasını ve grevi<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
yasakladığını da vurgulamaktadır. Birliği ve İşçi Kulübü kapatılmıştır. Bu kapatılmalar, hem CHP iktidarının hem de Demokrat Parti’nin demokrasi algısının sınırlarını da göstermektedir.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Aynı zamanda, bu kapatılma dalgasına demokrasi savunuculuğuna soyunan muhalefet partisi olarak Demokrat Parti’nin gösterdiği tepkisizlik, komünizm konusunda her iki parti arasında gerçekleşen mutabakatta aranmalıdır. Örneğin Demokrat Parti’nin grevi, kabul edilmesi gerekilen doğan bir hak olarak savunması karşısında (ki kendi iktidarları döneminde bu hakkı tanımayacaklardır) CHP, grevin bütün dünyada sadece komünistler tarafından yapıldığını ve grev hakkından Bolşeviklerin istifade edeceğini söyleyerek bu konudaki tavrını açıkça ortaya koymuştur.23 Fakat, Demokrat Parti, CHP’nin bu demokrasi yönündeki açılımlarından ne Matbuat Kanunu’ndaki ne Cemiyetler Kanunu’ndaki ne de dinsel özgürlükler konusundaki adımları yeterli bulmuştur.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Sıkıyönetimce kapatılan bu iki partinin mahkemedeki davalarının senelerce sürdüğünü Türkiye Sosyalist Partisinin beraat ettiğini ve 1950’de tekrar kurulmasına rağmen 1952 de tekrar kapatıldığını ve sekiz sene süren davanın neticesinde söz konusu bu partinin yine beraat ettiğini belirtmektedir. Ahmad, ayrıca bu iki partinin de kapatılmalarına gerekçe olarak yabancı çıkarlara hizmet ettiklerinin ileri sürüldüğünü vurgulamaktadır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Demokrat Parti’nin savunduğu grev hakkının muhtemelen iktidarın denetiminde bir grev imkanı tanınması ile sınırlı olduğunu ifade ederek, bu konuda dikkat edilmesi gereken temel noktanın Demokrat Parti’nin seçim propagandası sırasında grev hakkının hiçbir şekilde ön plana çıkarılmaması olduğunu söylemektedir. Örneğin Demokrat Parti İstanbul Milletvekili Fuat Hulusi Demirelli mecliste yapmış olduğu konuşmasında, partisinin hiçbir zaman grev<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
hakkını mutlak bir hürriyet olarak tanımadığını, grev hakkı tesis edilirse, bu tahkimin de tahkiminin gerekeceğini vurgulayarak, bu hakkın tesis edilirse, bunun elbette kanuni bir nehcinin olacağını ve kanuni hükümlere bağlı olacağını belirtmiştir. Koçak, ayrıca, Demokrat Parti’nin grev hakkını, sadece işçilerin yoğun bulunduğu kentlerde ve muhtemelen seçim stratejisinin bir parçası olarak işlediğini, ancak genel nitelikteki propaganda çalışmalarında ve konuşmalarında ise, birkaç cümle ile geçiştirdiğini belirtmektedir.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Zira Koçak’a göre, CHP ile Demokrat Parti arasında vesayetçi bir siyasal sistem konusunda hiçbir fark bulunmamaktadır. Çünkü, sendikalar yasa tasarısının mecliste müzakeresinde, bu tasarının sadece grevi yasaklamakla kalmayıp, aynı zamanda pek çok hükmüyle çeşitli yasaklar ve sınırlamalar barındırmasına rağmen, ancak bunlar hakkında hem iktidar partisi olan CHP hem de muhalefet partisi olarak DP tarafından desteklendiğini ve hiçbir şekilde tartışma konusu yapılmadığını da vurgulamaktadır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<b>2.2. 1950-1953: Demokrat Partinin İktidarının İkinci Evresi<o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
1950 seçimlerini, mutlak bir üstünlükle Demokrat Parti kazanmıştır. Muhalefet yıllarında ‘devri sabık yaratmayacağız’ sloganıyla demokrasi savunuculuğuna soyunan Demokrat Parti, iktidara geldikten sonra, demokrasinin ve bu bağlamda savunduğu hak ve hürriyetlerin sınırlarını çizmeye başlamıştır. Örneğin hemen ilk hükümet programlarında, sol hareketi<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
ve özellikle komünizmi bir fikir hürriyeti olarak telakki etmediğini belirtilerek, hükümetin temel amaçlarından birinin de millete mal olmuş inkılâpların korunması adına, bu cereyanlarla mücadele olarak tespit edilmektedir:<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Millete mal olmuş inkılâplarımızın korunmasından bahsetmiştik. Bu konuda bilhassa üzerinde duracağımız mesele, memleketi içinden yıkıcı aşırı sol cereyanları kökünden temizlemek</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
icap eden kanuni tedbirleri almaktır. İrtica ve ırkçılık gibi cereyanları vasıta olarak kullanan ve çok defa kendisini bu maske altında gizleyen aşırı solcu hareketlere karşı gereken bütün kanuni tedbirleri almakta asla tereddüt etmeyeceğiz. Biz bugünün şartları içinde aşırı sol</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
cereyanları, fikir ve vicdan hürriyeti mevzuunda mütalaa etmek gafletinde bulunmayacağız (Menderes, 1950, Der.Kılçık, 1991c:27-28).<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Muhalefet yıllarında demokrasiyi tekeline alan ve kendileri iktidara gelene kadar Türkiye’de cumhuriyetin yalnızca şekilden ibaret olduğunu söyleyen25 Demokrat Parti’nin, iktidarı döneminde demokrasiyi sınırlamasının da temel bahanesi, bu eksende, çoğunlukla komünizm tehdidinin varlığı Demirel de (2005: 499), Demokrat Parti’nin muhalefette benimsemiş göründüğü özgürlükçü çizginin kırılganlığının, iktidarının ilk yıllarından itibaren ortaya<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
çıkmaya başladığını belirtmektedir. Demirel, birçok DP’li için, CHP’nin iktidardan uzaklaştırılması ile hürriyet rejiminin mütekâmil bir biçimde tesis edildiği anlamına geldiğini ve bu nedenle DP iktidara geldikten sonra özgürlüklerin genişletilmesinin partinin gündeminden çıktığını ifade etmektedir. Üstelik DP, iktidarı döneminde, muhalefetteyken eleştirdiği CHP iktidarının politikalarını da aynen takip etmiştir.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
“Şekli cumhuriyet olan bir çok idarelerde millet idaresinin hiçbir veçhile hakim olmadığını, aksine olarak şekli cumhuriyet olmayan birçok idarelerde ise millet idaresinin kayıtsız şartsız hakim olabildiği misalleriyle herkesin bildiği bir hakikattir. Bu itibarla cumhuriyetin daha ziyade bir şekil meselesi olduğunu iddia etmekte hata yoktur. O halde çok evvel ilan edilmiş olmasına rağmen 14 Mayıs tarihini, bu memlekette tam manasıyla demokratik bir cumhuriyetin teessüsü mebdei olarak kabul etmek hakikatin tâ kendisidir” (Menderes, 1950a, der. Doğan, 1957) Örneğin Türk Ceza Kanunu’nun 141 ve 142’inci maddelerinde yapılması düşünülen değişikliğin, muhalefetten ve özellikle büyük desteğini aldığı İslami kesimden gelen yoğun tepki karşısında26, söz konusu bu değişikliğin komünizme karşı mücadeleyi kolaylaştırma adına düşünüldüğünü belirtilmektedir:<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Arkadaşlar, biz vatanı müdafaa etmek maksadıyla böyle bir kanunu getirdik. Hürriyetlerimizin mevcut olabilmesi için evvele vatanın mevcut olabilmesi lazımdır. Vatanın mevcut olabilmesi için istikbalimizin mahfuz bulunması lazımdır. Bu da evvela bir istikbal</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
davasıdır. Politika yapabilmek için, üzerinde yaşayabilmek için, vatandaş olabilmek için bir vatanın mevcudiyeti şarttır. Bu dava, bizim davamız şimdi hürriyetlerimizle beraber vatan hudutlarının müdafaası, bekamızın müdafaası meselesidir…..arkadaşlar, müteaddi ve mütecaviz bir kuvvet olarak hürriyet perdesi arkasında cemiyetimizin temelini tahrip etmeye çalışan kuvvetlerin teşkil ettikleri tehlike günden güne büyümektedir (Menderes, 1951, Der. Kılçık, 1991c:451,456).<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Yine aynı şekilde, Demokrat Parti muhalefet yıllarında bütün hürriyetlerin teminatı olarak telakki ettiklerini ifade ettikleri matbuat hürriyetini de yine sınırlarını çizmeye başlamışlardır. İlginç olan bu dönemde, artık zamanının geldiği gerekçesiyle bu hakkı CHP’nin savunmaya başlamasıdır. Bu dönemin sonlarına doğru Demokrat Parti muhalefet yıllarındaki demokrasi<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
söyleminden giderek uzaklaşmaya başlamış ve demokrasinin sınırları olması gerektiğinden bahsetmişlerdir. ilginçtir ki, bir önceki bölümde yer verilen İnönü’nün 1945 yılında söylediği “demokrasinin her millet için müşterek prensipleri olduğu gibi, her milletin karakterine ve kültürüne göre birçok özellikleri vardır. Türk milleti kendi bünyesine ve karakterine göre<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
demokrasinin kendi için özelliklerini bulmaya mecburdur” sözünü anımsatırcasına (ki bu sözü Demokrat Parti, CHP’nin demokrasi prensibinin samimiyetsizliğinin bir göstergesi ve demokrasi üzerinde bir sınırlama getirilmeye çalışıldığı gerekçesiyle eleştirmişti), Menderes (1953, der. Doğan, 1957a: 175), demokrasinin, mutlak ve hudutsuz bir hürriyet anlamına<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
gelmediğini, demokratik rejimde bir yandan hürriyetlerin mahfuz bulundurmanın yanı sıra, bir de nizam zaruriyetinin olduğunu ifade etmektedir. Buradan hareketle Menderes, nizamın temini maksadıyla vaz’edilen hudutların, her memleketin bünyesine ve içinde yaşadığı şartlara, hatta dünya içinde işgal ettiği coğrafi mevkiye göre değiştiğini söyleyerek, bu coğrafaya parçasında oturan ve her şeyden evvel kendisini dış tehlikelere karşı muhafaza mecburiyetini hisseden bir millet için, fikir hürriyeti prensibi ile kendilerini maskelemek<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
isteyenler karşısında tek zaruri tedbirin bu olduğunu söylemektedir. Demokrasi konusunda atılan geri adımlardan biri de, muhalefet yıllarında bağımlı sınıfları yanına çekmek isteyen ve demokrasi stratejisini somut bir gerçekliğe büründürmeye çalışan Demokrat Parti’nin, bir hak olarak savunduğu grevi kendi iktidarları döneminde bir türlü kabul etmemesidir. (Buğra 2008: 163-164),<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
1950’de kurulan birinci DP hükümetinin programında bir vaat olarak bu hakkın bulunduğunu fakat, 1951 ikinci DP hükümeti programında grev hakkından hiç söz edilmezken, 1954 üçüncü Demokrat Parti programında ise, grev ve sendika kelimelerinin ikisinin de birden yok olduğunu belirtmektedir. Birinci Menderes Hükümeti programında grev hakkı şu şekilde yer almaktaydı: “Demokrasi Prensiplerine göre tabii bir hak olarak tanıdığımız grev hakkını sair<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
demokrat memleketlerde olduğu gibi, içtimai nizamı ve iktisadi ahengi bozmayacak suretle kanunlaştıracağız” (Öztürk, 1968: 360). Ayrıca Demokrat Parti programının (1949: 49), 7. maddesinde, bütün meslek ve tesanüt teşekküllerinin manevi şahsiyet olarak her türlü siyasi tesir ve maksatlar dışında kalmaları şartıyla, işçi sendikalarının grev hakkının tanınması fikrinde olunduğu da belirtilmektedir.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
1951 hükümet programında iş hayatına ilişkin madde şu şekilde düzenlenmişti: “iş hayatının düzenlenmesinde, Demokrat Parti programının sosyal adalet yolundaki hedeflerinin tahakkukuna çalışılacaktır. İşçilerimizin haklarının korunması ve geleceklerinin teminat altına alınması, işçi ve işveren münasebetlerinin adaleti ve tatminkâr bir nizama bağlanması hususundaki gayretlere hızla devam olunacaktır. Ücretli mezuniyet ve ya ücretli hafta sonu tatili hakkında, partimiz programında yazılı prensibin tahakkuku için hazırlanan kanun projesi yakında Büyük Meclise sunulacaktır. Sendikaların işçilerimiz için daha faydalı bir teşekkül olması maksadıyla kanunda icabeden tadiller üzerinde çalışılmaktadır”. (Menderes, 1951, dr. Sükan, 1991a: 61). 1954 yılındaki hükümet programında ise, iş hayatı şu şekilde yer almaktaydı: “geçen dört sene zarfında memleketimizin kavuştuğu büyük iktisadi inkişaf ve iş hacminde meydana gelen artış işçi ve işveren münasebetlerini iktidarımızdan evvelki zamanlara nispetle çok daha emniyetli bir hale getirmiş bulunmaktadır. Bu sebeple önümüzdeki devrelerde de işverenlerimizle işçi münasebetlerinin içtimai adalet prensiplerine uygun olarak kanun ve nizam yollarıyla düzenlenmesine bilhassa dikkat ve itina gösterilecektir”(Menderes, 1954, der .Kılçık, 1992a: 35, Cilt, 5).<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<b>2.3. 1954-1960: Demokrat Parti İktidarının Üçüncü Evresi</b></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Özellikle 1953 yılının sonlarında baş göstermeye başlayan iktisadi krizin giderek şiddetlenmesi ve ülkede yaşanılan muhtelif olaylar, Demokrat Parti’nin demokrasi eksenindeki siyasal söyleminde gerçekleşen değişim ve dönüşüme ivme kazandırmıştır. Ayrıca ülkede iktisadi krizin yanı sıra siyasal bunalım da başgöstermiş Demokrat Parti’nin hegemonyası sarsılmaya başlamıştır. Söz konusu iktisadi ve siyasal bunalımın kıskacı altında Demokrat Parti, giderek artan oranda baskıya dayanmaya başlamıştır. Bu nedenle söz konusu dönem, Demokrat Parti’nin her türlü muhalefet odağına karşı otoriter bir yönetim kurmaya başladığı ve aynı zamanda demokrasinin de tırpanlandığı yıllar olmuştur. Örneğin Menderes, hürriyetlerin hiçbir yerde hudutsuz olmadığını ve bütün memleketteki anlayışa uygun olarak, hürriyetlerin tecavüzden korunması için sınırlandırılması gerektiğinden bahsetmektedir. Hürriyetin tek taraflı olmadığını ve mağdurların da hürriyeti olduğunu vurgulayarak, demokrasinin bir teminatlar rejimi olduğunu belirterek, hukuk devletinin tatbikinden de söz<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Etmektedir. Bu eksende muhalefetin baskı alınmasına olanak verecek olan Ceza Kanunu’nun 153 maddesinde yapılması düşünülen değişiklikle, vazifeleri sırasında veya sıfatlarından veya ifa ettikleri vazifelerinden dolayı, bakanları her ne suretle olursa olsun alenen veya neşren tahkir ve tenzif edenlerin resmen takibinin istihdaf edilmesi sağlanmaya çalışılmıştır.31 Bunun yanı sıra, Demokrat Parti, iktidara gelirken geniş desteğini aldıkları aydınlar arasında<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
başgösteren eleştiri dalgasına karşı da, giderek zoru seçmeye başlamıştır. Bu süreçteki çarpıcı bir örnek, 1950 seçimleriyle iktidara geldiklerinde kendilerine methiyeler sunan Necip Fazıl Kısakürek’in gittikçe Demokrat Parti’yi eleştiren yazılar yazması neticesinde, Necip Fazıl’ın mahkum olması ve başyazarı olduğu Büyük Doğu gazetesinin kapatılmasıdır. Bu eksende Üniversiteler Kanunu’nda da değişiklik yapılması gerektiğini belirten Menderes, bunların<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
üniversite muhtariyetini yanlış anladıklarını vurgulayarak, üniversitenin siyasetle uğraşmasını men edici hükümlerin konması gerektiğini belirterek, üniversitelerden kendilerine yükselen muhalefeti dizginlemeye çalışmışlardır. (Menderes, 1954, der. Kılçık, 1991e: 93, 339).<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Ayrıca Menderes Üniversiteler Kanunu’nun 46 maddesinin (d) fıkrasının değiştirilmesiyle, profesörlük ünvanının alınmasının senatoya bırakılacağını vurgulayarak, senatonun bir profesörün siyasete karıştığı için, üniversite camiası dışına çıkarılmasına lüzum gördüğü takdirde, fiil ve hareketin derecesine göre profesörlük ünvanını nezetme hakkına sahip olacağını belirtmektedir. (Menderes, 1953, der. Kılçık, 1991e:59,76).</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Bu yönde 25 yılını dolduran Yargıtay, Danıştay ve üniversite profesörlerinin re’sen emekliye sevkedilmelerinin koşulları hazırlanmış ve hükümete tüm memurlar için genel azil yetkisi verilmiştir. Bu yetkinin içeriğine göre, hükümet görevi ne olursa olsun, istediği memuru, altı aylık bir bekletme döneminden sonra işten atabilecektir. Üstelik bu işlemlere karşı, ne yargı ne de başka itiraz yolu tanınmamıştır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Üniversitelerden sonra siyasal partiler de Demokrat Parti’nin baskı politikasından nasibini almıştır. İslami tabanına karşı en büyük rakip olarak gördüğü Millet Partisi de, dini siyasete alet ettiği gerekçesiyle kapatılmıştır. Hükümetin dört yıllık icraatını özetleyen Kalkınan Türkiye isimli eserde, bazı kimselerin üniversite muhdariyetini bir nevi siyasi dokunulmazlık<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
manasına aldıklarını, günlük siyasete karıştıklarını, bir siyasi partinin lehine ve diğerlerinin aleyhine neşriyat yapmaya başladıkları ifade edilmektedir. Ayrıca, bu kişilerin bütün gayretlerini ve zamanlarını ilme ve gençliğe faydalı mevzulara hasretmekle mükellef oldukları halde, kanuni ve manevi vazifelerini bir tarafa bırakarak siyasi menfaat peşinde koştukları söylenmektedir. Bu nedenlerle vazifelerini aksatmalarından ve üniversitelerde huzursuzluğa neden olduklarından dolayı, ilmin bir “siyaset ticareti” haline gelmesinin önlenmesine ihtiyaç duyulduğu ve profesörlerin siyasi partilerde fiili vazife alamayacaklarını belirten bir kanunun çıkarıldığı vurgulamaktadır. Bkz. (Demokrat Parti, 1954: 181).<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Demirel, Menderes’e göre, yargı organlarının milli iradenin önüne geçmesinin, onu kontrol etmesinin, sınırlandırmasının da mümkün olmadığını ifade etmektedir. Buna örnek olarak da Menderes’in şu sözlerine yer vermektedir: Bütün kuvvetleri Parlamento temsil eder. Yürütme yetkisini nasıl hükümete veriyor ve onu murakabe ediyorsa, kaza yetkisini de adliyeye veriyor ve onu murakebe ediyor.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Adalet cihazına bir nevi muhtariyet demek olan dokunulmazlık tanımak, kaza hakkını milletten koparıp almak demektir. Bu burjuvazinin proletaryaya verdiği bir tavizdir… Türkiye2nin sınıfsız toplumunun böyle bir tavize ihtiyacı yoktur (Sarol, 1983a:382, aktaran, Demirel, 2005: 504-505).<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Demokrat Parti muhalefete gittikçe artan oranda uyguladığı baskı politikalarını ne kadar uç noktalara taşıdığının tipik bir örneğini, 1954 yılında Millet Partisi genel başkanı Osman Bölükbaşı’nın Kırşehirli olması nedeniyle 1954 seçimlerinde yeni kurduğu Cumhuriyetçi Millet Partisini Kırşehir halkının desteklemesi ve buradan aldığı oylarla parlamentoya girmesi sebebiyle Demokrat Parti, 1954 yılında Kırşehir’i vilayet olmaktan çıkarıp Nevşehir’i il yaparak Kırşehir’i de Nevşehir’e bağlı bir ilçe haline getirmesi oluşturmaktadır. Tartışmalar için Bkz . (Menderes, 1954, der. Kılçık, 1992a: 92-95).<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Memurin Kanunu’nda yapılan bir değişiklikle de memur statüsündeki bir kişinin milletvekili adayı olabilmesi için seçimlerden en az altı ay önce görevinden istifa etmesi şart koşulmuştur. Ayrıca seçim kanununda yaptığı diğer bir düzenlemeyle de, bir partiden aday olmak isteyen bir kişinin herhangi bir sebep dolayısıyla bir başka partiden aday gösteremeyeceğini de hükme bağlanmıştır. DP kendi iktidarına karşı muhalefet saflarında oluşabilecek birleşmeleri engelleme arzusuyla, ayrıca muhalefet partilerinin karma liste oluşturarak seçimlere girmeleri engelleyecek kanun değişikliklerini de gerçekleştirmiştir. Böylelikle muhalefete büyük bir darbe indirilmeye çalışılmıştır. Basında, Demokrat Parti’yi eleştiren yazıların sıkça yer alması<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
karşısında, basın ile Demokrat Parti’nin ilişkilerinin gerilmesine neden olmuş ve Demokrat Parti’ye karşı yaygın bir muhalefetin baş göstermesiyle, basına karşı da baskı önlemleri alınmasında gecikilmemiştir:<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Bu değişikliğin gerekçesini ise Menderes şu şekilde izah etmekteydi: “bir kimsenin bir partiden namzetliğini isteyebilmesi için partinin nizamnamesini benimsemiş ve o partide bir müddet bulunması lazımdır ve onun azası olmak lazım gelir. Bir zat düşününüz, dört sene altı sene, yedi sene bir partinin azasıdır, seçim zamanında partinin usullerine göre mebus namzedi olmak istediği halde mebus gösterilmediği takdirde, adam anasına babasın darılıp evden kaçan çocuk gibi yahut papaza kızıp oruç bozan insan gibi o partiyi o anda terk edecek kalkıp gidecek ve rakip olan partiye beni namzet gösterin diyecek. Bundaki gayriahlakilik aşikardır bu, siyaset sahtekarlığının ta kendisidir” (Menderes, 1954, der. Kılçık, 1992a: 89).<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Menderes, 1956 yılında Basın Kanunu’nda yapılacak değişikliklerin amacını şu şekilde ifade etmektedir: “Bütün gayemiz, namus ve haysiyet hususunda hiçbir hassasiyet göstermeyen, şeref ve haysiyetlere karşı çok mübalâtsız davrananların, bir de siyasi ihtiraslarla gözleri karadıktan sonra, bütün bir topluluğa, bütün Demokrat Parti topluluğuna envaiçeşit ağır ithamlar altında “haysiyetsizlik, namuzsuzluk, şerefsizlik” ithamları altında bulundurulmalarının, matbuat hürriyeti cümlesinden olduğunu kabul etmemektir” (Menderes, 1956, der. Doğan, 1957: 279).<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Ağaoğlu, daha sonra anılarında, dünyanın hiçbir demokrasisinde hiçbir devlet ve siyaset adamının Menderes kadar, haksız olarak gazetecilerin kurbanı olmadığını hatta, hükümet idaresinde gazetecilere, devlet sorumluluğu bakımından doğru olmadığı kuvvetle iddia edilebilecek kadar geniş kucak açtığı halde, demokrasi tarihinde gazetecilerin yediği gerçekten basın dostu büyük başlardan birinin de Menderes olduğunu belirtmektedir.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Ceza Kanunu’nun 161. maddesinde yer alan “harp esnasında ammenin telaş ve heyecanını mucip olacak veya halkın maneviyatını kıracak veya düşmen karşısında memleketin mukavemetini azaltacak şekilde asılsız, mübalağalı veya maksadı mahsussa müstenit havadis veya haberler yayan veya nakleden veya milli Neşir yoluyla şeref ve haysiyetlere tecavüz, şantaj, yalan haber ve havadis yaymak suretiyle ammenin huzur ve sükununun bozulması</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
ve memleketin yüksek menfaatlerinin zarara uğratılması ve hatta yurdun selamet ve emniyetine kastetmek gibi hususlarda mevzuatımızı işlemek ve boşlukları doldurmak lüzumuna dair hasıl olan kanaat neticesindedir ki, gazetelerimizde bir zamandan beri bahis mevzuu olan kanun tasarısı hazırlayarak meclise sevketmek mecburiyetini hissetmiş bulunuyoruz ancak bu şekilde, neşir hürriyetinin kötüye kullanılmasına mani olmak hususunda lüzumlu ve zaruri hükümleri vazederken demokratik rejimin temel şartı olduğuna asla tereddüdümüz bulunmayan matbuat hürriyetini gölgelendirecek bir hududa gitme kimsenin aklından geçmez (Menderes, 1954, der. Kılçık, 1991e: 339).<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Demokrat Parti’nin giderek otoriterleşmesine verilebilecek bir diğer örnek de hükümetin radyo olanağından, en azından seçim dönemlerinde, muhalefetin de yararlanmak istemesi talebinin geri çevirmesidir. Demokrat Parti, CHP tarafından seçim sisteminde bir tavize zorlanmış, keza, muhalefetteyken Demokrat Parti de CHP hükümetinden seçim sisteminde bir düzenleme gerçekleştirmesini istemişti, fakat Demokrat Parti muhalefetin seçimlere menfaatlere zarar verecek herhangi bir faaliyette bulunan kimse beş seneden aşağı olmamak kaydıyla ağır hapis cezasıyla cezalandırılır” hükmü, yapılan değişiklikle sulh dönemine uyarlanarak bu suçların sivil adli makamlarca görüleceği öngörülmekteydi. Detaylı açıklama için bkz. (Menderes, 1954, der. Kılçık, 1991e: 338-343).<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
“Yeni mevzuata göre radyo da Demokrat Parti konuşmayacak, başka partiler de konuşmayacaktır. Fakat hükümet parti değildir. …kaleminden kan damlayan arkadaşımız, 10 dakika tahrifat yaparak konuşacak ve Demokrat Partinin 4 senelik idaresinin bütün köylere kadar nüfus eden çalışmaları ortadan silinecek ve devlet çapında ta uzak köşelere kadar yayılmış o işler millet tarafından görülmeyecek, takdir olunmayacak sadece radyoda 10 dakika konuşmakla bütün işler olup bitecek; buna imkân yoktur. İşte muhalefetin elinden alınan böyle bir silahtır.”(Menderes, 1954, der.Kılçık, 1992a: 83).<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Menderes, yine 1957 yılında muhalefetin radyoda konuşma talebine şu cevabı verecektir: “…Burada söyledikleri yetmiyormuş gibi bunu radyo ile bütün memlekete bütün dünyaya duyuracaklar. Bu nazik devirde, memleketin bu gaileleri içinde iktidarın esasen çok ağır olan mesuliyetlerini en ileri bir mesuliyetsizlik hissiyle büsbütün iktihamı gayrikabil bir hale getiren bir muhalefete devletin bütün vasıta ve imkânları nasıl tevdi olunur? Buna layık<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
oldukları günü de, görürüz, inşallah arkadaşlar.” (Menderes, 1957, der. Doğanb, 1957: 341).<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Menderes, Halk Parti’sinin isteği olan nisbi seçim sisteminin şiddetli aleyhtarı olduklarını belirterek, İnönü’yü iki sözlü bir şahsiyet olarak suçlayarak aslında Halk arasına girmeme tehdidine rağmen, bu talebi kabul etmemiştir.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Demokrat Parti dini siyasete alet edilmesi taktiğiyle somutlaşan siyasal stratejisiyle, dinsel tabanına en büyük rakip olarak gördüğü Millet Partisi’ni etkisiz hale getirdikten sonra, İslami çevrelerde Demokrat Parti’ye yönelik hoşnutsuzluğun artmasıyla birlikte, söz konu çevreleri de denetim altına almaya yönelik olarak, Vicdan ve Toplanma Hürriyetlerinin Korunması Hakkındaki Kanun Tasarısı43 hazırlamıştır. Menderes bu kanun tasarısının gerekçesini ise şu şekilde açıklamaktadır: Bu tasarı hakikatte iki mevzu ihtiva etmektedir. Bunlardan biri dini siyasete alet etmek suçunu bariz suretle ele alarak sarih kıstaslara ve müeyyidelere bağlama mevzuu, diğeri de, siyasi toplantılarda, senelerden beri ve hassaten son zamanlarda kesretle</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
görülmekte olan ve çok teessüfe şayan ve had ve derecelere kadar götürülmüş olan tecavüz ve hakaret fiililerinin önlenmesi mevzuu. İktidara gelmenin tek vasıta ve yolunu, dini siyasete alet etmekte, haysiyetli ve şerefli insanları, asgari ve muayyen bir prestije sahip olması gereken otoriteleri, şehirlerde ve köylerde, sokaklarda ve köşe başlarında ayaklar altında mütemadiyen çiğnenmekte ve bu suçlarından dolayı hiçbir ceza görmemekte bulunanlar, bu tasarının kanuniyet kesbetmesinden korksunlar (Menderes, 1953, Kılçık, 1991e: 79-80).<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Bu dönemde ilginç olan bir nokta da, muhalefette bulunan CHP’nin Demokrat Parti muhalefetteyken savunduğu birçok şeyi savunur hale gelmesi, Demokrat Parti’nin de CHP’nin iktidardayken sahip olduğu tutuma çok yakın Partisi’nin nisbi seçim taraftarı olmadıklarını, 1950’ye kadar ekseriyet sisteminin şiddetli savunucuları olduklarını vurgulamaktadır. Fakat siyasi bir oyun olarak iktidardan düşer düşmez derhal nisbi seçim taraftarı olduklarını ve İsmet Paşa’nın bu siyaset terkibini ve oyununu iktidara gelebilmenin bir yolu olarak seçtiğini de sözlerine eklemektedir. (Menderes, 1957, der. Kılçık, 1992b: 384-386). “Demek oluyor ki iktidarda olan Halk Partisi lideri İsmet İnönü’ye göre, seçimlere<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
girmemek, en az, memleketi harice kötülemek, halkı meşru yollardan ayırmak,<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
ihtilale teşvik etmek, Balkan komiteciliği yapmak, şiddet politikasına gitmek demektir. Bugün ise, büyük vatanperverliktir. Görülüyor ki memlekette bir rejim buhranı değil, fakat siyasi bir ahlak buhranı vardır. Bereket versin ki, biz bir zamanlar muhalefet yapmışız. Eğer yapmamış olsaydık, bugün onlar ne yapacaklarını, nasıl hareket edeceklerini dahi bilemeyeceklerdi…. seçimlere iştirak etmemeleri bizim meşruiyetimize zerre kadar halel getirmez”(Menderes, 1955, der.Kılçık, 1992a: 408).<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
İdari mercilere toplantıyı susturma ve feshetme yetkisi tanınarak bu feshetme neticesi vuku bulur bulmaz adli makamlara intikal ettirilerek cezai müeyyide uygulanacaktır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Bu süreçte demokrasi, hak ve özgürlüklerin savunusu giderek artan ölçüde CHP’nin siyasal söylemine otururken, giderek genişleyen bir muhalefet varlığı karşısında Demokrat Parti, giderek dozunu artıran otoriter tutum içerisine girmiştir. Siyasal ve iktisadi bunalımın derinleşmesi, Demokrat Parti’nin demokrasi söylemini giderek işlevsiz hale getirmiş ve siyasal iktidarın bu süreçte giderek artan oranda baskıya dayanarak otoriterleşmesi süreci, demokrasinin CHP siyasal söylemine yerleşmesini kolaylaştırarak, DP’nin hırçın bir politika izlemesine neden olmuştur. Örneğin Menderes, bir memlekette meşru, gayri meşru, seçimle ya da seçimsiz olarak, her ne pahasına olursa olsun iktidarı ele geçirmek isteyenlerin, memleketi yıkıcı faaliyetlerin hedefi yapmak isteyenlerin, aşırı derecede hürriyet taraftarı<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
göründüklerini hatta mesuliyetsizlik hududuna kadar giden taleplerde bulunduklarını vurgulayarak, bunları yapmakla asıl amaçlarının maksatlarını gerçekleştirecek ihtilal koşullarını kolaylaştırmak olduğunu söyleyecektir. Şüphesiz bu hırçın siyasetin önemli bir itkisi, iktisadi krizin giderek derinleşmesi ve 1958 yılında hükümetin bütün ayak diremesine rağmen IMF güdümündeki istikrar politikalarına boyun eğilmesiyle sonuçlanmasıdır. Bu<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
süreçte siyasal bunalımda keskinleşmiş ve bunun en açık göstergesi de, ihtilal söylentilerinin ülkede kol gezmesi ve bunun karşısında Demokrat Partinin kin ve husumet cephesi olarak nitelendirdiği muhalefete karşı, açıkça milleti Vatan Cephesi kurmaya48 çağırmasıdır.49 Vatan Cephesi’nin kurulması yönündeki (2005:503), Menderes’in otoriter yönelimini, Tek Parti döneminin hayaletiyle sürekli bir polemik vasıtasıyla meşrulaştırdığını ve CHP’nin Tek Parti zihniyetinden “anarşiye varan aşırı hürriyetçiliğe” kaymasındaki sinizmi”, bilcümle demokratik hak ve özgürlük taleplerini itibarsızlaştırmak için işlediğini belirtmektedir.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
“Hürriyet devrini biz getirdik. Bu devir Demokrat Parti ve Türk milletinin mücadelesi ile geldi. Hürriyet rejimi hürriyet havasının bu memlekette teneffüsünü mücadelemiz mümkün kıldıktan sonradır ki, bunlar görülmemiş bir fırsatçılık ile bedavadan hürriyet kahramanı kesilmeye çıktılar”(Menderes, 1960, der.Kılçık, 1992d: 303).<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Demokrat Parti’nin muhalefeti bir ihtilal hazırlığında bulundukları iddiası ile ilgili<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
olarak 1958-1959 yıllarında Türkiye’nin aşırı bir sinir gerginliğine girdiğini belirterek, söz konusu süreçteki tansiyonun yüksekliğine örnek olarak da, Menderes’in “bu demokrasi değildir, bu bir kan davasıdır!” sözünü ve buna karşılık İnönü’nün de 1958 yılında Gaziantep’te yapmış olduğu konuşmada yer alan “şiddet yoluna gidenler, ya gerçekten yola geleceklerdir. Yahut da İnönü’nün canını alacaklardır!” ifadesini göstermektedir.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Çağrı, toplumsal kutuplaşmanın en uç göstergesini oluşturmasının yanı sıra, aynı zamanda, Demokrat Parti’nin yaşadığı temsil bunalımı nedeniyle, hegemonyasını diğer sınıfsal kesimler üzerinde tesis edememesi ve onları kendi parti saflarına çekememesi nedeniyle, diğer siyasal partilerle açık bir siyasal çatışmaya girmesinin de bir ifadesi olarak kabul edilebilir. Bu bağlamda, bu cephenin teşkiline yönelik çağrı, Demokrat Parti’nin ve temsil ettiği sınıf<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
fraksiyonunun kesimsel çıkarlarına dayalı örtülü bir diktatörlüğün tezahürü olarak da değerlendirilebilir. Bu koşullar altında bir yandan muhalefetin kızıştırdığı ihtilal söylentileri diğer yandan üniversite öğrencileri arasında gittikçe yayılan iktidar partisi aleyhine gösteriler, Demokrat Parti’nin gittikçe dozunu artırarak, sistemli bir şekilde uyguladığı baskı politikasının en uç noktası olarak tahkikat komisyonunun kurulmasına sebep olmuştur. İktidar<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
partisi tarafından CHP’nin kışkırttığını iddia edilen artan öğrenci protestoları ve mitingler ülkede sıkıyönetimin ilan edilmesine yol açacak derecede Tahkikat Komisyonu’nun kurulmasına ilişkin verilen önerge mecliste müzakere edilirken İnönü söz istemiş ve şu açıklamayı yapmıştır: “Bu önerge kabul edildiği andan itibaren siyasi hayatımız tamir ve devam kabul etmez bir uçuruma atılacaktır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Önergenin temeli muhalefeti, hususiyle C. Halk Partisi ve basını itham etmeyi esas alıyor ve birtakım tedbirler teklif ediyor. Eğer insan hakları yürütülmez, vatandaş hakları zorlanırsa, baskı rejimi kurulursa ihtilâl bemehal olur. Biz böyle bir ihtilâl içinde bulunmayız. Böyle bir ihtilal (bizim) dışımızda, bizimle münasebeti olmayanlar tarafından yapılacaktır. Biz demokratik rejim dedik, demokratik rejim kurulmuştur. Bu demokratik rejim istikametinden ayrılıp baskı rejimi haline dönüştürmek tehlikeli bir şeydir. Bu yolda devam ederseniz, ben de sizi kurtaramam. Şimdi arkadaşlar, şartlar tamam olduğu zaman milletler için ihtilâl meşru bir haktır… İhtilâl ne için yapılır? Eğer ihtilâl vatandaş için başka çıkar yol yoktur, kanaati zihinlere ve bütün müesseselere yerleşirse, meşru bir hak olarak kullanılacaktır. Bundan içtihap kâbil değildir” (İnönü, 1993: 295-300).<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Albayrak (2004: 530), muhalefetin kamuoyu önünde giderek güçlenmesinin iktidarı rahatsız ettiğini ve iktidarın erken bir seçime hazırlandığı o günlerde, en güçlü rakibi olan CHP’den herhangi bir şekilde kurtulunması gerektiğini ya da siyasi bakımdan onu etkisiz hale getirmesi gerektiği yönünde bir inancın ön plana çıkmaya başladığını belirtmektedir. Bu doğrultuda kurulması düşünülen Tahkikat Komisyonu’nun DP meclis Grubu’nda müzakeresinden sonra bir bildiri yayınlanmış ve bu bildiride “Cumhuriyet Halk Partisi’nin yıkıcı gayri meşru ve kanun dışı faaliyetlerinin memleket sathında cereyan tarzı ve bunların mahiyeti ve hakikatlerinin nelerden ibaret olduğunu tahkik ve tesbit etmek ve bununla beraber memleketin her tarafında yaygın bir halde görülen kanun dışı siyasi faaliyetlerin muhtelif sebeplerine intikal etmek, ezcümle matbuat meselesini, adli ve idari mevzuat ve bunların ne surette tatbik edilmekte olduğunu tetkik ederek bir neticeye varmak üzere Meclis Tahkikatı açılmasına” karar verildiği açıklanmıştır….</div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<b>Sonuç:<o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
CHP’nin yedinci büyük kurultayında resmen Tek Parti iktidarının sonu ilan edildikten sonra, çok partili siyasal rejime geçilmiş ve birçok parti kurulmuştur. 1945 yılında başlayan ve 1960 yılına uzanan süreçte, özellikle CHP ile DP arasındaki siyasal iktidar mücadelesi şiddetlenmiş ve çeşitli toplumsal kesimlerin bu mücadeleye kanalizasyonunda ve partilerin hem ülke<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
içindeki hem de uluslararası platformdaki meşruiyet arayışında, demokrasi hem Demokrat Parti’nin hem de CHP’nin siyasal söyleminin ana teması olmuştur.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Demokrat Parti’nin 1945-1950 yılları arasındaki muhalefet döneminde demokrasiyi siyasal söyleminin merkezi teması olarak ön plana çıkarması, hem ülke içindeki hem de ülke dışındaki meşruiyetinin tesisinde önemli bir işlev üstlenmiştir. Ayrıca söz konusu dönemde Demokrat Parti’nin demokrasi savunusu ve demokrasinin içerdiği temel hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi ve genişletilmesi talebi de, yine büyük ölçüde, Tek Parti iktidarı döneminde<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
iktidarın uygulamalarından şikâyetçi olan çeşitli toplumsal kesimlerin CHP ile yürüttüğü siyasal iktidar mücadelesine kendi saflarında kanalize edilmeye çalışılması amacıyla yakından ilişkilidir. Zira Demokrat Parti, iktidarının ilk yıllarından başlayarak, darbe ile iktidardan indirildikleri 1960 yılına kadar, 52 Örneğin Menderes, İsmet İnönü’ün mazide işgal etmiş mühim mevkiler nedeniyle kendisine atfedilen sıfatlar, payeler ne olursa olsun bunların bir tarafa bırakılarak onun her şeyden evvel kanunlara muti bir vatandaş rütbesine, rütbei refiasına esat etmenin gerekli olduğunu belirterek, başka türlü bu memlekette ne memleket idare etmenin ne BMM olarak millet iradesini kullanmanın ne de demokrasi nizamını<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
tesis etmenin imkânı olmadığını da sözlerine eklemektedir. Hükümetin gizlenen bir süngünün, gizlenen değil apaçık ortaya çıkarılan bir süngünün tehdidi karşısında vazife ifa etmesinde türlü zorluklar, hatta şaşırtıcı, tedbirleri almak imkanını ortadan kaldıracak şartlar karşısında bulunabileceğini de vurgulamaktadır. Ayrıca İnönü’nün süngüsü altında icraatta bulunmalarının olanaksız olduğundan hareketle de korku ile demokrasinin bir arada yaşatılmasının mümkün olmadığını da söylenmektedir. Bu doğrultuda da aldıkları tedbirlerle herkese haddinin bildirileceğini ve herkesi nizamın hizasına sokacak tesir ve mahiyeti haiz olduğundan ve bu tedbirleri zamanında hatta biraz geç kalmakla birlikte cesaret ve isabetle tedbir kararı aldıklarını da belirtmektedir. Artık hiç kimse BMM üstünde ve kanunun dışında<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
istediği gibi bu memleketi tehdit etmek imkan ve ihtimaline sahip olamayacağını da<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
eklemektedir. (Menderes, 1960, der. Kılçık, 1992d: 235).<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
Bu bağlamda söz konusu süreçte Demokrat Parti’nin siyasal söylemi, demokrasi savunusundan, demokrasinin hudutlarının vurgulanmasına kaymıştır. İlginç olan, CHP muhalefet yıllarında, Demokrat Parti’nin muhalefet yıllarındaki taleplerini ve söylemlerini anımsatırcasına oldukça benzer bir siyasal üslup ve söylem geliştirmiştir. Bu doğrultuda 1950-1960 yıllarının demokrasi savunuculuğunu CHP üstlenmiş ve siyasal söyleminin temel motifi demokrasi olmuştur. Her iki parti özelinde de denilebilir ki, hem CHP hem de DP,<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
demokrasiye oldukça pragmatik olarak yaklaşmışlar ve birbirlerine karşı yürüttükleri siyasal iktidar mücadelesinde, demokrasi kavramının içeriğini, hem dönemin konjonktürü hem de bu konjonktürün belirleyiciliği altında partilerin çıkarları belirlemiştir. Bu bağlamda da siyasal söylemlerinde ve demokrasi algılarında konjonktüre uygun olarak partilerin amaçlarına dönük kimi temalar ön plana çıkarılmıştır. Demokrasi kendi içinde bir amaç olarak değil de, bir araç<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
olarak telakki edilince de, iktidarda buluna partinin siyasal iktidarı ve otoritesi sarsılır sarsılmaz ilk iş, kendilerini iktidara taşıyan temel siyasal söylemlerinden biri olan demokrasinin yeniden etkisiz hale getirilmesi, en azından çeşitli şekillerde ve araçlarla sınırlandırılması olmuştur.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<b>Kaynakça:<o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Ahmad, Feroz ve T. Bedia Ahmad (1976), Türkiye’de Çok Partili Politikanın Açıklamalı Kronolojisi:1945-1971 (Ankara: Bilgi Yayınevi).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Ahmad, F. (1992), Demokrasi Sürecinde Türkiye:1945-1980 (İstanbul: Hil Yayınları) (Çev.: A. Fethi).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Ağaoğlu, S. (2004), Arkadaşım Menderes (İstanbul: Alkım Yayınevi).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Albayrak, M. (1994), Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti (1946-1960) (Ankara: Phoenix Yayınevi).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Aydemir, Ş. S. (2007), Menderes’in Dramı? (İstanbul: Remzi Kitabevi).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Bayar, C. (1947), Nutuk (Ankara: Demokrat Parti Başkanlığı Yayınları).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Bora, T., (2005), “Adnan Menderes,” Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Liberalizm, Cilt.7 (İstanbul: İletişim Yayınları).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Boratav, K. (2006), Türkiye’de Devletçilik (Ankara: İmge Kitabevi).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Buğra, A. (2008), Kapitalizm, Yoksulluk ve Türkiye’de Sosyal Politika (İstanbul: İletişim Yayınları).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Demirel, T. (2005), “Demokrat Parti,” Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Liberalizm, Cilt.7, (İstanbul: İletişim Yayınları).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Demokrat Parti (1949), Tüzük ve Program (Ankara: Doğuş Matbaası).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Demokrat Parti (1954), Kalkınan Türkiye (Ankara: Desen Matbaası).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Eroğul, C. (1990), “Çok Partili Düzenin Kuruluşu: 1945-1971”, Schick, İ.C ve E.A Tonak (eds.),<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Geçiş Sürecinde Türkiye (İstanbul: Belge Yayınları).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Pınar Kaya Özçelik �� Demokrat Parti’nin Demokrasi Söylemi 187<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">İsmet İnönü (1993), İsmet İnönü’nün TBMM’deki Konuşmaları (1920-1960), Cilt:2, (Ankara: TBMM<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Kültür ve Sanat Yayın Kurulu Yayınları) (haz. Ali Rıza Cihan).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Karpat, K. (1967), Türk Demokrasi Tarihi (İstanbul: İstanbul Matbaası).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Koçak, C. (2009), “1940’ların İkinci Yarısında Sosyal Politika: Devlet Sınıflar, Partiler ve<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Dayanışmacı/Vesayetçi İdeoloji,” Geçmişiniz İtinayla Temizlenir, (İstanbul: İletişim Yayınları).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Koçak, C. (2010), İkinci Parti: Türkiye’de İki Partili Siyasi Sistemin Kuruluş Yılları (1945-1950) (İstanbul: İletişim Yayınları).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Koray, M. (2005), Sosyal Politika (Ankara: İmge Kitabevi).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Köymen, O. (2008), Kapitalizm ve Köylülük:Ağalar, Üretenler, Patronlar (İstanbul: Yordam Kitap).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Makal, A. (2002), Türkiye’de Çok Partili Dönemde Çalışma İlişkileri:1946-1963 (Ankara: İmge Kitabevi).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Menderes, A. (1957a), Adnan Menderes’in Konuşmaları-1 (İstanbul: Ekicigil Yayınları).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Menderes, A., (1957b), Adnan Menderes’in Konuşmaları-2 (haz. Esirci, Şükrü) (İstanbul: Ekicigil Yayınları) (haz. Şükrü Esirci).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Menderes, A. (1967), Menderes Diyor Ki…, Cilt. 1 (haz. Esirci, Şükrü) (İstanbul: Demokrasi yayınları).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Menderes, A. (1990), Nutuklar (İstanbul: Mesafe Yayınları).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Menderes, A. (1991a), Başbakan Adnan Menderes’in Meclis Konuşmaları: 1950-1960 (Ankara: Kültür Ofset Limited Şirketi) (haz. Sükan, Faruk).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Menderes; A. (1991b), Adnan Menderes’in Konuşmaları, Demeçleri, Makaleleri, Cilt: 1 (Ankara: Demokratlar Kulübü Yayınları) (haz. Haluk Kılçık).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Menderes, A. (1991c), Adnan Menderes’in Konuşmaları, Demeçleri, Makaleleri, Cilt: 2 (Ankara: Demokratlar Kulübü Yayınları) (haz. Haluk Kılçık).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Menderes, A. (1991d), Adnan Menderes’in Konuşmaları, Demeçleri, Makaleleri, Cilt: 3 (Ankara: Demokratlar Kulübü Yayınları) (haz. Haluk Kılçık).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Menderes, A. (1991e), Adnan Menderes’in Konuşmaları, Demeçleri, Makaleleri, Cilt: 4 (Ankara: Demokratlar Kulübü Yayınları) (haz. Haluk Kılçık).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Menderes, A. (1992a), Adnan Menderes’in Konuşmaları, Demeçleri, Makaleleri, Cilt: 5 (Ankara: Demokratlar Kulübü Yayınları) (haz. Haluk Kılçık).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Menderes, A. (1992b), Adnan Menderes’in Konuşmaları, Demeçleri, Makaleleri, Cilt: 7 (Ankara: Demokratlar Kulübü Yayınları) (haz. Haluk Kılçık).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Menderes, A. (1992c), Adnan Menderes’in Konuşmaları, Demeçleri, Makaleleri, Cilt: 8 (Ankara: Demokratlar Kulübü Yayınları) (haz. Haluk Kılçık).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Menderes, A. (1992d), Adnan Menderes’in Konuşmaları, Demeçleri, Makaleleri, Cilt: 9 (Ankara: Demokratlar Kulübü Yayınları) (haz. Haluk Kılçık).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Öztürk, K. (1968), Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri ve Programları (İstanbul: Baha Matbaası).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Tekeli, İlhan ve Selim İlkin (2004), Cumhuriyetin Harcı: Modernitenin Altyapısı Oluşurken (İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Tezel, Y. S. (2002), Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi (İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 15px;">
<span style="font-size: 9pt;">Yerasimos, S. (1980), Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye:Bizans’tan 1971’e (İstanbul: Gözlem Yayınları) (Çev.: B. Kuzucu).</span></div>
</div>
DEMOKRATLAR KULÜBÜ DERNEĞİhttp://www.blogger.com/profile/14236241905500351712noreply@blogger.com0